SAHİP

By kahvelikitap

206K 6.4K 621

Öfkesi, merhametini bir kalkan görevi görerek gizliyordu. O öfkenin ta kendisiydi. Ve, bundan daha fazlası.. More

1 - ''BODRUM''
2 - ''RAHİBE''
3 - ''FIRSAT''
4 - ''DAVET''
5 - ''SARIŞIN''
6 - ''SIFIR''
7 - ''KAÇIŞ''
8- ''GERÇEKLER''
9 - ''KORKU''
11 - ''TEKRAR''
12 -

10 - ''SARHOŞ''

13.7K 517 36
By kahvelikitap

Tek istediğim ilginin artması, okuyan var biliyorum votelar iyi sayılır ama az yorum geliyor ve gelse bile çoğu ''yb, harika'' tarzı oluyor. Böylece olan hevesim kırılıyor :/

Sınır koymuyorum ancak lütfen vote tuşuna basmaktan ya da eleştirmekten çekinmeyin/üşenmeyin.

İyi okumalar, seviyorum siziiii :')

Düşüncelerim çırpılmış yumurta gibiydi. Kendimi tamamen boşlukta hissediyordum. Duyularım çalışmaz hale gelmiş,  dudaklarım birbirine yapışmıştı sanki. 

Korku.


Korku heryerdeydi, bu dört duvar arasında, düşüncelerimde, bedenimde. Her hücremde hissediyordum korkuyu. Şakaklarım zonkluyor, sırtımdan terler boşalıyordu. Beynim komutlarını yerine getirmiyor gibiydi. Bir beynim olduğundan bile emin olamıyordum, o derece bir korkunun içine batmıştım. Her yanımı korku sarmıştı.

Karanlık.

Tüm korkularımın odak noktası olan karanlık buradaydı. Her yerdeydi, korkuya eşlik ediyordu. Kimse yoktu, yalnızdım. Tek başıma cehennemin içinde yavaş adımlarla ilerliyordum sanki.

Kaskatı kesilmiş bedenim hıçkırıklarla sarsılmayı kesmişti. Gerçi sorgulamıyordum, en azından düşündüğüm şey gözyaşlarımdı. Korkularım değil.

Göz yaşlarım akmaz hale gelmişlerdi, onun yerine sessiz iç çekişlerle süslenmişti odanın içi. Küçük fakat modern evde sesim yankılanıyordu. Duvarlara çarpan hıçkırıklarımın yansımasını duyabiliyordum. Kulaklarıma batan küçük iğneler gibiydiler.

Bacaklarımı karnıma çekip bir top böceği şekline geldim. Yorganın altında güvende hissetsemde nefesimin kesilmeye başladığını hissedebiliyordum. Yorgan beni korkularımdan sonsuza dek kurtaramazdı.

İnaçlığım yüzünden Rüzgar'a kalmasını söyleyememiştim. Bir kaç saate geleceğini söylese de hiç bu kadar kötü olduğumu hatırlamıyordum. Dışarıda olduğunu bildiğim Ufuk Bey bile korkumdan sıyıramıyordu beni. 

O olmadan kaç gece dayanmıştım? 5 mi, 6 mı? Neden şimdi böyle davranıyordum? Neden duygularıma söz geçiremiyordum.

Düşüncelerim çırpılmaya devam ederken tüm evde yankılanan, kapının çarpılma sesini duydum. İçim anında korkuyla kavrulurken, kımıldamadan durmaya devam ettim. Derin nefes alış verişlerimi duyabilecekmiş gibi nefesimi tutmuştum. Yorganın içi insanı sıkıyordu, korku ise boğuyordu.

 Bir inleme sesi kulaklarımı doldurunca seslere kulak kesildim.  Parkede birden fazla ayak izinin sesi duyuluyordu.

Bir vazonun düştüğünü duyduğumda korkuyla büzüldüm. Ufuk Bey neredeydi? 

Hırsız mı girmişti?

Belkide gelen Rüzgardır diye düşünmeden edemedim. Erken bir saatte gitmişti ve tek kelime etmemişti. Şimdi dönmüş olabilirdi ancak diğer ayak sesleri?

Korkunun beni daha fazla tırmalamasına izin vermeden derin bir nefes aldım. Koruyucu kalkan görevi gören yorganı kenara fırlatıp yataktan indim. Parkede ses yapmak istemediğimden, parmak uçlarımda salona yürüdüm.

İlk önce gördüğüm karanlık bir silüetti. Daha sonra arkasına saklanmış olan daha ufak tefek olanı seçebilmiştim.  

Biri kadın, diğeri ise erkekti. 

Ah.

Gördüğüm şey ile ilk önce istemsiz olarak kapının arkasına geçtim. Beni fark etmemişlerdi. Bunun nedeni, ikisinin de birbirilerinin ağızlarını yiyiyor olmalarıydı.

İkinci bir şok dalgası bedenimi yalayıp geçerken, erkek olan kişinin Rüzgar olduğunu fark etmem bir kaç saniyemi aldı. 

Ağzım bir 'o' şeklini alırken içime birşeyin oturduğunu hissettim. Biri karnıma sıkı bir tekme atmış gibi hissediyordum. İnlemeler ve nefes alışverilerin sesi kalakalmama sebep olurken ağzımdan çıkan bir şaşkınlık sesini önleyemedim. 

Rüzgar'ın bedeni anında gerildi, karanlıktan ve arzudan rengini kaybetmiş gözler bana döndü.  Ne yapacağımı bilemeyerek saklanmış olduğum kapının arkasından çıktım ve bana dönen gözler'e bir çift daha eklendi. Şimdi kızda şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Gözlerimi kaçırma girişimine girerek yere düşmüş olan yastıklara diktim gözlerimi.

''Oo, kim uyanmış!'' yüzünde karmaşık bir ifade vardı ve kelimeler tane tane çıkmak yerine birbirine girmişti. Dediğini anlamam bir kaç saniyemi alırken sarhoş olduğu kanısına vardım.

Panikten bayılacağımı sanarken, ondan bir kez daha iğrendim. Gözlerinde tanımlanamayacak kadar gizli ama bir o kadar da büyük bir ifade geziyordu. İlk defa duygularını gizlemiyordu ve kızdan güç almadığında, olduğu yerde sallanmaya başladı.

''Ben..'' dedim ne diyeceğimi bilemeyerek. Gözlerinde ki azap canımı yakıyordu. Sanki biri ona acı çektiriyormuş gibiydi ama eğlenen ifadesini korumayı başarıyordu.

''Gel, gel çekinme.'' 

''Ben.. uyuyacağım.'' ayaklarım görülemeyecek bir hızda odaya yönelirken aynı anda parkede bir çift ses daha duydum.

Odaya girip, biraz önce gördüklerimi görmeyi umarak gözlerimi yumdum. Gözlerimi tekrar açtıran, Rüzgar'ın yalpalayarak içeri girmesiydi.

''Uyuyacağım, Rüzgar.'' Gözlerimi kaçırmayı denesemde, ela gözler gözlerimi esir almıştı.

''Uyuma.''

Cevap vermemeyi kesinleştirdiğim anda benim yerime konuşan biri çıktı. ''Rüzgar.'' siyah uzun saçlarını savurup içeri girdi. Rujunun suratına bulaştığını gördüğümde arkamı dönerek gözlerimi devirdim. ''Gelmiyor musun?''

Yatağa uzanıp yorganı üzerime çektim. Hiç değilse artık korkmazdım? İçeriden gelen sesler dışında korkacağım birşey yoktu..

Rüzgar'ın gözlerine bakmaya cesaret ettiğimde, gözlerinin düşünceli bir şekilde kısılmış olduğunu gördüm. ''Irmak.'' dedi emir veren ses tonunu takınarak. ''Kalk.''

''Uyumak istiyorum.'' dedim ona aldırmayarak. ''Çıkar mısınız?''

Tökezleyerek yatağın başına geldi. Yorganı tutmakta olan ellerimi kapıp tutup beni ayağa kaldırdı. Bu haliyle bile güç kullanmadan havalanmıştım. ''Tamam, ben içerde yatarım.'' odadan çıkmak üzereyken beni tekrar yakaladı.

''Hayır, hayır, hayır.''

Kollarımı göğsümde buluşturdum. ''Ne saçmalıyorsun?'' dedim bıkkınlıkla. ''Ben içeride yatabilirim. Siz... keyfinize bakın.''

İç sesim, en azından başkasını bulmuş diyerek beni rahatlatmaya çalışsa da, diğer yanım bundan iğrenmişti. Kızın ağzını yemesinden, ona dokunuşlarından garip bir rahatsızlık duymuştu.

''Hayır,hayır,hayır.'' diye tekrarladı. Daha sonra gülümsedi ve bembeyaz dişlerinin arasından, alkol kokusu tüm odayı doldurdu. O kadar yoğun bir kokuydu ki, ne olduğunu çıkaramıyordum. Viski mi? ''Öp onu.''

''Ne?'' 

Gözlerim kuzguni siyah saçlı kıza takılınca, gözlerim şaşkınlıkla açıldı.

Şaka olmalıydı. Benden böyle birşey isteyemezdi. Birazdan kendine gelecekti, emindim bundan.

Aklım bir türlü benden istediği şeyi kaldıramıyordu. Dudaklarım birbirine yapışmıştı ve kelimeler zihnimdeki torbadan çıkmak bilmiyordu. Benden böyle bir istekte bulunması sarhoş olduğunun kanıtı değil, ruh hastası bir sapık olduğunun kanıtıydı.

''Saçmalama Rüzgar.'' ses tonumu sakin olması için dizginlemeye çalışırken o gayet ciddi gözüküyordu. ''Böyle birşey yapamam.''

''Gayette yaparsın.'' ciddi ifadesi, ve sertleşmiş gözler bana öfke serpti. Böyle bir istekte bulunması dudaklarımın acıyla kırışmasına neden oldu. Ona öylece bakakalırken, bunun bir şaka olduğunu söylemesini ve uyumasını diledim. 

Gözlerimi ondan kaçırıp, kapıda dikilmekte olan kıza diktim. Ölümcül derecede sakin gözüküyordu ve bu beni daha da sinirlendirmekten başka bir işe yaramadı.

''Çık.'' dedim gözlerimi doğruca kıza dikerek. ''Çık dışarı.'' 

Temkinli bir tavırla Rüzgar'a baktı, ve istediği tepkiyi  aldı. ''Hayır. Burada kal, Esra.'' ela gözler bana döndü ve kolumu yakaladı. Parmakları derime saplanırken, acıyla inledim. Bana aldırmayak beni kapıya doğru ittirdi ve düşmeden önce sıska kollar tarafından yakalandım. Önüme düşen saçlarımı çektikten sonra beni yakalayanın kim olduğunu gördüğümde elektrik çarpmışa döndüm ve uzaklaştım. 

Rüzgar tekrar bana doğru bir hamle yaptı ve saçlarımın ellerinin arasına kaydığını hissettim. Saç diplerime saplanan acıyla dudağımı ısırdım. Hareketleri öyle beceriksizceydi ki, bu bende bir şaşkınlık hissi uyandırıyordu. Kendinde olmadığını farkındaydım ve kendine gelmesini sağlamalıydım.

Kızın kırgın gözleri bedenimde dans ederken, sertçe yutkundum. Nasıl hissettiğimi anlatamıyordum, midem bir kusma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Hep böyleydim zaten, ne zaman korksam, üzülsem kusmak istiyordum. Sanki korkumu ve üzüntümü kusarak atabilecekmişim gibi.

Saçlarımı kavramış olan elleri kafamı yukarı kaldırdı ve kahverengi gözlerle göz göze geldim. Onun buna ses çıkarmayışı, canımı ölesiye yakıyordu. 

Biraz sonra bana sırf kendisi zevk alsın diye, bir kızı öptürecekti. İleriye de gidebilirdi.. 

Bu gece cehennem olacak.

İç sesim bu gerçeği suratıma vurduğunda, bunu zaten bildiğimi farkına vardım. Bu gece cehennem olacaktı.

''Rüzgar.'' dedim beni kıza daha da yaklaştırırken. ''Bunu asla yapmam.''

''Sana sormadım.'' sesi çelik gibiydi. Kokusu burnumun direklerini sızlatırken, alkol kokusunun kendi kokusundan daha baskın olması canımı yakmışcasına yüzümü buruşturdum. Onu bu halde görmek başka şartlarda olsaydık, kesinlikle eğlenceli olabilirdi. Ama şuan kesinlikle o şartlardan birinde değildik.

''Irmak.'' sesinin sertleşebileceği kadar sertleştiğini duyduğumda başımı eğebildiğim kadar eğdim. ''Son kez söylüyorum.''

Tuttuğum göz yaşları gözlerimi patlatacak hale gelmişti ama dayandım. ''Hayır.'' dedim zor çıkan sesimle.

''Irmak!'' kükremesi karşısında bir an irkildim. Yapabileceğim birşey yoktu.

Öp gitsin. dedim içimden, Rüzgar'ı öpmekten iyiydi. Rüzgar'n bana sahip olmasından iyiydi. 

Ama zaten beni korkutan hemcinsimi öpmek değildi. Beni korkutan Rüzgar'ın bundan zevk alması, ve bundan sonra olacaklardı.

Güçlükle ellerinden kurtuldum ve bana dik dik bakan kızla buluşturdum gözlerimi. Ellerimi bir çöp parçasını tutuyormuşcasına omuzlarına koydum. Rüzgar'ın keyifli bir ses çıkardığını ve ''Güzel.'' dediğini hayal meyal duydum. Kulaklarım uğulduyordu ve doğru düzgün düşünemiyordum. Dişlemekten, dudaklarımın kanadığına emindim.

Dudaklarımı kızla buluşturacağım sırada, tanıdık eller beni çekti. ''Dur, dur.'' sesi garip bir biçimde ifadesiz çıkıyordu. ''Hadi, bunu daha eğlenceli yapalım.'' gözlerindeki tehlikeli pırıltılar beni dehşete sürüklerken, anlamayan gözlerle ona baktım.

''İkinizde üzerinizdekileri çıkarın.'' 

Hafif aralanmış dudaklarımdan bir hayret iniltisi çıkartırken, Rüzgar bana aldırmamıştı bile. Yayvan çıkan sesi, kulaklarıma dolarken hissettiğim duyguları telafi etmek için bir kelime yoktu sanırsam. 

Söyledikleri, bir bıçak gibi keskindi. Derime batıyordu ama canımı yakamayacak kadar hissizdim.  Sesi, en az kelimeleri kadar yabancıydı. Alkol kokan kelimeler bacaklarımı bir kez daha titrettiği için yüzümü buruşturdum.

Onun için hissettiğim duygular birbirine girmişti ama nefret kendini belli ediyordu.

''Saçmalama.'' dedim zor çıkan sesimle. ''Kendine gel, Rüzgar.''

''Ben kendimdeyim.''

Bakışları derindi. Fazlasını söylemek ister gibi bir hali vardı ama aralık olan dudaklarını kapatmıştı. Boğuk sesi kulaklarımı gıdıklarken, ona alay dolu bir bakış attım.

''Değilsin.'' dedim hayret içinde. ''Bunu yapmak istemiyorsun, lütfen. Lütfen kendine gel.''

Bakışları, kelimeleri öyle yabancıydı ki. Her konuştuğunda suratıma çarpan alkol kokusu, ondan daha fazla nefret etmeme sebep olurken inlememek için kendimi zor tuttum.

''Yapmak istediğim şey tam da bu.'' ani çıkışı, ikimizi de yerinden zıplatırken, kırgın bakışlarımı yüzünden ayırmadım. Ölü gibiydi, gözlerinin altındaki halkalar uykuya ihtiyacı olduğunu haykırır cinstendi. 

Bir an için onu yatağa yatırıp, uykuya dalana kadar yanında olma fikri düşüncelerimin arasına karıştı. Aynı anda, bu düşünce bana tehlikeli bir biçimde saçma geldiği için başımı iki yana salladım. 

''Bu sen değilsin.'' dedim sesimin sert çıkmasını umarak. Böyle durumlarda onun kadar otoriter olamamak canımı sıkıyordu.

''Sen benim hakkımda ne bilirsin ki?'' iğneleyici kelimeler, biraz önce derime batmış olan keskin kelimelerin arasına karıştı. Canımın bir kez daha yandığını hissederken, yüzümü buruşturdum.

''Haklısın.'' daha çok hırıltı gibi çıkan sesimi düzeltmek için çabaladım. ''Ama şuan bunu sana yaptıranın alkol olduğunun bilincindeyim.'' 

Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslattıktan sonra, boğazımdaki kuruluğu da bir şekilde yok etmeyi diledim. Hiç birşey yapmak istememe düşüncesi, bir kez daha zihnimi ele geçirirken kırgın bakışlarımın üzerini kapamaya çalıştım.

Acınası bir haldeydim.

Şuan ki durumun başka bir şekilde açıklanamazdı. Çıkmazdaydım. Göz kapaklarım delicesine kapanmak istiyor, kendimi uykuya teslim etmek istiyordum. Yorulmuştum artık, tüm bu oyunlardan herşeyden bıkmıştım.

Bir süre öfkeli gözler görmek istemiyor, güçlü ellerin belimi sarmasını istemiyordum. 

''Esra.'' 

Esra emir dolu kelimelere alışmış bir şekilde, üzerindeki elbiseyi sıyırdı. Şok olmuş bir biçimde kapıdan çıkmak için bir hamle yaptım ama isteğimin dışında, sert eller belime sarıldı ve havalandığımı hissettim.

''Bırak beni!'' çığlık çığlığa bağırarak, ona tekmeler savurmaya başladım. 

Yine de yapabileceğim bir şey yoktu.

Gözlerimi kapadım. O an saniyeler, beni boşluğa sürüklüyor gibiydi. Korktuğum başıma gelecekti. Korkunun tarifini yapmak için doğru kelimeleri aradım, bulamayınca zihnimi tamamen düşünmeye kapadım. 

Düşünmek yoktu.

Yere indirildim, ama demir gibi eller hala omuzlarıma sarılı durumdaydı. 

''Lütfen.'' dedim düşmek için yalvaran göz yaşlarını yok sayarak. ''Lütfen.''

Gözlerimiz birbirine tutunduğunda, bir an için kendine geldiğini sandım. Ama parıltılı gözler, parıltısını kaybedip eski haline dönünce bir damlayı serbest bıraktım. 

''Sen yapmazsan, ben yaparım.'' dedi tehlikeli bir şekilde.

Üzerimdeki tişortu sıyırıp, sütyenle kaldığımda korkuyla kollarımı vücuduma sardım. 

Kendimi serbest bırakıp hıçkırıklarımı serbest bıraktığımda, gözlerimiz tekrar buluştu ve siyah perdenin kalktığını görür gibi oldum. Gözlerimi yumup, göz kapaklarımı birbirine bastırdım. Tatlı nefesi suratımı okşayıncaya kadar bir süre öyle kaldık. 

''Esra.'' dedi tüyler ürperten bir sesle. ''Gidebilirsin.''

Sözleri hala alkol kokuyordu ama kulaklarımı gıdıklayan gidebilirsin kelimesi beni bir nebze rahatlatmıştı.

Korku ve çaresizliğin yerini kolayca rahatlama almıştı. Yerine yerleşirken, kahkalarla gülmek istedim.

Bedenim komutlarıma cevap vermiyor, ısrarla hıçkırıklarla sarsılıyordu. Gözlerimden düşen yaşlar, tişortume damlarken odanın kapısının kapandığını duydum. Telaşla kafamı kaldırdığımda, Rüzgar'ın hala önümde dikildiğini gördüm.

Boş bakan gözlerini görebilmem için, sert eller çenemi kavradı. Nazik bir tutuş değildi ama canımı da yakmamıştı. Ela gözlerin ateşte kavrulduğunu görebiliyordum. Ama kavrulan ateşin önünde, siyah bir perde vardı.

Saçlarıma uzanan ellerini durdurarak, gözlerime ondan olduğunca uzağa bakmaları için emir verdim. Sıcak havaya rağmen, elleri buz gibiydi. 

''Uyu.'' dedi sakin bir sesle. Yakıcı kelimelerinden, halen sarhoş olduğunu görebiliyordum.

''Neden böyle yapıyorsun?'' diye sordum kısık bir sesle. Sesim duyulamayacak kadar kısık çıkmıştı, lakin bu adam ne söyleyeceğimi önceden biliyormuş gibiydi. Gözleri benden bir saniye olsun ayrılmıyor, kalbim tarafından söylenmiş kısık kelimeleri duyabiliyordu.

''Birşey yapmıyorum.'' sakin ve bir o kadarda normal birşeymiş gibi konuşması beni çileden çıkarırken, derin bir nefes aldım. 

Kendimi hiç ama hiç iyi hissetmiyordum. Bir kaç dakika önce adını ne koymam gerektiğini bilmediğim şey, bende bir ağlama krizine neden olmuştu ve kalıntıları temizlemek uzun sürecek gibiydi.

Daha bu konu hakkında ne hissetmem gerekiyor, onu bile bilmiyordum. 

Ona kızgın mıydım?

Ondan nefret mi ediyordum?

Sanırım cevaplar gereksizdi. Bu birşeyi değiştirmezdi.

''Beni mahvediyorsun.'' 

''Ne yapmamı istersin?'' bu kadar yakınımdayken, ve alkol kokan nefesi suratıma çarparken sorularına yanıt vermek zordu. Dikkatim bir kez daha tuzla buz olurken derin bir nefes aldım. Bana sempati duymasını beklemiyordum. Sadece, bu kadar acımasız olmasa?

Güçsüz parmaklarımı, titreyen dudaklarımın üzerine getirdim ve titremelerini görmesini engelledim. Öyle yakınımdaydı ki..

''Uyumak istiyorum.'' 

Nefesinin suratıma çarpmasını engelleyerek, yatağa doğru yürüdüm. Böylece aramızdaki sinir bozucu yakınlığı bozmuş oluyordum. O ise ayaklarını garip bir şekle sokarak yanıma geldi. 

Benim için bir yabancı olan Rüzgar, şimdi daha da yabancılaşmıştı. Bu hali beni korkutmaktan öte dehşete düşürüyordu. O an için onu duşa sokup, acı bir kahve içirmeyi düşledim. Belki böylece kendine gelirdi ve korkmam gerekmezdi.

Boğazıma tırmanan acı tadı yok sayarak, örtüleri kaldırdım ve yatağın içine girdim.  Başımı yumuşak yastıkla buluşturunca, yan gözle Rüzgar'ın yatağa uzandığını gördüm. 

''Ne yapıyorsun?'' 

''Uyuyorum.'' 

Biraz önce bana yaptığı şeyler, hiç yaşanmamış gibi davranması acıdan fazlasını veriyordu. Yüzsüzdü. Yüzsüz pisliğin tekiydi.

Ellerini belime götürerek, beni sert bir şekilde kendine bastırdı. Bedenim onun bedeniyle bütünleşince istemsizce onu ittirmeye çalıştım. Nafile.

Sakin olmak için çabalarken, beni bu şekilde kullanmasının bir sonu var mı diye düşündüm. Kullanılmak, aşağılanmak.. Bu iki kelimeyi sözlüğümden çıkarmam gerekecekti.

''Tekrarlıyorum.'' sesimin seviyeli çıkması için büyük bir çaba sarfederken, ondan uzaklaşmaya çalışıyordum. ''Ne yapıyorsun?''

''Sus.'' gözlerini yumdu. ''Ve uyu.''

''Rüzgar.'' dedim dişlerimin arasından. ''Bana yaptığın şeyleri farkında mısın? Seninle uyumak istemiyorum! Seninle hiç birşey yapmak istemiyorum! Hatta seni görmek bile istemiyorum!''

''Kusura bakma.'' gözlerini açtı. ''Öyle bir seçenek yok.'' 

Bu ilgisizliği ve saçma davranışlarını alkole bağlayarak derin bir nefes aldım. Sakinleşmeliydim. Sakin olmalıydım. Bu şekilde hiçbir yere varamıyordum çünkü.

Bir süre şaka yaptığını umup, öylece yattım. Yan gözle ona baktığımda, onun gibi ifadesiz olmayı diledim. 

''Cidden?'' dedim ona dönerek. ''Burada yatacaksın değil mi?''

Cevap vermemeyi seçerek gözlerini yumdu. Daha sonra üzerime atmış olduğu kolunu çekerek benden olduğunca uzaklaştı. Bende aynı şeyi yaparak yatağın bir ucuna gittim.

Bir kaç dakika nefes alışverişlerimizi dinledikten sonra, onun belli belirsiz ''Evet.'' dediğini duymuştum.

 

Continue Reading

You'll Also Like

381K 22.1K 44
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
1.8M 122K 40
"Öyle güzelsin ki..." diye fısıldadı dolgun dudaklara doğru. Kadın, adamdan işittiği sözleri yutkunarak dinledi. Çünkü adamın sesindeki o boğuk tını...
46.3K 5.6K 12
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi. Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi. Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi? İçimden cevapladı...
59.6K 5.6K 65
Asi ve Alaz Twitter üzerinden tanışırlar.