Öncelikle Merhaba;
Bölümü açacak okumaya karar verdiysen aramıza hoş geldin.
Bu hikâyede biraz güleceksiniz, biraz duygulanacaksınız ama her şeye rağmen iyi bir kalbin varlığını okuyacaksınız. Şimdiden İyi okumalar. Eğer okurken hoşuna giderse alttaki beğenme butonuna basmayı ihmal etme. Unutma her beğeni başarıya giden bir basamaktır.
*******************
Dokunulmasa da, görülmese de;
Kalpte yer verilir bazılarına, Nedensiz...
Cemal Süreya
Leyla, kız kulesine karşıdan bakan, Üsküdar'ın en güzel yerinde yer alan Salacak sahiline gelmiş, ayaklarını uzatarak Kız kulesine karşı çayını yudumlamaya başlamıştı.
Her zaman burayı sevmişti. Ona huzur veren bir yani vardı. Her dayım kalabalık olan bu yer, cuma olmasına rağmen sakindi. Ee tâbi okulların başlayacağını düşünürsek sakin olması normal diye düşünmüştü.
Aklına gelen şey ile yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Bu sonbahar ile birlikte o da çok sevdiği mimarlık fakültesinde öğrenciydi. İçi içine sığmıyordu mutluluktan. Her ne kadar babası buna karşı çıkmışsa da, Leyla'nın kesin kararlı oluşu karşısında pes etmiş, kabullenmişti.
Aslında, Baki beyin tek istediği kızını kendi istediği şekilde eğitim alması, zamanı geldiğinde yerine geçmesi ve istediği biri ile evlenmesiydi. Bu isteği, her zaman uysal olan kızının inadına takılmış, ilk olmasını istediği şeyin olmamasına neden olmuştu.
" Leyla! "
Leyla duyduğu ses ile yerinden doğrularak arkasına bakmış, merdivenleri büyük bir heyecan ile inen en yakın arkadaşı Pınar'ı görmüştü. Aynı gülümseme onunda yüzünde oluşurken yanına gelen arkadaşına sıkıca sarılmıştı.
" Nerelerdesin? Saatlerdir sana ulaşmaya çalışıyorum. " demişti Pınar sitemli ses tonuyla.
" Buradayım işte... Başka nerede olabilirim ki? Hayırdır ne bu neşe? "
" Bak...Engin bana evlenme teklif etti. " demişti mutlulukla.
" Ve sen de kabul ettin. " diyerek çığlık atmış, panikle ağzını kapatmıştı.
" Evet! O kadar mutluyum ki Leyla. Engin hemen evlenelim istiyor. "
" Eee okul? bu ilk senemiz. "
" Ben Engin' i çok seviyorum Leyla. Onu kaybedemem! "
" Okula gitmeyeceksin yani? Tamam seviyorsun ama bir erkek için hayatından nasıl vazgeçersin? "
" Hiç aşık olmadığın için bunu bilmemem çok normal. O zehir kalbine akmaya başladığı zaman, seni yavaş yavaş esir alır. Ve sen bu esareti memnuniyetle karşılarsın... "
" Boşuna nefesini tüketme Pınar... O dediğin şey için hayatımdan vazgeçecek değilim. Bu aptallık... "
" Aptallık değil canım... AŞK.... "
**********
Leyla, ses çıkarmamaya dikkat ederek yukarı çıkacağı sırada, babasının sesi ile olduğu yerde kalmış, istemeyerek arkasını dönmüştü.
" Sana erken gelmeni söylemiştim Leyla! " demişti Baki bey kaşları katık kızına bakarken.
" Özür dilerim baba. Pınar ile birlikteydik, zamanın nasıl geçtiğini anlamamışız. "
" O kız ile görüşmemeni daha kaç kere söylemem gerek? "
" Pınar benim tek arkadaşım! "
" Konu kapandı! Şimdi içeri gel misafirimiz var. "
Leyla, babasının ardından çantasını sıkıca tutarak salona gitmişti. İçeri girdiğinde ona dönen bakışlardan rahatsız olmuş, zor çıkan sesi ile; "Hoş geldiniz" demişti. Ardından babasının üstünde olan keskin bakışları ile sıkıntıyla nefesini vererek babasının yakın arkadaşı ve iş ortağı olan Serdar bey ve eşini öpmüş, istemeye istemeye oğulları Murat'a dönerek elini uzatmıştı. Ama Murat elini tutmak yerine onu kendine çekmiş, sarılmıştı.
" Özlettin kendini! Nasılsın Leyla? "
" İyiyim Murat. Sen? "
" Seni gördüm iyi oldum. " demişti elini Leyla'nın belinden çekmemiş, hafifçe okşamıştı.
Leyla, bu hareketten rahatsız olmuş, kendini geri çekerek annesinin yanına oturmuştu.
Çocukluğundan beridir hiç sevmezdi Murat'ı. Onun aksine anne babası çok seviyor, damat gözüyle bakıyorlardı. Ailesinin onun aksine ona bu kadar yakın davranması onu soluksuz bırakıyor, bu konuda karşı koyamamaktan deli gibi korkuyordu.
" Ee Leyla'cım heyecan var mı? Yarın okul başlıyor ve tâbi ki sıkı bir koşturmaca. "
" Çok heyecanlıyım Nurcan teyze. Böyle sanki kalbim yerinden sökülecekmiş gibi. "
" Abartma Leyla! Alt tarafı Okul... " diyerek kızının sözünü kesmişti Baki bey. Sesi uyarı tonda çıkmıştı.
Leyla, babasının uyarısından sonra susmuş, gerekmedikçe konuşmamış, sessizce konuşulanları dinlemişti. Saatlerin ilerlemesi ile misafirler kalkmış evlerine gitmek için kapıya yönelmiştiler.
" Bir dahakine siz geliyorsunuz Meryem'cim. Hep biz geliyoruz olmuyor böyle. "
" Aramızda sizi, bizi mi var? Aileyiz... " demişti Meryem hanım hafifçe kızına dönerek.
Annesinin iması ile Leyla'nın boğazında yumru oluşmuş, yutkunamamıştı. Ardından belinde hissettiği el ile bakışlarını Murat'a çevirmişti.
" Yarım sabah seni okula ben bırakacağım. " demişti Murat, Leyla'ya yaklaşarak.
" Gerek yok, kendim giderim. "
" Seni ben götürmek istiyorum. Hem sahipsiz olmadığını görsünler! "
" Çocuk muyum ben Murat? Kendim giderim! "
" İyi düşündün oğlum. Leyla'ı senin bırakman çok iyi olacak. " demişti Baki bey araya girerek. Bu konudaki kararını kızının iyice anlaması istiyordu.
Leyla, babasına bakmış, başını hafifçe sallamıştı. Ardından hızla arkasını dönmüş, merdivenlere yönelerek odasına çıkmıştı. İçeri girdiği gibi kendine banyoya atmış, ılık bir düş aldıktan sonra bornozu ile yatağa uzanmış, kendini uykuya teslim etmişti.
Sabah çok erken kalkmıştı. Büyük bir heyecanla kıyafetlerini seçmiş, mutlulukla üstünü giyerek aşağıya inmişti. Aslında niyeti, Murat gelmeden evden çıkmaktı. Ama salona girdiğinde masada babası ile oturan Murat'ı görmüş, gülüşü yüzünde solmuştu.
" Günaydın. " demişti zor çıkan sesi ile.
" Günaydın Leyla. "
" Günaydın, kahvaltı için seni bekledik masaya gel. " demişti Baki bey sert ses tonuyla.
" Aslında çıksak, geç kalmayalım. "
" Önce kahvaltını yap Leyla, okul kaçmıyor!. "
Leyla, sıkıntıyla nefesini vererek masaya yönelmişti ki, Murat yerinden kalkmış;
" Biz gidelim Baki amca. Bugün için Leyla'yı kahvaltıya götüreceğime dair söz vermiştim. " demiş, Leyla'ya göz kırpmıştı.
Leyla her ne kadar şu an Murat'ın burada olmasından mutsuz olmuşsa da, söylemi onu rahatlatmıştı. Ardından babasının memnuniyetsiz onaylaması ile çantasını almış, annesini öperek Murat'ın arkasından evden çıkmıştı.
Yola çıktıktan sonra Murat'ın tüm ısrarlarına rağmen Leyla, kesin bir dille okula gideceğini söyleyerek kahvaltıya gitmemiş, okula gitmişlerdi. Araba durduğunda beklemeden inmiş, âdeta koşar adım okulun girişine yönelmişti ki, arkasından gelen Murat'ın sesi ile gözlerini kapatmış, durarak yavaşça arkasını dönmüştü.
" Leyla! "
" Efendim? "
" Bu ne acele? İlk gün daha ders olmaz. "
" Ondan değil. Daha ders günlerimi öğrenmedim ondan. " demiş bakışlarını Murat'tan çekmiş, etrafta gezdirmişti memnuniyetsizce.
" Neyse, kendine dikkat et. " demiş, Leyla'nın kollarını tutarak iyice yaklaşmış, uzanıp Leyla'yı öpeceği sırada, Leyla kendini geri çekmiş, hızla içeri girmişti.
Leyla, az önce olan şeyden dolayı siniri tepesine çıkmış, nefes almakta zorlanmıştı. Eğer kendini geri çekmeseydi olacakları düşünmek bile istemiyordu.
Panonun önünde alacağı derslerin günlerini ve saatlerini sakinleşmeye çalışarak bakarken, burnuna gelen amber ve misk konusu ile gözlerini kapatmış, kokuyu içine çekmişti. Ardından arkasında hissettiği hareketlilik ile gözlerini açmış, hızla arkasını dönmüştü.
Görüş açısına pürüzsüz boyun ve gamzeli bir çene girmişti. Bakışlarını hafifçe kaldırdığında iki çift su gibi berrak mavi gözün dikkatle ona baktığını görmüş, içine akan sıcaklıkla yutkunmuş, ne kadar kendini zorlamışsa da, ne bir adım geriye atabilmiş, ne de bakışlarını çekebilmişti...
Sevgilerimle 💕