ACIGÖL & KİTAP OLDU

hayaldin92 tarafından

22K 4.2K 3.6K

Wattys2019 Korku/Paranormal Kazananı Acıgöl'de yaşayan karanlık güçler, yıllardır köydeki insanların korkulu... Daha Fazla

1
KARAKTERLER
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
WATTYS 2019
19
20
21
22
23
24
25
26
27
TEŞEKKÜRLER
Duyuru
Müjde!
VEDA

2

1.9K 212 378
hayaldin92 tarafından

2019/Ağustos

Genç adam eşyalarını toplamaya başladığı sırada kapıda beliren karartıyı fark edince irkilmişti. Karısı kapının koluna yaslanmış onu izliyordu. Yolculukları uzun süreceği için çevrelerindeki herkesle vedalaştıktan sonra eşyaları toplama kararı almışlardı. Uzun bir süre kadını inceledikten sonra yanına giderek ona sarıldı. Kadının boyun girintisine başını yaslayıp kokusunu soludu.

"Seni de kendimle birlikte sürüklediğime inanamıyorum. Benimle gelmek zorunda değilsin, önden ben gidip eşyaları yerleştirebilirim," Kadın, memnuniyetsizce yüzünü buruşturduktan sonra adamı iterek kendinden uzaklaştırdı.

"Ah! Özür dilerim. Kocamın bütün işi sırtlanmasına izin vermeliydim. Aptallık edip her şeyin üstesinden beraber gelebileceğimizi düşünmüştüm," diyerek gardıroba doğru ilerledi. Askıdaki siyah tişörtü alıp yarısına kadar dolu olan bavula yerleştirdi. Adam, karısının yanına yaklaşırken yüksek bir ses duyuldu.

"Ayhan, Besime! Hazır mısınız?" Ayhan, arkasını dönüp sesin geldiği yere doğru ilerledi. Odadan çıkınca uzun koridorun sonundaki odaya girip seslenen kadının yüzüne gözlerini dikti. Bir süre sessizce izledi, onu özleyeceğini idrak ettiğinde yüreği burkuldu. Geçen yılların annesinin yüzünde bıraktığı izleri inceledikten sonra yavaşça yanına oturdu.

"Hazır sayılırız anne. En zoru da sizden ayrılmak olacak. Kayahan bu sefer yetişebilecek mi?" Annesi, eşine bakmış ve ikisi de bakışlarını Ayhan'a çevirmişti.

"Yetişmeye çalışacakmış. Bir davası varmış bugün, sizi oyalamamı söyledi. Ben de en sevdiğin yemeği yedirmeden sizi göndermeyeceğimi söyledim." Ayhan, babasıyla sohbete başladığında annesi Vildan Hanım da gelinine yardım etmeye gitmişti. Tayin yerinin Nevşehir olması Ayhan'ı çok heyecanlandırmıştı. Anne ve babası yıllar önce orada görev yapmışlardı. En güzel yanıysa oğulları Kayahan'ı orada kucaklarına almış olmalarıydı. Ankara'ya tayinleri çıktıktan üç yıl sonra Ayhan'a hamile kalmıştı.

"Bizimle gelmek istemediğinizi anlıyorum ama en azından evimizi görseydiniz," dedi Ayhan buruk çıkan sesiyle. Ailesiyle bu yolculuğa çıkmayı çok istiyordu lakin yaşlı oldukları için bu yolculuğun onlara etkilerini düşünmek zorundaydı.

"Evi yerleştirin ki gezmeye gelelim oğlum. Muhtarla dün konuştum. Köydeki en güzel evi sizin için tutmuş, üstüne üstlük bir de evi boyatmış. Tamir edilecek yerleri tamir ettirmiş; kapıları, pencereleri değiştirtmiş. Bahçesi de var dedi. Bahçede bir mangal yaparız, hem Kayahan da bu süre zarfında dönmüş olur, bizi alır. Otobüslerde sürünmeyiz," Babası, tatlı diliyle oğlunu yine kandırmıştı. Biraz durup düşünmeye başladı. İçten içe gitmemesini istiyordu. Ankara'da kalması için çalmadığı kapı kalmamıştı fakat başarılı olmamıştı.

"Gitmeseniz ne güzel olur. İçim sıkılıyor, sanki canımdan can koparıyorlar," dedi adam mırıldanarak. Ayhan'ın duymadığını düşünüp tekrar düşüncelerine daldı.

"Doğu görevimde bu kadar dil dökmediniz, şimdi görevi bırakmamı istemediğinize şükrediyorum. Neden bu kadar ısrar ediyorsunuz ki? Hem gitmemi istemiyorsun hem de muhtarla sabahlara kadar konuşuyorsun. Sizi bir türlü anlayamıyorum baba," Başından beri neden karşı geldiklerini anlamıyordu. Ondan ayrılmak istemeseler doğu görevinde de aynı tepkiyi verirlerdi.

"Sen gitmekte ısrar ediyorsun diye muhtarla konuşuyorum eşek herif. Rahat edesin diye sabahtan akşama kadar adamı rahatsız ediyorum. Yakında ananı boşayıp herifi alacağım. Siz iyi olun diye neleri yapmak zorunda kalıyoruz biliyor musun?" Ayhan, babasına sarılmış, yaşlı adamın yanaklarına sulu öpücükler bırakarak kahkaha atmıştı. Adam'ın alnındaki kırışıklıklar belirmeye başladığında homurdanıp yanaklarını sildi ve "İstediğin olunca nasıl da sırnaşıyorsun. Küçükken de böyleydin bir şeyi yaptırınca yağ çekerdin ki vazgeçmeyelim," dedi.

Ayhan'ın içini kaplayan tarifsiz duygular yüzünde gülümsemeye neden oluyordu. Canından çok sevdiği eşiyle yeni yuvasına taşınmak onu çok heyecanlandırmıştı. Kendilerine ait bir ev, yeni bir hayat veya yeni bir maceraya doğru yola çıkacaklardı. Baba ve oğlun duygusal anlarını Besime'nin güzel sesi bölmüştü. Mutfakta masanın hazır olduğunu söylüyordu. Ayhan'la babası ayağa kalkıp mutfağa doğru ilerledi. Tam mutfaktan içeriye girdikleri sırada büyük bir şok yaşamışlardı. Kayahan, masadaki yerini almış, onları gülümseyerek bekliyordu.

"Nasıl sürpriz ama? Yetişemeyeceğim sandın değil mi?" Ayhan, ağabeyinin yanındaki boş sandalyeye oturmadan evvel omzuna sert bir yumruk indirdi.

"Ne yalan söyleyeyim, yetişemeyeceğinden emindim. Düğünüme bile yetişemedin sonuçta. Of! Ben ne anlatıyorum ki, sen hayatımdaki hiçbir güzel şeye yetişemedin. Askere giderken bile yanımda değildin, mezuniyetimde ve daha nicelerinde." Kayahan, boynundaki kravatı gevşetip kardeşinin omzuna dokundu.

"Askeriyenin kapısında ilk kimi gördün? Düğün bittiğinde sizi eve getiren şoför kimdi? Peki mezuniyetinde, havaya attığın kepi kim yakaladı? Geç de olsa hep yanındaydım kardeşim. Hem bunlar için bir sebebim var. Sen askere giderken, ben... Askerden dönüyordum. Mezuniyetinde işimdeki ilk günlerimdi. Düğün için henüz bir bahanem yok," dedi ve omuzlarını silkti. Besime, tabakları herkesin önüne yerleştirirken iki koca çocuğa gülmeden edememişti. Anne ve babalarıysa bu çocukların ne zaman büyüyeceği hakkında tartışıyorlardı. Ayhan ve Kayahan kahkaha eşliğinde güzel günleri yâd ediyorlardı. Gitme zamanı yaklaştıkça büyük bir hüzün herkesi boğmaya başladı. Ayhan, ağabeyine son bir bakış atıp sinsice gülümsedi.

"Hep merak etmişimdir, düğüne neden yetişemedin?" Kayahan'ın dudakları sinsice yukarı kıvrılmıştı. Bakışlarını kardeşine doğrultup eğildi. Gözleri parlıyordu adeta.

"Kardeşimin düğününü kutluyordum," Aniden gülmeye başladığında Ayhan da kendini tutamayıp kahkaha attı.

"Bunu yaptığına inanamıyorum," dedi kahkahalarını zar zor durdurmayı başararak.

"Ben senden büyüğüm. Senden önce evlenmem gerekiyordu, evlenemediysem..." dedi ve masadakilere baktı. Babası, ikisine de sert bakışlar gönderirken; annesi, hiçbir şey anlamamış gibiydi. Ayhan'ın yanında başını saklamaya çalışan Besime'nin ise yanakları kızarmıştı.

Nihayet gitme zamanı gelmişti. Ayhan'la Kayahan, bavulları arabanın bagajına yerleştirip Kayahan'ın arabasına sığmayan birkaç eşyayı yerleştirmişlerdi. Onlarla birlikte Nevşehir'e gidip eşyaları yerleştirmelerine yardım edecek ve Ankara'ya dönecekti. Zaman sinsi bir yılan gibi hızla akıyordu. Anne ve babalarıyla vedalaştıktan sonra herkes araçlarına binmişti. Kayahan, Ayhan'a dönerek pencereyi açtı.

"Var mısın yarışa?" diye sorduğunda Besime'nin keskin sesi yankılandı.

"Saçmalamayın isterseniz,"

Ayhan'ın dudakları sinsice yukarı kıvrılırken kaşlarını indirip kaldırdı. Bu işaret karşısında Kayahan'da ona el işareti yapıp hızlandı. Ayhan'da hemen arkasından hızla ilerliyordu.

"Hayatım, yavaşlamazsanız bir şey olacak," diyerek uyaran Besime'nin elini tutup dudaklarına götürdü ve bir öpücük kondurdu.

"Kocana güven bebeğim," Besime, bu iki koca çocukla nasıl baş edeceğini bilmiyordu. Kaynanası ve kayınbabası burada olsaydı bir ihtimal onlara engel olabilirdi. Onları şimdiden özlemişti. Yarım saat sonra Ankara'dan kısa sürede çıkmayı başarmışlardı. Genç kadın, şehir içinde bile onlara engel olamadığı için susmuştu.

Ayhan, radyoya uzanıp açtığında çıkan şarkıyla Besime düşüncelere daldı. Henüz bir yıllık evliydiler, Ayhan öğretmenliğin ilk yıllarını Van'da geçirmişti. Ankara'ya döndüğünde daha fazla vakit kaybetmeden evlenmişlerdi. Birbirlerinin çocukluk aşklarıydı. Besime'yle aralarında iki yaş vardı. Besime, anne ve babasını kaybedince büyük bir fedakârlık yapıp kendi hayatını adeta hiçe saymış ve üniversite hayatından feragat ederek kardeşine bakmak için çalışmıştı. Küçük kardeşiyse onu onurlandırıp doktor olmuştu. Anne ve babasından kalan evde tek başlarına yaşıyorlardı. Kaynanası Vildan Hanım'la komşu olmalarıysa büyük bir şanstı. Vildan Hanım her akşam yemek yedikten sonra etrafı toplayıp Besime'nin kaldığı evine geçerdi. Onların da karnını doyurduktan sonra iki genç kızla kalırdı. İki farklı evde de annelik görevlerini yapmıştı. Besime'nin okumasını çok istemiş fakat çalışmak zorunda olduğu gerçeğini de zorla kabullenmişti. Elinden daha fazlası gelmediği için kendini içten içe suçlardı. Besime ve Ayhan nişanlandığında kızdan bir söz almıştı, oğluyla evlendikten sonra üniversite sınavına hazırlanmasını istemişti. Besime'de bu teklifi memnuniyetle kabul etmişti.

Besime, kalan hayatını düşünerek yolculuğa devam ediyordu. Ayhan, onun ismini dördüncü kez seslendiğinde nihayet duymuştu.

"Sana diyorum Besime. Daldın gittin yine," Ayhan, aracı park ettiğinde Besime şaşırmıştı.

"Neredeyiz? Ne çabuk geldik?" Etrafa göz gezdirip nerede olduklarını anlamaya çalışıyordu. Tahtadan yapılmış bir binanın taş duvarlarının kenarlarında çiçek tarhları vardı. Geniş bir terasın altında sıraya dizilmiş banklar ve servis için bekleyen elemanlar göze çarpıyordu. Hediyelik eşya satan küçük butikten içeri ve dışarı girip çıkan insanların sesi kulaklara doluyor, yolculuk için bekleyen otobüs şoförleri dışarda durmuş sigara içiyordu. Bazı otobüslerin camlarını yıkayan adamlar vardı. Üstleri sıçrayan suyla sırılsıklam olmuştu.

"Bir saattir yoldayız. Seni girdiğin transtan uyandırmak zordu lakin başardım. Kayahan, mola vermemizi istedi. Açsan bir şeyler yiyelim ya da çay içelim," Besime, bir saattir düşüncelerle boğuştuğunun farkına sırtındaki ağrıyla varmıştı. Emniyet kemerini çıkarıp camı kapattı.

"Bir şeyler atıştırıp yanımıza abur cubur alabiliriz. Acıkmadım henüz, Vildan annemin yemeğinin üstüne nasıl acıkabilirim ki?" Ayhan, karısına yaklaşıp öptü. Kayahan'la yarışırken yolculuk uzun sürmeyecekti ama ailesini çok çabuk özlemişti. İkisi de araçtan Kayahan'ın homurdanmasıyla indi.

"Bir şeyler alın bana da. Ben tuvalete gideceğim," Ayhan, ağabeyine gözlerini kısarak bakmıştı.

"Tuvalet ne pis herif, lavabo desene." Kayahan sinsice sırıtıp arkasını döndü.

"Lavaboda el yıkarım ben, oraya tuvaletimi yapamam kardeşim."

Besime gülmeye başladığında Ayhan, homurdanıyordu. Kayahan ise "Lafa tutmayın beni," diyerek koşmaya başlamıştı.

"Bu herif nasıl avukat oldu aklım almıyor. Bir gün davalık olursak bunu tutmayalım. Haklıyken haksız duruma düşürüp ceza yedirir," Besime, eşinin bu sözlerine gülmeden edemedi. Ayhan ise karısının elini tutup ağabeyinin gittiği istikametin tersine doğru hızla yürümeye başladı. Küçük bir market benzeri dükkâna girdiklerinde etraftaki yiyeceklere göz gezdirdiler. Ayhan, kasanın yanında duran sepetlerden birini alıp karısıyla birlikte reyonlardaki yiyecekleri inceledi ve birkaç parça alıp sepete bıraktı. Besime; kek, meyve suyu, soğuk kahve, çikolata vb. alırken Ayhan da kola, cips benzeri abur cuburlara yönelmişti.

"Kayahan'a almasaydın, parasını ödemez o herif. Hem uşağı yok onun gelsin alsın," dedi tehditkâr bir tonda.

"Aldım, kusura bakma hayatım. Uşağı yok ama kardeşi var, öder," diye karşılık verdi Besime.

"İkinizden de gıcık almaya başladım şu sıralar." Tam Besime'ye sarılıp onu yanına çekmişti ki Kayahan kapıda belirdi.

"Ulan it herif, niye yerinizi söylemiyorsun? Besime olmasa koca tesiste sizi arayacaktım," Ayhan, Besime'ye sinirle baktığında Besime, ona masum bir bakış bahşetmişti. Şu an karşıdan görenler onu gerçekten sinirli sanabilirdi fakat karısıyla ağabeyinin iyi anlaşmasını seviyordu.

Market alışverişi bittiğinde hediyelik eşya binasına girip gezmişlerdi. Besime, birkaç çift terlik almıştı ve araçlara dönmüşlerdi. Kayahan, elinde büyük bir paketle kendi arabasına bindiğinde Ayhan, pencereyi açıp seslendi.

"O paket ne?"

"Sana ne oğlum? Bak işine." Kayahan, paketi arka koltuklarda bulduğu boş yere bırakıp kapıyı sertçe kapattı ve aracına bindi. Camı açıp aracı çalıştırdı.

"Hadi beni yakala ufaklık," dedi alaycı bir ifadeyle. Besime, tekrar bunu yaptıklarına inanmakta güçlük çekiyordu. Allah'tan Kayahan birkaç gün kalıp gidecekti. Tabii fikri değişmediyse...

Besime, kaynanasının anlattıklarını düşündü. Nevşehir'de, eşiyle aynı köyde görev yapmışlardı. Kendisi bir hemşire, kocası da tıpkı Ayhan gibi bir sınıf öğretmeniydi. Görevlerinin üçüncü yılında o köyde oğulları Kayahan'ı kucaklarına almışlardı. Kayahan bir yaşındayken Ankara'ya tayinleri çıkmıştı. Vildan Hanım Ayhan'a hamile olduğunu öğrendiğinde Ankara'dalardı. Dört yıllık bir görevde iki muhteşem evlada sahip olmuşlardı. Acıgöl'den bahsetmişti Besime'ye, oraya birkaç kez gittiğini de eklemişti. Hatta mutlaka gitmeleri gerektiğini de hatırlatmıştı. Göl ile ilgili bir rivayet vardı bir de tüyleri diken diken eden olaylar silsilesi. Onu da gelinine anlatmıştı.

"Babam muhtarla konuşmuş. Mutfak tezgâhı çok eskimiş onu da değiştirtmiş. Önce ilçede temizlik malzemesi alır eve gideriz. Evi temizledikten sonra eşyaları seçmek için tekrar ilçeye döneriz, ne dersin?" Ayhan gözlerini yoldan ayırmadan Besime'ye sormuştu. Besime, çok fazla düşüncelere dalmadığı için bu soruyu anında işitti.

"Olur tabii neden olmasın."

"Ne düşünüyorsun yine hayatım?" diye sordu tekrar Ayhan.

"Vildan annem Göl ile ilgili bir hikâye anlattı da kafam ona takıldı."

"Biliyorum o hikâyeyi, bir kadın doğum yapmış ağabeyimin doğduğu sene, o doğumu da annem yaptırmış. Bebek yedi aylık doğmuş ama yaşatmayı başarmış. Hem de ekipman olmadan, düşünebiliyor musun?" Ayhan, karısına bakıp yüzünü inceledi ve devam etti.

"Kayahan'da yedi aylık doğmuş. Kuvözde yaşatmışlar. O bebeğin annesini doğumda ölmüş ama çocuk sapasağlammış. Kader işte."

"Bana bundan bahsetmemişti. Kadının öldüğünden yani," diye atıldı Besime. Dehşete kapılmıştı bir anda. Neden ona bahsetmediğini anlayamamıştı fakat biraz bozulmuştu.

"Göldeki rivayet peki onu da anlattı mı?" diye sordu Besime.

"Her sene bir bebek kurban edilirmiş. Söylentiye göre gölün altında bambaşka bir boyuta açılan kapı varmış ve orada cinler yaşarmış. Bu rivayet sadece Nevşehir'de ve Konya'da dilden dile dolaşıyor. Bir de Çavuşçu Gölü var, söylentiye göre bir insana âşık olan cin varmış ve başka bir insandan çocuğu olmuş. Bunlar sadece söylenti, başka hiçbir şey değil hayatım."

Besime bir süre sessizce bekledi. Böyle şeylerin mümkün olup olmadığını düşündü ve bedenine yayılan korkuyu zapt etmeye çalıştı. Nihayetinde paranormal efsanelerin kapısını aralayan illerde maceraya kucak açmışlardı. 

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

115K 7K 20
Genç kadın uyumak üzereydi ki, aşağı kattan gelen seslerle irkildi. Yattığı yerden hızla doğruldu ve duyduğu sese kulak kabarttı. Aşağıdaki sesler ge...
2.7K 1.5K 12
Kadın bölümüne girince lavabonun sessiz ve bir o kadarda ıssız olduğunu fark ettim. Aynanın karşısına geçip önce tişörtümü temizlemeye başladım. Ben...
132K 12.1K 50
#1 15.03.2017 Akça ve Pars, artık avlanılması gereken birer hedeftir. İhtiyarlar, şimdiden bir araya gelmiş iki ejderin, bir üçüncüsü ile taçlanmasın...
337K 21.2K 41
Uyumaya korkacaksın, uyandığında bir organın veya uzvun eksilmiş olabilir. Ya da ödül olarak, bir kap yemek veya bir bardak içecek bulabilirsin. Sen...