26. Bölüm

7.4K 411 7
                                    

//Aşk söz konusu olduğunda diğer seçenekler düşünmeye bile değmez//

Duyduğum yağmur sesiyle gözlerimi araladığımda Emir’in çoktan kalkmış olduğunu görüp uyanmıştım. Yatak odasının küçük balkonuna çıkarak ıslak toprak kokusunu içime çekmek beni kendime getirmişti. Üzerimde Emir’in geniş ama ince pijamaları çıplak ayaklarıma sıçrayan yağmurla birlikte üşümeme sebep olsa da bu hissi sevmiştim. Aslında üşüyen sadece bedenimdi, İçim hala Emir’in sıcaklığıyla doluydu…

Balkonun ahşap korkuluklarına yaklaşıp ellerimi uzatarak yağmur damlalarını yakalamaya çalışırken içimi çocuksu bir sevinç kaplamıştı.

Tam bu sırada burnuma dolan mis gibi kahve kokusuyla arkamı döndüğümde Emir’in elinde iki bardak kahve ile balkon kapısına dayanmış bana baktığını görmüştüm.

“Hasta olursan başında beklemem bu kez” diyerek gülümseyip yanıma yaklaşırken bende dil çıkartıp tekrar yağmur yakalama oyunuma dönmüştüm.

Elindeki kahvelerden birini bana uzatıp “Ücretini ödediğin anda bu enfes kahve senin olabilir” diyerek çapkınca gülümseyen Emir’e dönüp “Neymiş ücreti?” diye sordum. Aslında ne olduğunu tahmin edebiliyordum.

“Tabii ki de kahvaltıyı sen hazırlayacaksın” dediğinde ise hayal kırıklığına uğramıştım. Öpücük isteyeceğini sanıyordum.

“İstemiyorum” diyerek kollarımı göğsümde birleştirip manzarayı izlemeye koyulunca kahveleri kenara bırakıp arkamdan sarılarak “O indirimli fiyatıydı ama istemiyorsan büyük bir günaydın öpücüğü de olabilir ücreti” deyince aklıma arabada kurduğum aşk filmi sahnesi gelmişti. Dün geceyi de hesaba kattığımızda yanıldığım açıkça ortadaydı. Emir’le yaşadıklarımızın yanında en romantik aşk filmi sahnesi devede kulak kalırdı…

“Sence bu film ne kadar sürecek?” diyerek yüzümü ona çevirdiğimde anlamamış gözlerle bana bakıyordu.

“Yani daha ne kadar böyle mutlu olacağız? Bizi bekleyen sorunlarla ne zaman yüzleşeceğiz… Daha resmi olarak evli bile değiliz… Ben daha ne kadar Nehir olacağım Emir?” diyerek sıkıntılı bir ifade ona bakarken beni kendisine çekip başımı göğsüne dayayarak sımsıkı sarılmıştı bana.

Saçlarımı okşarken de yumuşacık sesiyle konuşmaya başlamıştı. “Sana söylemiştim. Bundan sonra bu film bitmeyecek, seni kaybetmeyeceğim Duygu… Bu filmde klişelere yer yok. Bu klasik zengin kız fakir oğlan filmi değil ki… Resmiyet dediğin basit bir kağıt parçasının üzerine atılmış iki imza ise sana dünyanın bütün kağıtlarını imzalarım…

Ben sana kalbimle söz veriyorum Duygu, bunu başkalarına onaylatmaya ihtiyacım yok. Korkma artık gelecekten…

Gelecek için en büyük endişen çocuklarımızı nasıl büyüteceğimiz olsun…” dediğinde şaşkınlıkla başımı kaldırıp “Çocuklarımız?” diye sormuştum.

“Evet çocuklar, bizim çocuklarımız… Sakın bana kariyerim için çocuk yapmayı düşünmüyorum gibi bir cümle kurayım deme Duygu!” diyerek sertleşen ifadesiyle bana bakarken küçük bir kahkaha atıp “Hayır tabii ki de ama ne bileyim böyle birden bire senden duyunca şaşırdım…”

ACEMİ PRENSESWhere stories live. Discover now