My Brother's Boyfriend

By Geber_it

241K 21.3K 44.7K

"3. Dünya savaşına çıkmıyorsun Taehyun, eve gitmeliyiz." Sinirle bana döndü. Eğer insanlar bakışlarıyla birin... More

×Tanıtım×
×1×
×2×
×4×
×5×
×6×
×7×
×8×
×9×
×10×
×11×
×12×
×13×
×14×
×15×
×16×
×17×
×18×
×19×
×20×
×21×
×22×
×23×
×24×
×25×
×26×
×27×
×28×
×29×
×30×
×31×
×32×
×33×
×34×
×35×
×36×
×37×
×38×
×39×
×40×
×41×
×42×
×43×
×44×
×45×
×45.30×
×46×
×47×
×48×
×49×M
×50×
×51× Final
Duyuru duyuru duuyyuuruuuuu
Vmin'e merhaba diyin çabuk

×3×

6.6K 583 1K
By Geber_it


HELLO MY BİCTHESSSS DİD YOU MİSS ME???

PKAY

60 beğeni 110 yorum canlarım. Şimdiden teşeke.

Medyadaki ise Jimin'in Taehyung'a söylediği şarkı ;)

İyi okumalar💜

Sinirli ve gergin bir haftadan sonra haftasonu gelmişti. Taehyung'un ailesi ile pikniğe gidip kaynaşacaktık. Ne kadar güzel. Şu bir hafta boyunca ne Taehyung ile ne de Jungkook ile iletişime geçmiştim. Jungkook birkaç kere konuşmayı denemişti ama tersleyip oradan uzaklaşmıştım. Ha birde artı olarak Taehyung ile sürekli durmadan kavga etmiştik.

Masaya oturduğumda gördüğüm yüz ile sinirle anneme dönerek elimdeki çatalla Taehyung'u gösterdim.

"Bu niye sürekli burada ya?"

Annem sinirle kaş göz hareketleri yaptığında Taehyung her zamanki gibi susmuyordu.

"Bana olan aşkın gözlerimi yaşartıyor."

"Bu seni rahatsız ediyorsa gözlerini oyabilirim, böylece ağlamazsın."

Annem hızla yerinden kalkıp ikimize döndüğünde yerimizde sıçramıştık.

"Ahh yeter be 4 gündür kafamı şişirdiniz. 1 saate hazırlanın gidiyoruz. Sakın kavga edeyim demeyin yemin ederim yolarım saçlarınızı."

Annemin ani çıkışı ve masadan kalkıp gidişiyle bir süre arkasından bakakaldım. Babamsa gülümseyip gazetesini okumaya devam etmişti.

"Manyak kadın."

Önüme döndüğümde bana bakan Taehyung ile sinirle ona bakıp homurdandım.

"Gerizekalı."

Aynı samimiyetle karşılık verdi.

"Aptal."

♡♡♡

Araba durduğunda kendimi dışarı atıp derin bir nefes çektim. İçerdeki gereksiz insanlar arabadaki oksijeni tüketmişlerdi. Sürekli konuşmuş gülüşmüşlerdi ve ben hayattan soğumuştum. Gerinip yüzüme minik bir gülücüğün konmasına izin verdim. Ama Taehyung varken huzur ne mümkün? Arabadan inerken piççe sırıtıyordu.

"Gerin gerin, belki uzarsın."

Asla susmuyor, insanın huzurunu bozuyordu. Ona dönüp gülümsedim.

"Sende biraz insan taklidi yapmalısın bence."

Dudaklarını büzdü. Bu birkaç saniye dikkattimi dağıtmıştı ama kendime gelmiştim.

"O zaman nasıl anlaşırız Jiminie~?"

Şok içerisinde ona baktım. Şey, az önce sanırım adımdan soğudum.

"Bir daha sakın bana öyle seslenme."

Elimi ağaca yaslayıp kusar gibi yaptım.

"Sanırım kusacağım."

O gülüp ilerlediğinde önümüzdeki masada oturan ailenin yanına ilerledim. Hiç detaya giremeyeceğim, normal bir aileydi işte.

Bir abisi vardı sanırım. Kırmızıya çalan saçları, parlak dişleri ve kocaman gülümsemesiyle ışık saçıyordu. Bana döndüğünde yüzündeki gülücük mümkünmüş gibi daha çok büyüdü.

"Merhaba ben Hoseok."

Yüzündeki gülümsemenin samimiyetine inanarak aynı şekilde gülümsedim.

"Jimin."

Ve gene o sinir bozucu ses tınısı.

"Bana böyle sıcak bir karşılama yapmamıştın."

Sahtece gülümsemi takınıp ona döndüm.

"O sana özel çünkü."

"Niye?"

"Çünkü senden çok fazla nefret ediyorum."

Elini kalbine koyup göz altlarını sildi.

"Gözlerim doldu."

"Teklifim hala geçerli."

Biz öyle birbirimize nefret dolu bakarken Jungkook Taehyung'un annesi olduğunu düşündüğüm kişiye sarılıyordu.

Anne derse kusardım buraya.

"Merhaba bayan Kim."

Beklediğim olmamıştı ve mutluydum. Babasıyla el sıkıştığımda annesine döndüm. Hayretle bana bakıyordu.

"Sen ne tatlı şeysin öyle."

Aldığım ani iltifat sonucu şaşırmıştım. Ben ona bakarken bana daha çok yaklaşıp incelemeye başlamıştı.
Yüzümün dibine girdiğinde yüzümdeki zoraki gülüşü bozmamak için zor duruyordum.

"Yüzün için ne kullanıyorsun?"

"Eee-Hiçbirşey."

Sonunda uzakkaştığında derin bir nefes almıştım ama rahatlamak için çok erkendi.

"Makyaj yapıyor musun sen?"

Iyice saçmalamaya başlamıştı. Yüzümdeki gülücüğü bozmamak için çok büyük çaba gösteriyordum. Ondan birazcık uzaklaştım. Korkmaya başlamıştım. Tabi Taehyung'un ailesinden ne bekliyorsam?

"Bayan Kim, bunlar nasıl sorular böyle?"

"Anne, çocuğu rahat bırak."

Bayan Kim'in koluna giren Hoseok hyung bana sakince gülümsediğinde rahatlamıştım. Büyücü falan mıydı yoksa?

"Aptal işte. Ne yaparsın?"

Taehyung'a kötü bakışlar atıp Hoseok hyung'un yanına gittim. Hiç onunla uğraşacak enerjim yoktu bu gün. O yüzden boşverdim.

Arabadaki eşyaları taşırken sohbet etmiştik ve söylemeliydim ki, onu sevmiştim. Komik ve neşeliydi. Sonunda hepimiz masaya oturduğumuzda asla dahil olmak istemediğim bir sohbet başladı.

"Ee Jungkook, uğraştığın bir şeyler var mı?"

Tabikide vardı, ben, sinirlerim hayatım ve mutluluğum.

"Henüz yok efendim. Ancak ara sıra dans ediyorum."

Evet ediyordu, duygularımla.

Ah şu yağcı çocuk. Jungkook adam akıllı dans edemezdi, güzel bir fiziği vardı ama dansı iyi değildi. Sırf havalı olmak ve dikkati üzerine çekmek için dans etmeye başlamıştı. Beni gördükten sonra tabiki.

Hosek hyung'un annesi gülümsedi.

"Ne kadar güzel. Hiç videon var mı?"

Vardı ama görmeseniz daha iyi Bayan Kim. Dürüst olayım, berbattı. Düzgün bir kareografi yoktu, duygu yoktu, sadece hareketler vardı. Dans bile değildi. Ben dans ettiğimde tüylerim diken diken olur, akan kanı bütün damarlarımda hissettiren bir heyecana bürünürdüm. Bu yüzden Jungkook'tan iyiydim.

Annem elini omzuma atıp sıktı.

"Jimin de dans ediyor."

Bayan Kim içtenlikle gülümsedi.

"İki kardeş ha?"

Jungkook gülümseyip lafa daldı.

"Evet, ara sıra ona dersler veriyorum. Daha iyi olması için. İdare ediyor işte."

E yuh ama. Bu kadarı fazlaydı. Ağzıma götürmekte olduğum yemeği yarı yolda kesip yan bakışlarla ona bakmaya başladım. Bana bilerek bakmadan gülümsüyordu. Tanrım Jungkook'tan bin kat iyi dans ettiğimi herkes bilirdi. Ve bu gözlerine girmek için uyguladığı çaba beni deli ediyordu.

"Bilgisayarda olacak, getireyim de bakalım."

Annem laptobu alıp masanın en ucuna, hepimizin görebileceği şekilde yerleştirdi. Video başladı, benim için 5 dakikalık eziyet, ve bitiş.

Video kapandığında aklımdan şunlar geçiyordu.

'Müziğe uyum yok, kareografi bağlantılı değil, duygu yok, yüz ifadesi yok, ruhu emilmiş bir taş gibi hareketleri çok sert.'

Hoseok hyung elindeki çatalı bırakıp ruhsuzca Jungkook'a baktı. Sabahtan beri neşe saçan o gitmiş, yerine ruhsuz biri gelmişti. Ve nedeninin Jungkook olduğuna yemin edebilirdim. Anlaşılan Jungkook'u sevmiyordu. Eh, şaşırmamıştım.

"Yaptığın dans müzikle ve kareografinle bağlantılı değil, duygun yok, yüzün çok ifadesiz. Hareketlerin ruhu emilmiş bir taş gibi çok sert."

Kaşlarımı çatıp yüzümü buruşturdum. Zihnimi mi okumuştu? Dediğim her şeyi aynen söylemişti ama nasıl? Ben dans ettiğim için biliyordum ama o?

Jungkook yalandan gülümsedi.

"Hyung nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsun?"

"Sydneyia'da okuyorum."

Elimdeki çatalı bırakıp kocaman olan gözlerimi ona doğrultup istemsizce bağırdım.

"Ne!"

Herkesin bakışlarının bana dönmesini umursamadan Hoseok hyung'a yaklaştım.

"Sen ciddi misin?"

"Evet, ne oldu ki?"

Ne mi olmuştu? Tek hayalim olan, yıllardır girmek istediğim akademi'de okuyordu. Çıldırmak üzereydim.

O kadar şok olmuştum ki, cevap verememiştim. Neyse ki annem benim yerime cevap vermeyi severdi.

"Jimin'de oraya girmek istiyor."

Hoseok hyung kocaman gülümsemesiyle bana döndü.

"Vay, bu mükemmel. Elinde videoların var mı? Bakmak isterim."

Bende bakmasını isterdim ama heyecan yapmıştım. Sakince gülümsedim.

"Üzgünüm, şu an hareket edemiyorum."

Kalbim çok hızlı atıyordu. Dans konusunda kendime güvenirdim ama Jungkook bile izlememişken okuldan birinin izleyecek olması beni çok fazla germişti.

Annem bilgisayarı çevirdi.

"İşte burada."

Video bitip ekran karardığında bir süre herkes sessiz kaldı. Kalp atışlarım duyulabilirmiş gibiydi, göğüs kafesimi delecekti. Hoseok hyung, çatık kaşları ile bana döndüğüne kendime küfürler ediyordum.

Ben kimdim ki bu kadar yüksek bir okuldaki öğrenciye basit çalışmalarımı göstermiştim. İğrenmiş bile olabilirdi.

Onun dışında her yere bakıyordum. Taehyung aptalı kapanmış bilgisayara bakıyordu, Jungkook sinirle ona, ailesi ise gülümsüyordu.

Sonunda Hoseok hyung konuştu.

"Sen bunca zamana kadar nerelerdeydin?"

Kaşlarımı çatıp kafamı salladım.

"Anlamadım?"

Eliyle bilgisayarı gösterip hızla konuşmaya başladı.

"Dansın tek kelimeyle muazzam. Vurguların, müziğe uyumun, hareketkerin, müziğin en kritik noktasına bile kolaylıkla uyum sağlayabiliyorsun ve bu muhteşem. Söylesene neden hiç kayıt yaptırnadın?"

Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki, şu anda onu kusabilirdim. Beğenmişti.
Gülümsedim.

"Aslında yaklaşık olarak 500 kere denedim ama kabul edilmedim."

Kaşlarını çattı.

"İmkansız."

Önüne döndüğünde içimdeki enerji yok olmaya başlamıştı. Sanırım bütün sevincim, buraya kadardı. Yapacak bir şeyi yoktu, ne yababilirdi ki? Önüme dönüp kaderimi kabullenecekken hızla bana döndüğünde yerimde sıçradım.

"Tamam buldum. Okulda yapılan bir sistem var-"

Tek kaşımı kaldırdım.

"3 haftada bir gerçekleşen grupların seviye atlaması ve en yüksek derecedeki öğrencilerin onları eğiterek hem seviye atlamalarına hem de kendilerine stajerlik olan sistemi mi diyorsun? Oh, evet biliyorum. "

Şaşırmış duruyordu. Hadi ama söylüyordum hayallerimin okuluydu, elbette bilgi sahibi olacaktım.

"Vay canına, tamam. Şöyle ki bu sene Bayan Choo yeni bir sistem getirdi. Yüksek mertebeli öğrenciler alçak seviyedekileri eğitebilir, ya da dışardan birini sınavlara sokarak kazanırlarsa öğrenciyi okula otomatik olarak kaydolur."

Kalbim tekrar hızlanmaya başladığında sesimin titremesine engel olamamıştım. Eğer düşündüğüm şey doğruysa hemen ağlayabilirdim..

"Ya-yani?"

Kocaman gülümsedi.

"Yani benimle birlikte önümüzdeki hafta olacak sınava katıl. Ve resmi olarak Sydneyia öğrencisi ol."

Çığlık atmalıydım. O kadar çok sevinmiştim ki. Kocaman bir kahkaha atıp Hoseok hyung'un kollarının arasına atladım. Son anda düşmekten kurtulduğunda gülüyordu. Annemlerin şaşkın olduğuna emindim. Daha önce hiç bu kadar yüksek sesle gülmemiş ya da birine sıkıca sarılmamıştım. Dolu gözlerimle hafifçe kulağına fısıldadım.

"Teşekkür ederim Hyung."

Kollarını sıklaştırdığında ilk defa gerçekten iyi hissetmiştim. O, mükemmel biriydi.

$$$$$$$$$

Hoseok hyung ile hamağa kurulmuş oturuyorduk. Yüzümde minik ve tebessüm ve uyuşukluk vardı. Taehyung önümüzden geçerken gene saçmalıyordu. Sinirle homurdandım.

"Beyinsiz yaratık."

Hoseok hyung'un kahkasını duyduğumda utanmıştım. Duymayacağını ummuştum. Gülerken zorlukla konuştu.

"Ondan gerçekten nefret ediyorsun."

"Nefret etmiyorum, ama kaplumbağa olsa ters çevirip kaçarım."

Gene güldüğünde bu sefer ben de gülmüştüm. İkimiz de sessizce Taehyung'u izliyorduk. Tek fark ben küfürler ederken o tebessüm ediyordu.

"Taehyung berbat bir çocukluk geçirdi."

Ona döndüğümde yüzündeki gülücük gitmişti.

"Cidden hafife alınmayacak şeyler yaşadı. Bugün böyle olmasının nedeni bu. Büyümekten korkuyor, insanlardan da öyle. Bu tavırları, kendince onu koruyan bir duvar."

"Sadece kendisi olduğu çok nadir anlar var. Onun için endişeleniyorum. Çok narin biri."

Normalde bir başkası olsa gülüp 'hadi be oradan' deyip dalga geçerdi. Ama ben Taehyung'a başka bir gözle bakmaya çalışmıştım. İnsanların göründüğü gibi olmadıklarını biliyordum. Herkesin kırıkları vardı. Hoseok hyung'un bu açıklaması Taehyung' a karşı olan tavrımı bozmuştu. Bir an görmek istedim. Gerçek, yaralı Taehyung'u görmek istemiştim. Bu düşüncelerim beynimi kurcalarken uykuya daldım.

'''

Gözlerim açılmak için harekete geçtiğinde onlara uyup gözlerimi açtım. Hava biraz kararmıştı, Hoseok hyung kafası omzumda uyuyordu. Gözlerimi önüme çevirdiğimde çok yakınımda gördüğüm yüzde yerimde sıçradım.

"Ödüm koptu gerizekalı, ne halt ediyorsun dibimde?"

Gözlerini kısarak tısladı.

"Hyung'umdan uzak dur."

Bakın anlatıyorum. Şu anda önümde yattığımız hamağın hemen dibine sandalye koyup eğilerek bilmem kaç saatir sadist gibi bizi izleyen birine ne diyebilirsiniz?

"Ruh hastası mısın Taehyun?"

Tam gözlerimi geri kapatacakken bileğimden çekilmemle yüz üstü yeri boylamam bir oldu. Kahkaha sesleri gelirken ağzıma giren toprağı tükürüp yüzümü buruşturdum.

Bu çocuğa iyi davranmak falan istemiyorum.

"Az yavaş sığır."

Ben yerden kalkmaya çalışırken hala gülüyordu.

"Afedersin, 1 metre 2 kilo olduğunu unutmuşum."

"En azından beynim var."

Bana cevap vermedi.

"Odun toplayacağız."

Gözlerimi devirdim.

"Gidip topla o zaman Taehyun."

"Sende benimle geliyorsun."

Sahtece gülümsedim. Neydim ben salak falan mı?

"Ah beni ormanın ortasına götürüp öldürmek istemeni anlıyorum ama bunu sonraya saklasak."

"Hem Jungkook'la neden gitmiyorsun?"

"Çünkü o uyuyor."

Gözlerimi devirdim.

"Ben amuda mı kalkıyordum?"

Cevap vermeden yürümeye başladığında isteksizce peşinden gitmiştim. Hoseok hyung ile o konuşmadan sonra Taehyung'u tanımak istediğime kadar vermiştim.

Ben önden yürüyüp çalı bakarken arkadan gelip sinsice gülümsedi.

"Benden çok uzaklaşma, ayı çıkar sonra, korkarsın."

Nefes verip gülümseyerek ona döndüm. Kaşınıyordu.

"Ayıdan korksaydım, buraya seninle gelmezdim Taehyun."

Yüzündeki gülücük solduğunda önüme dönüp ağacın köşesinde gördüğüm dalın yanına gitmeye başladım. Yüzümde atamadığım gülücükle dala uzandım. Ancak tuttuğum şey dal değil bir eldi ve Taehyung'un arkada olduğundan emindim. Kafamı kaldırdığımda gördüğüm parlak gözleri ilee çığlık atıp Taehyung'a doğru koşmaya başladım.

O ne olduğunı anlamdan ben bileğinden tutarak deli gibi koşmaya devam ettim. Bir süre koştuk. En sonunda ikimizinde ciğerleri tükendi. Kendini yere atarken söyleniyordu.

"Beni kaçırmak istiyorsan, bir dahakine bir araba kirala lütfen."

Ona cevap verecek halde değildim. Çpk korkmuştum. Ayağa kalkıp etrafıma bakındığımda kısık sesle küfür ettim. Neredeydik biz?

"Taehyun."

Gözlerini açmadan konuştu.

"Efendim gönlümün çiçeği?"

İltifatına bir şey demedim. Alışıyordum sanırım ona.

"Sanırım kaybolduk."

Hızla gözlerini açıp doğruldu.

"Ne demek kaybolduk?"

Tekrar gözlerimi devirdim.

"Sana kaybolmanın sözlük anlamını okumak isterdim ama şu an pek müsait bir an değil."

"Ji-jimin yolu b-bulmak zorundayız."

Kaşlarımı çatıp ona döndüm. Sesi mi titremişti onun?

"Hey, sen iyi misin?"

"B-bulmal-lıyız."

Elimi omzuna koydum.

"Tamam bulacağız, sakin ol."

Ani reaksiyonunu anlamamıştım. Çok korkmuş duruyordu.

Birkaç saat boyunca oradan oraya gittik ama hiçbir insana rastlamadık. Taehyung hava karardıkça daha da kötüleşiyordu. Derin, geniş bir ağaç kökü bularak dibine oturduk. Taehyung yanımda deli gibi titriyordu. Dümdüz önüne bakıyordu.

"Kaybolduk."

"Hayır kaybolmadık. Sadece nerede olduğumuzu ya da nereye gideceğimizi bilmiyoruz o kadar."

Ciddi misin bakışları attığında gülümsedim.

"Seni rahatlatmaya çalışıyorum."

Homurdandı.

"Hiç yardımcı olmuyorsun ama."

Hava artık iyice karardığında omzumun üstünde bir kafa ve koluma yapışmış bir beden hissettim. Ona döndüğümde anlı ter içindeydi ve titriyordu. Gerçekten çok korkuyor olmalıydı. Bu yüzden hiç düşünmeden ellerimizi kenetledim. Benim yüzümden buradaydık, onun için en azından bunu yapmalıydım.

Çok kısık sesini duydum.

"Bana şarkı söyler misin?"

Hayatım boyunca kimseye şarkı söylememiştim. Baekhyun güzel bir sesim olduğunu söylüyordu ama pek cesaret edememiştim. Yine de o istiyorsa, söylerdim.

Hmmlayıp havaya bakarak düşünmeye başladım. Bu sırada Taehyung kafasını omzuma koyup bana yapışarak iyice yerleşti. Sonunda aklıma bir şarkı geldiğinde gülümsedim.

Kafamı Taehyung'un kafasının üstüne koyup gözlerimi kapattım.

Little do you know
(Biraz olsun biliyor musun?)

How I'm breaking while you fall asleep
(Sen uykuya daldığında nasıl kırıldığımı)

Little do you know
(Biraz olsun biliyor musun?)

I'm still haunted by the memories
(Hâlâ anılarımla lanetliyim)

Little do you know
(Biraz olsun biliyor musun?)

I'm trying to pick myself up piece by piece
(Kendimi parça parça toparlamaya çalışıyorum)

Little do you know
(Biraz olsun biliyor musun?)

I need a little more time
(Azıcık daha zamana ihtiyacım olduğunu)

Underneath it all I'm held captive by the hole inside
(Her şeyin altında, içimdeki boşluk beni hâlâ esir tutuyor)

I've been holding back for the fear that you might change your mind
(Fikrini değiştirmenin verdiği korkuyla bir şeyleri içimde tutuyordum)

I'm ready to forgive you but forgetting is a harder fight
(Affetmeye hazırım, ama unutmak daha zorlu bir mücadele)

Little do you know
(Biraz olsun haberin var mı?)

I need a little more time
(Azıcık daha zamana ihtiyacım var)

I'll wait, I'll wait
(Bekleyeceğim, bekleyeceğim)

I love you like you've never felt the pain, I'll wait
(Seni sanki hiç acı hissetmemişsin gibi seviyorum, bekleyeceğim)

I promise you don't have to be afraid, I'll wait
(Söz veriyorum, korkmana gerek yok, bekleyeceğim)

The love is here and here to stay so lay your head on me
(Aşk seninle kalmak üzere burda, bu yüzden başını bana yasla)

Little do you know
(Biraz olsun biliyor musun?)

I know you're hurt while I'm sound asleep
(Uykuya daldığımda incindiğinin farkındaydım)

Little do you know
(Biraz olsun biliyor musun?)

All my mistakes are slowly drowning me
(Tüm hatalarım beni yavaşça boğuyor)

Little do you know
(Biraz olsun biliyor musun?)

I'm trying to make it better piece by piece
(Parça parça da olsa düzeltmeye çalışıyorum)

Little do you know
(Biraz olsun biliyor musun?)

I'll love you till the sun dies
(Seni güneş sonsuza dek batana kadar seveceğim)

Oh wait, just wait
(Bekle, sadece bekle)

I love you like I've never felt the pain, just wait
(Seni sanki acıyı hiç hissetmemişim gibi seviyorum, sadece bekle)

I love you like I've never been afraid, just wait
(Seni hiç bir zaman korkmamışım gibi seviyorum, sadece bekle)

Our love is here and here to stay so lay your head on me
(Aşkımız bizimle kalmak üzere burda, bu yüzden başını bana yasla)

I'll wait, I'll wait
(Bekleyeceğim, bekleyeceğim

I love you like you've never felt the pain, I'll wait
(Seni sanki hiç acı hissetmemişsin gibi seviyorum, bekleyeceğim)

I promise you don't have to be afraid, I'll wait
(Söz veriyorum, korkmana gerek yok, bekleyeceğim)

The love is here and here to stay so lay your head on me
(Aşk seninle kalmak üzere burda, bu yüzden başını bana yasla

Lay your head on me
(Başını bana yasla)

So lay your head on me
(Bu yüzden başını bana yasla)

'Cause little do you know
(Çünkü, biraz olsun biliyor musun?)

I love you till the sun dies
(Seni güneş sonsuza dek batana kadar seveceğim)

Veeee işte sözleriyle beni mahfeden canım şarkım.

OHH Bir ÇOK ŞÜKÜE BİTTİ. YAZ YAZ ÖLDĞM.

1485 KELİME BE. MÜKEMMELİM

Nasıldı?

Siz nasılsınız?

VMİNİ DE SEVİN 💜

Continue Reading

You'll Also Like

160K 18K 39
jeon jungkook en yakın arkadaşının amcasına aşık olmuştu.
408K 41.7K 61
Taehyung iki yıllık ilişkisini ayakta tutmaya o kadar odaklanmıştı ki yanı başındaki gerçek aşkını fark edememişti bile. |omegaverse| |omegatae&alfak...
21.6K 2.2K 11
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
202K 20.2K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.