Unexpected|Bieber

By avinamikaelson

1.6K 14 8

"Ateş gibi yansan da buz gibi durmanın tanımıydın sen" More

Un
Deux

Trois

451 3 0
By avinamikaelson

Sütyenimi çekiştirip açtığında sağ tarafa bir yere attığını gördüm. Kendini arkaya çekip sırtını yatağın başlığına koydu ve beni daha yakınına çekip göğüslerime yöneldi yalayıp ucunu çekiştirdiğinde kendimi arkaya atıp küçük çaplı bir çığlık attım ve omuzuna tırnaklarımı geçirdim. Diğer göğüsüme geçtiğinde daha sabırsızdım dudağımı ısırıp bunun geçip gitmesini istedim. Sonunda göğüslerimi rahat bıraktığında karnıma doğru sulu öpücükler kondurmaya başladı ve beni altına alıp külotumu çekiştirdi. Kafasını kaldırıp bana baktı "Daha sessiz ol." Başımı sallayıp aşağıdan ona baktım. Kendimi sıkmaktan terlemiştim.

Ne zaman dolduklarını bilmediğim gözlerimden yaşlar süzülünce bacaklarımı birleştirip kendime çektim ve üstüme saten çarşafı aldım. "Ben, ben yapamıyorum" bana kızgınca bakarken hiç anlayış barındırmıyordu gözlerinde. "Şu an istiyorum ve istediğimi alamadığım zaman zorla yaparım Evelyn" burnumu çekerken başka bir yere baktım. "Duydun mu beni!" Başımı korkakça salladım ve kollarımı kendime daha çok bastırdım. "Bu çok iğrenç." Gülüp bacaklarımdan tutup beni kendine çekti "İnlerken böyle demiyordun küçüğüm." Hala ona bakamıyordum ama bacaklarımda ellerini gezdirdi.

"O anlık bir dürtüydü bundan kendine bir şey çıkarma." Bacaklarımı çekerken korkakça söyledim. Ve aklımdaki tüm soruları sormaya başladım çünkü bunlar artık başımı ağrıtıyordu. "Lütfen beni bırak, neden böyle bir şey yapmak istiyorsun? Neden ben? Ben sadece hayatımı düzeltmeye çalışan bir lise öğrencisiyim lütfen Bay Bieber ben size hiç bir şey yapmadım." Hıçkırıklarımın ardından bağırmamaya çalışarak söyledim. "Dediğim gibi Evelyn'im seni hayata hazırlıyorum bana so-" üstümdeki saten çarşafı atıp kollarımı iki yana açtım ve artık dayanamıyordum. "Neden, neden hayatı deneyimlerle yaşamamamı istemiyorsun ayrıca çok erken ve bundan sanane ki sen benim hiç bir şeyim değilsin yeter artık!" Kollarımı göğsüme sardığımda gelip omzumdan tutup beni yatağa fırlattı, evet fırlattı.

"Ben istediğimi istediğim zaman alırım ve benim üzerime oturup şimdi gidiceğini sanıyorsan yanılıyorsun kızım." Dudağımı ısırıp ona son bir soru sormak istedim "Son bir soru sorabilir miyim?" Derin bir nefes alarak yanda oturdu ve elini şakaklarına getirdi. "Susmak bilmez misin sen?" Dudağımı sarkıtıp ona bakmaya devam ettim. Geçen iki dakikanın sonunda gözlerini devirip sıkkınca konuştu "Sor hadi." Gülümsedim ve sonra bunu saçma bulduğum için dudaklarımı içime çekip ona gözlerimi kısarak baktım.

"Peki beni ne zaman bırakıcaksın? Ve bırakmaktan kastım bana işin bittikten sonra ne yapıcaksın?" Gülüp ellerini birbirine sürttü "Bunu bilemem buraya gelmiş en tahrik edici ve en tatlı kız sayılırsın." Başımı sallayıp "Ben ne tatlıyım ne de tahrik ediciyim tamam mı! Hem güzel olsaydım okuldaki diğer kızlar gibi bir erkek arkadaşım olurdu." Başını olumsuzca sallayıp üstüme çıktı ve yüzüme eğildi. "Sana dayanamıyorum küçüğüm, o kadar çabaladım ki ama sen burdayken sana dokunamazsam deliririm!" Kaşlarımı çatıp "Tamam ne olucaksa olsun!" Pantolonunu boxerı ile çıkarıp odanın başka bir yerine fırlattı ve ben gözlerimi birbirine bastırıp çocukluğumun gidişini görmemeye çalışıyordum.

İçime girdiğinde dişlerimi sıkıp titrek  bir nefes verdim o zevkten inlerken ben ise acıdan ya çığlık atıyor ya da inliyordum. O şey gerçekten büyüktü ve canımı acıtıyordu. "Evelyn senin ilkin olmak beni güzel hissettiriyor." Eminim ki bunu benden önce gelmiş kızların hepsine söylüyordu. Kulak asmadım. Göz yaşlarım şiddetlenirken üstüme düşmeden önce odayı inlemesi doldurdu.

Üstümden onu itip yan tarafa düşmesini sağladım. "Güzel hissettirdiğini inkâr edemezsin küçük Evelyn" haklıydı iyi hissetmiştim ama aynı zamanda suçluluk daha ağır basıyordu. "Sadece birmesi için dua ettim ve neredeyse kusucaktım." Karnımı tutup yatağa bastırdı sanırım eli şu an organlarımla buluşmuştu. "Benim için yalvardığın günlerde gelecek." Son kez bastırdığında seslice öksürdüm ve giyinip odadan çıkışını izledim. Karnıma baktığımda elinin izinin kırmızı renkte orada durduğunu gördüm.

Bir ressamın en büyük başarısı olabilecek kadar güzel ve detaylı bir yüzü ve vücudu vardı ama ruhu bir çöpten farksızdı. Yerimden kıpırdayamıyacak kadar güçsüz olduğumda yatağa akan küçük kurumuş kanı gördüm, bir kere daha çığlıklarla yüzümü tırnakladım ve bu yaptığım planın saçmalığına vardım. Adam zaten beni yatağa atmak istiyordu ve ben buna davetiye çıkarmıştım.

Burnumu çekerek üstüme tekrar çarşafı aldım ve kendimi sararak doğruldum kasıklarımdaki sancılar artarken çıplak ayaklarımla paytak paytak banyoya girdim. Ve heryerimi süngerle neredeyse derimi kazıyacak şekilde sürttüm tenime.

Duştan çıktığımda çekmecelere yürüdüm, eğildim ve külot, çorap, sütyen, en kapalı olan pijamaları alarak giydim. Aynanın karşısına geçerek havluyu saçlarımdan çıkardım ve tarağı saçımdan geçirerek taramaya başladım. Taradığımda yüzüme tam olarak baktım. Gözlerimin içi kızarık göz altlarım ise şu an hiçbir şeyin iyiye gitmediğine işaretçiydi. Halbuki ne kadar çok sevinmiştim o arabaya bindiğimde belki eğitimim için en iyisi olur diye.

Aynadaki yansımama burukça gülümseyip saçımı topuz olarak topladım ve su almak için mutfağa gittim. Hizmetlilerin olmadığını gördüğümde birazda olsa sevinmiştim, belki de sesimi duymamışlardır. Sürahi bulamayınca dolabı açtım ve  suyu gördüm. Bu adam manyak falan mıydı neden bu soğukta suyu dolaba koyuyordu. Başımı iki yana sallayıp sürahiyi aldım ve bardağa döküp yavaşça içtim. Umarım hastalanmazdım. Uykum gelmediği için salona gidip uzandım ve televizyon seyrettim.

Adını bilmediğim bir yarışma programı görünce onu izlemeye karar verip burada durakladım. Hala kasıklarımdaki ağrı tarif edilemeyecek kadar fazlaydı. Yanımdan geçen kişiyle ürperdim ve yatakta oturur pozisyona geldim bu kişi Bay Bieber'dan başkası değildi. "Bunu iç kasıkların için." Elime hap uzattığında diğerini de koydu "Bu da korunma amaçlı." Kaşlarımı çatıp son dediğini anlamaya çalıştım. "Hamile kalma diye." Kaşlarım yukarı kalkarken yutkunarak başımı salladım ve elime su bardağını tutuşturmasına izin verdim.

İlk hapı alarak suyu yarısına kadar içtim su ılıktı diğer hapı da içtiğimde yanımda oturdu. "Zorluk çıkarmasan daha iyi geçebilirdi Evelyn." Ona bakarken önüme gelen perçemi arkaya ittim. "İşin bitti zaten bırak beni." Belimden çekiştirerek beni bacaklarının arasına aldı. Elleri ıslak saçlarımda gezerken başımı geriye çektim. 'Babam' denecek kişiyle yatmıştım ona bakmak bile istemiyordum artık. "Neden mutlu etmeme izin vermiyorsun?" Bakışlarımı ellerime getirip hafifçe kıkırdadım ve azıcık da  acıması olduğunu düşünerek gözlerimi istemeyerek de olsa ona baktım. "Seninle yattıktan sonra mutlu mu olmalıyım vaftiz 'babam' denecek kişiyle ha?"

"Bunu sende istiyordun başta ne değişti Tanrı aşkına sizi anlamıyorum!" Sinirle bağırdım "Başka planlarım vardı." Elimle ağzımı kapatıp dediğim şeyle uzaklaştım ama baldırlarımdan tutarak bunu engelledi. "Ne planı?" Gözleri kısılırken korkmama neden oluyordu. "Ah sen kaçıcaktın!" Gülüp sırtını arkaya attığında birazda olsa benden uzaklaşmıştı. "Bu imkansız bebeğim, babacığın önceden yapabileceğin her şeyin önlemini aldı fark etmemiş olabilirsin ama dışarıda korumalar var." Ağzım o halini alarak bu kusursuz suratı dağıtma isteğim artmıştı. "Benim özgürlüğümü kısıtlayamazsın!" Elini burnuma dokundurup geri çekti "Aslında evet kısıtlayabilirim."

Şu andan sonra kaybedicek hiç bir şeyim yoktu ve ona istediği gibi davranıcaktım. "Sana istediğim gibi davranmamı istiyorsun öyle değil mi?" Elimi çıplak göğsüne koyup gezdirirken bileğimden tuttu ve yukarıdan bana baktı. Bunu neden yaptığını anlamadım. "Benim istemediğim sürece bana dokunamazsın." Dudağımı ısırıp utanmamaya çalıştım. "Şu an sana dokunmamı istemiyor musun." Şüpheye düşmüş gibiydi en sonunda bileğimi arkama attı ve yüzüme yakınlaştı dudaklarını dudaklarıma sürttü nefesini dudaklarıma karşı verirken heyecanlanmamak elde değildi.

"Hayır" üstümde egemenliğini sürdürmek istemesi belliydi. Kabullenip ilk hamleyi ben yapıp dudaklarını dudaklarıma çekip gözlerimi kapattım ve kasıklarımın acısı artık kelebek etkisine bırakmıştı. İstediği gibi yapıp ellerimi ona değdirmedim ve alt dudağımı ağzına çekmesine izin verdim ve kısık sesle inledim. Ondan uzaklaşınca gözlerimi açıp çoktan bana bakan bakışlarıyla bakışlarımı birleştirdim. "Bazen seni gördüğüme lanetler ederken bazen de minnet duyuyorum bu ne Evelyn?" Uzaklaşıp bunu da herkese dediğini bildiğimden başımı sallayıp televizyona baktım. "Bilemiyorum ama sizi istemem için bunları demeniz gerekmiyor."

Bana baktığını yüzümün sol yanımın karıncalanmasından anlamıştım. "Neden böyle bir şey yapayım ki?" Ona bakmamayı diretip yanımdaki kumandayı alıp omuz silktim. Makul bir dizi bulduğumda arkama yaslandım ve o yokmuş gibi orada oturmaya devam ettim. "Herneyse her gün o hapı içmek zorundasın yoksa hamile kalma ihtimalin var." En son isteyeceğim şey ondan olmasını isteyemeyeceğim bir çocuktu. Başımı sallayıp televizyona bakmaya devam ettim ve her fün bunu yapamayacağım aklıma geldi "Kitap almak için dışarı çıkabilir miyim hemen gelirim." Başını olumsuzca salladı. "Hadi ama burada senin sürtüğün gibi dizinin dibinden ayrılmıyıcak mıyım yani?"

Dayanamayarak televizyonu kapattı ama hals ona dönmedim. "Birincisi bu sürtüklük değil ikincisi evet ayrılmayacaksın!" Sıkıntıyla bir nefes alıp "Tamam yarım saat içinde hazır ol istediğin bir şeyler alalım."
Sevinç içinde gülümsediğimde gülmeyi özlediğimi hatırladım. Ona bakmadan kalktım ve merdivenlerden çıkıp odama girdim üstüme kazak ve dar lacivert bir pantolon geçirdim. Kazağın üstüne de siyah bir manto aldım. Gardrobuma yönelip şapka aramaya başladım. Başıma takmadan önce saçımı kuruladım taktığımda aynaya baktım.

Daha önce bu kadar uyumlu giyindiğimi hatırlamıyordum. Okul kıyafetleri benim kıyafetlerimden daha uyumluydu. Küçük ayakkabı odasına girdiğimde buraya neden daha önceden girmediğimi sorguladım. Burası ölünesi bir yerdi platform topluklulardan tutun stilettolara kadar her türlü ayakkabı vardı ama ben siyah bir bot almıştım. Hiç giyilmediğini altlarından anlamıştım zaten yeni olduğundan üstüde temizdi.

Hazır olduğumda aşağı indim ve kapıda onu bekledim. Salonda olduğu aklıma gelince oraya gittim. Orada da yoktu. Merdivenlerden ayak sesleri gelince girişe gittim ve ona baktım. Tişört ve onun üzerindeki deri ceket ve dar sayılabilicek pantolonla gayet iyi görünüyordu. Botları benimkini anımsatıyordu. Saçları her zamanki hacimini yitirmiş ve istedikleri yönlere savrulmuşlardı. "Hazır mısın?" Yanaklarımın içini ısırıp başımı salladım.

Arabaya bindiğimizde ısınmamız için klimayı çalıştırdı. Elimi birbirine sürtüp klimaya götürdüm. "Ne kadar uzakta?" "Yaklaşık on beş dakika" başımı salladım ve sesimi çıkarmadım. Düşündüm de acaba telefon almama izin verir miydi? Bence sormamda sakınca yoktu. "Telefon alabilir miyim?" Ona baktığımda düşünüyor olduğunu gördüm. "Şifre koymayıp istediğim zaman gösterirsen neden olmasın." Sevinçten neredeyse ona sarılıcaktım ama neyse ki kendimi tutup teşekkür ettim.

Sıkıcı geçen araba tolculuğun sonunda avm'nin otoparkına gelmiştik inip onu bekledim. Yanıma her zamanki yakışıklılığıyla gelip belimi sardı ve yürüten merdivenlerden yukarı çıktık. Kitap mağazasına ilerlediğimde dergilere daha sonra romanların olduğu yere gittik. Elime ilk dikkatimi çeken bir kitabı aldım. Justin başka şeylere bakıyordu. Dan Brown'un Başlangıç kitabını alıp elimde taşıdım. İlerleyerek daha ilginç kitaplara yoğunlaştım.

Yaklaşık 11 kitap aldıktan sonra 2 kitaplığın arkasındaki Bay Bieber'ın yanına gittim. Aldığım kitaplara bakıp başını salladı. "Bu kadar mı?" Dudaklarımı içime çekip başımı salladım. O ise elime kendi seçtiği kitabını tutuşturdu yüzüne açıklama istercesine baktığımda cevapladı. "Bunu da okumak istersin diye düşündüm." Kitaba baktığımda adının Sende Kendimi Buldum olduğunu gördüm arkadını çevirip ana fikrini inceledim. Okumayı bitirince bunun ona göre bir kitap olduğunu varsaydım. "Üzgünüm erotik kategorisindekiler dikkatimi çekmiyor Bay Bieber." Koyucakken ısrarla onu elimde tuttu. "Alıyorum onu."

Diretmeyip başımı salladım ve almasına izin verdim. Çıktığında cüzdanını cebine koydu ve gelip belimi tekrar sardı. "Şimdi sana telefon bakalım." Dudağımı ısırıp yürüdükçe arkamızda kalan mağazalara baktım. Eliyle yönlendirip beni görmediğim kadar teknolojik aletlerin olduğu yerlere soktu. Yanımıza bir kadın geldi ve yüzündeki büyük gülümsemeyle konuştu. "Neye bakmıştınız?" Konuşmama izin vermeyip o konuştu. "Telefon bölümünün nerede olduğunu söylemeniz yeter." Kırmızı saçlı kız saçının bir tutamını alıp kulağının arkasına sıkıştırarak cevap verdi ve beyaz eşyaların arkasındaki yeri gösterdi. "Ev aletlerinin arkasında efendim başka isteğiniz olursa çalışanlara sormanız yeterli."

Cevap vermeyip yürüdüğünde ona ayak uydurdum ve oraya ilerledik. Aslında neyin yeni neyin eski olduğunu bilmiyordum ama bu kadar pahalı bir yerde eski telefonların satılmayacağını anlamıştım. Gri telefonu elime alıp denedim bu hoşuma gitmişti ve o kadar derinlemesine inceleme yapacak kadar bir bilgim yoktu telefonlar hakkında. "Bu olur." Fiyatına baktığımda 1,470$ olduğunu gördüm. Yana geçip 900$ olanlara geçtim. "Bu bence daha uygun" siyahlara baktım. Beklememi söyleyip aynı kadını getirdi ve aralarında anlamadığım şeyler konuştular daha sonra kasaya gittik. Kutusunu gördüğümde bunun daha pahalı olan telefon olduğunu görmüştüm. "Son baktığım daha uygundu." Cevap vermeyip kredi kartını uzattığında kadın poşeti bana uzattı. Bu poşeti kitapların olduğu karton poşete koyup çıkışa ilerledim.

Avm'nin parlak ve bir o kadar kaygan zemininde kaymaya çalışan 5 yaşlarında ikiz olduğunu tahmin ettiğim iki çocuk gördüm ve gülümsememi tutmayı bıraktım. İkisi el ele tutuşmuş düşmemeye çalışarak kaygan zeminde oyun oynuyorlardı. Belimdeki elle gülümsememi zor da olsa durdurmuştum. "Kahve ister misin?" Şu an sıcak bir kahve iyi gidebilirdi. "Süt olmasın." Başını sallayıp kahveciye ilerledi, bende masaya oturmuştum. Yılbaşı dekorasyonları restoranın içine özenle yerleştirilmişti bile. Herkese göre yılbaşının bir anlamı vardır. Eğer benimde olsaydı büyük ihtimal ailemle birlikte olmanın derdim fakat onlar da yoktu. Derin bir nefes alıp şapkamı çıkmak üzere olduğu saçlarıma geri oturttum.

Acaba şu an arkadaşlarım ne yapıyorlardı veya benim gitmeme üzülen var mıydı? Bence onlar için fark etmezdi çünkü onlar her ne etkinlik yapıyorlarsa ben yapmak istemiyordum, toplum içine çıkmak ve tanınmak istemiyordum. Bay Bieber geldiğinde karton bardaklardan birini bana verdi, sandalyesini benim yanıma çekti her zaman yakınımda olmak zorunda mıydı? Ona bakmamayı direttiğimde kahvemle bakışıyordum.

Onun garip bakışlarına hala maruz kalırken ona döndüm ve sakince konuştum "Şu an en nefret ettiğim şeyi yapıyorsun mutlu musun?" Sıcak elini buz derecede soğuk elimle buluşturdu "Senin üzerinde her hakka sahibim Evelyn" sadist gülümsemesini takındığında elimi çektim "Ben senin malın değilim! Belki bana böyle davrandığın için senden nefret ediyorumdur" kalktığımda peşimden geldi ama nereye gidiceğimi bilmiyordum bana yetişip belimi sıktı ve kulağıma eğildi "Bunun cezası olmıyıcağını mı sanıyorsun tatlı Evelyn bekle ve gör."

Beynimin derinliklerinde kahkaha atan benliğimin yarı sıra kahkahalarının yanında bana öğüt vermeyi de unutmuyordu. evet bu sefer o sıkışıp kalmış benliğim son derece haklıydı.

Ilıklaşmış olan kahvemden son yudumunu aldığımda dışarıya koca bir nefes verip ayrılmak için bir hamle yaptığımda belimdeki eli yanına düşmüştü. Herkesin oturduğu avm'nin olduğunu düşündüğüm çöpe basket attım. Girdiğinde gülümseyip ona biraz mesafeli olacak bir şekilde yürümeye başladım.

"Özel istediğin herhangi bir eşya, kıyafet var mı?" Başımı iki yana sallayıp ayaklarıma baktım. "Evelyn konuş benimle." Sesi az önceye oranla daha insancıl çıkmıştı. "Teşekkürler Bay Bieber, istediğim bir şey yok." Gülüp kahvesinden bir yudum aldı. "Küçük ingiliz aksanın bile seni neden istediğime bir neden olabilir."

Sürekli bana küçük demesi kalbimi kırarken artık insanları bana karşı soyutladığını hissetmiştim. Umarım bunu bana herkesin yanında da söylemezdi.

"Doğrusu burası Alaska bu aksanı nerede yaptığını merak ediyorum." Gururlanacağım bir konu çıktığında kendimi övmekten çekinmezdim.

"Geçen sene bir öğrenci değişim programına katıldım ve 1,5 sene Londra'daydım aksanlarını kendime çok yakıştırdığım için böyle konuşuyorum fakat bilirsin biraz zor." Yandan bir gülümseme atıp daha sonra arkamda kalan yılbaşı ağacına baktı. "Heyecanlandığını hissediyorum."

"Ah, o en sevdiğim yıldı." Ellerimi birleştirip dişlerimi göstererek gülümsedim. "Bunun bir nedeni var mı?" Başımı hevesle sallayıp hala buz gibi olan ellerimi ceplerime koydum.

"Ivan ve Amelia ile resmen hayalimizi yaşamıştık. Yani bırakın yurt dışına çıkmayı biz yurttan dışarı çıkamazdık, gerçi onlar hala öyle fakat dediğim gibi en sevdiğim yıldı."

"O zaman bu sene öncekinden de iyi olucak." Patavatsızlık etmek istemediğim için sustum ve minnettar olmaya devam ettim. Ama onun dediği olamıyacak kadar hayal ürünüydü ne bekliyor du ki!

Altına alıcak bir kız istiyorsa o yerlerden bulabilirdi.

"Bunları bana her gün yapıcak mısın?" Yalvaran bakışlar attığımda istemediğim cevabı almaktan korkuyordum. Yakalarını düzeltip saçlarımı okşadı.

"Sadece babacığı rahatlatman gerektiğinde." İyi de sen her zaman sinirlisin! Her ne kadar şu an şaşırtıcı bir şekilde sakin olsan bile.

"Peki, Ne iş yapıyorsun?" Yüzü kasılınca kendinden ödün vermemeye çalışıyordu.

"Bilirsin barım var." Yandan gülümseme attığında bir barı olmadığını olsa bile bunu söyleyince bu tepkiyi vermesini beklemiyordum. "Yani o evi bir bar sayesinde aldın?"

Birden durup ellerini ceplerinden çıkardı ve yeterince sert bir şekilde konuştu. "Seni ilgilendirmez, konuşmak derken bunu kast etmiyordum." Elini şakaklarına koyup ovaladı.

"Bir kaç saatliğine olsun mutlu ol diye iki saattir sinirlenmemeye çalışıyorum." Özür dilemezsem tekrar bana saldırmazdı, umarım.

"Özür dilerim yapmak istediğim bu değildi." Derin bir nefes verip cebinden kulaklığını bulup çözdü.

Ne yani yanında ben yokmuşum gibi kulaklıkla müzik mi dinleyecekti. Sanırım ben onu hiçbir zaman anlayamıyacaktım!

Kulaklığı çözmeyi bitirdiğinde bir ucunu bana verdi ben solu takarken o ise sağı takmıştı. Kolunu koluma geçirince müzik listesine baktım. Hepsi neredeyse eski şarkılardı. En azından müzik zevkimiz uyuyordu.

En sonunda Jessie Ware- Alone şarkısında dururken içimden sözleri tekrar edip ayaklarıma baktım.

Çıkışına yürüdüğümüzde bank gördüm. Ve burdan tüm deniz gözüküyordu. Onu oraya çekiştirirken ilk defa yön verenin ben olduğuma sevindim.

Yan yana otururken kulaklığın düşmeyeceği kadar ona yakın kaldım. Ellerimi ceplerimden çıkarttı ve kalorifer gibi iki elinin içinde hapsedip ellerimle ara sıra oynadı. Müzik ve sıcaklık şu an ihityacım ikiliydi ve bana bunları verdiği için minnet duyuyordum. 

"Hiç aile hayalin oldu mu?" Başımı iki yana sallayıp müziğe odaklanmaya çalıştım. "Kızlar hep böyle şeyler hayal eder ama."

Perçelerimi yana atıp ona yandan baktım. "Hayatımı kurtarmam için- ki senin kadar iyi bir yaşantı değil kastım- derslerime çalışmam lazım zaten iki sene sonra özgürüm."

Başını salladı. "Tabii sinirlenip beni kapının önüne koymazsan" ısıttığı elimi cebime koyup diğerini ısıtmaya başladı. "Bu kadar soğukta köpeğimi bile dışarıda bırakmam."

Büyük bir sessizliğin ardından elektronik tarzı şarkı çaldığını duyunca kulaklığı ittirdim. "Üzgünüm bu şeyler başımı şişiriyor."

"Ne iş yaptığımı sana söylerdim fakat korkabilirsin ve bu yüzden kaçmana izin vermem." Böyle söylemesi daha çok meraklanmama sebepiyet veriyordu. "Söz verirsem?"

Elimi dudaklarına götürüp sıcak nefesini üfledi ve onu da diğer yaptığı gibi cebime koydu. Kulaklığını özensizce cebine tıkıp yüzüme baktı. "Sana güveniyorum Evelyn eğer kaçarsan ve ben seni bulursam daha önce yaşadığın acıların hepsini unut bu yepyeni bir işkence."

Yutkunup korkmadığımı belli etmek isterdim ama bacaklarım titremeye başlamıştı. "Genel ev işletiyorum bu kadarını bil."

Omzumu silkip önüme baktım o ne demek bilmiyordum. Ve sorsam benimle alay edebilirdi bu yüzden biliyormuş gibi yapıcaktım.

"Böyle bir tepki beklemiyordum." Kaşlarını çatıp bana baktı. "Evinde bilgisayarın var mı?" Bu ne alaka? Der gibi bakıyordu ama anlamamasını umut ediyordum. "Var, neden?"

"Arkadaşlarıma mail atmam lazım en azından böyle görüşebilirim." Aklıma gelen en güzel yalanı uydurabilecek kadar zekiydim ama onun ne olduğuna dair bir fikrim yoktu.

"Ve seni yetiştirip oraya yollıyabilirim." Konu bana gelince gülümseyerek baktım. "Üniversite türü bir şey gibi mi?" Heyecanlandığımda her şeyi ağzımdan kaçırmaktan nefret ediyordum. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve yana dönüp perçelerimden yüzümün gözükmemesini umuyordum.

"Oh, anladım bunu bilmemen biraz tuhaf" yanaklarımın içini ısırdım. "Açıklar mısın artık şunu nereye gidip gitmeyeceğimi sen belirleyemezsin."
Saçımın bir tutamını çekip canımın yanmasını sağladı. "Bana bağırma."

Derin bir nefes aldı gülmek arasında tereddüt etse de  cümleyi kafasında oluşturmaya çalıştı. "İlişkide bulunma yeri, yani senin gibi bir sürü kızım var onlar da kolay kabul etmediler bazıları hariç."

Her gün onunla ilgili yeni şeyler öğrendikçe şaşırıp ondan daha çok nefret etmeye devam mı edicektim. Ben özgür olmak istiyordum artık her bakımdan. Bu içine düştüğüm bok çukuru neyin nesiydi.

"Eğer hiç bir zaman kabul etmezsem?" Ellerini sıvazlayıp ensesini kaşıdı ve direk olarak bana baktı. "Öyle bir şey olmayacak." Gözlerim dolarken başıma ağrı girmişti. Denize bakıp derin bir nefes aldım. Ve bacaklarımın titremesini kontrol altına almaya çalıştım.

Dizlerimi dirseklerimi koyup öne eğildim ve buz gibi yüzüme düşen sıcak gözyaşlarımı serbest bıraktım. Beni belimden tutunca onu ittim. "Bana dokunma!" Bağırarak söylemek istesem de bana yapacaklarından dolayı ve kendimi sıkmaktan en fazla fısıldayabildim.

"Ben sana az önce hayalimin okumak olduğunu söyledim hayatımı kurtarmayı kast etmiştim!" Ağlamaklı sesime artı burun çekişlerim içimin yanmasına sebepiyet verirken kulaklarımda yanmaya başlamıştı.

Ben eğer olursa kısmını düşünmek istemiyordum. "Ben cinsel bir obje olamam hatta hiç bir kadın olmamamalı ben yapamam zaten, sen bana dokunduğunda kendimi kirlenmiş birisi gibi hissediyorum."

O da benim gibi dirseklerini dizine yaslayarak öne eğildi. "Evelyn üzgünüm ama senden çok güzel bir köle oluyor." Ona kalkıp vurmamak için çok zor duruyordum. Ellerimi sıkmaktan tırnaklarım neredeyse etimin içindeydiler. Dudaklarım zaten kanıyordu. Soğuk hava şu an beni terletiyordu.

"Ben eve gitmek istiyorum yada beni kapının önğne de koyabilirsin umrumda değil donarak ölme düşüncesi şu an bana cennet gibi geliyor açıkçası." Kızarmış burnumu çekip dudaklarımı yaladım.

Önden yürürken araba nerdeydi en ufak bir fikrim yoktu. Poşetleri o taşıyordu. Hışırtısından dolayı yakında olduğunu anlamam zor olmamıştı.

Otoparka girdiğimizde bundan 6 ay önceki hayatımı düşünüyordum sanırım en son o zaman ağlamıştım. Ailemin ölüm gününde keşke onlar yerine ben ölseydim. Onlar kızının iyi bir eğitim almasını iyi çevrelerde dolaşmasını, güvende hissetmesini ve mutlu olmasını ister. Fakat bunların hiç birinin en ufak zerresini bu adam beni kedi yavrusu gibi getirdiği o eve soktuktan itibaren hissetmemiştim.

Gözlerimden durmaksızın yaş gelirken yürümeye devam ediyordum aniden fren sesiyle beraber arkaya çekilmem bir oldu. "Başlatma tavırlarına Evelyn söyledim ve bitti işte. Sakın bir daha kendine zarar vermeye çalışma". Bekletmeden cevap verdim ve boş bakışlarımı kestim. "Görmemiştim zaten arabayı." Kolumu ondan kurtarıp onun arabasının yanına gittim.

Bu yıl beni felaket yada kötü ne derseniz diyin berbat bir yıl bekliyordu...

Continue Reading

You'll Also Like

30.6K 1.3K 44
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...
128K 22.3K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
15.4K 1.6K 38
Jisung,yanlış zamana denk gelen kızgınlığı yüzünden Lee Minho ile birlikte oldu. Omegaverse & MinSung ✪✪✪
12.2M 589K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...