Serseri

By dilaygokce

606K 23.4K 16.7K

"Beni sinirlendirmek için özel olarak mı uğraşıyorsun sen?" dedi sonunda. Sesi oldukça derin geliyordu, bu tı... More

1- Yeni Okul
2- Okulun Belaları
3. Başım Dertte
4- Küçük Parti
5- Doğruluk mu Cesaretlik mi?
6- Ulaş'ın Öfkesi
7- Ulaş'ın Sevgilisi
9. İnat
10. Sinir
11. Bar.
12. Yakalandık!
13. Başbaşa.
14. "Benim Hırçın Sevgilim..."
15- Gizlenen
16- Buluşma.
17- Ulaş'ın Sırrı
18. Kavga
19- Eğlenelim!
20- İçki Gecesi
21- Sarhoş
22. Yara
23. Romantik Ulaş
24. İlk Öpücük
25. Tokat
AÇIKLAMA

8- Ev

27.2K 1.2K 369
By dilaygokce

Ege akşam gelip beni almasın diye resmen evine kilitlemiş bir dengesiz, aynı zamanda da kendisini sevgilim olarak ilan etmiş manyak bir insandı Ulaş bey(!) Şu ana kadar eminim ki onu çok iyi tanımışsınızdır ama bir kere daha ne kadar dengesiz ve garip bir insan olduğunun üstüne durmadan geçemeyeceğim. Demeye çalıştığım, sanki az önce birini kaçırmamış ve evinde zorla tutmuyormuş gibi televizyonun karşısına geçmiş maç izliyordu. Bildiğin maç. Ben ise ondan olabildiğince en uzaktaki koltuğun köşesine oturmuş, şaşkın bir halde ne yapsam diye düşünüyordum. Hava coktan kararmıştı ve içeriyi aydınlatan tek şey televizyondan gelen ışıklardı.

20 dakika kadar öncesinde duş almış olan Ulaş'ın sacları ıslaktı ve üzerine giydiği beyaz incecik tişörtten kasları belli oluyor, arasıra saçından kopup gelen bir damla beyaz tişörtüne damlıyordu. Bu halini görüp de düşmeyen bir insan evladı olmaz yemeyin beni ama ben gerçekliği kavradıktan sonra bu tanrısal görünümünün benim için bir önemi kalmadı.

"Bari senin telefonundan arasam?" diye sordum tekrardan sesimi alçak tutmaya çalışarak. Maç izlediğinde rahatsız edilmekten nefret ediyormuş, bu yüzden ilkinde bir şey söylediğimde epey azar işitmiştim. Şimdi tempkinkiydim.

"Olmaz." dedi ve maçı dikkatle izlemeye devam etti.

"Lütfen Ulaş. Ailem çok merak eder. Ya polisi ararlars-" son anda sustum. Polisi aramaları zaten iyi bir şey olur değil mi?
Ve bunu fark eden Ulaş, başını bana doğru çevirip tehlikeli bir gülüş attı. "Ne oldu? Polisin evi basmasını mı istiyorsun?" Cebinden telefonunu çıkarıp bana gösterdi. "Annene mesaj attım çoktan. Proje yüzünden arkadaşında kalacağını söyledim. Beni biraz fazla hafife almadın mı sencede?"
Yüzüm asıldı anında planım işe yaşamadığından. Bu yüzden moralim bozuk bir şekilde oturmaya devam ettim. "Duş almayacak mısın?"

Elbette ki duş almaya ihtiyacım vardı fakat... "Tanımadığım bir insanın evinde duş alacak değilim." dedim sertce düşüncelerimi dile getirerek. Ulaş'ın ilgisi yeniden bana yöneldi, gözlerini yüzüme dikti ve sinirli bir bakış fırlattı. Yavaşça ayağa kalkıp yanıma geldi ve tam dibimde durup bana üstten üstten baktı öfkeyle.

"Tanımadığın mı?" Aniden kollarımdan tutulup kaldırıldım ve apartopar merdivenlere doğru çekiştirildim.

"Dursana! Nereye götürüyorsun beni! Of, neye delirdin yine!"

Merdivenleri çıktıktan sonra koridorun sonuna geldik ve beni bir odaya getirdi. Krem renginde duvarları olan, sade bir yerdi ve onun odası olduğuna emindim.

"Niye buraya getirdin beni?" Aklımdaki binbir türlü şeytan susmak bilmiyordu ve hiç hoş şeyler getirmiyordu aklıma.

Yatağın yanına gelince beni yatağa doğru itti ve dengemi kaybedip yatağa sırt üstü düştüm. Korkuyla kendimi geri çekmeye çalışırken bana ürkütücü bir bakış atıp yataktan uzaklaştı ve kenardaki büyük dolaba yönelip kapağını açtı. İçinden birkaç şey çıkardıktan sonra tekrardan yanıma geldi ve yatağın diğer tarafına doğru yönelmeme izin vermeyip beni tekrardan yakaladı.

"Dur artık! Ne oluyor?" Odanın içinde bulunan diğer bir kapıyı açıp beni içeriye söktü ve elindekileri elime tutuşturdu. Ben daha itiraz edemeden de kapıyı suratıma kapattı, koskoca lavaboda beni yalnız bıraktı.
"Sen var ya, yemin ediyorum manyaksın. Hastasın sen! Hayırdan anlamıyorsun, itirazdan anlamıyorsu-"

Kapıya vurdu susmam için. "Yemek gelecek birazdan. Yıkanıp gelmezsen ben gelirim oraya ve yardımcı olurum. Anladın mı?"

"Yok artık!" Elimdeki kıyafetlere baktım. Koyu lacivert bir eşofman ve beyaz ince bir kısa kollu tişört. "Bunlar bana olmaz hem!"

"En küçükleri onlar! Hadi dedim!"

Ve mecburen dediğini yaptım. Kapıyı kilitleyip soyundum ve sıcak bir duş aldım. Bugünün stresine iyi geldiğini itiraf etmeliyim. Bedenimi oldukça rahatlattı ve her ne kadar kullanmak istemesem de şampuansız saçlarım keçe gibi olduğundan, kenardaki kokusunu beğendiğim şampuanda beni mutlu etti. Sadece erkeklerin kullandığı şampuanlardandı ama ben hiçbir şeyi cinsiyet ayrımı yapmadan kullandığımdan, beni hiç rahatsız etmedi.

En sonunda kenara bıraktığım iç çamaşırlarımı giydim, üstüne de Ulaş'ın kıyafetlerini geçirdim. Eşofman altı uzun gelmişti, paçaları yere değiyordu ve parmak uçlarım önden biraz da olsa görünüyordu. Beli de az da olsa düşüyordu. Tişört boldu, bu yüzden içime soktum ve uzun saçlarımı kurulamaya çalıştım biraz da olsa. Uğraşmaya üşendiğimen salık olan ıslak saçlarımla çıktım dışarıya. Ulaş etrafta gözükmüyordu. Yavaş adımlarla merdivenleri indim, Ulaş hala daha maç izliyordu. Sesimi duyunca kafasını çevirip bana baktı, süzdü ve dudağının kenarında minik bir gülümseme yakaladım fakat çok kisa sürdü gördüm bile diyemezdim.

Yanına inip yine en kenara oturdum. Bu sırada kapı zili çalmıştı ve anında ayaklandım. "Ben bakarım." dedim heyecanla fakat daha ikinci adımı atamadan Ulaş beni bileğimden yakalayıp geri çekti ve koltuğa, tam da yanına oturtturdu. Omzumu sıktı, tehditkar bir gülümseme yolladı bana. "Fazla kurnazca davranma." dedi kalkıp kendisi açtı kapıyı.

Bir saatimiz onun masayı hazırlamasıyla, yemek yemeye başlamamızla ama benim iştahım olmadığından yemediğim için azarlanmamla geçti. Sanki onun malıymış gibi illa ki ne isterse yapıyordum ve karşı bile çıkamıyordum doğru düzgün. Ah benim saf aptal kafam. Benim yerimde şöyle çılgın bir kız olsaydı gösterirdi ona gününü fakat gelin görün ki ben pısırık bir kızım.

Yemek yendikten ve etrafı bana toplattırdıktan sonra tekrardan televizyon başına geçtik. Şu bitmek bilmeyen maçını izlemeye devam etti, arada gol şansını kaçırdıklarından mıdır nedir, oyuncunun birine sinirlenip küfür savurdu ve en sonunda maç bitince sıkıldığımı söyleyip ona zorla çizgifilm açtırdım. "Bu ne şimdi?" dedi televizyonda oynayan Jack'i görünce. Adventure Time izlemeyen hayatı yaşamıyordur net.
"Bu ne biçim it? Uzuyor, yamuluyor yumuluyor?" Benim biricik Jack'ime hakaret ettiğinden sinirlenmedim değil ama gülmekte geldim içimden. "Bunları izlemek hoşuna mı gidiyor cidden?"

Arkasına yaslanmış, kollarını karın hizzasında birleştirmişti ve bu yandan kol kaslarının daha çok görünmesine sebep olmuştu. Aşırı derecede yakışıklı duruyordu ki cevap veremeyip yutkundum. "Evet!" Dedim sonunda dikizlerken yakalanacağım korkusuyla. "Hoşuma gidiyor izlemek! Sen 2 saat top pesinde koşan herifleri izleyince sıkıntı olmuyor ama?"

Başını bana çevirdiğinde inanın bir kere daha yutkunmak zorunda kaldım onun bu hâline. Mükemmel bir yüzü vardı ve bu loş, mavimsi ışığın altında hayatımda gördüğüm en karizmatik ve yakışıklı erkekti. Hatları, sacları, vücudu.... Bana neler olduğunu bilmiyordum ama o an çok etkilendiğimi hissettim fakat sadece görünüşünden. Yanlış anlaşılmasın. Onun gibi bir zorbaya aşık olacak değilim sonuçta. o kadar kaybetmedim aklımı çok şükür. Bin şükür.

"Herifler mi?" dedi tek kaşı havaya kalkarken. "Ağzın mı bozulmaya başlıyor senin?"

"Demin sen de küfür ediyordun? Ben sokak ağzı bile kullanamaz mıyım yani?"

Kaşlarını çattı ve birleştirdiği kollarını ayırıp bana doğru yaklaştı, eliyle çenemi kavradı. Başımı kaldırıp doğrudan ona bakmamı sağladı. Çenemdeki eli yüzünden duraklarım balık ifadesi yapmaya çalışan çocuklara dönmüştü. Ah utanç verici! Ben de bir balık gibi şaşkın şaşkın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırcasına suratına bakıyordum.
"Ağzını bozma. Sokak ağzı bile kullanma. Sana yakışmıyor."

"Svana dva hyakıjmıyo." Sana da yakışmıyor demeye çalıştım ama görüyorsunuz, olabildiği kadar artık!

Kasları çatıldı ve bakışları dudaklarıma indi. Bunu fark edince ne düşündüğünü deli gibi merak ettim ve ne yapacağını izlemeye başladım tepkisiz bir şekilde. Garip mi buldu? Tatlı mı buldu? Komik mi buldu? Ne düşünüyordu şu an?

Bakışları daha da derinleşti ve göz bebeklerinin büyüdüğüne sabit oldum. Sanki göz rengi katılaşmış gibiydi ve derin bir nefes aldı. Yüzünü biraz daha yaklaştırdı. Tek odağı dudaklarımdı, başka hiçbir yere bakmıyordu.

"Nvabıyosun?" Çevirisini yapayım hemen: Ne yapıyorsun?

Bunu söylemem ile daldığı yerden geri geldi herhalde çünkü gerçekliğe dönmüşçesine yaptığının farkına vardı ve yanağımı hızlıca bıraktı. "Hiç." deyip önüne döndü ve televizyon izlemeye kaldığı yerden devam etti.

Garip garip bakmadan edemedim.

Dengesiz herif.

Lütfen beğenmeyi ve paylaşmayı unutmayın desteklerinizi esirgemeyin

Continue Reading

You'll Also Like

175K 38K 55
Aşık olmak suç mu? Suçmuş... Hemde suçların en büyüğü. Bir aşk uğruna adaletin aydınlık tarafından karanlık tarafına geçtiğim gün anladım bunu. Sevdi...
93.3K 1K 10
ali: Seni sikmeyeceğim. 05..: İtaatkâr olacağıma söz veriyorum, lütfen. !! Vote ve yorum gelmediği sürece birkaç bölüm sonra bir daha bölüm gelmeyece...
96.4K 3K 38
Tamamlandı✔ Zelal: NE! Zelal: mesajlarıma görüldü attın demek! Zelal: demek mesajlarımı gördün ha... Zelal: demek o kadar kızın arasından benim mesaj...
1.3M 30.2K 42
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...