MASK | min yoongi

By vaenostica

395K 26.8K 30.6K

" Böyle yapacaksın ve gideceksin. Sadece oynuyorsun. Eğleniyor musun? Ben eğlenmiyorum. Kırılmak istemiyorum." More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
Final
Yazardan Özlü Sözler

1.9

7.5K 543 542
By vaenostica

Dünden beri Stream yapmak için 'Fake Love' dinliyorum. Acayip efsane bir şarkı olmus. Asık oldum galiba. Özellikle de Yoongi'nin Kıvırcık saçlarına ahh 😍
İyi okumalar~

" Anne beni dinlemiyorsun! H-Hayır cidden dinlemiyor-"

" Neyi dinleyebilirim ki ha?! Ne yaptığınızı sanıyorsun siz bu yaşınızda?! Yaşın kaç basın kac senin?! Bir de evde, kucak kucağa-"

" Anne!" diye son gücümle bağırdım. Gözlerim yavaştan dolmaya başlıyor, söylediği ağır sözler karşısında ezilip büzülüyordum resmen.

" Beni dinle. Göründüğü gibi değil. Cidden değil. B-Ben sadece düşmüştüm. Bir sey yapmadık! Yapmam!"

" Annene yalan mı söylüyorsun Yoon?"

Seni yumuşamıs, az da olsa sinirleri yatışmaya başlamıştı. Derince bir nefes alıp verdi ve elleriyle saçlarını geriye itti. Odada dolanmaya başlamasıyla, sertçe yutkundum.

Ne zamandan beri bu odada kavga ettiğimizi bilmiyordum ama tek emin olduğum sey vardı ki, annem asla bana inanmıyordu.

Haklıydı aslında. Ben de bizi o şekilde görsem, yanlış anlardım ki ortada yanlış anlaşılacak bir şey vardı zaten! Benim aptalca davranışlarım yüzünden olmuştu hepsi. Kendimi fazla kaptırmam yüzünden olmuştu..

Gözlerimle onu takip ederken bir yandan da derin nefesler alıp vermeye çalışıyordum. Ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. Nasıl inandırabilecegimi bilmiyordum.

" Ne zamandan beri ha? Ne zamandan beri böyle şeyler yapıyorsun? Sevgili misiniz? Neden bana söylemedin?"

" Anne, biz sevgili falan değiliz. Ben, ben sadece yanlışlıkla düştüm. Sadece yanlış anlıyorsun."

Bir süre durarak yüzüme baktı. İnanmamıştı. Biliyordum..

" Ya baban girseydi odaya? O zaman ne yapacaktın? Ha?"

" Anne, isteyerek olmadı. Şunu yapmayı kes artık!"

Dolmuş olan gözlerimle gözlerinin içine baktığımda, onun da bana dolu gözler ile baktığını fark etmiştim. Kısa süreliğine bir sessizliğin ardından odada tekrar dolanmaya başladı annem..

Aklıma Yoongi gelmişti. Kim bilir su an ne yapıyordu? Eğleniyor muydu acaba, ben burada can cekisirken? Ne de olsa bu işin ucu ona dokunmuyordu sanki beni o düşürmemis ya da öpmemiş gibi.

Annem odaya geldiğinde hızlı bir sekilde kalkmam ve annem bana bağırırken onun orada sadece durarak izlemis olması sinirlerimi bozmustu. Ki o da yetmezmiş gibi, önünde annemden azar yemiştim.

Bir sey demeliydi en azından. Bilerek olmadı, düşmüştü, yanlışlıkla oldu.. bir şey, sadece bir sey olsa da demeliydi. Eger o da deseydi annem inanırdı ama dememisti. Sadece olanları izlemisti.

Annem durarak bana baktığında dikkatimi tekrar üstünde topladım.

" Bitti anladın mı?! Aranızda ne vardı bilmiyorum ama bitti! Sizi bir daha yakın görmek istemiyorum!"

" Anne!" diye bağırdım tekrar.

Derince bir nefes aldım ve çatmış olduğum kaşlarım ile annemin yüzüne bakmaya başladım. Dolu gözlerimi tutmak her geçen saniye daha da zor olurken, yutkunmak her zamanki gibi imkansız bir hal almıştı.

Sinirin yanı sıra aşırı derecede yanlış anlaşılmak ağlama istegimi daha da arttıyordu. Elimle saçlarımı geriye doğru ittim. Yüzümün kıpkırmızı olduguna emindim, yanıyordum resmen.

Bir anda açılan kapı ile babamın geldiğini düşünerek arkamı bile dönmeden gözlerimi sıkıca yumdum. Duymuş muydu yoksa?

" Şey.." sesi kulaklarıma dolduğunda şaşkınlıkla gözlerimi açtım ve sertçe yutkundum.

Kafamı bir hızla arkama çevirdigimde Yoongi'nin endişeliyi andıran gözleri ile gözlerimin buluşması bir olmuştu. Alt dudagımı dişledim sinirle. Elimi yumruk haline getirerek tırnaklarımı avucumun içine geçirdim.

Bana baktıktan sonra anneme çevrildi bakışları. Sertçe yutkundugunu fark etmiştim adem elmasından. Başını önüne eğerek kapıyı az da olsa açtı.

" Gelebilir miyim?"

Önüme dönerek anneme baktım. Bakışları Yoongi'de takılı kalmış, benim gibi az da olsa dolu olan gözleri ile ona bakıyordu. Bir süre durdu.

" Gelebilirsin."

Yoongi'ye döndüğünde tekrar derince bir nefes alıp verdi ve içeriye gidikten sonra kapıyı kapatarak yanıma geldi. Ben hala ona anlamsızca bakarken, o bana sakin olmamı söylermiş gibi bakıyordu.

İçeriye gelmesi içimde değişik bir his uyandırmış, az da olsa mutlu olmuştum. Açıklamaya gelmis olmalıydı. Annem inanabilirdi belki de artık.

Derince nefesler almaya devam ederken bakışlarımı ondan kaçırarak yere baktım. Saygı amaçlı hafifçe eğildi. Yerden bakışlarımı ayırmadan ne söyleyecegini beklemeye başladım.

" Ben.." diyerek kısa bir süre durdu.
" Ben bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek için geldim buraya. Lütfen daha fazla kızmayın Yoon'a. Bu bir suç değildi. Yani, sonuçta biz sevgiliyiz."

" Ne?!" diye bağırdım tüm gücümle.

Sevgiliyiz mi dedi o?! N-Ne.. Ne?!

" Yoon artık saklamamalıyız."

Bakışlarım annem ve Yoongi arasında hızla gidip gelirken nefes alıp vermeye çalışıyorum. Annemin gittikce sinirliyi andıran bakışları..

" Yoongi! Komik değil anlıyor musun?! Yapma! Doğruyu söyle! Düştüğümü söyle! Sevgili değiliz biz seninle! Yalan söylemeyi kes artık! Şu an eğlenebilecegin bir ortamda değiliz! Doğruyu söyle!!"

Hızlı hızlı nefes alıp verirken Yoongi'nin gözlerinin içine yalvarır gibi bakıyordum ama umrunda değildi.

" Sevgili mi değiliz? Biz öpüştük seninle, unuttun mu?"

" Ne?!" diye bağırdığında annem dolu olan gözlerimden ilk damla yaş düştü. Dişlerini birbirine bastırarak sakin kalmaya çalışıyordum ama bedenim söyledikleri karşısında titriyordu resmen.

Öpüştük..

Kolumda hissettigim eller ile saga doğru dönmüştüm ki, yüzüme yedigim sert tokat ile geriye doğru sendeledim.

Ağzımdan büyük bir hıçkırık sesi kaçtığında iki gözümden damlalar aşağıya doğru süzülmüştü. Annem.. bana tokat mı atmıştı?

Elimi acı içinde yanan yanığıma koyarak anneme kırılmış gözlerle baktım. Yoongi'nin yan tarafımda duran bedenini fark ettigimde daha fazla dayanamayarak bir hızla arkamı döndüm ve koşarak odadan çıktım.

Birkaç damla daha gözlerimden süzülmeye başlarken ikinci bir hıçkırığın ağzımdan kaçmasıyla evde durmak istemedim. Gitmek istedim.

Tokat atmıştı annem bana. Hayatında ilk defa, ilk defa vurmuştu annem bana..

Üstüme hiçbir sey dahi almayarak ayakkabılarımı ayağıma geçirdim ve kapıyı sertçe çarparak koşarak çıktım evin bahçesinden.

Kendimi sokağa attım anında ve koşarak bayırdan aşağıya inmeye başladım. Buz gibi havada ciğerlerime dolan soğuk hava canımı yakarken bomboş sokakta yankılanan ayak seslerim kulağıma doluyordu.

Yanağımda hala hissetigim sıcaklık gözlerimden yaşların daha da çok süzülmesine neden olurken koşarak sagdaki sokağa girdim. Hıçkırıklarımın daha da artmaması için sıkıyordum tam anlamıyla kendimi.

Ellerimin tersiyle gözlerimden akan yaşları sildim ve dümdüz yolda ilerlemeye başladım. Nereye gittiğimi bilmiyordum ama nefes almak istiyordum. Sadece, nefes almak..

..Yani, sonuçta biz sevgiliyiz....
..Biz öpüştük seninle, unuttun mu?..
.. Annem tokat mı atmıştı bana?..

Derince nefesler alarak hızla yürümeye devam ettim. Sagdan ikinci sola girerek sahile gittigini umdugum yolda ilerlemeye başladım.

Yavaştan üşümeye başlasam da, umursamadan daha da hızlandım. Göz yaşları hala süzülürken yanaklarımdan umursamadım..

Yaklaşık 10 dakika içerisinde ise gelmiştim sahil kenarına. Tek tük insanların dolaşarak etrafa baktığı sahil kenarındaki gözüme kestirdigim bir banka attım kendimi.

Denizden esen rüzgarlar yüzüme vururken saçlarım savruluyordu geriye doğru. Dolu olan o gözlerime direnirken derince bir nefes alarak kafamı geriye doğru attım.

Dalgalı denize, denizin üstünde uçan birkaç martıya baktım. Ara sıra kanat çırpıyorlar, genelde süzülüyorlardı. Özgürlerdi. Küçüklükten beri hep özenmistim onlara. Küçükken uçmak istediğim için, şimdi ise kimse bana karışmadan özgür yaşamak istediğim için.. İmkansız birkaç demet hayaldi işte.

Ufuğa baktım. Güneş batmak üzere olsa da gökyüzü kızıl değil mavi tonlarındaydı. Kara bulutlar şehire doğru geliyor, yağmurun geleceğini haber veriyordu sanki.

Yağmur yağmasını istedim o an.. Keşke yağsa da, burada sırılsıklam olana kadar kalsaydım. Ağlasam bile kimse fark etmezdi en azından..

Derince bir nefes alıp verdim ve üşümüş kollarımı ellerimle ısıtmaya çalıştım. Bu buz gibi havada imkansızdı ama deniyordum işte.

Omzumda hissetigim sıcaklık ile hızla arkamı döndüm. Kimdi bu montunu üstüme koyan diyene kadar gözlerim Namjoon'un gülmekten kısılan gözleriyle birlesti. Şaşkınlıkla baktım suratına.

" Bu havada, bu saatte, burada, üstüne tek bir sey dahi almadan ne yapıyorsun?"

Sertçe yutkunarak önüme döndüğümde bankta yanıma attı kendini anında. Üstümdeki montu biraz daha düzeltirken kendi montunu verdiğini anlamıştım.

" Sen üşüyeceksin, al montunu."

" Hayır. Sende dursun. Sen daha cok üşüyor gibi duruyorsun."

Hafifçe tebessüm ettim. Namjoon hep böyle zamanlarda ortaya çıkıyordu işte. İhtiyacım olan zamanlarda, hep bir anda yanımda bitiyordu ve bu iyi hissetiriyordu.

" E anlat bakalım. Ne oldu da kendini bu havada attın dışarı. Evinde oturuyor olman gerekmiyor muydu?"

Ev kelimesini duydugum anda sertçe yutkundum. Annemin tokat attığı yanağım hala yanıyor hissiyatı veriyordu.

" O eve bir daha girmek bile istemiyorum."

Kısa bir süre sustu olayın ciddiyetini anlamış olacak ki.

" Anlatmak ister misin?"

Sadece sessiz kalarak ufuğa bakmaya devam ettim. Evet. Anlatmak istiyordum ama direk diyemezdim bunu ben. Onun anlamasını ve sormasını beklerdim. Eger cidden merak ediyorsa sorardı zaten.

" Sanırım bu evet." dediğinde sadece hafifçe tebessüm etmiştim. Bu kadar çabuk anlaması güzeldi.

" Eve gidelim. Bulutlar da geliyor zaten. Yağmur yağacak gibi. Evde konuşalım ha? Islanmak istemeyiz sanırım."

" Hangi ev?" diyerek döndüm ona doğru.

" Ailemden ayrı kalıyorum ben. Evde bizimkilerden birkac kişi olacak. Yani ev arkadaşlarım ama sıkıntı etme. Hepsi benim gibi insanlar. Gelmek ister misin?"

İstesem de emin olamıyordum. O kadar erkegin içinde tek kız olarak kalmak, ki Namjoon'u çok uzun süredir tanımıyordum bile. Gitmek, teklikeli olur muydu acaba?

" Şey-" diyerek söze girecektim ki, sözlerimi bölmüş bulundu.

" Çekinmeni anlıyorum. Gelmek istememen çok normal. Seni bırakabilecegim herhangi birisi var mı? Onun evine bırakabilirim."

Aklıma tek bir kisi dahi gelmiyordu. Daha adam akıllı kimseyi tanımıyorum bile. Sadece Jungkook ve Jimin'in kaldığı eve gitmistim zorunlu olarak. Ve tabi kısa bir süreliğine de Taehyung'un evinde bulunmuştum.

Aklıma Taehyung'tan başka kimse gelmiyordu ama gidemezdim. En son değişik bir kavga ettiğimizden beri konuşmamıştık. Yong desen, evini bilmiyordum ki.

" Ah, istersen evine bırakayım ama evim her zaman açık. Çekinme. Gelebilirsin. Seni bizimkilerle de tanıştırmış olurum hem."

Sıcak bir gülümseme sunduğunda kararsızlıkla durdum. Gitmeli miydim? Başka çarem var mıydı?

***
Kapı ziline eliyle bastıktan kısa bir süre sonra açılan kapı ve şaşkınca suratıma bakan surat ile gerildigimi hissetmistim ki Namjoon konustu.

" Işık tutulmuş tavşan gibi bakmayı kes. Çekil de içeri geçelim."

Kim olduğunu bilmediğim çocuk hafifçe gülerek kenara çekildiğinde Namjoon'un söylediği söze ben de hafifçe tebessüm etmiştim.

Ayakkabılarımı çıkararak içeri geçtiğimde Namjoon'u beklemiş ve onun da içeri girmesiyle salon olduğunu düşündüğüm yere doğru yavaş adımlarla yürümeye başlamıştık.

Bizim eve çok benzeyen bir evleri vardı. Oysa oda arkadaşlarım dedigi anda aklıma gelen sey, bir apartman dairseydi fakat bu ev bizimkine büyük fark atacak kadar büyüktü.

Salono doğru ilerlerken bembeyaz döşenmiş olması gülümsemeyle karışık bir hayranlık uyandırmıştı bende. Etrafta baka baka Namjoon'un peşinden ilerlemeye başladım.

Az önceki çocuk da pesimizden gelirken salonda kahkaha atarak eglenen 2 kişi gözüme çarptı. Merakla baktım.

" Hey!" diye bağırdığında Namjoon hepsi dönüp bize bakmıştı. Daha doğrusu, bana.

" Bu Yoon. Bugünlük ya da birkaç günlük burada kalacak."

Hepsi bir Namjoon'a bir bana baktıktan sonra Namjoon da bana döndü.

" Şey, bu He Chan, ışık tutulmuş tavşan Young Do ve şu uzun boylu olan da Kim Seok Jin."

Hepsine gülümseyerek baktım.

" Tanıştığıma memnum oldum."

" Bizde!" diye bağırdığında He Chan ve Young Do, gülümsemem daha da büyümüş ama gözüm bana takılı gözlerle bakan Kim Seok Jin'de kalmıştı.

Ona bakarak hafifçe gülümsedigimde kendine gelmek amaçlı kafasını iki yana sallamış ve gülümsemisti.

Heyecanlı yerde bitirmedim ilk defa 😂😂


Continue Reading

You'll Also Like

139K 13.7K 42
-Tamamlandı- Sinir bozucu bir hikaye.
7.8K 808 12
Lalisa asosyal bir kızdı, küçük bir kasabada yaşıyordu ve yaşadığı yerden nefret ediyordu. Bir anda hayatından çıktığını sandığı birisinin hayatına y...
64.3K 4.2K 31
Jungkook yıllardır platonik olduğu ama en yakın arkadaşını seven Lisa'ya anonimden yazmaya başlar.
2.4K 173 10
Taehyung×Chaeyoung Minific