BİR MİLYONERİN BEBEĞİ (İTALYA...

By haleythedevil

3.1M 144K 16.9K

Antonio Rafael Del Piero, Yasemin Aktaş'a birkaç haftalığına birlikte vakit geçirmeyi önerdiğinde, genç kadın... More

HER ŞEYİN BAŞLANGICI
YABANCININ HAYATI
YABANCIYLA AKŞAM YEMEĞİ
CEM VS ANTONİO
İLK
SEN BANA AİTSİN, BEN SANA
BENİMLE GEL
SENİ SEVİYORUM
AŞK İÇİN HER ŞEYİ YAPAN APTAL KIZLAR
RÜYA GİBİ BİR ADAM
KABUS GİBİ GERÇEKLER
HAMAM BÖCEĞİ
KORKU
İLERLEYEN BÖLÜMLERDEN BİR KESİT&AÇIKLAMA
TERS GİDEN İŞLER
ÖFKE PATLAMASI
TEKLİF
ŞEYTANIN GELİŞİ
KANLI DÜĞÜN
GÜZEL BİR GÜN
DAVET
SOĞUK
SUÇLAMALAR
DEL PİERO'NUN BİTİŞİ
ÖLÜM
ACI
UMUT
GÜZEL ANILARA
NEFES
MIO AMORE
FİNAL
AÇIKLAMA&İKİNCİ KİTABA DAİR
EK BÖLÜM 1
EK BÖLÜM 2

KESİK

53.6K 3.3K 151
By haleythedevil

Sofia'nın deli bakışları üzerimizde gezinirken, ne hissedeceğimi şaşırmış durumdaydım.

Her şeye rağmen mutluydum, çünkü haftalar sonra sevdiğim adamı öpmüş, ona sarılmış, nefes aldığını kendi gözlerimle görmüştüm. Antonio'nun durumu hiç iyi değildi, mahvolmuş bir haldeydi, ama en azından hayattaydı. Ve deli gibi korkuyordum, çünkü buradan sağ çıkma şansımızın ne olduğunu bilmiyordum.

Sofia, onu son görüğümdeki o kendinden emin, güzelliğiyle gurur duyan o bakımlı kadından çok farklıydı. Üzerindeki eşofman takımını günlerdir değiştirmemiş, uzun bir süredir duş almamış gibiydi. Suratında rahatsız edici ve yanmış suratının şeklini daha da değiştiren bir gülümseme vardı. Tek dileğim, Tommy'nin bizi takip etmiş olmasıydı.

Sadece sevdiğim adamı alıp, eve, çocuklarıma dönmek istiyordum.

"Onunla bir derdin yok!" dedi Antonio sıkılı dişlerinin arasından. "Sofia, aptallık etme, bırak gitsin. İntikam almak istediğin asıl kişi benim. Seni bu hale getiren benim. Onun bir suçu yok.. Bırak Yasemin'i gitsin!" Titrek bakışlarım acı içinde Sofia'ya yalvaran Antonio'ya döndü, bu saatten sonra onu bırakıp gideceğime gerçekten inanıyor muydu?

Sofia bir kahkaha patlattı. "Ah, ne tatlı bir sahne! Sevgili kocam, fahişesinin hayatı için bana yalvarıyor." Dudaklarını büzdü, gözlerinden akan yalancı yaşları elinin tersiyle itti, "Gerçekten... eğer sizden bu kadar tiksiniyor olmasaydım, üzülürdüm!" Elini ağzına bastırıp kıkırdayarak gülmeye başladı. Yutkundum, bu kadın gerçekten delirmişti. Suratı aniden ciddileşti ve arkasından çıkardığı silahı, suratıma doğrulttu. Antonio bir küfür patlattı.

"Sen! Kenara geç!" dedi silahı önümde sallayarak. Çaresizce dediğini yaptım, silahı hala gözümden çekmemişti, Antonio kükredi; "O siktiğimin silahını gözünün önünden çek!"

"Gerçekten inanamıyorum.." dedi Sofia, onu umursamadan, şaşkın bir ses tonuyla mırıldanarak. Silah hala bana doğrultulmuş haldeydi, dalgın gözleri de üzerimdeydi, benimle konuşurken, sanki bir dostuna dert yanıyormuş gibiydi, "Onun için her şeyi yaptım! İlk tanıştığımız günden beri aşığım ona. O zamanlar şimdi olduğu adamla alakası bile yoktu üstelik, abisinin gölgesinde kalmış, serseri, kadınların eteğinin altına girmekten başka bir şey düşünmeyen şımarık bir çocuktu! Sırf büyümesi, sahip olduğu potansiyelleri görmesi için babamla bir plan yapıp, abisini ortadan kaldırdık!"

Ağzım şokla açık kaldı. "Aman Allah'ım! Sen..." Antonio haklıydı. Emilio öldürülmüştü, Sofia ve babası tarafından! Başımı Antonio'ya çevirdim, gözlerinden akan bir damla yaş, suratındaki kana karıştı. "Seni sürtük.." diye tısladı. "Sen... sen de biliyordun!"

"Elbette biliyordum! Babama en başından seninle evlenmek istediğimi söyleyen bendim, ama beni anla aşkım," dedi yumuşak bir sesle. "Abisinin gölgesinde kalmış bir çocukla evlenemezdim."

Tekrar bana döndü, "Emilio öldükten sonra bir süre ortadan kayboldu.. Londra'ya gitti, kendini içkiye, dövüşe ve kadınlara verdi.. Sesimi çıkarmadım, onu rahat bıraktım, çünkü eninde sonunda bana döneceğini biliyordum!" Hülyalı bir şekilde gülümsedi. "Ve düşündüğüm gibi de oldu, bana geri döndü. Evlendik!" İçini çekti. "Tanrım, rüya gibi zamanlardı! Birbirimize o kadar aşıktık ki!"

"Hiçbir zaman aşık olmadık!" diye tiksintiyle konuştu Antonio. "Ben sana katlanıyordum, sen de beni aşıklarınla aldatıyordun!"

Sofia sinirle kaşlarını çattı, "Bir kadını ilgisiz bırakırsan olacağı odur!" dedi bir çocuğa açıklar gibi. "Evliliğimizin devam etmesini sağlıyordum ben sadece! Antonio, onların benim için hiçbir önemi yoktu... sadece yatağımdan geçen aptallardı o kadar! Kalbim senden başkasına ait olmadı," Suratı kötücül bir tavırla buruştu, "Ama sen beni bir kağıt parçası gibi buruşturup attın! Anlamıyorum, ben... ben senin için bir çocuk doğurdum? Babam öfkenin biraz durulmasını, sonra Enrico ile birlikte karşına çıkınca her şeyin düzeleceğini söyledi ama..." Bakışları tekrardan bana döndü, "Sonra bu kadınla birlikte geldin!"

Gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Silah, tekinsiz bir tavırla elinde sallanıp duruyordu. "Senin suçun! Sen benim hayatımı mahvettin! Sen gideceksin... sen gitmelisin, sen gittikten sonra her şey düzelecek! Sen gideceksin..." Fısıltıları arasında başını hızlıca sallayıp duruyordu.

Kendimi durduramadan öfkeyle, "Bu kadar pislik bir kadın olman benim suçum değil! Antonio'nun seni sevmemesi de öyle!" dedim tükürürcesine.

Sofia karşılığında çığlık atarak suratıma sert bir tokat patlattı. Bruno'nun arabada vurduğu yanağıma vurmuştu, dudağımın kenarından sızan kanı hissettim. "Dokunma ona!" diye bağırdı Antonio. Çırpınıp duruyor, zincirlerinden kurtulmaya çalışıyordu. Sofia onu takmadan tekrar üstüme atılıyordu ki, kapı açıldı ve bir koruma çelik gibi bir ifadeyle Sofia'yı çağırdı. Sofia bana pis bir bakış attı, "Seninle sakın işimin bittiğini düşünme!.."

O kulübeden çıkarken, iri yarı koruma elinde tuttuğu zincirlerle dibime kadar girdi ve ellerimi sertçe arkamda birleştirip, Antonio'nun ettiği küfürler eşliğinde ellerimi bağladı. İkimize de son bir bakış atıp, o da dışarıya çıktı. Kapı ardından sertçe kapandı.

"Kahretsin!" diye inildedi Antonio. "Hepsi benim suçum... benim yüzümden buradasın! Benim yüzümden tehlikedesin!"

"Hayır!" diye atıldım. "Senin suçun değil. Her şeye rağmen yine seni aramaya gelirdim!" Kararlı bir şekilde baktım ona. "Buradan kurtulacağız. Yemin ederim, aşkım, çocuklarımıza kavuşacağız."

Antonio bir anlığına yorgunca gülümsedi, "Kızımız... ona ne isim koydun?" diye fısıldadı.

Kızımız... Bu kelimenin onun dudakları arasından çıkmasını ne kadar çok özlemiştim?

Gülümsedim, "Rosso Antonie Ada!"

Gülümsedi, "Rosso Antonie Ada Del Piero.." diye tekrarladı. Sonra sessizce güldü, "Ona kendi adını vermişsin? Rosso?"

"O kadar saçlı doğdu ki... kıpkırmızı saçlar! Ona görür görmez aşık olacaksın."

Gülümsemesi suratından silindi, "Eğer görebilirsem.." diye fısıldadı.

Umutsuzluğu içimi acıttı. "Göreceksin sevgilim!" diye atıldım.

"Yanında olamadım.." dedi acıyla. "Özür dilerim aşkım. Sen orada kızımızı doğururken, acı çekerken yanında olamadım!"

Ağlamaya başlamıştım. Başımı hızlıca iki yana salladım, "Önemli değil ki? Nasıl olsa bundan sonra hep yanımızda olacaksın. Hep bir arada olacağız. Buradan çıkacağız, çok mutlu olacağız!" Umarım... umarım öyle olurdu...

"Hey." diye mırıldandı Antonio. Kafamı kaldırdım, dudaklarında yarım bir tebessüm ve o sevdiğim, umut ve güven veren o parıltılı bakış vardı. "Merak etme, rosso. Küçük Rosso'mu bir defa görmeden ölmeyeceğim."

Kapı tekrardan açıldı, Sofia tekrardan içeriye girdi, suratında kocaman bir gülümseme vardı. "Ne konuşuyorsunuz çifte kumrular?" dedi neşeyle. İçimden yalvardım, Allah'ım, lütfen buradan kurtulmamıza yardım et! Bizi çocuklarımıza bağışla!

"Şimdi aşkınız için harika bir final sahnesi çekeceğiz!" dedi ellerini çarpıp.

Elinde bu defa bir silah değil, keskin bir bıçak vardı. Tam konuşacakken, dışarıdan gelen sesleri duyduk ve ilk defa içim gerçek bir umutla doldu. Dışarıda ani bir araba fren sesi, ardından da ateş açma sesi duyulmuştu. Sofia'nın gözleri irileşti, küfür etti. Kapıya birkaç kez sertçe vuruldu, bence bu bir insan bedeniydi. Kapı sertçe açıldı, Sofia ne yapacağını bilemez bir biçimde yakınında duran Antonio'ya doğru ilerledi, ve tam arkasında durup, bıçağı boynuna dayadı.

Bir çığlık patlattım.

Tommy, elinde tuttuğu silah Sofia'ya doğrultulmuş halde içeriye daldı. Çok öfkeli görünüyordu, çatık kaşlarıyla bizi süzdü, önce bana, sonra da Antonio'ya baktı. Gözlerini Sofia'dan ayırmadan, "Kıçını kurtarmam için mi bu kılıklara giriyorsun Tony?" diye sordu ağırca.

Antonio, boğazına dayanmış bir bıçak yokmuş gibi rahatça, "Siktir git, Ignazio." dedi.

Tommy, tamamen Sofia'ya odaklanıp, "Senin için yolun sonundayız Sofia. Bırak o bıçağı."

Sofia başını iki yana salladı. Tommy dişlerini sıktı. "Alnının ortasında bir delik açmamı istemiyorsan bırak o siktiğimin bıçağını!" diye tısladı.

Sofia, Tommy'ye bakarken birden gülümsedi. "Ben burada öleceğim Thomas. Ama cehenneme tek başıma gitmeyeceğim."

Her şey bir anda oldu.

Sofia, elini aniden hareket ettirip bıçakla Antonio'nun boğazını kesti. Tommy aynı anda bağırarak onu alnının ortasından vurdu.

Benim ise tek odaklanabildiğim, sevgilimin boğazından akan kanlardı...

Tommy, elindeki silahı fırlatıp, hemen Antonio'nun yanına koştu ve elini kanlar akan boğazına sardı. Gözleri dehşetle açılmıştı, "Ray! Ray, kahretsin! Çabuk! Buraya gel!" İçeriye Ray ile birlikte, Tommy'nin kulübünden tanıdığım birkaç iri yarı adam doluştu. Birkaç adam Tommy'ye yardım ederken, Ray küfrederek ellerimi bağlayan zincirleri çözdü. Artık özgürdüm, ama hareket edemiyordum, konuşamıyordum. Tek odaklanabildiğim, Tommy'nin ellerini Antonio'nun boğazına sarmasıydı...

"Yasemin! Yasemin cevap ver!" Ray, suratıma hafif bir tokat patlattı. Sarsılarak kendime geldim.

Çığlık attım. Etraftaki cesetlerin hiçbirini umursamadan birkaç adamın taşıdığı Antonio'ya bakarken de, arabaya binerken de ağlamaya devam ediyordum. Birisinin beni sarstığını hissettim, Tommy'ydi.

"Ellerini boğazına sar! Hava almasına izin vermemeliyiz! Tanrı aşkına, Yasemin, çabuk!" Ağlayarak, titreyen ellerimi kocamın kanlar akan boğazına sardım. Antonio arka koltukta, başı kucağımda, hareketsiz, gözleri kapalı... ölü gibi yatıyordu. "Acele et Ray!" diye kükredi Tommy. "Antonio uyan.. Lütfen sevgilim, lütfen, uyan! Antonio!" 

Yolculuk benim ağlamalarım ve Tommy'nin bağırışlarıyla geçti, Ray büyük bir hastanenin önünde arabayı aniden durdurdu. Tommy aşağı inip sedye için bağırmaya başladı, bir anda etrafımızı doktorlar toplamıştı. Antonio'yu sedyeye koydular, buna rağmen ellerimi boğazından çekememiştim. "Hanımefendi! Onu bırakmalısınız. Yardım etmemize izin verin!"

Sanki ellerimi çekersem... onu kaybedecekmişim gibi hissediyordum kendimi. Tommy'nin de zorlamalarıyla birlikte kendimi geri çektim, ameliyathanenin önüne kadar sedyenin peşinden koştuk, fakat Antonio doktorlarla birlikte kapının ardından giderken, biz geride kalmıştık...

"Onu öldürdü." diye mırıldandım boş bir şekilde. "Onu öldürdü!"

Kahkahalar atmaya başladım. Aylardır onu arıyordum... ölmediğine dair bir umut... kaç gece onu sadece bir kere daha görmek için dualar ederek uyumuştum? Kaç sabaha onun yanımda olmadığını görerek, ağlayarak başlamıştım? Ve sonra onu bulmuştum. Dokunmuş, gerçek olduğunu hissetmiştim.. Öpmüş, o güzel kokusunu içime çekmiştim. Ve şimdi onu yine kaybediyordum. Onu yine almışlardı elimden.

Nasıl bir şakaydı bu? Nasıl bir oyundu?

Birinin bana sarıldığını hissettim. Kalın kolları arasına alıp, başımı okşayarak beni sakinleştirmeye çalıştı, dakikalar geçtikçe kahkahalarım ağlamalara, ağlamalarım hıçkırıklara dönüşüyordu. Biraz zaman geçtikten sonra Tommy'nin beni saran kolları arasından çıktım, şimdi daha sakindim. Antonio ölmemişti. Ellerimle boğazını sararken, nabzının attığını ellerimin arasında fark etmiştim, değil mi? Hayır. Kendimi salmayacaktım. Benim kocam bir savaşçıydı. O pislik yuvasında haftalardır hayatı için mücadele etmişti, şimdi de bizim için edecekti. Kızımızı görmeden ölmeyecekti. Kendisi söylemişti. Antonio asla yalan söylemezdi.

"Telefon... ben.. telefona ihtiyacım var."

Tommy, endişeli bakışları arasında telefonunu elime uzattı. Kanlı, titreyen ellerimle birlikte telefonu aldım ve artık ezbere bildiğim o numarayı çevirdim.

Birkaç çalıştan sonra Marco'nun uykulu sesini duydum. "Alo?"

"Marco.." dedim titrek sesimle.

Marco heyecanla, "Yasemin?!" dedi. "Kimin telefonu bu? Sen iyi misin? Neler ol-"

"Onu buldum."

Birkaç dakika sessizlik yaşandı. "Ne?" diye sordu sonra Marco sessizce.

"Marco.." Burnumu çektim, "Antonio'yu buldum."

"Abim?" diye fısıldadı Marco. "Oh, mio Dio! Ne... neredesin, hemen nerede olduğunuzu söyleyin!"

"Biz... İngiltere'deyiz, bir hastanede... ben... bilmiyorum, telefonu Tommy'ye vereceğim, o sana söyler." Bakışlarım ellerimde takılı kalmıştı. Antonio'nun kanıyla yıkanmış ellerimde.

"Tommy mi? İngiltere mi? Bekle.. o..." Yutkunduğunu duydum, "Yasemin, o iyi mi?"

Bu soruya verebilecek bir cevabım yoktu. Ben bile bilmiyordum ki. Gözlerimi sımsıkı yumup, ağlamamak için iç çektim. "Marco, telefonu Tommy'ye vereceğim. Seni seviyorum. Geldiğinde görüşürüz." Telefonu hızlıca Tommy'ye verip, konuşmaları duymamak için oradan biraz uzaklaştım ve beyaz duvarın dibine çöküp oturdum.

Bana seslenişi... öpüşmemiz... sarılmamız... kızımızı sorması... Sofia'nın bizi öldürmeye çalışması... onun... onun boğazını kesmesi... 

Her şey bir film sahnesi gibi kafamda durmadan dönüp duruyordu. O duvarın dibinde, kafamda olup biteni düşünerek ne kadar süre geçirdim bilmiyorum. Etrafımla ilgilenmedim. Bana soru soran, konuşmaya çalışan kimseyle konuşmadım. Sadece o duvarın dibine çökmüş bir halde, boş bakışlarla önümü seyrettim.

Bir ameliyathanenin önünde, içeride sevdiğiniz insan hayatıyla mücadele ederken, her şeyi kafanızda kurguluyordunuz. Onun hastaneden çıkışı, eve gidişimiz, çocuklarımıza sarılışımız, ailemize kavuşmamız... onun hastaneden çıkamaması, benim tek başıma eve gitmem, yatağımızda tek başıma yatmam, çocuklarıma babalarını neden bir daha asla göremeyeceklerini açıklamam, hayatım boyunca eksik bir insan olarak yaşamam...

Şimdi fark ediyordum da, hayatım boyunca bir bağlılık arayıp durmuştum. Cem ile uzun bir ilişkimiz olmasına rağmen, sonunda kopup gideceğimiz her zaman belliydi. Hiçbir zaman tam anlamıyla birbirimize ait olmamıştık, bunu içten içe hep biliyordum. Ama olsun diye hep zorlamıştım, çabalamıştım.. Her ayrılışımızda, bir şekilde durumu kurtarmıştım. Neden? Onu çok sevdiğim için mi? Hayır. Bağlanmak istediğim için. Ama Antonio... o farklıydı. İtalya'ya ilk geldiğimde, onun Enrico konusunda yalan söylediğini öğrendiğimde, onu terk etmekle tehdit ederken bile gidemeyeceğimin farkındaydım. Bebek olmasa bile gidemezdim. Ama bu defa bağlanmak istediğim için değildi. Bu defa aşık olduğum içindi. Onu terk edemezdim ki. Tanrım, o adam benim nefesimdi.. onu nasıl bırakıp gidebilirdim ki?

O da beni bırakmayacaktı. Bırakamazdı.

Onsuz öleceğimi bilmeliydi.

Ameliyathanenin kapısı açılana kadar yerimden hareket etmedim. Fakat açıldığı anda, sanki saatlerdir orada hareketsiz oturan ben değilmişim gibi yerimden fırlayarak kalktım ve doktora adeta yapıştım. "Durumu nasıl?"

Orta yaşlı doktor, ifadesiz bir suratla, "Buraya geldiğinde çok kan kaybetmişti. Gövdesine çok fazla darbe yemiş. Kaburgalarında ciddi kırıklar ve iç organlarında yaralanmalar var, ayrıca göğüs kafesi zedelenmiş. Şanslıyız ki, boğazındaki kesik çok fazla derin değil, ama yine de çok tehlikeli. Elimizden gelen her şeyi yapacağız, ama siz yine de kendinizi her türlüsüne hazırlayın."

Doktor, sözleri bittikten sonra ameliyathaneye geri döndü.

Kendinizi her türlüsüne hazırlayın.

Hayatta en sevdiğiniz insanın gitmesine kendinizi nasıl hazırlayabilirdiniz ki? Nefes alamadığımı hissederek elimi boğazıma götürdüm, derin bir nefes almaya çalışıyor, fakat boğazımda takıldığını hissediyordum. Kalbim deli gibi çarpmaya başlamıştı.

"Yasemin!" diyerek kollarımdan tuttu Tommy.

Elimle omzuna yapıştım, "Tomm.. Ne... nefes alamıyorum..."

"Hayır, bebeğim. Sana öyle geliyor. Nefes alıyorsun. Sadece çok hızlı alıyorsun, sakinleşmeye çalış. Yasemin! Doktor! Panik atak geçiriyor! Biri yardım etsin!"

Birisinin beni kucağına aldığını, birkaç dakika sonra da yumuşak fakat soğuk bir yatağa yatırıldığımı hissettim. Kusacak gibi hissediyordum, nefes alamıyordum. Kolumda ani bir uyuşukluk hissettim, sakinleştirici... Gözlerim kapanırken, uyandığımda sevgilimin yanımda duracağını düşünerek kendimi uykuya attım...

Uyanınca her şey çok güzel olacaktı...


merhaba sevdiceklerim...

antonio sonunda bulundu ve kurtarıldı.. biliyorum çok kısa bir bölüm oldu ama çok yorucu vize haftasından bugün çıktım ve üç saatlik uykuyla yazdım bu bölümü. hem hikayemi çok özledim, hem de sizi daha fazla bekletmek istemedim. yine beklemediğiniz olaylar oldu biliyorum ama diğer bölüm daha uzun olacak, emin olabilirsiniz. bölümü atar atmaz uyuyacağım ve yeni bölümü büyük ihtimalle yarın ya da ertesi gün atarım, sizi bu defa çok bekletmeyeceğim.

umarım beğenirsiniz.

yorumlarınızı bekliyorum, sizi seviyorum

Continue Reading

You'll Also Like

33.1K 1.5K 13
En sevdiğiniz yazarların röportajları
2.1M 103K 44
On dokuz yaşında, hayatı yalanlarla süslü, güzel, zeki ve cesur bir genç kız. Ettiği intikam yemininin esiri, etrafına korku salan, güçlü ve sevgisiz...
88.9K 8.5K 22
Eğer Jael, gerçekçi bir adam olmasaydı onun kanını alevlendirdiğini asla kabul etmezdi ve eğer gerçekçi bir adam olmasaydı bir Cross kadınıyla berabe...
11.1K 1.3K 10
çini titretir sevdiğinin dokunuşu, dur diyemez, duramazsın. Yanlış, hata bilmezsin. O dakika her şey doğru gelir kalbine. Azra için de öyle olmuştu...