☄️☄️hard feelings ||baekyeol|...

By Hanravel

22.4K 1.9K 916

"Seni seviyorum.Tüm varlığımla,az sonra kıyamet kopacak olsa da seviyorum.Her bakışında her dokunuşunda titri... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-14-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
//final//

-15-

783 71 18
By Hanravel

Solgun bembeyaz teni,morarmaya yakın renksiz kuru dudakları,sağ yanağındaki yedi dikişli yara izi,vücudunun her yerindeki kocaman yara izleri,kırık kırpık kirpikleri,çoktan dökülmüş saçları ile ceset gibi soğuk halde yatan Chanyeol'un görüntüsü bu gece bana eziyet ediyor,bedenimi ayaklarımın ucundaki balkon demirlerinden atmış gibi bir hisse sürüklüyordu.Onu defalarca böyle görmüştüm halbuki,kabul etmek istemesem bile durumun bu olacağını her zaman biliyordum ve en acı yanı da bunu asla kabullenememiş olmamdı.İyileşeceğine her zaman inanmıştım.Tedavisinin iyiye gittiğini defalarca hayal etmiştim,kemoterapinin ve ilaç tedavisinin iyiye gittiğini defalarca gözümün önüne getirmiştim.Hayallerimde defalarca ona yer vermiştim.Hastaneden çıkmak için gün sayacağımız günleri,saçları kafasında diken diken uzamaya başladığı o günü,hiçbir ilaç içmek zorunda kalmayacağı o günleri,
tekrar denize gideceğimiz o günleri defalarca hayal etmiştim.Çünkü umut etmek peşinden hayalleri getirir.

Fakat ben hikayeme başlayıp o hastaneye geldiğim üç ay önceki o gün kendimi öyle bir kapamıştım ki tüm olumsuz şeylere öyle inanmıştım ki her şeyin iyiye gideceğine düzeleceğine şimdi inandığım ne varsa tuğla tuğla kafama geçiyordu.Umut etmek benim gibi aykırı,sevilmeyen,tuhaf ve çoğunun da ucube diyebileceği bir kişi için çok fazlaydı.Hele de benim için sevmek,sevilmek bir ayıp,bir günah olarak görülürken...Ne kadar aptalmışım benim de bir gün sevdiğim insanla mutlu olabileceğime inanırken...O kadar uyarmalarına rağmen de dinlememişim kimseyi...Resmen haketmişim yaşadığım her şeyi...İşte bunu bilmek de bu gece biraz acıtıyor,gece bitmeyecekmiş gibi hem de ama biliyorum ki sabah olacak.Dünya beni dışladığı o kusursuz döngüye devam edecek ve ben sabahı bu balkonumdan bir kolum, iki kaburgam kırık,vücudumun her yerinde morluklarla ve yaralarla izleyeceğim.Sadece içim değil paramparça olan,bedenim de alıyor payını bu devasa çirkin düzenin çarkından.

Aşk,bu çirkin devasa düzende insanın kemiklerini parçalıyor,gözünü morartıyor,insanı öldürüyor,bolca hayalini ve kalbini kırıyor yine de terkedip gitmiyor.Öylece oturuveriyor kırık kemiklerinin üzerine,bir çaresizliği ve kabullenivermişliği,merhem ediyor yaralarına.İnsana "olsun"dedirtiyor. Yüreğine,içine,aklına kabul ettiriyor zorla.Bunlar oldu ama diyorsun bir sürü teselli buluyorsun kendi kendine.Kabul ediyorsun.

O senden kilometrelerce uzağa gidiyor ve paramparça olduğun halde sesin çıkmıyor,kabulleniyorsun. Çocukluğumdan beri olan isyanlarım,kendimi savunuşlarım o kadar gereksiz boş geliyor ki neden diyorum kendime.Neden yirmi sekiz yıldır kabul ettirmeye çalışıyorsun kendini.Yirmi sekiz yıl yetmedi mi dünyayı anlaman,altı milyar insanı barındıran toplumda sana yer olmadığını anlaman için,kendini yaralayıp durman,seni batırdıkları o çamura çırpındıkça daha çok batman hiçbiri getirmedi mi aklını başına?Gidenler kalanlardan bir parça çalar giderlermiş,Chanyeol da benden beni almış da götürmüş,değil yirmi sekiz yıl bir asır geçse bile gelemem yine kendime.

"Yalan söyledin.Niye o adamın yaptırdığını söylemedin polislere?Haksız yere dayak yedin ve belki seni bulamasaydım dayak yemeye devam edecektin ve sen polislere hiçbir şey demedin."Kris balkonumdaki hasır tek kişilik koltuğa ince bir battaniyeyle oturmuş ve elinde bir bitki çayıyla benimle beraber oturuyor ve susuyordu.Kafasından geçenleri az çok biliyordum,ne hissettiğini de biliyordum.Ve onun da benim kadar yorgun olduğunu biliyordum.Karşısında başka bir adam için kemiklerim kırılmış halde uzanmamın onu rahatsız ettiğini biliyorum.Başka biri için karakterimden ödünler ve tavizler vermemi de istemiyordur muhtemelen.Bunlar önümde serili duran gerçekler fakat onun ne hissettiğini düşünemeyecek kadar yorgunum bu gece.Bu yüzden bu soruyu cevaplayamıyorum.Bir insan için gururumu,oluşturduğum karakterimi,benliğimi ayaklar altına almamın ne kadar iğrenç olduğunu bildiğim halde engel olamıyorum.Kris'in haklı olduğunu biliyorum.Davadan ya da daha uzun bir mahkeme sürecinden kaçınmadan beni iki adamıyla birlikte Kris bulana kadar döven Chanyeol'un babası Park Sungjin'i dava etmem gerekir.Ama yapamıyorum.Yüreğimde Chanyeol'a karşı olan sevgi ciğerlerime batan acıyı hafifletiyor,alçının içindeki koluma merhem oluyor.Anlatamam ki Kris'e bunu.Halbuki beni biraz da olsa anlayabileceğine inandığım insanlardan biri Kris.

Kafamı balkonumdan görünen minik ışıklardan Kris'e çeviriyorum.Yarı açık bilincimle beni sokak arasında bulup hastaneye geri getirdiği beş dakikalık o zaman dilimini hatırlamaya çalışıyorum.Öleceğimi zannediyor ve yüzündeki paniğe an be an şahit oluyorum.Omzuna tutunduğum ve yürümeye çalıştığım o beş dakikada nasıl zangır zangır titrediğini hatırlıyorum.Uzun sayılabilecek bir an koyu kahve gözlerine bakıyorum.Yorgun gözüküyor.Benim yüzümden olan bu gönül yorgunluğunu bilmek kötü hissettiriyor yine de.Bu yüzden yıllardır yaptığımı yapıp kaçırıyorum kendimi ondan dönüyorum önüme.Gece bitmez gibi geliyor biteceğini bildiğim halde.

Önümdeki günleri görmek benim için hiç zor olmuyor.Kolay atlatmak istiyorum ama bunun olmayacağını biliyorum.Evdeki bal kavanozunu,Milena'ya mektuplar'ı ve geçen gün aldığımız tuvalleri,boyaları falan hep atmam gerekiyor,yollamam gerekiyor ama bunları yapmanın ne kadar acı vereceğini biliyorum.Sonra telefonunu silmem gerekecek,bir sürü mesajı,aramaları silmem gerekecek.Lay ile de uzun bir süre görüşmemem gerekiyor,çünkü en ufak haber için ayaklarına kapanmak kendimi daha da aşağıya düşürmekten başka bir şeye yaramayacak.

Onun beni bıraktığını varsayarak devam etmem gerekecek,onun zerre kadar suçu olmadığını bildiğim halde onu suçlamam gerekiyor,yoksa peşinden İsveç'e gidip göremeyecek olduğum halde hastanenin kapısında perişan bir halde beklemem hiçbir işe yaramayacak.Ailesi iyileşse de iyileşmese de onu bana bir daha göstermeyecek,benim hakkımda bir sürü şeyler söyleyecekler.Bıraktığımı söyleyecekler.Tutarken ellerimin parçaladığını değil bıraktığımı söyleyecekler.Onun bana ulaşmasını engelleyecekler ve ben sanıldığı kadar büyük bir kahraman olamadığım için yirmi sekiz yıllık hayatımda "doğru" olduğuna inandığım tek kişiyi de böyle kaybedeceğim.Benim imkansızın eteğinden çekmeye çalıştığım masalım da böyle son bulacak.Yüreğim parça parça sökülecek yerinden ama biliyorum ki bir sabah uyandığımda bu kadar acıtmayacak.Ballı çörek yediğimde mesela aklıma geldiğinde tebessüm edip geçeceğim,denize pek uğramayacağım belki ama deniz gördüğümde sadece suyun sıcaklığını düşüneceğim.Ama bunun için çok çok ama çok fazla zaman geçmesi gerekecek.Zira bu üç aylık bir yara değil,bu yirmi sekiz yıllık bir açık ameliyat.Kapanmayacak kolay kolay.

"İstediğin bir şey var mı?"diye soruyor Kris ayağa kalkarak bana bakarken.Battaniyesi hala sırtında dururken.Kafamı olumsuz anlamda sallıyorum.İyi geceler diyor ve gidiyor.Az önce bana o soruyu sorarken topladığı cesaret tamamen yok olmuş bir halde.Bilmiyorum, belki de üstüme geldiğini düşündüğü için kötü hissediyor.

O gece Kris de gidince sessiz sessiz ağlıyorum balkonumda.Minik minik ışıklara bakıp defalarca özür diliyorum fısıldayarak Chanyeol'dan.Hissetmesini istiyorum. Hissedip duymasını istiyorum.Sabah güneş ışığı gözlerimi acıtırken de uyuyakalıyorum kanepede.

Sonraki günlerse beklediğim gibi geçiyor.Annem ve babam hem boğulmamı hem de dayak yediğimi duyarak Çin'den ilk uçakla geliyorlar.Bu kısımda bunu annemlere duyurduğu için Taeyon'u azarlamaya başlamam ve bu azarlamanın sonuna bile varmadan Taeyon daha hiçbir şey diyemeden hönküre hönküre ağlamaya başladığımı söylemek çok utanç verici olurdu.Ama aynı bu şekilde bu kadar utanç verici halde gerçekleşti. Annem,babam ve arkadaşlarım birbiri üzerinden gaza gelerek Park ailesine dava açmaya defalarca karar verdi ve defalarca vazgeçirdim onları.Babam başımda bulmaca çözdü annem de ne kadar şifalı olacağını düşündüğü şey varsa yemem için beni zorladı.

Kimse Chanyeol'un konusunu açmadı ama sadece bir kere ben tam mutfağa girmek üzereyken Taeyon kahve yapıyordu ve anneme Chanyeol'dan bahsettiğini duydum.Annem hatırlıyordu.Onu annemle tanıştırdığım günü düşündüm.Annem muhtemelen o zaman bunu anlamamıştı.Aslında ben bile hala anlayamazken kimseye bunu anlatacak halim kalmamıştı.Bu yüzden daha fazla dinlemek yerine içeri girip kahve istedim.Hiçbir şey yokmuş,kendi benliğini çiğneyen ben değilmişim gibi sade bir kahve istedim.

Bir haftada annemin özenli bakımıyla
iyi olduğumu,toparlandığımı söylemek isterdim ama öyle olmadı.Yaralarım kapandı fakat üzerimde bitmek bilmeyen bir halsizlik ve yorgunluk oluştu.Sebepsiz ağrılarım,durduk yere nefesimin kesildiği zamanlar giderek arttı.Bu da beni Kore'de bağlayan hiçbir şey kalmadığından ötürü annemlerin beni tekrar götürmek istemesiyle sonuçlandı.Bir şey diyemedim. Haklılardı.Kalsam bile hiçbir şey değişmeyecekti.Chanyeol çok zor bir ihtimalle iyileşirse bile beni aramak için geri gelmezdi.Aramızdaki sevgiye ben güveniyordum ama o güvenmiyordu.Annesi ya da babası onu bıraktığımı söylerse onlara inanırdı.Bu da ayrı canımı yakıyordu.
Bir hafta içinde sırf böyle düşünmemesi için kaç defa İsveç'e gitmeye niyetlendim ve kaç defa ailem tarafından geri çevrildim bilmiyorum.Hem annem hem babam yavaş yavaş akıl sağlığımı yitirdiğime inanmaya başladılar.Sebepsiz ağrılarımın,bazenleri durduk yere bağırmam,bazenleri de ceketimi alıp saatlerce yürüyüşe çıkmam ve ağlayarak uyandığım kabuslarım onları korkutuyordu.Bu yüzden görmek istediğim en son insanlardan biri Lay geldi.

Ben hala salonda halsiz halsiz yatarken konuşmaya başladık.Chanyeol ile ilgili bir şey sormayayım diye dilimi ıssırıyorum.Halbuki benim bu hasta halimin sebebinin Chanyeol olduğunu en başından beri biliyor.Yine de tek kelime edemedim onun hakkında.

"Böyle gitmeyeceğini biliyorsun Baekhyun.Devam etmen lazım.Bu yaşadığın şeylerin hepsinin psikolojik olduğunu biliyorsun.Çok iyi biliyorsun.Yine de çabalamıyorsun. Her şeyin kötüye gittiğinin farkındayım ama çabalaman lazım.Kendin için,ailen için,arkadaşların için...Hiçbir amacı olmayan bir sürü insan gördüm,sen de gördün Baekhyun.Chanyeol da bu durumdaydı ve sen onu çekip kurtardın bu boşluktan.Şimdi kendini de bu boşluktan kurtarman gerekiyor.Anladın değil mi ?"Lay diyeceğini dedi ve önündeki bitki çayına uzandığında dediklerinin çok haklı olduğunu anlıyordum. Kabullenmek istemesem bile bunların psikolojik olduğunu ve eğer kendimi toparlarsam kırıklarım da dahil çok kısa bir sürede toparlayacağımı biliyordum.Devam etmem gerekiyordu.

Lay ile olan konuşmamızdan sonra kendimi biraz daha zorladım ve kısa süre bir sonra toparladım.Devam etmem gerekiyordu.Chanyeol'dan önce nasıl bir hayatım varsa sonra da bir hayatım olmalıydı.Bu yüzden önce ne yapmak istediğime karar verdim.Çiftliğe yerleşme ve hayatımı orada yaşama fikri çok cazip gelse de yalnız kalmamın bana iyi gelmeyeceğini biliyordum.Bu yüzden Kore'de kalmaya karar verdim.Ve uzun zamandır bakmayı,araştırmayı reddettiğim halde Park ailesi ve benim hakkımda bir haber var mı diye baktım.Hastaneye girişlerim,çıkışlarım,Chanyeol ile deniz kenarına gittiğimiz gün de dahil hepsi fotoğraflı bir halde internette geziyordu.Çok samimi ya da yakın bir poz bulamadıkları için genelinde çok yakın arkadaş olduğumuzu yazmışlar ve tahmin ettiklerinin aksine zengin bir fabrikatörün varisi olmadığım için şaşkınlardı.Öte yandan aşk dedikoduları da vardı fakat bu haberler Chanyeol'un ilk defa görebildiğim eski sevgilisiyle olan fotoğraflarıyla yalanlanmıştı.

Bembeyaz tenli,kırmızı kıvırcık saçları olan bir kuzey kadınıydı.Adı da Rena'ydı.Rena White.İnternette araştırsam mutlaka onun hakkında bir şeyler bulurdum ama yapmadım.Kendimi durdurdum ve sadece ismi ve yüzü dışında bir şeyi bilmeyi reddettim.Sonra Bayan Minji'yi aradım ve durumumu anlattım.Hastaneden istifa etmek zorunda kaldığımı ve bana başka bir iş bulup bulamayacağını araştırmasını istedim.

Bakacağını ama biraz vakit alacağını söyledi.Ben de sorun olmadığını söyledim.İnternetten ilanlara bakmaya devam ettim.Birkaç yere özgeçmişimi yolladım ve beklemeye başladım.

Ben hala hasta haldeyken Taeyon bir firmada dekoratörlük işi bulmuştu ve çoktan çalışmaya başlamıştı.Ben tamamen iyileşene kadar benimle kaldı ama sonra tamamen Kris'in evine yerleşti.Ve ben küçücük evimde yine yalnız kaldım.İş bulana kadar günlerimi geçirmek için bir sürü kitap alıyor ve okuyup duruyordum.Bazen geceleri yürüyüşe çıkıyordum.Bazı günler Taeyon ve Kris işten gelince bana geliyorlardı ve biraz içip sohbet ediyorduk.Hayatım az çok normale dönmüş gibiydi.Krisle aramız iyi sayılabilirdi.Chanyeol gitmişti ve ben de depresyonlu o berbat dönemi atlattığım için bana yakın olmaktan çekinmiyordu.Aslında ikimiz arasındaki yakınlık tabiri benimle rahatça sohbet edebilmesi ve yanımda sarhoş olabilmesi kadardı.Daha ilerisi yoktu.Ama onun daha ilerisi olacağına dair ümitleri olduğunu biliyordum.Fakat ben onu hiçbir zaman bir arkadaştan öte görmemiştim.

Bu yüzden beni içkinin verdiği cesaretle öpmeye kalkışmasıyla onu itmem ve bana kırgın bir halde gidişinden sonra aramıza bir soğukluk girdi.İşte o gecenin sabahı bir telefon aldım.

Bayan Minji'nin ismini ekranda görünce biraz heyecanlanarak ve umutlanarak açtım aramayı.Ve istediğim gibi hatta daha iyisi oldu.Hakkımda çıkan dedikoduları düşünürsek insanların beni işe almaması çok normaldi ama öyle olmamıştı.Buraya gelirken başvurmak için diploma puanım bile yetmeyen bir araştırma hastanesi vardı.Nasıl olsa olmaz diye başvurmamıştım bile ama şuan o hastane beni kabul etmişti.Bayan Minji'ye teşekkür amaçlı bir çiçek yollamaya karar verdim ve aramayı kapattım.Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar mutluydum ve bu yüzden kendim için güzel bir kahvaltı hazırladım,daha sonra da alışverişe çıktım.Bir markete girip ihtiyacım olan her şeyi alıyordum ki marketin içine kocaman bembeyaz bir köpek girdi.Herkes ürkerek geri çekilirken market kasiyeri ne yapacağını bilmez halde bakınıyordu.Hayvan uzun zamandır aç olduğu için olmalı etrafa saldırmaya başlamışken biraz ilerideki buzdolabına ilerledim ve bir paket salamı elime aldım ve cips paketlerini karıştıran köpeğe yolladım.Köpek ambalajı zorlukla yırtıp yerken herkes bana bakıyordu.

"Merak etmeyin,parasını öderim."dedim market kasiyeri bana hayretle bakarken.Kimse yemeğini yiyen hayvana yaklaşamazken neden yaptım bilmiyorum ama beni parçalayacak bile olsa hayvanın yanına yavaş adımlarla ilerledim.Kafasını kaldırdı ve farklı renkteki gözleri beni şaşırtıp hayran bırakırken gülümsedim ve güven vermeye çalıştım.Çok tuhaf gelecek belki ama ben o köpeğin gözlerine bakınca yüreğim birden burkuluverdi.Acımadan ya da merhametten öte bir şeyler hissetim.Çok tuhaftı bu yüzden yanın çömdüm ve elimi uzatıp beyaz kirli tüylerinin olduğu sırtına dokundum.Bir tepki vermeyince yavaşça sırtını sıvazladım ve hayvan yemeğini bırakıp bana döndü.Onu sevmeye devam ettim.Salamın daha yarısına gelmişken dışarı çıkması gerektiğinden önündeki yemeğini biraz korkarak aldım ve dışarıya yürümeye başladım.Peşimden gelerek çıktı.Elimdeki salamı yemeye çalışırken önüne attım ve yemeye başladı.İçeri girip aldıklarımın parasını ödeyip çıktım.Kasiyer bana kendi hataları olduğunu söyleyerek özür diledi ve salamın parasını ısrar etsem de almadı.Dışarı çıktım ve bu sefer de poşetlerimi aramaya başladı umursamadan yola devam ettim ve peşimden gelmeye devam etti.Beraber evime kadar geldik.Aslında onu içeriye almayacaktım.Çünkü daha kendime bakamıyordum ve bu kadar büyük bir hayvan biraz sorun olabilirdi.Ona bakamayabilirdim ama birden gök gürleyince onu da içeri davet ettim.

Asansöre binemeyeceğimiz için beraber merdivenleri çıkmaya başladık.Birkaç kez havladı ve sesi apartman boşluğunda yankılandı.Dairemin kapısına geldiğimde poşetleri deşme ihtimaline karşı zorlukla bir elime alıp diğer elimle anahtarı bulup kapıyı açtım.Benden önce eve girdi.İyice etrafı batırmadan önce ona bir banyo yaptırmaya karar verdim ve poşetleri mutfak masasına koyup odama girmeden kapıları kapattım ve yavaşça beyaz köpeğe yaklaştım.Bir kaç kez daha havladı ve yanına yaklaşıp başını okşadım.Elimin altında kendini sevdirmeye başlayınca gülümsedim.Bu kadar kolay olmasını beklemiyordum.

Biraz daha sevdikten sonra baya ağır olmasına rağmen kucağıma aldım ve banyoya girdik.Onu küvete bıraktım ve o heyecanla küvette bir o yana bir bu yana giderken gülümsedim ve üstümdeki kabanı çıkarıp kenara koydum.Duş başlığını elime alıp suyun sıcaklığını ayarladım ve artık evimin diğer sakini olan isimsiz hayvanımı yıkamaya başladım.Suyu seviyordu ve bu yüzden keyifli bir şekilde hem benimle hem suyla oynuyordu.Marketi dağıtıp yıkan köpekle alakası yoktu.

Bembeyaz tüylerindeki tüm pislikler üzerinden gidene kadar yıkadım ve daha sonra onu bir havluya sararak kucağıma aldım.Biraz zorlu da olsa kurutma makinesiyle onu kuruttum ve evin içini dolaşmaya başladı.Ben de ayaklarıyla çamur yaptığı yerleri sildim ve banyoyu da temizleyerek salona girdim.

Salonda etrafta koşuşturup duruyordu.Üzerime ne kadar büyük bir sorumluluk aldığımın farkına vardım ve onu geri mi bıraksam diye düşünmeden edemedim.Ama sonra vazgeçtim.

Hava yağmurlu olduğundan ve dışarı çıkamayacağımdan Taeyon'u arayıp köpek için ihtiyacı olabilecek ne kadar şey varsa almasını istedim.Mesaisinin bitmesine daha saatler vardı ama gelirken alacağını söyledi ve kapattı.

Ben de bu saatler içinde yeni arkadaşımı tanımaya çalıştım.Aslında çok sevimli biraz da saf bir hayvandı.Birazcık sevgiye muhtaçtı sadece.Onun bu hale gelmesinin sebebi sokakta kalması olduğuna inanıyordum.Bu yüzden onu bir daha bırakma düşüncesini aklımdan bile geçirmedim ve ona güzel bir isim düşünmeye çalıştım.

Daha önceden bir ev köpeği olduğunu düşüneceğim şekilde komutlarımı dinliyordu.Bu yüzden onun eve yakın zamanda alışacağını düşünüyordum.
Beraber biraz zaman geçirdik ve ona ne isim vereceğime hala karar veremedikten sonra bilgisayarımı alıp yarın görüşme için gerekli olan belgeleri toparladım.Hala yağmur yağdığı için dışarı çıkamayacağımdan Taeyon'a belgeleri yolladım ve onları da çıktı aldırdım.

Sonra da Kris'i aradım.Belki de onu rahat bırakmam gerekirdi ama bugün acayip keyifliydim bu yüzden aradım ve onunla normal bir konuşma yapmak istedim çok meşgul olduğunu akşam konuşabileceğimizi söyleyip kapattı.Israr etmeden kapattım.

Sonra da annemlerle konuştum.Sesimin bu kadar neşeli geldiğine şaşırmış gibiydi ama içinin biraz da olsa rahatladığını biliyordum.Akşam Taeyon ve Kris geleceğinden onların en sevdikleri yemekleri hazırladım.

Önce Taeyon geldi ve hala ismi olmayan arkadaşımla tanışırken elindeki eşyaları yere koydu.İstediğim gibi oyuncakları,mamasını ve kumunu almıştı.Mamasını şimdilik evdeki tabaklardan birine döktüm ve balkonun iç tarafına yerleştirdim.Ona mamayı gösterdim ama mamasını beğenmedi.Ona sabah aldığım salamdan koydum ve Taeyonla masayı kurarken bir yandan da onu izledik.

"Bence isim seçmekte acele etmeyelim.Klişe bir şey olmasın ismi."dedi ben de ona isim koymak için acele etmemeye karar verdim.İsimsiz arkadaşım tuvalet konusunda da bana sıkıntı çıkarmadı.Banyoda duran kum kabını ona gösterdim ve zorluk çıkarmadan işini halletti.Daha önce mutlaka bor evi vardı ve çok ufak bir an sahibini bulmayı düşündüm ama yine vazgeçtim.Yalnız kalmak istemiyordum.

Kris de çok geçmeden geldi ve bir şey yokmuş gibi sıradan bir sohbet edip yemeklerimizi yedik.Taeyon ile birlikte bulaşıkları hallederken Kris isimsizle tanıştı.

"İsmi yok."dedim o balkonda köpek bisküvilerinden birini isimsize yedirirken.

"Biliyor musun bu köpek bana birini hatırlatıyor?"

"Kimmiş o?"dedim gülerek.Sanki gözümün önünde duran kocaman bir şeyi farketmeyen bir aptalmışım gibi güldü bana.Onu o akşam gerçekten anlamadım ve tabakları makineye yerleştirip çalıştırdım.Sonra da ben bitki çayı,Kris ve Taeyon bir bira alırken balkonda oturmaya başladık.Taeyon sigara içmek için camı açtı.

Taeyon sigara içmezdi.Yani ergenlik döneminde özentiliğinden içtiği olmuştu ama sonra bırakmıştı.Şimdi içiyorsa canı sıkkın demekti.Genelde bana da Kris'e de her şeyi anlattığından bizden bir şey saklıyor olduğunu düşündüm.Kris de bir şey bilmiyordu.Uzandım ve kucağındaki paketi alıp bir tane de ben yaktım.İsimsiz rahatsız olup birkaç kez havlayıverdi.Açmaya çalıştığım muhabbetler hep yarım kaldı.

Bu da demek oluyordu ki onu biraz zorlamam gerekiyordu.İkinci sigarasını yakmadan dudaklarının arasından çekiverdim.

"Anlat bakalım Cadı?Kim üzdü seni?"dedim oturduğu hasır koltuğun yanına bir sandalye çekerken.Sonra bana baktı.Sulu gözlerini birkaç kez kırpıştırdı ve kafasını eğerek ağlamaya başladı.Dizlerini kendine çekmesine izin vermeden ona sarıldım ve kafasını omzuma koymasını sağladım.Kris de az sonra sırtını okşadı ve daha neyi olduğunu bile bilmediğimiz halde "Geçti."dedi.
Sırtını sıvazladı ve uzun saçları rahatsız etmesin diye arkasında topladı.Biraz bu halde kaldı.Sonra biraz sakinleşti ve geri çekildi

"Christian geldi bugün."dedi boğuk bir sesle.İkimize de çekinerek baktı."Ofisteki her yere çiçek yığmış,bağıra bağıra özür diliyor benden.Herkesi de örgütlemiş.Kovdum,her yeri temizledim bu sefer de ben kötü oldum.Herkes ne kadar acımasız olduğumu-"Burada kesildi ve tekrar hıçkırarak ağlamaya başladı.Uyuyana kadar ağladı daha sonra Kris rahatsız olmaması için onu dikkatlice kucağına aldı ve salondaki kanepeye yatırdı üzerine bir battaniye örttüm.

Krisle tekrar balkona geçtiğimizde gerçekten canım sıkılmıştı.Adam kendini affettirmek için her yolu kullanıyordu ama bir kez bunu yapan mutlaka bunu tekrar yapardı.Bu yüzden asla ona güvenilmezdi.Eğer biraz daha Taeyon'u böyle sıkıştırmaya devam ederse ağzının payını verecektim.

"Baekhyun ben gitsem iyi olacak.İyi geceler."Kris ayağa kalkarken üzerindeki takım elbisenin ceketinden tuttum ve yanıma geri oturttum.Christian meselesini sonra düşünecektim.Şuan Kris ile aramızdaki soğukluğu çözmem gerekiyordu.Bir şey demek istedim ama diyemedim.Dilim düğüm olup ağzımın içinde şişmiş gibi bir şey diyemedim.Bir süre sonra zorlukla konuşabildim.

"Bak aramızdaki şeyi çözmemiz gerekiyor."diyebildim sadece. Gözlerime kısa bir an baktı sonra bakışlarını yere indirdi.Bu konuşmayı yapmaktan ben de hoşlanmıyordum ama yapmak zorundaydım.En yakın arkadaşlarımdan birini kaybedemezdim.Yanlış bir şey söylemekten korkuyordum.

"Geçen akşam için özür dilerim ama ben yapamıyorum."dedi biraz bekledi.Dışarıdan bir rüzgar esti ve pencere çarptı.İsimsiz ayağımın kenarına çöktü ve kotumu patileriyle tırmalamaya başladı.

"Ben arkadaşmışız gibi davranamıyorum.Öyle değiliz.Biliyorsun-"

"Kris sekiz yaşımdan beri yanımdasın ve biz seninle bir zamanlar arkadaştık
.Yine olabiliriz.Biliyorum.Lütfen-"

"Neden böyle yapıyorsun?Neden küçümsüyorsun beni bu kadar?Neden utandırıyorsun beni?"dedi en sonunda isyan ederek.Asla öyle bir niyetim olmadığını söylememe izin vermedi bile.

"Sana olan sevgimi görmüyor musun Baekhyun?O kadar kolay mı zannediyorsun?Sekiz yaşımdan beri yanıbaşında kıvranıyorum senden gelecek biraz sevgi için.Niye azıcık bile olsa sevemiyorsun beni?O kadar mı kötüyüm?"dedi sonlara doğru sesi iyice kısılırken ve titrerken.Gözlerinin dolduğunu gördüm.

"Değilsin.Sen hiçbir zaman kötü değildin."dedim duyduklarımı hemen reddederek.

"O zaman neden bir kez olsun,siktiğim,bir kez olsun denemedin sevmeyi?"İçini dökmesinin dehşeti ve şaşkınlığıyla tek kelime daha edemedim.Anlamıyordu.Onu sevmem Taeyon'u sevmemle aynı şeydi,düşünmesi bile berbattı.Onun on iki sene önce beni sevdiğini öğrenene kadar onu biraz hyungum olarak görüyordum ben.Onun için kolay değilse benim için de değildi.

"Kris..."

"Anlamıyorsun."dedi."Zaten hiçbir zaman anlamak istemedin.Ama Baekhyun bu o kadar kolay değil.Defalarca denedim,defalarca..." dedi elimi tuttu ve kalbinin üzerine koydu.Kalbi çıkacak gibi atıyordu."Buraya söz geçirmek o kadar kolay değil."dedi.Bir şey demek istedim.Bir şeyler demeyi çok istedim.Ama onu istemediğim kadar yaraladığımı yeni yeni farkediyordum.Her zaman dikkatli olmaya onu incitmemeye çalışmıştım ama bu yeterli gelmiyordu.Belki de arkadaş olamazdık artık.Elimi geri çektim.

Hayal kırıklığıyla bana baktı.Bir şey demek istedi.Yutkundu.Sustu.Sonra gözlerimin içine baktı.

Bir şey demeden arkasını dönüp çekti gitti.Oturduğum yerden uzanıp Taeyon'un paketini kucağıma aldım ve sıkıntıyla bir tanesini dudaklarımın arasına yerleştirip yaktım.İsimsiz ayaklarımın üstüne yattı ve hızlı soluklarıyla uyumaya başladı.

Ben de hayatımın ne yöne gittiğini anlamaya çalıştım.Kris'i asla onun beni sevdiği gibi sevemezdim ve bir şans vermem hele de Chanyeol'u biraz da olsa geride bırakabildiğim şu dönemde berbat bir ayrılıkla sonuçlanırdı.Fakat şuanda da durumun bir farkı yoktu.Ne olursa olsun işleri batırmakta üstüme yoktu.

Öylece oturdum ve bir tane daha yaktım,Chanyeol'u düşündüm.Nefesim kesildi ama sigaradan olmadığını biliyordum.Ondan bir kez bile haber alamamıştım fakat kötü bir haber olsaydı çoktan duyacağımı düşünüyordum.Acaba nasıldı?Hala komada mıydı?Buradan gideli galiba bir ay kadar oldu ve belki komadan çıkmış olabilir.Tabii tedavi işe yarıyorsa.Belki ağrıları biraz olsun dinmiştir ve kanseri gerilemeye başlamıştır.Orada yanıbaşında olmam gerekirdi belki de bilmiyorum.Belki de böylesi daha iyi olacak."Doğru" insan olduğunu biliyordum ama hayat asla hayal edilen planlanan gibi gerçekleşmezdi ki zaten.Bir yasada olduğu gibi doğrunun da her zaman boşlukları vardı,hiç beklemediğim bir şekilde biri girecekti hayatıma belki de.Derin bir nefes daha çektimve balkonun sürgülü pimapen kapısı çekildi.Taeyon kanepede yanıma geldi ve kafasını omzuma koyarak bana sokuldu.Gecenin bir vakti,dışarıda in cin top oynarken ikimiz de ilişkilerimiz konusundaki başarısızlığımızın dibine vurmuş haldeyken yapabildiğimiz tek şey sigaralarımız bittikçe yenisini yakmak oldu.

Hem Kris'i hem Chanyeol'u düşündüm.Asla kıyaslama tarzında değildi ikisiyle yaşadığım anılar kafamda dönüyordu sadece.Söyledikleri sözler,kokuları,gülüşleri,hayal kırıklığıyla bakan gözleri...Sanırım yalnız kalmak için dünyaya gelmiş olmalıyım zira bitmemesi için çabaladığım ilişkilerimin hepsini teker teker kaybediyorum.Ne kadar sıkı tutmaya çalışırsam o kadar parçalıyor ellerimi.

"İsim düşündün mü?"diyor aramızdaki sessizliği bozarak.Ayaklarımın dibinde yatan köpeğin bembeyaz tüylerine bakıyorum.Aklımda bir isim beliriyor sadece.

"Bulut olabilir."dedim.

"Sonra tekrar düşünelim."dedi ismi beğenmemiş olduğunu belli ederek.İtiraz etmedim.Kafam pek yerinde değildi ve Krisle olan dostluğumun temelli bitişinin üzerinden bir iki saat geçmişti.

"Hadi gidelim.Yarın işe gideceksin.Uykulu uykulu dolaşma."

"Sen gitmiyor musun?"

"Yarın için izin alabildim.Patronum durumu bildiği için izin verdi."dedi.Bir şey demedim ve isimsizi uyandırmadan ayaklarımı çekip balkondan çıktım.

"Sen de çok geç yatma."dedim.Bir şey demedi ve az önceki yerime kurulup balkondan görünen minik ışıkları izlemeye başladı.Odama gidip,pijamalarımı giydim ve yatağıma uzandım.Yatakta biraz döndükten ve Chanyeol ile ilgili haberler var mı diye biraz kıvrandıktan sonra huzursuz bir uykuya daldım.

Rüyamsa olabildiğince kötüydü.Rena'yı görmüştüm.Chanyeol'un eski sevgilisini.Onu mazoşist hale getiren kızıl saçlı kadın.Karın yeni yağdığı bir caddede kendi başıma yürüyordum,kar hala çiseliyordu.Üzerimde ince bir tişört ve converse ayakkabılarım olduğu için ıslanmıştım.Etrafta kimseyi göremediğim için caddede ilerlemeye başladım.Az sonra köşeyi döndüğümde onları gördüm.Chanyeol ve Rena'yı.El ele tutuşmuş bir şekilde bana doğru geliyorlardı.Zihnimde çok
keskin bir acı hissettim ve gözlerim yandı.Beni görmemiş gibi davranıp gülümseyerek yürüyen çifte koşarak ilerledim.

"Chanyeol."dedim tam önünde dururken.Anlam veremez halde bir bana bir Rena'ya baktı.

"Bayım siz kimsiniz?"dedi sanki beni hiç tanımıyormuş gibi.Defalarca onu öpmemişim gibi.Kokusu sanki evime hiç sinmemiş gibi.Sanki ilk defa göz göze geliyorduk.Açık kahve gözlerinde hiç acıyı,öfkeyi barındırmamış gibi sakin bakıyordu.Orada ilk defa ben yoktum.

Defalarca kendimi tanıttım.Ona kendimi acınası bir çabayla hatırlatmaya çalıştım.En sonunda artık rahatsız olmuş olacak ki omuzlarımdan tutup itiverdi beni.Soğuk kar bedenimi yakarken gidişlerini izledim.

Rüyamdan ağlayarak uyandığımı Taeyon söyledi.Görüşmeye gitmeme iki saat kala beni kaldırmıştı.Bir teşekkür mırıldanıp banyoya girdim ve soğuk,kısa bir duş alıp dün geceyi üzerimden atmaya çalıştım.Kris de Chanyeol da yoktu ve bundan sonra ikisi de olmayacaktı.Bu yüzden kendime gelmeli ve devam etmeliydim.

Duş aldıktan sonra odama tekrar girdim ve üzerime bir takım elbise geçirdim.Bir buçuk ay önce beli olmuyor diye şikayet ettiğim pantolon bir miktaf bol geliyordu.Aynada kendime dikkatlice baktım.Ne ara bu kadar zayıflamıştım ve bhnu nasıl yeni farkediyordum.Köşede duran tartıya ilerledim ve saniyeler içinde gördüğüm sayıya şaşkınlıkla baktım.Emin olamayarak iki defa daha baktım ve sonuç aynıydı.Zayıflamıştım.Hem de görmeyi beklediğimden daha fazla bir şekilde.

Daha fazla üzerine düşünmek istemediğimden hızlıca giyindim ve hazırlandım.Belgeleri son kez kontrol ettim ve mutfağa gittim.Taeyon çoktan kahvaltıyı hazırlamıştı.İsimsiz de düne göre daha keyifli etrafta dolanıyordu.

"Sabah beraber yürüyüşe çıktık.Daha önceden evcil bir köpekmiş galiba.Çok uslu ve zeki.Ayrıca beni de sevmiş gibi."

"Öyle olmalı."dedim kısa keserek.Taeyon ne kadar güzel bir muhabbet kurmaya çalışsa da hep kısa cevaplarımla muhabbet kesildi.Çünkü çok gergindim.Bu işi gerçekten istiyordum.Devam etmem icin yollanmış bir işareti olarak görüyordum.

Taeyon en sonunda kafamı dağıtmaktan uzaklaşıp nasıl davranmam gerektiği hakkında birkaç tavsiye verdi ve ben de daha önce gitmediğim araştırma hastanesine gitmek için yola koyuldum.

Vaktim olduğundan arabayı yavaşca sürdüm ve stresimi atmaya çalıştım.Üniversitenin kapısının içinden geçerken etrafı inceliyordum ve Çinde okuduğum üniversiteden ne kadar farklı olduğuna hayret ediyordum.Hastanenin otoparkında personel için olan yere arabamı durdurdum ve belgelerimle birlikte heyecanlı bir şekilde hastaneye girdim.Danışmadaki kız beni tanıdı ve güldükten sonra bana başhekimin beni beklediği odasını tarif etti.Odanın kapısının önünde bir masada gerim gerim gerilerek oturmuş sekreter benden önce içeri girerek geldiğimi haber verdi ve sonra da içeriye alındım.Orta yaşlarda tombulca ama sevimli bir kadın gülümseyerek bana bakıyordu.Odası tahmin ettiğimin aksine çok sadeydi.Ferah ve sade bir oda.

Kendimi tanıttıktan sonra belgelerimi verdim ve masasının önündeki sandalyelerden birine oturup beklemeye başladım.Bayan Minji'nin benden ne kadar övgüyle bahseetiğini ve işimde çok iyi olduğumu söylediğini söyledi.Gülümsedim.Elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştığımı söyledim.

Dedikodularla ilgili hiçbir doktorun bana bir şey demeyeceğini söylerken telefonum çaldı.Kapattım.Tekrar çaldı.Kapattım.Ve yine çaldı.Bayan Han bakmam gerektiğini söyledi ve telefonu sonunda açabildim.

"Kris yok."dedi Taeyon boğuk bir sesle ağlayarak."Gitmiş."

Continue Reading

You'll Also Like

1K 118 10
[New Member] "Alice'in gelmesiyle tüm eziyetlerimizin boşa gideceğini hiç düşünmediniz mi? Böyle bir şeyi nasıl teklif ede bilirsiniz anlayamıyorum."...
29.8K 3.4K 26
Tarih:1550. Sen, Tarihteki ilk zihinsel engellilerden biriydin. Jongin ise, Şamanlığı; Konfüçyanizme karşı korumaya çalışan son insan. Tek bir sorun...
3.7K 431 22
Kral Jung Jaehyun her zaman istediğini alırdı ve bu sefer hedefi Kim krallığının en küçük prensi Kim Doyoung'dı. ♔ Jaedo
153K 16.2K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...