Manolya / Tamamlandı

De Blueebs

20.3K 1.7K 871

Sana neden Manolya diyorum, biliyor musun Manolya? Onun en sevdiği çiçekti, ve o seni sevdi. Ben manolyası ol... Mais

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5🌺
0.6
0.7
0.8🌺
0.9
1.0🌺
1.1
1.2🌺
1.3
1.4🌺
1.5
1.6
1.7 🌺
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6

Final 🌺

1.4K 65 96
De Blueebs

Yatağında uzanırken gerindi ve yatmaya devam etti. Bugün yapacak hiçbir şeyi yoktu, tıpkı dün gibi veya önceki günlerde olduğu gibi. Mezarlığa gitmek istemiyordu içi, evden çıkmak da istemiyordu. Üşengeçliği ağır basıyordu biraz, giyinip gitmek zor geliyordu.

Uykunun kollarına kendini atacağı sırada mesaj sesi duydu. Ona kimse mesaj atmazdı, telefon çok kullanmazdı. Sosyal medya hesabı yoktu veya video izlemiyordu. Hayatı ikiye ayrılmıştı onun, sevdiğinin ölüm haberinden sonra ikinci yarısı başlıyordu. Birinci kısmında neler yaptıysa hepsi son bulmuştu ölümden sonra. Artık hayatta yapacak bir şeyi yoktu, mezarlığa gidip dua etmekten başka.

Eli yavaşça komidinin üzerinde bulunan telefonuna gitti, merak ediyordu ama bir yandan da korku vardı içinde. Manolya'dan haber gelmiş olabilirdi, ya kötü haberse? O zaman mahvolurdu, yapacak hiçbir şeyi kalmazdı. Hayatında tek odağı Manolya'ya mektup yazmak ve mezarlığa gitmek olmuşken, birini bile kaybetmeye dayanamazdı. Zaten yeterince kendini kaybetmişti.

Mesaj Manolya'dan gelmişti, hızlıca açtı. Günler sonra ondan haber almak kalp atışlarını değiştirmişti, yüzüne tebessüm kondurmuştu. Tek dostundan haber gelmişti sonunda, nasıl sevinemezdi ki? Liva mı? Liva yeni tanıştığı bir arkadaştı, henüz dostu değildi.

''Ben geri döndüm ve seni görmek istiyorum. '' diye başlıyordu mesaj. Sonrasında bir adres vermiş, oraya gelmesini istiyordu. İnanamadı Zühre, birkaç dakika ekrana baktı. Gelmiş miydi o? Onu görmek mi istiyordu? Bu harikaydı, onu çok özlemişti ve delicesine merak ediyordu. Mesaja cevap verdi, geleceğini söyledi. Aklına bir sürü soru üşüştüğünde onları çıktıkları yere geri ittirdi ve hızla yataktan kalktı. Giyinirken yüzünde aptal bir gülümseme vardı.

Mutluydu, dostuyla konuşacaktı günler sonra. Ona asla hesap sormayacaktı, sıkmak istemiyordu onu. O nasıl olsa anlatırdı Zühre'ye. Mutlaka haklı bir sebebi olmalıydı. Hem... Günler sonra o gelmişken bunları mı konuşacaklardı? Başına neler geldiğini anlatırdı ona, Yavuz'u anlatırdı. Yavuz'un nasıl onu bıraktığını, kandırdığını anlatırdı. Belki Manolya'nın arkadaşları olmuştu, onlardan bahsederdi.

İhtimaller kafasında büyürken mesajdaki adrese geldiğini fark etti. Burası bir kafeydi, gelmeyi bıraktığı kafe. Yavuz'la geldiği kafe. Omuz silkti. Evine en yakın yer burasıydı, Manolya bu yüzden burayı seçmiş olmalıydı.

İçeriye girip gözleriyle onu aradı, umduğunu gördüğünde gülümseme yayıldı yüzüne. İçindeki hisleri tarif etmek imkansızdı. Askerden gelen oğlunu karşılayan bir anne gibi özlem dolu, bebeğini ilk defa gören bir baba gibi duygusal, kalacağı sınavdan yüksek alan bir öğrencinin sevinci gibiydi içindekiler. Hepsi en üst seviyede ve acıdan sıyrılmış saf duygulardı.

Manolya ile göz göze geldiklerinde ona ilerledi. Manolya yüzüne bir gülümseme oturtup ayağa kalktı ve Zühre'nin gelmesini bekledi. Birbirlerine sarıldıklarında ilk konuşan Zühre oldu.

''Hoşgeldin Manolya. Seni o kadar çok özledim ki. '' ismi bu değildi fakat Zühre'nin ona 'Manolya' demesine alışmıştı, o yüzden seslenişine aldırış etmedi.

''Ben de seni özledim Zühre. Hadi oturalım. '' dedi ve oturdular. Zühre'nin içi bir çocuk gibi kıpır kıpırdı fakat Manolya sakindi. Heyecanı vardı elbette ama Zühre yüzünden değildi bu.

''Neler yaptın teyzenlerde? Nasıl geçti günlerin? '' diye sordu Zühre. Onu çok merak etmişti ve hala merak ediyordu neden yazmadığını.

''Zordu biraz alışmak. İki hafta kadar alışma sürecim oldu, dışarı pek çıkmak içimden gelmiyordu fakat teyzem zorluyordu sürekli. Kuzenim sayesinde birkaç arkadaşım oldu. '' dediğinde gülümsemesi sabitlendi Zühre'nin.

''Geri gidecek misin? '' diye sordu içindeki hüznü gizleyerek. O giderse yine her şey eskisi gibi olacaktı. Yalnız kalacaktı, mutsuz olacaktı. Kafasını salladı Manolya.

''Bu yıl sınava yeniden gireceğim arkadaşlarımla. Bu defa olur belki. '' dediğinde kaşları havaya kalktı Zühre'nin. O hayatını kurmaya çalışıyordu, devam ediyordu yaşamaya ama Zühre öyle değildi. Günleri hep aynıydı, bazen uyanmak izdırap gibi geliyordu ona.

''Umarım kazanırsın. '' diye iyi dileklerini sundu. Daha ne yapacaktı ki? Gitmemesi için bir neden yoktu. O hayatına devam ediyord işte, geride kalan tek şey eskimiş mektuplar ve Zühre olacaktı.

''Sen neler yaptın? Mektup yazamadım sana, inan vaktim olmuyordu. Normalde gelmeyecektim bile ama yurtdışına gitmeden seni ve annemi görmek istedim. '' kalbine bir bıçak saplandı Zühre'nin. Dostu ondan çok uzağa gidiyordu artık. Manolya mutluydu, arkadaşları vardı ve eskiye dair hiçbir şeyi hatırlamak istemiyordu. O kirli anıları silmişti beyninden, yeniden doğmuştu küllerinden.

''Pek bir şey değişmedi benim hayatımda. '' diye mırıldandı Zühre. Geride kalmış hissediyordu, hiçbir şey yapmamış, ömrünü boşa harcamış... Zaten öyle değil miydi? Manolya düştüğü her zaman, kalkmayı bilmişti. Dirayetliydi o ama Zühre öyle değildi. Yenilgiyi hemen kabul ediyordu. Direnmiyordu bu zalim hayata, dünyaya.

Masadaki elini tuttu Manolya, ona destek olmak için. Ne olacaksa olsun, o bir zamanlar dostuydu. Eski bir dostu.

Zühre'nin içi, Manolya'nın eliyle ısınırken Manolya elini çekti ve Zühre'nin arkasına doğru baktı. Dudaklarına bir tebessüm yerleşti.

''Tam zamanında... '' diye mırıldandı. Zühre merak edip arkasına bakmaya kalmadan o, masaya gelmişti. Zühre kafasını kaldırdığında onu gördü. Yavuz'u. Kaşları çatıldığında Manolya'ya baktı.

Manolya sandalyesinden kalkıp Yavuz'u selanlayacağı sırada Yavuz onu belinden tuttu ve dudaklarına bir buse kondurdu. Zühre bunu görmüştü. Kafasından aşağı kaynar sular dökülüyordu sanki, hiçbir şey anlamıyordu. Yavuz neden Manolya'yı öpmüştü? Zühre yavaşça ayağa kalktı. Manolya Yavuz'un kollarının arasından ona bir gülümseme gönderdi. Zühre'nin kafası bulanmıştı.

''N-Ne oluyor bu şimdi? '' elleri gibi kalbi de titriyordu. Bu olmuş olamazdı, bunların hepsi bir hayal olmalıydı. Manolya ona bunu yapmış olamazdı, o onun dostuydu. Tek dostuydu.

Manolya dudaklarını yaladı ve gülümsemesini belirginleştirdi. Adım adım planladığı her şey bugün neticeye erecekti, bunu yapmak için altı ay beklemişti. Her şeyi ayarlamıştı ve sabırla bunu hedeflemişti.

''Sana dediklerimi hatırlıyor musun Zühre? Hatta yazmıştım sana, ilk mektubumda. Ben, bana yapılan hiçbir hatayı unutmam demiştim. İntikamımı er ya da geç alırım. '' kaşlarını çattı Zühre. O, ona hiçbir şey yapmamıştı ki? Ne intikamıydı bu?

''Sen benim dostumdun Zühre. Ben sana güvenmiştim, arkadaşım demiştim. Sen ne yaptın? Sevgilime göz koydun. Yetmedi, o öldükten sonra bana aşkını mektuplara yazıp yolladın. Hem de ben, sevdiğimin yasını tutarken. '' derin bir nefes aldı. İçi en sonunda rahattı, bu konuşma için o kadar çok beklemişti ki...

''Beni hiçe saydın, aşkımı ve sevgimi. Her şeyi hiçe saydın. Ben onun için tacize bile uğramayı göze almıştım. '' Yavuz'un kollarından ayrıldı. Vücudunda saf öfke vardı, ona değen herkes yanacaktı.

Zühre ayakta kalmak için kendini zor tutuyordu. En çok güvendiği kişiydi o, onu çok seviyordu. Yapmış mıydı gerçekten? Onun duygularıyla oynamış mıydı? Kalbinin atışı yavaşlamaya başladı. 'Keşke.' diye geçirdi içinden. 'Keşke beni öldürseydi, bunu yapmasaydı.'

''Ha, bu arada. '' Zühre'nin bakışları ona döndü. Manolya Yavuz'a baktı bir saniye ve ona baktı yeniden.

''Tanıştırayım. Sevgilim Yavuz. '' yutkunamadı. Bunu duymak istemezdi. Sesler kulaklarında yankılandı, o Manolya'ydı. Ölen sevdiğinin Manolyası. Şimdi başka kollara mı gitmişti? Onun ölümünden altı ay sonra mı yani?

''Ah, siz tanışıyorsunuz ama değil mi? Senden hoşlandığını falan söylemişti hatta, sonra başka kızlarla görmüştün. Çok üzülmüştün değil mi? Ah, kıyamam. '' iğrendi. İlk defa dostundan tiksindiğini hissetti ama en çok hissettiği şey hayal kırıklığıydı.

Bir şey diyemedi, kelimeler dökülse ağzından gözyaşları onlarla yarışa girecekti. Yapmadı, yapamadı. Kelimeleri içine gömdü ve adımlarını kapıya yöneltip oradan çıktı.

Manolya gülümsedi. Başarmıştı, intikamını almıştı. Dostunun mutluluğuna göz dikene haddini bildirmişti. Önce yavaş yavaş güvenini kazandı, bu çok uzun sürmüştü. Ağır ağır ilerledi o yüzden, belli edecek hiçbir şey yapmadı.

Bunu yaparken Yavuz'la tanıştı. Yavuz onun okuluna yeni gelen çocuktu ve Manolya'nın arkasından çok koşmuştu. Ölen sevgilisinin ardından yeni biriyle tanışıp konuşmak istemiyordu, yas tutuyordu hala içinde ama Yavuz onun her zaman yanında oldu. Sevgilisini özlediği zamanlarda onun omzunda ağladı, onda teselli buldu. İlişkileri kaçınılmaz bir sondu.

Manolya, güvenini kazandığında planı devreye girdi. Onun birinden hoşlanmasını sağlayacaktı hatta başlarda daha ağır düşünüyordu. Onun ō edecek, ona dokunacak birini bulmalıydı. Taşındığında ise bu işi yapacak tek kişi Yavuz kalmıştı.

Zühre olanları Manolya'ya açık açık yazıyordu ve bu onun işini oldukça kolaylaştırıyordu. Zühre hemen hoşlanmıştı, çünkü onun zaaflarını biliyordu Manolya. Hepsini kullanmıştı.

Yavuz ona ağacın altında sarıldığında kıskanmıştı onu Manolya. Sevgilisinin başka birine sarılma fikri onu deli ediyordu, o yüzden kısa tuttu bu oyunu. Ama istediği olmuştu. Görev tamamlanmıştı.

Zühre kafeden çıkar çıkmaz koşmaya başladı. Gözyaşları artık serbestti, yanaklarını okşaya okşaya düşüyordu her biri. İnanmak istemiyordu, biri tarafından daha bırakılmak veya kandırılmak istemiyordu. O mektup yazmadığı zamanlarda merak etmişti onu, çok özlemişti. Çok seviyordu onu, onu dinleyen nadir arkadaşlarındandı. Kalbini sökmek istedi, onu sevdiği ve güvendiği için.

Nefes almak istemedi.

Kalbinin atışlarını kesmek istedi.

Damarlarında akan kanı boşaltmak istedi.

Yeniden, yeniden ve yeniden.

Bir kez daha.

Bu kez dostu yüzünden.

Bu en ağırıydı.

Ölmeyi istedi. Ölümü diledi.

Mezarlıktan içeri girdiğinde onun toprağına gitti. Hıçkırarak ağlıyordu, şimdi ona nasıl söyleyecekti sevgilisinin ihanetini? Sevgili başka kollardaydı şimdi, onu ebediyen yalnız bırakmıştı.

''Ben g-geldim sevdiğim. '' mezar taşına oturdu ve ağlamaya devam etti. Bunu ondan duysun istemezdi ama yapmak zorundaydı. Bunu yapacak tek kişi oydu.

''M-Manolya geldi biliyor musun? Geri döndü. '' genzindeki yanmayı durdurmak için yutkundu.

''Az önce gördüm onu. Merak etme, çok mutluydu. Gözlerinin içi hala gülüyordu. '' sonlara doğru sesi kısıldı. Ama başka kollarda mutluydu.

''Sana geleceğini söyledi. Seni elbette görecek. '' kendinden utandı. Yalan söylüyordu, sevdiğine doğruları anlatması gerekiyordu. Hiddetle ağlaması şiddetlendi. Toprağına sarıldı ve bağıra bağıra ağlamaya başladı.

''Yalan söyledim! Yemin ederim seni üzmek istemezdim sevdiğim, yemin ederim! M-Manolya artık Manolya değil. '' derin bir nefes aldı. Artık bu nefesleri almak istemiyordu. Ayağa kalkacakken her seferinde yeniden dibe batıyordu, bundan yorulmuştu.

''B-Başkası var hayatında artık. Özür dilerim! Manolya artık Manolya değil. '' fısıldadı. Onu duymasını istemiyordu, bu sözler onun dudaklarına yakışmıyordu.

Manolya demişti ona, sevgilisinin en sevdiği çiçekti çünkü. Onu sevmemişti o, Manolya'yı sevmişti. Şimdi, Manolya başka bedenlerde mutlu olurken, o, hala onu seviyordu. Onun yasını tutuyordu ve onu çok özlüyordu.

Bu adil değil, diye düşündü içinden. Kalbi hala onun için çarpıyordu fakat o, onunla hiç mutlu olamamıştı. Onun mutluluğu Zühre'nin yüzünde çiçekler açtırıyordu fakat onun yanında olamıyordu. En yakın arkadaşının mutluluğu onun acısı oluyordu, mutsuzluğu oluyordu.

Ama sevgiyi en çok o hak ediyordu. Zira, Zühre onu öldükten sonra bile sevmeye devam ediyordu. Bir görev gibi seviyordu onu, özenle ve saatsiz. Rüyasında suretini görmek için yatıyordu geceleri. Sevgiyi o hak ediyordu.

Adım sesleri duydu ama aldırış etmedi. Mezarlıkta ağlayan insan görmek normaldi, muhtemelen ziyarete gelen biriydi. Gözleri tanıdık birini görünce durdu. O neden buradaydı? Doğrulup ona bakmayı sürdürdü. Aslında burada olması çok doğaldı, onunla hep burada buluşuyorlardı.

''İyi misin? '' diye sordu yanına geldiğinde. Zühre sadece başını oynatıp reddedeceği sırada ağlama isteği geldi. Boğazına oturan yumru onu zorlarken kendini daha fazla tutamadı ve ağlamaya başladı.

''Zühre bir şey mi oldu? '' deyip yanına oturdu ve ona sarıldı. Zühre hıçkıra hıçkıra arkadaşının omzunda ağlamaya başladı. Dostu yapmıştı bunu ona, Liva da onu bırakıp gider miydi? Onun duygularıyla oynar mıydı?

Kaç dakika öyle kaldıklarını bilmiyordu Liva. Merak ediyordu neler olduğunu ama sormaya çekiniyordu. Zühre içine kapanık biriydi ve ona anlatmak istemezse yapacağı bir şey yoktu. Ağlanacak omuz vermekten başka.

Liva üzgündü arkadaşı için. Onun böyle içten ağladığını ilk defa görüyordu. Anlaşılan onu çok üzmüştü bu olay, ciğeri parçalanacak kadar ağlıyordu.

''K-Kandırdı beni. O-Oyandı duygularımla. A-arkadaşım değilmiş, olmamış h-hiçbir zaman. '' kesik kesik konuştuklarından hiçbir şey anlamamıştı Liva. Tek bildiği sessiz olması gerektiğiydi. Tıpkı onun yaptığı gibi.

''Nefes almayayım ne olur! Öldür b-beni! Bana bu iyiliği yapar mısın? Lütfen öldür beni! '' kanı çekildi Liva'nın. Gözlerinin önüne kesik bilekleri geldi. İçi ürperdi. Hayır, olmazdı. Bir daha aynı şeyleri yaşayamazdı.

''Sen ölürsen ben ne yaparım? Kiminle konuşurum, kime dert yanarım? '' Zühre'nin ağlaması sakinleşti. Ölürse her şey bitecekti. Bu kez kesindi. Üç kere yapılan başarısızlık dolu intihar girişimleri bu sefer başarılı olacaktı.

''K-Kendine iyi bak Liva. Mutlu ol ömrün boyunca, çünkü bunu hak ediyorsun. '' ondan ayrıldı.

''Ne saçmalıyorsun sen? Bu bir veda mı? '' diye sordu Liva. Kendine zarar verecekti. Yine deneyecekti, bunu biliyordu. Korkuyordu, arkadaşına bir şey olsun istemiyordu.

''Elveda arkadaşım. '' diye fısıldadı ve ayağa kalktı. Kararını vermişti Zühre. Bu sefer denemediği bir yöntem deneyecekti, kesin çözüm olacaktı. Adımlarını arnavut kaldırımlı yola çevirdi. Liva ardından gelip önüne geçti.

''Hayır! Hiçbir yere gidemezsin. Yeniden olmaz Zühre, beni bırakmana izin vermem. '' bileğini açtı ve Zühre'nin kolunu tutup kıyafetini sıyırdı. İzler yan yanaydı. Bir kesik daha fazla sadece.

''Bak, biz aynıyız. Aynı yerde izimiz var, acımız aynı. '' kaşlarını çattı Zühre. Bunu neden söylüyordu?

''Eğer içimizden biri ölmek istiyorsa ve bunu gerçekleştirecekse diğeri de yapmalı. '' diye fısıldadı. Zühre'nin kaşları havalandı.

''Öleceksek birlikte, yaşayacaksak birlikte. '' dediğinde Zühre'nin içi anlamlandıramadığı duygularla doldu. Biri onun için hayatını hiçe sayıyordu. Biri onun için ilk defa bir şey yapıyordu. Ona değer veriyordu.

''Bunu yapamazsın. '' dediğinde Liva gülümsedi. Daha önce yapmıştı, yine yapardı.

''Arkadaşım için yaparım. '' bu tarif edilemez bir mutluluktu. Liva gerçek bir arkadaştı, Zühre bunu anlıyordu. Gözlerinde kararlılık ve değer görmüştü.

Bu onun hiçbir zaman göremediği şeylerdi.

Liva'nın bedenine birden sarıldığında Liva şaşırsa da, ona karşılık verdi. O, gerçekten Zühre'ye değer veriyordu. Çünkü onu dinleyen tek kişiydi.

''Teşekkür ederim Liva. Bana bir fırsat sunduğun için. '' Zühre artık, arkadaşı ölmesin diye bile yaşardı.

''Teşekkür ederim Zühre. Benimle yaşadığın için. '' birbirlerinin yüzlerine baktıklarında ikisi de aynı şeyi düşündüler.

İkisi de, gerçek arkadaşlığı bulmuşlardı.

***

-Final! İçimden geçen duyguları tarif etmem imkansız. Bu benim final yapan 3. kitabım ama sanki ilk kitabıma final yapıyormuş gibi heyecanlı ve hüzünlüyüm.

~Finali nasıl buldunuz?

~Sizce Manolya haklı mıydı intikam konusunda?

~Manolya mı Zühre mi?

Bir serüven daha burada bitmiş bulunmakta. Hem çok mutluyum hem de üzülüyorum, sizlerden ayrılacağım için ama yeni kurgularla yeniden burada olacağım. Merak etmeyin 😊.

Eğer özel bölüm isterseniz, yani çok istek alırsam, yapabilirim tabi ki. Her şey sizin isteğinize bağlı.

Sizleri çok seviyorum, teşekkür etmem gereken bir sürü kişi var.

Öncelikle beni her daim mutlu eden siz değerli okuyucularıma,

Bana sanal arkadaşlıkla başlayıp, gerçek arkadaşlığı öğreten nisa_nurs_34 'a,

Bütün kitaplarımı okuyup, yorumlar yapan ve beni her daim motive eden, yazar dostum UzayMertolu' ya,

Mutsuz sonlarıma bayılan, her zaman derdimi dinleyen ve benimle birlikte ağlayacak dostum NakiyeDumali 'ya

Ve kitaplarımda kararsızlığa düştüğüm zaman bana fikir veren, benden çok karakterlerim üzgün olduğunda üzülen dostum ylmz_glcin' a teşekkür ederim 💙

Yüzünüz hep gülsün, kalbinizde hep mutluluk olsun.

Bu kitap, acısını yüreğinde taşıyıp dışarıya gülümseyen bütün kadınlara ithaf edilmiştir.

Yeni kurgularla buluşmak dileğiyle. Sevgiyle kalın. 💙🌺

Continue lendo

Você também vai gostar

Uzun Hikaye De Expo

Não Ficção

11.2K 79 8
KURGUDUR...
Süveyda De ~cansu~

Não Ficção

3.7K 414 19
Hayaller... Bir insanın dünyası hayal kurdukça güzelleşir. Tıpkı benim dünyamın güzelleştiği gibi. Karanlık bir odada küçücük bir delikten sızan gün...
624K 7.4K 25
Hoca: O minik ıslak deliğini öyle bir becereceğim ki Hoca: Acı ve zevki aynı anda tadacaksın minik şeytan Hoca: Ondan sonra bırak yürümeyi Hoca: Otur...
69.9K 7.2K 16
Mardin'e Tutsak kitap karekterlerimizin whatsapp konuşmaları