MASUMLUĞA ÇOCUK KALA

By nuurtt

5.8K 771 647

''Gülüşünü gördüm.'' ''Haziran'dan Mart'a kadar. Borular ve kablolar , sıvalı duvarlar, havalandırma...'' ... More

GİRİŞ
#1 KÜSTAH
#2 MASUMİYET
#3 ŞÜPHE
#4 GEÇMİŞ
#5 HİS
#6 BEKLENİLMEYEN
#7 KÖTÜ SÜPRİZ
#8 HAYAL KIRIKLIĞI
#9 ÇİKOLATALI SÜT
#10 SİYAH DEFTER
#11 KAHRAMAN BABAM
#12 SİGARA
#13 DANS
#14 DOKUNMA!
#15 KOLYE
#16 YAĞMUR POŞETİ
#17 APTAL ŞEKER
#18 EL İZİ
#19 TOKAT
UFAK BİR AÇIKLAMA!!!
#20 ACIMASIN
#21 MİYAV
#22 SAVAŞIYORUM
#23 GEÇMİŞ II
#25 VAZGEÇTİM
#26 ÇORAP

#24 ERKEK ARKADAŞ

84 8 12
By nuurtt

Multimedia: Yade

#Extreme - More Than Words

24. BÖLÜM: ERKEK ARKADAŞ

Cama tıklatılan su damlaların çıkarttığı ses ile gözlerimi açmıştım. Ellerimi gelişi güzel uzatarak kasılmadan edememiştim. Derin bir nefes alarak yatakta oturur pozisyonuna geldim. Kendime gelmek adına etrafa salak salak bakarken, aşağıdan gelen tıkırtılar ile yataktan çıkmıştım. 

Saçlarımı kolumdaki toka ile öylesine toplayıp, aşağıya inmek için odadan çıkmıştım. Sessiz olmak kaydı ile yavaş yavaş aşağıya inmeye çalışırken, son bir basamağa kocaman adım atmam ile tökezleyip yere çakılmam kaçınılmaz olmuştu. 

Hemen oturur pozisyonuna gelerek, sağ bileğimi tutup ovuşturmaya başlamıştım. Belki bir nebze acısı dinerdi. Elindeki tava ile salona giriş yapan Nevfel, beni görür görmez tavayı masaya bırakarak yanıma gelmişti. 

''Bir şey oldu mu! Neresi acıyor? Güzelim iyi misin? Hadi bir şey söyle neresi acıyor!'' Diye nefessiz bir şekilde söylenirken, sudan çıkmış balık gibi ona bakmayı sürdürüyordum. 

''Adımı mı büyük atmışım düştüm öyle ya önemli bir şey değil yani.'' Der demez kaşları çatılı bir şekilde bana bakmaya başladı. 

''Ne demek önemli değil kızım? Dayak arsızı falan mısın sen?'' Demesiyle sinirden kasılan yüzünü anında yok etmişti. Sonradan dediği şeyin farkına varır varmaz bana kocaman sarılmıştı. 

''Özür dilerim. Öyle demek istemedim.'' Diyerek sarıp sarmalamaya devam ediyordu.

''Sorun değil.'' Diye mırıldanmıştım. Midemden yükselen sesle ortamın büründüğünü sessizliği bozması ile yanaklarıma bütün kanımın hücum etmesi bir olmuştu. 

''Bende seninle burada bu şekilde oturmak isterdim ama seninkini doyurmak ile hükümlüyüm. Hadi bakalım gidelim ve seni doyuralım.'' Demesiyle ayağa kalkıp beni kucağına alarak, şömine önünde kurduğu masaya doğru ilerlemişti. 

Masadaki hazırlanmış şeyleri görünce gözlerimin buğulanmasına engel olamamıştım. Bunlar benim en en en sevdiğim şeylerdi. Ellerim ağzımda durmuş bir şekilde Nevfel'e döndüğümde, yüzüne yerleştirmiş güzel gülümsemesi ile bana bakıyordu. Kollarını iki yana açmasıyla bakışlarıyla sol tarafını işaret ederek oraya gelmemi istemişti. Hızlı bir şekilde dediğini onaylayarak, bana ayırdığı yere yerleştim. 

''Teşekkür ederim. Bu yaptığın şeyi asla unutmayacağım.'' Demem ile sıkı sıkı sarılmaya devam ediyordum. 

''Hadi soğumadan bir an önce yiyelim.'' Der demez çoktan masanın başına yerleşmişti. Bana ayrılan yere geçip oturduğumda, önümdeki ekmekten küçük bir parça koparıp sucuklu yumurtaya banmıştım. 

''Imm ımmm. Çok güzel oldu harikaaaaa.'' Diye söylenerek ağzımdakini yutmaya çalıştım. Aklıma gelen şey ile gözlerimi kocaman açıp karşımdaki adama bakmaya başladım. 

''En son mutfağı yakıyordun sen bunları nasıl hazırladın?'' Diyerek gözlerine bakmaya başladım. Hiçbir şey olmamış gibi çayından bir yudum alarak geriye yaslandı. 

''Resepsiyonu aradım yaptılar. Ama masaya kadar taşıyan ve yerleştiren benim. O yüzden hakkıma yeme.'' Diyerek elindeki peynirli ekmeğe reçel sürerek bana uzattı. Sanki bunu yapmasını bekliyormuş gibi ağzımı kocaman açıp ekmeği kapmıştım. Olumlu anlamda kafamı sallayıp yemeğime devam etmiştim. 

Beraber sofrayı topladıktan sonra dışarı çıkıp arabadan birkaç poşet ile geri dönen Nevfel, poşetleri bana uzatarak giyinmemi söylemişti. 

Poşette siyah bir pantolon gri ince bir polar mevcuttu. Diğer poşette bir çift beyaz spor ayakkabı ile siyah beyaz çizgili bir gömlek çıkmıştı. Hızlıca giyinip, saçlarımı ellerimle düzeltebildiğim kadar düzeltip salık bırakmıştım.

Giyinip aşağıya indiğimde, Nevfel'in benden önce giyinmiş ve elindeki gri yünlü bir şapkayla oynadığını görmüştüm. Ne çabuk giyinmişti ya!

Beni fark ettiğinde rahatını bozmayarak bana bakmaya başlamıştı. Aynı şekilde bende ona bakıyordum. Beyaz bir pantolonun üzerine, ince triko gri bir kazak giymişti. Yeşil renkli ceketi bacaklarının üzerinden alarak giyinmiş, elindeki şapkayı bırakmayarak burnumun dibinde yerini almıştı. 

Ağzını açıp tek kelime etmeden gözlerime anlam veremediğim bir şekilde bakıyordu. Sol elini kaldırıp, gözümün önüne düşen bir tutam saçımı kulağımın arkasına iliştirdi. Elindeki şapkayı nazik dokunuşlar ile kafama takmayı başarmıştı. İki eliyle saçlarımı düzeltip ellerini yüzüme sabitledi.

"İşte bu kadar." Demesi üzerine burnumun ucunu öpüp bir adım geri çekilmişti. Sol kolunu kırarak beline yasladı. "Gitmeye hazırsınız güzel bayan." Diyerek koluna girmemi işaret etmişti. Onun bu tavrına kocaman bir kahkaha atıp koluna girmiştim.

Güzel bir yürüyüş yapmak ikimiz içinde iyi olacaktı.

***

KEMAL BEY

Üzerinde bulunduğum bedenin canının acıması umurumda olmadığını kanıtlar gibiydim. Sona geldiğini anladığımda bir iki kere hızlı gidip gelmem ile rahatlamış kendini yatağın boş köşesine atmıştım. Altımdaki bedenin her ne kadar acı çektiğini düşünsem de bir o kadar zevk aldığını biliyordum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alarak yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamamıştım. Bu tatlı hissi tekrar onda yaşamak için adeta gün sayar olmuştum. 

Göğsümde hissettiğim sıcaklık ile gözlerimi açmış, sıcaklığın sebebini benden uzaklaştırmıştım."Çok güzeldi. Bir daha ne zaman yaparız." Demesi ile kaşlarım ister istemez çatılmıştı. 

''Canım bir daha seni ne zaman isterse.'' Diyerek yataktan ayaklarımı sarkıtmış, omuzum üstünden alaylı bir tavır takınarak bakınmaya başlamıştım yataktaki dağılmış kadına. Benim bu halime alışık olduğundan dolayı sessiz kalarak, yerdeki çamaşırları alıp bir hışımla giyinmeye başlamıştı. 

Kısa bir duşun ardından odaya döndüğümde, Gülümser'in gittiğini görmüştüm. Elimdeki telefon ile odanın camının önüne dikilmeye başladım. Masa üzerindeki paketten bir dal alıp ağzıma yerleştirdim. Sigarayı yakar yakmaz derin bir nefes çekerek, ulaşamadığım numarayı bir kez daha çevirmiştim.

''Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.'' Sesini duyar duymaz sakin bir şekilde gözlerimi kapattım. İçimden yavaş bir şekilde ona kadar saymaya başladım. Daha beşe gelmeden gözlerimi açmış, arkamı döner dönmez elimdeki telefonu duvara fırlatmıştım. 

''Bu böyle olmaz, olmayacakta bir şeyler yapmanın zamanı geldi de geçiyor Kemal!'' diyerek hızlıca bulunduğum odadan çıkmıştım.

***

HAZEL

Nevfel ile kısa ama dolu dolu geçen orman gezi turumuzu, bol bol fotoğraflamış mutlu bir şekilde kaldığımız eve gelmiştik. Hayatım da hiç bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum. İçeriye geçer geçmez şöminenin önünde bulunan, krem renkli kanepeye adeta çökmüştüm. 

Yan bir şekilde dönerek, ellerimi yanağımın altına sıkıştırarak gözlerimi yanan odunlara sabitlemiştim. Ortamın getirmiş olduğu sessizlik ile mayışırken gözlerim kapanıp kapanıp duruyordu. Etrafta yayılan sıcaklık ile onu süsleyen yanan odun sesleri adeta kulağıma bir ninni olarak geliyordu. 

Uyku ve uyanıklık arasındaki o ince çizgide dolanıp duruyordum. Üzerimde hissettiğim baskı ile yerimden kıpırdamıştım. Üzerimdeki baskı ile olduğum yerde iyice gevşemiş kendimi uyku diyarına yollamak üzereyken hissettiğim tek şey, saç diplerimde hissettiğim ıslak baskılar olmuştu. 

Uykumu bölen lanet telefon sesi ile gözlerimi aralamıştım. Telefonun susmasıyla beraber kafamı tekrar ait olduğu yere gömmüştüm. Derin bir nefes alarak uykuma kaldığım yerden devam etmek üzere gözlerimi kapatmıştım. Tekrar telefonun çalmasıyla irkilerek uyanmış, ayağıma takılan yünlü battaniye sayesinde yere yapışmıştım. 

''Senin gibi telefon ben!'' diye söylene söylene yerden kalkmış telefona ulaşmıştım. 

''Alo. Kemal Erizkan'ın kızı Hazel Hanım ile mi görüşüyorum?'' 

''Evet. Hazel ben siz kimsiniz?'' 

''Babanız, alkollü bir sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybederek çarpmış olduğu bir kaç arabadan birinin içerisinde bulundu. ......... hastanesinde müşahide altında.'' Demesi ile başımdan kaynar suların dökülmesi bir olmuştu.

Benim babam için demişti değil mi? 

Benim babam. 

Ya durumu kötüyse. Kesin kötü yoksa neden arayıp acil beni çağırsınlar ki?

Oturduğum yerden kalktığım gibi direk kapıya yöneldim. Acilen buradan gitmek zorundaydım. Hepsi benim yüzümden olmuştu. Aptal bir çocuk gibi babama küsmeseydim bunlar başımıza gelmezdi. Salak saçma tavrıma kazandığım ödül, hastane yatağını süsleyen bir adet baba. 

Kapıyı açıp hızlı adımlar ile ilerlemeye başladım. Bir kaç adım sonrası sert bir şeye toslamam kaçınılmaz olmuştu. Kafamı kaldırıp görüş açıma giren Nevfel'e baktım. Soru soran bakışlarını fark ettiğim de gözlerimin önüne babamın süreti gelmişti. Buğulanan gözlerim pes edercesine tek tek su damlalarını bırakmış, yağmur yağarcasına akıtmaya başlamıştı. 

Benimle beraber yere çömelip elleri ile yüzümü kavramıştı. Gözlerimin üzerinden öpüp, ıslanan yüzümü parmakları ile kurulamaya başlamıştı. 

''Ne oldu sana? Neden bu haldesin? Uyandın beni göremedin ondan mı korktun ağladın? He güzelim öyle mi oldu? Bak ama ben buradayım.'' Demesiyle kollarının arasına alıp, yüzümü boynuna gömmüştü.

''Be-beni babama götür. Lütfen beni ona götür.'' Diyerek daha çok sığındım. Beni kucağına alarak arabanın ön koltuğuna yerleştirdi. Kemerimi bağlayıp kapıyı kapattı. Eve doğru giderek içeriden almış olduğu bir kaç parça ile geri döndü. Elindekileri arabaya yerleştirerek, arabadaki yerini aldı. 

***

Araba hastane giriş yaparak durur durmaz arabadan inerek, hızlı adımlar ile hastaneye ilerlemiştim. 

''Kemal Erizkan hangi odada?'' 

''Hastanın neyi oluyorsunuz hanımefendi?'' Demesiyle bir adım daha yanaşmıştım. 

''Kızıyım ben. Hazel Erizkan.'' 

''205 numaralı odaya alınmış Kemal Bey.'' Diyerek oradan ayrılmamı sağlamıştı. 

Asansörlerin olduğu bölüme giderek hızlı bir şekilde düğmelere bastım. Gelmelerine daha çok olduğunu görünce lanet okuyarak merdivenlere yöneldim. Nefes nefese kalmış bir şekilde odanın önüne gelince direkt girdim. 

Babamı yatakta o hasta önlüğü ile görmeyle gözlerim yeniden buğulanmıştı. Bakışlarına bana çevirince onunda benden bir farkı olmadığını görmüştüm. İkimizi ayıran tek şey, o fiziki zarar alırken ben ruhsal boyutta bir zarar almıştım. 

''Ba-ba.'' diye seslenmem üzerine gücü yettiği kadar kollarını açarak beni davet etmişti. 

Koşarak babama sarılınca buğulanmış gözlerim daha fazla kendini tutamayarak bırakmıştı damlalarını. Babamında bana sarılıp ağlamaya başlamasıyla sesli bir şekilde ağlamaya başlamıştım. Benim yüzümden ağlıyordu. Zaten benim yüzümden bu haldeydi. 

''Özür dilerim. Ağlama güzel kızım.'' diyerek beni geri çekerek elleri ile yüzümü kurulamaya başlamıştı. Tokat attığı yere defalarca kez minik buseler bırakarak özürler dilemeye başlamıştı. 

''İ-yi misin babacığım.'' demem ile elimi tutan elinin üzerine diğer elimi koymuştum. 

''İyiyim güzel kızım. Sen babanın kötü olduğunu hiç gördün mü?'' diyerek gülümsemeye çalışmıştı. Onun bu haline buruk bir tebessüm ile karşılık vermiştim. 

Babamın etkisinden kurtularak odaya göz geçirdiğimde ben hariç herkesin daha önceden burada olduğunu görmüştüm. Gülümser hanımın bile! 

''Bütün arkadaşlarım burada ve ben babamın haberini hastane personelinden öğreniyorum. Çok güzel.'' diyerek hepsiyle göz göze gelmeyi başarmıştım. 

''Ama Hazel biz haberin var sanmıştık.'' diye mırıldanmıştı Damla! 

''Sen sakin konuşma!'' diyerek işaret parmağımı ona doğru yöneltmiştim. Benden bu tepkiyi beklemediği apaçık belliydi. Bir adım geri çekilerek arkasındaki duvara sinmişti. Bacağıma dokunan el ile elin sahibine baktığımda Yade'yi gördüm. 

''Hazel aşkım.'' demesiyle ellerini bana doğru uzatmıştı. Bu onun dilinde beni kucağına al demekti. 

''Bebeğim çok özledim seni.'' diyerek saçlarına minik minik öpücükler kondurmuştum. 

''Bu senin baban mı?'' diye fısıldamıştı kulağıma doğru. Onu başımla onayladığım zaman tekrar kulağıma yönelmişti. 

''Peki benim neyim oluyor?'' Demesiyle gözlerim şaşkın bir şekilde açık kalarak ona bakmıştım. 

''Peki sen neyin olmasını isterdin babamın.'' diye sesli bir şekilde söylenmiştim. Sesimi duyan herkes bizi pür dikkat izliyordu buna babam da dahildi. 

''Ben ona dede desem bana kızar mı? '' diyerek bir babama bir de bana bakmıştı. Onun sorusunu duyan babam, bana mutlu gözler ile bakıp başını olumlu anlamda sallayınca kocaman gülümseme ile Yade'ye dönmüştüm. 

''Sen sormak ister misin?'' 

''Sana dede demek istiyorum. Çünkü en havalı dede sensin'' diyerek babama yönelmiş konuşmaya başlamıştı. Onun bu tavrına büyük bir kahkaha patlatan babam ile hepimiz gülüşüp durmuştuk. Tek bir kişi haricinde! 

Kapının açılması ile içeriye Nevfel'in girmesi bir olmuştu. Elinde tuttuğu bir buket ile bana bakmaya başlamıştı. Babamın beni dürtmesi ile ona bakınca sorgu dolu, huzursuz olduğu bakışları ile karşılaşmıştım. 

''Babacığımmm.'' diye yerinden kalkıp Nevfel'e koşan Yade ile babamın ağzı bir karış açık kalmıştı. 

''Kim bu delikanlı? Bana çok tanıdık geliyor. Sanki tanıyormuşcasına bir his var içimde.'' diyerek dürtüp duruyordu beni. Nasıl bir açıklama yapacağımı düşünürken aklıma gelen şey ile ağzımı açacak iken, duyduğum ses ile kelimelerimi yutmak zorunda kalmıştım. 

''Nevfel benim erkek arkadaşım Kemal amca.'' diye mırıldanmıştı Damla. Yerinden hareket ederek koluna girmiş babama bakıyordu. Dönüp babama bakınca gözlerindeki rahatlık ile derin bir yutkunma gerçekleştirmek istedim. Yutkunmam bile kursağım da kalmıştı. Neydi böyle hissetmeme sebep olacak şey? Yade'nin bile şok olduğu bir ortamda bütün gözler Damla'ya yönelmişti. 

Sahi ne demişti o? 

''Nevfel benim erkek arkadaşım Kemal amca.''



#Eveeeeeet yeni bir bölüm ile karşınızdayım. Umarım beğenerek okursunuz. Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin. 

#Bu bölüm içindeki karakterler hakkında iyi kötü yorumlarınızı bekliyor olacağım. 

HAZEL? 

NEVFEL? 

DAMLA?

YADE? 

KEMAL?


#KEYİFLİ OKUMALAR....

Continue Reading

You'll Also Like

463K 33.4K 24
KURTALAN MAHALLESİ SERİSİ - 1 İnsanın hayatında kimi anlar vardı ki, bir dönüm noktası ya da sıfırdan başlangıcı olabilirdi kişinin. Tek bir durum, t...
156K 14.9K 42
Kerem Aktürkoğlu & Kumsal Yıldız
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

94K 4.6K 13
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
1.9M 131K 30
Onların kaderi yıllar önce yaşanmış tek bir gece sayesinde birleşti. Bir anda karşısına çıkan ve peşini bırakmayan Atmanlı aşireti genç kızın bütün s...