HASTALIK ♤ ÜÇ AŞK

By Sldakser

896K 17.8K 11.3K

Bu bir aşk hikâyesi, hastalıklar ise imtihan! Kısmet diye bir şey var ki iki cihan birbirine çarpsa ondan öte... More

HASTALIK
ÜÇ AŞK
NİSAN
SAVAŞ
ECE
HAKAN
ASYA
Cenk
Umudun gölgesi
Gitme
Biz gibi

Benim Olan

26.6K 1.4K 1K
By Sldakser

HASTALIK

SAVAŞ – NİSAN


"Anne, bu çok güzel..."

Kızıma gülümseyerek evet, demiştim. Yalnızca o değil her şey çok güzeldi. Bu evde her ne varsa hepsi birbirinden güzeldi. Bu evi görür görmez zaten vurulmuştum. Dıştan her ne kadar muhteşem de içi de en az dışı kadar güzeldi. Öyle maddiyata değer veren biri değildim ama onun zenginliği beni bir şekilde mutlu ediyordu. O ne kadar zenginse oğlumun da yaşama ihtimali bir o kadar yüksekti.

Oğlum.

Canım oğlum.

Yiğidime göz ucuyla baktığımda Savaş'ın hediyelerinden biri olan trenle oynadığını görmüştüm. Savaş onlara o kadar çok hediye almıştı ki hangisiyle oynayacaklarını onlar bile şaşırıyordu. Onları böylesine mutlu görmek beni daha da muştu ediyordu. Umarım her zaman böyle oynamaya devam ederlerdi. Her zaman birlikte yan yana...

"Nisan Hanım bir arzunuz var mı?" Hizmetliye gülümseyerek hayır, demiştim. Tek bir dileğim vardı o da bebeğimin iyileşmesiydi. "Anne ben acıktım." Yiğit başını kaldırıp bana baktığında dudağını büzmüştü. Burada üç gündür kalıyorduk ve Yiğit'in geldiği günden itibaren iştahı fazlasıyla açıktı. Onu böyle görmek gerçekten güzeldi.

"Az önce Savaş Bey aradı. İşlerinin uzayabileceğini isterseniz sizin önden yemenizi söyledi." Savaş üç gündür neredeyse her an bizimleydi. Yalnızca bu sabah işinin çıktığını ve çok acil olduğunu söyleyerek gitmek zorunda kalmıştı. Bu kadar geç kaldığına göre bir hayli önemli olmalıydı.

"Harika olur, çocukların çorbası hazır mı? İlk önce onların karınlarını doyurmamız lazım." Hizmetli hemen hazır edeceğini söyleyerek gitmişti. Elinde çorbalarla geldiğinde benden izin isteyerek çocuklardan birine yaklaşmıştı ki içimden Yiğit olmaz dedim.

"Sen Maya ile ilgilen ben Yiğit'e yemeğini yediririm. Yiğit yabancılara çok alışık değildir. Kızım kadar tez canlı olmadığı için uyum sağlamak zor olabilir. Hizmetli hiç üzerinde durmadan Maya'ya sevecen bir şekilde yaklaşmıştı. İkimizde aynı anda çocukların karnını doyurmaya çalışmış daha sonra da kirlenen kıyafetlerini değiştirmiştik. Ben değiştirirken bana yalnızca yardımcı olsa da bu bile üstümden bazı yüklerin kalkmasına neden oluyordu. İnsanın tek başına iki çocuğa birden bakması gerçekten çok zordu.

Çocuklar oyunlardan yorgun düşene kadar ellerindeki oyuncakları bırakmamışlardı. Maya olduğu yere kıvrılırken Yiğit elindeki arabasıyla uyku savaşı veriyordu. Arada gözleri kapanıp giderken her an uykuya yenik düşebilirdi. Uyku mu o mu kazanacak diye düşünürken sonunda dayanmayarak kucağıma aldım. Her ikisini de yatağa yatırdığımda düşmemeleri için kenarlarına yastık dizmeyi ihmal etmemiştim. Savaş her ne kadar çocuklar için yatak almak istese de buna kesin şekilde karşı çıkmıştım. Bugün yarın sonuç belli olacaktı. Sonuçlar çıkmadan bizim için daha fazla bir şeyler yapsın istemiyordum.

Uzun uzadıya çocuklara baktıktan sonra kapıyı çekip odadan çıktım. Her defasında bu koridordan geçerken sanki ilk defa geçiyormuşçasına etrafıma bakıyordum. Galiba buraya sandığımdan daha fazla garipsemiştim. Savaş, otuzlu yaşlarında olsa da henüz gençti. Bunca malın mülkün içinde tek başına yaşıyor olması normal miydi? Karanlık bir tarafı olduğunu zannetmesem de tek başına yaşayan bir adam için bunca gösteriş fazlaydı.

Sonuç olarak karanlık işler adamı bile olsa zerre umurumda olmazdı. Ben yalnızca Yiğit'in yaşam kalım savaşında onun katkısına bakardım. Biliyordum ki o olmadan bir hiçtim. Savaş olmadan oğlumu tedavi ettiremezdim. Bu yüzden babası olsun ya da olmasın bize yardım etmesi için gerekirse ona yalvarırdım.

"İyi misin?"

Sesin sahibine baktığımda elimi kalbimin üstüne koymuştum. Uzun zamandır düşünüyordum. Kaç dakikadır bu ahmak tabloya bakıyordum bilmiyorum ama bu tabloda da beni içine çeken bir şeyler bulmuş gibiydim.

"Hakan'ın hediyelerinden birisi... Böyle şeylere önem verir. Bana göre fazla anlamsız şeyler. Birer nesneden ibaretler."

"Hakan? Sürekli ondan bahsediyorsun. Arkadaşın olduğunu biliyorum ama aranızda kan bağı var mı? Arkadaşlıktan öte?" Tekrardan tabloya döndüğümde o da omzumun üstünden bakmaya devam etmişti.

"Bahsini ettiğim gibi çok uzun yıllardır birbirimizi tanıyoruz. Hayatıma dair her ne varsa hepsini Hakan'a ve ailesine borçluyum. Bugün de bu yüzden yanınızdan ayrılmak zorunda kaldım. Normalde asla çocuklardan ayrılmazdım ama Hakan söz konusu olunca daha fazla duramadım."

"Bir sorun mu var?" Merak ederek tamamen ona dönmüştüm. Savaş üstü başı dağınık şekilde kaos ortamından çıkıp gelmiş gibi görünüyordu. "Hayır, hayır. Sorun yok. Yalnızca nezle oldu. Birkaç güne kalmaz kendini toplar. O istirahat ederken işlerin tüm sorumluluğu bana kaldı o kadar..."

"Siz ortak mısınız?"

"Evet, hem arkadaş hem de ortak, en çokta kardeş. Eğer Hakan'a dair soruların bittiyse çocukları sorabilir miyim?"

"Çocuklar seni bekleyerek uyuyup kaldılar diyebilirim. Yiğit de sana alışmış olmalı ki adını sayıklayıp durdu."

"Ben gidip..." Gideceği sırada kolundan tutmuştum. Kolunu tutan elim küçücük kalırken bana fazla kaslı gelmişti. Savaş durup elime baktığında hemen ellerimi çekerek arkama götürdüm.

"Henüz yeni uyudular, şimdi yanlarına gidersen seni fark edip uyanabilirler. Eğer sabaha kadar huysuz hallerini çekmek istemiyorsan bırak tam uykuya dalsınlar. Sonra yanlarına gidersin."

"Sen öyle diyorsan öyle olsun." Durup bana bakmaya devam ederken asıl huysuzlanan ben olmuştum. "Aç mısın? Eğer yemek yemediysen birlikte bir şeyler yiyebiliriz."

Sen bu saate kadar yemedin mi?"

"İştahım fazla yoktu, eğer toksan sorun değil. Ben tek başıma da..." Derken açım, diyerek sözümü kesti. "Sen söyle yemeği hazır etsin, bende o sırada üstümü değiştirir gelirim." Tamam, dediğimde başını olumlu anlamda sallayıp topuklarının üstünde dönerek ilerlemişti. O gözden kaybolurken bende mutfağa geçtim.

Hizmetli yemeği hazırlarken bende yorgun şekilde oturarak yeniden düşüncelere dalmıştım. Beden yorgunluğu zamanla geçiyordu da zihin yorgunluğu kolay kolay geçmiyordu.

Karşıma birinin oturduğunu karaltısından fark ettiğimde gözümdeki perde aralanmıştı. Savaş yüzüme baktığında gülümseyerek yemeklere bakmıştım. "Çocuklar bir şeyler yedi mi?" Başımı olumlu anlamda sallarken henüz yemeğe başlamamıştı. O harekete geçmeyince bende ağzıma tek bir lokma atasın gelmiyordu.

"İkizlerin düne kadar mamadan başka hiçbir şey yemediğini düşünüyordum. Hatta hala anne sütüyle beslendiklerini bile düşünmüştüm."

Onlar ikiz değildi. Üçüzlerdi. Ona söylemek istesem de kendime saklamayı tercih ediyordum. Şimdi ona üçlere mucizevî şekilde hamile kaldım desem önce çok şaşıracak sonra da derin bir acı çekecekti. Eğer çocuklarla arasında kan bağı yoksa bu defa tek bir bebeğin değil üç bebeğin acısını birden yaşayacaktı. Şimdilik vefat eden bebeğimden bahsetmem doğru değildi.

"Derinlere daldın çok mu yorgunsun. İstersen dadı..."

"Hayır, hayır. Biraz yoruldum diye hemen dadı ayarlamaya çalışman doğru değil. Henüz hiçbir şey beli değilken bu doğru da sayılmaz."

"Yarın... Yarın belli olduğunda çocuklar hakkında eşit söz hakkı istiyorum Nisan, her ne yapılacaksa birlikte karar vereceğiz."

Sen Yiğit'in hastalığını öğrendiğinde zaten kendin dadıların eline oğlunu vermek istemeyeceksin Savaş. Bu yüzden tartışmak bende istemiyordum. Yalnızca bir gün de daha omuzlarımdaki bu yükle yaşayacak daha sonra birazını da olsun ona yükleyecektim. Belki hafiflemeyecektim ama bir şekilde biriyle paylaşmış olacaktım.

"Maya ve Yiğit göründüklerinden daha yaramaz çocuklardır, özellikle birkaç ay öncesine kadar dur durak bilmediler. Zaten benimde altı aydan sonra sütüm kesildi. Sürekli hazır gıdayla beslenmeleri benimde hoşuma gitmese de elimden başka bir şey gelmedi. Ve çocuklar üç yaşında onlara bebek muamelesi yapmamalısın."

"Benim gözümde hep bebek kalabilirler..." Bende böyle düşünürken onu garipsemem doğru sayılmazdı. Güçte olsa yemeğe başladıktan sonra elimizde kahvelerle birlikte bahçeye çıktık. Bahçe de uzun uzadıya çocukların gelişim dönemlerini anlatmıştım. İlk defa baba dediklerinde ne kadar üzülüp ağladığımı bile ona açıkça söylemiştim.

Savaş ise o anı kaçırdığını söyleyerek uzaklara dalmıştı. Sonra bana çocukluğunu anlattığında ailesini onunda kaybetmesine üzülmüştüm. İkimizin de çocuklardan başka kimsemiz yoktu. Eğer Yiğit benden giderse yalnızca kızım ve ben kalacaktı. İşte o anı düşünmek dahi istemiyordum.

"Üşüdün galiba istersen içeriye geçelim."

Titremem üşümekten değil, kaybetme korkusundandı. Yine de korkularımı dile getirmektense üşüdüğümü düşünmesine izin vererek onu onaylamıştım. Savaş işe beraber içeriye girdiğimizde doğruca benim odaya geçtik. Savaş uyandırma korkusuna uzaktan çocukları seyretmişti. Ben gözlerinin içine bakmasam saatlerce öylece kalıp onları izleyebilirdi ama gerçekten çok yorgundum. Zaten o da gidince hemen uykuya dalmıştım.

Derin, huzur dolu bir uyku...

Ve bir anda dünyam sarsılmaya başlamıştı.

Hayır, sarsılan bendim. Birisi beni kollarımdan tutup sarsarken korkuyla yatağımda doğrulmuştum ki yatağın kenarına oturup beni zorla uyandıran kişi Savaş'tan başka biri değildi.

"Benim. Benim Nisan. Beni duyabiliyor musun? Maya ve Yiğit benim. Çocuklar benim kanımdan benim canımdan beni duyuyor musun? Çocuklar benim!"

"Savaş ben..."

"Teşekkür ederim. Sana milyonlarca kez teşekkür ederim. Bana nasıl bir hediye verdiğini tahmin dahi edemezsin." Ben henüz daha ne olduğunu anlamadan Savaş dudaklarıma yapıştığında ellerim havada şokla titremiştim. Savaş beni öperken çocuklar bir feryat koparım ağlamaya başlamışlardı

Savaş ansızın geri çekildiğinde ben hala robot gibi duruyordum. Savaş benden ellerini çekip havaya kaldırsa da önce üzülmüş gibi olmuş sonra da gözleri yeniden parlamıştı. Sanki yeniden hayata dönmüş gibiydi.

"Benim... Benim.."




Hem fiziken hem de bedenen yorgun olduğum için her gün bölüm atamasam da kısa bile olsa arada bölüm atma taraftarıyım. Bu yüzden kısalığında  yakınmadan diğer bölümün kimden gelmesini istediğinizi yazar mısınız?

İnstagram hesabım: Seldamkeser



Continue Reading

You'll Also Like

118K 11.6K 69
Yankı, kendisine kin dolu bakışlarla bakan arkadaşına ve bir de yerde kanlar içinde yatan küçük kıza baktı. Yere düşen arkadaşının bastonunu uzanıp a...
3.1M 121K 33
Sayıner Ailesi #1# Beş kardeşin aşklarının ele alındığı hikâyede, kimi zaman tutkuyu, kimi zaman saflığı, kimi zaman da komediyi yaşayacaksınız. İsta...
74.6K 3.2K 23
Teğmen Asya Öztürk'ün aylardır peşinde olduğu terörist sonunda kendi kendini mahv edecek bilgileri Asya'nın eline verir . Fakat işler Asyanın istediy...
8M 373K 65
"İkimizde biliyoruz ki, er ya da geç benimle evleneceksin. Ve bu zorunluluktan olmayacak!" "Başlangıç: 12 HAZİRAN 2016 Bitiş: 18 EKİM 2019" ...