DENİZ SUBAYIM

By mihrininbahcesi

3.5M 200K 38K

Kız kardeşinin hatası yüzüden ceza alan ve ailesinden veto yiyen Rojbin, parasız pulsuz bilmediği bir şehre s... More

꧁1꧂
꧁2꧂
꧁3꧂
꧁4꧂
꧁5꧂
꧁6꧂
꧁7꧂
꧁8꧂
꧁9꧂
꧁10꧂
꧁11꧂
꧁12꧂
꧁13꧂
꧁14꧂
꧁15꧂
꧁16꧂
꧁17꧂
꧁18꧂
꧁19꧂
꧁21꧂
꧁22꧂
꧁23꧂
꧁24꧂
꧁25꧂
꧁26꧂
꧁27꧂
YouTube
꧁28꧂
꧁29꧂
꧁30꧂
꧁31꧂
꧁32꧂
YENİ HİKAYE
Osmanlı Güneşi
🦋Özel Bölüm🦋

꧁20꧂

93K 5.7K 746
By mihrininbahcesi

💫Cesaret💫

Rojbin, yüzbaşının kendisine doğru uzattı sıcak kahveyi elinden alırken kendisini tebessüm etmeye zorladı. Alparslan, bu gece için hem kendisine hem de ailesine oldukça yardımcı olmuştu en azından bir teşebbüsüm ile ona olan minnetini gösterebilidi.

Yüzbaşı, aldığı diğer kahveleride sırasıyla diğerlerine dağıttıktan sonra elinde ki tepsiyi Fidan'a vererek kendisinden bir sandayle uzağa oturdu. Rojbin, elinde ki kahveye can simidi gibi sarılırken bakışlarını karşısında oturan annesi ve kardeşine çevirdi.

Harap olmuşlardı, her ikiside! Rojbin, annesinin dakikalar önce attığı çığlığı hala her zerresine kadar hissederken sertçe yutkundu. Doktorların söylediğine göre babaannesi oldukça inatçı bir kriz geçirmişti. Kadının hastalığı bile kendisi gibi inatçıydı işte!
Doktorun son sözleri hala kulaklarında çınlarken ağlamamak adına dişlerini sıkmaya başladı.

"Her şeye hazırlıklı olmalısınız. Yaşına göre oldukça zor bir kriz geçirdi hastamız. Şuan için kalpten, beyine giden bir damarı tıkalı durumda. Durumu şimdilik stabil ama yoğun bakımda gözetim altında tutacağız. Geçmiş olsun!"

Rojbin, dişini sıkmanın yanı sıra ayağınıda stres altında olduğundan sallarken elindeki pet kahve bardak sallandı ve az biraz da olsa eline döküldü. Anlık bir sızıyla istemsiz olarak tıslayan Rojbin, yanında ki adamın da dikkatini çekmişti.

Yüzbaşı, kafasını iki yana sallayıp elinde ki kahveyi kendisine alarak ortalarında duran tahta kısma koydu. Rojbin, bu hareketi karşısında ses etmesede o kahveye ihtiyacı olduğu bilincinde elini yeniden bardağa uzattı ama Alparslan ondan hızlı davranıp kahveye aldığı gibi kafasına dikti.

Sonrasında ise hiçbir şey olmamış gibi boş bardağı yeniden aralarına bırakıp kendi soğumuş kahvesini uzattı. Rojbin'in aklı yüzbaşının o sıcacık kahveyi nasıl tek seferde kafasına diktiğinde kalırken şaşkın bir ifade ile kendisine uzatılan bardağı aldı.

Biraz kafein iyi olur diye düşünerek kahvesini yudumlarken bakışlarını önüne ki boş duvara çevirmeyide ihmal etmedi ama içtiği kahve yüzbaşı sayesinde resmen burnundan geldi.

"Bu daha soğuk, elini yakmazsın ayrıca bir kaç yudum almıştım."

Rojbin, bardağı aralarına bırakırken sert bir şekilde öksürmeye başladı. Hayır içmiş olabilirdi ama bunu neden kendisine söylüyordu. Görmüyor muydu kahveyi çoktan yarıladığını? Öksürükleri sayesinde tüm bakışları üzerine çekerken mahçup bir ifadeyle kafasını yere eğdi.

Biraz daha iyi olduğuna kanaat getirince usulca yerinden kalkan Rojbin, kendisini izleyen kardeşine tebessüm ederek Nalan teyzenin yanına doğru yürüdü. Onların daha fazla burada beklemelerine gerek yoktu zaten kendileri için yeteri kadar şey yapmışlardı.

"Nalan teyze her şey için çok teşekkür ederiz. Sizde burada yoruldunuz, artık eve gidin burada yapabilecek bir şey kalmadı."

"Olur mu öyle şey kızım, sizi burada tek başınıza mı bırakalım?"

"Olur, olur! Zaten annemle, Fidan'ı da eve yollayacağım."

"Ama-"

"Anne, Rojbin haklı burada yapacak bir şey yok. Herkes çok yoruldu, hem Keriman hanımda yol yorgunu yardımcı olursun sen."

Alparslan'ın araya girmesi ile ikna olan Nalan teyze eşyalarını alarak krndi annesine yanaştı.

"Keriman hanım haydi biz eve geçelim, zaten gençler burada. Hem çok yoruldunuz biraz dinleniverin."

"Yok olmaz öyle, annemi burada yalnız mı bırakayım?"

"Annem ne yalnızı ben buradayım ya! Sen Fidan'ı da al eve geç, biraz dinlen ben bir şey olursa sizi ararım."

Kardeşi, kendisinin haklı olduğunu düşündüğünden annesinin koluna girerek onu oturduğu yerden kaldırdı. Keriman annesi avuç içleriyle kendi kolunu sıvazlayarak yerinden kalkarken gözlerinin içine bakmaya başladı. Burada söylemek istemediği şeyleri gözleri ile anlatmak isterken Rojbin onu anladığını belirtmek istercesine annesine tebessüm etti.

Bu olanlarda kendisinin bir sucu olmadığını söylemeye çalışıyordu. Rojbin, onu anlamıştı anlamasına ama biliyordu ki bütün bu olanlar onun suçuydu. Fidan'ın bir koluna girdiği annesinin bir diğer koluna da Nalan teyze girerken aheste bir şekilde çıkışa doğru yürümeye başladılar.

"Onları eve bırakıp yanına geleceğim."

"Buna gerek yok yüzbaşı!"

"Gerek olmasaydı gelmezdim avukat."

"Kendi başıma halledebilirim."

"Bundan nefret ediyorum!"

"Anlayamadım?"

Rojbin, yeniden çakıllı yollardan yürümeye başlayan adama tuhaf bakışlarından birini atarken, yüzbaşıyı hiç bir zaman tam olarak anlayamayacağını düşündü. Mesele şuan da neyde nefret ediyordu? Hayır biraz daha açık olsa yada kendisini anlatma zahmetine girse en fazla ne olurdu? Kendi içinde tüm bunlara bir cevap aramaktan yorulmuş bir halde yanında dikilen adama dönerken onun, kendisine veda ederek hastaneden ayrılışını izledi.

"Yakında anlarsın, hadi Allah'a emanet!"

Ve öylece gitmişti...

Rojbin, yüzbaşının gidişinin ardından göz devirirken yanına esmer güzeli bir hemşire yaklaştı. Babaannesinden bir haber vereceğini düşünen Rojbin, genç kadına dönerken onun hastaneyi çoktan terk eden yüzbaşının arkasından bakmayı sürdüğünü gördü.

Ama yok artık bu nasıl bir terbiyesizlikti. Tanımadığı bir adamın resmen sırtını dikizliyordu. Rojbin, genç hemşireye kendi varlığını hissettirmek istercesine öksürürken sonunda kendisini fark edebilmiş olmasına sevindi.

"Bir şey mi oldu hemşire hanım?"

"Ah şey, ben odanız hazır diyecektim, dinlenmek isterseniz diye!"

"Ne odası?"

"Alparslan bey sizin için bir oda ayarlamamı söylemişti."

Hemşirenin resmen tükürecek sarf ettiği sözler, Rojbin'in yanaklarını ısıtırken sadece kafasını sallamak ile yetindi. Yüzbaşı artık kendisine olan davranışlarını saklamak için bile uğraşmıyordu, açık ve oldukça net bir şekilde kendisi ile ilgilendiğini gözüne sokarcasına gösteriyordu.

Net adamdı vesselam! Bunu, ona bir kere bakan hemen anlardı lakin Rojbin için bunlar çok fazlaydı. Düşünüp duruduğu şeylerin gerçek olması, ilk defa kendi çalıp, kendi oynamak istedi.

Kafasını iki yana doğru sallayıp hayal aleminde ki baloncukları dağıtan Rojbin, soluğu hastanenin lavabolarında aldı. İçerinin boş olmasını fırsat bilerek yüzüne sert bir şekilde su vururken lavabo taşlarına tutunarak aynada ki aksini izledi.

Rojbin, kendisinin öyle çok da güzel olmadığını biliyordu, onu özel kalabilecek bir tarafı da yoktu. Ortalama bir güzelliğe sahipti işte ama yüzbaşı, o çok başkaydı. Allah sahibine bağışlasındı ama bir erkek olarak çok güzeldi. Biçimli yüz hatları, uzaktan bile yumuşak olduğu belli olan her daim özenli saçları hele ki bir askere göre oldukça heybetli duran vücudu uzun boyuyla da harmanlanınca harika bir resim çıkıyordu ortaya.

Yani böylesine bir adamın kendisinin yanında ne işi olabilirdi? Mesela neden başı her sıkıştığında yanında oluyordu, sözleriyle ima etmeye çalıştığı seyler vardı bir de, bunlar gerçek miydi? Alparslan gibi bir adam kendisinden gerçek anlamda hoşlanabilir miydi?

Yüzbaşının duygularını bir kenara bırakan Rojbin, kendisinde ona karşı olan duyguları ile yüzleşti bu defa. Bu yaşına kadar hiç gönül ilişkisi olmamıştı hatta bırakın bir sevgiliyi tek bir arkadaşı dahi olmamıştı. Kurduğu tüm ilişkiler iş dünyasında kendisine yardımcı olabilecek simalardı, onlarla da ya bir davette yada ortak bir iş anlaşmasında görüşürdü o kadar. Ama Alparlsan, o başkaydı! Bambaşka, buraya geldiği ilk günden beri yanındaydı, çevresindeydi kısacası her yerdeydi. Ailesinden sonra gerçek anlamda sohbet edebildiği tek kişi olmuştu.

Şöyle bir düşününce yüzbaşı onun ilk arkadaşı olmuştu. Evet, evet! Ona karşı bu hisleri belki de bundandı, daha önce hiç arkadaşı olmadığı için yüzbaşıyı kendisine yakın hissediyordu o kadar ama kendisi yüzbaşı için ne ifade ediyordu işte onu tahmin etmek için henüz çok erkendi.

Belki de kendisine karşı olan hisleri sandığı yönde değildi de! Alparslan, yardım sever bir adamdı. O da tıpkı kendisi gibi aralarında ki bu şeyi arkadaşlık ilişkisi üzerine kurmuş olabilirdi. Yüzüne son kez su atan Rojbin, hemşirenin gösterdiği oda yerine yeniden bekleme salonuna dönerek sandalyelerden birine oturdu.

Şimdi ne yatacak, ne de dinlenecek zamandı. Babaannesi, kendisi yüzünden içeride canıyla cebelleşirken Rojbin rahat rahat yatacak değildi. Oturduğu rahatsız sandalyenin üzerinde etrafi izlerken kendisinden başka hiç kimseyi göremedi. Zaten Allah kimseyi buralara düşürmesindi.

Rojbin, bakışlarını yeniden ayaklarına çevirirken yağmurluğunun cebine sıkıştırdığı telefonu çalmaya başladı. Elini cebine atarak telefonunu çıkartırken ekranda yazan isim ile kendisini şaşırmaktan geri alamadı.

Okan, neden kendisini arıyordu ki? Babaannesinin durumunu henüz ailesinden başka kimse bilmiyordu, merak içinde telefonunu açarken şirket ile ilgili bir durum olabileceğini ve babaannesine ulaşamayınca kendisini aradığını düşündü.

"Efendim."

"Rojbin!"

Rojbin, kendisiyle telifsiz konuşan adama sinirlenirken "Rojbin hanım!" Diyerek aralarında ki resmiyet vurgulamak istedi.

"Fehime hanımın durumu nasıl?"

Ne?

"Durumu derken neyi kastediyorsunuz Okan bey?"

"Haberleri izlememişsin anlaşılan. Fehime hanımın hastanede olduğu bütün camia biliyor."

Şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemeyen Rojbin, bir kaç kez ağzını açıp kapadı. Bismillah, daha kendileri bile yeni yeni bu duruma alışırken ne demekti haberlere çıkmak. Allah aşkına kim ne ara yapmıştı bu haberi?

"Bu nasıl olur? Nasıl, bu kadar hızlı yayılabildi bu haber. Biz bile daha yeni hastahaneye gelmişken hem de?"

Sinirle ayağa kalkarken ne yapması gerektiğini düşündü Rojbin. Şirketin son durumu ortadayken bir de üstüne babaannesinin bu durumu hiç iyi olmamıştı. Allah bilir bir gece de şirket hisseleri ne kadar düşmüştü. Tamam şuan da en önemlisi babaannesinin sağlığıydı ama bu olaylarında duyulmaması gerekiyordu en azından Fehime Tatlıcı'da böyle isterdi.

Rojbin, bekleme salonunun ortasında bir sağa bir sola giderken telefonun bir diğer ucunda ki Okan'ı dinlemeye devam etti. Genç adam sirket içinde olan çatırdamaları ve piyasada olan hisselerin hızla düşmeye devam ettiğini anlatırken, Rojbin bir eli ağzında arkasını dönecekti ki sert bir bedenle adeta bütün oldu. Yapıştığı sert göğüsten ayrılırken onun sesini duydu.

"İyi misin avukat?"

Telefonda olduğu için başını olumlu anlamda sallayan Rojbin, kendisine özel bir alan oluşturmasını firsat vermeden hemen yanında ki sandalyeye kurulan yüzbaşıya bakarken mahrimiyet diye bağırmak istedi. Şurada önemli bir telefon görüşmesi yapıyordu neticede!

"Anladım Okan bey! Sizden ricam bu olayları acilen örtbas etmeniz. Yarına tek bir haber bile ortalıklarda gezinmesin zaten şirketin durumu ortada biraz daha suyu bulandırırlarsa hisseler beklediğimizden daha fazla düşecek. Bir de acil bir ambulans uçak ayarlamanızı isteyeceğim. Babaannemin tedavisi İstanbul'da devam etse daha iyi olacak."

"Bence orada kalmanız en doğrusu. Burada işler tam da senin dediğin gibi, eğer ki Fehime hanım acil bir şekilde İstanbul'a gelecek olursa işler daha çok kızışacak. Burayı merak etme herşeyi kontrol altına alacağım."

Yaklaşık on dakikadır Okan'la telefonda gerçekleştirdiği konuşması sonlandırıp kendisini yüzbaşının yanında ki sandalyeye bırakan Rojbin, sıkıntıyla ofladı. Geldi de mi herşey üst üste gelmek zorunda mıydı?

"Yardımcı olabileceğim bir şey var mı?"

"Bir kaç milyonun var mıdır yüzbaşı?"

Rojbin, şakayla karışık yüzbaşıya laf atarken onun tepkilerine gülmemek için kendisini zoru tuttu. Alparslan şuan da o kadar şey duruyordu ki... Tatlı!

"Şakaydı yüzbaşı, sadece şaka."

Yüzbaşının yüzünde ki ufak tebessüm kendisini de gülümsetirken anlatmak istedi. Kendisini ona açmak, dertlerini paylaşmak istedi. Belki yanlıştı bu hissettikleri ama bunu yapmak istiyordu.

"Şirket zor bir dönemden geçiyor, önce babaannemin üstüste aldığı yanlış kararlar şimdi de hastanede durumu belirsiz bir şekilde yatması."

"Bunun şirketle ne alakası var?"

"Karışık bir takım işler işte, babaannem hala şirketin başın da ve onun bilinci kapalı bir şekilde yatması hisselerin anlık düşmesine sebep oluyor."

"İşler hızlı yayılıyor anlaşılan, nasıl haberleri olmuş?"

"Bilmediğim kısmıda burası, Amasra nerede İstanbul nerede? Nasıl hemen haber yapabildiler, babaannem daha gözlerini bile açmamışken."

"İstanbul'a mı gideceksin peki?"

Konu nasıl buraya gelmişti.

"Babaannemin doktorları orada, en iyisi İstanbul'da tedavi olması ama Okan buna izin vermedi."

"Okan'da kim?"

"TLC grubun yeni Ceo'su kendileri!"

Rojbin, alayla sarf ettiği cümleler karşısında kendisine bakmayı kesen adama dönerken biraz gergin olduğunu fark etti, yeniden önüne dönerken ikiside kısa bir süre için sessiz kaldılar. Bu sessizlikten istifade eden esmer hemşire yanlarına gelirken, Rojbin sanki hasta yakını yüzbaşı gibi ona rapor veren kadını yolmak istedi.

"Hastamız uyandı gözünüz aydın!"

Duydukları üzerine hemşireyi ve tavırlarını anında unutan Rojbin, heyecanla ayağa kalktı ve "Şimdi görebilirmiyiz?" Diye hevesle sordu.

"Malesef hanımefendi, hasta daha yeni kendine geldi. Bir müddet yormayalım."

Rojbin, anladım dercesine kafasını sallarken gerisin geriye yerine oturdu. Babaannesini göremeyeceği için omuzları hüzünle çöksede uyanmış olmasına şükür etti.

"Çok şükür Allah'ım!"

"Gözünüz aydın, annenleri aramak ister misin?"

"Fidan'a haber versem iyi olur?"

Alparslan'ın yanından ayrılıp camın kenarına geçerken telefonunu çıkartıp Fidan'ı aradı. Babaannesinin uyandığını onlarada haber edip şimdilik gelmelerine gerek olmadığını söyledi. Sonuçta yanına giremiyorlardı, boşuna gelip burada kalabalık yapmaya gerek yoktu.

Bir müddet kardeşi ile konuştuktan sonra yeniden yüzbaşının yanına dönerken ona bir kez daha teşekkür etmek istedi.

"Her şey için teşekkür ederim yüzbaşı!"

"Teşekküre gerek yok avukat. Yapmam gerekeni yaptım!"

"Olsun ben yine de minnetarım,
buraya geldiğimizden beri bizim için çok fazla şey yaptın, yaptınız!"

"Babaannenle neden tartıştınız?"

Anlaşılan bugün konudan konuya atlamak adet olmuştu. Kendisini kasmadan olan bitene tek bir kelime ile özetleyen Rojbin, yeniden o anlara gitti.

"Geri dönmemi istedi."

"Sen ne dedin?"

"Gitmek istemediğimi söyledim."

"Neden gitmek istemedin avukat?"

"Fidan'ı burada bir başına bırakamazdım yüzbaşı."

"Sadece Fidan mı?

Alparslan'ın sözleri üzerine bu konuyu bir kez daha düşünen Rojbin, gerçekten tek sebebin Fidan olup olmadığını düşündü. Sahiden tek sebebi bu muydu? Bu soru karşısında kalbi ve mantığı arasında kalan Rojbin, şimdi tam da şuan da herşeyi, herkesi bırakıp kendi istediği gibi bu hayatı yaşayabilir miydi?

Annesi, babaannesi ve kardeşi özgürce kendi hayatlarını yaşarken Rojbin'de bunu yapabilir miydi, bu kadar cesur muydu? Yanında oturan adam kendisine hevesli bir şekilde bakarken Rojbin, kendi hayatı için ilk adamını atabilir miydi? Buna hakkı var mıydı?

******

Sizce de artık biraz romantizm katmanın vakti gelmedi😏

Continue Reading

You'll Also Like

576K 42.3K 34
"Cehennemine hoşgeldin, katilin kızı!" İtalyan ve Katolik bir adam... Türk ve Müslüman bir kız... İslâmî bir aşk romanı...🦋 →Tıp fakültesinden yeni...
92.5K 6.5K 44
Genç kız ne anne sevgisi görmüştü, ne baba sevgisi. Sevgi kavramını bile bilmiyorken Allah'ı çok sevmişti. Din sevgisi kalbinde her geçen gün daha da...
leylâ By 📚

Spiritual

35K 2.9K 48
Yüreğine kazıdığı bir sızıydı o adam. Her geçen gün canı bir öncekinden daha çok yansa da, her gece başını yastığa koyduğunda gece karası gözlerinden...
9.1M 595K 66
Kalbim avuçlarımın arasında ezilirken yanaklarıma ardı ardına sıralanan yaşların arasından kısık sesimle konuşmaya çalıştım. "İlişkimizi sonlandıralı...