〘TR〙「 All Mine - Taek∞k 」✓

By hyvlino

69.4K 3K 966

【DEVAM ETMEYECEK】 ⋆ ♛ ⋆ ❝Sen bana「aitsin」Tavşan ~❞ - ⌦Ağır Sahneler/Smut ⌦Kaçırma/Tutsaklık ⌦övme/aşağıla... More

I
II
III
IV
V [M]
A/N
VI
VIII
IX
X
XI
XII
XIII
XIV
XV
XVI
XVII
XVIII
XIX
XX
XXI
XXII
XXIII
XXIV
XXV
XXVI
XXVII
XXVIII
XXIX
XXX
XXXI
XXXII

VII

2.8K 137 57
By hyvlino


~

Jungkook için, geçen bu bir hafta cehennem gibiydi. Taehyung bir kere bile gözünün içine bakmamıştı, düzgün bir sohbet bile geçmemişti aralarında. Bir işi yapamadığında sert olmayacak şartıyla ittirir, ona hoş olmayan isimler takardı. Bunlar tümüyle yapmaması gereken davranışlardı.
Jin onu her seferinde durdurmak için çabalardı ancak hepsi boşunaydı ne yaparsa yapsın Taehyung onu dinlemiyordu, Jin her Jungkook kendini rahatsız hissetse onunla konuşur sonunda da küçüğün koynunda ağlamasına şahit olurdu. 

Jin aslında başından beri Taehyung'ın yediği haltları biliyordu elbet, yanına sadece 'zevki' için birilerini getirtmesini vesayre. Bunca zaman boyunca Jin bunlara kulak misafiri olduğunda Taehyung'ı uyarır, onu durdurmaya çalışırdı ancak hadi gelin tahmin edelim, sizce dinliyor muydu? Hayır, kesinlikle hayır.

Jin başta Jungkook'u Taehyung'ın bir arkadaşı olarak görmüştü, ya da bir an sevgilisi olarak. Bu onu çok mutlu etmişti sonunda Taehyung'ın düzeldiğini düşünmüş ve binlerce kez şükretmişti fakat işler hiçte umduğu gibi gitmemişti halbuki, ne de olsa genç adamın değişmediğini görmek onu hiç şaşırtmamıştı.

Bunun dışında, Taehyung her iş çıkışında eve geri dönmez, kulüplere barlara gidip zevk peşine koşuyordu. Jungkook en sonunda büyüğün onun malikaneyi terk edip gitmesine izin vereceğini düşünmüştü, eh tabi Taehyung'ın her gece konuk ettiği ertesi sabah kapı dışarı ettiği kız-erkek herkesi görünce. Her ne kadar istese de diğer bir yandan düşünmek gerekirse gidecek yeri, kalacak yeri yoktu. Yaşadığı dairenin sahibi muhtemelen Jungkook kirayı yatırmadığı için evi basmış, mobilyaların üzerlerinde sanki eve günlerdir hiç uğramamasının kanıtı olacak şekilde toz tabakaları duruyordu, tozlardan artık hiçbir mobilyanın rengi tam ortaya çıkmıyordu. Ve sonucunda ise ev sahibi tüm eşyalarını toplayıp kendine almış belki de sokağa veya çöpe atmış, olası bir nedendir ki yakmış da olabilirdi, üçüncü seçeneği kararlaştırıp uyguladığını  duysa Jungkook şaşırmayacaktı, adam psikopatın tekiydi ona sorulsa. 'Arkadaş' kısmına gelirsek tabi, Yugyeom ve diğerleri cidden hiç var olmamış gibi, bir anda akıllarından uçmuş gibi ne arıyor ne soruyorlardı onu, sonsuza dek kaybolduğunu kabullenerek.

Canını yakıyordu, hem de aşırı derecede yakıyordu, onlar hakkında düşünürken ve hiçbir şeye değişmem dediği o arkadaşlığa inanamazken. Onun için neden endişelenmiyorlardı bir türlü aklı almıyordu. Eğer değer veriyor olsaydılar, elbet cevap verirlerdi küçüğe ama ne yazık ve kötü bir durumdur ki gerçek olan buydu, yapmamalarıydı.

Jungkook Jin'e etrafta orda burda yardımlarda bulunmaya başladı, toz almak veya yerleri silmek gibi işlerle başlardı ayağını merdivendenin son basamağından ilk katın zeminine bastığı an. Bu ikisi Taehyung ile ne gözgöze gelebiliyorlardı ne de bir 'günaydın' dileyebiliyorlardı, ortalıktan tek bir kelime bile etmeden kayboluyordu gecenin yarısına kadar. Jungkook bir de iki hafta önceki akşam aralarında geçen olayı anlattığında, keşke söz etmeseydim hiç demiş ve binlerce  lanet okumuştu içinden. Jin Taehyung'a çok sinirlenmiş, tesadüfen de Taehyung malikanedeydi o gün, Jin de bunu bir fırsat sayıp eline bir tavayı geçirdiği gibi Taehyung'a yaklaşmaya çalışıyordu ancak beyefendinin bundan hiç haberi olmamıştı çünkü Jungkook Jin'i ikna edip durdurmayı başarmıştı büyüğü bir katil olmaktan kurtararak, küçük olan hayatında hiç bu kadar nefesini tuttuğunu hatırlamıyordu.

Aralarında nelerin geçtiğini bir bir anlattıktan sonra, Jin ona 'ilk deneyim' hakkında detaylı bilgi verdiğinde işte o an Jungkook anlamıştı, gerçeklik devasa bir kamyon gibi onu ezip geçmişti. Bakirliğini çok basit bir şeymiş gibi kaybettiği ve de bunu düşünemediği için kendini aptal gibi hissediyordu.

Jin ve Jungkook daha çok yakınlaşıp, birbirlerine karşı olan güvenlerini kuvvetlendirdiklerinde. Jin Jungkook'un daha çok arkadaşı olması gerektiğini düşündü, bir diğer ilki olan şu meşhur 'arkadaş deneyimi' ni duyduğu dakikada kendinden başka arkadaşı olmadığını anladığında.

Taehyung'a sormadan, Jin malikaneye arkadaşlarını çağırırdı. Namjoon, Hoseok, Jimin ve Yoongi. Küçüğün içinde bulunduğu durumu anlamışlardı ve ona destek olmaya karar vermişlerdi. Onları ilk başta tanıdığı için minnettardı.

Onun için her şey yolundaydı, tekrardan sevildiğini hissetmek muhteşemdi. Günler boyu o monoton suratı gündemde tutmak yoruyordu ve artık günler geçtikçe o donuk ifade de geçiyor, yerini günlerin aksine inat edip yerinde sabit kalan ve gittikçe büyüyen bir gülümseye bırakmaya başlamıştı. Onları aramaya gerek kalmadan, diğer dörtlü malikaneye uğrarlardı. Küçüğü gerçekten çok seviyorlardı, özellikle aralarından biri. O, küçüğü öylesine çok seviyordu ki küçüğe sahip olana dek vazgeçmeyi aklından bile geçirmiyordu, geçiremiyordu kalbi buna izin vermiyordu. Klişe olabilirdi ancak ilk bakışta olup bitmişti her şey, sadece bir saniyede.

Gözünü açıp kapayıncaya kadar, ne zaman yanına yaklaşsa, gözgöze gelseler, konuşsalar. Kalbinin bir anda hızla atmaya başlamasının nedenini anlamıştı.
Ne zaman gülümsese ortaya çıkan, o favorisi olan ön dişleri, yumuşak pamuk yanaklarla onu daha şirin kılan minik kızıl dudakları, karşı cinsi kıskançlıktan öldürecek derecedeki ince beli ve de bacakları... hiç şakaya gelmiyordu, ona bakılırsa Jungkook mükemmeldi. Tabii başta cidden ona bayılıyordu fakat, zaman geçtikçe küçüğü daha iyi tanımaya başladığında keşfettiği o nazik, narin, sevecen, dıştan kimsenin göremediği fark edemediği o cana yakın, sosyal kişiliği başını döndürüyor, bir daha ve bir daha tutulmasını sağlıyordu küçüğüne.

Ve beklediğiniz gibi veya anladıktan sonra katılacağınız şey, Jungkook bunlarında hiçbir şekilde farkına varamıyordu. Hayatı boyunca belki de gerçekten mutlu olduğu anlar bu anlardı, gerekirse gereksin etrafında onu sevenlerin bulunması... bunun düşüncesi bile her canlıyı mutlu ediyordu değil mi? Bu düşünceler o kişiyi ağlatırdı, hüzünden değildi elbet veya sinirinden, şaşkınlığından...

Sadece saf bir mutluluktu o kişiyi ağlatacak, ne diyeceğini bilememek, gerçekten yaşıyor muyum? Öldüm mü yoksa hayal mi? Diye düşünmek, tek bir hata ile her şeyin paramparça olmasına neden olup başa dönme korkusunu hissetmek... işte aynen böyleydi onun için.

O bu duyguları kazandığından beri her zaman mutlu, nazik, neşeli, yardımsever ve birini mutlu edip size daha çok bağlamaya neden olacak aklınıza gelen tonlarcasını edinmeyi kendine görev biçti.

Her şey tek onun için değil, her biri için muhteşemdi aslında.
Jungkook Jin'e sürekli diğerleri ile olan düğümlenmiş bağı kuvvetlendirip çözmesine yardımda bulunduğu için teşekkür ediyordu, Jin sadece onun bu haline gülümser ve hiç gerek olmadığı belirtirdi... ama Jungkook dinlemiyordu tabii. Jin her şey ardarda başa sarsa, yine aynı şeyi yapmak isterdi. Onun gözlerinde aslında Jungkook daha fazlasını hakediyordu.

~

Jungkook yine ağlıyordu, yine gözlerinden yaşlar süzülüyordu, lütfen endişelenmeyin! İnanın bana. Dediğim gibi, hissettiği ve onun için beslediği açlıktan dolayıydı bu yaşlar, mutluluk.
Jimin onu ölümüne gıdıklıyordu, ikisi de yerdeydiler. Diğerlerinin hepsi koltukta oturuyorlardı, Hoseok kocaman bir gülümsemeyle yerde birbiriyle uğraşan minikleri izliyordu.
Film maratonunun ortasındaydılar. Namjoon ve Jin filme odaklamışlardı, kaçındıydı? Onuncuydu belki de. Her neyse umrunda değildi hiçbirisinin.
Yoongi Namjoon'un yanındaydı, çenesi avucunun içine yerleşmiş, diğerlerine göre filmi seyrediyor ama aksina gözleri küçüklerden tutkal ile sabitlenmiş gibi ayıramıyordu, çoğunlukla Jungkook'a.

Anında ikisini susturabilirdi, çenelerini kapamalarını emredermişçesine dile getirerek, fakat bunu eskisi gibi yapamıyordu artık. Jungkook cidden onu değiştirmişti ve o da bunun farkındaydı, ona minnettardı. Ayrıca Namjin ikilisinin de buna kalkışmadıkları için bir o kadae minnettardı da.

"J-jiminie h-hyung! Ü-üzgünüm lütf-fen d-dur!" Cümlesini bitirmeyi başardığı gibi kahkahalar atmaya devam etti. "Üzgün olduğunu belirtmek bunu düzeltmeyecek Kookie!" Jimin ara vermeden gıdıklamaya devam ediyordu.
"Durun artık, neredeyse gece yarısı oldu artık dönsek iyi olacak, öyle değil mi?" Namjoon cümlesinin ona kazandırdığı homurdanmalara aldırış etmeden cevap beklemeye devam etti.
"Isterseniz bu gece burada kalın, bizim için bir sorun olmaz değil mi Kookie?" Jin Jungkook'a bakarak gülümsüyordu. "Evet evet evet lütfeen!" Jungkook yerinden fırlayıp ellerini sanki dua ediyormuş gibi birbirine yapıştırdı.
"Tamam o halde." Namjoon kabul edip gülümsedi.

"YAŞASIN!" JM

"TÜM GECE BOYUNCA DEVAM EDELİM!!!" HS

"HAYIR!" JN

"Bana uyar." YG

"O zaman her şey tamam, ve HAYIR! Hoseok yukarı çıkıp uyumamız gerek, en azından bana gerek çok yoruldum." Jin yerinden kalkıp televizyonu düğmesinden kapattı. Hoseok homurdansa da kendisi de yorulmuştu o yüzden itiraz etmedi. Jin tam gidecekti ki yukarı aklına çok önemli bir şey geldi.

Jungkook'un doğum günü çok yakındı.

"Ihh şey... Jungkook, Kookie yukarı çıkıp onlar için kilitli olan misafir odalarının kapılarını açar mısın lütfen?" Jin küçüğün kabul etmesi için içinden yalvarıyordu ki kabul etmişti çoktan. "Tamam hyung oldu bil!" Jungkook hemen yukarı fırladı geriye sadece yankılanan ayak sesleri kalmıştı.

"Neden burada boş boş duruyoruz? Arkasından biz de gidemez miyiz?"  Yoongi ilk defa meraklanmış Jin'e sordu kaşlarını çatmış bir vaziyette.

"Size Jungkook hakkında önemli bir şey söylemek istiyorum." Jin eski yerine tekrardan oturdu.
"Tabii neymiş o?" Jimin bağdaş kurmuş oturuyordu, hala yerdeydi.
"Jungkook buraya ilk geldiğinde doğum gününün 1 Eylül olduğunu söylemişti, ona göreceği ilk ve en iyi doğum gününü kutlayacağıma dair söz vermiştim. Tabii başta söylemesi kolay ancak iki kişilik bir doğum günü? Iyi bir karar değildi açıkçası ve demek istediğim şey, uzun zamandır hayalini kurduğu bir doğum günü gerçekleştirmemde yardım edebilir misiniz hepiniz?" Jin sözü bitmesiyle hepsi ile kısa süreler içerisinde teker teker bakıştı.

"Tabiki de yardım edeceğiz! Öyle değil mi!?" Hoseok Jin gibi teker teker diğerlerinde göz gezdirdi. Diğerleri de düşündükleri gibi şüphesiz en büyüklerinin fikrini hoş bulmuş kabul etmişlerdi.
Jin kabul edildiğine şahit olduğunda hepsine teşekkür etti.

"Teşekkür etmeye hiç gerek yok, o bunu hak ediyor, bize de gördüğü ilk ve en iyi doğum günü olmasını sağlamak düşer." NJ

"Hadi artık yukarı çıkalım, Jungkook çoktan halletmiştir işini daha çok meraklandırmayalım." Jimin dediği gibi ilk merdivenlere yönelen o olmuştu, diğerleri arkasından takip ederek.

'1 Eylül Jungkook'un doğum günü mü? Bu benim şansım olabilir...'
Yoongi kendi çapında gülümsemeye başlamıştı, çoktan ne yapmak istediğini kafasında planlamıştı.

Herkes kendi âlemindeydi, bir şeyin, birinin dedikleri her kelimeyi duymasına aldırış etmeyerek.
O hepsinin dediği yaptığı her şeyi aklına kazımıştı, özellikle de Yoongi'nin davranışlarını.
Bir anlığına onsuz veya daha doğrusu onun bulabileceği şeylerden en önemli ve basitini kaptıkları için sinirlenmişti, aklıma bir fikir gelerek.

"Ne olacağını göreceğiz..."

~

Nasılsınız gününüz güzel geçiyor mu? 💞


   

Continue Reading

You'll Also Like

3.6M 63K 35
"Bakışıyla bir dağı devirir. El alemi dize getirir. Bütün herkes onu konuşur öyle zannetsin." İddiayı kazanmak için dikkat çekmem gerekiyordu. Şark...
169K 9.1K 59
Oynanılan her oyun er ya da geç bitmeye mahkumdur..
6.5M 542K 48
Taehyung, hastalanan evcil hayvanını götürdüğü veterinere ilk görüşte aşık olur ve onun dikkatini çekebilmek için bütün yolları denemeye başlar. önem...
112K 6.1K 33
civciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirm...