Duygusal Arıza

By LarmeBleuee

4.4K 218 5

*TAMAMLANDI* ...sessizce sokulmuş yine ellerini tutuyordu. Sonbahara mal ettiği öfkeyi bu seferde ona çevirdi... More

Başlangıç
Başlangıç
Başlangıç
Aşk
Aşk
Aşk
Aşk
1.Gün
1. Gün
1. Gün
1. Gün
1. Gün
2. Gün
2. Gün
3. Gün
3. Gün
4. Gün
5. Gün
6. Gün
Kabus
7. Gün
8. Gün (serçeler)
8. Gün
9. Gün
9. Gün
9.Gün (Gece)
10. Gün
Düğün
Rüya
Hastane
Hastane 2
Hastane 3
Eve Dönüş
Ve perde kapanır...

9. Gün

40 3 0
By LarmeBleuee

Sabahki enerjisini yitiren Duygu,  içinde bir umutla hazırlıklara devam etti. Özenle tencereye dizilmiş dolmalar ocağın üzerinde pişiyordu. Fırında kızaran böreği alıp yerine cam tepsiye hazırlanmış islim kebabını koydu. İşlerin büyük bölümü bitmişti.

Güzide hazırladığı çayı bardaklara doldururken Duygu da Elif’i aradı. Önce birkaç gündür nereye kaybolduğunu sordu. Yine çok ciddi bir ilişkiye başladığını öğrendi. Akşam sürpriz sevgilisi ile birlikte geleceklerdi. Duygu bu haberin üzerine onu tatlı cezasına çarptırdı. Hiç itiraz etmeden memnuniyetle kabul etti Elif bu cezayı. Sesi o kadar huzurlu ve mutlu geliyordu ki Duygu, onun bu sefer doğru insanı bulmuş olabileceğini düşündü.
Güzide çayları servis etmişti bile. Duygu da çayını alıp sevgilisinin yanına oturdu.

Demir kollarını açarak her zamanki yerine sığınmasını sağladı. Sevgilisinin topuzuyla oynarken Ahmet’in gelip gelmeyeceğini düşünüyordu. Duygu hariç herkes bu konuyu düşündüğünden kimse konuşmuyordu.
Duygu gülmeye başlayınca dikkatle ona bakarak ne kaçırdıklarını anlamaya çalıştılar.

“ Bu benim krep ustası sevgilim ne yaptı biliyor musunuz?”

Krep ustası sevgili, o anı hatırlayıp gülümsedi.

“Mutfakta bana yardım ediyordu. Artistlik yapıyım derken pirinçleri de krepleri tavada çevirdiği gibi çevirmeye kalkınca… Pirinçleri mutfağın dörtbir yanına uçurdu. Görmeliydiniz.”

Duygu’nun neşesi ve anlattığı olay onlarında keyfini yerine getirmişti.

Selim, “Bu çocuk sizi de uçurur. Az önce, seni alıp serçelerin gittiği yere götürmekten bahsediyordu. Anlamamıştım ama demek ki bi uçma merakı var bu aralar,”dedi.

Selim anlamamıştı ama Duygu o anlamın mutluluğunda kanat çırpıyordu. Işıl ışıl parladı gözleri. Uzanıp sevgilisini yanağından öptü. Gözleri gözlerinde kaldı, ayrılmadı. Binlerce cümlenin anlatamadığı fotoğrafı bir bakışla görmek gibiydi bu. Bazen, aşk yolunda koşan insanların ceplerinden dökülürdü mutluluk.

Selim öksürerek orada olduklarını hatırlatınca toparlandılar.

Güzide “Bunlar zaten uçmuş,” dedi Selim'e. Selim tanık olduğu aşkın etkisiyle baktı Güzide’ye. Mahzundu gözlerindeki ifade hatta birazda sitemli. İçini çekti.

“Birde hayırlısıyla düğünlerini yapalım da sonra nereye isterlerse uçsunlar.”

Duygu yine neşe içinde başka bir konu açtı.

“Akşama sürpriz bir misafirimiz var. Elif yeni sevgilisiyle beraber gelecek.”

Selim “Ne olacak bu kızın hali böyle,” diye kızarken Demir merakla sordu.

“Tatil aşkına ne oldu?”

Soruya kızlar birlikte cevap verdiler.

“Tatilde kaldı.”

Selim onunla, Duygu ve Güzide kadar ilgilenmese de yinede bu haline çok kızıyordu. Bu konu onları biraz daha oyaladı. Demir sevgilisinin neşeli halini gördükçe rahatlıyordu. İlk günlerini düşündü. O ansızın çöken hüzünleri, şimdiki kabuslarını… Sevgilisinin mutlu olduğu heran çok kıymetliydi Demir için.

Saat ilerledikçe Duygu’nun gözleri sık sık telefona kaymaya başladı. Haber gelmedikçe neşesi kaybolup gidiyordu. Demir bunu fark ederek sevgilisini kendine çekti. Aslında onun sıkıntısı daha fazlaydı. Duygu’nun Ahmet yüzünden böyle endişelenmesi canını sıkıyordu. Üstelik gelmese Duygu üzülecek gelse Ahmet’in aşkla sevgilisine bakmasına tanık olacaktı. Tek tesellisi Duygu’nun o adama sadece acıyor olmasıydı.

Akşam olmuş ve Ahmet’ten olumlu ya da olumsuz hiçbir haber çıkmamıştı. Duygu artık beklemiyor ve hatta bu kaba davranışı için ona kızıyordu. Sıkıntısını gizlemeye çalışan sevgilisini bir daha bu konuda üzmeyecekti. Ahmet’in üzerine bir çizgi çekip sürpriz misafiri merak etmeye başlamıştı ki Güzide “Biz tanıyor muyuz acaba Elif’in yeni sevgilisini? Tanımasak sürpriz demezdi herhalde değil mi?” diyerek düşüncelerini paylaştı.
Duygu da kafa yoruyordu ama kimse gelmiyordu aklına.

“ Yalnız sesi çok güzel geliyordu Elif’in. Bu sevgili her kim ise bence eniştemiz olacak.”

Tahmini Güzide’yi güldürdü. Çünkü söz konusu olan Elif idi ve bu ihtimal ona hiç olası gelmiyordu.

Kapının zili çaldığında Elif’in sürpriz sevgilisini görmek için sabırsızlıkla kapıya koştu. Karşısında Ahmet’i görünce şaşırdı. Haber vermediği için gelmeyeceği düşünülen özel misafir elinde bir demet kırmızı gülle kapıda duruyordu. Duygu şaşkınlığını üzerinden atıp onu içeri buyur etti.
Ahmet gülleri uzatarak “Senin için,” dedi.

“Kusura bakma haber veremedim. İşyerinden aceleyle çıktım. Telefonu orada unutmuşum.”

Duygu gülleri alıp “Önemli değil. Hoş geldin,” diyerek sarıldı.
Ahmet Duygu'ya sarıldığı o an, öfkeden gözleri ateş saçan Demir’i gördü. Ve kendisine doğrulmuş bıçağı bilemek istercesine Ahmet'in yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi. Güzide de şahit olmuştu bu duruma. İkisi de Duygu’ya bir şey belli etmeden selamlaştılar.

Ahmet’in hemen ardından Elif ve sürpriz sevgilisini karşılayan Duygu ve Demir bir şok daha yaşadı. Elif’in yanında, Duygu’nun komşusu, Demir’in ise annesinin doktoru olan Mert vardı. Bu sürpriz Ahmet’in yadırganan varlığını geri planda bıraktı. Ahmet de bu sayede ustalıkla ortama uyum sağlamayı başardı.

Elif ve Mert’in hikâyesini yemek masasında dinlediler. Elif, Melike Hanımı ziyarete gittiğinde tesadüfen tanışmışlar ve arkadaş oluvermişlerdi. Bu tanışmanın tesadüf olduğuna ne Duygu ne de Güzide inandı. Yinede ses çıkarmadılar.

Yemekler bol bol övgüler alıyordu. Demir bu eve geldiği ilk gün börek aldığı için bir kere daha kızdı kendisine. Duygu daha öncede göstermişti marifetlerini ama böyle bir ziyafeti ilk kez tadıyordu.

Yemekten sonra kızlar masayı toparlarken erkeklerde kendi aralarında muhabbete başladılar.

Güzide bir yandan sorularıyla Elif’i sıkıştırıyor bir yandan da ortamı kolluyordu. Kurtuluşu olmadığını bilen Elif kolayca çözülüverdi. Duygu’ya gelip giderken Mert’i uzaktan görüp beğenmişti ama bu şekilde tanışma fırsatı bulamamıştı. Bu yüzden hastaneye Melike Hanımı ziyarete gitmiş, Mert ile tanışmayı başarmıştı.

Güzide son kez içeriyi kontrol ettikten sonra durumun uygun olduğunu düşünerek Duygu’yu içeriye gönderdi. Selim de hazırlıklı davranmış, Ahmet ile aralarına oturması için alan bırakmıştı. Duygu’yu görünce “Gel bakalım cadım. Şöyle yanıma otur,”diyerek yer gösterdi.
Önce hal hatır soruldu ortama uyum sağlandı. Ahmet’in yeni işinden bahsettiler. Sonra Selim, Demir ve Mert’in sohbetine katıldı. Ahmet ise kendine tanınan bu fırsatı vakit kaybetmeden değerlendirdi. Sadece Duygu’nun duyabileceği kısık bir sesle “Mutlu musun?” diye sordu. Duygu sevgilisine baktı. Demir, doktorun anlattıklarını dinlerken gözleri buluşunca birbirlerine sevgiyle gülümsediler.

“Evet, mutluyum. Ya sen? Nasıl gidiyor hayat?”

“Nasıl mutlu olabilirim ki? Seni hala seviyorken…”

Duygu bu konuşmayı onun acınmalarını dinlemek için yapmıyordu. Sözünü kesti.

“Ahmet! Ben seni dostum olarak sevdim. Kötü günlerimde yanımdaydın. Toparlanmama yardım ettin. O günlerin hatırı var. Benim için endişelenmeni istemiyorum. Sen iyi bir insansın ve …”
Ahmet de onun sözünü kesti.

“Ben iyiyim ama benimle olmadı. Peki ya o? Onunla nasıl oldu? Hem de bu kadar kısa süre içinde… Selim’in evindeyken yaz tatilinden sonra görüşmediğinizi söylemiştin.”

“Aşk…Hem Demir senin düşündüğün gibi biri değil.”

“Ne aşkı Duygu? Tamam, ne kadar seviyor olsam da ben kaybettim ya da hiç kazanamadım seni. Bana dönmeni falan da beklemiyorum. Ama onun her gün sevgili değiştirdiğine beraber şahit olmadık mı? Kendine gel artık. İki gün sonra başkasına gittiğinde üzüleceksin.”

Duygu gülümsedi Ahmet'in boş çabalarına.

“O benimle değil de başkasıyla mutlu oluyorsa onun mutluluğu beni teselli eder. İnsan sevdiğinin mutluluğunu istemez mi?”

“Anladım. Karışma bu benim hayatım diyorsun.”

“Kararıma saygı duymanı elbette istiyorum. Lakin mutsuz olman beni de üzer. Sana ne desem boş sanırım. Ama eğer endişe ettiğin gerçekten benim mutluluğumsa Demir’i tanımaya çalış.”
Derin bir nefes alıp ekledi.

“Ahmet, üzülmeni istemiyorum. Eskisi gibi dost kalamaz mıyız?”

Onun, Demir’e ırmak ırmak akan aşkından nasipsiz, kuru bir ağaçtı Ahmet. Dalları dostlukla yeşermezdi artık. Fakat yinede “Biliyorsun seni bunca zaman hiç rahatsız etmedim. Her ne kadar başaramasam da kendime yeni bir hayat kurmaya çalıştım. Üzülmeni istemiyorum. Ama eğer sen bu adama güveniyorsan ne diyebilirim ki. Kararına saygı duyup susarım bende,” dedi.

Sevdiği kadın elindeki merhamet parçasını iyi dilekleriyle bağladı kuruyan dallarına.

“Teşekkür ederim. Buradaki dostlarım gibi senide aramızda görmek istiyorum.”

“Tabi ki, büyük bir zevkle...”

Aslında zevk değil ızdırap idi kastettiği ama Duygu söylediği gibi anlayıp sevindi.

Selim konuşmanın büyük bölümüne kulak misafiri olmuştu. En azından Duygu için anlaşma sağlandığını biliyordu. Demir, konuşulanları duymasa da Duygu’nun yüzündeki memnun ifade sayesinde sakin kalmayı başarmıştı. Konuşmanın bittiğini fark edince Selim’e işaret etti. Selim mesajı aldı. Önce bir isteği olduğu anlaşılsın diye “Cadım” diyerek kolunu Duygu’nun omzuna attı. Diğer eliyle de yanağından makas aldı. Göz ucuyla gayet anlaşılır bir şekilde Demir’e bakıp birde yanağını öptü.

Zaten Ahmet’in yanında oturuyor olması yüzünden fazlaca gergin olan Demir, Selim’e gülse bile her an sevgilisini alıp yanına oturtacakmış gibi bakıyordu. Selim onun sinirlerinin yeterince zorlandığını anlayıp söze girdi.

“Dün yaptığın kahve çok güzeldi. Hani diyorum ki o işi kızlara bırakmasan.”

Duygu, “O zaman ben olaya el koymak üzere hemen mutfağa gideyim,” diyerek ayağa kalktı. Neşesi yerine gelmiş görünüyordu.

Gözlerini sevgilisinden ayırmayan Demir ardından seslendi.

“Yardıma gelmemi ister misin sevgilim?”

Duygu sevdiği adama sadece gülümsedi ve mutfağa gitti.

Selim ise Demir’e gülüyordu.

“Bulduğun bahaneye bak be damat. Özledim desen daha iyiydi. Ama nasılda bakakaldın arkasından.”

“Bahaneye ihtiyacım mı var kardeşim. Biz kahveyi her zaman beraber yaparız da o yüzden dedim. Kalkıp giderim şimdi ama Duygu değil de kızlar kovar beni.”

Savunması Mert’i güldürürken Ahmet sinirden dişlerini sıkıyordu. Selim’in gülüşü daha da canlandı.

“Vah garibim. Yazık sana.”

“Gül bakalım sen gül. Bak görürsün, birazdan elinde kahvesiyle nasıl bulacak yerini.”

Duygu kahveleri yapıyor Elif fincanları tepsiye diziyor ve Güzide merakla “Ne konuştunuz?” diye soruyordu.

“Güzel güzel konuştuk işte. Ben size bir şey olmaz demiştim. Ahmet’in derdi sorun çıkarmak falan değil. Üzülmemi istemiyor hepsi bu. Sorun falan yok artık.”

Elif “Erkekleri iyi tanırım canım. Seni kandırmış ama bana sökmez bu numaralar. Bakışlarını hiç beğenmedim,” diyerek uyardı. Güzide de onunla aynı fikirdeydi.

“Özellikle Demir ile göz göze geldiğindeki o bakışları bende beğenmedim. Biz yinede dikkatli olalım.”

Duygu onları umursamadı. İstediği konuşmayı yapmış ve sonucundan memnundu.
Bol köpüklü kahveleri misafirlerine ikram ederken hepsine sıcacık bir mutlulukla gülümsedi. Artık hayatı kusursuz güzellikteydi.
Kendi kahvesini aldı ve tıpkı Demir’in söylediği gibi yaptı. Sevgilisinin kollarının arasındaki huzurlu yerine kavuştu. Selim, Ahmet ve Mert onu dikkatle izlemişler ve Demir’in haklı olduğunu görmüşlerdi.

Gördükleri bu manzara Ahmet’in gelecek kumbarasına düşerken Selim arkadaşını tebrik etti.

“Helal olsun sana damat. Eli öpülecek adamsın.”

Damat gururla “Eyvallah kardeşim,” dedi.

Duygu neden bahsettiklerini anlamadı anlamaya da çalışmadı. İklim kusursuz bir aşka uygundu artık. Başını huzurla yasladı sevgilisinin omuzlarına.
Ahmet’in ona sorduğu ilk soru Demir’in fısıltısıyla kulağını okşadı.

“Mutlu musun kuzum?”

“Sayende prensim.”

Continue Reading

You'll Also Like

714K 29.7K 47
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
3.5M 127K 70
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
207K 1.1K 8