İMKANSIZIN KOLLARINDA

By yurttasulh

4.3M 123K 47.4K

" A-Ali abi, bırak! Hala ne diyorsun?". " O piçi etrafında görürsem nefesini keserim o veledin." Sinirle bel... More

0.0 ( Tanıtımsı)
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4 (+16)
1.5 part 1
15. Part 2 (+16)
1.6 (+16)
1.8 (+16)
1.9
2.0 Part 1
2.0 Part 2 (+18)
21.Part 1
2.1 Part 2
2.2
2.3 Sezon Finali (+18)
2.4
2.5
2.6 Part.1
2.6 part 2

1.7 (+18)

203K 4.2K 3K
By yurttasulh



Playlist

Yüksek yüksek tepeler~ Candan Erçetin

Müdür Beyin Yeşil Kürkü~ Zara

Ye Elil~ mezdeke

Annem~ Candan Erçetin

Erik Dalı

Çökertme

Gül Rengi~ Mustafa Ceceli ( Düğün dansı sahnemizde açılması tavsiye edilir ♥️)





***




"Eksik gedik kimseyi bırakmayın, küstürmeyin kimseyi kendinize, ablacım." Sevgi ablanın sesiyle Ali'yle ona döndük.

"Umarım olmaz." Sıkıntıyla listenin üzerinden bir daha geçtik.

Ve evet. Düğüne 1 hafta kalmıştı. Alide yani 1 hafta sonra yuvam olacak evde davetli listesini hazırlıyorduk.

Evde şöyle bir göz gezdirdim, birçok kez hiçbir şey hissetmeden gelip gittim bu eve. Parkelerinde süzüldüm, duvarlarına çarptı sesim.. Şimdi benim evim olacaktı. Yeni hayal, sevinç, heyecan, mutluluk, keder yuvam olacaktı.. Hiçbir evliliğin güllük gülistanlık gitmeyeceğini bilecek yaştaydım.

"Güzelim, arkadaşlarının adını yazdın mı ?"

Heyecanla bana bakan adama çevirdim yüzümü halıda. Yerde oturmuş ömrümüzü birbirine helal kılacak tören için davetlileri yazıyorduk.

"Hayır, şimdi yazıyorum."

Çağıracağım arkadaşlarımı okul, mahalle ve arda kalanlar olarak sırayla zihnimden geçirdim. Kendimce bir liste çıkardım önce. Nisa, Melike, Elif, Feyza, Gökşin, Özlem, Azra, Sude, Tuana, Betül, Rana, Büşra, Maidenur, Merve, Melisa, Eflin, Eda, Ayşenur, Miyasenur, Nazlı, Esmanur, İrem, Sinan, Ela, Burak, Hakan, Cem, Aylin. Hepsi canımdı, yakınım olmayan kimseyi çağırmayacaktım.

Zarflara isimleri yazdık. Umarım kimseyi unutmamışımdır.

Gözüm 2 gün önce birlikte seçtiğimiz davetiyeye takıldı. Yüzümde istemsiz gülümseme oluştu.




"Yorulduk, bir çay iyi gider. Hadi ara verelim." Yaren abla elinde tepsiyle salona girince hak verip yerden kalkıp koltuklara geçtik.

"Cenk, davetiye vereceğin özel birileri varsa bırakayım sana sayıca." Ali çayına uzanırken abime baktı.

"Eyvallah kardeşim, siz önemli kişileri yazdınız zaten. Olursa ben gerekirse telefonla da ararım. Bu kadar işin arasında birde buna takılma sen." Ebrar halıda oynamaktan sıkılmış olacak ki kedi gibi dayısının kucağına tırmandı.

"Gelinlik halloldu mu ?" Heyecanla bana bakan Yaren ablaya gülümsedim.

"Hallettik. Zor olmadı sandığım kadar."

"Evet, halloldu. Ben göremedim ama! İnşallah hallolmuştur gerçekten." Sitemle konuşan Aliye ben hariç herkes gülmüştü. Deli adam, o gün 2 dakikada bir mesaj atmıştı. Önü çok açık olmasın diye.

"Ay, Ali. Kızın düğünü, bari şu günde şöyle şeyler yapmayın." Ağzın bal yesin Sevgi abla.

"Yani.. ben bir şey demiyorum ki, hemen kadın dayanışması moduna girme! Az dikkat etsin dedim sadece.."

"Aman aman sus! Hem bak Ebrar balına da gelinlik aldık dayısı." Ebrar el çırptı.

"Gözümün görüp göreceği en güzel gelin olacak yani." Sevgiyle yanağını okşadı, saçlarına öpücük kondurdu. "Sonra götü bezli oğlanları peşine takıp beni katil edeceksin, öyle mi dayım ?"

Gözlerimi devirdim. Ebrar kafa salladı. Kahkaha attık.

"Seni vereceğimi mi sandın ?" Ebrar tekrar kafa salladı. Ciddi ciddi bunu dert edinip kaşları çatılan Aliye pes dedim, içimden. "Boşuna kafa sallama ! Vermem ki."

"Ali, boğdun çocuğu." Ebrar'ı sıkı sıkı kollarını dolayan adama hayretle baktım. Boğacaktı çocuğu. Yüzünü asıp omuz silkti, kollarını daha da sıkılaştırdı.

"Buda böyle işte, sevince boğuyor." Sevgi abla söylendi. "Kendi kızı olsa, düşünemiyorum ben bunu ya."

"Öyle çok boğmasın ben de onu boğazlamak zorunda kalmayayım, sonra." Abim çatık kaşlarıyla Aliye göz dağı verdi. Abim benim be!

"Yalnız sizin bebişlerde ne güzel olur he." Tebessümle bir bana bir Aliye bakan Yaren abla abimin öksürüğüyle kendine geldi.

Ali pek umursamışa benzemiyordu bu uyarıyı. Gözleri heyecanla beni buldu, karnıma düştü elaları, oyalandı. Dudakları kıvrıldı. Sanırım hayal etti, bir an için. Kucağında Ebrar değil de bizim kızımızı hayal ettim ya da karnımda. Ne güzel bir baba olurdu kim bilir. Yanaklarım kızardı. Elbet anne olmak istiyordum fakat çok sonra.

Gözleri şefkatin binbir tonunu taşıyordu karnımı izlerken.. gözlerini seviyordum.. Yalansızdı, bir cam gibiydi ruhuna ayna tutan.

"Biz artık kalkalım. Ben Yareni bırakayım. Evden sıkıntı çıkmasın." Abimle birlikte ayaklandık.

"Ahu'yu ben bırakırım." Artık sormuyordu, söylüyordu. Buda sanırım 1 hafta sonra evleneceğimiz içindi.

"Tamam." Abimde sanki bunun farkındaymış gibi itiraz etmiyor, onay veriyordu. Garip geliyordu, buruk bir tad bırakıyordu yüreğimde.

Evden hep beraber çıktık. Abim Sevgi ablayı ve Yaren ablayı bırakacaktı.

"Balkonunun camını açık bırakma, kapını da iyi kitle. Ben girebildiysem uğraşan haydi haydi girer."

"Zaten o gün çok şükür ki bir sorun çıkmadı." Sinirle soludum.

"Zaten gelmeyeceğim artık. Dayanamam ki," dişleriyle ezdiği dudağına hapsetti gülümsemesini. "Yoksa o gecelikleri bir ön denemeye almamam mümkün değil."

Beni mi utandırmaya çalışıyordu yoksa cidden artık dayanamıyor muydu ? Gülen yüzüyle şaka gibi gelse de, gözlerindeki pırıltılar tenimi dağlıyordu.

Hava henüz kararmamıştı, bizim eve giden dönemeçe girince gördüğüm tırla kaşlarım çatıldı. Biri taşınıyordu sanırım. Kolileri taşıyanlara komut verene çarptı gözüm loş havada. Saç diplerim yanmaya başladı. Aynur teyzelerin 2 ev ilerisine taşınan kişi Derya olamazdı. Gözümü gerçeğin değişmesini ister gibi kırptım. Arzuma inat Derya öylece duruyordu, Aliye çevirdim gözlerimi istemsiz. Şok olmuş halde izliyordu onu. İzledi, izledi. Ona değen her bir bakışının beni yaktığını bilmeden.

Kendine gelmesi için öksürdüm, irkildi. Şu an onu yanımdan alıp götürecek kadar mı etkilemişti bu durum ?

Onu beklemeden sakince adımlamaya başladım. Dairenin ziline bastığımda bana anca yetişebildi. Kalbim paramparçaydı. Onu her gördüğünde böyle şaşıracak mıydı ?

"İyi geceler." Bizimkilerin zile basmasıyla hemen apartmana girdim, cevabını beklemeden.

Hızla merdivenleri adımlayıp kapıyı çaldım. Annem açınca, selamsız odama koştum. Perdemi çekmeden camdan ona baktım. Elleri cebinde annesinin evine giden Ali ve o içeri girene kadar gözünü ondan çekmeyen Derya ilişti gözüme, ben o andan sonra ilişemedim kalan güne.


***

Ali'den


Kafam bir dünya çıktım evden, anneme adımladım. Ahuyla seçtiğimiz yatak odası takımı nihayet bugün kurulmuştu. Odamız gözümde bile değildi. Ben o kollarımda olduktan sonra halıda yatmaya da razıydım. Hasretim onaydı, alacağımız hiçbir malda mülkte değildi gözüm. O mutlu olsun diye en iyisini istiyordum yalnızca.

2 gündür uzak davranıyordu bana. Derya'nın gelişine bozulmuştu galiba. Ah Derya. Gitmesi ayrı, gelmesi ayrı zarar vermişti veriyordu bana.

Neden gelmişti ki ? Neden huzursuz ediyordu canımın parçasını ? Beni edemezdi, kalbim rotasını değiştireli çok oluyordu. Umrumda değildi gelmesi gitmesi.. fakat anlayamıyordum buraya gelmesini. Manasız buluyordum.

Üç, beş ay evvel ortak arkadaşlarımız boşandığı haberini uçurmuştu bana. Hiçbir şey hissetmedim diyemezdim . Esasen baya üzüldüm, dağılan bir yuvaydı sonuçta. Her şeye rağmen.. Yine de çok mutlu olmasını isterdim benim için zamanında çok şey yapmıştı bu kadın. Beni büyütmüştü.. Ama onun için kısmet demekki böylesiymiş demekten başka bir şey gelmezdi elimden.

Mutlu olmasını isterdim canı gönülden, kocasıyla. Kocası. Bir zamanlar cehennemimin adıydı. Gecelerce gebermemin sebebi. Şimdi tebessümle bakıyordum acılarıma. Hayat böyleydi. Acıların gülümsemeyle yer değiştirebilir, gülümsediklerin acın olabilirdi. Değişmeyen tek acım, tek ilacım Ahu olacaktı. Kalbime gelişinden bilmiştim.

Ahu'mu başkasına vermeyi düşünemiyordum bile, ölürdüm. O zamanlar acım kadar yanmıştı canım. Bu sefer yanacak bir can kalmazdı. Ali diye bir can nefes almazdı bu dünya da artık. O başkaydı, başka bir mevsim getirmişti bana başkasının soluklanamayacağı, adını dahi tahayyül edemeyeceği. Banaydı tüm güzellikleri, banaydı tüm solukları, banaydı tüm nazı. Benim içindi, benim içimdi..

Sadece düşünmesi bile boğazımı yakıyordu, kalbim yüreğime sığmıyordu, haykırasım geliyordu. Düşünmemeye çalıştım eve yürürken.

"Ali ?" Kafamı sese çevirdim. Çevirmemle şok oldum. Gecenin karanlığında bir hayal gibi beliren Derya. Bir zamanlarki hayalim, çokça acım, yer yer minnetim.

Beni büyütmüştü, bana bir erkeğin yaşayabileceği en derin acıyı yaşatmıştı. Beni benden iyi tanıyıp ayağa kaldırdığı da olmuştu, hiç kalkamayacağımı düşündürttüğü de.

Bu kadın benim en çok da pişmanlığımdı. İçi boş bir hevesimdi.. Çocukluğumdu. Ahu ise gençliğim, yetişkinliğim, ömrümün baharıydı.

"Bir sıkıntı mı var ?" Tereddütlü sesimle aramızdaki mesafeyi kapattı. Kötü görünüyordu. "Derya ?" Genzinden bir ses çıkararak ağlamaya başladı.

"Adımı," yüzünü silmeye çalıştı fakat nafileydi. "Senden duymayalı o kadar olmuş ki..." hıçkırdı. İç çektim.

Yolun ortasında onunla konuşmam yanlış anlaşılırdı. Peki böyle ardımda bırakıp nasıl gidecektim ? Ben o değildim ki. Kimseyi ardımda bırakamamıştım. Kolundan nazikçe tutup yakında müteahhite verilecek boş binanın yine boş bahçesine soktum. Konuşsundu şimdi. Acısını, pişmanlığını, hatalarını ama en çokta hatalarımı yüzüme yıllar sonra vursundu. Yeterki içindeki zehiri Ahu'ya bulaştırmasındı.

"Ağlama," ne diyeceğimi bilemiyordum. "Bunca yıl sonra, bir anlamı yok. Kendini harap etme, kimseye değmez." Yaşlı gözünü bir bebek gibi elinin dışına sildi, güldü.

"Hep böyleydin. Güzel hissettiren sözlerin vardı.. İyi gelirdin sen bana." Sen beni terk edip 7 ay sonra patronunla evlenmeden önceydi, diyemedim.

"Bunlar eskide kaldı Derya, anlamsız konuşmamız. Ben nişanlıyım."

Şiddetle karşı çıktı. Eskiye nazaran oldukça zayıflayan yüzü gerildi. "Anlamlı!" Tekrar ağlamaya başladı. "Sen gidiyorsun," ben çoktan gittim. "Onunla evlenecekmişsin," bunun için canımı veririm. "O.. o Liya ya! Küçük Liya. Nasıl olur ?" Her şeyden çok da güzel olur.

"Ben seni uğurlayamam Ali. Sevmeyi bile bilemez o. Benden çok sevemez." Sesi yükseldi.

"Sen dayandın.. ben dayanamam. Çünkü hep ben daha çok sevdim. Sen aşık değildin bana, alışkındın! Muhtaçtın. Sevgime, dostluğuma, verdiklerime, vereceklerime." Çaresiz sesi içimi acıttı. Böyle miydim ? Belki. Sustum. Benim için yaptıklarının hatrına. Bıraktım vicdanını sustursun. Duyduklarım öldürmüyordu. Ahu'nun bir buruk tebessümü kadar dağlamıyordu hatta. Ben bunları kabul edeli, üzerini çizeli çok oluyordu.

"Korktum. Sevdiğim gibi sevilmemekten.. Hiç istediğim gibi sevilememekten.. Oysaki evimde nefesin yetermiş." Ellerini açtı iki yana. "Bak bana. Bak! Sevilmek için gittim. Çok sevilmek için! Hiç sevilmedim."

Kolları iki yana düşerken içimdeki acı katlanılamaz hale geliyordu. "Beni senin gibi kimse sevemedi. Kocam bile.. Sen aşık değildin ama beni bir nimet gibi taşırdın." Taşıdım.

Ellerini hırsla bir zamanlar tek bir teline kıyamadığım saçlarına geçirdi, şok olmuş bir şekilde onu izliyordum, yalnızca. "Nasıl öylece vereceğim seni ? Senin için boşandım ben! Seni unutamadım! Ardımda bırakamadım! Oğuz da dayanamadı, tek celsede boşandık."

"Bağırma, insanların duymasını istemiyorum." sesimdeki tınıyla şok oldu.

"Ben sana senin için boşandım diyorum ! Sen bana dünkü götü bezli kız duymasın diye bağırıyorsun !" Panikle yanına gittim. Ağzını elimle kapattım. "Sakin ol, ne olur ! Hiç mi hatrım yok ?" Elimin altında duruldu. Elimi çekecekken hızla parmaklarını geçirdi. Usulca yanağına çıkardı. Çekmeye çalışmam nafileydi.

"Ali," yakardı. "Ali.. Seni çok özledim."
Elimin altında ılık tanıdık bir ten vardı, şeytana uysam günaha davet edecek. 3 saniye de sürse tenine değen ellerimle içim kötü oldu, ateşe değer gibi çektim elimi.

"Sen özlemedin mi beni ? Bak gözlerim hala aynı. Bak saçlarım hala aynı. Ben hala aynı benim. Ben senin Deryanım hala." Işığın altında yanan mavi gözleri eski anıları bir bir sandıklarından çıkarmaya yeminliydi, gözüm titreyen ince dudaklarına kaydı.

Bir zamanlar içimi titreten her bir zerresi bir et, kıl, tüyden ibaretti şimdi. Hiçbir gerçek böyle huzur vermemişti bana.

Şeytana uymadım. Bir avcı misali kişiliği yer yer talan eden o deli erkek nefsime sahip çıktım. Şeytana uyacağım, arzu duyacağım tek bir kadın vardı şu ahir dünyada. Oda masum dünyasında, tüm ahlakını merhametini kendine gelinlik yapmış beni bekliyordu.

"Özlemedim. Çok canım yandı zamanında, evet. Beni kendime çok getirdin , kendi dünyamdan çıkardın, hakkımı savunmayı öğrettin zamanında, evet. Hakkını helal et. Ama bir konuda çok haklısın." Vicdanım beni gece parçalayacak olsa da söyleyecektim. "Ben seni yeterince sevmemişim. Seninkine sevmek dersek şimdi hissettiğime ne demeli ?"

"Çok kötüsün.. Sen bana kıyamazdın." Bedenimi ondan iyice uzaklaştırdım, kalbim gibi. "O kız eş olamaz sana. Bir çocuk daha. Yapma. Sevmeyi de sevilmeyi de bilmez."

"Benim bir bildiğim o ama.." yaşlar sicim sicim aktı. "Bana ne dersen de, ama dilini Ahu'ya uzatma Derya. O sevgisini küçümsediğin kadın bir hafta sonra benim karım olacak. Sen değil kim olsa canını yakarım." Öylece kaldı. Sakince devam ettim, esasen oldukça sinirliydim.

"Her şeye rağmen hakkını helal et. Ben insan yanıma sığınacağım, Ahu'ya. Sen de kendine sırf seni el üstünde tuttu diye seveceğin birini değil de, yalnızca kalbin onu seçtiği için seveceğin birini bul." Elimi kaşıma götürüp selam verdim. "Hadi, Allah'a emanet. He, bir daha da böyle karşıma dikilme. Doğru değil, yakışık almaz. En azından ben kendime yakıştırmam, seni bilmem tabi."

Arkamı dönüp yürümeye başladım. İçimden bir yük kalkmıştı. Sallana sallana zile bastım. Yüzümde gülümseme, dilimde bir türkü, aklımda 1 hafta sonrası..



***




-Bir Hafta Sonra-


Gelin odasında üzerimdeki bindallıyla oturup etrafımdaki bitmek bilmeyen koşuşturmacayı izliyordum. Bilmediğim yollarda geziyor gibi tereddüt doluydum.

"Yemek yiyebildin mi ?" Aliye döndüm. Olumsuzca kafa salladım. Yemeğe hem vakit bulamamıştım hem de öyle doluydum ki su bile ağırlık yapıyordu bugün.

"Ne demek yemedim ? Bütün gün aç mı gezdin ? Ben şimdi atıştırmalık bir şeyler bulurum." Kalkacakken kolunu tuttum. "Yemek istemiyorum." Diye fısıldadım.

"Neden ?" Gözleri şefkatle, makyajla bile belli olan rengi kaçmış suratıma kaydı. "Hasta mı oldun ?"

"Hayır," doğru kelimeyi bulamıyordum. "Garip hissediyorum." Mimik oynatmadan yüzüme bakakaldı. Çok sonra yüzü yere düştü.

"Anne, bizi biraz yalnız bırakır mısınız ?" Telaşla bir o yana bir bu yana koşturan annesi, annem, Sevgi abla, Ela bir anda dondu. İkiletmeyip çıktılar. İkili koltukta iyice bana yaklaştı.

"Pişman mısın ? Üzgün mü? Mutsuz mu ? Anlat bana." Elimi tuttu, ellerine sıkıca tutundum. "Korkuyorum.." gözbebekleri büyüdü, "Evliliğe hazır mıyım bilmiyorum. Bi' evi, insanı idare edebilir miyim, aynı zamanda okulumu.. bilmiyorum Ali. Altından kalkamamaktan çok korkuyorum." Sağ elini başımın arkasına atıp beni kendine çekti. Alnımı omzuna koydum.

"Korkma, ben sen her bocaladığında en yakınında olacağım. En yakının olarak. Yapamayadabilirsin, hepsine aynı anda yetişmek zorunda değilsin. Seni anlayacağım, en çok ben anlayacağım. Söz veriyorum." Su dalgası yapılmış uzun saçlarımı okşadı.

"Ne istiyorum biliyor musun ?" Çenesini yasladığı başımın üzerinde ne diye mırıldandı.

"Kaçmak buradan." Göz göze geldik, "Gidip bir yerde uyumak. Çok yorgun hissediyorum."

Tereddütle sordu. "Ellerinden tutup kaçırmamı kabul eder miydin ?" Gülümsedim, tedirginliğini şimdi anlıyordum. Ondan yana bir korkum olduğunu sanıyordu. Oysaki ona kendimden daha çok güveniyordum.

"Çoktan ettim. Belli olmuyor mu ?" Gülümseyerek üzerimi gösterdim. Güldü. Güldü ve sağ yanağındaki çukur bir yakut gibi gözümü aldı. Kapının tıklatılmasıyla ayrıldık birbirimizden.

"Annecim, müsait misiniz ?" Annemin sorusuyla Ali nezaketen iyice toparlandı. "Gel, anne." Şaşırsam da çaktırmadım. Anneme anne demişti. Ben Aynur teyzeye hala teyze diyordum. Odaya dalan arkadaşlarımla konudan koptum.

"Yaa, ağlayacağım. Çok güzelsiniz." Girişte bir fotoğrafımızı çeken Nisa'ya hepimiz güldük.

"Vay be. Cesarete bak. Bütün levelları atlayıp yanmadan taa buralara kadar geldiniz. Tebrik ediyorum sizi." Kızlar Melike'ye ters ters baksada ben güldüm.

"Tebrik ederim, çok mutlu olun. Birinize iyi bakın." Tatlı tebessümüyle ve her zamanki ağırlığıyla Aliye ve bana iyi dileklerini sunan Feyza'ya teşekkür ettim. Ve içimden duamı ettim. Allahım bu güzel insanların karşısına en az onlar kadar güzel insanlar çıkar.

O sırada kapı tekrar açıldı, mavi gözleri ve ona eş gömleğiyle ışık gibi giren Sinan'la göz göze geldim. Yanıma geldi. Sarıldık. "Çok güzelsin." Kulağıma fısıldadı. 'Teşekkür ederim."

"Kızlar, siz rahat edin. Biz çıkalım." Ali Sinan'a baktı. "Hoşgeldin, hadi kalkalım biz." Kınada erkek yalnızca benim birkaç kuzenim ve Ali'nin kuzenleri vardı. Sinan'ı çağırmak istemiştim, etrafımda bir yerlerde oluşu güç veriyordu. Odadan çıktılar.

"Ay bu Sinan'a da bitiyorum ya." Baygın baygın konuşan Elif'le Melisa kolunu çimdikledi. "Bir dur, çıkmadı bile çocuk odadan." Elif omuz silkti, banane der gibi.

"Sinan'ı bırakında eniştemiz de epey yakışıklıymış." Betül bana göz kırptı. "Turnayı gözünden vurdun, seni gidi seni." Yüzüm kızardı.

"Kızlar nerede ? Gelemediler mi ?"

"Sakin ol, geldiler. Biz dayanamadık uğrayalım bir yanına dedik." Rahatladım. Feyza hep böyleydi. Ortalığı sakinleştirirdi, onun bu halini kendime benzetiyordum. Hepsi delilikleriyle doluluklarıyla canımdı.

"Hadi kızım, içeri geç artık." Ayaklandım. Bindallımın eteklerini düzelttim heyecanla.




***



Gelin ve damata ayrılmış yerde Ali'yle oynayanları izlerken ikimizde suskunduk. Anın gerçekliğini sorguluyordum.

Mahallenin tüm teyzeleri, bizim kızlar deli gibi oynuyordu. Oturmuş gülerek onları izlerken annem kulağıma eğildi.

"Birazdan kına yakılacak, içeri geçin." Ali'nin kolunu tutup kaldırdım. Bu seste anlatsam da anlamazdı. Odaya girdiğimizde, kızlar da peşimden gelmişti. Kına tepsisini Ela tutacak önümden gidecekti. Kızlarda elinde mumlarla bizi takip edecekti.

Benim başıma yüzüm açık kalacak şekilde kırmızı dantel bir örtü örtüldü.

Ela önden ilerlerken bende Ali'nin koluna girdim. Ellerim terliyor bacaklarım titriyordu. Salona girdiğimizde ışıklar kapalıydı, kenardaki dekor ışıklarla oturacağım yerin etrafı aydınlatılmıştı. Titrek adımlarımızla bize ayrılan yere oturduk. Sevgi abla hemen yüzümü örttü. Kızlar ellerinde mumlar,neşeyle etrafımızda dönmeye başladılar. Örtünün altından zor nefes alıyordum, zaten kalbim patlayacak gibiydi.

Elimi tuttu, sıkı sıkı tutundum. Bir gerçek vurdu yüzüme. Bundan böyle, elimi uzatacağım insan o olacaktı. Ve eminim ben daha uzatmadan elleri ellerimi bulacaktı.

Kızlar dönmeyi bıraktılar. Müzik sustu. Herkes etrafımıza toplanmaya başladı. Teyzemin sesiyle gözlerimi kırpıştırdım. Daha yavaş hareketlerle etrafımda dönmeye başladıklar.

Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar,
Aşrı Aşrı Memlekete Kız Vermesinler
Annesinin Bir Tanesini Hor Görmesinler,

Sesin buğusuyla kalbim ağırmaya başladı. Ağlamak istemiyordum. Kendimi sıktım. Ali elimi okşadı. Gözlerim yanıyordu.

Uçan Da Kuşlara Malûm Olsun, Ben Annemi Özledim.
Hem Annemi Hem Babamı, Ben Köyümü Özledim.

Ağlamamak çok zordu. Annem, babam.. dedikçe yaşlarım akmak için fırsat kolluyordu.

Babamın Bir Atı Olsa Binse De Gelse,
Annemin Yelkeni Olsa Açsa Da Gelse,
Kardeşlerim Yolları Bilse De Gelse.

Babam.. Hala eskisi gibi değildik. Onu affedemiyordum. Canım çok yanıyordu. 'Babamın bir atı olsa, binse de gelse' kısmında çoktan yaşlar çenemi buldu. Allahım bu nasıl acıydı ? Bağıra bağıra ağlamamak için dişlerimi sıktım. Artık deli gibi akıyordu yaşlarım. Çeneme, elime, eline. Ellimi okşaması da yetmiyordu iyi olmama. Yarım gibiydim.

Ağlamam devam ederken bir el örtümü açtı. "Gelin ağlamış." Yaşlı gözlerle annemi aradım. Gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş, esmer teni kırmızıya çalıyordu. Onu öyle görünce anın duygusallığıyla ağlamaya devam ettik.

"Ağlama kuzum, uzağa gitmiyorsun ki." Büyük teyzemin telkiniyle kendime gelmeye çalıştım. "Abla, yapma sende. Kız seni görüp ağlıyor." Sonunda ikimizde sustuk. Ela önümde diz çöktü. Elime uzandı. Önceden edilen tembihle elimi açmadım. "Gelin elini açmıyor, kaynanası nerede ?" Ela bağırdı, herkes gülüştü.

Aynur teyze önemde diz çöktü. Gülen güzel suratıyla elimi açtı. Çeyrek altını elimin ortasına yerleştirip kalktı. Yaren abla elime isteğim üzerine oldukça az kına sürdü, sonunda elime eldiven geçirildi.

Bir anda ayağa kaldırıldım. Müdür Beyin yeşil Kürkü çalmaya başladı. Daha ne olduğunu anlamadan kızlarla oynarken buldum kendimi. Melankolik hava çoktan dağılmıştı. Ellerimi çırpıp oynamaya başladım. Bitince ikinci kıyafetimi giymek üzere gelin odasına gittim. Ali, abim ve Sinan oturuyordu.

"Gel bakalım, çirkin gelin."

"Of abi, bugünde mi ?" Güldü. "Her zaman bebeyim, sakın müstakbel kocana da güveneyim deme." Gülüştük.

"O zaman sizi dışarıya alayım. Ben de çirkinliğime çirkinlik katayım." Ayaklandılar, Ali yerinde duruyordu. 'Napıyorsun' der gibi yüzüne baktım.

"Siz gidin ben birazdan geliyorum." Abim tek kelime etmeden çıktı.

"Sen neden kaldın ? Üzerimi değiştireceğim." Alnını ovdu. "Yardım ederim," ah gene başlıyorduk.

"Hiç ihtiyacım yok. Kolay çıkıyor zaten."

"Olsun, ederdim ya yardım." Kolundan tutup kapının önüne getirdim. "Hadi canım, abimleri bekletme sen." Kapıyı açtım. Çıkarken geri döndü.

"O canım diyen ağzını yerim senin. 5 dakka sonra geleceğim. Şu ablamın anlata anlata bitiremediği sana çok yakışan elbiseyi ben göreceğim önce." Utançla kafa salladım.

Sallanmadan elbiseyi binbir güçle çıkardım. Acaba yardım istese miydim ? Benimde kafa gitmişti. Kendine gel Ahu.

Kendime odadaki uzun aynada bakarken kapı açıldı. Gelen Aliydi. Delici ela gözleri tepeden tırnağa gezindi üzerimde sonra tekrar yüzüme çıktı.





"Sırtımda ip var da, bağlar mısın ?" İçime kaçan sesimle hemen ona ardımı döndüm. Aynadan gördüğüm kadarıyla sırtımı görür görmez gözleri açıldı, çenesi gerildi.

"Dua et, sadece kuzenlerimiz var." Gözlerimi devirdim. Tam arkamda durdu. Önümdeki aynadan izliyordum, elleri sırtımdaki iplere gitti, yavaşça bağladı. Oldukça çıplak olan sırtıma derin bir öpücük kondurdu. Bedenim yay gibi gerildi, gözlerim kapandı. Elleri belimin iki yanını kavradı, okşadı.

"Kaç gündür yalnız kalamadık. Özledim seni." İç çektim, farkında olmadan. Sıkıca sardı belimi, çenesi omzuma düştü. Aynadan, bizi izliyorduk. Ve güzel görünüyorduk, yakışıyorduk. Sanırım..

Ben bize dalmışken, salık saçlarımı sağ tarafımda topladı. Açık kalan sol omzumda dudakları omzuma can verir gibi hareketlendi. Yumuşak, tüy gibi hafif ve sıcaktı..

"Ali, her an biri gelebilir. Ayıp olmasın." Kollarım kollarını sardı. Ah bir de sözlerimle yaptıklarım uysaydı, çok güzel olurdu.

Son kez derince kokladı, benim içim gitti. Geriye çekildi.

"Tamamsan geçelim içeri." Kafa salladım. Odadan çıktık. Salona tekrar girmemle Ela kolumdan tutup pistin ortasına attı. Kiraz Dalı çalıyordu. Oynamaya başladım. Bu iş gittikçe zevkli bir hale geliyordu. O bitti mezdeke başladı. Kıvırtmaya başladım. Kahkahalarla kalçamı bir o yana bir bu yana sallarken Ali'yle göz göze geldik. Gözü az evvel bir o yana bir bu yana attığım kalçamdaydı. Deli miydi bu adam ? Umursamadım, oynamaya devam ettim. Sanırım bende deliriyordum.


***




Eve geldiğimizde yorgunluktan ölüyordum. Tüm gün koşuşturan bedenim yalnızca yatağımı istiyordu. Ev de ağzına kadar doluydu. Teyzemler, amcamlar, kuzenlerim. Tek sakin yer odamdı. Odama girdim, kapattığım kapıya yaslanıp odamı izledim. Resimlerim, yatağım, sabahladığım üzerinden silgi tozu eksik olmayan çalışma masam..

Buruk yanıma inat gülümseye çalıştım. Üzerimdeki elbiseyi çıkartıp içinde hiç eşyam kalmayan dolabıma koydum, pijamalarımı giydim. Odanın loş ışığında yatağımın üstünde oturup ömrümün geri kalanını hayal etmeye çalıştım.

Kapım tıklatıldı. Gördüğüm yüzle gönlüm şenlendi.

"Annem, uyumadın değil mi ?"

"Gel annem. Uyumadım." Işığı açtı. Yatağın bir diğer ucuna da o oturdu. Bir süre ikimizde ne diyeceğimizi bilemez gibi bakıştık.

"Şu kadardın." Eliyle serçe parmağını gösterdi. "Ne ara büyüdün de evlenir oldun ?" Kendine soruyor gibiydi. Daldı, daldığı her neyse ve nereyse bir süre çıkamadı. Bir anda toparlandı.

"Bak kızım, seninle gerçekleri konuşacağım." Kaşları çatıldı.

"Evlilik öyle, küçükken oynadığın oyunlardaki kadar kolay bir şey değil, önce bunu bil. Her gün gülmeyecek kalpleriniz birbirinize, yatağa küs girdiğiniz de olacak.. Dayanamıyorum, dediğinde.." elimi tuttu.

"Ama düştüğünde kaldıran biri de olacak yanında. İki değil, bir olmayı öğreneceksin. Kadınlar fedakardır kızım. Kocan kar edecek diye kendinden feda etme, ama ona merhametsizlikte etme." Kafamı göğsüne yasladım.

"Saygılı bir eş ol annem. Saygını koru, onunda aşmasına müsade etme. Saygının kalmadığı yerde hiçbir duygu kalmaz. Her daim kocanın arkasında ol. Susarsın susarsın bir patladım mı pir patlarsın, bilirim ben. Dikkat et kızım, telafisi olmayacak şeyler söyleme. Biriniz kızgınken biriniz sussun. Biriniz ateşken biriniz su olmak zorunda." Küt küt atan kalbi, saçlarımda yılların verdiği nasırlı elleri, ağlamamak zordu. Dayanmak zordu.

"Onu sev, say. Say ki oda seni saysın. İffetli bir kadın olmaya devam et. Hiçbir şey ahlakından değerli değil. Ona duyduğun saygıyı ailesini de duy. Herkes mükemmel değil, onun için iki konuşman gerekiyorsa birini yut. Ama sakın kendini de ezdirme, her şeyin bir üslubu var." Daha çok sarıldık. Birkaç damla aktı gözlerimden.

"Ağlama annem. Bir gün olacaktı bu. Sadece tahminimden erken oldu. Ali olmasa gözüm arkada kalırdı ne yalan söyliyeyim. Sana iyi bir eş olacak Allah'ın izniyle, ben inanıyorum ona. Gözleri parlıyor sana bakınca. Sende İnan. En çok ona inan. Önce her şeyi ona sor, başkalarının dolduruşlarına gelme. Kim olursa olsun yuvanın sırlarını kimseye açma, dayanamaz olursan gel bana anlat." Kafa salladım.

"Yarında.." birinin duymasından çekinircesine sesini alçattı. "Korkma. Karşındaki yabancı değil, kocan. Bunu çıkarma aklından. Bir süre sonra utanmayacaksın, her şeyiniz birbirinize açık olacak, ortada olacak.. Hem Ali eminim seni incitmez. Doğanın kanunu bu." Utançla gözümü kapadım. Annemle bu konuşmayı yapmak utanç vericiydi. Sesim çıkmadan dinledim.

"Anne, bu gece benimle uyur musun ?"

"Gel buraya eşşek." Yatağın içine girdik. Göğsüne koydum başımı. Bir süre uyuyamam sandım. Yatağımda son gecemdi. Fakat anne kokusu beni mayıştırmış dakikalar sonra uykuya dalmıştım.


***



Alarm sesiyle uyandım. Saat 7 ye geliyordu. Yatağımda yalnızdım. Muhtemelen ben uyur uyumaz annem de gitmişti.

Dün gece yorgunluktan banyo yapamamıştım. Hemen banyoya attım kendimi, abdestimi de alıp oyalanmadan çıktım. Dini nikahımız da bugün kıyılacaktı.

Mutfakta dolu bardak su içerken Ela girdi mutfağa. Dün gece biz de kalmıştı.

"Günaydın gelin hanım. Heyacan durumları nasıl ?"

"Sorma, çok garip hissediyorum. Heyecan, korku. Hepsi birbirine girdi."

"Bir düğün salonuna varalım bak nasıl salıyorsun kendini." O esnada Ali aradı. Meşgule atıp odamdan gelinliğimi, duvağımı, ayakkabımı aldım. Ela'yla birlikte çoktan uyanan annemi öpüp çıktık.

Aşağı inip onu gördüğümde birbirimize gülümsedik. Açık renk kot pantolon ve üstüne beyaz Polo yaka tişört giymiş, tüm tazeliğiyle bana bakıyordu. "Günaydın güzelim." Güneşin altında parlayan ela gözleri ıslak saçlarıma odaklandı.

"Günaydın. Banyodan yeni çıktım da."

"Kurutsaydın, böyle ıslak ıslak gezme."

"Aman enişte zaten 10 dakika sonra kuaför kurutacak. Bi'şi olmaz." Benim yerime konuşan Ela'yla konu kapandı ve kuaförün yolunu tuttuk.

10 dakika içinde kuaföre geldik. "Ödemeyi çıkarken yapacağım, farklı bir şeyler eklenirse falan diye." Kafamj salladım. Arabadan bir poşet çıkarıp elime tutuşturdu.

"Kahvaltı yapmayacağını biliyordum. Ye bunları. Günlerdir aç aç geziyorsun ortalıkta, sinirleniyorum." Sinirleniyor gibi değilde kıyamıyor gibiydi daha çok. Dayanamayıp yanağına bir öpücük kondurdum, şaşırdı. "Hepsini yiyeceğim." Tatlı tatlı gülümsedik. Gidecekken geri döndü.

"Ahu,"Kafasını kaşıdı. "Ben de traş olacağım ya bugün, sakal traşı da olmamı ister misin ?"

Saf saf cevap verdim. "Hayır, sakal sana yakışıyor."

"E hadi git artık enişte ! Git de şunu içeri sokalım, zaman kısıtlı." Ali alnıma bir buse koyup kaçar gibi uzaklaştı.



***


Duvağımın takımı da sonunda bitince derin bir iç çektim. Ensemde gevşek bir topuz yapılmıştı, makyajım toprak tonlarındaydı. Gelinliğimi sevmiştim, yere uzanan dantel duvağım çok hoşuma gitmişti.

"E hadi kalk da şöyle birkaç fotoğrafını çekeyim, boydan." Dediğini yapıp kalktım.




Kuafördeki tüm kadınlar beni izliyordu. Tatlı bir tebessüm vardı dudaklarında. Aynanın karşısına geçip kendime şöyle bir baktım. Baktım ve aklımda tek bir soru vardı: Acaba beni beğenecek mi ?

Birkaç fotoğraf çekiminden sonra çıkma vaktimiz gelmişti. Eşyaları toparlayana kadar Ali'nin gelmiş olduğunu duydum. Bacaklarım titremeye başladı. Ela duvağımın ucundan tuttu, kapıya geldik.

Arabanın önünde sohbet eden iki yakışıklıya baktım. Biri Allah'ın izniyle 1 saat içinde eşim olacaktı, diğeri karındaşım. Bana döndüler. Abim gülümsedi, Ali öylece kaldı. Bende o bana dönünce öylece kaldım.

Kısalmış, geriye yatırılmış saçları ve kirli sakallıyla güzel yüzü ortaya çıkmıştı. Takım öyle güzel durmuştu ki, acaba ben gelinliğin içinde onun olduğu kadar güzel miydim diye düşündüm.

Şaşkınlığı üzerinden atıp usulca yanıma yaklaştı. Güzel mi demiştim onun için ? Ah o kadar güzeldi ki.. Islanmış çimen yeşili gözleri, güzel gülümsemesi, cennet çukuru.. O anlarda içimde daha önce hissetmediğim çok şey hissettim. Adını bir türlü koyamadım.

"Çok,çok güzelsin." Hayranlıkla beni izledi, "Çok, az geliyor. Bu hayalimden bile güzel." Fısıldadı. Kıvrılmaya hevesli dudaklarım gül goncası gibi açıldı. Gözleri gülüşüme takıldı. İç çektik.

"İşte ilk defa kötü bir şey diyemiyorum sana. Bak kıymetimi bil, ilk ve son olacak bu. Ne güzel olmuşsun abim sen." Ali hala öylece bana bakıyordu.

"Ela, sende çok güzel olmuşsun kardeşim." Ela abime utanarak teşekkür etti.

Abim omzunu sıktı. "Hadi birader, ödemeyi yap sen. Bizde arabaya geçiyoruz." Kafa salladı.

Abim direksiyona Ela da yanına geçti. Bende arka koltukta onu bekliyordum. Çok bekletmeden kapıyı açıp yanıma bindi. O daha binmeden artık aşinası olduğum kokusu doldurdu arabayı.

Eve sürerken elimi tuttu, ondan güç aldım. Elleri sıcacık ve terliydi. Terinin tenime karıştığı ilk andı ve muhtemelen son da olmayacaktı.


***


"Abdestini aldın değil mi annem ?" Kafa salladım. "Banyoda aldım sabah, anne."

"Hadi kuzum o zaman, Ali de hocayı getirmiş." Ayaklandım. Annem başıma beyaz bir tül örttü. Koluma girip oturma odasına geçtik. Oturma odasında Ela abim, hoca olduğunu tahmin ettiğim kişi ve Ali vardı. Bizi görünce ayaklandılar. Annem elimden tutup yere oturttu. Dizlerimi kırıp anneme baktım. Ali'nin gözü üstümdeydi, hissediyordum. Bakamıyordum ona. Hayatımda hiç bu kadar duyguyu bir arada yaşadığım olmamıştı. Ali de usulca aramızda mesafe bırakacak şekilde yanımda dizlerini kırıp oturdu. Annem, tülü yüzümü kapatacak şekilde örttü. Ben o güzel danteller arasından onunla göz göze geldim. Baktım ve baktım. Hoca önünüze oturup açık Kur'anı eliyle düzeltmese daha da bakardım.

Ellerimi tülün içine sokup oynadım. Eşarbın ucundaki inciler avuçlarıma değiyordu anın gerçekliğini bana hissettirir gibi. Sonra babaannemin öğüdünü hatırladım, ellerini bağlama, içinden hayırlı dualar et. Allah'la arandaki perdenin açıldığı anlardı, Et ki evliliğin sağlam imanla dolsun. İçimden yakardım. Allahım, sen beni, bundan böyleki eşimi haramla sınama. Haram işlerden uzak tut. Tek dileğim sana yaraşır bir evlilik yapmak ve hayırlı bir eş olmak. Çok para, mal mülk de değil gözüm. Huzurlu, yalansız bir yuva ver bana. Bana ve eşime her daim hayırlısını nasip et. Amin.

Uzun uzun devam ederdim belki duama, hocanın kabul ettin mi ? Sorunu duymasaydım. Gözlerimi ellerimden kaldırıp bana hitaben soru soran hocaya baktım. Beni bekliyorlardı. Hemen cevap verdim.

"E-ettim."

"Kabul ettin mi ?"

"Ettim."

"Kabul ettin mi ?"

"Ettim.." hoca aynı soruyu üç kez Aliye de sordu. Gür ve kendinden emin sesiyle üç kez kabul etti beni kendine. Boğazım yandı, gözlerim doldu. Gözümden bir damla yaş süzüldü, anın güzelliğinden.

"Mehir olarak ne istersin kızım ?" Mehir mi ? Bunu hiç konuşmamıştık. Ali atıldı.

"Evimi onun üzerine yapmak istiyorum." Hoca başka bir talebim olup olmadığını sorar gibi bana baktı. Çaresiz kabul ettim.

"Benim için uygun.."

Hoca evlilikle ilgili sureleri, hadisleri okudu. Bize tavsiyelerde bulundu. Kur'anı kapatıp ayaklandı.

Ve ben o andan sonra Ali'nin ömürlük karısı, yâri, helali oldum.


***


Abimle göz göze geldik. Kırmızı kuşağımı bağlamak için yanıma geldi, kuşağı üç kere belime dolayıp açtı, en sonuncusunda bağladı. Sıkı sıkı sarıldık. Annem, teyzemler, kız arkadaşlarım herkesin gözleri dolu doluydu.

"Sakın yalnız hissetme, abin her zaman yanında senin. Çok mutlu ol abim." Kulağıma fısıldadı. Babamla göz göze geldim. Gözlerini aldığım yeşil gözleri dolu doluydu. Abimle ayrıldık. En büyüklerden başlayıp herkesi gördüm. Anneme geldiğimde ağlaması canımı çok yakıyordu. Sıkı sıkı sarıldık. Sıra babama geldiğinde elini öptüm, beni kendine çekti. Çeker çekmez kendimi kaybettim. Hıçkıra hıçkıra ağladım. Sıkıca sardı beni.

"Abi yapma, kız helak oldu." Teyzem beni çekti. Ali hemen gelip elini koluma geçirdi. Kim olduğunu göremediğim biri duvağımı kapattı. Ali'nin kolunda merdivenleri dikkatle indim. Kapıda davul ve zurna karşıladı bizi. Çocuklar başımızdan şeker attılar. Onların bu coşkulu hali beni ağlarken gülümsetti. Ben de çocuktum bir zamanlar, abimin, Ali'nin peşinde koşturan küçük bir çocuk.

Alkışlarla arabaya bindik. Arabayı yine abim sürüyordu, yanında da Yaren abla vardı. Konvoy halinde gitmeye başladık.

"İyi misin ?" Duvağımı açan adama baktım yaşlı gözlerle. Naif sesi yüreğime dokundu.

"..." konuşamıyordum. Damlalar benim yerime de konuşuyordu. Eliyle göz yaşlarımı silmeye çalıştı. "Ali.."

"Şş. Ağla yavrum, ağla bitanem. Biliyorum, ben." Elini elime geçirip öptü. Minnetle baktım. Hiç değişme Ali, sen de babam gibi beni el üstünde büyütüp birden değişme. Bu sefer dayanamam çünkü.


***



Gelin odası ağzına kadar doluydu. Arkadaşlarım, annelerimiz, kuzenler.. Ali de telefonla memleketinden bugün gelecek akrabalarına yol tarif ediyordu. Bende öylece oturmuş onları izliyordum.

"Cenk, askerden arkadaşım Bilal var ya," abim kafa salladı. "Çocuk yol bilmiyor iz bilmiyor burada. Otogardan alıp gelsene kardeşim." Abim ayaklandı.

Ali ter içinde kalmıştı. "İyi misin ?" Damatlığının içine giydiği ve ona çok yakışan papyona gitti eli, gevşetmeye çalıştı.

"İyiyim güzelim, bir şey mi diyecektin ?" Kafa salladım. "Sakin ol," alnından aşağı akan birkaç damla terini sildim elimle. "Her şey çok güzel oldu, kendini paralamana gerek yok oturduğun yerde." Kafa salladı. Ama sallanan bir yeri daha vardı, bacakları titriyordu. Gülümsedim.

Bende heyacanlıydım zangır zangır titriyordu bedenim ama onunda ter dökmesine dayanamıyordum. Elini tuttum. Odadaki  insan sayısı üçe beşe düşünce nefes almamız daha da kolaylaştı.

Ela birkaç fotoğrafımızı çekti. Yusuf abi ve Sevgi abla girdi içeri.

"Allah mutlu etsin kardeşim, bir yastıkta kocayın."

"Sağol abi, amin." Sevgi abla sevgiyle kardeşinin yanağını sıktı. Yanıma gelip Yusuf abiye bol bol fotoğrafımızı çektirdi.

"Sevgi, bırak şu fotoğraf işini hadi, bak nikah kıyılacak." Hemen ayaklandık. Ali'nin kolunda odadan çıkıp salona girdik. Yüzlerce insan biz girer girmez alkışlamaya başladı.

Ömrümü ömrüne eş kılacak kanunsal belge için oturduk masaya. Hala heyecandaydım fakat dini nikahtaki kadar dokunmamıştı yüreğime.

Nikah memuru gerekli girizgahı yaptı. "Siz Kenan kızı Liya, İhsan oğlu Aliyi kocalığa kabul ediyor musunuz ?" Herkes heyecanla bana bakıyordu.

"Evet." Bu sefer teklemeden cevap verdim.

"Siz İhsan oğlu Ali, Kenan kızı Liyayı karılığa kabul ediyor musunuz ?"

"Evet !" Gür sesiyle salon coştu. Kızlar bağırdı. Ayağına bas diye. Ayağına bastım. Kahkaha sesleriyle yankılandı salon.

"Bende bana verilen yetkiye dayanarak sizleri karı-koca ilan ediyorum. Allah bir yastıkta kocatsın. Gelini öpebilirsiniz." Ayaklanan nikah memuruyla oturduğumuz yerden kalktık. Evlilik cüzdanını bana uzattı. Aliye başımı iki avucuna alıp alnımı öptü.

Anonsla Mustafa Ceceliden Gül Renginde çalmaya başladı. Ali'nin koluna sıkı sıkı tutundum. Heran düşüp bayılabilirdim. Pistin ortasında durduk, elleri belimi buldu. Otomatik hareketle elimi omuzlarına koydum.

Işıklar söndü. Hareket etmeye başladık. Ben hala rüyada gibiydim. Şaşkın ördek yavrusu gibi etrafı izliyordum. Herkes tebessümle bizi izliyor kimisi de elinde telefon bizi çekiyordu. Bir süre daha dans ettik. Anonsla, çiftler bize eşlik etmeye başladı.

Ali beni kendine çekti. Gözlerimi etraftan çekip onun güzel yüzüne çevirdim. Bana mı böylesi kusursuz geliyordu, yoksa cidden kusursuz muydu ?

"Bu ilk dansımız," mırıldandı. "Evet." Ne diyeceğimi bilmiyordum.

"Bu gerçekten ilk dansımız, nasipte birbirimize eşken etmek varmış."

"Ama karaokeye gittiğimiz günde etmiştik ?" Dudak büktü.

"O gerçek bir dans bile sayılmaz. Zorunluluktan edilmiş gibiydi." Uzatmadım. O zaman da çok heyecanlanmıştım demedim.

"Hep gelin ve damadın dans ederken ne konuştuğunu merak ederdim." Duyabilemesi için kulağına çıkardım dudaklarımı. Sakalları tenimi ürperti, o anda bile.

"Muhtemelen her damatın da benim gibi bir güzelin güzelliğinden nutku tutulmuştur, ne konuşması ?" Kendini duyurabilmek için kulağıma yasladı sıcak, nemli dudaklarını. Omurgam ürperdi nefesiyle, nefesinin duyurduklarıyla, ruhum kabına sığmayan su gibi doldu, taştı. Sımsıcak yeşil, kahve karışımı gözlerine baktım. Öyle sahiciydiki sözlerinde, kalbim sesinin yakınlığının hissettirdikleriyle mümkünmüş gibi daha da çırpındı.

"Evimize gidelim istiyorum biran önce. Çok kalabalık, seni bu kalabalıklar içinde gönlümce saramıyorum." Güldüm.

"Az kaldı. Dayan." Kafa salladı. Birbirimize ortam el verdiğince sokulup dansımızı sonlandırdık.

Dans sonlanınca gelin ve damat için ayarlanmış taht gibi koltuğa oturduk. İnsanlar halay, çifte telli, horon oynadıklar. Her yöreden bir şeyler çalınmasını ben istemiştim. Hepsi bizimdi sonuçta. Bizde o esnalarda arada onları izleyip, arada birbirimize baktık tatlı tatlı. Sanki çok şey söyleyecekmişte kendini tutuyormuş gibiydi.


***



Takılar takılmış, insanlar tekrar oyunlara bırakmıştı kendini. Halayda, horonda bende oynadım. Aliyi ikna edemedim ama bir türlü.


Erik dalı çalmaya başlayınca tutamadım kendimi, Ali'nin de kolundan tuttuğum gibi peşimden sürükledim. Neşeyle oynamaya başladığımda mecburen elini hafif hafif oynatıp oynamaya başladı. İyice neşelendim. Oynayanlar etrafımızda halka oluşturup alkışlamaya başladı. Oynarken Etrafında dönmeye başladım. Başımı omzuna, sırtımı göğsüne yapıştırıp alttan ona baktım. Mutlulukla kollarını iki yana açıp bana eşlik etti. Bir süre daha işveyle kahkaha atarak oynadım.

Müzik bitince herkesten bir 'ah' sesi yükseldi.

"Bir istek var. Gelinin abisi ve damat zeybek oynayacakmış." Şaşkınlıkla abimle Aliye baktım. Birbirlerine güldüler ceketlerini çıkarırken. Ceketini çıkarıp bana uzattı. Abimde yaren ablaya.

Müzik başladı, selam verdiler birbirlerine. Ve kolları heybetle bir kartal gibi açıldı.






Beyaz gömlek içinde, tüm heyvetleriyle o kadar güzellerdi ki. Aklım çıkmıştı. Biri abim, biri kocam..

Hareketleri o kadar uyumluydu ki ne ara çalışmışlardı acaba ? İkisi de ayni anda kollarını açıp hafifçe diz çökünce bir alkış koptu. Ali diz çökmüş halde hafifçe bana yaklaştı, benden tarafa döndü. Tek dizi yere değdi, gözlerimin içine, ta içine baktı.. Öyle bir baktı ki ben öldüm. Elimi kalbime götürmemek için zor tuttum kendimi.

Elini yere sürdü, göğsüne çarpıp dudaklarına götürüp alnına çıkardı. Selamını verdi. Büyük bir alkış koptu, ellerim çoktan kalbimi buldu. Kalbimde büyük bir deprem vardı, kimsenin artık onaramayacağı.


***



Düğün, çekilen aile resimleriyle bitmişti. Ne kadar eğlensem de çok yorgundum.

Herkesle düğün salonu çıkışında vedalaştık. Annem yine kendini durduramamış ağlamıştı. Ben öyle bir ruh halindeydim ki ne anlayabiliyordum ne de gülebiliyordum.

Arabaya bindik. Arabayı Ali sürdü. Bu kez yalnızca ikimiz vardık. Çok sessizdik, herzamankinin aksine. Kısa sürede eve geldik.

Arabadan çıkmama yardımcı oldu. Merdivenleri el ele çıktık. Kapıyı açtı. Ben ne olduğunu anlamadan beni kucaklayıp içeri soktu. Güldüm.

"Hoşuna gitti galiba ?" Nazlandım.

"Evet, hep böyle taşınmak isterim."

"Sen yeterki iste yavrum. Ben seni kalbimde taşıyorum, kollarımda taşımışım çok mu ?" Dudaklarıma minik bir öpücük bıraktı. Ve ben o an yorgunluğuma, uykuma elveda dedim.

Bu gece, gerdek gecemizdi. Korkmaya başladım. Beni odamıza taşıdı. Yatağa usulca bıraktı. Ceketini çıkarırken gözleri üzerimdeydi. Sol elini uzattı. Alyansı gözümü alırken tereddütsüz tuttum. Beni kendine çekti. Sıkı sıkı sardı. Kolları titriyordu.. Başı saçlarımın arasındaydı. Derin derin soluklandı.

"Ali." Omzuma usulca bir öpücük kondurdu. "Öyle bir şey ki bu.. Ali diyorsun ya, kalbim ayrı, kasıklarım ayrı yanıyor.." ah, utançla tutundum kollarına. Kafamı çekti göz göze geldik.

"Sokulma öyle kedi gibi. Utanma artık benden. Gerçek bu. Hem aşkla yakıyorsun beni hem tutkuyla." Muhtemelen kızaran  yanaklarımı okşadı.

"Liya Aral.." keyifle mırıldandı. Güldük.

"Ahu'yu daha çok seviyorum ben sen de. Bana Ahu diye seslen hep."

"Ahu benim çünkü.. Sana hep Ahum diye sesleneceğim."

"Hep," diye mırıldandım. Elleri sıkıca belimi kavrayıp kendine çekti. Dudaklarıma fısıldadı. "Gelinliğinin çıkma vakti gelmedi mi sencede ?"

"Geldi." Cevabım biter bitmez dudaklarımı dudaklarına aldı. Ezdi, emdi, yaladı. Elleri belimi okşadı. Belimden kalçama inmesiyle irkildim.

Sırtımı çevirdi kendine. Dudaklarım ihtiyaçla zonkladı. Duvağımı çıkardı. Gelinliğimin arkasındaki fermuara açtı.

"Ali, şey izin versen lavaboya gitsem."

"Tamam. Bekletme ama beni daha fazla canına öldüğüm. Hasretim sana."

Kaçar gibi odadaki ebeveyn banyosuna gittim. Önceden kızların zorla banyoya koydurduğu beyaz geceliği çıkardım. Gecelik demeye bin şahit isterdi. Dantelli südyenini ve ipten ibaret olan kilodunu giydim. Üstüne tamamliyle dantel olan kalçamın hemen altında biten  geceliği giydim. Üzerine de saten beyaz sabahlığı geçirdim. Dudağımdaki ruju sildim. Aynada kendime baktım. Yapabilirdim! Sonunda ölüm yoktu ya. Oyalanmadım. Hasretim sana demişti.

(+18)

Kapıyı açtım, yatakta uzanmış yeri izliyordu. Beni görünce ayaklandı. Yanına ilerledim.

"Ahum," yüzümü yüzüne kaldırdı. "Utanma benden can karım." Daha da çok utandırıyordu.

Dudaklarıma eğildi. Öpüşmeye başladık. Çok geçmeden dili dilimi buldu. Hararetlendik. Elleri rahat durmuyor, kalçama iniyordu. Sıkıp okşamaya başladı. "Ahhh." İnledi. "Çok güzel. Beni öldürecek."

Sırtımı göğsüne yaslayıp boynumu öpmeye başladı. Eli göğsümü kavrayınca inledik.Kadınlığımda bir yangın vardı. Yavaş yavaş okşadı kumaşın üzerinden. Dayanamayıp döndürdü. Hızla kuşağıma gitti eli. Bir çırpıda çıkardı yere attı. Hiçbir yerimin kapanmadığı bedenimi süzdü. Zaten kızarmış suratım daha fazla kızarmıyordu.

"Çok güzelsin ! Çok ! Deli oluyorum sana esmerim." Kalçamı sıktı. "Ah." Gözlerine bakarak inledim.

Bu onu delirtti. Üzerindeki gömleğin düğmelerini bir bir açtı. Gömlek yeri boyladı. Bir avcı gibi boynuma daldı. Dizlerim tekrar titremeye başladı. Boynumdan çok etkileniyordum. Fark edip yatağa gidene kadar öpüştük.

Yatağa yatırıp iki bacağımın üzerinden üstüme çıktı. Böylelikle geceliğim iyice karnıma çıktı. Kilodumun üzerinden sertliğini hissettim. İrkildim.

"Korkma, bu olmak zorunda." Kafa salladım.

Boynumu emdi. Birkaç noktam vardı oraya dokundukça fena oldum. Yine kulağımın altını emdi, göğsümü avuçladı. "Ahh,"

Bir anda üzerimden kalkıp pantolonunu çıkardı. Baksırı uzun bacaklarına çok yakışıyordu. Önündeki çıkıntıyla gözümü kaçırdım. Kendine dokundu, ben şok içindeyken üzerime uzandı.

Gerdanımı öpücüklere boğarken bir anda geceliğimin bir ipini çıkarmaya çalıştı. Çıkmayınca çekti kopardı. Kopan yer tenimde iz bırakınca yüzü gerildi. "Özür dilerim." Yanağını okşadım.

"Önemli değil." Kızarıklığı öptü. Tekrar alevlendik. Geceliği aşağı çekti. Dantelli südyenimin üzerinden göğsüme öpücükler kondurmaya başladı. Sıcak nefesi göğsüme sızdı. Kasıklarım yanmaya başladı. Eli belimden bacaklarıma indi. Başımı geriye attım.

Dikeldi geceliğimi üzerimden çıkardı yere fırlattı. Beni izledi. Südyenimin kopçasını çıkardı "Seni çok seviyorum." Fısıldadı. Südyen üzerimden çıktı. Ne olduğunu anlamadan üzerime çıktı. Bir eli göğsümü okşarken diğerini de öpmeye başladı. Bununla yetinmeyip emdi. "Ahhh..."

Diye mırıldandım. Göğsümü dişledi. Eli bacağımdan kadınlığıma gitti. İrkildim, biraz geriye kaçtım.

Eli kilodumu kavradı. Elini tuttum. Korkuyla, utançla baktım "Yapma." Çekti elini.

"Üzerinden dokunacağım Ahu, söz veriyorum. Alışman lazım sevgilim. Hadi izin ver bana." Kafa sallladım.

Dudakları boynuma indi oradan tekrar göğsüme indi. Parmakları kilodum üzerinden kadınlığımı bulunca irkilsem de bir şey demedim. Bir bebek gibi göğsümü emerken eli hareket etmeye başladı. Şaşkınlıktan nutkum tutuldu. İçimden birşeyler aktı. Parmakları hızlandı, dudakları gibi. Dişiyle göğsümün ucunu emdi, ısırdı. "Ahhhh Aliiii." Bu his çok farklıydı.

"Söyle yavrum, söyle kadınım benim. Seni daha çok öpüp koklayayım mı ?"

"Evet." Diye mırıldandım. Elleri daha hızlandı. Sadece inliyordum artık.

Bir anda üzerimden kalkıp boxerını çıkardı. Oraya bakmadım. Elleri tekrar hareketlendi boynumu emerken. Çıplak erkekliği neredeyse çıplak kadınlığıma değiyordu. Çok dolmuştum. Tepelerde geziyordum.


Bir anda erkekliğini kilodumun içine soktu. Kaçmaya çalıştım.

"Şş güzel kadınım benim sakin ol. Kocan sevecek seni, okşayacak, rahatlatacak. Şimdi olmayacak, merak etme." Güvendim ona. Sakin kalmaya çalıştım. Kadınlığıma değen erkekliği bir ilkti, deli gibi titremeye başladım.

Hareket etmeye başladı. Kalçasını ritmik hareketlerle oynattı. Kaymaya başladı üzerinde. Her şeyi kendimi unutup deli gibi inlemeye başladım. "Off, Ahum ıpıslaksın sen.."

"Ali, dayanamıyorum bitsin artık. Oh.." daha da hızlandı. Göz gözeydik artık. Bu deliceydi.

"Seni çok seviyorum. Seni çok seviyorum." Üzerimde kayarken mırıldandı. "Sana aşığım.. Sana ölürüm.. Ahum seni çok seviyorum." Delicesine hızlandı gözlerimin içine baka baka aşkını itiraf etti her hareketinde. Bir anda deli gibi çığlık atmaya başladım.

"Gel yavrum. Gel bana. Hadi.." Titreye titreye bıraktım kendimi. Hemen oda kendini göbeğime itti. "Ahum..." bağırarak rahatladı. Göbeğimin üzerinde bir sıcaklık hissettim. Birkaç saniye sonra hemen baksırıyla sildi. Bakmıyordum ona. Bakamıyordum. Bacaklarım tutmuyor gibiydi. Çok ama çok utanıyordum. Kendini yanıma attı. Ne yani bitmiş miydi ?

(-18)


"Güzelim, iyi misin ?" Bana bakıyordu. Elimle göğüslerimi kapattım.

"Ali ben çok utanıyorum." Güldü. Çarşafı üstümüze örttü. Beni göğsüne çekti. Boynuna saklandım.

"Utanma. Bu çok olağan. Çekinme benden. Sen benim helalimsin."

Birkaç dakika saçlarımı okşadı. Utancım azalmaya başlayınca merak ettiğim şeyi sordum. "Şey, devam edecek miyiz ?" Saçlarımı öptü.

"Hayır güzelim."

"Yanlış anlama, merakımdan soruyorum ama neden ?"

"Hazır değilsin Ahu. Çok körpesin. Seni her şeyden çok istiyorum ama defalarca söyledim aşkını daha çok istiyorum. Bana biraz daha alış. Sana o zamana kadar öyle dokunmayacağım. Belki biraz okşarım ara ara. Bugün ki kadar ileri gitmem. Duramam çünkü." Göz göze geldik, gözlerini kaçırdı. "Ama her gece yatağımızda uyuyacağız. Benden kaçmak, ayrı gayrı yatmak yok tamam mı ?"

"Tamam." Alnıma bir buse kondurdu. "Duş ? Gusül almamız lazım." Beni göğsüne yaslayıp saçlarımı okşadı.

"Hala mis gibi kokuyorsun. Çok seviyorum kokunu.Uyu şimdi, uyu bende kokunla uyuyayım. Yarın sabah alırız."

"Peki." Diye mırıldandım.

Kafasını saçlarıma gömdü. Bende ona sarılıp boynuna bıraktım başımı. Sen de çok güzel kokuyorsun demek isterdim ama utanıyordum. Dakikalarca öyle kaldık. Hiç konuşmadık. Hararetle inip kalkan göğüslerimiz birbirine çarpıyordu, gözlerim kapanmak üzereyken ismimi fısıldadı.


"Ahum.." kokumu içine çekti. "Evine hoşgeldin. Bana hoşgeldin. Allahım bana bu dünya da cenneti verdin. Sana binlerce kez şükür."

Kapanan gözlerime inat gülümsedim. Yarının acısını bilmeden.

***
⭐️sınır: 900 oy. ⭐️

‼️


11 günün ardından biiiiiz geldik. Word formatında 100 sayfa tamı tamına. 💃🏽


100k yı geçmişiz çok teşekkür ederim ♥️


Bundan sonra bölümler 10 günde bir gelecek, sınırın erken aşılacağını hissedersem 5-7 güne indirmeye çalışırım. Çünkü okulum başladı. Ve lisans yapabilmem için ortalamamı yüksek tutmam gerek. 🤷🏼‍♀️

Bölüm nasıldı ?


Sizce bundan sonra neler olacak ?

Ali gene muradına tam eremedi 😂? Ne olcek bu çocuğumun hali 🙊


Sinan düğünde yoktu fark edenler ????

Düğüne gelen kızçelerim düğünğmüz nasıldııııı ? Siz yakınen gördünüz anlatın biraz. 😂😂

Ve bölüm duyurularını kendi hesabımdan yapıyorum. Toplu cevap oluyor. Bölüm gecikecekse, ya da bölümle ilgili duyuru varsa profilime bakabilirsin @yurttasulh

‼️


Sizleri Ali'nin Ahusunu sevdiği gibi seviyor, Allah'a emanet ediyorum. ♥️

Continue Reading

You'll Also Like

34.3K 2.6K 12
❝Yaraları önce kanatırlar sonra öpücükler iyileştirir. ❞ Otuz üç yaşında basit bir terzi olan ama zorunluluktan bir fabrikada çalışan Gülendam, yaşad...
228K 1.3K 19
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
44.2K 1.8K 20
UYARI: Kitap içerisinde nude gönderme gibi olaylar var, etik kurallarınıza uymuyorsa okumanızı tavsiye etmem. Şahsıma edilen en ufak hakarette engell...
146K 10.6K 33
Agra bebeğiyle çaresizce sokakta yaşarken bir gece karşısına çıkan adamla hayatı tamamiyle değişir. Ferişte - Masum, melek ve günahsız demek. Not: +...