MASK | min yoongi

By vaenostica

395K 26.8K 30.6K

" Böyle yapacaksın ve gideceksin. Sadece oynuyorsun. Eğleniyor musun? Ben eğlenmiyorum. Kırılmak istemiyorum." More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
Final
Yazardan Özlü Sözler

1.6

7.8K 585 427
By vaenostica

Çok geç kaldı biliyorum ama lütfen bağışlayın beni..

" B-Baban mı? Neden? Neden yaptı?"

" Seni ilgilendirmiyor." diyerek kestirip atmak ve yanımdan gecmek istemişti ki kolundan tutarak yüzünü görebilecegim yere kadar geriye doğru çektim.

" Yoongi.. lütfen anlat."

Dolan gözlerime şimdiden lanetler ediyordum. Birisinin önünde ağlamaktan nefret ederdim ama böyle bir durumda nasıl dolmayabilirdi ki gözlerim. Evet, sürekli onu sevmediğimi söyleyebilirdim ama kimse bu sekilde dövülmeyi hak etmezdi, etmemeliydi. Nasıl bir baba, oğluna böyle bir sey yapabilirdi ki? Nasıl?!

" Niye anlatayım? Deger mi veriyorum sana, ya da sen bana mı veriyorsun? Umursuyor gibi davranmayı kes. Mide bulandırıcı."

Yutkundum. Böyle bir seyi nasıl söyleyebilirdi ben onun için gerçekten endiselenirken. Hatta onun bana yaptığı şeylere rağmen gözlerim dolacak kadar umursarken, nasıl bu duruma mide bulandırıcı diyebilirdi. Gerçi hata bendeydi. Ne diye endiseleniyorsam onun için.

" Doğru, en başından umursamamam gerekirdi. Ne de olsa bu sana göre mide bulandırıcı."

Sadece derince bir nefes alıp vererek, yüzüme bakmaya devam etti. Yüzündeki ifade üzgün mü, sinirli mi, ya da bana yalan söyleme umursamadığını bilmiyorum tarzı bir sey miydi anlayamıyordum. Sadece bakıyordu. Belki de boş bakıyordu. Anlayamıyordum onu ama sinirli olmadığı daha yakın bir tahmin gibiydi.

Yandan bir sekilde gülümsedi ki bakışlarım dudaklarında takılı kalmıştı. Bunu fark ederek anında eski haline geri getirdi ve hızlı iki adam atarak yanımdan geçip gitti ve bunu yaparken bana omuz atmayı da ihmal etmedi. Hafifçe sendeledim.

Daha arkamı dönüp bakmaya fırsatım kalmadan kapı kapanma sesini duydum ve kendimi koltuğa bıraktım. Yüzümü ellerimin arasına alarak olan şeylere anlam vermeye çalıştım.

Babası cidden Yoongiyi döven biri miydi ve Yoongi böyle şeyler mi yaşamıştı?

O izler gözlerimin önünden tekrar tekrar geçerken anlam vermeye çalıştım. Yeni miydi o izler, eski miydi? Belki de eskiydi ve eskiden babası daha kötü biriydi. Simdi pişmandı. Olamazdı. Bay Min, nasıl öyle bir insan olabilirdi ki?

Neden yapmıştı peki, neden? Yoongi ne yapmış olabilirdi ki o kadar kötü? Ya, o bir sey yapmasa bile babası tam bir piskopat olduğu ve istediği için yaptıysa? Hayır hayır, onlar öyle insanlar olamazlardı. Tamamen fazla film izlediğim içindi.

Ya Yoongi yalan söylüyorsa. Belki de o izler bir kazada olmuştu ve sırf benim merak etmem için yalan söylediyse. Ya da babasını kötülemek istedigi içinse. Ama bir insan neden böyle bir sey yapma gereği duyardı ki? Özellikle de Yoongi böyle bir şey yapmazdı. O zaman.. gerçekti. Babası yapmıştı onları ama neden? Neden?!

Telefonuma gelen bildirim sesiyle korkarak titredim. Gözümden akan damla yaşı bile fark etmeyecek kadar dalmış olmalıydım ki, telefonuma gelen iki bildirim sesini ancak duyabilmistim.

Elimin tersiyle akan göz yaşını sildim ve telefonumu elime alarak bildirimlerden önüme gelen ilkine tıkladım.

+82 908...
Seni ofisimde bekliyorum.
Tam olarak 20 dakikan var.
Gelmezsen o çok degerli Yoongi'nin
babası ile konuşurum.
Artık olacakları biliyorsun değil mi?

NE?! Nereden biliyordu?! Daha yeni olmuştu o olay?! Nasıl hemen öğrenebilmisti ki?! Nasıl?!

" Sikeyim böyle işi!" diye bağırdım. Elimdeki telefonu bir hızla kenera doğru fırlattım ve yüzümü tekrar ellerimin arasına aldım.

Bunu kullanarak beni tehdit ediyordu. Bilerek yapıyordu. Ama nasıl haberi olmustu daha az önce olan kavgadan? Nasıl öğrenmişti Bay Jung anında her seyi?

Peki ya ne yapacaktım? Gitmem gerekiyordu. Gerekiyor muydu? Yoongi'yi neden benim korumam gerekiyordu ki? Yapmazdı. Bir sey olmazdı. Boş tehditti belki de ama ben gidersem yapardı..bana cidden kötü seyler yapardı. Biliyordum!

Ama ya yaparsa?! Ya konuşursa ve Yoongi'ye zarar verirse tekrar babası?! Ya o izler tazelenirse.. ya olursa..

Yoongi'nin ağlarken oluşabilecek anı gözlerim önüne geliyordu. Babası onu döverken "dur artık" diye yalvarmış olabileceği geliyordu aklıma. Gözlerinden damla damla yaşların döküldüğü geliyordu.

Kalbimin ezilir gibi olduğunu hissettim. Yutkunmak istedim ama boğazım düğüm olmuşçasına buna izin vermiyordu.

" Babanla özel olarak konuşmamı istemezsin değil mi?" dediginde Bay Jung, Yoongi'nin anında geri vites yaptığı an gelmişti gözlerimin önüne. Emindim. Yoongi babasından ölesiye korkuyordu.

Telefonuma gelen yeni bir bildirimle
tekrardan yerimden zıpladım.

+82 908...
Son 15 dakika.
Umarım geliyorsundur, yoksa çok iyi seyler olmayacak.

Sinirle ayağı kalktım. Gidecektim! Baska şansım mı vardı ki sanki?! Lanet girsin! Neden ben?!

Dolaptan üstüme hızlıca bir tişört ve pantolon geçirdim. Üstüme montumu giymem ve odadan kendimi atmamın hemen ardından merdivenleri ikiser ikiser inmeye, atlamaya başladım. Salonda oturan sayın misafirlerimiz ve ailem kısa bir göz attı bana. Umursamadan kapının önüne geldim ve ayakkabılarımı giymeye başladım.

" Nereye böyle?" diye başımda bitti anında annem.

" Bir yere." diyerek kestirip attım ve ayakkabımı baglamımın hemen ardından kapıyı annemin yüzüne kapatarak koşmaya başladım.

Buradan koşarak 5 dakikada varabilir, gec kalmadan Bay Jung'u durdurabilirdim. Olacak ya da olabilecek şeyler umrumda değildi. Sadece oraya zamanında varmak ve Yoongi'yi kurtarmak istiyordum.

Neden yaptığımı sorgulamadan kostum bunun için. Neden ben demeden o soğuk havada bütün gücüm ile koşmaya başladım. Bomboş sokakta benim ayak seslerim yankılanırken, hızlıca köşeye döndüm ve koşmaya devam ettim.

Yanımdan geçen birkac kişi bana tuhaf olarak adlandırabilecegim bir sekilde baksa da umursadan uzun düz yol boyunca kosarak sonunda okul yoluna giden araya girdim.

Az da olsa yavaşlayarak okuldan içeri girdim ve bomboş okula kısa bir göz attıktan sonra nefesler alarak okul bahçesinden okulun içine doğru yürümeye başladım. O kadar koşmanın yanında içimde büyüyen korku yüzünden kalp atışlarımı kontrol edemiyorum.

Korkuyordum. Buraya Yoongi'yi korumak için gelmiştim ama beni kim koruyacaktı? O bir sey yapmaya kalksa beni kim koruyacaktı?

Korkuyordum evet ama buraya kadar gelip geri gidemezdim. Adım adım okulun içine doğru ilerlemeye başladım. Her adım atışımda nefes alış verislerim düzelmeye başlasa bil içimdeki korku asla azalmıyordu.

Kapıyı elimle ittirerek içeri girdim. Normalde tatillerde okulun kapısı kapalı olurdu. O zaman Bay Jung kesinlikle buradaydı. Öğretmenlerden başka kimse açamazdı buranın kapısını.

Bos koridorda ilerlemeye başladım. Gec kalmış olabileceğimi tahmin ederek biraz daha hızlandım ve merdivenlerden yukarı çıkmaya başladım. Elimle kenarlardan destek alarak ikiser ikiser çıkmaya devam ettim.

Etrafta tek bir ses bile duymuyordum. İçimde hissettigim tuhaf his ile arkamı dönerek kısa bir göz gezdirdim ama kimse yoktu tabi ki.

Normalde her zaman dolu olan 1. katı hızla geçerek 2. kata doğru çıkmaya başladım. Az da olsa sakinlesmis olan kalp atışlarım tekrardan hızlanmaya başladı. Bir sey yapmasından o kadar korkuyordum ki bunun kelimelerle
tarifi bile yoktu ama içimden bir ses bir şey yapamayacağını söyleyip duruyordu. O sese güvenerek gelmiştim belki de buraya.

Sonda kalan üç merdiveni olabildiğince yavaş bir biçimde çıkarak ilerlemeye başladım. Karşıda bizim sınıf görünüyordu ve karşısındaki koridorun hafif çaprazında da onun ofisi vardı.

Etrafa göz atmaya devam ederek ilerliyordum. Etrafta tek bir ses bile yoktu. Eger Bay Jung su an ofisindeyse az da olsa ses olması gerekmez miydi?

Derince bir nefes alıp verdim. İçimdeki korkuları bir kenara attım ve ofis kapısına doğru olan iki adımı daha atarak bir süre dikildim kapının önünde.

İçeri girmem gerekiyordu ama bir türlü cesaret edemiyordum. Korkuyordum ama boşverdim bir anlık özgüvenle. Elimi kapı koluna attım ve bir hızla aşağıya doğru bastırdım. Tam o an belki de kapıyı çalmalıydım diye düşündüm ama iş işten geçtiği icin vazgecerek kapıyı sonuna kadar açtım.

İçeri doğru iki adım attım ve etrafa baktım. Ama bir sorun vardı. Bay Jung burada değildi. Derince bir nefes alıp verdim. Burada olmasını beklerken olmamasına az da olsa sevinmistim.

Ama ya gec kaldıysam ve bu yüzden Bay Min ile konuşmaya gittiyse. Hayır. O kadar kolay vazgecmezdi. Hepimiz biliyorduk ki onun asıl amacı Yoongi'ye zarar vermek değil bendim. Asıl istediği bendim. Yani, öyle olmalıydım.

İçeri doğru ilerlemeye başladım. Masanın üzerinde birkac dosya duruyordu. Hazır o burada yokken bakmak istedim. Sanki orada onunla ilgili çok gizli bir sey varmış gibi düşündüm ve hızlı adımlarla masanın tam dibine girdim.

Dosyaları elime aldım ve kendime doğru çevirdim. Üstünde sağ alt köşede isim yazıyordu.

Min Yoongi.

Gözlerim şaşkınlıkla büyürken bu dosyanın içinde ne olabileceğini o kadar merak ediyordum ki bir hızla açmak için yeltendim.

" Ne yapıyorsun?"

Dosyayı hızla masaya fırlattım ve arkamı dönerek Bay Jung'un suratına baktım. Aniden orada belirmesi küçük bir kalp krizi gecirmeme neden olabilirdi.

" H-Hic. Sadece bakıyordum."

Dudaklarına küçük bir gülümseme yerleştirdi ve kapıyı eliyle kapatarak yavaşça bana doğru bir adım attı. Kalçasını yan tarafaki koltuğun kenarına koyarak yarım bir biçimde oturdu.

" İznin olmayan şeyleri kurcalamamalısın."

" Ü-Üzgünüm."

Derince bir nefes alıp verdi.

" Gelmeyeceksin sandım bir an. Cidden Yoongi'yi önemsiyorsun. Komik açıkçası. Zavallı birini neden önemsiyorsun ki?"

Sordugu soruyu boşvererek kendim için daha önemli olan bir soruyu sormaya karar verdim.

" Neden çağırdınız beni buraya?"

Ayaga kalkarak bana doğru gelmeye başladı. Yüzündeki gülümsemesi asla azalmıyordu ki bu da yetmezmis gibi bakışları da bir an olsun benden başka bir yere kaymıyordu.

Bir adım geriye gitme isteği içimi doldururken arkamda masa olduğunu hatırlayarak durdum. Yanaklarımı içten ısırmaya baslamıştım bile. Ki ellerimi de yumruk haline getirmiştim.

Bakışlarımla onu takip ederken onun bana attığı her adım karsısında içimdeki korku daha da artıyordu.

Tam dibimde durdugunda benden uzun olması yüzünden kafamı hafifçe kaldırarak ona bakmak zorunda kalmıştım. Nefesimi tuttum. Tam dibimdeydi. Tanrı aşkına.. korkudan ölmek üzereyim.

" Anlaşma yapacağız."

Devam etmesi için anlamsız bakışlarımı ona yolladım.

" Sen benim olacaksın, ben de elinde az önce tutuğun Yoongi'nin suçları dosyasını Bay Min'e vermeyeceğim. Ya da bunu reddederek Yoongi'nin ölüm fermanını kendi ellerinle imzalayacaksın. Hangisi?"

Continue Reading

You'll Also Like

154K 7.7K 28
Koltuktakı bedenine yaklaşıp hafifce dürttüm. Uyanırsa belki kendisi gide bilirdi. Mırıltı seslerinden başka bir tık yoktu. Uyumaya devem ediyordu. N...
40K 2K 32
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...
2.7K 1K 23
Korku istiyosan yanlış yolda değilsin. Bu kitabda Vampirlerle, cinlerle, palyaçolarla ilgili hikayeler ve korkulu geceler böyle hikayeler var. Korkun...
33.6K 4.6K 56
*Boktan bir kitap. HAYRANKURGUDAİLK5VAYAQ Min Yoongi daha 14 yaşındayken intihara kalkıştı derdini kimseye söyleyemez iken Ailesi onun kötü yola düşt...