Hayatımı Değiştiren Sen #Watt...

By carlsonyoung

1.1M 45.5K 2K

Üniversite için şehir değiştiren Mina'nın değişen tek şeyi şehri değildir. Hayatına giren her şey, her insan... More

1- Üniversite Bileti
2- "Bende kalabilir!"
3- Aptal Ben
4- Kahramanım
5- Tanışma
6- Yeni Arkadaşlar
7- Alışveriş
8- Kavga
10- Geçmeyen Gece
9- "Hera?"
11- Justin Timberlake Konseri!
12- Bahis
13- "Sevgilim Ol"
14- 'Karma is a bitch'
15- Parti (!)
16- Beni Seviyor Sanmıştım!
17- Kaçış
18- Bar
19- Kamp Hazırlığı
20- "Hera Kayıp!"
21- Teşekkür Ederim
22- Zeytin Dalı
23- Beklenti
24- İkinci Şans
25- "Seni Seviyorum."
26- Aydın Yolculuğu
27- Akşam Yemeğindeki Misafir
28- Kayra ve Serkan Bizi Basarsa
29- Bitmeyen Gece/Kirli Çamaşırlar
30- Tatlı Öküz
32- Eyvah Babam!
33- Ben ve Kırılan Kalbim...
34- "Mina Kayıp!"
35- Boşuna
36- O gece..
37- Doğum Günü
38- Beklenmeyen
39- Tilki Yine Kürkçü Dükkanında
40- Anlaşma
41- Pürüz (Herkan)
42- M İ N K A Y
43- "Hayatımı Değiştiren Sen..."
44- Tanışma
45- Kız İsteme Hazırlığı
46- Bol Sürprizli Kız İsteme
47- Mutluluk
48- FİNAL
Sonsuz Teşekkürler
2. Kitap | Tanıtım
2. KİTAP | YAYIMDA!

31- "Sapık!"

19.8K 720 33
By carlsonyoung

-31-

"Sizin gelmenize gerek yok. Biz Ada'yı da alıp kız kıza bir şeyler yapacağız."

Belki de bunu bugün on milyonuncu kez söylüyordum ancak boşuna kendimi yorduğumla kalıyordum. Derdimi ne Kayra'ya ne de Serkan'a anlatabilmiştim. Ben ne kadar gelmemelerini söylesemde onlar o kadar gelmekte ısrarcı oluyorlardı.

"Aslında gerek var yenge." dedi Serkan. "Sen Kayra'nın aramalarına çıkmayınca biz de apar topar çıktık, geldik. Yanımızda paradan ve üzerimizdekilerden başka bir şey yok. Alışveriş yaparız."

"İyi madem."dedim omzumu silkerken.

"Atlayın o zaman arabaya."

Bizi sürekli arabaya atmaya çalışan Kayra'ya Hera gözlerini devirdi. "Gerek yok. Buraya yakın zaten, yürüyeceğiz."

Kayra, iç geçirdikten sonra homurdandı. "Haydi, uzatma da binin şu arabaya. Daha kardeşini alacağız."

"Uzatma Kayra! Yürümek istiyoruz işte. Hem sizi yanımızda taşıdığımıza şükredin." Sahra'nın elinden tuttum ve Hera ile birlikte yürümeye başladık. Kayralar da arkadan söylene söylene geliyordu. Onları umursamadan Hera ile konuşa konuşa kısa bir süre sonra Heraların evine geldik. Kapıyı Boğaç açmıştı. Hera ile birlikte kısaca selamladık.

"Boğaç? Ada hazır mı?"

"En son ablaları kadar güzel olmak için çabalıyordu." Boğaç'tan ince bir iltifat geldiğinde istemsizce gülümseyip teşekkür ettik.

"Teşekküre gerek yok. Her zaman doğruyu söylemek zorundayız. Sonuç iyi ya da kötü olsa bile... Her zaman doğru." Kaşlarım yukarı kalkarken gözlerim Kayra'ya kaydı. Kendini zor tutuyor bir hali vardı. Boğaç'tan haz etmiyor gibi bir hali vardı. Boğaç bilmiyordu tabii ama yalanlarla başlayan ilişkimize ve Kayra'ya da laf sokmuş oluyordu.

"Bazen beyaz yalanlar gerekiyor." dedi Kayra. Bu sanki onu susturmak istercesine bir cevaptı.

"İşler siyaha dönmüyorsa."diye cevap verdi Boğaç imalı bir gülüşle. Hera da ona eşlik etmeye başladığında kaş göz işareti yaptım.

"Size bir sürpriz geliyor."

İçeriden İsa abinin ve Ada'nın sesi gelince sevindim. Şu gergin ortama daha ne kadar katlanabilirdim, bilmiyordum. Ada, içeriden koşturarak geldiğinde kaşlarımız yukarı kalktı, sonrasında ise gülme isteğimizi bastırmaya çalıştık.

"En sevdiğim tişörtüm..."

İlk tepki Hera'dan gelmişti. Şu an yere yıkıldığını görmemiştim ama saniyeler içinde ruhsal olarak çökmüştü.

"Ada sen ne yaptın?" Kız kardeşim Sahra kıkırdayınca elini sıktım. Ada'nın yüzü düşmüştü, şimdi bu ikisinin kavgasını çekemezdim. Hera da kız kardeşinin kolunu tuttu. "Ne yaptın sen bakayım?"

Hera'nın en sevdiği tişörtle sanki ana okulu bahçesinde gibi oynamıştı. Tişörtün birçok yerinde başarısız makas izleri, boyalar vardı. Kollar kesilmiş, elbiseye dönmüştü. Yüzü daha büyük bir faciaydı. Rujlar allık olarak kullanılmış, yanaklar adeta kiraza dönmüştü. Göz kalemleri ve eyelinerla pandaya dönmüştü. Olan tişörte ve pahalı makyaj malzemelerine olmuştu.

Boğaç, dudaklarını ısırdıktan sonra kekeledi. "Ir... Ben az önce ne dediysem unutun."

Ada, omuzlarını düşürdükten sonra hayal kırıklığı ile konuştu. "Boğaç abi ya! Kötü mü olmuşum?"

Boğaç ne diyeceğini bilemez bir şekilde Ada'ya baktı. Sonra onu kucağına aldı. "Bak prenses. Makyaj elbette yaparsın ama şu an pürüzsüz olan cildinde, ileride kusurlar yaratabilir." Gözlerini Sahra'ya çevirdi. "Bak arkadaşına o makyaj yapmış mı? Biraz büyümen gerekiyor canım."

Hera, homurdanmaya başladı. "Ada! Beni rezil etmekte bir numarasın! Sen bu hale gelirken annem neredeydi acaba?"

"Annem alışverişe çıktı. Ben de Natalia, abim ve Boğaç'laydım."

Hera, öldürücü bakışlarını abisi ve Boğaç'ta gezdirdi. "Abi size de yuh yani! Bu çocuk bu kılığa girerken siz neredeydiniz ya?"

"Hiç kusura bakma canım. Odamda Boğaç'la Pes kapışıyorduk."

Hera, Ada'nın kolundan tutup içeri çekiştirmeye başladı. "Üzgünüm çocuklar! Sizi biraz bekleteceğim ama siz bahçeye geçin. Ben Natalia'ya söyleyeyim, size bir şeyler ikram etsin."

"Tamam canım, sen Ada'yı hallet. Biz bekleriz."

Hera içeri gitti ve ardından beş dakika sonra elinde tepsi, mini siyah etekli, beyaz önlüklü Natalia geldi. Hepimiz kolalarımızı içerken Kayra'ya, "Eğer Natalia'nın bacaklarına bakarsan gözlerini oyarım!" bakışı attım. O korkuyla kafasını yere eğerken ben de gülümsedim. Bir süre sonra Ada önde Hera arkada geldiler. Ada bu sefer insan gibi gözüküyordu. Giy işte böyle kendi kıyafetlerini, ne işin var ablanın kıyafetleriyle makyaj malzemeleriyle?

"İstersen sen de gel bizimle Boğaç?"

Bir anda Kayra'nın bana attığı sert bakışları görünce ürperdim. Boğaçsa, üzgün bir ifadeyle dudaklarını araladı. "Gelmek isterdim ama bugün Ada ile birlikte balık tutmaya gideceğiz." Hera, gözlerini kocaman açtı. "Oha! Bizim Ada mı?"

"Olamaz mı güzellik?"diye sordu.Sizden sonra deniz kıyısında takıldık biz."

"Vay canına. Onu seven birileri."diye laf gönderdi Hera, Kayra ve Serkan'a. Ada'nın bize bu kadar yakın olmasını ikisi de hazmedemiyordu.

"Kalkmıyor muyuz canım?" Kayra, belimden tutup beni kendine çektiğinde neye uğradığımı şaşırdım. Bana çok az sevgi sözcükleriyle hitap etmesi, ne zaman etse düşünmeme yol açıyordu.

"Hadi kalkalım, Hera."

~

Işıklar açıldığında bir kez daha kendime göz devirdim. Aptalın tekiydim. Sırf kardeşlerim izlesin diye animasyon filmine girecek kadar fedakar olmam aptallığımın nedeniydi ve şu anda cidden kusmak istiyordum. bir kez daha. Ben gerçekten çok aptaldım ya! Animasyon filmlerden nefret ederdim ama gün başında çocuklara verdiğimiz sözden dolayı onlar ne istiyorlarsa onu yapıyorduk.

Sinema salonundan çıkıp yürüyen merdivenlere geldiğimizde Sahra beni çekiştirdi ve kulağıma yaklaştı. "Abla ben acıktım." Kafamı salladığımda elini sıkı sıkıya tuttum.

"Gençler yemek yesek olur mu? Karnımız zil çalıyor!"

Herkes onay verince alışveriş merkezinin en üst katında olan yemek bölümüne geçtik. Ada ve Sahra'ya çocuk menüsü hamburger söylerken kendimize pizza sipariş ettik. Pizza için ölme boyutuna gelmiştim ki gerçek dünyaya dönmeme sebep olan şey Hera olmuştu. Kulağıma eğilip "Şimdi sana bir şey göstereceğim ama hemen bakmayacaksın. Tamam?" diye sorduğunda kafamı olumlu anlamda salladım ve kolamdan bir yudum daha aldım.

"Saat sekiz yönündeki iki çocuğu görüyor musun?"

Birkaç saniye sonra Hera'nın tarif ettiği yere baktım. Gözlerime çarpan biri esmer bomba diğeri sarışın turta iki çocuğu gördüğümde Kayra'ya belli etmeden kafamı çevirdim. Şimdi onlara baktığımı görse kıskançlık krizine girerdi.

"Şu yakışıklı çocuklardan bahsediyorsan evet gördüm. Aferin sana kızım, hep böyle çocukları fark et."

"Yürümeyi kes, hemen götün başın ayrı oynuyor senin de." Hera gözlerini devirirken homurdandı. "Kaç saattir bizi kesiyorlar. Nasıl fark etmedin ya?"

"Yok canım, sana öyle gelmiştir."dedim bir pizza diliminin kenarını mideme indirirken. "Yanımızda erkek varken bize asılacak halleri yok ya!"

"Bizden bir şey mi saklıyorsunuz siz? Deminden beri fısır fısır konuşuyorsunuz da." Serkan, bir bana bir Hera'ya baktı.

"Evet. Şu karşı mas-"

"Ne saklayacağız sizden Serkan? Kızsal şeylerden bahsediyoruz burada." diyerek Hera'nın sözünü kestim. Şimdi Kayra'nın kıskançlık krizlerini cidden çekemezdim.

"Doyduysanız kalkalım mı artık?"

"Tamam, kalkalım."

Sahra'nın elinden tuttum. Aynı şekilde Hera da Ada'nın elini tuttu. Biz önden Kayralar arkadan geliyordu. Alışveriş merkezinden ayrıldık. Hera'nın telefonu çaldı. Yaklaşık beş dakika konuştuktan sonra kapattı. Ben de Hera'ya meraklı bakışlarımı atıyordum. Anlamışcasına cevap verdi.

"Annem alışverişten sonra size geçmiş. Buraya gelin dedi."

"Çocukları bıraktıktan sonra sahile gidelim mi?"

"Olur."

Hera'dan onay aldığımda gülümsedim. Yürümeye devam ettik ve kısa bir süre sonra eve geldik. Çocukları annemlere bıraktıktan sonra birkaç saatliğine daha izin aldım. Bahçeye geri döndüğümüzde Kayra'ya sarıldım.

"Biz Hera ile dolaşacağız."

"Tamam. Zaten bizim de işimiz vardı, değil mi Serkan?"

Serkan ilk önceleri gözlerini faltaşı gibi çıkarttı ama sonradan "Ha, ha. Evet." diye cevapladı. "Görüşürüz sonra." dedikten sonra Hera'nın koluna girip yürümeye başladım.

Kayra'dan...

"Benim bilmediğim ne işimiz var acaba kardeşim?"

Serkan'a göz devirdikten sonra oturduğum yerden kalktım. "Serkan, birazcık boynunun üstündeki şeyi çalıştır. İşimiz falan yok. Kızlar nereye gideceklerini söylemediler. Onları takip edeceğiz."

"Abiciğim ne diye takip ediyoruz kızları? Bırak takılsınlar işte."

"Serkan, yemekte fısır fısır konuştular diye sen dememiş miydin? Takip edeceğiz işte."

Serkan, kafasını kaşırken gözlerini devirdi. Bunu Hera'dan mı kapıyordu anlamıyordum ki. "Abiciğim dediler ya kızsal şeyler konuşuyoruz diye. Ne kurcalıyorsun? Anlamadım ki!"

"Gelmem diyorsan sus ve otele dön o zaman."diye homurdandım. "Şimdi gözümüzün önünden kaybedeceğiz kızları!"

Kızlar yaklaşık on metre önümüzden yürüyorlardı. Arkama baktığımda kimse yoktu. Önümde Minalar, sol çaprazımda iki tane çocuk, çocukların önünde de bir yaşlı teyze yürüyordu. Koskoca sokakta sadece yedi kişiydik.

"Haydi karşıya geçelim!"

"Kayra dursana!" Serkan'ın bağırışlarına bir anda karşımıza çıkan beyaz bir arabanın korno sesleri de karıştı. Sürücü koltuğunun kapısı açıldığında ince bir ses duyuldu.

"Önüne baksana be!"

Özür dilemek için kafamı kaldırdığımda bakışlarım dondu."Almina?" diye inledim. Almina da benim ismimi haykırdı. Ona bakmayı sürdürüyorken "Senin burada ne işin var?" diye sordum. Almina arabadan indi ve bana sarıldı. Serkan'a da hafif bir şekilde gülümsedi. Bana gülümsedikten sonra kırmızımsı dudaklarını araladı.

"Asıl senin burada işin var? Ben seni daha çok İstanbul'daki gece klüplerinde görmeye alışkındım."

"Ufak bir tatil."

"Kuşadası güzeldir."diye inledi. "O boğucu kalabalık ve iğrençliklerden uzak."

"Neyse sana iyi günler. Bizim Serkan'la bir işimiz var."

"Olmaz. Hayatta bırakmam. Bir yere bir şeyler içmeye gidelim."

Serkan, Almina'ya döndü ve tek tek heceleyerek konuştu. "İşimiz var dedik. Nesini anlamadın?" Normalde Serkan ile ikisi çok iyi anlaşırlardı. Birbirine ölümüne bağlıydılar ama sonra bir şekilde bağlar kopmuştu. Ben de Serkan'ın haklı olduğunu belirten bakışlar attığımda Almina dudaklarını dümdüz etti.

"Haydi ama eski günlerdeki gibi... Çok değil. Sadece bir saatcik."

"Peki madem." dediğimde Almina da karşıdaki bir kafeyi işaret etti. "Şu karşıdaki kafeye geçelim."

Kafamı salladığımda arabasına geri döndü. O uygun bir park yeri ararken Serkan'la kafeye geçip siparişleri hallettik. Kahvesini damla sakızlı içtiğini nedendir bilinmez, unutmamıştım. Uzun bir süredir aynı ortamda bulunmamıştık ve birbirimizin her şeyini içli dışlı olarak bilen insanlar olarak bu kadar yabancı hissetmemiz berbat ötesi bir durumdu.

Almina ile birbirimizi çok uzun zamandır tanırdık ama en yakınlaştığımız dönem üniversitenin ilk senelerinde ortak bir proje ödevi yaptığımız için olmuştu. Partner olmamız bizi yakınlaştırmış, ilişkiye başlatmıştı ama her güzel şeyin tabii ki de bir sonu vardı.

Bir parti sonrası onunla birlikte olmak istemiştim ama o kabul etmemişti. Buna saygı duyup devam etsem de bundan kısa bir süre sonra Bora ile yattığını öğrenmiştim. Almina her ne kadar yalanlasada ona inanamamıştım. Ben ona inanmayınca o da beni, İstanbul'u terk etmişti.

"Buraya mı yerleştin?"

"Sayılır."diye yanıtladı. "Bazen burada. Bazen doğuda. Bazen güney kıyılarında."

"Ne tesadüf." diye mırıldandı Serkan imalı bir şekilde. Tam da kızların peşinden buraya geldiğimiz sırada ona rastlamam cidden olması gereken bir mucize gibiydi.

Garson kahvelerimizi ve tatlılarımızı getirdiğinde Almina kahvesini önüne çekti. Hala formuna dikkat ediyor olmalıydı ki tatlı sipariş etmemişti. Damla sakızını tatlı yerine sayıyordu.

"Nasılsınız?"

"İyi. Sen?"

"Ucu açık bir soru."diye cevapladı. "Sizi gördüm daha iyi oldum. Karşılaşmayı beklemiyordum."

"Yolları ayıran sendin." dedi Serkan kahvesinden bir yudum aldıktan sonra. Eskileri ansın istemiyordum ama duracak gibi değildi. "Bize hiçbir şey söylemeden İstanbul'u terk ettin. Bizden nefret ediyorsun, sanıyordum. Davet edince şaşırdım."

"Sizden nefret edecek bir sebebim yok."

"Dedi sessiz sedasız İstanbul'u terk eden kız."

"Serkan yeter." diye hırladım. Ortamı germekten başka bir işe yaramamıştı. Söyledikleri konusunda haksız sayılmazdı. Hatta kusmak istediğim ne varsa söylemişti ama şu an bunlarla yüzleşmeye hazır değildim.

"Sizden kaçtım ama aslında kaçmadım."diye mırıldandı mahçupça.

"Baş edemediğin için kaçtın, Almina!"

"Serkan neden bu kadar sinirleniyorsun?"

"Çünkü biz lanet olası arkadaştık."dedi ve o an kavga patlak verdi. Benim ondan daha çok öfkeli olmam gerekiyordu ama geçmişi artık önemsemediğim için oralı olmuyordum. Serkan, en yakın arkadaşlarından birini kaybettiği için hala öfkeliydi.

"Hayat bizi bir kez daha karşılaştırmış. Sorunlarımızı atlatamaz mıyız?"

"Bilmiyorum, Almina." dedim uzun bir süre sonra sohbete katılarak. "O kadar şeyden sonra tekrar eskisi gibi olabilir miyiz bilmiyorum."

"Anlayacağımı anladım."dedi kabullenmiş bir gülümseme ile. "Kendim ettim, kendim buldum."

"Bizim cidden kalkmamız gerekiyor." Sandalyemi geri ittirdiğim an Serkan da ittirdi. Tam bir zengin kalkışı yapmıştık. Almina da apar topar ayaklandığında kolumdan tuttu. Bana dokunmasıyla titredim, içimde bir şeyler koptu.

"Numaralarınızı verin bari. Ne kadar buradasınız? Gitmeden olsun görüşelim. Bunu çok görmeyin bari."

Cep telefonumu çıkarttım ve Almina'ya uzattım. İstanbul'dan gidince numarasını değiştirmişti. Eski numarasını ise bir süre silememiştim. Tekrardan birbirimize numaramızı vermemiz tuhaftı. "Numaramı kaydettim. Eskiden olduğu gibi." Telefonumu aldım ve buradan çıktıktan sonra ad soyad olarak kaydedeceğim gerçeğini aklımın bir köşesine not ettim.

Mina bunu görürse biterdim.

~

Mina'dan...

Hera ile birlikte bir süre yürüdüğümüzde sahilin ilerisinde bizimkileri gördük. Balık tutuyorlardı. "Hey! Çocuklar!" Sesimi duyurabildiğimde gülümseyerek bize döndüler. Ada'ya sarıldıktan sonra kulağına fısıldadım. "Ne güzel bir sürpriz bu!" Ada'dan ayrılıp Boğaç'a sarıldım. Gözüm kovalarına kaydığında bir tane bile balık göremedim.

"Sanırım bugün pek şansınız yok."

Hala balık tutmaya devam ediyorlardı. Boğaç, oltasını çekti ve ucundaki balığı gösterdi. "Aslında tam tersi. Şansımız iyi ama balıkları öldürmek istemiyoruz." deyip oltanın ucundaki balığı tekrar suya bıraktı.

"Siz de olmasanız, balıkların hali ne olurdu?"

"Kızlar?" Ada kolumu dürtükledi. "Şu karşıdaki çocuklar arkadaşınız mı? Sürekli size bakıyorlar da."

Birkaç saniye bekledikten sonra Ada'nın gösterdiği çocuklara baktım. O sırada Hera gözlerini kocaman açarak bana bakmaya başladı. "Bunlar... Alışveriş merkezinde de bizi kesen çocuklar. Bizi mi takip etmişler?"

"Siz burada bekleyin." Boğaç Ada'ya dönüp gözleri ile işaret verdi. "Kızlara sen sahip çık."

Boğaç önden önden yürümeye başladığında Ada durmadı. Durmayacağından adım kadar emindim zaten. Birbirimizi çocuk yaşımızdan tanıyorduk, tabii ki de arkamızda durmak isteyecekti. Ada da Boğaç'ın arkasından gittiğinde Hera ile biz de onu takip ettik.

"Hayırdır? Bir problem mi var beyler?"

Çocuklar, Boğaç'a şöyle bir bakıp sonra iyice süzdükten sonra suratlarına sinir bozucu bir ifade takındılar. "Sana ne kardeşim? Sana mı battık?"

"Battın."

"O zaman siktir git." Çocuklardan biri Boğaç'ı iyice tiye aldığında Boğaç yumruğunu sıktı.

"Bir daha sizleri bu kızların yakınında görmeyeceğiz!" Bu bağırış, Ada'ya aitti.

"Görürsen ne yaparsın süzme?" diye sordu. "Bir saat önce başka oğlanlarla takılıp şimdi sizle olan orospular için bana mı vuracaksın?"

Çocuklardan sarışın turta diye tanımladığım Ada'ya laf attığında Hera Ada'nın kolundan tuttu. Çünk elinden kaçırırsa olacakları çok iyi biliyordu. Ada, dışarıdan oldukça sakin, uslu, etliye sütlüye karışmayan ve bakımlı görünen bir erkekti. Çamaşır suyuna eli değmeyen kızların erkek versiyonuydu. Kimse kavga edebileceğine ihtimal vermezdi ama damarına basıldığında ortalığın amına koyardı.

"Sana dedim, ne yaparsın süzme?"

"İşte bunu."

Ada, çocuğun yüzüne na yumruğunu geçirdiğinde Boğaç da diğer çocuğun yakasına yapıştı. Hera ile birlikte istemsiz olarak ağzımızdan çığlık dökülürken aralarına girmeye çalıştık. Ada, kontrolünde kaybetmiş bir şekilde çocuğu pataklarken Boğaç da ondan farksız değildi. Özellikle Ada o kadar çok sinirlenmişti ki çocuğun kımıldayıp kendini savunmasına bile izin vermeden çocuğu pataklıyordu.

Ada ve Boğaç, çocukları iyice benzettikten sonra çocuklar zor kaçabildiler. Onlar canını zar zor kurtarıp koşarken bizimkiler hala arkalarından küfür ediyorlardı. Ada'ya kollarımı açtıktan sonra sımsıkı sarıldım. "İyi misin?"

"Neden tutuyorsun kızım?"diye çıkıştı. "Daha işim bitmedi o şerefsizle."

"Çocuğun anasını ağlattın. Bundan sonra erkeklere ilgi duymaya başlar." Hera, ortamı yumuşatmak için espriyle karışık bir muziplik yaptı. Hera da kollarını Ada'ya açtığında Boğaç'a döndüm ve sarılarak  teşekkür ettim.
Sen
"Mina!"

İsmimi duymamla birlikte kafamı arkama çevirdim.

"Kayra?"

-

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 60.1K 56
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
77.1K 2.6K 28
Tuğçe Aksal'ın şu an yayımlamakta olduğu Veliahtlar hikayesindeki Hale ve Asal karakteri için yazılan ve içerisinde birbirinden bağımsız hayal etleri...
25.4M 905K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
3.5K 374 40
Görüyor musunuz? Savaş başlıyor... Kapılar açılıyor, savaş artık benim için başlıyor... *** "Ailen güç için sizi gözden çıkardı, peki sen ne yaptın...