ACEMİ PRENSES

By deriniremmm

281K 14.6K 490

Hayata bembeyaz bir sayfa açmak ister çoğu zaman insan... Ama bir gün açtığınız bir sayfayı önceden bir başka... More

1.Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12.Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
27. Bölüm
FİNAL
♥ Özel Bölüm - 1~~ ♥
♥ Özel Bölüm - 2 ~~ ♥

26. Bölüm

7.4K 411 7
By deriniremmm

//Aşk söz konusu olduğunda diğer seçenekler düşünmeye bile değmez//

Duyduğum yağmur sesiyle gözlerimi araladığımda Emir’in çoktan kalkmış olduğunu görüp uyanmıştım. Yatak odasının küçük balkonuna çıkarak ıslak toprak kokusunu içime çekmek beni kendime getirmişti. Üzerimde Emir’in geniş ama ince pijamaları çıplak ayaklarıma sıçrayan yağmurla birlikte üşümeme sebep olsa da bu hissi sevmiştim. Aslında üşüyen sadece bedenimdi, İçim hala Emir’in sıcaklığıyla doluydu…

Balkonun ahşap korkuluklarına yaklaşıp ellerimi uzatarak yağmur damlalarını yakalamaya çalışırken içimi çocuksu bir sevinç kaplamıştı.

Tam bu sırada burnuma dolan mis gibi kahve kokusuyla arkamı döndüğümde Emir’in elinde iki bardak kahve ile balkon kapısına dayanmış bana baktığını görmüştüm.

“Hasta olursan başında beklemem bu kez” diyerek gülümseyip yanıma yaklaşırken bende dil çıkartıp tekrar yağmur yakalama oyunuma dönmüştüm.

Elindeki kahvelerden birini bana uzatıp “Ücretini ödediğin anda bu enfes kahve senin olabilir” diyerek çapkınca gülümseyen Emir’e dönüp “Neymiş ücreti?” diye sordum. Aslında ne olduğunu tahmin edebiliyordum.

“Tabii ki de kahvaltıyı sen hazırlayacaksın” dediğinde ise hayal kırıklığına uğramıştım. Öpücük isteyeceğini sanıyordum.

“İstemiyorum” diyerek kollarımı göğsümde birleştirip manzarayı izlemeye koyulunca kahveleri kenara bırakıp arkamdan sarılarak “O indirimli fiyatıydı ama istemiyorsan büyük bir günaydın öpücüğü de olabilir ücreti” deyince aklıma arabada kurduğum aşk filmi sahnesi gelmişti. Dün geceyi de hesaba kattığımızda yanıldığım açıkça ortadaydı. Emir’le yaşadıklarımızın yanında en romantik aşk filmi sahnesi devede kulak kalırdı…

“Sence bu film ne kadar sürecek?” diyerek yüzümü ona çevirdiğimde anlamamış gözlerle bana bakıyordu.

“Yani daha ne kadar böyle mutlu olacağız? Bizi bekleyen sorunlarla ne zaman yüzleşeceğiz… Daha resmi olarak evli bile değiliz… Ben daha ne kadar Nehir olacağım Emir?” diyerek sıkıntılı bir ifade ona bakarken beni kendisine çekip başımı göğsüne dayayarak sımsıkı sarılmıştı bana.

Saçlarımı okşarken de yumuşacık sesiyle konuşmaya başlamıştı. “Sana söylemiştim. Bundan sonra bu film bitmeyecek, seni kaybetmeyeceğim Duygu… Bu filmde klişelere yer yok. Bu klasik zengin kız fakir oğlan filmi değil ki… Resmiyet dediğin basit bir kağıt parçasının üzerine atılmış iki imza ise sana dünyanın bütün kağıtlarını imzalarım…

Ben sana kalbimle söz veriyorum Duygu, bunu başkalarına onaylatmaya ihtiyacım yok. Korkma artık gelecekten…

Gelecek için en büyük endişen çocuklarımızı nasıl büyüteceğimiz olsun…” dediğinde şaşkınlıkla başımı kaldırıp “Çocuklarımız?” diye sormuştum.

“Evet çocuklar, bizim çocuklarımız… Sakın bana kariyerim için çocuk yapmayı düşünmüyorum gibi bir cümle kurayım deme Duygu!” diyerek sertleşen ifadesiyle bana bakarken küçük bir kahkaha atıp “Hayır tabii ki de ama ne bileyim böyle birden bire senden duyunca şaşırdım…”

“Bu fikre alışsan iyi edersin hayatım…” diyerek gülümseyip dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktıktan sonra kahvesini alıp içeriye geçmişti Emir. Bende kendi bardağımı alıp ardından giderken hala gülümsüyordum…

***

Eve döndüğümüzde yorgunluktan ölmek üzereydim. İçeriye girer girmez kendimi koltuğun üzerine bırakmıştım Emir üzerini değiştirmeye giderken de telefonum çalmıştı.

“Nasılsın anneciğim” diyerek büyük bir korkuyla açtığım telefondan bir bağırma sesi almadığım için rahatlamıştım. Annem gayet doğal cevap veriyordu. Yani düğünden sonra aramadığım için kızgın değildi bana. Gerçi bu tepkiyi bekliyordum çünkü annemle neredeyse yılda bir konuştuğumuzdan bunu dert edecek biri değildi.

“Duygu sana harika bir haberim var!”

“Hayırdır anne babamı Rus mafyası mı kaçırmış yoksa?”

“Saçmalama öyle bir şey ancak mucize olurdu”

“Anne! Ben sadece şaka yapmıştım…”

“Ben de misilleme yaptım. Her neyse boş ver şimdi o ayyaşı, bil bakalım haftaya ne yapıyorum?”

“Cici babamla balayı için safariye mi çıkacaksınız?”

“Hayır canım biz balayımızı Avrupa’da yaptık bir kere… Ama yaklaştın seyahat gibi bir şey…”

“Vay be anne Avrupa açıldın demek, yakında Türkiye’yi de AB için müzakerelere çağırırlar seni görmüşlerse…”

“Zevzeklik etme Duygu! Haftaya yanına geliyoruz. Murat seninle tanışmayı çok istiyor…” dediğinde az daha düşüp bayılıyordum. Ne demek beni merak etmiş yaa… Etmesin merak!

“Aaa… Öyle miii… Ne güzel…” diyerek zoraki sevinç gösterisi yaparken bir yandan da bu işten nasıl sıyrılacağımı düşünüyordum.

“Tamam öyleyse geldiğimizde görüşmek üzere öptüm” diyerek telefonu suratıma kapatan anneme bir demet teşekkür(!) iletirken Emir yanıma gelmişti.

“Kiminle konuşuyordun?” diye sorunca gözlerimi kaçırıp ne diyeceğimi düşünmüştüm. Acaba annemin geleceğini ona haber vermeli miydim yoksa ondan habersiz bu işi halletmeli miydim?

“Duygu iyi misin?” diyerek yanıma oturan Emir çenemi tutup kendisine bakmamı sağladığında ona ne diyeceğimi bilmiyordum.

“Arayan kimdi dedim!” diyerek kızgın bir ses tonu ile sorduğunda da sıkıntılı bir cevabın ardından “Annem…” deyivermiştim. Ondan bir şey saklamayacaktım. Ama annemden kesinlikle saklamalıydım…

“Ne dedi de böyle bembeyaz oldun peki?” diye kuşkulu gözlerle bana bakarken elini çenemden indirmişti. Başımı geriye yaslayıp “Beni ziyarete geliyor” dediğimde “Eee ne var bunda?” diye sormuştu.

“Söylediğimi mi anlamadın yoksa dalga mı geçiyorsun?”

“Saçmalama ciddiyim ben… Bunda abartılacak bir şey yok ki, seni ziyaret etmek istiyorsa gelir ve eder.”

“Emir annem benim evlendiğimi bilmiyor bilmem fakında mısın?”

“Öğrenmesi için güzel bir fırsat bence…” diyerek tek kaşını kaldıran Emir’e “Annemi tanımayı gerçekten istediğine emin misin?” diye sormuştum.

“Duygu abartıyorsun” diyerek ayağa kalkan Emir’e kızgınlıkla bakarken içimden de ‘bunu sen istedin’ diye söyleniyordum. Annemle tanışınca abartıp abartmadığımı göreceksin bay çok bilmiş!

***

“Harika bir fikrim var…” diyerek Emir’in çalışma masasına otururken Emir’de meraklı gözlerle bana bakıyordu.

“Şimdi annemi arayıp bulaşıcı ve ölümcül bir hastalığa yakalandığımı ve beni karantinaya aldıklarını bu yüzden gelmemelerini söyleyeceğim nasıl fikir?” dediğimde kaşlarını çatıp “Duygu eğer bir kez daha böyle saçma sapan bir bahane üretmeye kalkarsan seni sandalyeye bağlayıp ağzını bantlayacağım haberin olsun” diyen Emir’e oflayarak inmiştim masadan.

Annemlerin gelmesine 3 gün kaldı ve ben hala bir çözüm bulamadım. Emir’in beni anlamaması da ayrıca canımı sıkarken çalan telefonumun sesiyle irkilmiştim. Arayan Dilara’ydı…

“Efendim tatlım…”

“Duygu merhaba nasılsınız? Sen sormadan ben söyleyeyim bomba gibiyim. Neyse benim acelem var da hemen söyleyip kapatacağım. 3 gün sonra babam eve dönüyormuş. Annem kendisi olmadan gezdiği için sonunda isyan edince dönmek zorunda kaldı. Gelir gelmez de sizi görmek istediğini söyledi çok özlemiş. Annem sizin büyük eve geçmenizi söyledi. Orada bir yemek düzenleyecekmiş babamın şerefine. Dilara’dan haberleri dinlediniz yengecim iyi günler diliyorum… Öpüldünüz ikinizde…” diyerek iç karartıcı brifingini bitiren Dilara benim cevabımı beklemeden telefonu kapattığında üzerime çığ düşmüş gibi hissediyordum.

Evet tam olarak ruh halim böyleydi. Hatta çıkan yangında bütün servetini kaybeden fabrikatör gibiydim. İflasın eşiğine gelmiştim…

“Emir bu kez gerçekten esaslı bir bahane bulmazsak kendimi vuracağım” diyerek ona dönerken gözlerini devirip “Yine ne var?” diye sormuştu.

“Bu sefer gerçekten bir felaket var”

“Söyle artık Duygu…”

Dilara’nın söylediklerini kopyala yapıştır yaparken Emir’in yüzünde göremediğim şaşkınlık, panik, korku gibi ifadeler sinirimi bozmuştu.

“Emir acaba anlattıklarımı gerçekten anlamıyor musun?” diye kızgınlıkla sorarken Emir hala çok rahat görünüyordu.

“Anlıyorum ama senin neden bu kadar telaş yaptığını anlamıyorum”

“Emir 3 gün sonra benim annem ve senin baban geliyor, annem seninle evli olduğumu bilmiyor. Baban benim Nehir olmadığımı bilmiyor. Hatta ailen bilmiyor. Ve en büyüğü de annemlerin geldiği gün senin annenin yemeğine nasıl gideceğiz?”

“Yemek bizim evde olmayacak mı? Annenleri de bize götürürüz. Hem burası misafir ağırlamak için çok küçük. Hatta bu yemek harika bir fikir böylece her şeyi tek seferde açıklamış oluruz…”

“Emir bu yazdığın film senaryosu değil! Lütfen biraz kendine gel ve mantıklı düşün artık!” diye bağırdığımda gerçekten sinirden çatlamak üzereydim. Emir’in her şeyi bu kadar basite indirgemesi beni çıldırtmıştı.

“Asıl sen kendine gel Duygu! Sakinleş biraz… Olayları bu kadar büyütürsen asla altından kalkamazsın. Biz kötü bir şey yapmadık. Kimseden korkmamıza da gerek yok… Biz onların çocuklarıyız eğer yaptığımız şeyi kabul etmeyeceklerse kendileri bilir.”

Emir’in söyledikleri mantıklıydı ama yine de içim rahat etmiyordu bir türlü. Onun kadar soğuk kanlı olamıyordum nedense. Belki de yapılması gereken gerçekten onun dediğiydi. Olayları akışına bırakmalıydım belki de…

Yine de yapamıyordum. Ayağımı yere vurup sinirle odama giderken de hala bir çözüm yolu arıyordum…

***

Elimde kağıtlarla sahnenin arkasında beklerken hala kararsızdım. Bugün ilk provayı yapacaktık ve benim oyunda oynayıp oynamayacağım kesinleşecekti…

Ama kararı verecek olan bay ukala değil bendim… O rolü alacağımdan adım gibi emindim ama önemli olan benim kendi kararımdı.

Yarın akşam hayatımın en zor yemeğini yiyecek olmam bir yandan aklımı kurcalarken hala ne yapacağıma karar vermemiştim. İlk prova bittiğinde bunu gerçekten isteyip istemediğimi soracaktım kendime. Gerçekten bu sahnede mi yoksa Emir’in kollarında mı olmak istediğime karar verecektim. Emir o geceden sonra bu konuyu bir daha açmamıştı. Muhtemelen vazgeçtiğimi düşünüyordu.

Ama ben bir türlü vazgeçtim diyemiyordum. Hayatım boyunca mücadele ettiğim şeyden bir anda vazgeçmek kolay değildi. Korkuyordum. Her şeyin yerle bir olmasından korkuyordum. Tek başıma aşk enkazının altında kaldığımda beni ayağa kaldırabilecek bir şeyin olmamasından korkuyordum.

Emir bizim masalımız hiç bitmeyecek dese de yaşadığım onca şeyden sonra ona tam anlamıyla inanamıyordum. Sanki tekrardan bir şey olacak ve o ellerimden kayacak gibi hissediyordum.

Tam bu sırada çalan telefonumun ekranında Emir’in ismini görünce korkuya kapılmıştım. Son zamanlarda yaptığım tüm telefon konuşmaları beni felakete sürüklediğinden içimde kötü bir his vardı…

“Efendim…” diyerek cılız bir sesle cevaplamıştım onu.

“Seni özledim, nerdesin?” diyen Emir’in sesi ise bana inat oldukça neşeli geliyordu.

“Okuldayım…”

“Tamam dersin kaçta bitiyor seni almaya geleceğim”

“İki saat sonra biter…”

“İki saat sonra ordayım” dedikten sonra kapatmıştı Emir. Ben de onu özlemiştim aslında ama nedense sevinemiyordum. Hep içimde bir korku vardı…

Anonsun ardından telefonu bırakıp sahneye çıkarken içimde o korkunun izlerini taşıyordum. Müzikalin küçük bir bölümünü sergilediğimiz prova beklediğimden daha iyi geçmişti. Sahnede olduğumda gerçekten bambaşka bir Duygu oluyordum. Rol yapmak benim için bambaşka bir olaydı. Kendimi tamamen o kişi gibi hissediyordum…

Provanın son sahnesini de oynadıktan sonra aldığımız alkışlarla iyice coşmuştum…

“Duygu üzerini değiştirip odama gelir misin?” diyen bay ukalaya karşı cevabım hazırdı artık…

Acele ile üzerimi değiştirip yanına giderken aklımdaki soru işaretleri tamamen silinmişti.

Kapıyı çalıp içeriye girdiğimde bay ukala masasında oturuyordu. Karşısındaki koltuğa oturmamı işaret ettiğinde dediğini yapmış ve merakla söyleyeceklerini beklemeye koyulmuştum…

“Tam tahmin ettiğim gibiydi…” dediğinde ne demek istediğini anlamayarak ona bakmıştım.

“Seninle ilk karşılaştığımızda ne dediğimi hatırlıyor musun?” deyince o günü hatırlayıp “Niyetim oyuncu olmaksa harekete geçmemi söylemiştiniz…” deyince gülümseyerek “İşte kilit noktamız” demişti. Söylediklerinden hala bir şey anlayamıyordum…

“Sen niyetinin ne olduğunu bilmiyorsun Duygu. Oyuncu olup olmak istemediğini bilmiyorsun… Aslında harikulade bir yeteneğin var farkındayım ama tam anlamıyla emin olamıyorsun… Bu da sahneye yansıyor… Bugün sahnede rolün hakkını verdiğini söyleyebilirim. Zaten bunu bekliyordum. Eğer gerçekten niyetin oyuncu olmaksa başrol senindir Duygu…”

Bay ukalanın söylediklerini ilk kez yadırgamamıştım. Sanki bana kabul etmek istemediğim şeyleri haykırıyordu. Ama ben zaten çoktan kararımı vermiştim. Onun söyledikleri beni etkilemeye yetmemişti…

“Ben istemiyorum…” dedim birden. “Sizin söyledikleriniz yüzünden değil, bu öncesinde verdiğim bir karardı… Bu işi yaptığımda kaybedeceklerimi göze alamam bu yüzden istemiyorum…” dediğimde Bay ukala bilmiş bilmiş bakıyordu bana…

“Bunu anlayacağını biliyordum…” dediğinde bu kez kızmamıştım ona. Ve o zaman ondan artık nefret etmediğimi fark ettim. Zaten ben insanlardan nefret eden biri değilim ki önce o başlatmıştı. Her zaman böyle efendi olsa ben de ona saygıda kusur etmezdim… Aman canım her neyse…

Saate bakıp Emir’e söylediğim saatin geldiğini fark edince “Ben çıkayım artık” diyerek ayaklanmıştım.

“Oyunculuğun bile üzerinde tuttuğun kişi gerçekten şanslı olmalı Duygu…” diyen bay ukalaya gülümseyerek karşılık verip odadan çıkmıştım. Ona hala bay ukala diyordum ve bu isim tam ona göreydi. Son söylediği de bunu doğruluyordu…

Dışarıya çıktığımda Emir’in yolun karşısında park edip arabasına yaslanarak beklediğini görünce koşarak boynuna sarılmıştım.

“Ben de seni çok özledim sevgilim…” derken telefondaki durgunluğumun acısını çıkartıyordum.

“Bence bu özlemi bir an önce gidermeliyiz” deyip çapkınca gülümseyen Emir’e bakarken artık korkmamı gerektirecek tek şeyin yarın akşam vereceğimiz zorlu mücadele olduğunu düşünüyordum…

Continue Reading

You'll Also Like

232K 1.4K 19
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
712K 52.3K 45
Kumral olan "Metresin kızı değil misin?" dediğinde donup kalmıştım. Küçük çocuklardan duymak başkaydı, aklı başında insanlardan duymak başkaydı. Ark...
495K 32.6K 48
"Bizim evin turisti geldi!" "Hayırdır siz insan dili bilmiyor musunuz?" "Ahh bende siz yabansınız sanmıştım. İyi dilimizi anlıyorsanız buyurun inekle...
Haz By 🍀

Romance

379K 5.8K 19
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...