KALINTI

By cerennmelek

2.4M 100K 93.6K

Psikiyatrist, karanlık kadar çekici ve zeki bir adam... Şizofren, öldürücü güzellikte bir kadın... Her şey ço... More

1.Bölüm: BAŞLANGIÇ
2.Bölüm: BİBLO
3.Bölüm: KARGA
4.Bölüm: İNTİHAR
5.Bölüm: HASTANE
7.Bölüm: SİNEMA
8.Bölüm: YEMEK
9.Bölüm: HÜZÜN KRALİÇESİ
10.Bölüm: İMKANSIZ
11.Bölüm: KAYIP
12.Bölüm: HARİS
13.Bölüm: KABUS
14.Bölüm: MERHAMET
15.Bölüm: LANETLİ KALE
16.Bölüm: ŞEFKAT
17. Bölüm: ŞEYTAN İNİ
18.Bölüm: YÜZLEŞME
19.Bölüm: KARMEN
20.Bölüm: HUZUR
21. Bölüm: VUSLAT
22.Bölüm: SÜSEN
23.Bölüm: OKYANUS ADAM
24.Bölüm: YANGIN
25.Bölüm: İKİNCİ ADAM
26.Bölüm: GECE MAVİSİ

6. Bölüm: KAN

74K 4.8K 5.6K
By cerennmelek

Cherry-Lana Del Rey (Şiddetle dinlemenizi tavsiye ettiğim bölüm parçası.)


In The Groove - Chimes at Midnight (Ezel'i korkutan şakı.)


6. Bölüm: KAN

15 Yıl Önce

Kadının canı yanıyordu, bu hastalık onu yavaş yavaş öldürüyordu. En iyi doktorlara gitmişti, en iyi tedavileri görmüştü ancak iyileşememişti. Ölmek için daha gençti, çok sevdiği güzeller güzeli bir kızı vardı. Son günlerini bu sakin yerde kızıyla geçirmek istemişti.

Karmen, küçük bedeniyle annesinin yanında oturuyordu. Yaşı küçüktü ancak annesinin acı çektiğini anlıyordu. Saçlarını okşadı annesinin.

"Anne, ne zaman iyi olacaksın?" Kızına ne diyeceğini bilemiyordu. Yutkundu, ağlamamaya çalışıyordu. Kızının karşısında güçlü olmalıydı.

"Çok yakında bebeğim." Kızının güzel saçlarını okşadı. Kızıl gözlerine baktı, ona ismini gözleri sayesinde vermişti. Gözlerinin kızılı gibi, Karmen, parlak kırmızı renk. Karmen büyüdüğünde çok güzel olacaktı, buna emindi annesi. Keşke dedi, keşke onun büyüğünü görebilecek kadar ömrüm olsaydı. Karmen ona tanrının en güzel hediyesiydi. Okula gidecekti, büyüyecek ve bir iş sahibi olacaktı, âşık olacaktı. Genç kadın sadece onun bu güzel anlarına şahitlik edemeyeceği için üzülüyordu.

Öptü kızının yanaklarını. "Seni çok seviyorum Karmen." Küçük Karmen annesinin neden bu kadar üzgün olduğunu anlamıyordu.

"Ben de seni çok seviyorum anne." Arkasında sakladığı resmi annesine uzattı.

Genç kadının gözleri dolu dolu resme baktı. Üç tane çubuk adam çizmişti küçük kız. Biri babası, biri annesi, diğeri ise kendisiydi.

"Çok güzel olmuş bebeğim. Çok yeteneklisin." O an kadına bir şey oldu, ciğerleri patlayacak gibiydi. Öksürmeye başladı, öksürürken kan çıkıyordu ağzından. Onun öksürük sesiyle yardımcı iki kadın hemen odaya girdiler.

"Karmen'i çıkarın," dedi tekrar öksürmeye devam ederken. Karmen annesine korkuyla bakıyordu.

"Anne!"

"Sorun yok bebeğim, git ve biraz şarkı söyle. Ben iyiyim." Karmen korkuyordu ancak annesini üzmek istemediği için çıktı. Kadın daha kötü oldu o sırada, kan kusmaya başladı. Yanındaki hemşireler bir şey yapamıyordu. Kustuğu kan, ahşap parkelere döküldü, ardından o ahşap parkelerden sızdı. Bir kan damlası damladı zemin katın ahşabına. Kan, ahşaptan içeri düştü, düştü ve en son düştüğü yer orada iblisin dudakları oldu. İblis yıllar sonra kan damlasıyla uyanırken hasta kadın kusarak can verdi. Küçük Karmen ise salonda annesinin istediği gibi şarkı söylüyordu.





Küçük Karmen, evin çatısına çıkmış hıçkırıklarla ağlıyordu. Annesi, gitmişti. Babası bir daha annesinin gelmeyeceğini söylemişti. Küçük bedeni, büyük bir acıyla sarsılmıştı.

"Küçük kız! Neden ağlıyorsun?" Bu ses daha önce hiç görmediği birine aitti. Karmen elleriyle gözünü ovuşturdu. Gözleri, dudakları, burnu kıpkırmızı olmuştu ağlamaktan.

"A-annem gitmiş. Bir daha gelmeyecekmiş," dedi tatlı sesiyle hıçkırmaya devam ederken. Adam, kızın yumuşak saçlarını okşadı. Kaç yıl olmuştu bir canlıya dokunmayalı?

"Annen nerede biliyor musun?" Karmen gözyaşlarının ardından karşısındaki büyük adama baktı. Adam eliyle gökyüzünü işaret etti. "Annen orada, şu an seni izliyor. Ağladığın için çok üzgün." Hıçkırdı Karmen. Ağlaması durdu birden. Karmen bu adamı ilk defa görüyordu.

"Gerçekten mi?"

"Gerçekten. Adın ne küçük insan?"

"Karmen, senin ne?"

"Haris."


Günümüz

İşte yine buradaydım. Soğuk ve kasvetli kalenin salonunda. Karmen iki gündür sürekli hâlsizdi, o kadar ağır psikolojik ilaçları birden içmek bünyesini yormuştu. Sürekli uyuyordu, hatta tek yaptığı şey buydu. Sabırla onun normale dönmesini bekliyordum.

Hava yine yağmurluydu, bu lanet yerde güneş doğmuyordu sanki. Cebimde titreyen telefonumu çıkardım, arayan Barbaros Özekli'ydi. Telefonu açtım.

"Merhaba." Yorgun ve kaba sesini işittim.

"Merhaba Barbaros Bey."

"Ben Karmen'i sormak için aramıştım. Orada durumlar nasıl?"

"Belki de bunu telefonda sormak yerine gelip kızınıza kendiniz bakmalısınız. Siz onun babasısınız, o çok yalnız, bu hastalıkta en çok size ihtiyacı var. Bir uzman olarak görüşüm de bu yönde, kızınıza ilgi ve sevgi göstermek zorundasınız. Bu onu kaybetmemiz için önemli," dedim uzun zamandır içimde tuttuklarımı söyleyerek. Bir süre ses vermedi.

"Ben yoğun bir iş adamıyım. Karmen orada yaşamayı kendi seçti ve ben işlerimden dolayı orada yaşayamam. Onu o evden çıkarmak için her şeyi yaptım." Barbaros Özekli'nin sesi ilk defa yükselmişti ama bana değildi bu öfkesi. Kızın hastalığına öfkeliydi, elinden bir şey gelmediği için kendisine öfkeliydi. Yine sessiz kaldı.

"Durumu nasıl?" dedi yine, bu sefer çok daha bitik bir şekilde.

"Şu an iyi değil, hem de hiç. Ama elimden gelen her şeyi yapacağım, onu iyileştirmek için her yöntemi deneyeceğim."

"Sana güveniyorum, yeter ki onu iyi yap." Yine sessizlik oluştu. "Benim toplantıya girmem gerek, iyi günler."

"Tamam Barbaros Bey, iyi günler." Telefonu kapattım sinirle. Ne biçim babaydı bu?

O sırada kapıda sessiz sedasız beni dinleyen Karmen'i fark ettim. Ne zamandır oradaydı?

"Beni mi dinliyordun?"

"B-ben şey..."

"Gel lütfen." Bir şey söylemeden yanıma oturdu. "Ağır bir şey atlattık Karmen, bu bizi biraz daha yakınlaştırdı. Artık daha yakın arkadaşız, değil mi?" Sözlerimle kafasını iki yana salladı.

"Yakınlaşmadık! Arkadaşım falan da değilsin. Ne biliyorsun ki benim hakkımda?" Kaşları çatılmış, yüzü gerilmişti. Gergin olsa da bakışlarında bir çekingenlik vardı, utanıyordu.

"Çok şey: Anneni beş yaşında kanserden kaybettiğini, onun ölümünden sonra kendini bu eve kilitlediğini biliyorum. Babanın bir işkolik olduğunu biliyorum. Senin defalarca en ağır kliniklerde yatıp, sırf bu eve dönmek için kendine zarar verdiğini biliyorum. Beyninde seni yiyen bir hastalıkla uğraştığını biliyorum, o hastalık o kadar gerçek ki çoğu zaman hangisi beyninin oyunu hangisi gerçek ayrıt edemediğini biliyorum. Kullandığın ilaçların yarısının bile bir öküzü bayıltabileceğini ama senin buna rağmen dimdik karşımda durduğunu biliyorum. Sen çok güçlüsün Karmen." Gözleri dolmuştu, göğsü hızla inip kalkıyordu. Kızılları öfke doluydu.

"Güçlü değilim ben! Daha iki gün önce yine intihar etmeye çalıştım. O kadar güçsüzüm ki ölmeyi bile beceremiyorum. Sadece hap alarak intihar ediyorum, o kadar korkağım ki bir silahı dayayamıyorum şakaklarıma, kendimi asamıyorum duvara." Son söylediği cümle beni geçmişimin karanlık ve acı dolu sayfalarına götürdü. O anıları hatırlamak hüzünle birlikte öfkeyi getirdi.

"Kendini duvara asmak mı cesaret?" dedim bir anlığına ses tonumu ayarlayamayarak bağırmamıştım ama azıcık sertleşen sesim onu biraz daha gerdi. Yine ürktü ancak duruşu bozulmadı. Hâlâ başı dikti. "Asıl bu en büyük korkaklık. Bundan büyük zayıflık var mı Karmen?" Bir şey söylemedi, sadece irileşen gözleriyle bana bakıyordu. "Sen Karmen, yıllardır bu lanet hastalıkla yaşamayı başaran mükemmel bir kadınsın. Neler yaşadığını biliyorum, hayali ve gerçeği ayrıt edemiyorsun. Gittiğin yerler bir hayal mi yoksa gerçekten gittin mi emin olamıyorsun. Hatta ben gerçekten karşında mıyım? Ezel diye biri var mı diye bile şüpheye düşüyorsun. Sen kendine zayıf diyemezsin Karmen, kendine bu kadar haksızlık yapma." Gözlerini kaçırdı, düşüncelere dalmıştı yine. Koluna dokundum güven vermek istercesine.

"Biraz sakince konuşalım." O da bana döndü, bağdaş kurdu koltuğun üstünde. "O an, kendine zarar vermeden önce, neler düşünüyordun?"

"Nefes alamıyordum, çok yalnız hissediyordum. Fısıldıyor." Eli şakaklarına gitti. "Sürekli zihnim dolu, acıyor."

"Bunu sana Haris mi yapıyor?"

"O bana zarar vermez ki."

"Ama veriyor."

"İsteyerek yapmıyor ki," dedi tekrar korumaya geçerek.

"Haris, gördüğün kişi sadece o, öyle değil mi?" Kafasını olumlu anlamda salladı. "Onunla nasıl tanıştın? Kaç yıl önceydi?"

Derin bir nefes aldı. Bir intiharın ardından bu kadar konuşkan olacağına ihtimal vermemiştim ama konuşmaya ihtiyacı vardı. Bir kelime bile önemliydi gelişme kaydetmemiz için. "Beş yaşındaydım, annem yeni ölmüştü ve ben çok yalnızdım. Annem son zamanlarını bu evde geçirdi, ben de annemleydim, babam her zamanki gibi yoktu. Sonra Haris çıktı karşıma, elimi tuttu, benimle oynadı, bana yalnız olmadığımı hissettirdi." Yalnızlığını, bir hayalle örtmeye çalışmıştı. Bir kız belirdi zihnimde, beş yaşında dünyalar tatlısı bir kız ve onun çektiği acılar. On beş yıldır bu hayalle birlikteydi. Ve ne yazık ki kronikleştiğine emindim. Hayalini yok edemezdim belki de ancak beynin içindeki canavarla nasıl yaşayacağını ona öğretebilirdim. "Onu çok sevdim: Önce baba oldu, büyüdükçe ona olan duygularım değişti; bir sevgili oldu. Bir arkadaş ve yoldaş oldu." Durdu, titrek bir nefes aldı.

"Peki onu seviyorsan ve o da seni seviyorsa neden intihar etmene izin verdi?"

"Çünkü bana sinirli. Onu bırakacağımı düşünüyor, gözlerinin rengi değişiyor birden. Sanki başka birine dönüşüyor, bir canavar oluyor. Senden nefret ediyor, çünkü beni ondan çalacağını düşünüyor." Bana bu kadar saf ve dürüst bir şekilde kendini açması bir yol kat ettiğimin göstergesiydi. Ama yetmedi öğrendiklerim, daha fazlasını öğrenmek istedim.

"Yani o senin sevgilin öyle mi?" Kafasını olumlu anlamda salladı. Ardından omzuna yatırdı kafasını.

"Aslında aramızdaki bağ çok değişik," dedi kısık bir sesle. Önüne gelen saçlarını kulağının arkasına itti. Durdu bir an, yüzüme baktı dikkatlice. "Senin de sevgilin var değil mi?" Hastanede Yasema'yla telefonda konuşmamı kastediyordu.

"Evet, ismi Yasema." İlgiyle beni dinliyordu. Onunla bir terapist gibi konuşmak değil de bir dost gibi konuşmak istiyordum. O yüzden benimde ona kendimi anlatmam gerekiyordu. "Uzun yıllardır birlikteyiz."

"Neden evlenmiyorsunuz?" Güzel bir soruydu, çok güzel. Yerimde dikleştim.

"Eminim o da benden bir teklif bekliyor. Bilmiyorum, evlenmek ciddi bir iş. Yasema'ya teklif etmeyi düşünüyorum ancak tembelliğim yüzünden sürekli erteliyorum." Güldü Karmen. Çok kısa ve içten bir gülüştü.

"Sen tembel bir adam değilsin. Her gün sabahın köründe kalkıp spor yapıyorsun." Sözleri benim de gülmeme neden oldu. "Sen sadece hislerinden emin değilsin. Onu seviyorsun ama ilerisi yok." Sözlerinin doğruluğu gerilmeme neden oldu.

"Sevgi ve sadakat var, daha ne olması gerek ki?" Kafasını dikleştirdi, alt dudağını ısırdı. Kızıl gözlerini kırpıştırdı. Şöminenin kızıl ateşi, koyu saçlarını aydınlatıyordu.

"Tutku." Bu sözü söylerken o kadar tehlikeli duruyordu ki... "Uğruna ölebileceğin bir aşk."

"Sen bunlara sahip misin?" Omuz silkti.

"Tutku yok, onun bedeni buz gibi. Uğruna defalarca öldüm zaten ama bana bunu yapan aşk mıydı yoksa onun laneti miydi bilmiyorum."

"İkimiz de evde kaldık desene." Güldü yine. Badem şeklindeki gözlerini kırpıştırdı, ardından bakışlarını kaçırdı. Arkamda bir yere bakıyordu, yüzü düştü.

"Gitmem gerek," dedi kısık sesiyle. Yine Haris Bey gelmişti anlaşılan.

"Yemek yiyelim sonra çıkarsın odana." Kafasını iki yana salladı.

"O-olmaz." Kalktı ve hızlı adımlarla çıktı salondan. Bense yine arkasında kaldım ve üzerine bir sigara yaktım.


***

Gece birden uyandım. Hava hâlâ karanlıktı. Sanki, sanki biri beni izliyormuş gibi bir histi içimdeki. Çok tuhaftı. Tekrar gözümü kapatacaktım ki karanlıkta bir parıltı gördüm. Aynı geçen gece olduğu gibi, göze benzeyen bir çift karartı. Yutkundum, sakin olmaya çalıştım. Bu da neydi?

Öylece beni izleyen bir çift göz. Titremesine engel olamadığım elim yanımdaki abajura gitti. Abajurun loş ışığı odayı aydınlatırken az önce gördüğüm parıltılar yok oldu. Kalbim korkuyla çarpıyordu. Tanrım, ne oluyordu bana?

Yatakta oturdum, dirseklerimi dizlerime yasladım ve gözlerimi yumdum. Belki de bu ev gerçekten bana iyi gelmiyordu. Ürkütüyordu beni ve zihnim olmayan şeyleri gösteriyordu bana. Belki de annemin hastalığı genetik yollarla ablama bulaştığı gibi bana da bulaşmıştı. Bilmiyordum, sadece bu yaşadıklarımın normal olmadığını fark ediyordum.

Gözlerimi ovuşturdum. Gün aymak üzereydi. Lavaboya girdim, yüzümü yıkadım kendime gelmek için. Üzerimi değiştirdim, rahat bir şeyler giyindim. Spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve aşağı kata indim. Çıkışa doğru adım atacaktım ki salondan bir ses duydum. Bu ses, müzik sesi gibiydi. Karmen, uyumuyor muydu?

Salona adımlarımı yönelttim. Salona girdiğimde kimse yoktu, ürkütücü bir şarkı çalıyordu.

Saat gece yarısına vurduğunda,

Gelip oynayacak mısın?

Saklanabilirsin fakat,

Eğer kaçarsan seni bulurum.

Tenim ürperirken hoparlöre yakınlaştım. Karmen açık unutmuş olabilirdi. Kapattım şarkıyı, arkamı döndüm salondan çıkmak için.

Arkamı dönmemle ürkütücü melodi devam etti. İçinde bulunduğum durumun garipliğiyle sarsılarak tekrar arkamı döndüm, tekrar kapattım. Bu sefer kapattığıma fazlasıyla emindim.

Yine döndüm arkamı, tekrar çalmadı. Salonun çıkışına yürüdüm, tam çıkacağım sırada yine aynı melodi çalmaya başladı. Korku ve öfke içimde karışırken hızla geri döndüm, kapattım ve ardından fişini çektim. Artık çalamazdı. Sakinleşmek için gözlerimi yumdum, derin bir nefesle doldurdum ciğerlerimi.

Yine arkamı döndüm ve salondan çıktım. Kapıyı açacağım sırada müzik sesi tekrar duyuldu.

Lanet olsun bu da neydi? Geri dönmedim. Kapının yanında duran anahtarı aldım ve çıktım bu lanet evden. Ormana doğru koşmaya başladım. Gün yavaş yavaş ağarırken bende hiç olmadığı kadar hızlı koşuyordum. İçimdeki pis enerjiyi ancak böyle atabilirdim.

Bir saati aşkındır koşuyordum. Eve az kalmıştı. Ormanının içinde uzun bir koşu yapmıştım, gerçekten büyük bir ormandı. Şelale bile görmüştüm. Koşmak iyi gelmişti, içimdeki enerjiyi atmıştım. Şimdi daha sakin düşünebiliyordum ama hâlâ bir anlam bulamıyordum yaşanılanlara.

Koşmaya devam ettim yine eve varana kadar. Eve yakınlaştığımda kulağıma bağırış sesleri gelmeye başladı.

"Hayır! Dur lütfen." Bu Karmen'in sesiydi. Kalbim korkuyla çarparken hızla anahtarı çıkardım cebimden, kapıyı açtım. Karmen'in odasına tüm hızımla koştum ve kapıyı kırarcasına hızlı açtım.

Karmen, yerde oturmuş, bacaklarını bedenine çekmiş, ellerini havaya kaldırıp kendisine siper etmişti. Bu görüntü içimi yakarken şaşkınlıkla odaya baktım. Tüm oda yerle bir olmuştu. Yer; kıyafetleri, kitapları ve daha birçok kişisel eşyasıyla doluydu. Aynası kırılmıştı. Narin bedeni korkuyla titriyordu, saçları birbirine girmişti, üzerindeki tozpembe geceliği dağılmıştı.

Hızla yanına yürüdüm. "Şşh geçti," dedim onun karşısında diz çökerken. Kafasını kaldırdı ürkekçe, bana baktı. Kızıl gözleri korku doluydu, beni gördüğünde yüzünde belli bir rahatlama oldu. O sırada dudağındaki kanı gördüm, dudağı patlamıştı. Ardından kafasından, saçlarının arasından alnına doğru akan kanı gördüm. Dişlerimi sıkarken şok içindeydim.

"E-ezel," dedi yaşlı gözleriyle. Bu nasıl bir hastalıktı böyle? Şizofren hastaları genelde bu kadar hırçın olmazlardı. Karmen de hırçın değildi; aksine çok sakindi. Böyle bir şeyi nasıl yapmıştı kendisine? Ya da bunu gerçekten Karmen mi yapmıştı? Bu Karmen'in zihnindeki karanlık tarafı gibiydi diyordu bir yanım, diğer yanım ise gerçekten birinin/bir şeyin ona zarar verdiğini düşünüyordu. İkincisi tamamen imkânsız ve ütopik bir düşünceydi. Ancak inkâr edemediğim tuhaf olaylar silsilesinin içine düşmüştüm.

Birden kollarını boynuma doladı ağlayarak. Çok korkmuştu, ince bedeni tir tir titriyordu. Sarılışına sıkıca karşılık verdim, güzel kokusunu soludum.

"Ne oldu?" dedim kulağına fısıldayarak. Yavaşça çekti kollarını bedenimden.

Yüzüme baktı, alt dudağı titriyordu. Ayağa kalktım, onu da yavaşça kaldırdım. Odama götürdüm, banyoma soktum. Dolaplardan ilk yardım malzemesi çıkardım. Bir pamuğa tentürdiyot döküp dudağına küçük bir yara bandıyla yapıştırdım.

Ardından saçlarını o güzel yüzünden çekerek kafasındaki yaraya bakmaya çalıştım. İpeksi saçlarından pek ayrıt edemiyordum yarayı.

"Derin olabilir, dikiş atılması gerekebilir." Kafasını iki yana salladı hızla. Biraz daha dikkatli baktım, aslında pek derin değil gibiydi ancak kan akmıştı sonuçta. Kanı temizledim önce, ardından saçlarının arasından tentürdiyot sürdüğüm pamuğu yerleştirdim.

Başka yaralı yeri var mı diye kontrol ederken geçen gün bileğinde gördüğüm iki yuvarlak yara yine dikkatimi çekti. Kanıyordu yarası. Bunu nasıl yapmıştı? Karmen'in yüzüne baktım. O da tüm dikkatiyle beni izliyordu, badem gözlerini sonuna kadar aralamıştı.

"Seni korkuttuğunu söyledi," dedi titreyen çenesiyle. Bedenim kasıldı, bir elimi arkasındaki lavabonun mermerine yasladım. "Seni korkutup kaçırdığını, artık aramıza giremeyeceğini söyledi. Ben de ona kızdım. Ona kızdığımda çok sinirlendi." Kısık sesle hızlı hızlı konuşuyordu. Sözleriyle gözlerimi yumdum. Beni korkutan kişi Karmen miydi?

Hayır, o olmazdı ki bu çok tuhaftı. Çıldırmak üzereydim. Bileğinin iç tarafına aynı şekilde pansuman yaptım. Ardından tekrar başka bir yerinde bir şey var mı diye bakarken ona çok yakınlaştığımı fark ettim. Benden kısaydı boyu ancak kafamı eğdiğim için sıcak nefesi yüzüme çarpıyordu. Gözlerim gözlerini buldu. Çok ağır geçiriyordu hastalığı, bu yaşananlar tamamen tuhaftı. Kızıl gözlerini kırpıştırdı. O da aynı dikkatle bana bakıyordu. Göğsü hızla inip kalkıyordu.

O an bir şey fark ettim; ensesinden, omzuna ve oradan göğsüne yol alan ince bir kan yolu. "Siktir," dedim istemsizce. Hızla saçlarını bir elimle topladım. O an ensesindeki yarayı gördüm. Aynı bileğindeki yara gibi, iki küçük yara. Kan akıyordu yaradan. Sanki, sanki vahşi hayvan dişi gibiydi. "Karmen, bu da ne?" Karmen sadece gözlerime baktı, yutkundu. Bir insan kendisine bunu yapamazdı ki?

"O istiyor," dedi titreyen sesiyle.

"Ne istiyor?" Kafasını dikleştirdi, burnu çekti. Gözlerime baktı alttan. Korkusu yavaş yavaş yok oluyordu, eski boyun eğmez hâline dönüyordu.

"Kan istiyor."



Continue Reading

You'll Also Like

Organize By Oğuz

Mystery / Thriller

6.1K 611 44
Saçının teline kıyamadığınız evladınızın, gözünüzün önünde eriyip gittiğini gören bir cerrah olsaydınız? Onu yaşatabilmek için ne kadar ileriye gideb...
GİZEM OKULU By yildizavcisi

Mystery / Thriller

253 90 4
Her şeyden habersiz Gizem dolu bir okula giden Gece yi neler bekliyor hep birlikte okuyup görelim
12.2K 1.3K 50
Ücretli tasarım kitabıdır. Hikayesine kapak yapamayanlar veya kapağından memnun olmayanlar için. Verilen şartlar ve künyelere uygun istekler yapılac...
138K 1.9K 24
En yakın arkadaşımla kocamı bastığım andan beri alevler içindeydim. "Daha hızlı aşkım," diye inleyerek dans eden bedenlerini seyrettim kapıda. Sevgi...