one step closer

By GoddessHerondale

21.7K 2K 2.9K

louis asi bir özgürlükler prensi ve aşk nedir bilmiyor; harry ise ona bunu öğretmekte kararlı (zor yollarla b... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.1
1.2
1.3
1.4
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5: final

1.0

1.2K 140 199
By GoddessHerondale

bölüm sınırı +70 oy, iyi okumalar❤

"Merhaba sevgilim."

Bu andan biraz öncesini zaten biliyoruz. Peki ya sonrası?

Boğazına yapıştığım Zayn'i onun yatağında boğmak için üstüne atladığımda Louis demeye fırsatı olmadan sırtı yatakla buluşuyor. Bacaklarımı iki yanına açıp yastığına ulaşmayı deniyorum çünkü her zaman ölümcül sessizliği, dikkatli ve yoğun bakışları ve benden en ufak sırrını bile gizleyen tavırları onu öldürmem için yeterli geliyor. Üstelik Bayan Styles'a karşı sessizliğini koruyarak beni zor durumda bırakmıştı. Hem o kim olabiliyordu da Harry'nin vadideki evine girebiliyordu? Neden o? Neden?

Böylece Niall kavga seslerine uyanarak boğazına yapıştığım Zayn'i pençelerimden kurtarıyor. Fakat artık her şey için çok geç çünkü Zayn'in ölü bedeni yatakta uzanıveriyor. Belki kurtulabilirdi ama son nefesini veremeden yanlışlıkla Niall üstüne oturuyor ve amel defteri böylelikle kapanıyor.

Mavi ve kırmızı ışıkları gördüğümde polis memurları odaya doluşup beni kelepçeliyorlar. Ambulans görevlileri ise Zayn'in çürük bedeninin üstünü örtüyor. Bayan Styles'ın aklını okuyabiliyorum, odalarını ayırmalıydım, diye düşünüyor.

Trajik ölümü bütün Welton Mülkünü sarsıyor. Okul kapanıyor ve kimse Zayn'i umursamıyor. Hapse girip babamdan genç öleceğimi bilmeden önce birkaç kişi sınavları ertelediğim için bana teşekkür ediyor. Liam "Tanrı kurtarsın," diye son dileğinde bulunuyor ve Niall'ım, benim minik İrlanda şekerim ağlamaktan konuşamıyor.

Böylelikle okuldan kurtuluyorum. Çıkmadan polis arabasının içinden Harry'i görüyorum. Karlı vadide ağaçların arasında üstünde bir paltoyla beraber Edward Cullen'a benziyor. Gözlerini görüyorum.

Bu da Zayn'i öldürmemem için bana bir sebep veriyor.

Baştan alalım...

"Neden böyle bir şey yaptın?" diye bağırdım birden. Uyuyan Niall'ı hatırladım ama bağırışım onu etkilemek yerine sadece biraz daha horlamasına sebep oldu. "Kahvaltıda sikik sikik atıp tutuyordun. Şimdi penisler kıça oynamak ilgini mi çekti?

Zayn söylediğim şeyle bronz yüzünü buruşturup havlusuyla ıslak saçlarının üstünden geçerek beni görmezden geldi.

"Beni görmezden gelmeyi kes!" diye cıyakladım.

"Aptal, Niall'ı uyandıracaksın," dedi ve ayaklarına birer çift çorap geçirdi.

"Umurumda değil!"

Sinirden kuduruyordum ama beyefendi kılını bile kıpırdatmıyordu. Omuzlarından sarstığımda kafasını kaldırıp yüzüme bakma zahmetinde nihayet bulundu.

"Derdin ne senin?" dedi sakince.

"DERDİM SENSİN!" diye bağırdım zayıf gövdesini yatağa ittirerek. "Bana hemen neden bunu kabul ettiğini söyleyeceksin! Yoksa Zayn, yemin ederim seni döverim!"

Sırıttığında dayanamayıp suratının ortasına yumruğumu geçirdim.

Acıyla zayıf ellerini yüzüne getirerek alevler saçan ela gözleriyle bana baktı. "Sana inanamıyorum Louis, gerçekten bana vurdun mu?"

Bir an, ufacık bir saniye pişmanlıkla başımı eğsem de beni ne kadar tahrik ettiğini hatırlayıp suratına bakmaya devam ettim.

"Söyle," diye üsteledim.

"Sikeyim seni," dedi eliyle vurduğum yeri tutarken. Yataktan kalktı ve kasıklarından düşmek üzere olan havluyu beline çekmek için açtı. Saniyenin beşte biri kadar bir an ona ait özel bir şey gördüm sandım ama gözlerimin bana oyun oynadığına inanmak daha çok işime geldi. "Sikeyim seni ve Harry'i, yapacağınız işi sikeyim!"

Onu hiç böyle konuşurken görmemiştim. Genelde açık konuşmak yerine lafı anormal bir yerden getirip sizin sözlerinizi size satardı. Şerefsiz.

"Neden?" diye sordum bir kez daha. "Eğer bana aşıksan..."

"Herkesin ilgisinin üstünde olduğunu düşünecek kadar şımarık ve zengin bir sürtüksün öyle mi?" diye sordu birden ağzımı açık bırakacak bir hızla. "Geldiğinden beri seninle ilgilenen insanlara eziyet ederek okula beladan başka bir şey getirmedin. Sorunun tekisin ve sana aşık olduğumu mu zannediyorsun? Hayır, Louis yaptığım şey senin kıçını kurtarmak."

"Benimle düzgün konuş aptal!" diye kükredim omuzlarından ittirerek. "Ben en azından dürüst davranıyorum ama sen hep arkadan bıçaklıyorsun!"

"Dürüst davranmak Harry'e sik sürtüklüğü edip okuldan kovulmanı sağlamak mı?"

Birden konuştuğunda nefesim kesildi. Galiba başım dönüyordu. Elimle Zayn'in şifonyerinden destek alırken titreyen dizlerimi kontrol altında tutmak için duvara dayandım. Bu kadar ağır konuşmasını beklemiyordum ve ilk kez böyle kavga ediyorduk.

"B-bizim hakkımızda konuşamazsın," dedim ellerimi öne savurarak.

"Harry'i resmen kullanıyorsun Louis, buna göz yumuyordum. Tüm bu süre boyunca sessiz kaldım ama artık yeter!"

"Bizim hakkımızda hiçbir şey bilmiyorsun!" diye üsteledim ama söylediklerim kulağıma saniyesinde saçma geldi .

Zayn acımasızca yüzüme bakıp elleriyle çenemden tuttu. Şimdi ela ve mavi buluşmuş, gerilimin son noktasında kızgınca parlayarak birbirinde eriyordu. Galiba kusacağım. "Siz diye bir şey yok Louis, kendini kandırmak tatlı geliyorsa durma devam et. Yenilgin hoşuna gider ama sana bir şey söylememe izin ver: Harry aşık olmak ne demek bilmez, onu kendine bağlayamazsın. Adem'in doyumsuzluğu ile kendisine yasak bir tercihte bulunacak Havva'sını arar. Onu kullandığını bilse -ki hâlâ anlayamamasına şaşkınım! iğrenç yüzüne bir dakika bakmaz. Kapı dışarı edilirsin. Düşüncelerim bu yöndeydi ama onda garip bir hâl var Louis ve sebebi sensin. Harry'nin gözlerimin önünde değiştiğini görerek sessizliğimi sürdürdüm ama onu incitmene izin vermem! Beni anlıyor musun?"

Dolan gözlerimi saklamamın bir anlamı yoktu. Söylediklerinde sonuna kadar haklıydı. Ama konuşmayı sürdürdü. "Kıçını kurtardım çünkü kamera kayıtlarına bakılacaktı, Harry'nin de o banyodan çıktığını göreceklerdi! Hemen ikimizin bir kaçamak yaptığını düşünerek o gece Harry'nin de bizimle olduğunu saklamaya çalıştım. Ama sen her şeyi bozmak zorunda gibi davranıyorsun. Kendine bir çekidüzen ver artık!"

Çenemi sertçe bıraktığında üstüne giyecek şeyleri yirmi saniye içinde dolabından çıkardı ve kapıyı çarparak yatakhaneden ayrıldı. Beni gözyaşlarım ve gurursuzluğum ile baş başa bırakarak...

***

Akşam yemeğine inmedim, sınavlara çalışmadım ve soğuk bahçede oturarak yalnızca karanlığı izledim.

Sinirlenince gözlerimin dolmasını ve ağlama huyumu hiç sevmiyordum. Üstelik burnum kaşınıyordu ve parmak boğumlarımı hissedemiyordum. Hava gündüzden daha soğuktu ama buna rağmen bile burada aşağılanmış ve gözyaşıyla hasta, yorgun ve hiçbir şey yapmak istemeden oturup yurttan kaçmanın iyi bir yanı vardı neyse ki. İnsan soğuk ve açık havada hayata dair gerçekleri daha net görebiliyordu. Denizler aşmak, köprüler kurmak, birinin ellerini tutabilmek istediğim romantik hayaller yerini hayatımın ne kadar boktan olduğu gerçeğine bırakıyordu.

Yaslandığım ağaç gövdesinde bir hıçkırık boğazımdan kopuverince acaba abartıyor muyum diye düşünmeden edemedim. Sadece birini kendi çıkarlarım için kullanmak ve hiç beklemediğim başka birinin acımasızca bunu yüzüme vurması beni perişan etmişti. Sigaramdan bir nefes daha alırken gözlerimi kapattım.

"Kim o?"

Duyduğum sesle sigarayı saklayıp dizlerimi kendime çektim ve karanlıkta beni görmemesini umarak ağaca doğru iyice sindim. Çimenler popomu kaşındırıyordu ve ağaca sürünmekten sırtım aşınmıştı. Bir yurttan kaçtım diye ceza almadığım kalmıştı, o da şimdi gerçekleşecek gibiydi. Hâlâ okul sınırlarında olmak acaba cezamı hafifletir miydi?

"Kim o?" diye üsteleyince tanıdık sesle ayağa kalktım. Karşımda kaliteli ve şık paltosu -tıpkı Zayn'i öldürdüğüm hayaldeki gibi ve deri eldivenleri ile Harry'i görünce rahatlama hissiyle soluğumu verdim.

"Ah, Louis," inleyerek bana doğru yürüdü. Yürüdükçe yapraklar ayağının altında ezilerek hışırdadı. "Bu saatte burada olmaman gerekiyor."
Birkaç adım ötemde durarak ayışığında parlayan yeşil gözlerini nazikçe üstüme dikti.

"Üzgünüm, dertler uyutmadı."

Mırıldanışımla eldivenlerinden birini çıkararak pürüzsüz parmaklarıyla yanağımı ve gözyaşlarımı okşadı. Bir kedi gibi yüzüm kendisini ellerine doğru itti ve çok geç olmadan kollarımı boynuna gömerek ağlamaya başladım. Onun gibi iyi bir adamı bu denli alçakça bir sebeple kullanmak bana ne zaman bu kadar acımasız olduğumu düşündürdü.

"Yine ailenle mi ilgili?" diye sordu boynuna doladığım kollarımdan açıkça şaşırarak.

Başımı iki yana salladım. Hayır seninle ilgili.

"Anlatabilirsin, Lou. Bak ben buradayım. Eğer yaptığımız şeylerden utanıyorsan bir şey söylemene gerek yok. Ne zaman olursa, ben seni dinlerim," dedi sıcacık bir sesle fısıldayarak. "Ama bu kadar hayat dolu bir çocuğun özellikle benim yanımda ağlamasına katlanamıyorum. Hep senin mutlu olmanı istiyorum. Seni sıcak pamuklara sarmak, dizimin dibinde özgürce müzik yapmanı sağlamak istiyorum. O terbiyesiz şakaların ve aslında iyi kalbinle sana hep yardım etmek istiyoru.."

Sözünü keserek yavaşça dudaklarımızı birleştirdiğimde ağzıma az önce tıktığı nefesini verdi. Hiçbir cinsel haz olmadan duygusal ve iç burkan bir yavaşlıkla kırılacak bir cammışım gibi beni öpmesine sonsuza kadar izin verebilirdim. Öyleyse sorun neydi? Harry'i kullanıyor olmak beni neden yaralıyordu bu kadar?

Sıcak bedeniyle sarılı öylece yıldızları izlerken tanıştığımız andan beri olan şeyleri düşündüm. Ona ilk kez müzik odasında hayran kalmıştım ve o da beni camdan görmüştü. Aramızdaki çekimin daha o andan başladığını anlamamak imkânsız olmalıydı. Sonra hep bana ilgili oluşu, ufak randevumuzu, tatlı sözlerini, Uğultulu Tepeler'de söylediklerini ve sırf müzik odasında biri bizi görsün diye seks yaptığımızı düşündüm. Mükemmel ve kirli hissettirse bile piyanodan çıkan rastgele sesleri hâlâ duyuyor gibiydim. Onu görememenin verdiği endişede kavrulan bedenimin acizliğine hayretler ederek Harry'e daha sıkı sarıldım.

"Louis donuyorsun," dedi sessizce. "Seni yurda götürmeliyim."

"Lütfen," dedim. "Olmaz! Şuan oraya gidemem!"

"Gece sokakta kalmana izin vermem Louis," dedi kararlı bir sesle. "Hasta olmana dayanamam..."

Yüzümde kuruyan gözyaşlarımı elimin tersiyle iterken diğer elimle de Harry'nin elini tuttum. "Sana gitsek?"

Bakışları değişti, yoğunlaştı ve "Bu uygun olmaz," dedi.

"Beni yurda gönderirsen tekrar kaçarım, Styles. Lütfen..."

Bir süre bekledi, vereceği cevabı merakla beklerken nefesini dışarı üfleyerek buharın soğuk havada ağzından çıkmasına sebep oldu. "Neden sana asla hayır diyemiyorum?" Elimi sıkı sıkı tuttu. "Peki, işte eve gidiyoruz."

Yol boyunca tek cevaplık kelimeler hariç hiç konuşmadık. Okul bahçesinden vadiye uzanan yol çok sessiz, yıldızlar ve solgun bir ayışığıyla atmosferi daha da romantik kılıyordu. Çiçekli sarmaşıkları soğuk yüzünden kuruyan eve vardığımızda cebinden bir şıkırtı sesi eşliğinde anahtarı çıkarıp zarif bir hareketle kapıyı açtı. Kendisinden önce beni içeri alacak kadar centilmen oluşuyla içten içe gülümsedim. Çok tatlıydı. Kapıyı kapattığında evin şömineden parmak boğumlarıma akan sıcaklığıyla mayışıp ceketimi ve ayakkabılarımı çıkarttım. O da aynı şekilde ceketini çıkarttığında üstünde öğlenki kazaktan farklı krem rengi bir gömlek giydiğini gördüm. Anahtarları ve cüzdanını pantolonunun cebinden çıkartınca nihayet gözlerimiz buluştu.

"Yukarıdaki odalardan birinde duş alabilirsin," dedi şömineye doğru yürüyüp. "Temiz havlu banyo dolabının üst çekmecesinde. Boyun uzanmazsa tabureye çıkabilirsin."

"Boyum uzanır bir kere!" dedim dudaklarımı büzüp ayağımı yere vurduktan hemen sonra.

Kahkaha patlatıp şöminedeki ateşi tazeledi. Maşayla odun parçalarını düzenlerken sehpadaki mumları da bir bir yaktı. O sırada az önce ona sakso çektiğim ve azgınlıktan can havliyle bacağına sürtündüğüm koltuğa kendimi bir patates çuvalı gibi atıp "Yarın sabah duş alsam daha iyi olacak," dedim. "Senden giysi almamın bir mahsuru var mı?"

"Küçük Adidas mankenimiz ne zamandan beri Gucci giyer oldu?" dedi alaylı bir sesle.

"Yatarken Gucci giymeyeceğine göre Adidas'ın eşofmanlarına kaldın, seni sersem."

"Ben çıplak uyurum," dedi omuz silkerek. Yaktığı mumlar sehpanın etrafından geçince titreyerek hareketlendi. Harry de merdivenlere kadar yürüyüp koltukta oturan bana baktı; "Gel, hadi."

Peşpeşe yürüyüp merdivenleri çıktığımızda duvarlardaki kızlarla olan fotoğraflarına baktım. Bayan Styles, fotoğraftan fotoğrafa stili değişen bir kız ve okul başarılarıyla ilgili bir sürü çerçeve vardı. Merdivenleri aşıp üst koridora girdiğimizde evin beyaz, krem ve kahverengi tonlarında döşenmesine yüzümü buruşturdum çünkü benim Los Angeles'ta -babama ait olmayan evim, bir garajı andırıyordu.

"Bu kız kim?" dedim merakla fotoğrafa bakarak. Harry'nin ortaokul zamanlarından biri olmalıydı. Çok derli toplu görünüyordu. Gucci kelepçe kullanan azgın bir doktor olacağını o zaman hiç anlayamazdınız.

"Ablam Gemma," dedi Harry fotoğrafa sevgiyle bakarak. "Onu gerçekten çok seviyorum."

O kadar tatlı ki. Bu düşünce beni gülümsetti. Cehennem kadar yakışıklı olsa da bu kadar tatlı olması onu insanüstü bir yaratık yapıyordu. Tatlı yaratık.

Ve o an parçalar yerine oturdu.

Tatlı yaratık.

"Sen..." kelimeler ağzımdan çıkmakta zorluk çekiyor gibi dilime dolandı. "Tatlı yaratıksın. Karyoladaki yıldızlı harfler... Bunun anlamı ne?"

Harry birden bakışları donuklaşarak sırtını koridordaki duvara yasladı. "Liam mı söyledi?"

"İlk günümde ben sormuştum. Bu evi izlerken..." Yine duraksadım. "Senin öğrenciliğinde kaldığın yatakta kalıyorum. Ve bu ev..."

"Bu eve giriş yasak, Louis. Bu yüzden iki seferdir aynı tepkiyi veriyorum."

"Ama Zayn girebiliyor!" dedim bağırarak. "Kim o? Neden onun için bu kadar önemlisin Harry?"

Eliyle soğuk elimi kavrayıp "Sakin ol," diye rica etti. "Bütün sorularını cevaplayacağım." Kıkırdadı. "Yoksa kıskandın mı?"

Evet.

"Hayır," dedim huysuz bir sesle. "Sadece aptal yerine konduğumu düşündüm."

Harry güven bir dolu bir gülümseme bahşedip dizlerimin bağını çözerken koridorun sonunda büyük bir kapı açtı. Geniş odaya adım attığımda şaşkınlıktan dilim tutuldu çünkü vay be...

The Rolling Stones, Led Zeppelin, Aerosmith, Guns n Roses, Nirvana, AC-DC ve daha niceleri... Efsane rock gruplarının posterleri duvarda asılı, yatağın yanında cinsel kimliği saklamak adına birkaç Playboy dergisi, kirli bir boy aynasının yanında asılı oduncu gömlekleri, postal botlar zeminde dağınık, çalışma masasında tonla DVD yerini almış (porno gördüğüme yemin ederim), ıvır zıvırlarla dolu kitap rafları (içinde kitap yok) ve yatağın yanındaki komodinde bulunan peçete zulası.

"Aman tanrım," dedim elimi kalbime koyarak. "Bu da ne sikim?"

"Lisedeyken bu evde ders çalışırdım. Sonra zamanla böyle bir şeye dönüştü," diye açıkladı Harry. "Hayatımın en çılgın günleriydi. Bazen özlediğimi itiraf edebilirim."

"Hâlâ burayı mı kullanıyorsun?" dedim posterlere dokunarak. "Gerçekten aşk nedir bunu öğreniyorum."

Şımarıkça yatağa uzanıp seksi bir gülümseme yolladı. "Bende öğretebilirim istersen."

Neden iki dakika elimiz kolumuz rahat durmuyor ki?

"Öncelikle öğrenmek istediğim bazı şeyler var," dedim ellerimi öne savurarak. Mavi oduncu gömleği öyle çok dikkatimş çekti ki üstümü çıkarmış onu denerken buldum bir an kendimi. "Birincisi, gömleği ödünç alıyorum he? Gerçekten güzelmiş."

"Ah, tabii zaten sana daha çok yakıştı," dedi önemsiz bir şey söyler gibi elini savurarak.

Odada gezinip Playboy dergilerinden birini karıştırmaya başladım. "Tatlı Yaratık ne iş? Anlatsana."

"Ortaokulda bana takılan bir lakap," dedi hoş bir şeyler aklına gelmiş gibi. "Gerçi benden daha iyi taşıyacak birini tanıyorum ama..." Gözlerime bakarak konuştuğunda güldüm. Dergiyi kenara bırakıp masada duran bir çerçeveyi elime aldığımda şu zamana dek gördüğüm en güzel kadınlardan biriyle karşılaştım.

Daha dikkatli baktığımda kadının elinde atlara vurmak için kullanılan kırbaçlardan biri olduğunu anladım. Kırmızı ojeli parmakları kavuşturduğu kollarını kaplayan deri kumaşta net bir şekilde belli oluyordu. 50'li yıllara ait gibi görünen kabarık maşalı vintage saçı ve kan kırmızısı büyük dudaklarıyla doğru orantılı göğüsleri ve ince beliyle yeryüzünün Afrodit'i gibiydi. Gay olmasaydım ilk bu afete verirdim herhalde.

"Harry," diye seslendim çerçeveyi ona göstererek. "Bu kadın kim?"

"Ah o mu?" Harry yataktan zarif bir hareketle kalkıp omzumun üstünden çerçeveye baktı. Arkamı döndüğümde burnum yanağına değdi. Kıkırdadım. "O benim bir... bir arkadaşımdı."

"Arkadaşın olmak için biraz olgun gibi," dedim burnumu oyuncu bir şekilde yanağına sürterken.

"Artık arkadaşım değil zaten." Eli saçlarımı okşarken mırlayıp başımı göğsüne yasladım.

"Neden?" diye sordum kadının platin sarısı buklelerini incelerken. Doğal sarışın olduğu çok belli oluyordu.

"Çünkü hapse girdi," diye kestirip attı.

"Oh, üzgünüm." Gerçekten üzülerek Harry'nin yanağına bir öpücük kondurdum. "Nedenini sormamda bir sakınca var mı?"

Harry benimle olan temasını kesip "Çocuk istismarı," dedi başını öne eğip.

Öfke vücuduma dolarken yumruklarımı sıkıp düşündüğüm şeyi aklımdan atmaya çalışıyordum. "Kimi?" dedim sesimi kontrol etmeye çalışarak. "Kimi istismar etti?"

Harry bir kırgınlık duygusuyla yeniden yatağa oturdu. Onu seyrederken burnumdan soluduğumu fark ettim. "Beni," dedi.

İdrak edebilmem nihayet sonlandığında sessizce "Ah," dedim. "Anladım."

Harry birden şaşırtıcı bir hızla ayağa kalkıp "Louis," dedi. "Bunu kimseye anlatmamalısın. Beni anlıyor musun? Bu kadının benimle arasında ne geçtiğini kimse bilmemeli."

"Sana böyle şeyler yaşatan birini nasıl savunup saklayabilirsin Harry?" diye bağırdım. Öfkelenince sesimi kontrol edememek pişman olacağım şeyler yapmama sebep oluyordu. "Bu kadın seni istismar ediyor ve sen onun fotoğrafını mı saklıyorsun? Harry dünyada bunun için intihar eden çocuklar var!"

Ne ara aktığını bile anlamadığım gözyaşlarım bir kez daha yanaklarımdan süzülürken Harry beni kucaklayıp sımsıkı sarıldı. Fakat şuan onun ilgisini istemiyordum. Göğsünden onu ittirdim.

"Nasıl?" diyebildim fısıltıyla.

"Bu kadın benim için nefret edeceğim bir insan olamaz, Louis." İttirilmesinin şokunu yaşadığı iki saniyenin sonunda konuştu. "Bu kadın benim geçmişimin büyük bir kısmı. Şimdi olduğum kişi olmamda payı var. Ve ileride olacağım kişi."

"Zayn benim geçmişimin büyük bir kısmı," dedi beni çok şaşırtarak. "Şimdi olduğum kişi olmamda payı var. Ve ileride olacağım kişi." Sözleriyle kanım donmuştu. Zayn'le ilgili söylediği cümlelerin aynısını birebir olarak tekrar söylediğinde bağlantıyı anlar gibi Harry'den birkaç adım uzaklaştım. "Açıkça söyle."

"Bu kadın," dedi her bir kelimeyi tahtaya çakılı bir çivi gibi vurgulayarak. "Zayn'in velayetini alan kişi."

***

açıkça one step closer'a başladığımdan beri yazmak istediğim bölümdü

diğer bölüm BÜTÜN SORULARINIZIN CEVAPLARINI alacaksınız almayan söylesin beş bölümü ona ithaf edicem ödkdoğeçdk

sizi seviyorum 70 oy verildiği an bölümü atıcam hepinizi öptüm❤

03.07.2019

Continue Reading

You'll Also Like

27.9K 136 6
"Seni bir yaz günüyle kıyaslayayım mı?" dedi Alfred. Kemal hafifçe gülerek reverans yaptı. "Lütfen." "Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakı...
17.7K 1.9K 24
Bir kez kartlar dağıtıldığında, oynamadan önce Louis'in rolünü çok iyi seçmesi gerekiyordu; hele de herkes büyük, kalabalık bir masanın etrafındayken...
6.7K 757 15
Cas öleceğini düşünerek duygularını Dean'e açmaya karar verir, fakat işler farklı ilerler. Fazlaca kıskanç Dean ve masum-aşık Cas anları içerir. lum...
24.3K 2.8K 45
"Kimse beni senin sevdiğin gibi sevemez, Zaynie." #ziam texting -angst-