Öyle bir yere geldik ki,
Hiçbir sokağın adı yok...
Cemal Süreya
Ölüm...
İnsanın içini ürperten tek kelime... Ve aynı zamanda çaresiz bırakan.
Leyla tam da bunu hissediyordu, çaresizlik... En çok da kimsesizlik. Bir insan için annesinin olmaması gerçekten kimsesizlik ile eş değerdi. Çünkü anne her şey idi.
Leyla'da etrafındaki insanlara rağmen iliklerine kadar kimsesizlikle sarmalanmıştı. Kardeşinin söylediklerinden sonra kendini tamamen kapatmış kimseyle konuşmamıştı. Gerçi duyduklarından sonra konuşacak ne kalmıştı ki? Artık bir annesi yoktu! Hangi söz bu gerçeği değiştirebilirdi?
Bu ani ölüm ile tüm aile perişan olmuştu. Zeynep şahit olduğu şey yüzünden ve aldığı ilaçlar ile boş gözlerle gelenlere bakıyor ne olduğunu algılamaya çalışıyordu. Baki bey iki gündür aldığı ilaçlar yüzünden sürekli uyuyordu. Her kendine geldiğinde karısının yüzünü gözlerinin önüne geliyor kendini kaybederek etrafına zarar veriyordu. Bunun için doktorlar sakinleştirici ilaçlarla kendine zarar vermesine mâni oluyorlardı.
Olanları öğrenen Baki bey ve Meryem hanımın tüm akrabaları ve dostları gelmiş, acılarını paylaşmışlardı. Tabi Azad ve ailesine olan sert bakışlarını esirgemeden. Özellikle Meryem hanımın tek kardeşi Şenay, suçlu olarak Leyla'yı görmüş, öfke ile üzerine saldırmıştı. Murat onu zor sakinleştirmiş, Leyla'dan uzaklaştırılmıştı.
Leyla'nın hali en az Azad kadar onu da endişelendiriyordu. Kollarının arasına alma dürtüsünü zor engel oluyordu. Bir an olsun elleri ayrılmayan Leyla ve Azad'a bakmamak için kendiyle büyük bir savaşa girmişti âdeta.
Azad, bir an olsun Leyla'nın yanından ayrılmamış, elini bir an olsun bırakmamıştı. Leyla'nın bu hâli en çok onu yaralıyordu. Olanlar yüzünden kendini suçluyordu aslında. Vicdanı el olmuş, boğazına yapışmıştı âdeta.
" Azad iyi misin oğlum? " demişti Ahmed ağa elini Azad'ın omzuna koyarak.
Azad babasının sesi ile gözlerini kapatarak sıkıntıya nefesini vermiş, gözlerini açarak önce Leyla'ya, ardından babasına bakmıştı.
" İyiyim baba ama Leyla! "
" İyi olacak oğlum ama senin güçlü durman lâzım. "
" Cenaze işini ne yaptınız? ''
" Hiçbir şey ile ilgilenmemizi istemiyorlar! Ne yaptılar bilmiyorum. " demişti sıkıntıyla nefesini vererek. Ardından Leyla'nın önünde çökerek; " Kızım! " diyerek elini tutmuş; " Topla kendi Leyla, kardeşine güç olmalısın! " demişti. Cevap olarak Leyla'nın boş bakışlarını görmüş, gözlerini kapatarak derin bir nefes almış; " Hadi kalkın otele gidelim, Leyla perişan oldu, biraz dinlensin. " diyerek Azad'a bakmış, ayağa kalkmıştı.
Üçüncü günün sonunda Baki bey kendini biraz olsun toparladığında Meryem hanımın cenazesi kaldırılmış, evlerinde taziyeleri kabul etmeye başlamıştı. Aldığı ilaçlar ile gelenlere sadece başını sallayarak boş gözlerle bakmıştı. Taki, kapıda ona dolu gözlerle bakan Leyla'yı görene kadar.
Yavaşça yerinden kalkarak Leyla'nın yanına gitmiş, uzunca kızının gözlerine bakmıştı. Ne gözlerini kırpmış, ne de tek kelime söylemişti. Öylece uzun uzun bakmıştı. Ardından bakışları Leyla'nın gözünden akan damlayı takip etmiş, elini kaldırarak ıslanan yanağını silmişti.
" Neden ağlıyorsun? " demişti buz gibi sesi ile. " Mutlu olmalısın! Bunların hepsi senin eserin! "
" Baki bey! " demişti Azad araya girerek.
" Baki amca neler diyorsun? " demişti Murat.
Baki bey, kimseye aldırmadan Leyla'nın gözlerine bakmaya devam etmiş, bileğinden tutarak kapıya doğru yürümeye başlamıştı. Kapıyı açarak tekrardan Leyla'ya dönmüş;
" Yeterince mutlu olduysan, sana güle güle! " demiş, arkasını dönmüştü ki duyduğu ses ile durmuştu.
"Baba! "
Günler sonra Leyla'nın dudaklarından dökülen tek bir kelime ile hem Azad, hem de Murat mutlu olmuş, rahat birer nefes almışlardı. Leyla'nın suskun hali ikisini de fazlasıyla endişelendirmişti.
Baki bey, arkasını dönerek tekrardan Leyla'ya bakmış;
" Bugün ben o toprağa sadece karımı değil, en yakın arkadaşımı, oyun arkadaşımı, ilk aşkımı verdim. Üstelik senin beni çevirdiğin kişi ile ben yaptım! Senin yüzünden! O gün bu kapıdan bir erkek için çıktığında değil, tüm hayatımın üstüne bir avuç toprak attığımda benim için öldün! Şimdi, uğruna bize bedel ödettiğin hayatında mutlu ol! Ol çünkü ardında kimsen kalmadı artık! " diyerek içeri girmişti.
Leyla, duyduklarının altında ezilerek giden babasının arkasından bakmıştı. Yaşlar gözünde sel olmuş, görüşünü engelleyerek akmaya başlamıştı çoktan. Bir kaç adım geri diyerek rüzgarda savrulan yaprak misali boşlukta öylece yürümeye başlamıştı.
Babasının sözlerinden sonra tam anlamıyla kimsesiz ve ailesiz kaldığını anlaşmıştı. Anlaşmıştı da vicdanına en çok da kalbine binen yük nefesini kesmişti.
" Leyla nereye gittiğini sanıyorsun? "
Leyla, duyduğu ses ile hızla arkasını dönmüştü. Kendisine gülerek bakan annesini görmüş, nefessiz kalmıştı âdeta.
" Anne! " demişti zor çıkan sesi ile.
" Sana kaç kere söylemem gerek, evden çıkma diye? Akşam baban gelsin seni ona söyleyeceğim! Kızın beni üzüyor diyeceğim! "
" Sen hep Zeynep ile ilgileniyorsun, ben de babama gidiyordum! "
Leyla, yanından koşarak giden küçük kıza bakmış, hıçkırığını serbest bırakmıştı.
" Zeynep daha çok küçük bir tanem. Hem sana bir şey olursa ben ne yaparım? Hiç mi beni düşünmüyorsun? "
" Ama! "
" Çok konuşma küçük hanım! Hadi bahçeye marş marş. "
" Leyla'm iyi misin? "
Leyla, kolunda hissettiği temas ile bakışlarını Azad'a çevirmiş, ardından hızla bahçenin iç kısmına doğru giden annesinin hayaline bakmıştı. Sıklaşan nefesi ile kaybolan hayali aramış, koşarak bahçeye gitmişti.
Deli gibi etrafına bakınarak annesini aramıştı. O annesini gördüğü kısacık an içinde büyük umutlara yol açmış, annesinin yaşadığına inandırmıştı.
" Leyla ne yapıyorsun? " diyerek Azad yanına gelerek kollarının arasına almıştı.
" Azad bırak anneme gideceğim! " diyerek Azad'ın kollarının arasından çıkmaya çalışmıştı.
" Leyla orada kimse yok! "
" Gördüm Azad, annem oraya gitti! Bırak! "
" Leyla'm! "
Tüm aile gitmek için çıktıklarında bahçede Azad'dan uzaklaşmak için çırpınan Leyla'ı görmüş, anlam verememişlerdi. Yaklaştıklarında duydukları ile hepsinin içini tekrardan acı sarmış, dolu gözlerle ikisine bakmışlardı.
" Azad bırak diyorum sana! Annem beni çağırdı, niye anlamıyorsun. "
" Kes şunu Leyla! " diyerek bağırmıştı Gülistan hanım daha fazla dayanamayarak.
Leyla'nın hali onu fazlasıyla etkilemiş, yıllar geçmesine rağmen içinde kapanmayan yarayı ona hatırlatmıştı. Aralarındaki mesafeyi kapatarak Azad'ın kollarını itmiş, Leyla'yı kendine çevirmişti.
" Orada kimse yok Leyla! "
" Var! Annem beni ç- "
" Senin annen öldü Leyla! Anla artık, o yok! "
" Anne! " demişti Azad öfkeyle.
" Karışma Azad! " demişti sert bakışlarını oğluna çevirerek Gülistan hanım. Ardından tekrardan Leyla dönmüş; " İnanması zor biliyorum ama elden bir şey gelmez. Kabullen! Annen öldü! " demişti gözlerinin dolmasına mani olamayarak. " Ölen ile ölünmüyor! " diyerek derin bir nefes almış; " Toparla kendini evimize gidelim! " demiş, elini Leyla'nın yanağına koyarak göz yaşlarını silmişti. Ardından içinden geleni yaparak Leyla'yı kendine çekerek sıkıca sarılmıştı.
Xate hanım, gözlerinden akan yaşlarla en çok da gurur duyarak Gülistan hanıma bakmıştı. Gülistan hanımın bu tepkisini kimse beklemiyordu. Zira geldiklerinden beridir tek bir kelime etmemiş, onca ağlayan insanın içinde tek bir damla akıtmamıştı. Şimdi Leyla'yı bu kadar sahiplenircesine bağrına basması herkes gibi onun da içinde büyük bir rahatlatmaya sebep olmuştu.
Sevgiler 💕