Hapisteki Emanet (KARADENİZ S...

By RumeysaGulhan

13.8M 614K 150K

GENEL KURGU #1 Babasından başka hiç kimsesi olmayan bir genç kız... 28 Yaşında hapishanede mahkûm bir adam... More

TANITIM
1 "Cezaevi"
2 "Tahliye"
3 "Ev"
4 "Korku"
5 "Ziyaret"
6 "Aşkım"
7 "Asansör"
8 "Hasret"
KESİT
9 "Mesaj"
10 "Kıskançlık"
11 "Tehdit"
KESİT
12 "Şok"
13 "Karar"
ÖNEMLİ AÇIKLAMA
14 "Yemin"
15 "Gelinlik"
16 "İsteme"
17 "Güç"
18 "Kuymak"
KESİT
19 "Pişmanlık"
20 "Çeyiz"
ÖNEMLİ KARAR
21 "Hastalık"
22 "Yakınlaşma"
KESİT
23 "Alışveriş"
24 "Kahve"
25 "Vuslat"
26 "Lunapark"
YÜREĞİMDEKİ SARMAŞIK
27 "Beklenmeyen Haber"
28 "İstanbul"
29 "Kabulleniş"
30 "Yalan"
31 "Uzungöl"
32 "İhanet"
33 "Acı"
34 "Aydın"
35 "Silah"
36 "Gurur"
KESİT
37 "Kaçırılmak"
38 "Özlem"
KESİT
39 "Sırlar"
40 "Duruşma"
KESİT
41 "Kan"
42 "Misafir"
43 "Şart"
45 "Kına"
46 "Altın"
47 -FİNAL-
ÖZEL BÖLÜM -I
ÖZEL BÖLÜM -II
ÖZEL BÖLÜM -III
YENİ KARADENİZ HİKAYESİ

44 "Dansöz"

191K 10.2K 1.9K
By RumeysaGulhan

BELİZ

Sıkıntıyla yatağıma oturdum ve Kurt'u görüntülü aradım. Çok geçmeden aramamı cevapladığında uykulu yüzüyle karşılaştım.

"Kurt?" Dedim özlemle.

"Bebeğim?" Dediğinde sesi yorgun çıkmıştı.

"Gün boyunca beni aramadın!" Diye sitem ettiğimde gülümsedi.

"Tam üç kez aradım ve konuştuk Beliz." Göz devirdim.

"Tam üç kez aradım ve konuştuk Beliz!" Diye onun taklidini yaptığımda güldü. "Üçü de çok kısa sürdü, neredeyse en uzunu beş dakikaydı!" Dedim.

"Ah şuri..." Yatağa uzandı. "Çok yoğunum be kızım, yeni davalarla uğraşıyorum. Hepsi de ağır davalar, kocanın işi kolay mı?" Dudağımı büktüm.

"Çok özledim." Üzüntüyle ona baktığımda iç çekti.

"Senden ayrı kalmak benim kaderim be yavrum." Dedi. "Üç gündür sensizim, kokuna hasretim." Gülümsedim.

"Babanlara söyledin değil mi?" Diye sordum. "Ne olur bir an önce istemeye gelsinler beni, yemin ederim dayanamıyorum." Kahkaha attı.

"Sen kocan olmadan duramıyor musun?" Dedi.

"Duramıyorum tabii ki, gel al beni ne olur." Kurt yeniden güldü.

"Geleceğim merak etme, kimse seni benden ayıramaz." Gülümsedim.

"Çok yorgun görünüyorsun." İç çekti.

"Sen yanımda olsan saçlarını öper kokunu içime çeke çeke uyurdum. Baban bok var da böyle aptal bir şeyi istedi!" Kıkırdadım.

"Adam haklı ama Kurt! Düşünsene bir kızımız var ve bizden habersiz evleniyor. Sen de onun mürüvvetini görmek istemez misin?" Ofladı.

"Ne yapalım, yedik bir bok sonuçlarına katlanacağız." Üstünü örttü. "Bebeğimiz nasıl?" Diye sordu.

"Birazcık babasını özledi o kadar." Dedim.

"Yemek yiyorsun değil mi? Sakın ben yanında yokum diye yememezlik yapma!" Güldüm.

"Yiyorum tabii ki, bebeğimizi aç bırakmamaya çalışıyorum." Dedim.

"İyi." Yüzümü inceledi. "Çok ayakta duruyor musun?" Yeniden kıkırdadım.

Şapşal...

"Hayır genellikle hep yatıyorum. Yemek yemeye ve tuvalete kalkıyorum sadece, bunlar dışında hep uzanıyorum. Düşme riskini atlatana kadar da böyle geçecek sanırım." Dedim.

"Annen sana bakıyor değil mi?" Başımı salladım.

"Bakmaz olur mu? Sürekli odama geliyor ve bana bir sürü meyve yediriyor." Durdum. "Bol bol süt içiyorum, bir de annem bana kendisinin yaptığı vişne suyunu çok içiriyor." Güldü.

"Aslında senin annenle kalman iyi oldu. Sana benden daha iyi bakıyor, tabii tecrübeli kadın. Ben bir halt bilmiyorum." Dedi. "Baban sana nasıl davranıyor?" Düşündüm.

"Gayet iyi davranıyor. Gelip sürekli beni öpüyor, iki gün boyunca onunla uyudum. Beni gözünün önünden ayırmıyor. Akşama kadar birlikteyiz, evden dışarı da çıkmıyor." Kurt rahat bir nefes aldı.

"Çok şükür." Diye mırıldandı. "Sen akşama kadar odanda yatıyor musun?" Dedi düşünceli bir tavırla.

"Tabii ki gün boyunca odamda durmuyorum. Oturma odasına geçtiğimizde annem ve babamla birlikte dizi izliyorum." Gülümsedim. "Merak etme bütün dizi süresi boyunca uzanarak izliyorum, yani çok ayakta kalmamaya çalışıyorum." Başını salladı.

"Neyse ki iyisiniz." Dedi. "Hiç dışarı çıkmaman seni bunaltıyor değil mi?" İç çektim.

"Şimdi düşünebileceğim son şey gezip tozmak, birazcık dinlenmek bana iyi geliyor. Onca olay yaşadık, bu kadar aksiyon bana yeterli." Gülümsedi.

"Özledim..." Gözlerime baktı. "Yarın erkenden işe gideceğim." Dedi.

"Evimize döndüğümde beni böyle yalnız mı bırakacaksın?" Diye sordum.

"Bu yalnız bırakmak değil Beliz, sadece çalışıyorum." Diye mırıldandı. "Hem ben annenin evinin yanındaki evi almayı düşünüyorum. Kendi evimi satıp oraya yerleşelim istiyorum. Ben işe gittiğimde yalnız kalma diye." Başımı salladım.

"Seni sadece akşamları mı göreceğim yani?" Gülümsedi.

"Sen de üniversiten bitince benim yanıma gelirsin. Bebeğimize de annen bakar, biz de hiç ayrılmamış oluruz." Elimi karnıma koydum.

"Ben bebeğimizi nasıl bırakacağım?" Kurt güldü.

"Mecburuz şuri, istesek de istemesek de bırakmak zorundayız. İkimiz de çalışacağız sonuçta değil mi?" Başımı olumlu anlamda salladım.

Kamerayı göbeğime tuttum ve yavaşça tişörtümü sıyırdım.

"Büyümüş mü babası?" Güldüğünü duydum.

"Üç günde kocaman olmuş, maşallah yavrumuza." Dedi.

"Maşallah tabii benim minik yavruma." Dedim.

"İkinizi de özledim." Yavaşça karnımı okşadım.

"Biz de seni çok özledik." Dedim.

Kamerayı yeniden yüzüme tuttum.

"Sevgilim istersen kapatalım da sen uyu, çok uykun gelmiş belli." Dedim.

"Ben seni yarın ararım." Dedi.

"Tamam." Son kez yüzünü inceledim. "Kamerayı dudağına yakınlaştırsana." Kurt anlamayarak bana baktı ama dediğimi yaptı.

Dudaklarımı kameraya yaklaştırdım ve onun dudağını öpüyormuşçasına gözlerimi kapatıp büyük bir öpücük kondurdum. Geri çekildiğimde Kurt'un güldüğünü duydum.

"Ah toliçona ah..." Başını iki yana salladı. "Çıldırttın da beni şurada, hamsi kokulum benim." Yüzümü buruşturdum.

"Kurt iğrençsin!" Dediğimde kahkaha attı.

"Haydi sen kızmadan ben kapatayım, iyi geceler yavrum." Dedi ve aramayı sonlandırdı.

Pislik!

Ne kadar beni sinir etmiş olsa da dayanamayıp güldüm.

Tam bir Trabzon ayısıydı..

***

Gözlerimi araladığımda gerindim ve saate baktım, öğlen olmuştu.

Yataktan kalktım ve tuvalete girip işlerimi hallettim. Yavaş adımlarla oturma odasına geldim ve babama baktım. Annem kendi odasında uyuyordu, babam ise koltukta uyuyordu.

Hâlâ uyuyan babama baktım ve gülümseyerek yanına uzandım.

"Günaydın baba!" Diye bağırdığımda gözlerini araladı.

"Beliz?" Dedi kısık bir sesle.

Yaklaşıp yanağını öptüm.

"Sabah sabah ne oluyor kızım?" Güldüm.

"Öğlen oldu babacığım." Dediğimde hafifçe gülümsedi.

"Tamam ben birazdan kalkarım." Kollarımı ona sardığımda saçımı öptü. "Annen uyandı mı?" Diye sordu.

"Bilmem ki." Yeniden babamın yanağını öptüm ve geri çekildim. "Şimdi de onu uyandırmaya gidiyorum." Babam güldü ve başını salladı.

Onun yanndan kalktım ve annemin odasına girdim.

"Anne!" Diye bağırdım ve yatağa uzandım. "Günaydın!" Annem hızla gözlerini araladı.

"Beliz?" Dedi şaşkınca.

Uyku sersemi olan anneme baktım ve uzanıp yanağını öptüm.

"Anne seni çok seviyorum." Dedim. "Bugün seninle yatabilir miyim?" Annem gözlerini ovuşturdu.

"Kızım iyice manyak oldun çıktın başıma!" Dedi ve doğruldu.

"Kimin kızıyım?" Dediğimde popoma vurdu.

"Çok konuşma!" Güldü ve beni kollarının arasına aldı. "Baban uyandı mı?" Diye sordu.

"Onu da uyandırdım." Annem burnumu sıktı.

"Sen bugün annenle mi yatmak istiyorsun?" Başımı olumlu anlamda salladım. "İki gün babanla yattın, bana sıra gelmeyecek sandım." Dedi alayla.

"O zaman şöyle yaparız." Dedim ve anneme yaklaştım. "Babam, sen ve ben birlikte yatarız!" Annem şaşkın gözlerle bana baktı.

"Saçmalama kızım, asla olmaz! Önce karısından boşansın." Sırıttım.

"Onun karısı sensin zaten." Dedim.

Annem yanağımı öpücüklere boğdu.

"Ya ne de güzel doğurmuşum ben seni, ısırırım o yanaklarını!" Dediğinde kahkaha attım.

Annem gerçekten yanağımı ısırdığında çığlık attım.

"Anne bırak!" Dedim.

Annem birden her yerimi ısırmaya başlamıştı, yeniden çığlık attım.

"Baba!" Diye bağırdım.

Annem güldü ve beni ısırmaya devam etti.

"Ne yapıyorsunuz?" Babamın sesini duymamla birlikte ona baktım.

"Baba kurtar beni, bir vampirin saldırısına uğruyorum!" Dediğimde gülümsedi ve yanımıza geldi.

"Bırak kızımı." Dedi anneme.

"Sana ne be, ayrıca o benim kızım!" Annem burnumun ucunu öptü. "Annen o küçücük burnunu yesin mi?" Güldüm.

"Annem sana değil bana aşık." Dedim babama, o ise gülümsedi ve yatağa oturdu.

"Bugün babana ne yapacaksın?" Düşündüm.

"Ne yapalım anne?" Annem omuz silkti.

"Bilmem." Babamın bakışları annemi buldu.

"Derya?" Annem de ona baktı.

"Efendim?" Dedi.

"Çok güzelsin." Dediğinde şaşkınca babama baktım ve kıkırdadım.

"Ben çıkayım mı?" Dediğimde annem bana kötü kötü baktı.

"Çık da ağzına vurayım terlikle." Kahkaha attım.

"Bari teşekkür etseydin." Dedi babam alayla.

"Sağ ol Ahmet." Annem soğukça ona baktı ve saçlarını savurdu. "Şimdi izninle banyoya gideceğim." Güldüm.

"Annem sen evlisin diye trip atıyor." Dedim.

Babam iç çekti ve annemin elini tuttu.

"Boşanacağım güzelim, sen yine benim olabilirsin." Mutlulukla ellerimi çırptım.

"Evet anne ne olur yine babamın ol." Babam güldü ve kapıyı gösterdi.

"Sen kahvaltıyı hazırla istersen." Hemen ayağa kalktım.

"Tamam babacığım." Dedim ve babamın yanağını öptüm. "Siz uzun uzun konuşun." Hızlıca odadan çıktım ve kapıyı kapattım.

Annemin çığlığını duyduğumda kaşlarımı çattım.

"Ahmet bırak!" Dedi.

Kahkaha atma isteğimi bastırdım.

İçeriden gelen öpüşme sesleriyle birlikte hızla odanın önünden ayrıldım ve mutfağa geldim.

Telefonumu çıkardığımda Salih'ten gelen mesajı açtım. Bana attığı fotoğraf yüklenirken merakla bekledim.

Fotoğraf yüklendiğinde uzun süre ekrana baktıktan sonra telefonu sıktım.

"Kurt!" Diye gürledim.

"Bebeğim ben işe gidiyorum. Seni arayıp uykunu bölmek istemedim."

"Uyanınca beni ara."

Bana attığı mesajları gördüğümde hızla onu aradım.

"Beliz'im?" Dedi açar açmaz. "Daha yeni mi uyandın?" Sakin kalmaya çalıştım.

"Dün neredeydin?" Diye sordum.

"Ne oluyor?" Göz devirdim.

"Dün nerede olduğunu söyle!" Diye bağırdım.

"İşteydim toliçona, neden bağırıyorsun ki?" İnledim.

"İşteydin öyle mi?" Gözlerimi kapattım. "İş yerine dansöz de getiriyorlar herhâlde?!" Kurt birkaç saniye sustu.

"Beliz-" Onun sözünü kestim.

"Dün gece kim bilir neden dolayı yorgundun, bana hiçbir şey söylemeyip beni kandırdın!" Sinirle yumruğumu sıktım. "Ben de kocam çok çalışıyor sanıp sana üzülüyorum, hamile olan karından da utanmıyorsun!" Dedim.

"Beliz saçmalama güzelim, ben seni kandırır mıyım?" Gözlerim dolmuştu.

"O zaman o resim neydi? Dansöz senin tam yanında duruyordu! Benden izin aldın mı peki gitmek için?!" Sesim titriyordu.

"Aşkım biraz sakin olur musun?" Dedi Kurt. "Dansöz yanıma para için gelmişti ve ben de zaten para vermedim. Selim eğlenceye gidelim diye tutturdu, ben de izin vermezsin diye sana söylemek istemedim." Gözümden akan yaşı sildim.

"Bok kafalı!" Diye kızdım.

"Beliz yemin ederim ki dansöze bakmadım bile, bana güvenmiyor musun?" Dedi.

"Sen giderken bana sormadın ve beni kandırdın! Ben sana güvenir miyim sence pislik herif? Benden sıkıldın tabii, ayrılık sana iyi geldi!" Dedim.

"Beliz ne olur saçmalama! Sana aşığım kızım ben, senden sıkılmam mümkün mü? Fotoğraflarına bakıyorum saatlerdir, fotoğrafları yakınlaştırıp yüzünün en ince ayrıntısına kadar inceliyorum. Sen gelmiş benden sıkıldın diyorsun!" Göz devirdim.

"Git dansözle oynaş sen, aşağılık herif!" Kurt ofladı.

"Ulan senin bundan nasıl haberin oldu ya?" Diye homurdandı.

"Yediğin haltları Salih sayesinde öğrendim, bana senin fotoğrafını attı. İyi ki de atmış, ben kapatıyorum. Sakın beni arama, seninle konuşmuyorum!" Dedim.

"Salih sarhoştu, demek sarhoşken çekip sana atmış geri zekalı!" Diye bağırdı. "Aramızı bozarsa eğer sikerim onun anasını avradını, beyinsiz piç!" Kurt sinirden köpürüyordu.

"Eğlencelere gidip benden izin alma gereksinimi bile duymuyorsun, karın mıyım yoksa arkadaşın mıyım belli değil!" Öfkeyle telefonumu sıktım. "Beni sakın arama!" Dedim.

"Beliz ne olur kapatma-" Sözünü kestim ve telefonumu kapatıp uçak moduna aldım.

Annem yanıma geldi.

"Beliz?" Gülümseyen yüzü soldu. "Ne oldu annem?" Diye sordu.

Telefonumdaki fotoğrafı anneme gösterdiğimde kaşlarını çattı.

"Bu ne?" Diye sordu.

Olanları anneme anlattığımda sinirle gözlerini kapattı.

"Allah'ım sabır ver!" Diye homurdandı. "Şimdi arayıp bunların hesabını sormaz mıyım ben-" Onun sözünü kestim.

"Aramak yok anne, ben onunla muhattap olmayacağım." Annem kararsızca bana baktı.

"Kuzum izin ver ağzının ortasına vurayım-" Ofladım.

"İstemiyorum." Dedim net bir sesle.

Annem beni zorlamadı ve başını salladı.

"Ne yapacaksın?" Omuz silktim.

"Hiçbir şey." Dedim.

Tam gidecekken annem kolumu tuttu.

"Kahvaltı?" Ofladım.

"Anne ne olur beni zorlama." Dedim ve koşarak odama girdim.

Yeniden yatağıma yattım ve gözlerimi kapattım. Hiç iştahım kalmamıştı, oysaki güne ne kadar da mutlu uyanmıştım.

Kurt beni kandırmıştı ve resmen bana yalan söylemişti!

Gözyaşlarım yeniden yanağımdan süzülürken hıçkırdım ve elimin tersiyle sildim.

Pislik herif!

***

Yanağımdaki ıslaklıkla birlikte gözlerimi araladım.

"Gülüm..." Kurt yaklaşıp çenemi öptü. "Akşam oldu." Dedi.

Ne olduğunu anlayamazken hafifçe doğruldum ve gözlerimi ovuşturdum.

"Ne oluyor ya?" Dedim.

"Pencereden girdim, seninle konuşmak için geldim. Malum hiçbir aramama ne sen ne de annen cevap vermediğiniz için..." Dedi.

Gerindim ve ona sokuldum.

"Seni çok özledim." Dedim mırıltıyla.

"Ah şuri..." Diye fısıldadı.

Başımı boynuna gömdüğümde sırtımı okşadı.

"Beliz bebeğim biliyorum ben bir aptallık yaptım ama inan ki bizi Selim zorladı. Oraya gittim ve uslu uslu rakımı içip geldim, vallahi kimseye bakmadım." Kaşlarımı çattım.

"Bir dakika..." Başımı kaldırdım.

Olanları uyku sersemliğiyle birlikte unutmuştum!

"Pislik, ırz düşmanı!" Hızla geri çekildim. "Kalk yatağımdan!" Kurt ofladı.

"Beliz konuşmadan gitmeyeceğim." Dedi.

Hemen ayağa kalktım ve koşarak odamdan çıktım.

"Beliz?!" Diye arkamdan gelen Kurt'u umursamadım.

"Baba?" Diye seslendim.

Ses gelmeyince koşarak mutfağa girdim.

"Anne?" Buzdolabının üstünde duran notu görmemle duraksadım.

'Beliz biz babanla markete gidiyoruz. Evin eksiklerini alıp geleceğiz, oradan da babanın küçük bir işini halletmeye gideceğiz. Gelmemiz iki saati bulur, eğer korkarsan beni hemen ara. Seni çok seviyoruz bebeğim.'

Hayal kırıklığıyla notu defalarca okurken birden ensemde hissettiğim nefesle birlikte kaskatı kesildim.

"Ne yazıyor?" Dedi ve notu eline aldı.

Okuduktan sonra sırıttı ve belimi okşadı.

"Bu da demek oluyor ki iki saat boyunca benimsin." Kaşlarımı çattım.

"Senin falan değilim, hem annemler birazdan gelir." Güldü.

"Bok gelir, daha yeni gittiler." Dedi. "Odana tırmanırken gördüm uzaklaştıklarını, eğer gideceklerini bilseydim odana tırmanmaya uğraşmazdım." Ofladım.

Tam telefonumu elime alacaktım ki telefonumu aldı.

"Sen benim odama nasıl tırmandın ki?" Diye sordum.

"Biraz zor oldu ama tutunarak geldim yavrum." Göz devirdim.

"Sen gerçekten manyaksın!" Dedim ve aklıma gelen şeyle birlikte gömleğini tuttum.

Kurt şaşkınca bana baksa da onu umursamadan düğmelerini açtım.

Gözüm anında yarasını bulurken içim gitti.

"Kendini zorladın değil mi?" Diye kızdım.

"Zorlamak değil, tırmanırken duvara çarptım." Elim yarasına gitti.

"Kötü çarpmışsın belli ki, kapıdan girseydin ya!" Diye homurdandım. "Acıyor mu?" Yavaşça yarasını okşadım.

"Öpersen acı falan kalmaz." Ona kötü kötü baktım.

"Git de dansözler öpsün!" Dedim.

Tam gidecektim ki kolumdan tuttu ve beni duvara yasladı.

Elleri karnımı bulurken yavaşça okşadı.

"Yemek yedin mi?" Diye sordu.

"Hayır." Kaşlarını kaldırdı.

"Seninle konuştuğumuzdan beri yemek yemedin mi?" Yalan söylemek istemediğim için onu başımla onayladım. "Hey Allah'ım ya, kızım ne diye kendini aç bırakıyorsun?" Başıyla masayı gösterdi.

"Çok umrunda ya!" Dediğimde belimden tuttu.

"Umrumda olmasan şuraya gelmezdim değil mi?" Dediğinde göz devirdim.

"Git dansözlerinin yanına!" Kurt sinirle güldü.

"Beliz bak istersen gidip kamera kayıtlarına bakalım, yemin ederim hiçkimseye bakmadım." Dedi.

"Ya benden izin almadın, sanki evli değiliz." Yüzümü ellerinin arasına aldı.

"Kızarsın diye toliçona, haydi barışalım." Omuz silktim.

"Ben sana söylemeden bir yere gitsem ne yapardın acaba?" Başını salladı.

"Haklısın ama Selim çok zorladı. Söz veriyorum ki bir daha olmayacak, affet beni sevgilim." Dedi.

"Eğer Salih bana o fotoğrafı yollamasaydı hâlâ öğrenmemiş olacaktım!" Dedim.

"Beliz tamam haklısın, sana söylemeliydim ama artık her şey için çok geç. Zaten hemen kalktık, dansözlere bakmadım bile." Sinirle ona baktım.

"Dansözler sana bakıyordu ama!" Kurt ellerimi tuttu.

"Dansözler umrumda değil, yemin ederim ki aklım hep sendeydi." Belime sarıldı. "Bir daha olmayacak, söz veriyorum." Dudağımı büktüm.

"Söz mü?" Başını salladı.

"Söz." Dedi ve eğilip dudağıma uzun bir öpücük kondurdu. "Barıştık mı?" Diye sordu.

"Bir daha benden izinsiz bir yere gidersen yemin ederim ki yüzüne bile bakmam!" Kurt birden beni kucağına aldı.

"Bakma." Dedi ve gülümsedi.

"Ha ayrıca bir daha da yanında bir dansöz görürsem kafanı kırarım! Yok dansözmüş, yok kızmış, yok arkadaşınmış dinlemem ve seninle bir daha konuşmam!" Dediğimde başını salladı.

"Benim yanımda senden başka bir kadın olur mu hiç?" Dedi.

"Olamaz zaten." Dedim ve ona sokuldum.

Kurt beni sıkıca tuttu ve uzanıp yanağımı öptü.

"İşten izin alacağım diye kendimi yırttım yemin ediyorum, barışamayacağız diye ödüm koptu." Gülümsedim.

"Zaten bir ay boyunca ayrı kaldık, şimdi tam babam izin vermişken küselim mi?" Kurt saçlarımı arkaya attı.

"Bencede bebeğim." Burnunu burnuma sürttü. "Önce senin karnını doyuralım." Dedi ve buzdolabını açtı.

"Sen mi yapacaksın?" Diye sordum şaşkınca.

"Belki." Dedi ve bana döndü. "Ne istersin güzellik?" Dolabı inceledim.

"Bilmem ki." Dedim.

Karnımın guruldamasıyla birlikte güldü ve bana baktı.

"Annenler evde hiçbir şey olmadığı için markete gitmiş, ciddi anlamda hiçbir şey yok." Gözlerimi kapattım.

"Canım ne çekti biliyor musun?" Dudaklarını yanağımda hissettim.

"Ne çekti?" İnledim.

"Lahmacun!" Dedim.

"Tamam söyleriz." Gözlerimi açtım.

"Hemen söyle!" Başını salladı ve telefonunu çıkardı.

"Buraya yakın olan güzel bir yer var, numarasını bulup arayacağım." Dedi.

"Hemen bul!" Kollarımı boynuna sardım. "Çok acıktım." Dedim.

"Şu saate kadar kendini ne diye aç bırakıyorsun ki?" Diye homurdandı ve bulduğu numarayı arayıp siparişleri verdi. "O gelene kadar dayanabilir misin?"
Başımı salladım.

Birlikte oturma odasına geçtiğimizde koltuğa oturdu ve beni göğsüne çekti.

Huzurla göğsüne sokulurken elimi yarasına değdirdim.

"Çok acıyor mu, doktora mı gitsek?" Omuz silkti.

"Gerek yok." Dedi.

Uzandım ve yarasını öptüm.

"Ya kıyamam ben sana, küçük ayım benim..." Dedim.

"Tamam tamam, acımıyor bile. Üzülüp ağlama şimdi, hem benim sana güzel haberlerim var." Merakla ona baktım.

"Neymiş o haber?" Diye sordum.

"Bizimkiler gelmeyi kabul etti, yarın akşam seni istemeye geliyoruz." Şaşkınlıkla ayağa kalktım.

"Ne?" İnanamıyordum! "Yarın mı?" Başını salladığında mutlulukla çığlık attım ve ona sarıldım.

"Seni babandan isteyeceğim yavrum." Dedi.

"Oley, oley!" Kıkırdadım ve geri çekildim. "Artık isteyin beni ne olur, bir an önce düğün yapalım da sana kavuşayım." Dudağımı büktüm. "Seni çok özlüyorum." Kurt güldü.

"Kavuşuyoruz yavrum, bu engeli de aştıktan sonra karşımızda hiçbir engel kalmayacak." Dedi.

"Kalmasın.." Dedim ve kollarımı boynuna sardım.

Kurt burnunu saçlarıma gömdü ve kokumu içine çekti.

Huzurla gözlerimi kapattım.

Artık bir engel kalmayacaktı...

ALİ

Son hazırlıkları yaptığımızda uçağa yetişmiştik.

Bakışlarım Loya'yı bulurken yavaşça elini tuttum.

"Korkuyor musun?" Diye sordum.

Loya'm yükseklikten korkardı...

"Hayır." Dedi ve elini çekti.

İç çektim ve bakışlarımı cama çevirdim.

Çok geçmeden uçak kalktığında Loya'nın gerildiğini hissedebiliyordum.

Yine de elini tuttum ve dudaklarıma götürdüm.

"Ali ne yapıyorsun? Babam ve dedem burada!" Diye kızıp yeniden elini çekti.

"Ayıp bir şey mi yaptım?" Ofladı.

"Ali uyumak istiyorum." Başımı salladım ve yeniden bakışlarımı cama çevirdim.

Ailemi görmek kesinlikle bana iyi gelecekti.

Babamın yokluğu onları bu kadar çok etkilemişken her şeyi geride bırakıp Trabzon'a yerleşmem doğru olmamıştı.

Annem memleketlerimiz yakın olduğu için Loya'yı hep gelin olarak istemişti. Her şey onun hayalindeki gibi olacak sanmıştı.

Başımı iki yana salladım, ben kendi memleketimde bu kadar deli bir kız görmemiştim. Rize'nin de havası bambaşkaydı, her şeyi çok güzeldi ama böyle inatçı bir kız daha yoktu.

Gerçi çok küçükken İstanbul'a taşınmıştık, memleketimde varsa bile nereden bilecektim ki? Fırsat buldukça Rize'ye giderdim lakin genellikle İstanbul'da işimin başındaydım.

Loya'nın başını omzuma yaslamasıyla birlikte şaşkınca ona baktım.

Mışıl mışıl uyumaya başlamıştı bile, dün onu uyku tutmamıştı.

"Meleğim..." Diye fısıldadım.

Dudaklarımı saçına değdirdim ve mis gibi kokusunu içime çektim.

***

Rahatça arkama yaslandım ve Loya'yı izledim.

"Sizce de kızınızı hamile kaldıktan sonra istemeye gelmemiz tuhaf değil mi?" Dedi Zerrin annem.

Bakışlarım Beliz'in babasını bulurken kasıldığını gördüm.

"Benim kızım zina yapmadı bir şey yapmadı. Namusuyla hamile kaldı, yalnızca ben bütün adetlerimizi yapalım istedim." Dedi sertçe.

"Zerrin!" Diye uyardı onu Mustafa babam. "Oğlumuz görmüş ve sevmiş, bize bir şey demek düşmez." Dedi.

"Tabii ki düşmez! Sen ne diyorsun benim torunuma, namusuyla gelin geldi o size!" Beliz'in babaannesi öfkeyle anneme bakıyordu.

"Gerçekten sakin kalmaya çalışıyorum, eğer sakin kalamazsam büyük bir sıkıntı çıkacak." Dedi Derya Hanım.

Beliz başını eğmiş yeri izliyordu, Kurt yavaşça onun dizine dokundu.

"Anne gelir gelmez şu kızı üzmeyi nasıl başarıyorsun? Evlenmek için ona senin oğlun yalvardı, Beliz'in hiçbir suçu yok." Dedi.

"Yalnız siz beni yanlış anladınız. Ben kötü bir şey söylemek istemedim ki, sadece bu duruma olan tepkinizi merak ettim." Ahmet Bey anneme baktı.

"Kızımın namusuna laf söyletmem Zerrin Hanım. Ne kadar kızarsam kızayım Beliz Kurt'a deli gibi aşık, aşkı hiçbir şey engelleyemez." Dedi.

"Doğru tabii." Dedi annem.

"Beliz gibi bir kızı aldığınız için çok şanslısınız. Kendi kızım olduğu için demiyorum, mükemmel bir kızdır. On parmağında on marifet, maşallah güzelliğime." Beliz annesine baktı ve gülümsedi.

"Aynen öyle, çok güzel yemek yapıyor. Zaten kuymak yaptığı an benim için zaman durdu sanki, asıl o zaman gözüme girdi." Babaanneme baktım ve gülümsedim. Beliz'i koruyordu.

"Teşekkür ederim." Dedi Beliz.

Emre ofladı ve annesinin kucağından kalktı.

"Beliz abla?" Dedi ve onun kucağına oturdu. "İleride ben de seni böyle istemeye gelecek miyim?" Beliz güldü ve onun küçük elini öptü.

"Geleceksin tabii." Dedi.

Emre birden Derya Hanım'a döndü.

"Kocan bu mu Derya abla?" Diye sordu.

"Evet koçum." Dedi gülümseyerek Ahmet Bey.

"Çok çirkinmiş, ben daha yakışıklıyım." Kendimi tutamayıp kahkaha attım.

"Annem evrendeki bütün güzel kızlar senin mi olsun istiyorsun?" Dedi Eylül, Emre annesine baktı.

"Evet." Dedi.

Ahmet Bey güldü.

"Kırk yedi yaşındayım, yaşıma göre iyiyim bence." Emre omuz silkti.

"Ben Derya ablayla evleneceğim, sen kendine başka birini bul." Derya Hanım güldü ve Emre'yi kucağına aldı.

"Ben de seninle evlenmek istiyorum, küçük şeytan seni." Dedi ve burnunu sıktı.

"Şeytan değilim ama meleğim, bir tek kanatlarım yok." Dedi Emre.

Herkes güldüğünde Emre Derya Hanım'a sokuldu.

"Kanatlarını yerim senin, sen ne kadar yakışıklısın böyle?" Emre saçlarını geriye attı.

"Evet doğru söylüyorsun, çok yakışıklıyımdır." Dedi.

İç çektim ve Emre'yi izledim.

Her zaman bir çocuğumun olmasını istemiştim.

Elimi Loya'nın dizine koydum ve yavaşça okşadım. Bakışları beni bulduğunda elimin üzerine elini koydu.

"Çok mu istiyorsun?" Anlamayarak ona baktım.

"Hı?" Dedim.

"Şey, çocuk." Dediğinde Emre'ye baktım ve yeniden iç çektim.

"Yok istemiyorum." Diye mırıldandım.

İstesem bile Loya'nın asla izin vermeyeceğini biliyordum.

***

Beliz kahveleri yapıp geldiğinde heyecanla herkese dağıtmıştı.

Kurt kahveden bir yudum aldı ve öksürdü.

"Kızım ne kadar tuz attın da bu kahvenin içine?!" Diye homurdandı.

"Çok güzel olmuş değil mi?" Dedi Beliz.

"Tuzu basmışsın, çok güzel olmuş!" Dedi ve yüzünü buruşturdu.

"Hepsini iç." Eylül ısrarla Kurt'a bakıyordu.

"İçeceksin tabii oğlum, ben de hepsini içmiştim." Dedi Alparslan abi.

Kurt ofladı ve birden kahveyi kafasına dikip hepsini bitirdi.

Herkes alkışlarken Kurt suyunu içti.

"Ulan ne alkışlıyorsunuz, ölüyordum burada!" Beliz güldü ve ona göz kırptı.

"Afiyet olsun yakışıklım." Dedi.

Dedemin öksürmesiyle birlikte bakışlar ona döndü.

"Evet efendim, gelelim asıl meseleye." Dedem duruşunu dikleştirdi. "Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Beliz'i oğlumuz Ataman'a istiyoruz." Dedi.

Ahmet Bey kızına ve Kurt'a baktıktan sonra dedeme döndü.

"Gençler birbirini sevdikten sonra bize söz düşmez, verdim gitti!" Dediğinde Beliz mutlulukla çığlık attı. Herkesin bakışları ona dönmüştü.

"Baba ne olur bir an önce düğünümüzü yapalım, her şeyi hızlı hızlı halledelim." Dediğinde annesi uyarırcasına kolunu sıktı.

"Saçmalama kızım, dünden razı gibi gözükme istersen." Dedi.

"Dünden razı tabii, buldu benim torunumu." Dedi babaannem şakayla karışık. "Maşallah ikisine de, pek bir yakıştılar." Beliz kıkırdadı.

"Asıl siz benim torunumu bulduğunuz için çok şanslısınız, yoksa böyle güzelini nereden bulacaktınız?" Diye homurdandı Beliz'in babaannesi.

Herkes gülerken iç çektim ve bakışlarımı kaçırdım.

Loya'yı istemeye geldiğimde herkes böyle mutlu değildi, aksine herkes gergindi.

Loya'nın elimi tutmasıyla birlikte ona baktım.

"Üzülme." Diye fısıldadı kulağıma.

Üzülmüyordum ki, artık alışmıştım...

SINIR: 4K VOTE 750 YORUM

Sınırı daha fazla da indiremem gençler, herkes emeğe saygı duyarsa sınırı çabucak geçersiniz. Bu sefer sınır geçmeden bölümü yayınladım ama sadece bu seferlikti.😇

Finale çok az kaldı. Bu hikayem bitince inşallah serinin ikinci kitabını yazmaya başlayacağım. Eğer Loya ve Ali'nin hikayesini kütüphanenize eklemediyseniz hemen ekleyebilirsiniz.

Oy veren, yorum yapan ve hikayemi gerçekten seven herkese sonsuz teşekkürler!❤️

FİNALE SON 3...

INSTAGRAM:

rumistt

rumeysagulhanhikayeleri

👆🏻👆🏻

Continue Reading

You'll Also Like

1.9M 54.4K 114
Yıllarca hayal kurup, beklersin... Beyaz atlı prense inancını hiç kaybetmezsin. Karşına çıktığı an, bilirsin. Odur yıllarca beklediğin, tanır onu kal...
1.6M 109K 56
Birbirlerine kalplerini tamamen emanet ederek çıktıkları evlilik yolunda Tugay'ın değişen tavırları, Ece'nin her seferinde kırılan kalbi sonucunda bu...
BELA By Khalesi

General Fiction

6.1M 609K 128
[TAMAMLANDI] Askeri bir kurgudur.
ADI HAYAT By tugbazeycel

Historical Fiction

705 312 5
Bir hayat düşünün. Dede'den başlayıp oğula, toruna kadar uzanan. Ve bu uzantıda bir çok hayat öyküsüne şahitlik ediyor olacaksınız. Aşk, aile, acıl...