My Brother's Boyfriend

By Geber_it

241K 21.3K 44.7K

"3. Dünya savaşına çıkmıyorsun Taehyun, eve gitmeliyiz." Sinirle bana döndü. Eğer insanlar bakışlarıyla birin... More

×Tanıtım×
×1×
×3×
×4×
×5×
×6×
×7×
×8×
×9×
×10×
×11×
×12×
×13×
×14×
×15×
×16×
×17×
×18×
×19×
×20×
×21×
×22×
×23×
×24×
×25×
×26×
×27×
×28×
×29×
×30×
×31×
×32×
×33×
×34×
×35×
×36×
×37×
×38×
×39×
×40×
×41×
×42×
×43×
×44×
×45×
×45.30×
×46×
×47×
×48×
×49×M
×50×
×51× Final
Duyuru duyuru duuyyuuruuuuu
Vmin'e merhaba diyin çabuk

×2×

6.7K 667 892
By Geber_it


50 beğeni ve 100 yorum olmadan bölüm atmayacağım. Aşırı ciddiyim-_-

Vücudumun her tarafında hissettiğim ağrıyla ve omzumdaki ağırlıkla güne berbat bir giriş yapmıştım. Güneş gözlerimi kamaştırdığında yüzümü buruşturup hareket etmeye çalıştım ama omzumla beraber vücudumdaki ağrılar buna engel oluyordu.

Gözlerimi hafifçe açıp omzuma baktım. Taehyung kafasını omzuma koymuş uyuyordu. Benim aksime rahattı.

Önüme döndüğümde karşımda korumalıklara yaslanmış, kollarını bağlamış Jungkook'u görünce yakalanmanın verdiği telaşla gözlerimi büyültüp hızla yerimde doğruldum. Taehyung'un kafası arkaya düştüğünde kısık sesli bir küfür duydum.

Saçlarını karıştırarak dikeldiğinde rahatça gülümsüyordu.

"Günaydın Kookie~"

Bakışları bana döndü.

"Git yüzünü yıka, biz geliyoruz."

Taehyung içeri girdiğinde Jungkook'un bakışlarının deliciliğini hissedebiliyordum.

"Sevgilin umrumda değil Jungkook."

Oflayıp etrafına bakındı.

"Biliyorum. Dün gece sarhoştu, o yüzden endişeleniyorum."

Sarhoş muydu? Bu dün geceyi hatırlamadığını kanıtlayabilirdi ve bu da beni mutlu ederdi. Buna daha sonra sevinecektim.

"Bu benim problemim değil."

Cevap vermesini beklemeden içeri geçtim. O da arkamdan geldiğinde odama gidiyormuş gibi yapıp aşşağı inmesini bekledim. Gözden kaybolduğunda tuvalet kapısının yanına yaslanıp onu beklemeye başladım. Neler kadar hatırladığını bilmeliydim.

Kapıyı açıp çıktığında tişörtünün ense kısmından çekip kendimle beraber içeri soktum. Kısık sesli bir küfür edip düşmekten son anda kurtuldu. Bana bakmaya başladığında o lanet his gene vücudumu sarmıştı. Kendime gelmek için boğazımı temizledim.

"Dün gece hakkında herhangi bir şey hatırlıyor musun?"

Dudaklarını büzüp etrafına bakındı. Ben o sırada gözlerimi dudaklarından çekmek için savaş veriyordum.

"Hayır."

Yüzüm hafifçe aydınlandı. Gerçekten hatırlamıyor muydu?

"Hiç mi?"

Kaşlarını kaldırıp indirdi.

"Hiç."

Elimi gögsüme koyup derin bir "Oh" sesi çıkardım. Üstümden yük kalkmıştı resmen, rahatlamıştım.

Kaşlarını çatıp bana döndü.

"Yoksa,"

Bakışlarım ona döndüğünde şaşkın duruyordu.

"Benden mi faydalandın?"

Çığlık attı, sonra da dehşet dolu ifadesiyle ellerini göğsüne koyup vücudunu sarmaladı.

"Seni hayvan."

Sinirle omzuna vurdum.

"Ne saçmalıyorsun?"

Alayla gülüp saçını karıştırdı. Bir an için duraksadım. Hoş gözükmüştü.

"Sonuçta mükemmel ötesi bir çekiciliğim var. Bana aşık olman normal."

Gözlerimi devirip tuvaletten çıkmak için arkamı döndüm. Düşündüğüm o güzel hareketleri hak etmeyen beyinsiz narşistin tekiydi.

Ben çıkmak için arkamı döndüğüm anda söylediği söz beni o kadar çok sinirlendirdi ki, bir an patlayacağımı sanmıştım.

"Kardeşinle sevgiliyim civciv. Aşık olacak başka birini bul."

Ellerimi yumruk yapıp dilimi ağzımın içinde dolandırdım. Bu salak hangi hakla böyle bir ima yapabiliyordu? Sakince arkamı dönüp ona baktım. Çok yanlış kişiye bulaşmıştı.

Gülümseyerek ona yaklaştığımda kaşlarını kaldırarak alayla bana bakıyordu.

Sinirden mantıklı düşünemiyordum, bu yüzden yanına yaklaştığımda konuşmak için ağzını açmasını bekledim.

"Çok cesurs-"

Ağzını açtığında köşede duran saç spreyini elime aldığım gibi ağzının içine sıktım. İlk defa birinin ses tonu midemi bulandırıyordu. Susmalıydı artık.

O eğilip garip sesler çıkarırken sırıtıp omzunu sıvazladım.

"Bak gördün mü? Sana o kadar aşığım ki kimseyle konuşma diye ağzına sabitleyici sıktım."

Onu orada bırakıp neşeyle aşağıya indiğimde herkes kapıda hazırlanıyordu.

"Nereye gidiyorsunuz?"

"Jungkook'un okul ve dershanesini halletmemiz lazım. Akşama anca geliriz."

Jungkook ayakkabısını giyip bana döndü. Yüzü donuktu.

"Taehyung biraz rahatsızdı uyur büyük ihtimal. Sende evde kalma."

Ah Taehyung rahatsız olduğu için uyuyamayacaktı. Gülümsememi son anda engelleyip onu onayladım.

Kuşkucu ve tedirgin bakışlarla evden çıktığında kapıyı kapatıp kıkırdadım. Şu beyinsize bakmalıydım, nasıldı acaba?

Gülerek yukarı çıktım.

"Taehyun,"

Banyoya girdiğimde yerde yatan Taehyung ile gülüşüm biraz durdu. Ne yapıyordu bu çocuk?

"Ne yapıyorsun?"

Hafif kasılmalar dışında hareket etmiyordu. Telaşla yanına eğilip yüzünü kavradım. Gözleri kaymıştı ve ağzı açıktı. Biraz yaklaştığımda fark ettiğim şeyle gözlerim kocaman oldu.

"Aman Tanrım sen nefes alıyor musun?"

Dediğim cümleye küfür edip elimle anlıma vurdum.

"Nasıl cevaplayacak aptal. Nefes alamıyor."

Ona dönüp ayağa kaldırmaya çalıştım. Öküz ölüsü gibiydi.

"Şu anda yardımın çok işime yarardı."

Zar zor kolunu omzuma atıp ayağa kaldırdım. Sendeleyerek çıkışa geldiğimizde kapıcıcının tuşuna basıp bize acilen bir taksi getirmesini söyledim. Jungkook bu sefer deliye dönmezdi umardım.

$$$$$

Ağrıyan belimi oynatıp ofladım. Yaklaşık 3 saatir buradaydık. Taehyung uyuyordu ve bende bu koltukta sürünüyordum. Bir an önce uyanmalı ve gitmeliydik. Gözlerini hafifçe araladığında kollarımı bağlayıp bana bakması için seslendim.

"Sana tek bir şey soracağım."

"Bir insanın saç spreyine nasıl alerjisi olabilir?"

Kaşlarını çatıp homurdandı.

"Pardon Tanrı bana neye alerjin olsun diye sorduğunda yanlış şeyi seçmişim."

Somurtup etrafa bakınmaya başladığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Mantık olarak burada olması benim suçumdu, atar yapmaya hakkım yoktu. Özür dilemem gerekirdi ama yüzüne bakınca özür dilemeyi bırak yaşama hevesim kaçıyordu.

"İyi misin?"

Samiyetsizce sırıttı.

"Süperim, hiç bu kadar iyi hissetmemiştim."

Oflayıp etrafıma bakındım. Rahatsız hisseditordum, kalbim hala normal ritminde değildi.

"Doktor kendini iyi hissettiğinde çıkabileceğini söyledi."

İfadesizce tavana bakıyordu.

"Ruhsal olarak henüz hazır değilim."

Gözlerimi devirdim. Alt tarafı alerjisi yüzünden nefessiz kalmıştı. Abartıyordu.

"3. Dünya savaşına çıkmıyorsun Taehyun, eve gitmeliyiz."

Sinirle bana döndü. Eğer insanlar bakışlarıyla birini eritebiliyor olsaydı, ben şu an yok olmuştum.

"Adım Taehyung."

Şirince gülümsedim.

"Bende öyle dedim zaten."

Beni dinlemeden oturmaya devam ediyordu ama buradan hemen gitmeliydik. Bizimkilere çaktırmadan eve dönememiz gerekiyordu. Kolundan tutup çekiştirmeye başladım.

"Taehyun eve gitmeliyiz."

Omuzlarını silkip önüne bakmaya devam etti. 5 yaşında bir velet gibi davranıyordu.

"İstemiyorum."

Sinirlerim iyice gerilmişti. Bir an önce eve gitmeliydik.

"Sana istiyor musun diye sormadım. Gitmemiz gerek."

Kendini sabitletip genel omuzlarını silkti.

"Hayır. Gitmeyeceğim."

O inat edince daha çok asılmış dengesini kaybetmesine yol açmıştım. Ani çekişimle yüz üstü , hatta kafa üstü yeri boylarken gözlerim faltaşı gibi açıldı.

O yerde inlerken kendime geldiğimde eğilip sırtına dokundum.

"İyi misin?"

İnleme acı karışımı şekilde tısladı.

"Çek ellerini üzerimden."

Tıslaması üzerine ellerimi çekip teslim oluyormuş gibi yaptım.

"Tamam, dokunmuyorum."

Zorlukla ayağa kalktığında gözlerini bana dikti. Yüzünü taradığımda alnının sağ tarafındaki mor renkli şişkinliği görünce gözlerim kocaman oldu. Saniyesinde gülmeye başladım. Sinirle homurdanıyordu.

"Ne gülüyorsun?"

O kadar komikti ki, cevap bile veremiyordum. Elim karnımda, mideme ağrı girmişti.

"Gülme, sinirlerim bozuluyor."

Ben hala gülerken anlıma vurmasıyle gülmem durdu. Elimle anlımı ovuşturdum.

"Gerizekalı"

"Aptal."

Tam ona cevap verecekken içeri giren doktor ile sustum. Taehyung'a baktı, şişmiş alnına sonra da bana.

"İyi hissediyorsanız, çıkabilirsiniz."

Ben teşekkürlerimi iletemeden o lafa atladı.

"İyi değilim. Beyin tomografi'sine ihtiyacım var galiba."

Doktor ağzını açtığında Taehyung'u çekerek gülümsedim.

"Şaka yapıyor, kendisi gayet iyi."

Bana sinirle bakıp doktora döndü.

"Sanırım kafatasım parçalandı doktor ."

Ağzını kapatıp sahtece kahkaha attım. Burada bir dakika bile kalamazdık.

"Şakamatik seni. Neyse, iyi günler"

Zar zor, birbirimize hakaretler ederek eve geldiğimizde hiçbirşey demeden yukarı çıktı. Bense mutfağa giderek buzdolabından buz çıkarıp yukarı, yanına çıktım. Buz koymazsa morluğu ve şişikliği inmezdi.

Kapıyı tıkaltıp içeri girdiğimde yatağa yatmış gözlerini kapatmıştı. Tişörtünü çıkarmıştı. Kalbimin ritmi bozulmaya başladığında kendime gelmeye çalıştım. Dikkat çekici esmer bir teni vardı. Ama banane.

Gözlerinin kapalı olmasını fırsat bilip buzu göbeğine bastırdım. Sıçradığında kıkırdadım. Onunla uğraşmak hoşuma gitmişti. Bakışları beni bulduğunda gözlerini kıstı.

"Ne işin var senin burada?"

"Sana buz getirdim. Alnına koy, şişkinliği indirir."

Bir şey demeden aldığında , çikolatayı uzattım. Bu sefer bu onu gülümsetti.

"Sus payı ha?"

"Param yok, üzgünüm."

Hafifçe güldüğünde kalbim öyle bir attı ki hızla arkamı dönüp gitmeye başladım. Tam kapıdan çıkacakken seslendi.

"Hey."

Arkamı döndüğümde eğik kafasını hafifçe sağlayarak kaldırdı,bana baktığında gülümsedi.

"Teşekkür ederim."

Hafifçe gülümseyip odadan çıktım. Sırtımı kapıya yaslayıp elimi kalbime koyarken gülüyordum. Hızla odama giyip kendimi yatağa attım. Bizimkiler gelene kadar uyumuştum. Seslere uyanıp aşşağı indiğimde sofra hazırdı. Masaya oturup yemeklere baktım. Yemek yemeği severdim.

Taehyung haricinde herkes masadaydı. Jungkook tam kalkacakken gülümsedi.

"Ben de sana bakmaya geliyordum sevgilim."

Taehyung karşımdaki sandalyeye oturduğunda kaşlarımı kaldırmış ona bakıyordum. Kalın kapşonlu bir sweat giymişti. Sorun şu ki haziran ayındaydık.

Herkes garip bir şekilde ona bakıyordu. Jungkook kafasındaki şapkayı çıkardığında şişlik tekrardan komiğime gitmişti. Dudaklarımı birbirine bastırıp tırnaklarımı elime geçirdim. Şu anda gülemezdim.

"Bana bak."

Taehyung Jungkook'un sözünü dinleyip kafasını kaldırdığında dayanamayıp gülmeye başladım. O kadar komik duruyordu ki.

"Jimin."

Annemin tehtitkar bir tonda konuşması bile beni susturamamıştı.

"Ö-özür dilerim ama çok komik. Şuna bakar mısın?"

Sinirle bana bakıp gülümsedi.

"Buna kim sebep oldu acaba?"

"Kim yaptı bunu?"

Gülmem saniyesinde durduğunda başımı Jungkook'un sorusuna cevap vermemesi konusunda salladım. Ama o piç şerefsizce gülümseyip annemlere döndü.

"Hemen anlatayım bayan Jeon. Benim saç spreyine alerjim var. Ve sizin bu çok saygıdeğer oğlunuz ağzıma ve yüzüme saç spreyi sıktı."

Annem de dahil herkesin bakışkarı bana döndü. Sinirle homurdandım.

"Hakkettin çünkü. Ayrıca nereden bileyim ben senin alerjini."

Bana aldırmadan anlatmaya devam etti.

"Sonra zarar zor, yaşam mücadelesi vererek hastaneye gittik. Ama o benim hastalıklı ve yorgun halimi umursamayıp beni sedyeden aşşağı kafaüstü yere düşürdü."

"Yah, sana kalkmanı söylemiştim. Dinleseydin böyle olmazdı."

Şaşkınlıkla bana döndü.

"Ölüyordum lan ben."

Sinirle gülümsedim.

"Ama malesef ki ölmedin, değil mi? Çok çabaladım kafanın karpuz gibi dağılması için ama kalın kafalı çıktın. Bir de salak gibi beyin tomografisi istedin."

"Beynim patladı sandım."

"Var mıydı ki? Bütün gün 5 yaşındaki bir çocuk gibi söylenip durdun."

Sırıtıp arkasına yaslandı.

"En azından 5 yaşındaki bir çocukla aynı boyda değilim."

Kaşlarımı çatıp ağzımı açtım. Hangi hakla boyum konusunda böyle konuşabilirdi. Kısa olduğumu biliyordum ama o kadar da değildim.

"Benim boyumun nesi varmış?"

Alayla sırıtmaya devam etti. Yüzündeki o gülüşü asitle eritmek istiyordum.

"Kapınızın yanındaki çekecekle aynı boydasın."

Homurdandım.

"Gerizekalı."

"Aptal."

İyice sinirlenmiştim. Bu saatten sonra susmazdım artık. Bir kaç saniyelik sessizlikte elimdeki çatalla yemeği karıştırırken homurdandım.

"En azından zihin yaşım 2 yaşındaki bir veletle aynı değil."

Çatalını bırakıp bana döndü.

"Ne alakası var şimdi."

Sırıtıp taklidini yapmaya başladım. Ses tonumu hafif kalınlaştırıp yerimde büyüdüm.

"Doktor bey beyin tomografisi alabilir miyim acaba? Sanırım kafatasım patladı. Canım acıyor, ay galiba bayılıyorum. Kafam koptu sanırım."

Kaşlarını çattı.

"Hepsini söylemedim ben bunların."

"Sen her şeyi doğru anlattın sanki"

Tekrar sırıttı.

"Tabikide doğru anlatmadım. Ailen senin vahşi bir yaratık olduğunu anlayıp seni kovmasınlar diye hafifleterek anlattım."

Elimi kalbime koyup gülümsedim.

"Aman tanrım çok düşüncelisin, teşekkürler."

"Hiç önemli değil.-"

"Yeter!"

Jungkook'un ani bağırışıyla ikimizde sustuk. Bir bana birde Taehyung'a bakıyordu.

"Ne yapıyorsunuz siz?"

"Sevgiline sor."

Taehyung alayla güldü.

"Ne o korktun mu?"

"Ne demezsin, titriyorum şu an."

"Jimin yeter."

Jungkook'un bu lafı içimdeki volkanı taşırmıştı. O kadar sinirliydim ki ateş kusacaktım.

"Ben senin abinim Jungkook, kendine gel."

"Size afiyet olsun."

Masadan kalkıp içeri yürürken annem bana seslendi.

"Hafta sonu Taehyung'un ailesi ile pikniğe gidiyoruz."

"Tamam gelirim."

Şaşırmış duruyordu.

"Cidden mi?"

Onu onaylayıp içeri gittim. Gidecektim çünkü Jungkook savaş istiyordu, başından beri benimle bitmek bilmeyen sorunları beni bunaltmıştı. Bıkmış ve bunalmıştım. Beni bu kadar ezdiği yeterdi. Ben aptal ya da salak değildim. Jimindim.

Ve artık Jeon Jimin'de oyundaydı.

Continue Reading

You'll Also Like

89.3K 3.6K 30
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
46K 3.5K 29
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
813K 79.1K 35
endişelenmeyin bay kim, bayan kim sizi seviyor. #1vkook 15.04.23
158K 14K 26
Taehyung ve nefret ettiği yeni üvey kardeşi Jeon. texting + düz yazı