Aşk Sürgünü...( Sürgün Serisi...

By EvindarCangle

352K 33.2K 4.6K

Aşk için, nelerden vazgeçersin? Ya da; Aşk, her şeyin üstesinden gelebilir mi? Aşk uğru... More

Leyla...
Azad...
Bölüm 1 - ilk Bakış...
Bölüm 2 - Seçim...
Bölüm 3 - Vazgeçmem...
Bölüm 4 - Yeni Hayat...
Bölüm 5 - Leyla adında bir kızım yok!
Bölüm 6 - Seni Seviyorum...
Bölüm 7 - Binevş'a Narin...
Bölüm 8 - Benimle Gel...
Bölüm 9 - Düğün...
Bölüm 11 - Acı...
Bölüm 12 - Kimsesizlik...
Bölüm 13 - Mutluluğumuz Kefaret Olmalı...
Bölüm 14 - Sessiz Veda...
Bölüm 15 - İncir Kavurması...
Bölüm 16 - Düne değil, Yarına Bak...
Bölüm 17 - Geçmişin İzi...
Bölüm 18 - Cennetimsin...
Bölüm 19 - Misafirsin...
Bölüm 20 - Sır...
Bölüm 21 - Neden?
Bölüm 22 - Güzel Bakan Senin Gözlerin...
Bölüm 23 - Aşka Düşen Gölge...
Bölüm 24 - Benim Evim...
Bölüm 25 - Gerçeğin Korkusu...
Bölüm 26 - Senin Eserin...
Bölüm 27 - Geçmişten Gelen...
Bölüm 28 - Yarının Umudu...
Bölüm 29 - Saklanan Gerçek...
Bölüm 30 - Buruk Mutluluk...
Bölüm 31 - İstek...
Bölüm 32 - Kızım İçin...
Bölüm 33 - Sevdanın Sen Hali...
Bölüm 34 - Tehdit...
Bölüm 35 - Geç Gelen Mutluluk...
Bölüm 36 - Kızımız...
Bölüm 37 - Kaza...
Bölüm 38 - Ölüm...
Bölüm 39 - Eksik...
Bölüm 40 - Umursamamak...
Bölüm 41 - Varis Vermen Gerek...
Bölüm 42 - Katil olursun...
Bölüm 43 - Bırakmam...
Bölüm 44 - Salacak...
Bölüm 45- Oyun...
Bölüm 46 - Ronyam...(Gün Işığım)
Bölüm 47 - İmkansızı İstemek...
Bölüm 48 - Dönülmez Yanlış...
Bölüm 49 - İhanet...
Bölüm 50 - Vazgeçiş...
Bölüm 51 - Günahın Zaferi...
Bölüm 52 - Ya Seninle, Ya Sensiz...
Bölüm 53 - Kalbin Seçimi...
Bölüm 54 - Marsilya...
Bölüm 55 - Narin...
Bölüm 56 - Akıp Giden Zaman...
Bölüm 57 - Kir...
Bölüm 58 - Korkunun Soğuk Nefesi...
Bölüm 59 - Final...
Yemin...

Bölüm 10 - Mutluluk...

7.4K 740 72
By EvindarCangle


Dışarıda yağmur,
Yüreğime hasret,
Fikrime sen.
Nasıl yağıyorsunuz
Üçünüz birden bir bilsen...

Cemal Süreya







Mutluluk... Eğer yanında sevdiklerin var ise gerçekten mutluluğu iliklerine kadar hisseder ve gerçek anlamda; " Mutluyum! " diyebilirsin.

Leyla, her ne kadar bir yanı mutluluğu az da olsa buruk yaşadıysa da, yine de bunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliyordu. Mutluydu...

Düğünü tam hayal ettiği gibi olmuştu. Üç gün süren düğünde Azad en ince detayına kadar düşünmüş, Ahmed ağa, Leyla'nın mahsum kalmaması için her şeyi yapmıştı. En önemlisi annesi yanında yeni hayatına ilk adımını atmıştı. Bunun mutluluğu onun için paha biçilemezdi.

Mardin sıcaklığının sonuna kadar hissedildiği düğünden sonra sanki gökyüzü de Leyla'nın yeni hayatında her şey geride bırakmasını söyler gibi yağmur damlalarıyla konuşmuştu. Gecenin serinliği ve yağmurun sesi ile yıllardır ruhen bir olmuş ve artık bedenen de bir olan iki kalbe eşlik etmişlerdi.

Leyla, bedenini sıkıca saran Azad'ın kolları ile başını Azad'ın çıplak göğsüne koymuş, öylece dakikalarca karşıdaki aynadan yansımalarını izlemişti.

Tarifsiz duygular içindeydi. Mutluluk, utanç, huzur, korku... Tüm duyguları aynı anda hissediyor ve yaşıyordu. Tüm bedenî tatlı bir sızı ile sarmalanmıştı. Yüzüne yayılan gülümsemeyle başını kaldırarak elini Azad'ın yanağına koymuş, bir süre öylece aşık olduğu sureti izlemişti. Ardından Azad'ın göğsünü öperek tekrardan başını göğsüne koymuş, gözlerini kapatarak daha da sokulmuştu.

Bir kaç saniye sonra yanağında hissettiği temas ile başını hafifçe kaldırarak tekrardan Azad'a bakmış;

" Uyuduğunu sanıyordum! " demişti mahcup bir şekilde kızaran yanakları ile.

" Anın tadını çıkarıyorum! Çünkü bu anı çok uzun zamandır bekliyorum. " demişti Azad yüzünde çapkın gülüşüyle.

Leyla, tüm bedenine yayılan sıcaklıkla bakışlarının kaçırmış, başını eğmişti.

"Leyla'm! "

" Uyu Azad! "

Azad, içten bir kahkaha atarak birden Leyla'yı altına almış;

" Uyumaktan daha iyi bir fikrim var! " diyerek Leyla'nın dudağına küçük bir öpücük bırakmıştı.

" Ama benim uykum var Azad! " demişti Leyla irice açılan gözlerle Azad'a bakarak.

Azad, yalandan üzülmüş gibi yaparak dudağını bükmüş, ardından başını Leyla'nın boyun girintisine koyarak gözlerini kapatmıştı.

" O zaman uyuyalım Leyla'm! "

" Azad böyle mi uyuyacaksın gerçekten? " demişti rahatsızca.

" Evet! "

" Ama ben böyle uyuyamam ki! "

Azad, tekrardan başını kaldırarak Leyla'nın gözlerine bakmış;

" Alışsan iyi olur Leyla'm! Çünkü hep böyle uyumayı düşünüyorum! " demişti.

Leyla, Azad'ın tekrardan başını koymasıyla sıkıntıyla nefesini vermiş, el mahkum kollarını Azad'a sararak o da gözlerini kapatmıştı.

Sabah vücudundaki tatlı sızıyla gözlerini açmıştı. Yatakta yalnız olduğunu görmüş, bakışlarını pencereye çevirmişti. Günün çoktan doğduğunu görmüştü. Gece olanlar aklına geldiğinde içinde oluşan boşluk ve mutlulukla tekrardan gözlerini kapatmış, bedenini saran çarşafı başına kadar çekmişti.

Bir kaç dakika sonra duyduğu tıkırtı sesleri ile hızla doğrulmuş, sesi dinlemişti. Seslerin iyice artmasıyla Azad'a seslenmiş, kesilen sesler ile yataktan kalkarak geceliğini hızla giymiş, odadan çıkmıştı.

" Azad! Azad neredesin? "

Leyla, sorusuna karşılık dışarıdan gelen yağmurun sesini duymuştu. Ve bu daha çok korkmasına neden olmuştu. Tam tekrardan Azad'a sesleneceği sırada kolundan tutulup çekilmesi ile tiz bir çığlık atmıştı. Sesi ağzını kapatan el yüzünden boğuk çıkmış, korkuyla çırpınmaya başlamıştı.

" Leyla'm sakin ol! "

Leyla, Azad sesini duyduğunda çırpınmayı bırakmış, Azad'ın kollarını gevşetmesiyle sinirle arkasını dönmüş;

" Ne yapıyorsun Azad? Ödüm koptu! " demişti.

" Neden bu inciler akmaya bu kadar meraklı? " diyerek Leyla'nın yüzünü ellerinin arasına almıştı.

Leyla, Azad söyleyene kadar ağladığını anlamamıştı. Sinirle Azad'ın ellerini indirmiş;

" Ne kadar korktuğumdan haberin var mı? " demişti.

" Ne kadar korktuğun belli Leyla'm! " demişti Leyla'nın üstündeki geceliği göstererek.

" Ne bakıyorsun? Birden ses gelince! " diyerek ellerini bedenine sarmıştı.

" Ya başkası olsaydı? Karşısına böyle mi çıkacaktın? "

" Sana inanamıyorum Azad! O korkuyla o kadarını düşünemedim!

Azad, yüzüne yayılan gülümsemeyle Leyla'yı kendine çekerek sıkıca sarılmış, kokusunu içine çekerek boynundan öpmüştü.

" Azad biraz daha sıkarsan kemiklerim birbirine geçecek! "

Leyla, Azad'ın kollarını gevşetmesi ile parmak uçlarında yükselerek dudağına küçük bir öpücük bırakarak hızla banyoya gitmişti. Banyodan çıkacağı sırada yanına kıyafet hatta havlu almadığını anlamış, sıkıntıyla nefesini vererek kapıyı açmış, başını uzatmıştı ki, kapıda Azad'ı görerek korkmuştu.

" Leyla'm bir şey mi oldu? "

" Şey! Burada havlu yok! " demişti zor çıkan sesi ile.

" Buraya bağ bozumu için Ağustos'a kadar kimse gelmediğinden hazırlık yaparken koymayı unutmuşlardır diye düşünmüştüm ki, yanılmamışım. " diyerek arkasına sakladığı havluyu çıkarmıştı.

" Dün gece burada havlu vardı oysa ki! " demişti Leyla, gözlerini kısarak. Ardından kolunu uzatarak havluyu almıştı.

Leyla, bedenine sardığı havlu ile çekinerek kapıyı açtığında Azad'ı görememiş, yüzüne yayılan gülümsemeyle hızla odaya girmişti. Üstünü giyerek çıkmış salona yönelmişti. Açık olan veranda kapısından görünen hazır olan masayı görmüş, irice açılan gözlerle;

" Tıkırtıların nedeni belli oldu! " demişti gülerek.

Verandaya çıktığında akşam karanlığında çok da belli olmayan gözlerinin gördüğü kadar uzanan üzüm bağlarına hayranlıkla bakmıştı. Şaşırmıştı da aynı zamanda. Mardin'de bu kadar üzüm bağlarının olduğunu bilmiyordu. Gözlerini kapatarak yağmurdan sonra her yeri kaplayan toprak kokusuna içine çekmişti.

" Hadi masaya! " diyerek Azad gelmiş, Leyla'ya göz kırparak masaya oturmuştu.

" Burası çok güzel. "

" Güzeldir benim toprağım. Kaç yıl oldu bende gelmedim buraya. Bu arada ben burada doğmuşum. Annemler bağ bozumu şıra kaynatmak için geldiklerinde bana yedi aylık hamileymiş, temiz havayı alınca erkenden gelmişim. "

" Hayret oysa ki çok sabırlı birisin! "

Azad, kendine ışıldayan gözlerle bakan Leyla'nın gözlerine tebessüm ile bakmıştı.

" Sabretmeyi sen öğrettin bana Leyla'm! " demiş, Leyla'nın elini tutarak dudaklarına götürmüştü.

" Ne kadar kalacağız burada? Hemen dönecek miyiz? "

" Adetlerimize göre senin konaktan üç gün çıkmaman gerekiyordu. E konakta değiliz ama aynı şey burası içinde geçerli. Yani üç gün sadece beni göreceksin! "

" Ben bir ömür seni görmek her şeyi bırakıp geldim! Üç gün ile beni korkutamazsın! "

" Ben de bir ömür pişman olmaman için her şeyi yapacağım! "

Leyla, uzun uzun bakmıştı Azad'ın mavi gözlerine. Bıraksan ikisi de bıkmadan saatlerce duyup öylece birbirlerine bakabilirlerdi.

Keyifle yapılan kahvaltıdan sonra masayı beraber toplamış, ardından bağları gezmeye gitmişlerdi. Saatlerce yorulmadan ve ellerini ayırmadan gezmiş, Azad'ın yönlendirmesi ile çok büyük bir seranın önüne gelmişlerdi.

Leyla, içeri girdiğinde gördüğü manzarayla neredeyse küçük dilini yutacaktı. Çeşit çeşit çiçekler renk renk güller ile dolu serada hangi tarafa bakacağına şaşırmıştı.

" Azad burası çok güzel! " demişti zor da olsa.

" Beğendin mi? ''

" Beğenmek mi? Bayıldım! Burası size mi ait? "

" Burası babamın Hivda Ziraat fakültesini kazanınca okul hediyesiydi ona ama aldığı ani kararlarla okul gibi burayı da bıraktı. " demişti başını iki yana sallayarak.

" Salih'i sevmediğini biliyorum ama dört yıl olmuş artık kabul et! Kardeşin o adamı seviyor. Hem sevmese hepinizi karşısına alır mıydı? Almazdı! Kendimden biliyorum! " diyerek kollarını Azad'ın boynuna sarmıştı.

Azad, yüzüne yayılan kocaman gülümsemeyle kollarını Leyla'nın beline sararak kendine çekmiş;

" Ey gül; Gerçi sen de nazeninsin,
Sen nerde, Zin'in yüzünün rengi nerde?

Ey gül! Gerçi senin güzel kokun var,
Reyhan senin için kara yüzlü olmuş.
Fakat siz yarimin zülfüne benzemezsiniz.
İkiniz de arsız ve hazversiniz.

Ey bülbül! Gerçi sen de aşk adamısın,
Kırmızı gül mumunun pervanesisin.
Benim Zin'im senin kırmız gülanden daha şendir.
Benim bahtım da senin talihinden daha karadır.

Ey sonucu iyi olan bülbül! Asıl bülbül benim.
Boşuna kendini niçin kötü adlı yapıyorsun.
İlkbaharda gül bahçeleri bir değil, Yüzbinlerce gül verirler.
Benzerleri çok olan yerler
Huri ve melek bile olsalar
Sebep olmaz onlar hiçbir yerde
Çünkü bulunurlar her yerde.
Bir tane olsa, eşsiz ve emsalsiz olsa
O da Zin gibi perde arkasında olsa.
Aşık o zaman neyle teselli bulur?
Sabretmeden, ölmeden, çaresi nedir onun? "

Leyla, yüzüne yayılan gülümsemeyle Azad'ın gözlerine bakmış;

" Çok güzel de, Zin ne demek? " demişti.

" Zin... Axmede Xane tarafından kaleme dökülmüş, neredeyse üçyüz yıl önce yaşanmış, Mem û Zin destanının genç sevdalısının ismi.

" Sanırım bu sözleri de ona sevdiği söylüyor. "

" Onun dinlediğini bilmeden çiçeklere anlatmış. "

Leyla, içinde oluşan merakla kollarını Azad'ın boynundan çözerek elini tutmuş, taburelerin olduğu yere sürüklemiş;

" Anlatsana! " demişti.

" Şimdi mi? "

" Üç gün başka geçmez ki Azad! Hadi anlat dinliyorum! "

" Üç günümüzü daha verimli şekilde kullanmanın başka şekillerde var Leyla'm! Bunları seve seve gösterebilirim. "

" Ya Azad çirkinleşme! Hadi seni dinliyorum! "

Azad, sıkıntıyla nefesini vererek Leyla'ya bakmış;

" Cizre beyi, Zeynuddin Emir'in dünya güzeli iki kız kardeşi vardır. Birinin adı Zin diğerinin ise Siti'dir. Tacdin, beyin divan vezirinin oğlu Mem ise Tacdin'in can dostu ve manevi kardeşidir.

Baharın başlangıcı olan 21 mart Newroz bayramında yapılan şenliklerde yöre halkı kızlı erkekli süslenip eğlenirler. Yine böyle bir günde Tacdin ile Mem kız kılığına girip şenliğe katılırlar. Şenlik alanında erkek kılığına girmiş iki ay yüzlü kız görürler. Karşı karşıya geldikleri zaman bir birlerine bakakalırlar. Bu esnada Zin parmağındaki yüzüğü Mem'e, Siti de yüzüğünü Tacdin'e verir.

Olayın üstünden günler geçer. Kızlar yeme içmeden kesilir. Durumu gören dadıları Heyzebun, bunun ancak gönül yarası olacağını dile getirir ve kızları konuşturur. Kızların çaresizliği dile gelir. Olayı anlatırlar aşka düştüklerini ancak gençleri tanımadıklarını söylerler. Bunun üzerine Heyzebun yüzükleri alarak soluğu bir bilgenin yanında alır. Ancak bilgeye kızları diyemez. Onun yerine iki oğlunun olduğunu söyler ve durumu bunun üzerinden aktarır yalnız bilge Heyzebun'a iki kızının olduğunu ve dermanlarını kendisinin doktor kılığına girerek çevrede bu dertten hastalanan gençleri sorarak bulabileceğini söyler.

Heyzebun yanına üç beş ilaç alarak gençleri aramaya koyulur. Çok geçmeden durumdan haberdar olan Tacdin'in kardeşleri Çeko ve Arif, iki kardeşlerinin hasta olduğunu, yemeden içmeden kesildiklerini ancak hiçbir ilacın tesir etmediğini söylemesiyle birlikte Heyzebun sözü edilen gençlerin yanına varır, durumu anlatır ve yüzükleri gösterir.

Tacdin Siti'ye vermesi için yüzüğü çıkarır ve Heyzebun'a verir. Fakat Mem sevdiğinin anısı olduğunu söyler ve yüzüğü vermez. Dadı soluğu kızların yanında alır ve müjdeli haberi verir.

Gençler buluşup görüşürler. Ardından büyüklerin de araya girmesiyle Bey, Siti'yi Tacdin'e verir. Yedi gün yedi gece çok hoş bir düğün yapılır. Bu esnada sıranın kendilerine gelmesini bekleyen Mem ile Zin gizli gizli buluşur konuşurlar.

Fakat bu durumu çekemeyen ve yakın tarihte sıranın Mem ile Zin'ye geleceğini sezen Bekir fitneci, fesat biridir. Beko'yu Tacdin hiç sevmez. Bey'e Beko'nun kapısına layık olmadığını ve kovması gerektiğini söylese de başarılı olamamıştır. Bey Tacdin'e;

'' Benim bir elim adalet, bir elim de zulümdür! İşte Beko benim zulüm kolumdur ve her kapıya da bir köpek lazımdır. " diyerek Beko'yu kovmaz.

Beko bir gün Bey'e giderek Tacdin'in Zin'i kendi tarafından Mem'e verdiğini söyler. Buna kızan bey aslında Zin'i Mem'e vermeyi düşündüğü halde vermekten vazgeçer. Bu olaydan sonra Mem aracılarda eli boş döner.

Aşk ateşi gençleri gün geçtikçe kavurur. Bey'in ava çıktığı bir zamanda Mem, Zin'i görmeye gider. Fakat bu sırada bey ve adamları ansızın çıkagelir. Bahçe kapısının açık olmasından kuşkulanan bey bir abaya sarılı şekilde Mem'i bahçesinde görür ve bahçesinde ne aradığını sorar. Bunun üzerine Mem;

'' Beyim bilirsiniz ki ben hastayım, dolaşmaktaydım ve kendimi bir anda burada buldum. " der.

Abanın altından Zin'in kara saçlarını gören Tacdin evini boşaltarak ateşe verir. Böylece Bey ve diğerlerinin dikkatini çekerek Zin'in saklandığı yerden çıkışını sağlar.

Bey ile Mem arasında bir satranç yarışması düzenlenir. Bey kazandığı takdirde Mem'in herhangi bir dileğini yerine getireceği konusunda söz verir. İyi bir satranç oyuncusu olan Mem Bey'i ilk üç elde yener. Durum karşısında etekleri tutuşan Beko Bey'e yer değiştirmesini söyler ve Mem'i Zin'in odasının penceresine bakan tarafa doğru oturtur. Durum böyle olunca Mem oyuna adapte olamaz ve sonraki altı elde yenilir.

Bey Mem'e sevgilisinin kim olduğunu sorar ve onu getirteceğini söyler. Durumu fırsat bilen Beko lafını direk yapıştırır ve sevgilisinin dudağı benekli kara bir arap kızı olduğunu söyler. Bunun üzerine Mem şuurunu kaybederek sevgilisinin çok güzel, soylu bir aile kızı olduğunu söyler ve ağzından bilindiği halde saklamaya çalıştığı Zin'in ismini kaçırır. Duruma sinirlenen bey Mem'e karşı ölüm emrini verir fakat orada bulunan Tacdin ve kardeşleri buna engel olur. Bunun üzerine Mem zindana gönderilir. Beko Bey'e Mem'den kurtuluşun ancak onun ölümüyle gerçekleşeceğini ve bunu da onu zehirleyerek yapmasını söyler. Ancak bey bunu dini tarafından dolayı onaylamaz.

Bunun üzerine Beko, Zin'i zindana göndermesini zaten Mem'in onu görünce aşkından öleceğini ve kalbinin dayanamayacağını söyler. Bey bu fikri gerçekleştirmek için daha evvel hiç gitmediği Zin'in odasına gider. Daha önce Zin'le hiç konuşmadığı bu konuyu anlatınca Zin'in ağzından ve burnundan kanlar akmaya başlar. Bey bacısı üzerine ağlamaya başlar ve ne tür bir hataya düştüğünü anlar. Bacısına evlilik iznini verir.

Ancak Zin zindana varınca kapı önündeki bekçilerden onun daha düne kadar aralarında olduğunu fakat Mem'in sonradan kendini kaybettiğini öğrenir. Zin Mem'i dürterek kalkmasını söyler. Mem;

" Sen beni görmek için değil, tatlı canımı almak için gelmişsin! " der. Zin ona Bey'in izin verdiğini söyler. Fakat Mem; '' Ölümü olan bey, bey değildir. Biz beylerbeyinin huzuruna çıktık! '' der ve ölür.

Zin ağlayarak Mem'e sarılır;

" Ey xwedê bedenê min û jiyana min,
( Ey vücudumun ve canımın mülkümün sahibi, )

Ez baxçim im, hûn rezvan in in.
( Ben bahçeyim, sen de bahçıvan. )

Baxçeyê we derewît e.
( Senin bahçen sahipsizdir. )

Çiqas baş in, heger hûn nikarin?
( Sen olamazsan onlar neye yarar? )

Eyebû, çav, zordariyê çi ne?
( Kaşlar, gözler, zülüfler neyedir? )

Bila ez kişê bikişînin,
( Zülfümü tel tel çekeyim, )

Wê nîvê hûn ji min cuda cuda bibînin.
( Sonra yarim sen beni belki değişik görürsün. )

Bêtirîn hemû li wê derê bimînin,
( En iyi hepsi yerinde kalsın, )

Ez baweriya xwe ya Hakk.
( Hakk'a emanetim teslim ediyim. )

Diyerek oradan ayrılır. Mem'in cenazesinin kaldırıldığı esnada Tacdin Beko'yu görüp öldürür.

Beko'nun öldüğünü gören Zîn;

'' Ey şah û wezirê izz-û temkin!
( Ey izz ve temkinli şah ve vezir! )

Ez hêvî dikim ne kin înadê,
( Rica ediyorum inatetmeyiniz, )

Der heqqê vi menbeê fesadê.
( Bu fesat kaynağı hakkında. )

Lewra ku xwedanê ins û canan,
( Çünkü insanlar ve cinlerin, )

Wi xaliqe erd û asimanan,
( Yer ve göklerin yaratıcısı, )

Roja ewî hubbe da hebîban,
( Sevgiyi, sevgilileri verdiği gün, )

Hıngê ewî buxzê da raqiban.
( O zaman buğzu da rakiblere verdi. )

Em sorgulin, ew jibo me xare.
( Biz kırmızı gülüz, o bizim için dikendir. )

Em gencîn û ew jibo me mare.
( Biz hazineyiz o bizim için yılandır. )

Gul hıfz-ı di bin bi nûkê xaran,
( Güller dikenlerin gagasıyla korunur, )

Gencîne xwedan di bin bi maran.
( Hazinelerde yılanlarla beslenir. )

Ger ew ne bûya di nêv me hail,
( Eğer o olmasaydı aramızda engel, )

Işqa me di bû betal û zail. "
( Aşkımız da bozulur ve zail olurdu. )

Der ve kendini uçurumdan Dicle'ye bırakır. Zin'in isteği üzerine Beko ikisinin ayak ucuna gömülür.

Rivayete göre iki aşığın başlarının üstünde selvi ve çam ağacı yeşerir ama bir süre sonra ayak uçaklarından bir ardıç ağacı yükselir ve aralarına girerek dallarının iç içe geçmesine mâni olmuş. "










Sevgilerimle 💕

Continue Reading

You'll Also Like

SARKAÇ By Maral Atmaca

General Fiction

1.5M 93.1K 7
"Delilerin sevdası hoyrat bir fırtına gibidir. Günün başında seni sarsan fırtına, gecenin şafağında ılık bir esintiye dönüşüp kaburgalarının arasına...
300K 19K 59
Bade... İmam "Mehr-i müeccel olarak ne istiyorsun kızım?" diye sorunca "Üç talak hakkımı." diye cevap verdim. Cem kulağıma eğilip "Başka bir şey iste...
916K 40K 60
Aşk her şeyi affeder mi? Bahar, atları çok seven yeni mezun bir veteriner hekimdi. Çalışmak için gittiği at çiftliğinde hayatının aşkı Baran ile tanı...
46.5K 3K 11
Hicran kapıyı açtığında Yakubu karşısında gördü hafif tebessümle "hoş geldin " dedi Yakub'un bakışlarında bir tuhaflık vardı vardı her zaman yumuşacı...