Ona Çeyrek Kala // KaiSoo

By AzraisSed

6.3K 733 1.8K

Gryffindor ve Slytherin kavgalarını çok mu severdiniz? Gelin bir de Ravenclaw ile tanışın. -Azra More

Let Me See The Way You Feel
Cuz Love Is Coming
I'm feeling so good(!)
Warm In Your Embrace
When You Smile At Me
I Can't Contain My Self(M) -Final-

Let Me Hear Your Voice

1.6K 152 497
By AzraisSed

Ona çeyrek kala Hogwarts'ta güneş pencerelerin içinden içeri giriyordu izinsizce. Kötü günleri atlatalı çok uzun zaman olmuştu. Artık hayat sakin, sessiz ve karanlık güçlerin etkisi olmaksızın sürdürülüp gidiyordu. Mugglelar kendi dünyalarında kendi sorunlarıyla uğraşırken, büyücüler günlük sorunlarına odaklanıp problemsiz denebilecek hayatlar yaşıyorlardı.

En azından Kyungsoo öyle sanıyordu. Halbuki kapısını çalan çocukla açılmak bilmeyen gözleri isyan etmeye başlamıştı. Alacaklı olup olmadığını sorgulayacakken onu almaya geldiklerini anladı aniden. Derse geç mi kalmıştı yoksa?

Hızla fırlayıp yatağından gidip açtı kapısını. İçeri giren sarı kafalarla endişesi ikiye katlanmıştı. Burası onların yatakhanesiydi ve Slytherinlerin burada olmaması gerekirdi. İkisinin sağa sola çarpan koca bedenlerini kollarından tutup kendisine bakmaya zorladı. Kaygı bütün bedenini ele geçirse bile kontrolü eline alabiliyordu. Ravenclaw olarak seçilmesinin sebeplerinden biri de bu olmalıydı.

"Wu ve Oh neden odama daldınız, açıklayın."

"Sihir tarihi dersini kaçırıyoruz okulda daha ikinci ay dolmadan çünkü. Seni aradık ama bir türlü açmadın."

Evet, senemiz artık 2011 olduğu için teknolojinin güzel imkanları buluşmuştu Hogwarts gençliğiyle. Yine de hala bir işe yaramadığı gerçeği değişmiyordu. Sıkıca tuttuğu kollarını serbest bırakıp çıkarmaya başladı pijamasını aceleyle. Henüz birinci sınıftı ancak şimdiden sorumsuzluğu had safadaydı.

"Ö-önümüzde soyunman birazcık..."

Çinli olan ensesini kaşıyarak arkasını dönerken henüz bir altmışı geçen boyuyla bile arkadan heybetli durduğunu düşündü Kyungsoo. İleride iki arkadaşının da çok uzun olacaklarını biliyordu. Lakin şu an önemli olan ne boyları ne de pantolonunun iliklediği düğmeleriydi. Dersin başlamasına son yedi dakika kalmıştı üstelik saçları hala karmakarışıktı.

"Kes zırvalamayı ve önündeki tarağı bana uzat. Ayrıca çüküne sahip çıksan iyi edersin."

Saygı değer Ravenclaw öğrenicisi hiçbir zaman dilinin kemiğine sahip olmamıştı ne yazık ki. Ancak bu şekilde iki uzuna da haddini bildirmesini biliyordu, eline saniyeler içinde aldığı tarakla da kanıtlanabilirdi elbette. Saçlarını tarayıp gözünün önüne düşmelerine neden oldu. Ardından başını salladı hızlıca, birazcık dağınık bir görüntü vermek her zaman daha iyi sonuç verirdi.

Odadan çıktıklarında son beş dakikaları kalmıştı, asla arkalarına bakmıyor hatta nefes bile almıyorlardı. Koridorlar hiç olmadığı kadar uzamış, eski ve geniş duvarlar etraflarındaki öğrencilerle birlikte bulanıklaşmıştı. Kapının önünde Profesör'ü görmeleriyle hemen durup cübbelerini düzelttiler. Sehun onunkini de farkında olmadan almıştı. Sonradan teşekkür etmeyi geçirdi aklından.

Sınıfa saçları dağılmış, gömlekleri dışarı fırlamış hatta yüzleri bu soğuk havada terle kaplanmış bir şekilde girdiklerinde kızların kıkırdadıklarını ve erkeklerin onları işaret ettiklerini hissetmişlerdi. Aldırmadan Yi Fan'dan kitabı ortalarına koymalarını istedi. Ne Sehun ne de kendisinde alacak akıl kalmıştı çünkü. Dördüncü kısmın yetmiş ikinci sayfasını işlemeye başladıklarında herkes yavaşça uyku moduna geçerken ayakta kalanlardan biriydi Soo.

Belki çok fazla çalışmazdı lakin derste notlarını alır, her şeyi vaktinde yapardı. Ufak tefek şeylere dikat eden bir yapısı vardı derslerde başarılı olmasını sağlayan.

Saatlerin geçip gitmesi üzerine arkadaşlarını uyandırdı. Çoğu zaman uyumazlardı ki uyumalarına izin de verilmezdi zaten. Tarih dersini sevmiyorlardı sadece. Ezber olan ve hiçbir mantığa dayanmayan bir ders oluşu konusunda ısrar ediyorlardı. Bu sebeple geçen hafta kavgaya bile tutuşmuşlardı. Sonrası Kyungsoo'nun pes edişiyle bitmişti elbette. Onların inadıyla uğraşacak vakti yoktu.

Zaten yeterince garip duruyorlardı yan yana. İlk geldikleri gün nasıl olduysa daha önceden tanışan bu ikili yanına oturup sevimli olduğunu söylemişlerdi. Büyük gözlü oğlan ise minik ellerini gösterip çok adamın kanının buralardan geçtiğini söyleyip sahte ciddiyetiyle onları inandırmıştı. İçten içe öyle saf ve iyi niyetliydiler ki nasıl olur da kendisi Ravenclaw'da, onlar Slytherin'de olur anlamıyordu.

Sürekli durumun böyle olmadığından yakınsalar bile.

"Kyung büyük salona geçiyoruz, geliyor musun?"

Karnı zil çalmasına rağmen üstünü düzeltmesi gerektiğini biliyordu. Yataktan çıktığı gibi gelmişti, odası dahil her şeyi dağınıktı. Oda arkadaşı gelmeden ortalığı toplamalıydı.

"Siz gidin, ben sonra yerim. İşim bittiğinde ararım zaten."

Kafalarını sallayıp onu onayladılar. İkili Quidditch hakkında bir şeyler zırvalarken koridolardan dolanıp kendi binasına doğru ilerledi. Kartalın sorusunu bir çırpıda bilirken çocukların buraya nasıl girdiğini çözmeye çalışıyordu. Muhtemeln kızlardan yardım istemişlerdir, diye düşündü. On bir yaşlarında olmalarına rağmen kalp yakacak kadar yakışıklı ve popülerlerdi.

Düşünceleriyle birlikte odanın işini hallederken karnının açlıktan sızlandığını duyuyordu. Kıyafetini düzgünce giyinip kartal armasını düzeltti. Çocuklara telefon açarken ilk kata çoktan çıkmış ve büyük salona doğru ilerliyordu. Cevap vermeyen sarı kafalara göz devirdi istemsizce. Sabah kendisinin de aynı hatayı yapmış olduğunu çabuk unutmuştu.

Yanlarına geldiğinde kafalarına vurdu her ikisinin de. Cezalandırılmayı hak etmişlerdi. Büyük salonda yemeğini yemeye başlamışken bazılarının onu gösterip çocukları merak ettiğini duymaya başladı. Henüz birinci sınıf olmasına rağmen istenmeyen kişi haline gelmişti. Gerçi Kris onu her seferinde 'kıskanılan' olarak değiştiriyordu ama engel olamıyordu tilkilerine. Öyle belirgindi ki soğuk bakışlar, kendini suçlu hissetmesini sağlıyordu neredeyse.

Yemeğini hızlıca ağzına tıkmasının ardından tam ayağa kalkacaktı ki bir bedenle çarpışıp yeri boylaması bir olmuştu. Ağrıyan kıçına elini uzatıp ovalarken diğerinin yalnızca sarsılıp masaya tutunduğunu görmesiyle sinir kat sayısı yükselmişti. Kendisini düşürmüş ama o havalı bir şekilde duruyordu azıcık sarsılmış biçimde. Zaten gergindi, bu esmer çocuk da nereden çıkmıştı böyle?

"Önüne baksana vicdan yoksunu. Kör müsün sen? Hadi benim arkamda kaldığın için ben görmedim, sen nasıl görmezsin? Üstüne üstlük yara bile almadın! Ya benim zavallı totom ne olacak?!"

Ağzına gelen bütün kelimeleri çekinmeden saydığında masada yemek yiyen öğretmenler dahil herkes onlara bakmıştı. Çocuk kafasını eğdiği yerden kaldırmıyor; yalnızca koyu kahverengi saçlarının ve esmer boynunun görünmesine izin veriyordu, biraz da çenesinin tabi. Tam o sırada her ihtiyacına koşan mükemmel arkadaşları yanına çömelmişlerdi.

Derin derin nefes alan, kıyafetleri dağılmış, elleri titreyen ve sinirden kızaran Kyungsoo'yu sakinleştirmeye çalışıyorlardı fakat nafile! Sabahtan beri bütün aksilikler onu bulmuş gibiydi. Sonunda sinirini çıkartabileceği birini bulmuşken fırsatı kaçırma olasılığı göz önünde bile bulundurulamazdı.

"Konuşsana aptal herif. Dilini mi yuttun? İstersen ben yutturayım."

Sonunda ufak bir kıkırtı çıkmıştı esmerin ağzından. Başını kibarca kaldırıp gözlerini dikti kısa olanın iri gözlerine. Birkaç saniyelik bakışmada elektrik aktarımının olduğu kesindi ama çok uzun bir süre nedeni anlaşılamayacaktı.

Jongin duruşunu düzeltip paltosunun üstünü silkeledi. Üstündeki Gryffindor arması parlar nitelikteydi. Duruşunda karşı konulamaz bir asalet, bakışlarında onun tersine bir vurdumduymazlık vardı. Küçük yaşına rağmen keskin çene hatları ve kavruk teni ben buradayım diye çığırıyordu.

"Kendine gel küçük Ravenclaw. Benim dengim değilsin."

"Demek küçük he?!"

Aniden, kimse ne olduğunu anlayamadan, Kyungsoo fırladı ellerinden arkadaşlarının ve geçirdi o yakışıklı yüzünün tam ortasına bir yumruğu Jongin'in.

Gryffindor ve Slytherin kavgalarını çok mu severdiniz?

Gelin bir de Ravenclaw ile tanışın.

-Azra

Acaba benim yıllardır hayal ettiğim şey mi oluyor? Sonunda yapıyor muyum bunu? Gerçek mi bu?

Gözlerim yaşlı, ellerim yorgun ama ben çok mutlu. İnanın böyle bir işin başına oturmak çok zor, çok büyük cesaret istiyor ama sonunda hayallerimi süsleyen kurgulardan birini yazıyorum.

Deli bir Kyungsoo ve kesinlikle bu deliliği hak eden bir Jongin'e hazır olun *-*

Umarım beğeniyorsunuzdur kkk Bu hikayenin sahibi beyefendi belli ama her bölüm belirtemeyeceğim aklınızda bulunsun, @Kim_Nini birincim her seferinde.

Continue Reading

You'll Also Like

6.7K 1K 14
[Tamamlandı] Sizden farklı düşünen bir insanla tanıştığınızda onunla aynı düşünmek zorunda kalabilirsiniz. Sonucunda ise insanlar sizi deli sanar. ...
2.4K 250 8
onuruma yenildim azizim, bir incili göz için yaşamak varken. 090423
9.9K 1.4K 20
Jeon'un lideri olduğu Palyaço Kanyonu'ndaki yaşam ağacı, Jimin'in kalbine bağlıydı. Büyülü kanyonun devasa ağacına yaşam veren Jimin, götürüldüğü ka...
215K 23.9K 43
Byun Baekhyun, emniyet merkezinin tek psikoloğuydu ve aramızda birkaç bakışma ve tatsız tartışma dışında bir şey geçmemişti. O ufacık boyu, cılız vüc...