Perde Arkası

Od blackswife

4.4K 358 79

"Göz... Nedir göz? Görmeye yarayan bir organ. Peki nasıl görür bir insan? Cisme yansıyan ışık göz bebeğinizde... Více

Başlangıç...
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
Biri şu Wattpad'i düzeltebilir mi
6. Bölüm

1. Bölüm

702 61 15
Od blackswife

Bazen... Sorgularsınız hayatı. "Neden ben? Neden bu?"diye. Dürüst olmak gerekirse bu soruyu çocukluğumdan beri hiç sormadım. Çünkü beni en iyi hale getirecek şeylerin acılarım ve anlarım olduğuna çok içten bir şekilde inanırdım ama bu sefer durum farklıydı. Bu sefer öğrenilecek bir ders ya da değiştirilmesi gereken bir huy yoktu. Bu yüzden soruyordum kendime bu iki soruyu. Neden ben?Neden bu?

Saatlerdir aynı cama bakıyordum. Dün gece o olaydan sonra gözüme uyku girmemişti. Nasıl girmesini bekliyordum ki? Şu anda olmasını umabileceğim tek şey benden sonra bir ailenin kalkıp adamı görmüş olması. Ya varsa ve onlarda tehdit edilmişse? Bu çok olası bir durum olsada bizim mahallede olmazdı. Ağırlıklı memurların yaşadığı bir mahalleydik o yüzden kimse genelde gece kalkmazdı.

Duyduğum polis sireniyle tekrar gözlerimi cama çevirdim. "Sonunda!" diye geçirip kalkıp cama baktım. Evde de hareketlilik başlamıştı. Annemin babama seslenmesini duymamak elde değildi zaten. Ayrıca olan bu olay akşama üst katlarda bir hayli derin dedikodu olacağı haberleriydi. Annem her ne kadar o kadınlardan hoşlanmadığını ve onlarla aynı ortamda bulunmak istemediğini bilsem de bazen onlardan ürkmüyor da değildi. Tabi her ne kadar o bunu inkar etse de ben bilirim annemi. Ya gerçi o kadınlardan bende ürküyordum,bir insan nasıl her şeyi bilebilir? Her konu hakkında bir yorumu olur? Nasıl bir istihbarattır bu?

Neyse konumuz üst kattakilerin her şeyi bilmesinden daha öncemliydi. Annemin kapımı çalmadan odama dalmasıyla bakışlarımı camdan sakince alıp ona çevirdim. Annem hayretle bana bakıyordu. Anneme yarım ağız gülümseyip "Günaydın annecim" dedim. Annem şaşkınlığını üstünden hala atamamıştı. Ya ne ben erken kalkamaz mıyım?
"Kızım seni hiç bu saatlerde uyanık görmeyiz seni? İyi misin yavrum bir şeyin mi var? Gözlerin de kızarmış senin?" dediğimde "İyiyim ya anniş. Polis sirenini duyunca telaşlandım bende." dedim. Yalana bak yalana.

Annem "Anladım kuzum. Sabahın altısında neden geldiler anlamadım ama umarım kötü bir şey olmamıştır.Hazır uyanmışsın git elini yüzünü yıka istersen. Ya da uyumaya devam edebilirsin?" dediğinde annemi daha da şaşırtmamak için uykum olmadığı halde uyumayı seçeceğimi söyledim ve yatağıma doğru ilerledim. Annem odamdan çıktıktan sonra kalkıp tekrardan camımın başına gittim. Polis cinayetin işlendiği yerin etrafını sarı şeritle çizerken cesedi de ceset poşetinin içine yerleştirdiler ve başka bir araca doğru taşıdılar.

Daha fazla bakamayacağımı hissettiğimde camın önünden ayrıldım ve kendi kendime düşünmeye başladım. Bunun kasten yapılmış bir cinayet olduğu belliydi. Bende suçluları enseletebilecek en büyük şahittim ve onlarda bunun farkında oldukları için bana bir tehdit mesajı atmışlardı. Peki kimi neden öldürmüşlerdi?

Bu düşünceleri her ne kadar kafamdan silmeye çalışsamda bunu yapamayacağımın farkındaydım. Derin bir iç çektikten sonra düştüğüm halleri düşündüm. Gerçekten dün gece keşke meraklanıp onlara bakmasaydım!

Ağır adımlarla dolabıma yöneldim ve yine aynı ağırlıkla dolabımın önünde durdum. Dolabımın kapağını açınca hemen karşımda asılı duran okul eteğimle tişörtümü aldım ve yatağa fırlattım. Ardından dolabın içindeki çekmecelerden birini açtım ve bir çift çorap çıkartıp onu da yatağa diğer eşyalarımın üstüne attım. Dolabımın kapağını kapatınca anneme dediğim gibi uyumadığımı fark ettim. Daha sonra saate baktım. Saat daha 6.30'du. Ofladım ve odamın kapısına yöneldim.

Kaplumbağa hızında banyoya doğru ayaklarımı sürüye sürüye yürürken bir yandan da etrafı kolaçan etmeyi de ihmal etmiyordum. Malum bizim evde herkes uyurken benim uyanık olmam ya kıyametin habercisidir ya da yolunda gitmeyen bir şeylerin. Cevabımız ikinci şık olduğundan ve benim de bunu çaktırmamam gerektiğinden ağır ağır yürümeyi kesip hızlıca banyoya girip kapıyı kapattım ve kilitledim.

Aynada kendime baktığımda annemin dediği kadar kötü göründüğümü görünce dudağımı büzdüm. Şimdi bi de okuldakiler anlamasın diye makyaj yapmak zorunda kalacaktım. Göz devirip hızlıca banyodaki işlerimi halletmeye başladım. Olabildiğince hızlı şekilde banyodan çıktığımda bir anda annemle kendimi dip dibe bulunca küçük bir çığlık attım. ''Ay anne ya ödümü patlattın ya!'' diyip sağ baş parmağımın içini tavşan dişlerimden birine hafif baskı uyguladım. Annemde bana benzer bir tepki vermişti sonra ikimizde bu olay olmamış gibi ayrılmıştık.

Odama girdiğim gibi üstümdekileri çıkartıp yatağımın üstündeki formalarımı ve çoraplarımı giydim. Saçımı güzel bir at kuyruğu yaptıktan sonra makyaj çantamı alıp boy aynamın karşısına oturdum. O karmaşa içerisinden kapatıcımı,süngerimi,ten rengi göz kalemimi,kahverengi maskaramı ve hafif renk veren bir dudak nemlendiricisini çıkarttım ve hızlı hızlı makyajımı yapmaya başladım. Valla ben öyle "makyaj yapmıyorum sadece göz kalemi rimel ruj" tayfasından değilim. Gerekti mi makyaj yaparım. Ayrıca o tayfa benden daha çok makyaj yapıyor bu da ayrı bir ironi tabi.

Gözlerimin altına ve göz kapağıma bol keseden kapatıcı sürdükten sonra kapatıcıyı süngerle dağıttım. Aynada kendime baktığımda daha insansı göründüğümü görünce sırıttım. Biraz da gözlerimi düzelteyim. Gözlerimin içine ten rengi kalemi geçtikten sonra kahverengi rimelimi sürdüm. Ten rengi göz kalemi tabikide mucizeler yaratmamış olsa da yine de gözlerimi daha beyaz göstermişti.

Hafif renk veren dudak nemlendiricimi de hafifçe yanaklarıma uyguladım. Kahvaltıdan sonra da dudaklarıma sürecektim zaten. Aynada kendime baktım ve "Yeminle bazen erkeklere acıyorum. Makyaj kadınlar açısından çok güzel ama düpedüz sahtekarlık" diyip kendi kendime güldüm. Çok aşırı yapmacık durmadığımdan emin olduğumda ayağa kalktım. Saate baktığımda yediye geliyordu. Normalde ben bu saatlerde uyuyor olurdum.

Boğazımda bu düşünceyle bir düğüm oluşunca bu düşünceyi aklımdan atıp çantama yöneldim. Çantamı kaldıracağım sırada aşırı ağır olduğunu fark ettiğimde kaşlarımı çattım. Ne vardı ya bunun içinde bu kadar? Çantamın fermuarını açtığımda içinde gördüğüm kitap yoğunluğuyla şaşkınlığa uğradım. "Ne amaçla getirdim ya ben bunları?" diye düşünürken bir yandan masamın üstündeki ders programıma bakaraktan bazı kitapları çıkardım. Çantamın daha normal bie ağırlığa sahip olduğundan emin olduğumda çantamı da alıp parfümümü sıkıp odadan çıktım.

Kapıyı açmamla burnuma dolan mis gibi kokularla 32 diş sırıttım. Daha sık erken kalkmalıydım.

Çantamı kapının girişine bırakıp mutfağa neşeli bir günaydınla giriş yaptım. Annem bana bakıp "Günaydın kızım" dedi. Annemin yaptığı şeye bir göz atıp masaya oturdum. Sabırsızlıkla annemin krepleri getirmesini beklerken bir yandan da telefonuma bakmaya başladım. İnstagram,Snapchat,Twitter derken annem masaya krepleri koymuştu. Sevinçle çatalımla kreplere uzandım.

Güzelce kahvaltımı yaptıktan sonra babam içeriye girmişti. "Ooo günaydın hanımlar" dediğinde kalkıp babamı öptüm. "Günaydın babiş!" dediğimde babam "Hayırdır kızım? Seni görmezdik bu saatte ayakta görmezdik." dediğinde anneme söylediğim yalanın aynısını ona söyledim ve ayaküstü bir sohbetin ardından banyoya dişlerimi fırçalamaya gittim. İşlerimi hallettikten sonra saatin yedi buçuk olduğunu fark edince Uzay'a sürpriz yapmak için çantamı da alıp evden erkenden çıktım.

Uzay kim diye soracak olursanız Uzay benim yol arkadaşım. Aynı zamanda geçen yıl sıra arkadaşımdı. İki yıldır okula beraber gidip geliyoruz ve açıkçası tek başıma gitmektense onunla gitmek daha eğlenceli oluyordu.

Apartmanın kapısını açıp dışarı çıktığımda karşıma çıkan polis arabalarıyla ani bir ürperti yaşamış olsamda yoluma devam ettim. Zaten Uzay'ın oturduğu apartman bizim apartmana çok yakındı. İki sokak ötedeydi. Tabi dünden beri ağrıyan canım bacağımla iki sokak bana ızdırap gibi gelecekti. Canımı yakmadan gidebileceğim en hızlı şekilde yürüyordum sokakta, eylül aynın sonlarına doğru gelmiş olmamızdan ötürü de hava biraz serinlemişti. Ve ben soğuğu sevmezdim. (Bende inadına soğukçuyumdur)

Yolda topallayarak yürürken bir yandan da yanlış ışıklardan dönmemek için doğru ışığa gözlerimi kilitledim. Yol hafızamın çok iyi olmadığını söylemem gerekiyor mu? Bence anlamış olmalısınız. Hani bunda anlaşılmayacak bir şey yok yani iki yıldır aynı yolu kullanıyorum hala ezberleyemedim. İşte bu yüzden sabahları Uzay bizim eve geliyordu.

Birkaç adım sonrasında sola dönmem gereken ışığı gördüm ve adımlarımı daha modern apartmanların olduğu bir sokağa çevirdim. Ellerim ceplerimde ayaklarıma baka baka yürürken arada sırada kafamı kaldırıp apartman numaralarına da bakmayı ihmal etmiyordum.

Nihayetinde Uzayların apartmanına geldiğimde Uzay daha yeni apartmandan çıkıyordu ve arkası dönük olduğu için henüz beni fark edememişti. Kısık sesle gülerken merdivenlerden çıktığım gibi arkasını yavaşça döndü ve "Günaydın!" diye cırladım. Beklemediği bir eylem olduğu için yerinde sıçrayıp anahtarını yere düşürmüştü.

Bana hayretle bakıp "Kızım sen kafayı mı yedin! Gizli gizli gelip korkutmak nedir ya! Ayrıca napıyosun sen bu saatte burda. Senin daha yeni hazırlanıyor olman gerekiyordu." diye cümleleri sıralarken kıkırdayıp "Erken kalktım." dedim gururla. Uzay bana uzaylı görmüş edasıyla baktıktan sonra elini alnıma götürdü.

"Hayatta inanmam bana doğruyu söyle, hasta mısın? Bir şey oldu? Kabus mu gördün? Dün gece mahallede sizin evin oralarda bir cinayet olmuş o mu yoksa? Sen asla erken kalkmazsın." dediğinde sertçe yutkundum. Dün geceki olayı nasıl bu kadar çabuk öğrenebilmişti ki?

"C-cinayet mi? Polisleri gördüm ama cinayet olduğunu bilmiyordum. Sen nerden biliyorsun? Gördün mü yoksa?" diye sorduğumda anahtarını yerden eğilip aldı ve cebine koyup önümden ilerlemeye başladı. Bende onu takip ederken bir yandan da sabırsızlıkla vereceği cevabı bekliyordum. Uzay "Ben görmedim be kızım ne yapacağım gecenin üçünde ayakta? Babam sabah erken kalkmıştı uçağa yetişmek için. O sırada arabasını almak için sizin sokağa doğru yürürken görmüş polisi aramış. Bizde öyle öğrendik annemle." dediğinde başımı sallayıp önüme döndüm.

Beraber yürümeye devam ederken Uzay'a döndüm. ''Kim öldürülmüş?'' dediğimde ''Bilmiyorum.'' dedi. Ofladım. Boğazıma bir yumru oturmuştu ve bu yumrunun kısa süre içinde kalkacağını da sanmıyordum. Sessizce iç çektim.Hem Uzay'a hem de diğer arkadaşlarıma bir şey çaktırmamak benim için cidden zor olacaktı çünkü yüzüm duygularımı ele vermese de davranışlarım beni çok çabuk ele veriyordu.

Mesela okula gidince Ece yüzümde makyaj olduğunu fark edecekti. "Ooo makyaj yapmışsın." diyecektir büyük ihtimalle ama bunu her gün yapmaya başlarsam da bu sefer Ece bir şeyler olduğunu anlayacaktı. Çünkü ben üst üste her gün makyaj yapmam. Beni ele veren şeyler aslında hayatımda edindiğim ve var olan bazı huylarımın hiç değişmiyor oluşuydu. Beni tanıyan her insan uykucu olduğumu,acı şeyleri çok sevdiğimi,her gün makyaj yapmadığımı ama makyajı sevdiğimi,kızdığımda asosyalleştiğimi bilirdi. Bunlardan biri bile ters tepince bir sorun olduğu ortaya çıkıyordu zaten.

Uzaya ilk kez bu kadar az konuşmuştuk. Bu sessizliğe dayanamayıp ''Uzay?'' diye seslendim. Uzay bana bakıp ''Efendim?'' dedi. Adımlarını biraz yavaşlattığı için hemen ona yetişip onunla aynı hizada yürümeye başladım. ''Nasılsın? Hiç kouşmadık yol boyunca.'' dedim cilveli cilveli. O da derin bir nefes alıp ''Hiç nolsun her şey aynı. Sen napıyorsun bakalım. Dün annen kızdı mı? Bir de ayağın nasıl oldu?'' diye sorunca hızlı hızlı cevapları sıraladım.

''Valide sultan çok bir şey demedi ya. Sıradan şeyler. Ayağım da daha iyi bu arada. Dün dediğin gibi kas gevşeticiyi sürünce ağrısı azaldı biraz ama hala acıyor.'' dedim. Uzay ''Normal o ama merak etme yakında geçer acısı sen benim dediğim gibi kremi sürmeye devam et yeter.'' dedi. Tamam anlamında başımı salladım.

Uzay... Dünyadaki en şefkatli insan falandır. Ayrıca en iyi arkadaş. Çok iyi bir yol arkadaşı olduğunu da ihmal etmeyelim. Bende sorumluluk sahibiyimdir ama o çok farklı boyutta bir insandır. Onunla beraberseniz asla bir şeyin ters gitme olanağı yoktur. Sizden bir borç aldıysa parayı bulduğu an ilk sizin borcunuzu kapatır. Hastaysanız bakar,düştüyseniz onarır,anlamıyorsaız anlatır... Kısacası melek gibidir Uzay.

Normalde nescafe renginde saçları olsa da yazın güneşin altında çok gezdiği için saçlarının baya büyük bir kısmı açılmıştı. 177 boylarında zayıf bir erkekti,saçlarının alt tonunda bir iki tık daha koyu kahve olan gözleri ve ince dudakları vardı. Zayıf olmasına rağmen yanakları dolgundu ve bu onu çok şirin gösteriyordu. Genellikle ona farklı hava katan numaralı gözlüğüyle dolaşsada bazen lens takıyordu.

Yakışıklı demesemde sevimli ve çekici bir suratı vardı.

Okul'un olduğu caddeye geldiğimizde Uzay ışıklarda durdu. Bende yanında durdum. Yeşil ışığı beklerken saatime baktım. Bugün Pazartesi olduğu için bayrak töreni vardı ve törene 10 dakika kalmıştı.Çok rahat yetişeceğimizi bildiğimden tekrar gözlerimi kırmızı ışığa çevirdim. Işık yeşile döndüğünde Uzayla aynı anda yola attım kendime ve karşıya doğru yürümeye başladım. Esen hafif rüzgarla saçlarım uçuşup yüzüme gelince somurtup saçlarımı önümden çektim.

Karşı kaldırma geçtiğimizde sola döndük ve yürümeye devam ettik. ''İlk dersin ne?'' diyince ''Fizik'' dedi öğürerek." Tarih." dememle daha çok öğürdü.Güldüm. Uzay sözel dersleri ve fiziği hem sevmez,hem de anlayamazdı. Ama onun dışında mükemmel bir sayısalcıydı. Okul başladığından bu yana -yani üç haftadır- neredeyse her pazartesi fizik yüzünden sızlansa da tıp okumak istediği için fiziğe katlanıyordu.

Bense onun aksine fiziğe bayılır biyolojiden nefret ederdim ve onu beceremzdim. İnsan vücuduna,kana ve geri kalan tüm ilginç şeylere ilgim yok tamam mı yani yargılayamayın beni. Ayrıca hoca tam bir yıl boyunca bana AlmiNa dedi. ALMİRA demek ne kadar zor olabilir ki yani?

Okulun ihtişamlı kapısı demeyeceğim normal demir kapısı servis girişi için açıktı. Bizde güvenliklere selam verip içeriye girdik ve tören alanına doğru yürümeye başladık çünkü beş dakika kalmıştı. Uzay ''Mira ben fizikçiyi görmeye hazır değilim.'' dediğinde gülüp ''Abartma Uzay. Ayrıca senin adın bile fizikle ilgili sev biraz fiziği.'' dedim. Uzay ''O farklı konu ben astrofiziği seviyorum. Geri kalan alt başlıkları sevmiyorum.'' dediğinde kıkırdadım yine. Alem çocuksun Uzay...

Tören alanına geldiğimizde tahminimizce sınıfımızın olduğu yerin arkasına geçip beklemeye başladık. Bugün okulda normalden fazla uğultu vardı ve bunu sesten rahatsız olan Uzay benden önce fark etmiş ve yüzünü ekşitmeye başlamıştı. ''Acaba yine kimin dedikodusu dönüyor acaba?'' dedi. Omuzlarımı kaldırıp indirdim.

Bizim okul dedikodu kazanı gibiydi. Daha da kötüsü dedikodu ağı. Her dönemin başında bir dedikodu toplayıcısı vardır ve bu kişiler 9-10-11-12 fark etmez her dedikoduyu bilirdi. Ama bu dedikodu herkese akmaz sadece belirli kişilere ya da ilgili kişilere söylenirdi. Eğer tüm okula yayılmışsa da bilin ki bu ciddi bir dedikodudur. Ve şu anda bulunduğumuz durumdan çok ciddi bir dedikodu gezdiğini anlayabilirdiniz.

Beden hocası ''........ Lisesi Rahat! Bayrak töreni için hazır ol!Dikkat!'' diye bağırınca herkes hazır ola geçip İstiklal Marışını okumaya başladı.

Tören bitince sürü halinde minicik kapıdan geçme çabasında bulunurken bizim dönemin dedikodu toplayıcısı olan Delfin'i salya sümük ağlarken gördüm. Kaşlarımı çatıp Uzay'ı dürttüm ve Delfin'i işaret ettim. ''Noldu acaba ya ben baya meraklan-'' ''GÜNAYDIIIN!'' diye gelen İdil ve Ece'ye gülümseyip bizde günaydın dedik. Onlarda aramıza katılınca Delfin hakkında konuşmaya devam ettik.

Uzay ''Kızlar Delfin niye ağlıyor biliyor musunuz?'' diyince Ece ''Oha bilmiyor musunuz. Olay hatta sizin mahallede olmuş nasıl bilmezsiniz?'' dediğinde seslice yutkunup Ece'ye baktım. Nolur o olmasın, nolur...

Ece ağzını açtı ve bana küfür gibi çarpan o sözleri söyledi. ''Dün gece yarısında sizin mahallede Delfin'in sevgilisini silahla ateş edip öldürmüşler!'' dediğinde bir anda midem kasılmaya başladı ve boğazımdaki yumru yerini ekşi bir tada bırakmaya başladı. İdil ''Mira sen iyi misin yüzün soldu bir anda?'' dedi. Ama ben onu umursamadan gözlerimi bahçedeki en yakın çöpü bulmaya odakladım. Hedefimi ulaşınca da Uzayla İdil'in arasından onlara çarparak geçtim ve çöpe doğru koşmaya başladım.

Çöpe geldiğim gibi midemdekileri boşaltmaya başladım. Kusmanın boğazımda yarattığı acıyla birlikte gelen dünkü anıların etkisiyle bir yandan da sessizce ağlıyordum. Bilmediğim bir adamın ölmesi yükü bana yeterince ağır gelirken bir de bilmediğimi sandığım ama aslında bir zamanlar okul arkadaşım olan Orhun'un ölmüş olması benim için bulunduğum durumu daha sancılı hale getiriyordu.

Ece,İdil ve Uzay endişeli bir şekilde yanıma geldiklerinde son kez safra kusup yere oturdum. Ece bana çantasından çıkardığı peçeteyi uzatırken ruhsuzca peçeteyi alıp ağzımı sildim. Uzay ''İyi misin Almira bir cevap ver!'' diyip omuzlarımdan salladı beni. ''İyiyim,sanırım sabah biraz fazla yedim.'' dedim. Uzay kalkmama yardım ederken Ece ve İdil de eşyalarımı almıştı ve bahçede bizde Delfinlerin arkasından yürümeye başlamıştık.

Önde sevgilisi öldüğü için üzgün olan Delfin, arkada onun ölümünün her saniyesini izlediği için tek kelime bile edemeyen bunun yerine kusan ben...

Hayat neler gösteriyor bizlere böyle?


BEN GLEDİİİİM! Biliyorum bana ana bacı sövüyorsunuz çünkü geçen cuma bölüm yayınlamadım. Sebebini hemen açıklıyorum,4n1k'ya saplantılılık yaptığımdan dolayı yazmayı unuttum. Bu hafta da sözlülerim vardı anca bitirdim. Ama haftaya yayınlayacağım bölümü şimdiden yazmaya başlayacağım ki sıkışmayayım. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Hikaye hakkındaki tahminlerinizi ve karakterler hakkındaki yorumlarınzı yazmayı unutmayın. Ayrıca hikayeyi de oylayın lütfen. Oku geç olmaz öyle. Üzülürüm yani.

Hepinizi çooooook seviyorum şekerparelerim. İyi haftasonları

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

110K 7.9K 62
Sessizlik. Yalnız kalmak istediğimi söylemiştim sadece ona. Sadece sessiz olmasını! Neden dediğimde susmadın? Şimdi yoksun. Bu senin tercihindi!
123K 4K 20
Genç çocuk yatağında masum bir şekilde uyurken her gece evin altındaki tünelden gelip onu dikizleyip tüm hayatına sahip olacak olan takıntılı adamdan...
66.9K 270 2
Kitap düzenlemeye girmiştir anlam hatları olabilir düzenleme bitene kadar başlamamız önerilir "Ada abla biraz gezelim mi Babam sen ben üçümüz " dedi...
292K 9.9K 34
Bora'nın üzerime gelen adımlarıyla birkaç adım daha ondan uzaklaşmak istesem de yatağa çarpan bedenimle durmak zorunda kaldım. Gözlerimin derinine ba...