Mavi Eldivenler

Da xxxrainbow

2.1K 122 219

"Eğer yanlış kişiyi bu kadar sevebiliyorsan, doğrusunu nasıl seveceğini hayal edebiliyor musun?" Altro

Tatlı Falan Yersiniz..
İleri-Geri

Sevgililer Günü

574 24 88
Da xxxrainbow

"Seni bulacağım,

ama önce yanlış yollara girip kaybolman gerekiyor."





-



"Gelmiyor musunuz?" Youngbae çantasını alıp sorduğunda Seungri başını hayır anlamında salladı.

"Cidden tükenmiş görünüyor." Seunghyun gülünce Daesung başıyla onayladı.

"Sınıf birincisi olmanın nasıl bir şey olduğunu anlamanı beklemiyoruz, hyung." Youngbae sırıtarak söylediğinde Seunghyun kafasına bir tane geçirdi ama Youngbae hala gülüp onunla alay etmeye devam ediyordu.

"İstersen onu eve bıraktıktan sonra gelebilirsin." Daesung çocuğa bakarak söyledi ama Seungri gülümseyip başını Jiyong'un onun omzunda duran kafasına yasladı.

"Uyandırırsak projeyi bitirmek için çalışmaya devam eder, biraz dinlensin."

"Doğru söylüyor." Seunghyun Youngbae'ye vurmayı kesip başıyla onayladı, Jiyong gerçekten inatçı olabiliyordu.

"Tamam o zaman daha sonra--"

"Ah--selam." Soona aniden yanlarına geldiğinde üçlü planladıkları gibi gitmek yerine duraksayıp ona baktılar.

"Selam?" Youngbae kaşlarını kaldırıp gülümsedi, kız onlarla Jiyong'la ilgili bir şey olmadıkça konuşmuyordu ve hepsi bunu farkındaydı.

"Sadece iyi olup olmadığını merak ettim." Gözleri hala kapalı olan ve hiçbir şeyi duymayacak kadar yorgun olduğu belli olan kırmızı saçlı adamı işaret ederek söyledi.

"Önemli bir şeyi yok sadece--"

"Seni aramadığı için merak etmiş olmalısın." Seungri aniden gülümseyerek söylediğinde hepsi duraksayıp çocuğa baktı.

"Aslında doğruyu söylemek gerekirse seni aramamasına ben de şaşırdım.Yani etrafta anlattığın onca şeyden sonra..."

"Seungri." Daesung ona dik dik bakarak söylediğinde çocuk Soona'ya bakmaya devam etti.

"O demek istiyor ki--"

"Hayır hayır---doğru söylüyor." Soona gülümseyip kafasını salladı ama aniden elini masaya dayayıp Seungri'ye doğru eğilmesini kimse beklemiyordu. "Anlattığım şeylerin seni inciteceğini bilsem bunu yapmazdım."

"Siktir." Seunghyun sırıtmaya başlayıp dudağını ısırdı.

"Oradan bakınca üzülmüş gibi mi duruyorum?" Seungri kolunu ona doğru yaslanan adama dolayınca Daesung da sevgilisi gibi dudağını ısırmaya başladı.

"Buradan bakınca nasıl durduğunu gerçekten bilmiyor musun?" Kız gülüp geri çekildi ve kafasını iki yana sallamadan önce saçını kulağının arkasına koydu. "Tam bir aptal gibi duruyorsun." çocuğa gülümseyip oradan uzaklaştığında Seunghyun ağzı açık bir şekilde orada dikiliyordu.

"Az önce---ne oldu?"

"Bekle Seungri---yani sen az önce--"

"Hyung---gitmemiz gerekiyor, kalk."

"Ne--ah--" Seungri birden bire doğrulunca aniden sarsılan Jiyong başını ovuşturdu.

"Bekle---Seungri!" Daesung oradan hızlı uzaklaşan Seungri'nin peşinden koşturdu. "Böyle kaçamazsın! Az önce ne yaptığını farkında mısın?"

"Hiçbir şey." Çocuk hızlı adımlarla yürümeye devam ederken mırıldandı.

"Hey! Kes şunu!" Daesung onu kolundan yakalayıp durmasını sağladı. "Onu kıskanıyorsun, Seungri."

"Bunu daha önce konuşmuştuk hyung, böyle hissediyorum çünkü--"

"Hayır Seungri." Daesung konuşmasına izin vermediğinde ne söyleyeceğini biliyordu.Bundan Seunghyun'a bile bahsetmemişti ama Seungri onun en yakın arkadaşıydı, Jiyong'u fazla önemsemeye başladığında tabii ki bunun hakkında konuşmuşlardı.

"Bana Soona'yla ilgilenmeye başladığında onu kıskandığını söyledin.Kafan karışıktı çünkü sürekli seninle ilgilenen birinin çekip gitmesinden korkuyordun---bu palavraya kendin inanıyor musun?"

"Bak sadece--"

"Hayır Seungri beni dinle."  Daesung yine onu susturduğunda artık bu eziyetin bitmesini istiyordu çünkü en başında söylediği gibi, Jiyong'u Youngbae'ye tercih ederdi ve Seungri onun küçük kardeşi gibiydi.Onun için en iyisini istiyordu.

"Kendini kandırmayı artık kesmen gerekiyor, tamam mı? Onsuz bir gün bile geçiremiyorsun ve Youngbae'yi umursadığın falan yok!"

"Bu doğru değil, hayır--"

"Öyle mi?" Daesung başını eğip ona baktı. "Soona'yı gördüğünde ateş püskürüyorsun, Jiyong'tan iki metre uzağa bile oturamıyorsun ve o olduğu sürece Youngbae'nin ortalıkta olmasını önemsemiyorsun, Seungri.Artık bu oyunu kesmen gerekiyor.Adamın sigara paketlerini çalıyorsun---kendini kandırmayı bırak."

Seungri derin bir iç çekip yüzünü ovuşturdu.

"Ne? Anlamadığımı mı sandın?" Daesung kaşlarını kaldırıp gülümsedi. "Babanı bu yüzden kaybettiğini biliyorum, Seungri." Daha yumuşak bir tonda söyleyip yüzünü asan çocuğa doğru yaklaştı. "Ama senin gerçekten hangisini istediğini bildiğini sanmıyorum."

"Ben---"

"Seungri-yah! Sigara paketimi Seunghyun yürüttü değil mi? Onu sigaralarımı çalarken gördün mü?"

"Ben yapmadım!"

"Yalancı bir şerefsizsin!"

"Defol git." İkili kapışmaya başladıklarında Daesung kaşlarını kaldırıp Seungri'ye imalı bir şekilde baktı.

"Ne?" Seungri gözlerini devirirken mırıldanınca Daesung gülümsedi.

"Paketi ver, Seungri." Avucunu açıp elini ona doğru uzatınca Seungri bir süre somurtmaya devam etti ama sonra ceketinin cebinden çıkardığı paketi adamın avucuna bıraktı.

"Bunu yapmayı kesmen gerekiyor." Daesung gülümseyip gözlerini kaçıran çocuğa baktı. "Ona sigarayı bırakmasını söylemen yeterli olur, güven bana." 

Seungri ona neden bahsettiğini anlamamış gibi baktığında Daesung ona göz kırptı.

"Hey!---Sigaranı buldum! Kavga etmeyi kesin!" Paketi elinde sallayıp diğerlerinin peşinden koşturduğunda Seungri'nin farkında olmadan tercihini çoktan yaptığını biliyordu.



-



"Ben gidiyorum çocuklar!" Youngbae seslendiğinde Jiyong masanın üzerinde duran kağıt yığınıyla meşguldü. "Sen de gelmek ister misin, Seungri? Bizimkilerin kafesine uğradıktan sonra seni eve bırakırım.Jiyong kafasını kaldıracak gibi görünmüyor." Ceketini giyerken söylediğinde Jiyong ona orta parmağını gösterince güldü.

"Aslında ben böyle--"

"Neden gitmiyorsun?" Daesung sırıtarak elindeki kupayla içeri girdi. "Biraz hava alırsın Seungri, ödevi yapan Jiyong ama sen de onunla beraber eve kapanıyorsun."

"Doğru söylüyor, Ri.Dönerken birkaç bira alır mısın?" Jiyong yüzündeki yorgun ifadeyle yanağını avucuna yasladı ve onlara döndü.

"Oh---tamam---tamam alırım." Seungri yüzüne bir gülümseme yerleştirip ayağa kalktı ama Seunghyun, Daesung'un bir işler karıştırdığını yüzündeki ifadeden anlayabiliyordu.

Zaten Seungri'nin bir saat geçmeden bir bahane uydurup geri gelmesi Daesung'un neyin peşinde olduğunu anlamasını sağlamıştı.

"Burada mı kalıyorsun?" Seunghyun çocuğu gecenin bir yarısı mutfakta görünce kollarını kavuşturup kapıya yaslandı.

"Evet---Jiyong hyungu bir şekilde uyumaya ikna etmeyi düşünüyorum." gülümseyerek söylediğinde hala masadan ayrılmayan adama kahve hazırlamakla uğraşıyordu.

"Kalıyor değil mi?" Seunghyun odasına döndüğünde Daesung'un gülümseyerek ona baktığını gördü ve iç çekip yatağa yöneldi.

"Daha büyük bir eve çıkmamız gerekecek."

"Biliyorum." Daesung gülüp yatakta doğruldu. "Sigaralarını çalıyor, hyun."

"Ne?" Seunghyun kaşlarını çattı. "O yüzden mi paketleri ortadan kaybolup----sürekli beni suçluyor."

"Onu seviyor." Daesung adama aldırmadan sırıttı. "Youngbae'yi atlattığına çok seviniyorum."

"Sigara kısmını Jiyong'a söyleyemez miyiz?"

"Sadece uyu, hyun." Daesung onu susturup derin bir iç çekti. "İşler kesinlikle iyi olacak." gülümseyerek mırıldandı.

"Ama bana saldırıp duruyor, Dae." Seunghyun birkaç dakika sonra mırıldanınca Daesung iç çekti.

"Tanrı Aşkına hyun--"



-



"Ne oldu?"

"Jiyong, ne oldu?"

"Söylesene!" Herkes heyecanla içeri giren adama baktığında Seungri dudağını ısırıp hızla ayağa kalktı.Bu proje için kendini paraladığını bildiğinden ondan daha fazla heyecanlıydı.

"Ne olabilirdi ki?" Jiyong iç çekip anahtarını masanın üzerine fırlattı ve ona meraklı gözlerle bakan üçlüye döndü. "Tabii ki de yine birinci oldum."

"İşte bu!"

"Biliyordum dostum!"

"Hyung!" Seungri gülmeye başlayıp Jiyong'a sarıldığında ne kadar sevindiği sesinden bile anlaşılıyordu. "Çok mutlu oldum! Birinci olacağını biliyordum!"

"Hepimiz biliyorduk, ineğin önde gidenisin Jiyong."

Jiyong çocuğa sarılmadan önce Seunghyun'a orta parmağını gösterdi.

"Sen olmadan yapamazdım." Biraz geri çekilip gülümsedi ve çocuğun saçlarını karıştırdı. "O yüzden bugün hepinizi bara götürüyorum!"

"Bu adamı bu yüzden seviyorum." Seunghyun yumruğunu sallayıp sırıttığında Daesung gülmeye başladı.

"İstediğimiz kadar içip dağıtmalıyız ve daha sonra---birkaç gün aralıksız uyumalıyım." 

Seungri gülüp başıyla onayladı, Jiyong'un bu kadar inatçı bir insan olmasını beklediğini söyleyemezdi.Hatta onu tanıdıkça tahmin ettiğinden çok daha farklı bir insan olduğunu da anlamıştı.Jiyong bir işe başlıyorsa onda kesinlikle yapabildiğinin en iyisini yapmak istiyordu ve bu elinde değil gibi görünüyordu, durmadan daha iyisini yapmak için çabalıyordu.Birini sevdiğinde ona her şeyini veriyordu, bir işle uğraştığında her şeyini veriyordu, umursadığı her şey için geri adım atmadan günlerce çabalayabiliyordu ve Seungri onun bu huyunu kesinlikle sevmişti.

"Çok fena sarhoş oldum." Jiyong aptal aptal gülerek içeri girdiğinde duydukları gürültünün nedeninin muhtemelen Seunghyun'un yataktan düşme sesi olduğunu biliyorlardı.

"Ahhh----çok iyi hissediyorum." gülümsemeye devam edip kendini kanepeye attığında Seungri açık tutmakta zorlandığı gözleriyle ona bakıp Seunghyun'un odasını işaret etti.

"O düştü mü?"

"Bırak düşsün." Jiyong gülmeye devam etti. "Muhtemelen yerde uyumaya devam ediyordur."

Seungri de gülmeye başladığında zaten gülmek için pek nedene ihtiyaçları olduğu da yoktu.

"Buraya gel---hadiii!" Jiyong koltuğa hafifçe vurarak söyledi ve Seungri gülmeye devam ederken kendini adamın yanına attı.

"Youngbae gelmediği için üzgünüm." Elini yavaşça çocuğun çoktan dağılmış olan saçlarının arasından geçirdi. "Bir dahaki sefere--"

"Bu çok komik." Seungri tekrar gülmeye başladığında Jiyong da onunla beraber güldü.Ayık olsa muhtemelen bu duruma istese de gülemezdi ama çok fena sarhoştu ve bu çok iyi hissettiriyordu.

"Kusacak gibi hissediyorum." Jiyong mırıldandığında Seungri kıkırdadı.

"Ben de." Çocuk hala gülerken söyledi ve Jiyong'un omzuna yaslandı. "Ji hyung----sigarayı bırakman gerekiyor."

"Ne?" Jiyong tekrar gülmeye başladı.

"Sigarayı bırakman gerekiyor." Seungri kafasını kaldırdığında Jiyong hala gülüyordu. "Ölürsen ne olacak?"

"Ne?"

"Ne demeyi kes!" Seungri adamın omzuna vurduğunda Jiyong kıkırdamaya devam etti. "Sigarayı bırakman gerekiyor!"

"Nasıl ölebilirim ki?" Jiyong gülümserken kollarını çocuğun etrafına doladı ve başını tekrar omzuna yaslamasını sağladı. "Seni bırakıp gidemem."

"Sigaralardan nefret ediyorum." Seungri fazla kızarık yanakları ve aklında olmayan başıyla mırıldanmaya devam ettiğinde Jiyong'un da ondan bir farkı yoktu.

"Seni bu kadar sevdiğime inanamıyorum.Tanrım---seni parçalamak istiyorum." Jiyong sarıldığı çocuğu kollarının arasında iyice sıkınca ikisi birden gülmeye başladı.

"Seni parçalamak istiyorum---parça parçaaaa~~" Seungri kıkırdamaya başlayıp Jiyong sırtüstü koltuğa düşene kadar adamla uğraşmaya devam etti.Aslında sabah uyandıklarında tüm bu olanları hatırlamamaları önemli değildi, ne söylediklerini hatırlamasalar da nasıl hissettiklerini kesinlikle hatırlıyorlardı.

"Ah Tanrım---" Jiyong gözlerini açtıktan birkaç dakika sonra ancak kendine gelebildiğinde, başı onunkinin birkaç santim yanında olan çocuğa baktı. "Berbat bir haldeyim ve muhtemelen bok gibi görünüyorum.Senin böyle görünmen haksızlık."

"Nasıl görünüyor?"

"Tanrım---ödümü kopardın!" Korkuyla arkasına döndüğünde Seunghyun'un diğer koltukta oturduğunu gördü.

"Ortalıkta yatıp duruyorsunuz." 

"Kapat çeneni."

"Midem çok bulanıyor." Seunghyun elindeki elmayı yerken sızlandı.

"Bok gibi görünüyorsun."

"Sen de öylesin." Seunghyun hala tatlı görünen suratıyla uyuyan çocuğu işaret etti. "Uyanıp senin pis suratını görmeden önce gidip temizlen."

Jiyong gözlerini devirmek üzereyken Seungri'nin kıpırdamaya başladığını görünce hızla yerinden kalkıp banyoya koştu.

"Neden koşturuyor öyle?" Seungri çatık kaşlarıyla doğrulurken sordu.

"Bilmem." Seunghyun sırıtıp elmasından bir ısırık daha aldı.

"Tanrım---kafam uyuşmuş gibi."

"Ben kafamı hissetmiyorum." Adam elmasını yemeye devam ederken mırıldandı.

"O zaman neden ayaktasın ve---" Seungri tekrar koltuğa uzanıp yanağını yastığa yasladı. "---neden pijamalarınla değilsin?" kaşlarını çatarak sorduğunda gözlerini zorlukla açtığı görülebiliyordu, başındaki ağrı gerçekten feciydi.

"Çünkü dışarı çıkmam gerekiyor."

"Neden?" Seungri gözlerini kapatıp yastığa sarılırken sordu, yakın zamanda kalkmaya kesinlikle niyeti yoktu.

"Sevgililer günü yaklaşıyor, Dae için bir şey seçmem gerek."

Seungri bir cevap vermek yerine homurdandığında tekrar uykuya dalmaya çok yakındı.

"Dersten sonra kütüphaneye uğrayacakmış, dönüşte buraya gelecek o yüzden eve gitmemeni söyledi." Seunghyun ayağa kalkıp başıyla onaylayan çocuğun saçlarını karıştırdı. "Jiyong için bir şeyler seçmelisin."

"Neden?"

"Sevgililer günü için." sırıtarak söylediğinde Seungri iç çekip yastığına daha sıkı sarıldı.

"Belki ona bir elektronik sigara alırım."

"Gerizekalı." Seunghyun gözlerini devirip güldükten sonra ceketini almak için uzaklaştı. "Benim kesinlikle daha güzel bir şey bulmam gerekiyor."

"Evet yoksa Dae canına okur."

"Moral için teşekkürler."

Seungri kapalı gözleriyle kıkırdadığında Seunghyun anahtarlarına uzandıktan sonra duraksayıp çocuğa doğru baktı.

"Sevgililer günü için Soona'nın onu bir partiye davet ettiğini biliyor muydun?"

"Ne?" Seungri kaşlarını çatıp kafasını kaldırdı ve adama baktı. "Ne partisi? Hepimizi mi?"

Seunghyun sırıtıp kafasını hayır anlamında salladı. "Sadece o piçi istiyor." kapıyı açıp çocuğa göz kırptı. "Bilirsin, başka bir gece için tutuşuyor." 

"Parti neredeymiş----hyung!"

"Gitmem gerek, bay bay!"

"Hyung!" Seunghyun ona aldırmadan kapıyı çarpıp çıktığında Seungri asık suratıyla derin bir nefes verdi.

"Oh bekle--"

"Ne?" Seunghyun anahtarıyla tekrar kapıyı açıp kafasını içeri uzattığında Seungri şaşkınlıkla adama baktı.

"Youngbae'nin de başka bir partiye gideceğini biliyor muydun?" Seunghyun sırıtık suratıyla ona baktı. "İkisinden biri sevgililer gününe yeni bir sevgiliyle girecek."

"Yani?" Seungri ona dik dik baktığında adam dudaklarını büktü.

"Sadece söylüyorum."

"Hyung!" Seungri söylenemeden adam tekrar kapıyı kapatıp çıktı. "Of!" Çocuk tekrar yüzünü asıp koltuğun diğer ucundaki yastığı tekmeledikten sonra ayağa kalktı.Birkaç saat daha uyuma fikri Seunghyun sayesinde mahvolmuştu.

"Oh bir de---"

"Ciddi misin?" Seungri, Seunghyun'un sırıtışına dik dik bakarken yüksek bir tonda söyledi.

"Sevgililer gününe çok bir şey kalmadı ve---"

"Git artık!" Seungri elindeki yastığı kapıya doğru fırlattığında Seunghyun son kez kapıyı kapattı.

"Off!" Tekrar iç çekip saçlarını karıştırdı ama sonra telefonuna uzandı, ayın kaçı olduğunu kontrol etmesi gerekiyordu.

-



"Tatilde nereye gideceksiniz?"

"Yalnızca iki gün olması çok kötü." Seunghyun kahvesini içerken Daesung'a baktı. "Eve gitmeyi düşünüyor musun?"

Daesung başını hayır anlamında salladı.

"Ya sen?" Bu kez Jiyong'a sorduğunda o da aynı şekilde tepki verdi.

"Ben kasabaya gideceğim." Seungri sandviçini yerken mırıldandı. "İki gün de olsa anneme yardım edebilirim."

"Awwww!" Hepsi birden sırıtarak aynı sesi çıkardığında Jiyong gülüp çocuğa doğru uzandı ve kolunu omzuna doladı.

"Çok tatlı."

"Evet ne tatlı--" Seungri gülüp ona baktı. "--Sen bir de beni güneşin altında kokuşmuş haldeyken gör."

Hepsi güldüğünde Seunghyun kafasını salladı.

"Bu aptal senin o halini de tatlı bulur."

"Ha ha." Jiyong ona dik dik baktığında Seunghyun sırıtıp masaya doğru eğildi ve işaret parmağını ona doğru uzattı.

"Doğruyu söyle---onu öyle hayal ettin ve hala tatlı olduğunu düşündün, değil mi?"

"Hayır."

"Yalan söylüyorsun." Daesung da sevgilisine katılıp sırıtarak söylediğinde Seungri gülüp sandviçinden başka bir ısırık aldı.

"Söylemiyorum."

"İşte bak---gülümsedin---öyle yaptın!"

"Defol git, Seunghyun--"

"Hey çocuklar---ne yapıyorsunuz?" Youngbae onlara doğru bir gülümsemeyle geldiğinde Seungri'nin yüzündeki ifade kayboldu çünkü Jiyong hızla kolunu ondan çekmişti.

"Seungri'yle alay ediyoruz."

"Her zamanki gibi mi?" Adam gülüp Daesung'un sandalyesine yaslandı.

"Bu bizim hobimiz." Seunghyun cevapladığında Youngbae Jiyong'a döndü. "Dostum---Soona partiye gelip gelemeyeceğini sorduğunda ikinizin çıktığını söyledim.Hala bilmiyor mu?"

Herkes bir süre birbirine baktığında Jiyong kaşlarını çattı.

"Aslında biz..--"

"Biz çıkmıyoruz." Seungri cümlesini bitiremeden Jiyong gülerek cevapladı. "Çıkmıyoruz."

"Oh--üzgünüm ben--bilirsin sandım ki--" Youngbae dudaklarını ısırıp daha fazla pot kırmamak için yüzünü ekşitti. "Üzgünüm."

"Önemli değil." Jiyong gülümsediğinde Youngbae'nin bunu iyi niyetle söylediğini biliyordu.Artık onlarla eskisi kadar takılmıyordu ve bu dörtlü neredeyse ayrılmaz hala gelmişti, dışarıdan bakınca Jiyong'un sonunda ona açılmış olduğunu sanmış olmalıydı.Çünkü Seungri'nin yanındayken eskisi kadar çekingen değildi, çocuğu seviyordu ve bunu saklamak için bir neden göremiyordu.

"Tatilde ne yapacağınızı sormak istemiştim." Youngbae konuyu değiştirdiğinde Daesung onu cevapladı ama Seungri'nin yüz ifadesinin değiştiğini görebiliyordu.Çocuğun tam olarak ne hissettiğini anlamasa da kafasında bir şeyler döndüğüne emindi.

"İstersen ben de seninle gelebilirim.Yapacak hiçbir şeyim yok ve tarlada kesinlikle işe yararım." Youngbae çocuğa göz kırpınca Seunghyun güldü.

"O kaslı kollarınla mı?"

"Kıskandığını bu kadar belli etme." Seunghyun'a dil çıkardıktan sonra tekrar Seungri'ye baktı.Jiyong sessiz kalıp kahvesine uzandı ve pipeti dudaklarına götürdü, yüz ifadesini sabit tutmaya çalışıyordu.

"Ne diyorsun?"

"Aslında Jiyong hyung benimle gelir diye düşünmüştüm."

"Oh--" Daesung şaşkınlıkla ona baktığında Jiyong çoktan boğazında kalan kahve yüzünden öksürmeye başlamıştı.

"Emin misin? Youngbae Jiyong'a göre daha çok iş görür." Seunghyun imalı bir şekilde sırıtarak söylediğinde Jiyong ona dik dik baktı.

"Gelmek ister misin?" Çocuk Jiyong'a dönerek sorunca Jiyong hızla başıyla onayladı.

"Tabii ki---evet---yani olur."

Youngbae arkadaşının heyecanını görünce gülümseyip onları izlemeye devam etti çünkü Jiyong'un bunun için çok uzun süre beklediğini biliyordu.Aslında bir yerden sonra Seungri'nin ondan hoşlandığını anlamıştı, diğerleri bunu farkettiğini bilmiyordu çünkü o şekilde davranmaya devam etmişti.Sebebini pek bilmese de Seungri'nin hep Jiyong'un yanında daha mutlu olduğunu hissetmişti, o yüzden her şeyin aynı kalmasını sağlayıp olacakları görmek istemişti.

"Ama bu kesinlikle bir tatil olmayacak, annemin bir numaralı kuralını biliyor musun?" Çocuk kaşlarını kaldırıp Jiyong'a baktı. "Çalışmayana yemek yok."

"Endişelenme Seungri, o tam bir inek.Nasıl olduğunu anlattıktan sonra muhtemelen her işi senden bile daha iyi yapar." Hepsi gülmeye başladığında Jiyong sırıtıp dudaklarını yaladı.

"Ne diyebilirim ki---Tanrı beni mükemmel yaratmış."

"Kes sesini."

Adam Seunghyun'a sırıtıp biraz önce masanın üzerine bıraktığı sigara paketine uzanmak istedi.

"Ciddi olamazsın---Seunghyun!"

"Ne?"

"Sigaramı yine mi arakladın?"

Seunghyun gözlerini kapatıp derin bir iç çekti ve Daesung'a baktı.Ama çocuk başını hayır anlamında sallayınca başka bir iç çekişten sonra çenesini kapalı tutmaya karar verdi.

"Hadi ama---artık gidelim---yapmam gereken bir sürü iş var." Seungri öksürdükten sonra ayaklandığında Seunghyun'un ona doğru yönelmiş olan dik bakışlarını görmezden gelmeye çalışıyordu.

"Lanet paketlerimi saklayacağım!" Jiyong sinirle ayağa kalkıp çantasını aldı.

"Hadi hyung! Acele et!" Seungri hızla adamın kolunu yakalayıp çekiştirmeye başladı.

"Tanrı aşkına Dae---ondan kaç paket arakladığını biliyor musun?"

"Ne?" Youngbae kaşlarını çatıp onlara baktı. "Bekle---paketlerini mi çalıyor?"

"Uzun hikaye---kısacası ona aşık." Daesung çantasını alırken Youngbae'ye doğru baktı. "Gitmemiz gerek--sonra görüşürüz."

"Ona söyleyelim gitsin! Bana hırsız diyor!"

"Hadi hyun---ilerle!"

-



"Onu kesinlikle becer, Jiyong."

Jiyong iç çektikten sonra gülmeye başlayıp kapının önünde dikilen adama baktı.

"Annesinin yanına giderken bana verdiğin tavsiye bu mu?"

"Becer gitsin dostum, ona aşık olduğunu söylemenin en etkili yolu bu olur."

"Sen Daesung'a öyle mi yaptın?" Çantasını hazırlamaya devam ederken sırıttı. "Çünkü sanırım seni reddedecek diye korkundan neredeyse ağlamak üzere olduğunu ve---"

"Al--işte--" Seunghyun çantasının üzerine üç paket kondom atınca Jiyong ona doğru baktı.

"Ciddi misin?"

"Onu becer."

"Onu becermeyeceğim, neden bahsediyorsun böyle?" Adam yüzünü ekşitip kondomları eline aldı. "Bekle---neden üç tane var?"

"Onu üç kere becer diye."

"Sana ne oldu böyle?" Jiyong kaşlarını çatarak sorduğunda adam kafasını iki yana salladı.

"Onu becermeni istiyorum."

"Bana şöyle bakmayı keser misin?" Jiyong işaret parmağını ona doğru kaldırıp çantasının fermuarını kapattı ve kondomları dışarıda bıraktı. "Ve tuhaf tuhaf konuşmayı da."

"Ona ne zaman açılmayı düşünüyorsun Jiyong----yıllar sonra lüks bir kafeye sevgilinle gittiğinde onun da çapraz masada karısı ve kucağındaki çocuğuyla oturduğunu görünce mi?" Adam koridorda ilerleyen Jiyong'un peşinde giderken konuşmaya devam edince Jiyong durup ona arkasını döndü.

"Sen iyi misin, Seunghyun?"

"Değilim!" Seunghyun kollarını iki yana açıp ona tuhaf bir şekilde bakan Jiyong'a doğru bağırdı. "Bak dostum---öyle biten filmlerden nefret ederim ve bu olayı bir an önce halletmen gerekiyor."

Jiyong iç çekip kapıya doğru yöneldi.

"Sadece git ve onu becer."

"Kahretsin---çeneni kapat dostum---gidip bir sigara falan iç." Jiyong ona tiksinen gözlerle bakarak söyleyip kapıyı kapattı.

"Evet içeyim, nasıl olsa paketlerini ben çalıyorum." Seunghyun asık suratıyla mırıldanıp tekrar odaya yöneldi.



-





"Burası gerçekten çok güzel."

"Ciddi misin?" Seungri gülümseyerek yanında yürüyen adama baktı. "Beğeneceğini düşünmemiştim." 

"Neden?" Jiyong şaşkın bir ifadeyle sorunca çocuk dudaklarını büktü.

"Bilirsin---pek ihtişamlı bir yer değil." Çocuk gülüp kafasını salladı. "Senin büyüdüğün yere kıyasla burası pek güzel değil."

"Bu doğru değil." Jiyong hızla başını salladı. "Burayı sevdim." Adam gülümseyerek söylediğinde çocuk dudaklarını ısırıp gülmeye devam etti.Çünkü yola çıktıklarından beri Jiyong gerçekten heyecanlı görünüyordu ve Seungri onun büyüdüğü yerden hoşlanmayabileceğini düşünmüştü.Çünkü etraf Jiyong'un alıştığı gibi temiz ve sakin değildi.Ama Jiyong kesinlikle bunu dert ediyormuş gibi durmuyordu ve Seungri yüzündeki tatlı gülümsemeyi sevmişti.

"Anne! Anneee!" Seungri aniden yerinde zıplamaya başlayıp elini sallayınca Jiyong biraz uzaktaki bir evin bahçesinde bir şeyle uğraşan kadının hemen doğrulup o tarafa baktığını farketti.

"Aman Tanrım---bir kere de arasan olmuyor değil mi?" Evin merdivenlerine yaklaştıklarında kadın gülüp hızla ona koşturan çocuğa sarıldı.

"Sadece iki günlük bir tatildi ve sürpriz olsun istedim!" Çocuk kadına daha sıkı sarılıp onu etrafta döndürdüğünde Jiyong gülümsedi.Onun annesiyle ilişkisi buna pek benzemiyordu ve bunun tatlı göründüğünü söyleyebilirdi.

"Aman Tanrım---bu da kim?" Kadın şaşkınlıkla Jiyong'a baktığında Jiyong hemen başını eğdi.

"Jiyong hyung---okuldan arkadaşım ve tatilde gidecek bir yeri yoktu ben de gelip bize yardım etmesini söyledim." Seungri sırıtarak anlattığında kadın Jiyong'a doğru yaklaşıp başını kaldırması için eliyle hafifçe saçlarına dokundu.

"Ahh--üzgünüm--daha önce eve kimseyle gelmediği için şaşırdım." Gülümseyerek söyledi, Senugri'yi gördüğüne kesinlikle çok mutlu olmuş görünüyordu. "Daesung'tan bahsedip duruyor ama buraya hiç getirmedi." Jiyong'a bakarak bahçeyi işaret etti. "Yanlış anlama---seni getirmesine mutlu oldum---hiçbir arkadaşıyla tanışmadan ölüp gideceğimi düşünmeye başlamıştım."

"Anne!" Seungri içeri yönelirken sızlandığında kadın yavaşça sırtına vurdu.Eve girdikten sonra Jiyong'a farkettirmeden onu izlemeye devam etmişti çünkü tepkisini gerçekten merak ediyordu.Evleri kesinlikle Jiyong'un alıştığı hiçbir şeye benzemiyordu, Seungri onunla uzun süre geçirdikten sonra hayatlarının birkaç farklı yanı olduğunu anlamıştı.

"Tamam Jiyong---ben yiyecek bir şeyler hazırlarken orada oturup bana Seungri hakkında utanç verici şeyler anlatman gerekiyor.Diğerleri böyle yapıyor değil mi?" Kadın mutfağa yönelirken sorduğunda Jiyong gülüp etrafa bakınmaya devam etti.Seungri'nin durduğu yerden kesinlikle meraklı bir çocuğa benziyordu ve bu çocuğun hoşuna gitmişti.

"Üzgünüm ama Seungri pek utanç verici şeyler yapmıyor."

"Ciddi misin? Hayatı beni utandırmakla geçiyor sanıyordum."

"Anne!"

Kadın gülmeye başladığında Seungri Jiyong'un yanında, mutfaktan çok da uzak olmayan odadaydı.Ev fazla büyük değildi ve Jiyong'un etrafa bu kadar merakla bakmasının nedeninin onun nerede büyüdüğünü merak etmesi olduğunu bilmiyordu.

Jiyong bu tatilin kötü geçmeyeceğini biliyordu ama dürüst olması gerekirse bu kadar iyi geçmesini beklemiyordu.Bu kesinlikle hayatının en eğlenceli iki günü olabilirdi, tabii ki bunda içinde Seungri'nin olmasının yeri büyüktü.Ne yaparsa yapsın kendini bir türlü çocuğu sevmekten alıkoyamıyordu, onun yanındayken bu kadar mutlu olması kontrol edebildiği bir şey değildi.

"Pislik içindesin!"

"Hey!" Çocuk çoktan mahvolmuş botlarıyla ona doğru çamur sıçratmaya başladığında Jiyong'un da ona karşılık vermesi çok uzun sürmedi.Hava kararmak üzereydi ve Jiyong kesinlikle uzun zaman sonra gerçekten işe yaradığını hissetmişti.Muhtemelen hayatında hiç bu kadar yorulmamıştı, neredeyse tüm günü Seungri'yle çalışarak geçirmişti ve ayaklarını hissetmeyi yaklaşık iki saat önce bırakmıştı.

"Hyungieee!" Seungri oyun oynamayı bırakıp ona sırnaştığında Jiyong'un gülümsemesi kontrol edemediği bir hal almıştı, ayaklarını hissetmiyor olabilirdi ama kalbini kesinlikle hala hissediyordu.

"Beni mahvettin."

"İyi görünüyorsun---inan bana--bak--"

"Hey!"

Seungri elindeki çamuru adamın suratına bulaştırdığında Jiyong hızla onu yakaladı.

"Hayır hayır---ahh!" Jiyong yanağını çocuğunkine sürtmeye başlayınca Seungri yüzünü ekşitip gülmeye devam etti. "Annem bizi mahvedecek." İç çekerek söylediğinde Jiyong güldü.

"Geri dönmeden önce bir sigara içebilir miyim? Tanrım---bu gerçekten yorucuydu." Ağaçlardan birinin altına yönelirken mırıldandı.

"Ama gerçekten iyiydin, Seunghyun hyung her işi kavraman konusunda haklıydı." Seungri onun peşinden giderken Jiyong çoktan kendini yere atmış çantasındaki paketi arıyordu.

"Ne yapıyorsun?" Çocuk birden elindeki paketi alınca Jiyong şaşkınlıkla ona baktı.

"Ben de içeceğim."

"Ne?" Jiyong kaşlarını çattığında çocuk tombul ve kararmış parmaklarıyla paketten bir sigara çıkardı. 

"Ben de içeceğim---çakmağı uzat."

"Bekle--" Jiyong çakmağı almasına engel olup elinde sıkıca tuttu. "Sen sigara içmezsin---daha önce hiç içtin mi?"

Seungri kafasını hayır anlamında salladı.

"O zaman neden içmek istiyorsun?" Jiyong şaşırmış bir ifadeyle ona bakmaya devam etti.

"Bunda bu kadar hoşunuza giden ne var anlamak istiyorum."

"Oh--" Jiyong kaşlarını çattı çünkü bu Seungri'nin kızgın tonuydu. "Bekle---sigara içmeme---kızıyor musun?" Jiyong daha da karışan kafasıyla neler olduğunu anlamaya çalışırken çocuğa baktı.

"Sadece bir tane içeceğim hyung, çakmağı ver." 

Jiyong şaşkınlıkla avucunu açtığında çocuk çakmağa uzanıp sigarayı yaktı.Jiyong anlamayan gözlerle onu izlemeye devam ediyordu, neye sinirlendiğini pek anlayamamıştı.

"Sakın hepsini içine--" Jiyong cümlesini bitiremeden Seungri öksürmeye başladı. "--çekme.." Adam hızla çocuğa doğru yaklaşıp sigarayı elinden aldı. "Bu kesinlikle sana göre değil, Ri."

"Sana göre de değil." Çocuk öksürmeyi kestikten sonra ona doğru döndü. "Sevgilin olsam bundan nefret ederdim, feci kokuyor."

Jiyong hala elinde kalan sigarasıyla ona şaşkın şaşkın bakıyordu.

"Yani bir düşünsene----öpüşürsek ne olacak--" Çocuk yüzünü ekşitip kafasını aşağıya doğru çevirdi ve bulduğu dal parçasıyla botlarındaki pisliği temizlemeye başladı. "Kötü koku ve tat---bundan kesinlikle hoşlanmazdım."

Jiyong duraksayıp elindeki sigarayla çakmağa baktı.

"Kanepede oynaşırsak ne olurdu?" Aniden tekrar adama baktığında Jiyong hala orada öylece oturmaya devam ediyordu çünkü bunlar kesinlikle duymayı beklediği sözcükler değildi. "Kötü kokardı---bilirsin--kimse kötü kokuları sevmez." Çocuk son cümleyi mırıldanıp tekrar botlarıyla ilgilenmeye başladı.

Jiyong bir süre sessiz kaldıktan sonra sigarayla çakmağı tekrar çantasına koydu.Ama bunun hakkında düşünmeyi bırakmamıştı ve düşündüğü şeyler nedense midesine sanki öğretmen onu tahtaya kaldırmak üzereymiş gibi bir his oturmasına neden oluyordu.

"Seungri?"

"Mhh?" Seungri homurdandığında ikisi de Seungri'nin odasında yerde yatıyorlardı ve çocuğun sırtı ona dönüktü.

"Sigaralarımı sen mi alıyordun?" Jiyong aniden sorduğunda Seungri bir süre cevap vermedi.Bu diğerleri için ufak bir şey olabilirdi ama aylardır, paketleri aylardır ortadan kayboluyordu ve şöyle bir düşündüğünde Seungri'nin onu çekiştirmeleri ve ısrarları yüzünden paketle uğraşmayıp ertelediğini hatırlayabiliyordu.

"Bana kızdın mı?" Seungri yüzünü ona doğru çevirdikten sonra sorduğunda Jiyong sakin bir ifadeyle ona baktı.

"Haksızlık yapıyorsun." Jiyong söylediğinde Seungri dudaklarını iyice büküp onun yatağına doğru yaklaştı. 

"Bana kızdın mı?"

"Kes şunu--" Jiyong gülmeye başlayıp onu itmek istedi ama Seungri üzgün suratıyla ona bakmaya devam ediyordu. "Böyle yaparsan sana nasıl kızabilirim?" gülümseyerek söylediğinde aniden Seungri'nin ona fazla yaklaşmasını beklemiyordu.

"Ne yapıyorsun?"

"Biraz kay." Seungri kendi battaniyesinin altından çıkıp yastığını Jiyong'unkinin yanına yerleştirdi. "Sigara içmeyi bırakman gerekiyor, bu bir şaka değil insanlar bu yüzden ölüyor." Jiyong'un battaniyesinin altına girerken söylenmeye devam etti ve yanağını yastığa yaslayıp ona baktığında bu Jiyong'un kalbi için pek de sağlıklı bir hamle olmamıştı. "Ve arkalarında kalanlar onları özlüyor." sakin bir tonda ona bakarak söylediğinde Jiyong yavaşça başıyla onayladı.Bunu neden yaptığını anlayabiliyordu ama en beteri bunu aylardır yapıyor olmasıydı, babası gibi onu da kaybetmek istemeyişi Jiyong'un ne yapacağını bilememesine neden olmuştu.Birden bire böyle bir şey öğrenmeyi beklemiyordu, nasıl tepki vermesi gerektiğini bile bilmiyordu.

"Babamın paketlerini çalmaya başladığımda artık bunun için çok geçti."

"Seungri." Jiyong çocuğun gözlerinin dolduğunu gördüğünde içinde bir şeylerin koptuğuna yemin edebilirdi, kalbini avucunda taşıyor olsa kesinlikle onu o an Seungri'ye verirdi çünkü içinden gelen bu şeyi durduramıyordu.Seungri'nin mutsuz olmaması için her şeyi yapabilirdi ve bu kadar güçlü bir duygu hissedebileceğini o bile farkında olmadığı için, bu onu bile korkutuyordu.

"Üzgünüm ben sadece.." Seungri gözlerinden akan birkaç damla yaşı silip gülümsemeye çalıştı. "--kulağa ne kadar çocukça gelse de--seni sigara içerken her gördüğümde seni de kaybedebileceğimi düşünüp duruyorum ve---bunu gerçekten durduramıyorum."

"Hayır---hayır." Jiyong kollarını ona dolayıp çocuğu kendine doğru çektiğinde Seungri'nin onun için ağladığına inanamıyordu, kendi sesinin bu kadar yumuşak çıktığına da. "Bu çocukça değil, Ri---Sorun değil." İçinden kendine bunu daha önce farkedemediği için küfretmeye başladığında çocuğun sırtını sıvazladı.

"Lütfen ağlamayı keser misin---panik oluyorum." Biraz geri çekilip söylediğinde Seungri gülmeye başlayıp başıyla onayladı ve gözyaşlarını sildi.

"Hyung--" Burnunu çektikten sonra Jiyong'a bakıp gülümsedi. "--geldiğin için teşekkür ederim." 

Jiyong bir cevap veremeden Seungri kollarından birini onun göğsüne atıp iyice ona doğru yaklaştı. "Artık uyuyalım, yarın erken kalkacağız."

Jiyong'un tek yapabildiği başıyla yavaşça onaylamak oldu.Bu öğrendiği şey bir anda geçmişteki her şeyi sorgulamasına neden olmuştu ve içinde Seungri'nin de onu normalden biraz daha fazla sevme ihtimaline karşı oluşan sesi bir türlü susturamıyordu.Bir süre sonra dudağını ısırmayı bırakıp derin bir iç çekti ve gözlerini kapatmadan önce çocuğa sarıldı.Onu sevmemesi ihtimaline rağmen elinde bu fırsat varken bunu yapmasa kendini hiç affetmezdi, ve Seunghyun muhtemelen onu döverdi.



-



"Tanrım---öpüşmeyi keser misiniz?" Jiyong gülerken söylediğinde renkli ışıkların altında duran ikili öpüşmeye devam ediyordu.

"Ona adının yazılı olduğu altın bir kolye almış hyung." Seungri bankta adamın yanına otururken güldü. "Daesung onu bütün gece öpecek."

"Biliyorum." Jiyong iç çekip sahilde eğlenen insanlara baktı. "Bizi neden sürüklediğini anlamıyorum."

"Soona'nın partisine neden gitmedin?" Seungri sorduğunda Jiyong omuzlarını silkti.

"Canım istemedi." elindeki mavi renkli eldivenleri çıkarırken cevapladı. "Sen neden Youngbae'yle gitmedin?" Eldivenleri ona giydirirken sorduğunda Seungri nefes verdi ama karşı koymanın anlamsız olacağını biliyordu, çünkü Jiyong ellerinin soğuktan kızarmış olduğunu çoktan farketmişti ve bu Jiyong'tu, eldivenleri giydirene kadar durmazdı.

"Canım istemedi." Seungri sırıtıp avuçlarını başının iki yanında açtı. "Sıcacık yapmışsın."

Jiyong gülüp ellerini ceketinin cebine soktu.

"Tanrı aşkına!---Şunu kesin artık!" Gözü tekrar hala gülüşen çifte takılınca sinirle bağırdı ama kimse onu umursuyor gibi görünmüyordu.

"Ah Jiyong--sen bu gece Seungri'yle kalıyorsun tamam mı? Bize geçersiniz, görüşürüz."

"Tanrım.." Seunghyun hızla söyleyip arkasını döndüğünde Seungri çoktan gülmeye başlamıştı.

"Beni deli ediyorlar." Jiyong ayağa kalkarken söylendi.

"Neden? Benimle kalmak istemiyor musun?" Seungri de onunla kalktığında Jiyong başıyla onayladı.

"Evet, çok gürültü çıkarıyorsun ve tatlı suratın canımı sıkıyor."

"Tatlı suratımı seviyorsun." Seungri sırıtıp omzuyla adamın omzuna vurdu. "Yalancı."

"Biliyor musun tüm bu--" Jiyong gülüp şakalaşmaya devam etmek istedi ama aniden duraksadı.

"Bana yardım edeceğini söylediğini hatırlıyor musun?" Aniden eldivenli elleriyle adamın ellerinden biri tutan çocuk oldukça sakin görünüyordu. "Artık başka bir konuda yardıma ihtiyacım var." Seungri gülümserken parmaklarını iç içe geçirdiğinde Jiyong çocuğa bakakaldı. "Bir dahaki sefere yine benimle kasabaya gelmek ister misin?" Çocuk alt dudağını ısırmaya devam ederken sorduğunda Jiyong'un dudakları aralandı ama bir süre bir ses duyulmadı.

"İsterim---olur." Jiyong sonunda cevapladığında Seungri'nin onun elini sıktığını hissedince yutkundu.

"Tamam."

"Tamam." Çocuktan sonra tekrarladığında yürümeye devam ettiler ve bir süre ikisi de bir şey söylemedi.Zaten Seungri için adamın onun elini sıkıca tutması yeterli olmuştu.



-



"Jiyong! Biz geldik dostum! Sinirli olduğun için sana yiyecek bir şeyler aldım!"

"Günaydın Ri." Daesung içeri girerken banyodan çıkan Seungri'yle karşılaştı. 

"Günaydın, Jiyong nerede? Ona---.." Seunghyun elindeki poşetle duraksayıp Seungri'nin arkasından banyodan çıkan adama baktı. "--bir şeyler aldığımı söyle." Seunghyun'un sesi gittikçe soluklaştığında Seungri belindeki havluyla ona doğru yönelip elindeki poşeti aldı. "Ben bunları hazırlarım." gülümseyip mutfağa doğru yürümeye başladığında Daesung hızla arkasından fırladı.

"Jiyong..---Gerçekten mi dostum?" Seunghyun şaşkın gözlerle ona bakarak sordu ve Jiyong gülümseyip dudaklarını yaladıktan sonra derin bir iç çekti.

"Kondomlar için sağol." Odaya yönelmeden önce söylediğinde Seunghyun açık ağızıyla arkasından bakmaya devam etti.



-



"Tanrım---Öpüşmeyi keser misiniz?" Seunghyun iç çekerek söylediğinde Jiyong çocuğun başını kendine doğru çekmeden önce adama orta parmağını gösterdi.

"Her yerde oynaştıklarına inanamıyorum."

"Biz de her yerde oynaşıyoruz, hyun."

"Evet ama--" Seunghyun biraz duraksadı ama bir bahane bulamayınca dudaklarını büktü. "Bekle---sigaralarını çalanın ben olmadığımı öğrendin değil mi?"

Jiyong başıyla onayladığında Seungri ondan ayrılmış, masadaki patates kızartmasına ulaşmaya çalışıyordu.

"Ve?" Seunghyun adama dik dik baktı. "Ona kızgın değil misin? Senden çaldığı sigaraları satsa kaç para kazanırdı haberin var mı? Bunu aylarca yaptı."

"Hyun."

"Ne? Ama yaptı!"

"Tabii ki kızgın değilim." Jiyong gülümserken söylediğinde Seunghyun ona açık ağzıyla baktı.

"Ne?" Kaşlarını çatıp Seungri'nin Jiyong'a gülümsedikten sonra uzanıp dudaklarına kısa bir öpücük kondurmasını izledi. "Ne demek kızgın değilsin? Bana bağırıp duruyordun."

"Hyun." Daesung tekrar uyardığında Seunghyun somurttu.

"Ona gelince tatlı bana gelince hırsız.." mırıldanıp kahvesine uzandı.

"Zaten artık sigara içmiyor, çeneni kapatır mısın?"

Seunghyun Jiyong'a dik dik bakmaya devam ederken Seungri aniden masadan kalkınca hepsi kafalarını ona çevirdi.Kafeteryaya yeni giren Youngbae'ye doğru yöneldiğini görünce Seunghyun kaşlarını çattı.

"Ne yapıyor öyle?" Seunghyun çocuğun ona şaşkın şaşkın bakan Youngbae'ye sarıldığını görünce mırıldandı.

"Teşekkür ediyor." Daesung gülümseyerek söylediğinde Jiyong ona kafası karışmış bir ifadeyle bakan Youngbae'ye gülüp el salladı.Önceleri çocuğun Youngbae'den hoşlanıyor olması onu delirtiyordu ve bunu değiştirmek için her şeyi yapabilirdi, ama son zamanlarda sanki bunun olması gerekiyormuş gibi hissetmeye başlamıştı.Eğer Seungri Youngbae'den hoşlanmıyor olsaydı Jiyong çocuğa aşık olacak fırsatı kesinlikle bulamazdı.Başlarda ondan sadece hoşlanıyordu, Youngbae yerine ona o gözlerle bakmasını istiyordu ama onu tanıdıktan sonra bu kesinlikle değişmişti.

Zaten çocuk ona Youngbae'ye baktığı gibi bakmıyordu, ona kesinlikle aşık gibi bakıyordu.



-



#EtDerdindeOlanKasaplaraGelsin

#OnlyClassyBitchez

#BiDahakineRiyiPezevenkYapDiyenlerLike

#GerizekalıYapJiyongaÇatırÇuturHarcatDiyenlerFav

Continua a leggere

Ti piacerà anche

298K 22.2K 52
WATTYS 2018 KAZANANI! (KAHRAMANLAR KATEGORİSİ) Hreak ayağa aheste bir şekilde kalktıktan sonra kenarda yayılmış geniş postları eğilerek aldı. Geniş...
MODEL-1 Da reredrumm

Mistero / Thriller

486K 23.9K 67
Gizem/Gerilim #1 Bazen bir bütünü görebilmek için parçaları birleştirmek gerekir. Ve şimdi ben; elime aldığım her parça beni derinden kessede, bütüne...
2M 96.9K 54
"Eksiklerimiz kusurlarımız değildir." Ailem beni hep bunu söyleyerek büyütmüştü. Eksikleri olan insanları dışlamamayı, onları sevmeyi öğretmişlerdi...
39.4K 2K 32
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...