MASK | min yoongi

By vaenostica

395K 26.8K 30.6K

" Böyle yapacaksın ve gideceksin. Sadece oynuyorsun. Eğleniyor musun? Ben eğlenmiyorum. Kırılmak istemiyorum." More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.7
Final
Yazardan Özlü Sözler

4.6

5.3K 387 717
By vaenostica

" Tamam diyorum Taehyung. Kapat telefonu."

Ellerimi yanaklarıma yerleştirdim ve telefonda konuşmakta olan Yoongi'ye diktim gözlerimi. Kaşlarım yavaşça çatılmaya başlarken kendime gelerek gözlerimi kısa bir süre kapatıp tekrar açtım.

" Ne diyor?" dedim mırıldanarak. Koltuktan yavaşça kalktım ve üstümdeki şeyleri düzelterek yanına doğru adımladım. Gergin bir şekilde saçlarını dağıtıyordu ve ben ne olduğunu hala anlamamıştım.

" Kore'ye gidiyormuşuz."

Kaşlarım havaya doğru kalktı. Hızlı bir şekilde yanına vardım ve tam karşısında dikildim. Gözlerimi yüzüne diktiğimde o da bana bakmıştı ve göz göze gelmiştik.

" Hemen şimdi mi?"

" Evet. Uçağın kalkmasına bir saatten az zamanımız varmış."

Alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. Oysa ki bugün benim istediğim şeyleri yapmak konusunda anlaşmıştık ve ben bu konu hakkında fazlasıyla heyecanlıydım. Lunaparka gideriz diye düşünmüştüm. Belki bu kadar kalabalığın içinde saçmaydı ama Yoongi öyle dediğinde kendimi çabucak kaptırmıştım.

" Moralini bozma. Beraber daha çok fazla zamanımız olacak. Kore'de tekrar konuşuruz bunu olur mu?"

Gözlerimi kısa bir süre salonda dolaştırıp tekrar gözlerine odakladım. Yüzüme küçük bir gülümseme yerleştirdim ve onu onayladığımı belirtircesine kafamı hafifçe salladım.

Elini yanağıma koydu ve beklemediğim bir anda dudaklarıma doğru eğildi. Küçük bir öpücük bıraktı ve ben daha ne olduğunu anlayamadan geri çekildi. Gözlerimi ardı ardına defalarca kere kırparak yutkundum.

Gözlerimi hızla başka bir yöne kaçırdım. Kalp atışlarım ağzımdan  çıkacak gibi atıyordu ve nefes alış verişlerim istemsiz bir şekilde hızlanmıştı. Umarım yanaklarıma kızarmamıştır diye geçirdim içimden.

" Hadi çıkalım evden."

Elini hafifçe bana doğru uzattığında derince bir nefes alıp verdim ve elini yakaladım. Hafifçe güldüğünü işittiğimde kısa bir süre durmuştum. Hızla bakışlarımı yüzüne çıkardım ve sinirli bir şekilde baktım.

" Gülmeyi kes de evden çıkalım Yoongi."

Eliyle ağzını kapattı ve arkasını dönüp kapıya doğru ilerlerken beni de peşinden sürükledi. Hafifçe ben de güldüm onun arkasından ve ilerlemeye devam ettim.

Hızlı adımlarla evden çıktık ve arabaya bindik. O sürücü koltuğuna ben de hemen yan tarafa oturduğumda kemerimi takmak yaptığım ilk şey olmuştu. Arkama yaslandım ve Yoongi'nin arabayı çalıştırmasını bekledim. Fakat haraket etmiyordu.

Hızlı bir şekilde bakışlarımı ona çevirdim ve bana bakan gözlerine baktım. Ani bir şekilde göz göze gelmemiz kalp atışlarımı tekrar zorlarken kendime sakin olmam gerektiğini hatırlatmakta geç kalmamıştım.

" Neden hareket etmiyoruz?"

" Taehyung'un gelmesini bekliyoruz."

Taehyung dediği anda kaşlarım aşırı derece çatılmıştı. Ne yani aynı arabada ve aynı uçakta mı yolculuk yapacaktık? Gerçekten bu benim için hiç sağlıklı bir ortam olmazdı.

" Onunla aynı ortamda bulunmak istemiyorum Yoongi." Yoongi'nin kaşları çatılmıştı bu sefer. Ne olduğuna anlam veremedim tekrar. Yoongi geçen sefer olduğu gibi Taehyung'u koruyacaktı sanırım.

" Taehyung'dan nefret etme. Amacı sana zarar vermek değildi."

" Ama sana vermek istiyordu?"

Derince bir nefes alıp verdi ve ellerini yüzüne çıkararak ovuşturdu. Araba direksiyonunu elleri arasına alıp sıktığında içimdeki gerginlik artmıştı. Taehyung yüzünden yeniden kavga etmek istemiyordum.

" Konuştuk ve sorunlarımızı paylaştık. Cidden Yoon, lütfen artık yapma."

Yutkunarak önüme döndüm ve arkama yaslandım. Bu konuyu daha sonra 'hep beraber' konuşursak daha rahat anlayacaktım bu yüzden susma kararı aldım.

Ben mi abartıyorum diye aklımdan kısa bir süre geçtiğinde bu fikir geri ittim hemen. Çünkü sinirli olmamdan daha normal değildi hiçbir şey. Beni Japonya'ya göndermekten, Yoongi'ye zarar vermeye kadar her şeyi kendisi planlamıştı. Ve bir anda ortaya çıkıp iyi biri gibi davranması eskiden yaptığı şeyleri değiştirmiyordu.

" Günaydın!"

Yoongi'nin sesinden başka bir ses işittiğimde hızla arka tarafa doğru çevirdim bakışlarımı. Arabaya binmekte olan ve yüzündeki küçük gülümsemeyi bizen bahşeden Taehyung'u gördüğümde derince bir nefes alıp vermiştim.

" Günaydın."

Yoongi ile aynı anda söylediğimizde kısa bir süre bakıştık ve anında önümüze döndük. O saçlarını dağıtmaya başlarken ben ise sebepsiz bir şekilde parmaklarım ile oynamaya başlamıştım. Yan aynadan gizlice Taehyung'a baktım. Elindeki telefon ile meşguldü. Rahatlayarak gözlerimi kırpıştırdım.

" O zaman gidiyoruz.."

" Kore'ye."

   ***
Gözlerimi uzun süredir gelmediğim eve diktiğimde kısa bir süre de olsa ağlamak istediğimi hissetmiştim. Sanki kendi evime değil de başka bir yere gelmiş gibi hissediyordum. O kadar uzun zaman olmuştu ki burada bulunmayalı, unutmuştum resmen.

Derince bir nefes alıp verdim ve eve doğru Yoongi'nin peşinden ilerlemeye başladım. Bakışlarım yürüdüğüm taşlı yolda takılı kalmıştı ve ben eve bakma cesaretini kendimde bulamıyordum. Bu yüzden sessiz bir şekilde Yoongi'nin peşinden ilerlemeye devam ettim.

Küçük çakıl taşlarının etrafa saçılırken oluşturduğu takırtılar ve beni dondurmaya yemin etmiş olan rüzgarın sesi dışında hiçbir şey duyamıyordum. Eve girmek istemediğini hissettim küçük bir an ama bunu hemen unuttum. Özlemiştim..

Küçük basamaktan çıkarak Yoongi'nin elindeki anahtarı ile koyu ve büyük kahve rengi kapıyı açmasını izledim. Hala önüme bakmaya devam ederken Yoongi'nin küçük söylenmelerini duyabiliyordum.

" Çok soğuk.. Sen de üşüyor musun?"

Ellerimi kendimin bile beklemediği bir anda belinin etrafına sardım ve kafamı sırtına yasladım. Ani bir şekilde yaptığım haraket karşısında kısa bir süre durduğunu fark etmiştim sadece.

Sıcaklığını tenimde hissetmemle aldığım nefes, titreyerek dışarıya çıkmak zorunda kalmıştı. Kollarımı daha sıkı bir şekilde sardım beline ve kendime doğru çektim onu. Benden uzun olan boyuna rağmen onu sarmalıdığımda kısa bir süre kendimle gurur duymuştum.

Saçlarımı kafamı savurarak geriye doğru ittim ve gözlerimi kapattım.

Yoongi'nin anahtarı döndürmeye devam ettiğini duyduğumda çok geçmeden kapının açılması ile içeriye doğru küçük bir adım atmıştı. Belinden sarılmaya devam ederken onunla birlikte ben de küçük bir adım attım.

" Ne yapıyorsun?" Mırıldanır gibi sorduğunda bu soruyu ikinci bir adımı daha atarak beraber evin içine girmiştik. Geçen seferden farklı olarak 'ben' kapıyı ayağımla ittim ve onu ileriye doğru sürüklemeye başladım.

" Sana sarılarak içimde hissettiğim bütün kötü şeyleri azaltıyorum."

Sırtının inip kalkmasıyla derince bir nefes alıp verdiğini fark etmiştim. Ben de derince bir nefes alıp verdim ve küçük adımlarla onu yönlendirmeye devam ettim.

" Ama şey, annemler şu an bize bakıyor."

" Ne?!"

Bir hızla kollarımı Yoongi'nin belinden çektim ve geriye doğru küçük bir adım attım. Bedeni sayesinde önümü göremediğim için kafamı kenara doğru hafif bir şekilde sarkıttığımda dört farklı kafa ile karşılaşmıştım. Annem, babam ve Yoongi'nin annesiyle babası.

Hepsini süzerken gözlerim annemin gözlerinde takılı kaldığında aldığım nefesi verememiştim. Ani bir şekilde gözlerim doldu ve bir damla yaş gözlerimden aşağıya doğru süzüldü. İçimdeki duygu karmaşası kalbime işkence etmeye başlamıştı.

" Hoşgeldiniz."

Yoongi'nin annesi ciddi bir ses tonu ile konuştuğunda yutkunarak bakışlarımı ona çevirdim. Sinirli gözüküyordu ve bu içimdeki korkuyu daha da ateşliyordu.

Yoongi'nin yanına doğru küçük bir adım attığımda bütün gözlerin üstümüzde olduğunu yeniden fark ederek gerilmiştim. Aklımdan her türlü şey geçiyordu ve onun dışında aileme karşı hissettiğim özlem beni ikilimde tutuyordu.

Yoongi'nin elinin elimi bulduğunu fark ettiğimde gözlerimi bana bakan gözlerine diktim. Henüz ne olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu ve Yoongi'nin iki günden sonra ilk defa ciddi olan bakışları beni ürpertmişti. Burada olmadığım süre içersinde çok şey olmuşa benziyordu.

Yavaşça bir adım attığında Yoongi ben de onun peşinden ilerlemeye başladım. El ele tutuşuyorduk. Hem de tam karşımızda ailelerimiz varken. Babam varken. Babası varken. Ne olacağını kestirmekte zorlanmıyordum ama olmaması için içten içe dua ediyordum.

Kötü şeyler artık geride kalsın diye her seferinde uğraşıyorduk ve ilk defa başarılı olduğumuzu düşünmüştüm. Şu ana kadar. Çünkü ailelerimiz bizi hiç onaylar şekilde karşılamamışlardı. Özellikle de annem. Gelip neden sarılmamıştı hala bana?

Kafamı önüme eğdim. Hiç kimsenin yüzüne bakmazsam her şey daha kolay olur gibi gelmişti. Bu yüzden kafamı önüme eğdim ve Yoongi'nin peşinden salona girdim. Herkes ayakta bir şekilde durmaya ediyordu. Anlam veremeyerek gözlerimi salon zemininde gezdirmeye başladım.

" Oturun."

Bu sefer babam konuşmuştu. Derince bir nefes alıp verdim ve Yoongi'nin beni çekiştirmesiyle kendime gelerek onunla beraber koltuğa oturdum. Uzun süredir oturmadığım o koltuğa..

Kafamı kaldırdım ve elimle saçlarımı geriye ittim. Kısa süreli gelen cesaret ile herkesin gözlerinin içine baktığımda alt dudağımı dişlemek zorunda kalmıştım. Bayan Min bütün ciddiyeti ile bana bakarken, Bay Min Yoongi'ye odaklı kalmıştı. Annem ve babam ise tamamen bana bakıyordu. Herkes ciddi bir ifade takınmıştı ve bu kaşlarımı çatmama neden olmuştu.

Sikeyim ki iyi şeyler olmayacaktı. Herkesin bakışlarından bunu anlamak zor olmuyordu. İyi şeyler olmayacaktı.

" Anlatın." dediğinde Bayan Min mimiklerimi düzenlemeye çalışarak ona doğru döndüm. Göz göze gelmiştik. Kalp atışlarım korku ile artarken Yoongi'nin elimi tutan elini sıktım. Korkumu anlasın istiyordum ama o ne yapabilirdi ki?

" Neyi anlatalım?"

Yoongi benim yerime konuştuğunda derince bir nefes alıp vererek yutkunmuştum. Alt dudağımı dişlerimin arasına aldım ve bakışlarını tekrar önüme eğdim.

" En başından her şeyi anlatın. Ne olup bittiğine dair."

" Bunları zaten anlattım anne."

Derince bir nefes alış veriş sesi gelmişti yan taraftan. Babamdan geldiğine emindim ve bu hiç iyi şeylerin habercisi değildi.

" Yoongi kızımın yanına geldiğinden beri başımıza gelmeyen şey kalmadı!"

Yüksek desibelli ses kulaklarıma dolduğunda korku ile gözlerimi birbirine sıkıca bastırdım. Babam bağırmıştı. Kavga çıkacaktı ve bu kavganın hedefi Yoongi olacaktı. Ah, tabi bir de ben.

" Asıl sizin kızınız yüzünden oğlumun başına gelmeyen kalmadı!"

Bayan Min bağırdığında Yoongi'nin elini daha da sıkı bir şekilde tuttum. Neden biz sürekli? Neden? Bu muydu karşılama şekilleri bizi?!

" Kızım hakkında doğru konuşun bayan!"

Annemin bağırdığını fark etmiştim bu sefer. İçimde biriken bütün sinir vücudumu ele geçirirken sakin kalmaya çalıştım. Ben de bağırırsam işler birbine iyice girecekti ve şu an için istediğim bu değildi.

" Sizin kızınız yüzünden ortaklık yaptığımız şirket mahvoldu! Hala kız diyorsunuz!'

Derince bir nefes alıp verdim ve Yoongi'nin elini her geçen saniye daha da sıkı bir şekilde tutmaya başladım. Bay Min'in kastettiği hisselerimi mecburen devretmemle alakalı olmalıydı.

" Baba yeter!"

Yoongi'nin bağırdığını fark ettiğimde kapalı olan gözlerim ani bir şekilde açılmıştı. Dişlerimi birbirine bastırdım ve yutkunmaya çalıştım. Ortam kocaman bir sessizliğe bürünmüştü ve bu, fırtına öncesi sessizliğe benziyordu.

Avucumun içindeki elini iyice sıktım ve bakışlarımı yavaşça ona doğru çevirdim. Ben burada bağırmamak için kendimle savaş içindeyken onun bağırması hiçte iyi olmamıştı.

" Babana sesini mi yükseltiyorsun Yoongi!"

Güçlü sesi işitmemle ayağa kalkan Bay Min'i fark ettiğimde bütün kan beynime sıçramış gibi hissetmiştim. Bütün herkes ani bir şekilde ayağa kalkarken Bay Min Yoongi'ye doğru sinirle adımlarla ilerliyordu. Aklımdan geçen onca şey ile birlikte ben de ayağa kalktım ve Bay Min'in önüne geçtim. Yoongi'ye zarar vermesine izin vermeyecektim.

Kısa bir süre göz göze geldik ve hemen ardından beni omuzlarından yakalayarak kenara doğru savurdu. Bütün saçlarım önüme gelmeden önce en son Bay Min'e doğru koşan babamı ve Yoongi'yi yakalarından havaya doğru kaldıran Bay Min'i görmüştüm. Ardından da belim yerle birleşmişti.

Hissettiğim ani acıya rağmen hızlı bir şekilde ayağa kalktığımda annemin kolumdan yakaladığını hissetmiştim. Hızlı bir şekilde kollarından kurtuldum ve Yoongi'ye doğru adımladım.

Her şey yavaş çekimde oluyor hissi veriyordu ve görebileceğim sayılı şeyler vardı. Yoongi'nin yüzüne inen yumruk, kollarından tutulmaya çalışılan Bay Min ve endişeli gözler ile olan biteni izleyen bir Bayan Min.

Hızlı bir şekilde kalabalığın içine dalarak Yoongi'ye ulaşmaya çalıştım. Görmeyi geçmiştim, sesleri bile doğru düzgün anlamak mümkün değildi. Bağırış çağırışlar ve çeşitli küfürler duruyordum.

Yoongi'yi zar zor bulduğumda elimi ona doğru uzatmak istemiştim fakat nereden geldiğini anlamadığım bir dirsek karın boşluğuma çarpmıştı. Bütün acı vücudumu kaplarken iki büklüm olmanın etkisiyle dizlerimin üzerine düştüğümde Yoongi'nin adımı bağırdığını fark etmiştim. Gözlerimi defalarca kere kırparak kendimde kalmaya çalıştım.

" Yeter artık!"

Babam bağırmıştı en son ve sonrasında da bütün ortam sessizliğe bürünmüştü. Bay Min'in Yoongi'nin yakalarını bıraktığını fark ettiğimde derince bir nefes alarak ellerimi yere yerleştirdim. Kaşlarım hissettiğim acı ile çatılmaya başlarken önce arka taraftan koluma sarılan kolları ardından da Yoongi'nin yanıma çöküşünü fark etmiştim.

Gözlerimi büyülterek Yoongi'ye baktım. Dudağı kanıyordu ama o bunu önemsemek yerine bana endişe dolu bakışlarını yolluyordu. Arkamdan sarılan kolların anneme ait olduğunu düşünerek geriye doğru savurdum ve Yoongi'nin elinden tutarak ayağa kalktım.

Kısa bir anlığına gözüm kararsa da Yoongi'ye tutunarak kendimi koltuğa atmayı başarabilmiştim. Derince bir nefes alarak bakışlarımı herkesin üzerinde gezdirdim. Hala ayaktaydılar. Benim dışımda.

" İyi misin kızım?"

Annemin endişeli sesi kulaklarıma dolduğunda yan tarafıma doğru dönerek gözlerinin içine baktım. Hissettiğim ani acıdan hiçbir şey kalmamıştı. Sadece sinir ve nefret hissediyordum.

" Şimdi mi aklına geldi iyi olup olmadığım?"

Sinirli bir bakışımı yolladıktan sonra gözlerimi ondan başka bir yöne çevirdim ve Yoongi'nin elinden kuvvet alarak ayağa kalktım. Aniden bana döndüğünde herkes, dilimle dudaklarımı ıslattım ve yutkundum.

" Yoon, hemen o çocuğun elini bırakıp yanımıza geliyorsun!"

Babam bağırdığında gözlerimin dolduğunu hissederek dişlerimi birbine bastırdım. Ağzımı açıp bağırmak istedim fakat sesim çıkmıyor gibi hissederek Yoongi'nin elini daha sıkı bir şekilde kavradım. Ondan ayrılmayacaktım.

" Yoongi! Sürtük bir kız için ailene karşı gelmeyeceksin değil mi?!"

Bayan Min'in sesi kulaklarıma dolduğunda kendimi daha fazla tutamayarak göz yaşlarımın yanaklarımdan süzülmesine izin verdim.

Annemin kısa bir süre hareketlendiğini fark etmiştim bu söz üzerine fakat çok geçmeden babam ona engel olmuştu. Gözlerimi ikisinin de üzerine diktim. Bu ortamda daha fazla bulunmak istemiyordum.

" Yoongi ile birlikte olmana izin vermiyorum Yoon anlıyor musun? Elini bırak."

Gözlerimi kapattım ve kafamı arkaya doğru atarak derince bir nefes alıp verdim. Bu sefer Yoongi'nin elimi sıkıca tuttuğunu fark etmiştim. Onu terk etmeyecektim. Bunu yapmayacaktım.

Etraf kocaman bir sessizliğe bürünürken aileler içimizden birinin ellerimizi ayırmamızı bekliyordu. Ben de Yoongi'nin elini sıktım. Bu olay böyle bitmemeliydi.

" Beni kaybediyorsunuz.."

Mırıldandım sessiz bir şekilde. Ortamın sessizliği söylediğim lafın gerekli kişilere ulaşmasını sağlarken annemin şok olmuşçasına derince bir nefes aldığını duymuştum. Babam ise yerinde kıpırdanmıştı sadece. Bu zamana kadar onlara karşı gelmeyen kızlarının böyle bir şey yapmasını beklemediklerini biliyordum.

" Asıl sen Yoongi'yi kaybediyorsun!"

Bayan Min yeniden bağırdığında yutkundum. Yoongi'nin elini avucumun içinde bir kere daha sıktığımda bana daha da yaklaşmıştı Yoongi. O an Bay Min aklıma gelmişti. Yeniden Yoongi'ye zarar vermeye kalkışırsa-

" Gidelim.." Yoongi kulağıma doğru fısıldadığında koltuklardan ileriye doğru küçük bir adım atmıştı. Ben de onunla beraber ilerleyecekken babam tekrar konuşmuştu.

" İki gün sonra eve gelmek istersen, aileni burada bulamayacaksın Yoon."

Gözlerimden damlalar halinde yaş aşağıya doğru süzülürken alt dudağımı dişlerimin arasına aldım. Ağzımdan hıçkırıklarımın çıkmaması için kendimi zorlarken bakışlarımı önüme eğdim ve yavaş adımlarla ilerlemeye devam ettim.

Sanırım artık bir ailem yok..

Karışık bir bölüm oldu ve güzel de değildi.
Üzgünüm..

Continue Reading

You'll Also Like

112K 8.7K 40
"Artık okul kurulu başkanı değilsin, kimse kurallarına uymak zorunda değil." "Bunu gerçekten aşman gerek Jungkook.." ...
438K 35.9K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
207K 3.6K 95
> 𝐒𝐚𝐝𝐞𝐜𝐞 𝐁𝐓𝐒 𝐢𝐥𝐞 𝐚𝐥𝐚𝐤𝐚𝐥ı 𝐤𝐢𝐭𝐚𝐩𝐥𝐚𝐫 𝐩𝐚𝐲𝐥𝐚𝐬̧ı𝐲𝐨𝐫𝐮𝐦. > 𝐒𝐡𝐢𝐩 𝐤𝐢𝐭𝐚𝐛ı 𝐝𝐚 𝐩𝐚𝐲𝐥𝐚𝐬̧𝐚𝐛𝐢𝐥𝐢𝐫𝐢𝐦, 𝐬𝐡...
62.4K 4.6K 29
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...