☄️☄️hard feelings ||baekyeol|...

By Hanravel

22.4K 1.9K 916

"Seni seviyorum.Tüm varlığımla,az sonra kıyamet kopacak olsa da seviyorum.Her bakışında her dokunuşunda titri... More

-1-
-2-
-3-
-4-
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-13-
-14-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
//final//

-12-

903 76 50
By Hanravel

Üçüncü kez.

Bu hafta üçüncü kez yataktan kasıklarıma giren sancılarla uyandığımda uyanmamış olmayı dileyip kafamı yastığa gömdüm.
Yaklaşık üç dört aydır kimseyle yatmıyordum ve Chanyeol'u sevene kadar neredeyse böyle şeyleri unutmuştum.Etkilendiğim kimse olmamıştı uzun zamandır ama son zamanlarda durum tersine dönmüştü.Chanyeoldan etkileniyordum...çok fazla.

Uyumak istiyordum çünkü yorucu bir gün olacaktı ama buna rağmen kalktım ve duşa yöneldim.Çünkü bu halde uyuyamacağımı da biliyordum.Soğuk bir duş alıp kendime gelmeliydim. Üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp soğuk suyun altına girdim.

Kısa kestiğim duş sonrasında hızlıca havlulara sarınıp odama geri girdim ve iş için üzerime beyaz bir gömlek,siyah biraz dar kumaş pantolonumu giydim.Saçlarımı kuruttum,kaküllerimi düzelttim ve bugün yapmam gereken en önemli şeylerden biri için siyah kaşe kabanımı giyip evden çıktım.İnce ince kar yağarken Kris'in evine doğru yürümeye başladım.

Bir haftadır konuşmuyorduk,evime gelmiyordu,aramıyordu ve ben de bir haftadır aşırı yoğun olduğum için onu arayacak vakit bulamamıştım.Anca şimdi gidebiliyordum.

Bir anda beni tamamen bırakmasının Chanyeol ile ilgili olduğunu düşünüyordum.O gün Chanyeol'u görmüştü ve normal bir arkadaşım olmadığını anlamıştı.Yani bunu her ne kadar kendim söylemek istesem de o günkü heyecanımla belli etmiş olmalıydım.Bugün gidip durumu güzelce açıklayacaktım.

Az sonra evine geldiğimde,anahtarı elbette ki ben de vardı benimkinin de onda olduğu gibi, anahtarla kapıyı açtım ve içeri girdim.Evde hala ses olmamasını uyuyor olmasına bağlıyordum.Onu önce uyandırıp sonra ikimiz için güzel bir kahvaltı hazırlayacaktım.Ne olursa olsun o benim arkadaşımdı ve böyle bir şey yüzünden onu kaybetmek istemiyordum.

Odasına girdim yorganı nefes almak istemez gibi başının ucuna kadar çekmiş Kris'e baktım.Öyle sıkı sarınmış ki yorgana sanki yorgan onu her şeyden koruyacak gibi.Gülümsedim ve yatakta yanına oturarak yavaşça onu dürtmeye başladım.

"Kris...Kris...Kris uyan hadi!Kris."Uykusu ağır olmasına rağmen beni çok fazla zorlamadan uyandı.Gözlerini açtığında uyku mahmuru bir halde benim olduğuma emin olmak ister gibi elleriyle gözlerini ovuşturdu tekrar baktı.Hayır yani sanki sabahın köründe benden başkası evine girip seni uyandıracak ta böyle inanamıyorsun.

"Senin ne işin var ya burada?Saat kaç?"

"Geri mi gideyim yani?"

"Yo,ondan demedim.Şaşırdım sadece."
Güldüm.Ondan demediğini biliyordum zaten.

"Hazırlan hadi.Ben de kahvaltı için bir şeyler hazırlayayım."dedim ve sıkıca sarıp sarmalandığı yorganı üzerinden çekerek oturduğum yerden kalktım.

"Hadi.Seni bekliyorum."dedim son kez ve odadan çıkıp mutfağa girdim.Uykumu alamasam bile kötü bir ruh halinde değildim ama biraz gergindim bu yüzden hareketlerim biraz sakarlaşıyordu.Yani bir tane bardak kırdım ve işaret parmağımı kestim ama önemli bir şey yoktu.Gazi bir halde kahvaltıyı hazırladığımda Kris'in gelmesini beklemeye başladım.

Durumu az çok biliyordu ama ona güzelce izah etmeliydim.Ama ne demeliydim?Konuya nasıl girecektim.Direk dalarsam üzülürdü ama alıştıra alıştıra nasıl söylenir ki bu?Acaba çok üzülür mü?

Ben böyle düşünüp dururken beni bu eziyetten kurtaran Kris oldu.Mutfağa girdi ve tam çarprazıma oturdu.

"Günaydın."dedi kocaman gülümseyerek.

"Günaydın."dedim aynı şekilde.

"İşe geç kalmıyorsun değil mi?"diye sordu kapının üzerindeki saate bakarak.Dün gece normalden daha geç çıktığımdan bugün geç gitmemi kimse sorun etmezdi.

"Yok daha vaktim var.Boşver sen.Hadi bir an önce soğumadan ye."dedim tabağındakileri işaret ederek.Gülümsedi ve yemeye başladı.Bir süre iş hakkında konuştuk ve konuyu ilk açan o oldu.

"Chanyeol...Arkadaşın olan.O nasıl?"dedi birazcık gerilmiş olduğunu farkettim.Durumu biliyordu buna emindim.

"O biraz hasta ama iyi olacak.Biliyorum."dedim.Biliyordum iyileşecekti.Hastalığı hala ilerliyor olabilirdi ve tedaviler pek işe yaramıyordu,bu da bazenleri beni delirtiyordu ama iyi olacağını biliyordum.Şimdilik bu konuyu düşünmemeye çalıştım.

"Şimdi bir şey söylemek istiyorum.Bunu önce sana söylemeliyim çünkü sen benim en iyi arkadaşlarımdan birisin."Arkadaş olduğumuzu tekrar belirttim çünkü bunu söyledikten sonra arkadaşlığımızın zarar görmesini istemiyordum.

"Beni üzecek bir şeyler mi var?"dedi tereddütle bana bakarken.

"Biraz...Aslında üzülmeni istemiyorum ama başkasından duyma diye kendim söylemek istedim."Derin bir nefes alıp verdi ve sustu.Ben de en sonunda cesaretimi toplayabildiğimde konuştum.

"Chanyeol benim sevgilim."dedim net bir sesle.Kendimden beklentim daha kötüydü,sesim çıkmaz ya da saçmalarım,dilim dolanır falan diye düşünüyordum ama olmamıştı.Baya da düzgün bir şekilde konuşmuştum.

Kris'in şaşırmasını beklemiyordum, bir şeyler olduğunun zaten farkındaydı.Ama gözlerinin anlık olarak dolup sonra ağlamamak için gözlerini sımsıkı kapatacağı,daha sonra da bir şey yokmuş gibi gülümsemesinin ardına saklanması,saniyeler içinde gerçekleşen bu olay beni gerçekten üzmüştü.

Sevgisini hiçbir zaman küçümsememiştim fakat bu kadar olgun ve iyi niyetli davranabileceğini de düşünmemiştim.Bu yüzden hem şaşkındım hem onun adına üzülüyordum.İnsanın karşılık almadan sevmesi çok zordu.Kitaplarda,filmlerde dek geldiğimde benim bile yüreğim eziliyordu.Bu yüzden Kris için gerçek anlamda suçluluk duyuyor ve üzülüyordum.

"Umarım mutlu olursunuz."dedi. Sesinde çok hafif bir çatallaşma olmuştu.Ama bir şey diyemedim.Bu durumda en iyisi susmak gibiydi.

Yani ona başka birini seveceğini ve ileride onunla çok mutlu olacağını anlatmak falan biraz hikayeydi.Kendisi de bunu biliyordu.Yine de bu sürecin zor geçeceğini değiştirmiyordu.Aramızdaki sessizlik iğne olup her yerime battı ama yine de konuşmadım.

Çatal bıçak gürültülerinden başka ses duyulmadığı kahvaltıyı bitirene kadar ikimiz de konuşamadık.En sonunda beraber etrafı toplarken telefonuna gelen bildirim sesi aramızdaki sessizliği bozdu.Ben kim olduğunu merak ederken Kris'in kaşları çatılmış ağzı şaşkınlıkla aralanmıştı.Beni hiiç bekletmeden söyledi.

"Taeyon."dedi.Konu Taeyon olunca böyle tepkiler vermek normaldi zaten.Yani dünyada neyi yapsa şaşırmayacağım biriydi.Tabi Kris için bu durum geçerli değildi.Kris hızlı bir mesaj çekip telefonu cebine soktu.

"Dün akşam işinden istifa etmiş,bu sabah da bilet almış buraya geliyormuş."

"Peki bu cadı bana niye haber vermiyor?"dedim kendi telefonuma bakarak.Hayır bana mesaj atmamıştı.

"Çünkü küs sana."

"Niye benim bundan haberim yok?"dedim buzdolabından bir şişe su çıkarırken.Bir bardağa suyu doldurdum ve Kris tezgahı son kez silerken ben de suyumu yudum yudum içtim.

"İki gün ard arda telefonlarını açmamışsın."

"Ama nöbetim vardı.Sonra da unuttum."dedim bardağı makineye yerleştirip suyu tekrar dolaba koydum.

"Onunla konuş.Akşam almaya gideceğim.İşten çıkınca buraya gelirsin.Olur mu?"dedi ve ben onu onayladıktan sonra ikimiz de kabanlarımızı ve botlarımızı giyerek çıktık evden.O kendi motoruna bindi ben de evime geri geldim ve biraz 'bundan sonra ne olursa olsun' gibi bir rahatlıkla arabama binip hastaneye sürdüm.Yolda ise cadıyı aramayı ihmal etmedim.Küsmüş ya bana açmadı telefonunu.Üç defa aradım ve öğle arasında tekrar ararım diyerek şimdilik telefonumu cebime koydum ve hastaneye geldim.Otoparka parkettim,binaya girdim.

Bugün de yoğun bir gün olacaktı çünkü artık grup terapileri de vardı ve intihar etmeye çalışan Yuta da gayet zorluyordu.Yuta için gerçekten endişelendiğimden günde üç dört defa yanına uğruyordum ve bu da diğer işlerimi biraz aksatmama neden oluyordu.

Bugün öncelikle anoreksiya nevroza hastası Choi Sooyoung'un odasına girdim.Tam kahvaltı saatine dek gelmiş olmam biraz şans işiydi.

"Günaydın."dedim gülümseyerek odaya girdim,aynı şekilde gülümsedi ve karşılık verdi.Yatağının yanındaki sandalyeye oturdum ve onunla önce sıradan şeyler hakkında biraz konuştum.

"Yemeğini yemen gerekiyor."

"Bana yardım etsen biraz olmaz mı?"dedi önündeki tepsiye korkutucu bakışlar atarken.

"Kahvaltımı ettim ve senin de etmen gerekiyor."

"Bu çok fazla ama."

"Sana öyle geliyor."

Derin bir nefes verdi ve sustu.Sonra önündeki yemekten bir lokma aldı ve eziyet çekiyormuş gibi lokmayı çiğneyerek yuttu.

Onunla konuşmaya başladım.Güzellik diye bahsettiğimiz algının toplumun belirlediği standartlarla alakası olmadığını,kendini biraz da olsa yemek yemek için zorlamazsa burada kalacağı sürenin iyice uzayacağını ve hayatından çalacağını uzun uzun anlattım.Kendini zorlayacağını söyledi ve biz konuşurken tepsideki yemeklerin birazını da olsa yiyebildi.

Onunla konuşurken dosyasında yazan benden önceki psikiyatrın notlarını bir de ondan dinledim.Annesi model,babası ise bir öğretmen.Küçüklüğünde bile hep biraz kilolu bir kızmış.Annesini herkes güzel bulurken kendisi öyle değilmiş.Daha sonra dansa yönelince kilo konusunda iyice stres olmuş ve çok geçmeden de hastalığa yakalanmış.Bir dansçı,yakında şirketlerin seçmelerine girmek istiyor ama şu sıralar bu pek mümkün değil.Tamamen iyileşmeden çıkarsa hastalığı nüksedecek.Her zaman nüksedebilir ama en azından sorumluluğun üzerime kalmasını istemiyorum.Ben elimden gelen her şeyi yapmıştım diyebilmeliyim.

Bir ya da bir buçuk saat onunla konuşup dinlenme odasına geldiğimde Sam oradaydı.Biraz ayaküstü konuştuktan sonra bugünün en zor hastasının dosyasına tekrar baktım ve notlarımı da yanına alarak odasına gittim.Kapıyı açmaya biraz korkuyordum.Karşımdaki kişi klinik şizofrendi.Konuşabileceğimi umuyordum.

Kapıyı tıklatıp içeri girdim.Bir ninni söylüyordu beni görünce bir an dikkatlice bana baktı sonra bakışlarını kucağındaki hayali bebeğe çevirdi ve gülümseyerek ninniyi söylemeye devam etti.Bir şey demeden yanındaki sandalyeye oturdum önce bir süre ninniyi söylemeye devam etti.

(twinkle twinkle little star)

Parılda Parılda Küçük Yıldız

Parılda, parılda küçük yıldız,
Ne olduğunu öyle merak ediyorum ki.
Dünya'nın üstünde çok yüksekte,
Gökyüzünde bir elmas gibi.
Parılda, parılda küçük yıldız,
Ne olduğunu öyle merak ediyorum ki.

Kızgın Güneş gittiğinde,
Üstüne parladığı bir şey kalmadığında,
Sen, kendi ışığını gösterirsin.
Parılda, parılda gece boyunca,
Parılda, parılda küçük yıldız,
Ne olduğunu öyle merak ediyorum ki.

Derin, lacivert gökyüzünde.
Perdelerimin arkasından gizlice
Gözlerini kapatmaman için seni izliyorum,
Sabah Güneş doğana kadar.
Parılda, parılda küçük yıldız,
Ne olduğunu öyle merak ediyorum ki.

Parılda, parılda küçük yıldız,
Ne olduğunu öyle merak ediyorum ki. "

Açıkçası ninniyi bitirdiğinde sesinin bu kadar güzel olmasını beklemediğimden biraz şaşkınlık yaşıyordum.

Şizofreninin kesin bir tedavisi yoktu ve beyindeki dopamin eksikliğinden kaynaklandığı için aslında yapabileceğim pek fazla şey yoktu.Genelde bu hastaların tedavi süreci kurduklari hayali dünyada buldukları bir mantık hatasıyla çökerdi.Bu yüzden hikayeyi iyi dinlemeli ve o mantık hatasını bulup düzgünce izah etmeliydim.İşim zordu,bir akıl hastanesinde akıl sağlığımdan olmadan çalışmak daha zordu ama altından kalkabilirdim.Bir hafta önce hastama yardım edememiştim ama şimdi bir şansım vardı ve bunu iyi değerlendirmeliydim.

Bebeği uyuduğu için onun fısıltıyla benim normal bir ses tonuyla konuştuğum kırk beş dakika sonra tüm hikayeyi en başından öğrenebilmiştim.

Üç yıl önce bebeğini kaybettiğini zannetmişti. Söylediğine göre eşi bebeğinin öldüğünü söylemişti ama bu eşinin ona karşı kurduğu bir komploymuş.Eşinin aynı hastanede çalışan bir hemşireyle ilişkisi varmış ve bebeğini kaçırmışlar.Ama daha sonra uğraşıp didinip bir ay sonra bebeğini bulmuş ve onlardan almayı başarmış.Bebek hemşirenin evindeymiş.Hemen onu aldığı gibi eve gitmiş ama kocası ona planını berbat ettiği için kızmış ve bir yalan uydurup onu buraya yollamış.

"Bebeğin kaç yaşında şimdi?"dedim ciddiyetle ona bakarken.

"Üç yaşına yeni bastı."dedi gülümseyerek.Herkes bebeğinin olmadığını söylüyordu ve ona inanan birini bulduğu için mutluydu.

"O zaman artık yürüyor olmalı değil mi?Konuşuyordur da hatta?"Bir anda yüzü düştü ve kucağındaki hayali varlığa baktı.

"O yürüyemiyor ama annesi her zaman yanında ona iyi bakacak.Çünkü annesi onu çok seviyor."

"O zaman konuşuyordur herhalde.Konuşamıyorsa ve yürüyemiyorsa ona bir bakmam gerekir.İzin verir misin?"Tereddütle bana baktı ama sonra kafasını olumsuz anlamda sallayarak bana izin vermedi.

"O benim kızım.Kimseye vermem."

"Ama ona bakmam gerekiyor.Eğer yürüyemiyorsa bunu düzeltmemiz gerekiyor."

"Sen...Çık odadan...Kimseye vermeyeceğim kızımı.Senden önceki o doktor da aynısını yaptı.Tanrının belası!Defol.Kızımı asla sana vermeyeceğim."

"Yura..."

"Defol dedim."

"Onun olmadığını biliyorsun."

"Burada biliyorum."

"Yura.."Birden sinirle ayağa kalktı.Kucağındaki hayali varlığı unutarak suratıma sağlam bir yumruk attı.Cidden sağlam vurmuştu.Dudağım patlamışken ve o ağlayıp özür dilemeye başlarken ellerinden tuttum ve kalktığı yatağa geri oturttum.

"Sakin ol.Ağlama.Sorun yok.Ben iyi olacağım."

"Çok özür dilerim.Sen de bana vur.Çok özür dilerim.Çok acıyor mu?"

"Yura...Bebeğin nerede?"Gözlerine bakarak söylediğimde gözlerini kocaman açtı ve omuzlarımdan ittirdi beni.Tekrar kovulduğumda yapacak bir şeyim olmadan hasta bakıcılara ona bir sakinleştirici yapmalarını söyleyip Yuta'nın odasına gittim.
Aklına bu hayali dünyanın olmadığına dair bir şüphe sokmuştum ve biraz daha kalma imkanım olsaydı daha iyi olacaktı.Tekrar uğrayacaktım.

Önce lavaboya girdim ve patlayan dudağımdan akan kanları sildim.Sonra da Yuta'nın odasına gittim.

Yuta'nın odasına girdiğimde bir kitap okuyordu.İyi bir ruh halinde gibiydi ama tam emin olamıyordum.Sıradan günlük sohbetler ettikten sonra iznini isteyip kitabına baktım.Kitabı zaten daha önce okumuştum korktuğum şey sayfaların arasına jilet falan koymasıydı.Hasta bakıcılar sık sık zaten odasını kontrol ediyordu ama kitaba bakmak akıllarına gelmeyebilirdi.

"Sorun yok,iyiyim ben."dedi ama iyi olmadığını biliyordum.Bir şey olursa beni çağırmasını tembihledim ve en sonunda dinlenme odasına girdim.Dosyalara onlar hakkındaki günlük raporlarımı kaydettim ve bu hiç az vaktimi almadı.Bu yüzden molaya herkesten biraz daha geç çıktım ve yemekte bir haftadır olduğu gibi masadaki aynı yerime oturdum.

Herkes yaralı dudağıma bakarak sorular sorarken ufak bir özet geçip olayı anlattım.Ben gülerler zannediyordum ama Yoona hariç kimse gülmüyordu.Gülmemelerinin sebebi de daha önce birkaç doktorun da benim gibi hastalardan dayak yemesiydi.Çok uzamadan konuyu kapattım ve yemeğime döndüm.

Masada tek tük sohbet dönüyordu fakat pek ilgimi çekmiyordu çünkü Yura ile konuşmam gerekiyordu,ona bu kadar keskin değil daha yumuşak davranmalıydım.Bu yüzden iştahım kaçtı ve Sam ile Yoona daha fazla yemem konusunda ısrar etseler bile yiyemedim.

Ve unutmadan Taeyon'u aradım.Çünkü bir daha aramaya fırsatım olmayacaktı.Nihayet üçüncü defa aradığımda açabildi cadı.

"Aradığınız Taeyon size küstür.Lütfen onu sevdiğinizi söylemeyeceksiniz ve özür dilemeyeceksiniz meşgul etmeyiniz."

"Taeyon nedir bu saçmal-"

"Aradığınız Taeyon-"

"Ay!Tam bir cadısın."

"Özür dilemeyecekseniz tekrar aramayınız.Sinyal sesinden sonra oturup ağlayabilirsiniz."

"Tamam...Tamam.Seni seviyorum ve özür dilerim.Nöbetten sonra aramayı unuttum.Affettin mi beni?"

"Bir daha olmasın."dedi sanki benim elimde bir şeymiş gibi.Çok fazla konuşamadık ama en azından barıştığımız için mutluydum.Taeyon benim olmayan kızkardeşim gibiydi.Onu gerçekten seviyordum.

Onunla konuştuktan sonra Chanyeol'u aradım ama açmadı.İlaç vakti geldiğini beni daha sonra arayacağını yazmış.En son dün konuşmuştuk ama pek iyi değildi bu yüzden merak ediyordum.Hastalığı iyice ilerliyordu ve ben de aklım sürekli onda kaldığından elimden heldiğince arıyordum.Gidebildiğim kadar hastaneye gitmeye çalışıyor ve Chanyeol'u görüyordum.

İki gün sonra doğumgünü vardı ve doğumgünü için ona bir şeyler hazırlıyordum.Yani yarın hazırlayacaktım ama aslında işin en önemli noktası hazırdı tabii Taeyon yardım ederse daha güzel olacaktı.Akşam bir şekilde onu kandırırdım zaten.Umarım Chanyeol'un hoşuna giderdi.

🍃🍃🍃🍃🍃🍃🍃

Yemek molası bittikten sonra Yura'ya tekrar gittim.Odaya girdiğimde yüzüme dahi bakmıyordu.

Özür diledim ve sözlerimin gerçekliğini tekrar belirttim daha yumuşak bir şekilde.Baya uzun konuştum.

Bana yumruk attığından dolayı duyduğu suçluluktan olmalı pek fazla küs kalamadı.

Kucağında pışpışladığı bir bebek olmaması ise sabahın biraz da olsa işe yaradığını gösteriyordu.Tabii benden önceki psikiyatrlarının etkisi de bu son hamlemi daha başarılı kılmıştı.
Tedavi hala uzun bir süreçti ama bir aşama kaydedebilmiştik ve bu çok iyiydi.Muhtelemen hala bebeğini görüyordu ama bu yavaş işleyen bir süreç.

"Çok güzel bir kız olacak.Şuan bile çok güzel."

"Eminim senin gibi güzel bir kadın olurdu."dedim geçmiş zaman ifadesi kullanarak.Suratında benim asla anlayamacağımı biliyormuş gibi bir ifadeyle gülümsedi.Ben de gülümsedim ve bir şey olduğunda beni mutlaka çağırmasını isteyerek odadan çıktım.

Bir başka hastama Lee Taeyong'un odasına giriyorum ve bıraktığımdan daha tuhaf bir halde buluyorum.Pencerenin önüne sandalyeyi çekmiş oturuyor.Bunda ne var değil mi?Fakat perdeler kapalı, dışarıyı izlediği falan yok.

İlk başlarda ilaçlar ağır olduğu için böyle olduğunu düşünmüştüm ama ilk gece nöbetimde bunun ilaçlarla alakalı olmadığını görmüştüm.Gece bağıra bağıra odasında şarkı söylemiş tekerlekli sandalyeyi uçak taklidi yapıp tüm koridorda sürmüştü.Gündüzleri ne kadar durgun ve kendine zarar vermeye meyilli hali varsa geceleri bir o kadar canlanıyor ve etrafındaki her şeyi yıkıp döküyordu.

Buraya gelen psikolojik vakalar staj dönemiminkinden çok daha ağırdı,bu yüzden baya zorlanıyordum. Taeyong,Yura ve Misook gibi hastalar aşırı derecede yoruyordu.Taeyong ile konuşabilmek için önce onun dikkatini çekmem gerekiyordu.Seslenince dönüp bakmayacağını biliyordum bu yüzden her seferindeki gibi farklı bir yola başvurdum ve uzun uzun baktığı perdenin arkasına geçtim ve önüne geldim.Perdeyi açıp ona baktığımda kafasını eğdi ve hiç bir şaşkınlık belirtisi göstermeden beni baştan aşağı süzdü.

"Puppy!"dedi gülümseyerek."Ne kadar sevimli bir şey bu.Oyun oynamak ister misin oğlum?"Başımı okşmaya kalkıştığında izin vermedim ve ona üçüncü defa kendimi tanıtıp onu yatağına götürdüm.

Dikkatini çekebilmek için bazen bağırarak bazen de fısıltıyla ve odanın içinde düzensiz hareketlerle dolaşarak konuştum.İlaçları içmesi için onu ikna etmeye uğraştım.O ne yaptı?Ayağa kalktı ve yatağının üzerindeki her şeyi yere atıp üzerinde zıplamaya ve kahkaha atmaya başladı.Ne yapacağımı bilemediğim ve kendine zarar verme ihtimali düşük bir hastaydı.Bu yüzden aklım onda kalmıyordu ama hala konuşamadığımız ya da ona derdimi anlatamadığım için kötü hissediyordum.

Odadan çıktım ve bugünkü son hastam obsesif kompulsif bozukluğu olan daha kırklarının ortasındaki kadının odasına girdim.Yani girecektim.Fakat kadın beni kapıda dezenfekte etmeye başladı.Başımda bone ve ellerimde lastik eldivenlerle girebildim odaya.Oturduğum sandalyeyi ben oturmadan önce silmesini zor engelledim ve biraz konuşmaya başladık.Buradaki en yeni hastalardan biriydi benden birkaç gün önce gelmişti ve tedavi konusunda diretmezse kolayca bunlardan kurtuabileceğine emindim.

Aksi takdirde kendini deterjanlarla zehirleme ihtimali çok yüksekti.Önce sıradan sorular sorup onu tanımaya çalıştım ve hikayesini dinledim.

Tıpkı Yura'nın olduğu gibi bir kızını kaybetmişti.Kızını kaybetmesinin sebebi bulaşıcı bir hastalık olunca da geri kalan iki evladını korumak için daha temiz daha titiz davranmaya başlamış.Ve geldiğimiz son nokta bu.Elleri çok yıkadığı için yara almış ve kırışmasın diye yatağa bile oturmuyordu.

Ona bir sürü şey anlattım.Bundan kurtulup hayatına yine devam edebileceğini üç defa tekrarladım
.Ailesi için geri dönmesi gerektiğini anlattım.Kızı yüzünden biraz ağladı.Ama en son bıraktığımda daha sakindi.Konuşmalarımın ne kadar etki ettiğini bilmiyordum ama ilaçlar konusunda onu ikna edebilmiştim.Bugün elde edebildiğim tek başarı da buydu.

Dinlenme odasına tekrar geçtiğimde bugün konuşmam gereken hastalar bitmişti.Tekrar Yuta'ya uğrayıp sonra çıkabilirdim.Önce bugünün hastaları ile ilgili raporlarımı yazdım.Sonra biraz Sam ve Jongdae ile konuştuk.Akşam bir şeyler içmeye gelmemi söylediler fakat Kris ve Taeyon yüzünden bunu ertelemek zorunda kaldım.

Daha sonra da Yuta'ya tekrar bakmak için odasına gittim.Sessiz sakin televizyon izliyordu.İyi olduğuna emin olduktan sonra ilaçlarını yeniden içmeye başladığını öğrendim.
Bu iyi haber ile kendimi biraz daha az yorgun hissederek evime gittim.

Taeyon aradı ve Krisle beraber eve geldiklerini söyledi.Acele etmemi söyledi.Üzerimi değiştirdim ve rahat bir şeyler giydikten sonra Chanyeol'u aradım.

İlk aramamda açmadı ve ikinci aramamda da Bayan Park açınca kapatmak zorunda kaldım.Sonra telefonum tekrar çaldı.

Açıp açmamakta tereddüt etsem de açtım ve tereddütlerimde ne kadar haklı olduğumu gördüm.Bayan Park arayanın ben olduğunu tahmin etmişti ve tabiri caizse sağır eder bir şekilde bağırmış ve beni haşlamıştı sonra Chanyeol'un sesini duydum.Chanyeol'un sesi gelince telefonum kapandı.

Kadın öyle hakaretler ve küfürler yağdırmıştı ki sinirden ve üzüntümden ayakta duramıyordum.Koltuklardan birine oturup sakinleşmeyi beklerken Chanyeol yine aradı.

Bu sefer onun arayacağını bildiğimden telefonu açtım.

"Baekhyun ben çok özür dilerim.Çok özür dilerim.Telefonum odamdaydı biraz hava almak için çıkmıştım.Ne dedi annem sana?Çok mu bağırdı?"

"Yoo.Çok bağırmadı.Kızdı tabii ama öyle çok fazla değil."dedim yalanın dibine vurarak.Herhalde başka biri olsaydı bana bu kadar hakaret ettiği halde o telefonu bir daha açmazdı.Ama işte konu Chanyeol olunca bunu yapamıyordum.Onu üzmemek için hiçbir şey diyemedim.

Konuyu kapattım ve tamamen normal bir sohbete çevirdim.Chanyeol artık sormama gerek olmayacak şekilde düzenli bir şekilde ilaçlarını aldığını söyledi ama birazcık zayıfladığını ve normalden daha fazla uyuduğunu söyledi.İlaçlarının dozunu birazcık arttırmışlar.

İşte ben o ilaçların dozunun artmasının sebebini biliyorum bu yüzden gözlerimin dolmasına engel olamadım.Onu çok sevdiğimi söyleyip kapattım telefonu.Oturduğum yerde biraz sakinleşmeye çalıştım.

Ölüyordu.

Göz göre göre ölüyordu ve elimden hiçbir şey gelmiyordu.Yapabileceğim hiçbir şey yoktu.Derin bir nefes aldım.

Tanrım oralarda bir yerdeysen eğer ve beni duyuyorsan lütfen onu bu hastalıktan kurtar.

O daha yolun başında.

🍃🍃🍃🍃🍃🍃

"Ben söyledim marketten alacağın bir şey var mı diye ama söylemedi bana sadece biraz birayla çerez aldım."

"Ne bileyim Tae.Aklıma gelmedi.Boşver artık.Yarın alırız çikolatayı."

Güzel bir akşam yemeğinden sonra Kris'in evinde oturmuş bir yandan bira içiyorduk arada sohbet ediyor arada televizyondaki talk showu izliyorduk.Taeyonsa evde çikolata olmadığı için Kris'e kızıyordu.

Ben de yapacağım sürpriz şeysinde Kris'i uzaklaştırıp Taeyon ile konuşmak istiyordum.Chanyeol ile sevgili olduğumuzu biliyordu ve bana yardım ederdi.Konuyu Kris'in yanında açıp daha da üzmek istemiyordum.Bu yüzden Taeyon'a bir şekilde Kris'i yollamasını söylemiştim ve o da çikolata almak için yollamaya uğraşıyordu ama Kris de inatçıydı sırf cadı için bu saatte çikolata almazdı.

En sonunda Taeyon odadan çıktı ve birkaç dakika sonra geri geldi.Üzerindeki kıyafetleri değiştirmişti ve karnı ağrıyor gibi karnını tutuyordu.

"Kris istemesen bile markete gitmen gerek artık.Yoksa tüm çarşafların kan olacak."

"Ya.Nasıl almaı unutursun?Off Tae off!'Kris uflaya puflaya oturduğu yerden kalktı ve Tae ona sulu gözlerle bakarken evden çıktı.

"Gerçekten özel gününde misin?"

"Yok ya...Kris'i başka türlü yollayamacaktım.Ondan dedim.Sen benimle ne konuşmak istiyorsun?"Bu kız dekoratör olarak harcanıyordu.Yani oyunculuk yeteneğine yazık oluyordu.Bir an için ben bile inanmıştım.

"İki gün sonra Chanyeol'un doğumgünü var."

"Yaaa..."dedi gözleri parlayarak bana bakarken.Dirseğini koltuğun yüksek yerine başını da avcuna yaslayıp bana baktı.

"Ben aslında az çok her şeyi hazırladım ama senin de yardım etmen lazım."

"Ederim.Sorun yok da Kris hala bilmiyor mu Chanyeol'u?"

"Sevgili olduğumuzu biliyor."dedim.

"O zaman niye onun yanında konuşamıyoruz."

"Kris'in yanında Chanyeol'a nasıl evlenme teklifi edeceğimi mi anlatayım sana?"

"Ne?"Gözleri büyüdü ve şaşkınlıkla bana baktı.Bu hali tam tavşanlara benziyordu.

"Duydun işte.Tekrarlatma."

"Sen evlenme teklifi edeceksin?"

"Evet Tae.Ne var bunda?"

"Biraz acele etmiyor musun puppy?Hem de böyle bir dönemde?"

"Ya zaten hemen evlenmeyeceğiz ki o iyileşince."

"Sen kesin kararlısın yani?İyice düşündün eminsin?Annenlerin bundan haberi var?"

"Taeyon sorup durma.Evet,iyice düşündüm.Chanyeol'u gerçekten seviyorum,çok seviyorum.Ve onunla hep beraber olmak istiyorum.Yani erken gibi görünebilir ama hep onun yanında olacağımı bilsin."

"Ya kabul etmezse?Erken derse?"Bu ihtimali bile düşünmek istemediğimden biraz moralim bozuldu.

"Olsun.Yine seveceğim."dedim.Kabul etse de seveceğim etmese de.Ne olursa olsun ayrılmayacağım ondan.

"Kuzum sen baya vurulmuşsun bu çocuğa?"

"Çok mu?"Kafa sallayarak onayladı beni.Daha sonra da konuyu kapattım ve nasıl evlenme teklifi edeceğimi anlatmaya başladım.Ama konuşmamızın yarısında Kris geldi.Kasiyer kızın kendisine güldüğünden yakınmaya başladı.Taeyonsa elindekileri aldı ve bol bol teşekkir edip sulu sulu öptü yanaklarını.

Yarın işe gitmeyecektim Taeyon bana gelirdi ve sürprizim için evi beraber hazırlardık.Yani ben öyle düşünüyordum.

Biraz daha içtikten sonra ve hafif çakırkeyif olduğumda telefonum çaldı.Annem iki gündür konuşmuyoruz diye aramış.Çok uzatmadan ve çakırkeyif olduğumu belli etmeden konuştum.Sonra biraz da babamla konuştuk ama babam anladı zaten.Kendisi içemediğinden onun yerine de içmemi söyledi ve kapattı telefonu.

"Eee sen valizini toplayıp gelmişsin ama ne yapmayı düşünüyorsun burada?"dedim biramdan bir yudum daha alıp Taeyona dönerek.

"Aslında gelmeden önce burada birkaç şirketle konuştum.Bir iki gün sonra iş görüşmelerine gideceğim.Bir de Chris yüzünden.Her gün aynı iş yerinde onu görüyorum,patronum olarak başımda falan.Sürekli özür falan diliyor.İyice sinirlendim geldim ben de."

"Bir daha gördüğümde öyle bir vuracağım ki suratına cesaret edemeyecek peşine takılmaya?"

"Boşver ya.Uğraşmaya değmez ben şeyi merak ediyorum o sarışın kıza ne oldu?Hala görüşüyor musunuz?"

"Yok ya.Hastaneden ayrılınca pek fazla görüşmedik.Arada konuşuyoruz ama o kadar."

"O zaman çok kızmıştım kıza ama haksızlık etmişim.Kız da beni bilmiyormuş.Neyse kapatalım konuyu.Kris sen niye hiç konuşmuyorsun bugün?"

"Yorgunum biraz."dedi bir an için göz göze geldik hemen gözlerimi kaçırdım daha sonra elimdeki şişeyi kafama diktim ve tek yudumda şişeyi bitirdim.

"Ben gitsem iyi olacak."dedim kelimeleri biraz yuvarlayarak.Ayağa kalktım,saate baktım ama ikişer görmeye başladığım için anlamadım saati.Kris beni eve kadar götürecekti ama kabuk etmedim.Keşke kabul etseydim.İki sokak mesafede üç defa düşmüştüm ve eve vardığımda dizlerim,ellerim yara içindeydi.Üzerimdekilerden kurtuldum ve altıma zorlukla bjr tane pijama giyip yatağa uzandım.Yatakta bir şey titremeye başladı.O şeyin telefonum olduğunu çok sonra anladım.Bankadan mesaj gelmişti.

Mesajı geçtim ve sık arananlarda kayıtlı Chanyeol'un numarasını aradım.

"Sev-gi-liiim!"dedim neşeyle heceleyerek.

"Baekhyun..."dedi gülmeye başlayarak.

"Biliyor musun ben seni böyle böyle çok çok fazla seviyorum hani çok fazla."

"Biliyorum da...Bir dakika içtin mi sen?"

"Yaaa...Çok az."dedim iki parmağımı neredeyse birleştirecek kadar yakınlaştırıp."Cidden azıcık."

"O zaman sevgilim şimdi telefonu kapatalım ve ikimiz de uyuyalım."

"Beraber mi?"Telefonun öteki ucundan gülmeye başladı.

"Bir gün beraber de uyuruz ama bu gece tek başına uyuyacaksın."

"Ne zaman?"

"Bilmiyorum."

"Biliyor musun küçükken bir kızı seviyordum.Böyle çocukluk aşkı.Bir gün evine gittim böyle elimde bir sürü papatya falan sonra kızın alerjisi varmış.Annesi bana baya çok kızdı.Bir daha da görmedim o kızı."Telefonun ucundan bir kahkaha patlattı.

"Kıyamam ben sana.Ama şuan uyuman lazım.Yarın işe gideceksin değil mi?"

"Gitmek istemiyorum."

"Ama gitmen lazım."

"Yoo.Değil."

"O zaman gelsene yanıma.Ne zamandır görmüyorum seni?"

"Gelirim ama çok kalamam çünküüü işim var."Hala düzgünce konuşamıyorken iyice uykum gelmişti.

"Olsun yine de gel sen."

"Geleceğim."dedim ve uykuya daha fazla dayanamadım.Bir şeyler daha dedi ama uyur uyanık olduğum için dediğini anlamadım.En son sadece iyi geceler dilediğini duydum.

"İyi geceler."

y.n:bekyun'u hastanedeki olayları sıkıyor mu?Ona göre kısaltmaya çalışıcam.

Continue Reading

You'll Also Like

230K 22.6K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
891K 71.2K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
94.7K 4K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.
24K 1.3K 7
‘Sadece bir rüyaydı.’ ‘Hayır rüya değil. Hep orada. Hep aynı yerde.’ ‘Gerçek değil o Aleyna.’ ‘Hayır orada.’ diye parmağıyla gösterdi çekinerek. Ba...