Harry Potter - Farklı Bir Baş...

By B_Venus

313K 18.6K 7.5K

✨✨✨✨✨Harry Potter hikayesi farklı bir başlangıç yapıyor. Olaylar Harry'nin doğumundan itibaren değişiyor ve b... More

Önsöz
Beklenenden farklı bir olay....
Kehanet
Mucize
Çapulcular vs Bebekler
Çok uzun sürmeyen huzur...
Veda...
Yeni Ev... Yeni Komşular...
Esaret...
Kaçak yaşam Hazırlıkları...
Lily ve Petunia...
Granger Ailesi...
Planlar...
Biraz Normallik...
Bir Arkadaştan Haber...
Peter Pettigrew...
Bir arkadaşa son veda....
Mugglelar gibi olmak...
Güçler...
Çıkmaz Sokak...
Milly...
Alexis...
Black...
Ayrı geçen zaman...
Özel Bölüm... Uzakta Doğum Günü...
Nerede...
Mektup...
Diagon Yolu...
Kızgınlık...
Okulun ilk günü...
Dersler Başlar...
Problemler...
Geçmiş...
Kayıp...
Geri Döndü...
Kabus başlıyor...
Farklı Bir Dünya...
Hogwarts...
Acı...
Gerçekler....
Seni Korumak İstiyorum...
Kaçış...
Anne...
Peter'ın Anıları...
Mahkeme...
Noah...
İttifak...
Tom Riddle...
Eric...
Büyü Dünyasında Bir Muggle...
Büyücü...
Aile..
Okula Dönüş...
Hisler...
Malfoy...
Günlük...
Tehlikeli Görev...
Kurtarma Operasyonu...
Balo...
Düşüş...
Acil Çağrı...
Dumbledore ...
Savaşa Hazırlık ...
Savaş - Bölüm 1...
Savaş - Bölüm 2
Zihnifend...
Problem...
Hortkuluğu yok etmek...
Ümidi Kesmek...
Salazar Slytherin Kolyesi...
Ölüm...
Suçlu...
Son Savaş...
Hufflepuff Kupası...
Karşı Karşıya...
Remus...
İhtiyaç Odası...
Hortkulukları Yok Etmek - Bölüm 1 ...
Hortkulukları Yok Etmek - Bölüm 2...
Karanlık Lord'un düşüşü...
Olanlardan Sonra...
Final...
Teşekkür...
Özel Bölüm...
Özel Bölüm... Harry &Hermione
Özel Bölüm... Voldemort geri mi dönüyor ?...
Özel Bölüm... Alexis ve Draco...
Özel Bölüm... Evleniyoruz ?...

Hayat Devam Ediyor...

3.1K 193 187
By B_Venus

Birkaç gün sonra...

Hogwarts...

Dumbledore, Harry'nin bir süre kendisini toparlaması için ona izin vermişti. Harry bu süre içerisinde genelde Hermione, Alexis ve Ron ile takılıyordu. Onlar ders için yanından ayrıldıklarında ise vaktini büyücü dünyası ile ilgili bilmediği şeyleri öğrenmeye ayırıyordu; özellikle de Azkaban hakkında. Tüm bu yaptıkları onun düşünmemesini sağlıyordu. Geceleri kabus görmemek için iksir alıp öyle uyuyordu. Ron kapıyı çalıp içeriye girdiğinde Harry her zamanki gibi yatağının üzerinde kütüphaneden ödünç aldığı kitabı okuyordu. "Dumbledore seni çağırıyor Harry" dedi. Harry "Tamam" diyip kitabı yatağının üzerine bıraktı ve beraber Dumbledore'un odasına gittiler.

 Odaya girdiklerinde dev gibi bir adam onu bekliyordu. Dumbledore Harry'nin geldiğini görünce "Hoşgeldin Harry" dedi ve sevecen bir gülümseme yolladı. Harry "Hoşbulduk Profesör" dedi. Dumbledore "Harry bu Profesör Hagrid. Sihirli yaratıklar dersine giriyor. Sana okul alışverişin konusunda yardımcı olacak." dedi. Harry "Benim okul malzemelerini alacak kadar param olduğunu zannetmiyorum Profesör" dedi. Dumbledore, Harry'ye küçük bir kutu ve bir anahtar uzattı. Harry bu kutuyu tanıyordu. Her taşındıklarında babası eşyalarını bu kutunun içinden çıkartıyordu. Bir çeşit büyüsü olduğunu biliyordu ama hiç incelememişti. Anahtarı ise hayatında ilk defa görüyordu. Dumbledore "Bunlar babanın kişisel eşyaları. Sana teslim etmek üzere bakanlıktan aldım" dedi. Harry şaşkın gözlerle Dumbledore'a baktı. Harry boğazında biriken yumruyu yutmak ister gidi boğazını temizledi, titrek bir ses tonu ile "Babam Nasıl?" diye sordu. Dumbledore derin bir nefes aldı. Sanki söyleyeceği şeyler onu zorluyordu ki Dumbledore'un zorlandığı pek görülmüş bir şey değildi. "Fiziksel olarak gayet iyi ama Lily'nin ölümü onu çok yıpratmış" dedi. Harry tahmin edebiliyordu. Belki babası ondan daha kötü durumdaydı. Ara sıra tartışıp konuşmadıklarında bile her ikisinin de ne kadar perişan olduğuna şahit olmuştu. Birbirlerini ne kadar çok sevdiklerini biliyordu. Her koşulda birbirlerinin dayanağı olmuşlardı. Şimdi ise babası yalnızdı ve Azkabanda hapis durumdaydı. Okuduklarından Azkaban'ın hiç te hoş bir yer olmadığını öğrenmişti. İlk duyduğunda bir nevi muggle hapishanesi gibi düşünürken olayın hiç te basit olmadığını hatta muggle hapishanelerinin oraya göre cennet sayıldığını anlamıştı. Düşüncelere dalmış olan Harry, Hagrid'in sesi ile kendisine geldi. "Profesör artık gitsek iyi olur. Daha çok işimiz var." dedi. Dumbledore "Evet Hagrid artık gidin" dedi. Beraber Diagon yoluna doğru yola çıktılar.

Harry görünmezlik pelerini altında gezdiği diagon yolunu bu sefer yanında dev gibi bir adamla geziyordu. Hiç bir dükkana girmeden yola devam ettik. "Nereye gidiyoruz Profesör?" diye sordum. Hagrid "Gringotts'a gidiyoruz Harry." Harry, gringotts'un ne olduğunu bilmediğinden "Gringotts nedir?" diye sordu. Hagrid "Büyücü bankası Harry işte geldik." dedi. Hemen önümde kocaman bir bina duruyordu. İçeriye girdiklerinde Harry Cin cüceleri hemen fark etti. Daha önce okuduğu bir kitapta resimlerini görmüştü ama canlı olarak gördüğünde her şey çok daha farklıydı. Sağa, sola bakınırken girerken görmüş olduğu büyük kürsünün önüne geldiler. Hagrid "Bay Harry Potter bankadan para çekecek" dedi. Yüksek kürsünün tepesinden aşağıya doğru baktı. Zaten çirkin olan suratı Harry'yi görünce daha da çirkin oldu. "Bay Potter'ın anahtarı yanında mı?" diye sordu. Sesi de kendisi gibi çirkindi. Hagrid, Harry'ye dönüp "Harry, Dumbledore'un verdiği anahtar" dedi. Harry cebinden küçük anahtarı çıkarttı. Hagrid'e verdi. Hagrid anahtarı alıp cin cüceye uzattı. Cin cüce başka bir cin cüceyi çağırdı. "Beni takip edin" dedi uyuz sesiyle. Bir cin cüce, bir dev ve bir çocuk beraber kasalara gitmek için ufak bir vagona bindiler. Cin cüce vagonun kenarındaki kolu indirince vagon raylar üzerinde hızla hareket etmeye başladı. Kısa süreli bir yolculuktan sonra "kasa dairesi" dedi cin cüce. Zorlukla vagondan indi. Hagrid ve Harry'de peşinden indiler. Hagrid'e lambayı uzattı. Hagrid lambayı tutarken cin cüce Harry'den almış olduğu anahtarı kasa dairesinin kapısına yerleştirdi. Anahtarı çevirip kapıyı açtığında Harry hayatında görmüş olduğu en büyük altın yığını ile karşılaştı. Harry şaşkın şaşkın içeriye bakarken Hagrid onu içeriye doğru hafifçe itti. Harry yeteceğini düşündüğü kadar parayı aldı ve Gringotts'tan ayrıldılar. Hagrid, Dumledore'un verdiği listeye bakarak alması gerekenleri sayıyordu. "Harry asan var mı?" diye sordu. Harry "Babamın asasını kullandım hep şimdiye kadar" dedi. Hagrid "O zaman Ollivanders'a uğramamız gerek. Her büyücünün kendi asası olmalı" dedi. Ollivanders'ın kapısına geldiğinde "Sen içeriye gir. Ben dışarıda bekleyeceğim" dedi.

Harry kendine ait bir asaya sahip olacağı için çok heyecanlı hissediyordu. Kapıdan içeri adımını attığında kapının üzerindeki zil Ollivanders'a müşterinin geldiğini haber veriyordu. Harry "Merhaba kimse yok mu?" diye seslendi. Birden bir gürültü ile beraber Bay Ollivander merdivenin üzerinde belirdi. Merdivenden hemen aşağıya indi "Merhaba Bay Potter Hoşgeldiniz. Bende sizi bekliyordum" dedi. "Anneniz ve babanıza olanlar için çok üzgünüm." dedi. Harry "Onları tanıyor muydunuz?" diye sordu. Yaşlı adam'ın mavi gözleri geçmişi hatırlarcasına Harry'ye baktı "İlk asalarını aldıkları günü daha dün gibi hatırlıyorum ikisi de parlak geleceği olan zeki çocuklardı." dedi. Harry adamın gözlerinden geçen bir anlık hayal kırıklığını görür gibi oldu ama o kadar hızlı kayboldu ki o ifadenin hayal ürünü olduğunu düşündü. Ollivander "Pekala gelelim sizin için en uygun asaya" dedi. Daha önce merdiven ile belirdiği odaya doğru gitti. İçeride milyonlarca kutu olmalıydı. İçlerinden bir tanesini aldı ve geldi. Kutuyu açıp içinde kağtlara sarılmış asayı Harry'ye uzattı. Harry asayı eline aldı ama herhangi bir fark hissetmiyordu. Ollivander "Sallayın Lütfen" dedi. Harry asayı salladığında her yer birbirine girdi. Kendisini büyü yapmayı bilmeyip ortalığı dağıtan küçük çocuk gibi hissetti. Ollivander "Başka bir tane deneyelim" dedi ve tekrar geldiği yere yöneldi. Başka bir asa kutusunun içinden çıkıp Harry'nin elinde yerini aldı. Harry bu asanın da ona uygun olmadığını hissediyordu. Salladığında yine her yer birbirine girdi. Ollivander olumsuz anlamda başını salladı. Harry elindeki asayı masanın üzerine bırakırken Ollivander'ın gözü Harry'nin yara izine takıldı. "Belki de..." dedi ve içeriye gidip bir asa daha çıkardı. Harry son getirilen asayı eline aldığında sihrin bedenine yayıldığını hissetti. Etrafı kaplayan sihir dolu rüzgar bunun kanıtıydı adeta. Harry'ye ait olan asa şu an elinde bulunan asaydı. 

Ollivander "Çok garip" dedi. Harry "Garip olan nedir Bay Ollivander?" dedi. Ollivander sesli düşündüğünü sonradan fark etmiş gibi cevap verdi "Bu güne kadar sattığım her asayı hatırlıyorum Bay Potter... Asanızın özünü oluşturan tüyü veren anka kuşu bir tüy daha vermişti. O tüye sahip olan asa size alnınızda bulunan yarayı veren asaydı. Adını anmadığımız o büyücüye aitti. Kendisi çok büyük işler yaptı...Büyük ama karanlık... sanırım bu asanın sizi seçmesi sizden de büyük işler bekleyebileceğimizi gösteriyor Bay Potter."dedi. Harry asaya bakarak "Yani karanlık işler yapacağım anlamına mı geliyor bu" dedi. Bay Ollivander "Bay Potter her insanın içinde hem karanlık hem aydınlık taraf vardır. Hangisini öne çıkartacağınız sizin elinizde." dedi. 

Harry işini bitirip dışarı çıktığında Hagrid evcil hayvan dükkanı önünde onu bekliyordu. Vitrinde duran bembeyaz baykuşa bakan Hagrid, Harry'nin geldiğini fark ettiğinde "Hadi gidip kitaplarını alalım" dedi. Harry "Hagrid, Azkabana mektup yollayabilir miyiz ?" diye sordu. Hagrid "Bildiğim kadarıyla yollayabiliyorsun ama mektuplar çok detaylı kontrollerden geçiyor" dedi. Harry bu habere sevinmişti. En azından babasına mektup yollayabilirdi. Hagrid "Bira bekle" dedi ve Harry'yi evcil hayvan dükkanının önünde bırakıp içeriye girdi. Geldiğinde elinde vitrinde izlediği beyaz baykuş vardı. "Nasıl, Harry?" diye sordu. Harry baykuşu dikkatle inceledi "Çok güzel" dedi. Hagrid "Beğenmene sevindim. O artık senin. Umarım hep güzel haberler taşır" dedi. Harry böyle bir hediyeyi hiç beklemiyordu. "Teşekkür ederim profesör" dedi. Hagrid "Adını ne koyacaksın?" diye sordu. Harry "Hedwig" dediğinde beyaz baykuş cikledi. Hagrid "Sanırım adını o da sevdi" dedi. Beraber diğer ihtiyaçlarını almak için yola devam ettiler.

Harry için yorucu bir gündü. Geldiğinde akşam olmuştu. Alexis ve Hermione ödevlerini çoktan bitirmiş Ron'un ödevini tamamlamak için verdiği işkenceyi izliyorlardı. Alexis "Harry, kendine bir süpürge aldın mı?" diye sordu. Harry "Hayır almadım." dedi. Alexis "Neyse okuldaki süpürgelerden birini kullanırız" dedi. Harry anlamadığını belirten bir ifade ile Alexis'e baktı. Hermione onun bu ifadesini daha önceden bildiği için hemen açıkladı "Daha önce süpürge ile uçmadığın için Alexis sana uçmayı öğretecek" dedi. Harry "Neden Alexis?" diye sordu. Alexis "Ders saatlerin Madam Hooch'un dersleri ile çakıştığı için Profesör Mcgonagall benden rica etti" dedi. Ron "Birinci sınıflarla ders almayı tercih ediyorsan o başka tabii" dedi. Harry " Sanırım Alexis'i seçeceğim" dedi. Hermione "İyi bir öğretmenin olduğundan emin olabilirsin Harry, Alexis Gryfindoor takım kaptanı" dedi. Alexis "Neyse gençler bu kadar sohbet yeter. Potter yarın sabah sekizde hazır ol" dedi gülümseyerek. Harry ona gülümseme ile karşılık verdi. Nedenini anlamadığı bir şekilde bu kız Harry'yi rahatlatıyordu başka kimsenin yapamadığı gibi Hermione'nin bile...

...

Harry sabah erkenden kalktı. Herkes uyuyordu. Zaten uyku problemleri olan Harry uzun zamandır ilk defa rahat bir uyku çekecekken sabah Alexis ile buluşması gerektiği için zorla da olsa kalkmıştı. Duşunu aldıktan sonra alt kata indiğinde Alexis'i daha önce görmediği bir tür formanın içinde gördü. Her zamanki gibi asası saçlarının arasında yerini almış sıkıntıyla ortak salonda bekliyordu. Harry'yi gördüğünde "Geç kaldın Potter" dedi. Harry "Üzgünüm" dedi. Alexis "Benim için sorun değil ama derslere geç kalırsan hocalar puan kırar" dedi. Harry "Hadi gidelim kahvaltıyı sonra yaparız" dedi ve Harry'yi beklemeden yürümeye başladı.

Quidditch sahasına geldiklerinde Harry bir an okul futbol takımında oynadığı zamanları hatırladı. İyi bir oyuncuydu. Bu sene okullar arası turnuvada final oynayacaklardı. Harry'nin büyü dünyasına gelmesi ile büyük ihtimal turnuvadan çekilmek zorunda kalacaklardı. "Eric ne yapıyor acaba?" diye düşünmeden edemedi. Ona hiç bir şey söylemeden ayrıldığı için endişelenmiş olmalıydı.

Alexis elinde süpürgeler ile geldiğinde Harry'yi düşüncelere dalmış bir şekilde buldu. Okulun süpürge dolabından aldığı süpürgeyi Harry'ye uzattı ve ona anlatmaya başladı. Harry onu dikkatle dinledi. Elini süpürgenin üzerine götürüp "yukarı" dediğinde süpürgeyi tek seferde tutuşu Alexis'e birinci sınıftaki süpürge dersini hatırlattı. İkisi beraber süpürgelerine bindiler. Harry yavaşça yerden yükseldiğinde heyecan doluydu. Alexis "Şimdi yavaşça öne doğru eğil" dedi. Harry yavaşça öne eğildiğinde ilerlemeye başladı. Özgürlük gibiydi. Uzun zamandır bu kadar iyi hissetmemişti. Alexis bu kadar rahat bir biçimde uçabilmesine şaşırmamıştı. Harry'nin babası James Potter'ın Quidditch'te almış olduğu ödülleri daha önce gördüğü için Harry'nin uçma konusunda becerikli olacağını tahmin etmişti. Alexis onu test etmek istiyordu. Harry'nin etrafında hızlıca bir tur döndükten sonra "Yarışalım mı Potter?" dedi. Harry onun gözlerindeki ışıltıyı fark ettiğinde hiç düşünmeden kabul etti. Alexis "Okulun etrafında iki tur. Quidditch sahasına ilk ayak basan kazanır." Dedi.

Hızla yarışa başladılar. Harry acemi olmasına rağmen en az Alexis kadar güzel kullanıyordu süpürgeyi sadece Alexis daha deneyimli olduğu için ve okulu daha iyi bildiği için onun önündeydi. "Ne oldu Potter, yoruldun mu?" diye sordu. Harry aniden hızlanarak Alexis'i geçti. Alexis, Harry'nin onu basit bir süpürgeyle geçebilmesine şaşırmıştı ama kısa sürede şaşkınlığını atıp yüzündeki sırıtma ile o da hızlandı. Yarış birinci turun sonunda daha da çekişmeli bir hal almıştı. Bir Alexis, bir Harry öne geçiyordu ama sonunda kazanan Alexis olmuştu. Kazandığına sevinen Alexis çocuklar gibi "Kazandım, Kazandım" diye bağırarak zıplıyordu. Harry onun bu halini gülümseyerek izlerken Alexis'in ayağı takılıp Harry'nin üzerine düştü. Alexis ve Harry bir an şaşkınlıkla ne yapacaklarını bilemeden birbirlerine baktılar. O sırada Draco Malfoy'un sesi ile kendilerine geldiler. "Flört edecek başka yer bul Black, bir sonraki maç için antrenmanımız var" dedi. Alexis biraz kızararak Harry'nin üzerinden kalktı. Malfoy'a dönerek "Ne zaman ne yapacağıma sen karar veremezsin Malfoy" dedi sinirli bir ses tonuyla. Malfoy "Cidden yeni çocukla mı çıkıyorsun? " dedi. Alexis sinirle üzerine yürüdü Malfoy'un "Sa-na-ne" dedi. Malfoy "Ne özelliği var ki daha süpürgeye bile binemiyor. Bir de dördüncü sınıfta bizimle okuyacak. Dumbledore'un ne halt etmeye çalıştığını anlamıyorum" dedi. Alexis "Beynin yetmediği içindir" dedi. Malfoy "Ne dedin sen?" dedi sinirli bir sesle. "Beynin diyorum Malfoy kuş kadar olduğu için Dumbledor'u anlaman mümkün değil." dedi alaycı bir şekilde. O sırada diğer Slytherin oyuncuları geldi. Alexis asıl problemin şimdi başlayacağını anladığı için Harry'yi kolundan çekip uzaklaştırmaya çalıştı ama Slytherin öğrencileri gitmelerine izin vermedi. Alexis saçlarının arasından asasını çıkarttı. Harry, Alexis'in asasına davrandığını görünce o da asasını çıkarttı. Malfoy gülerek ":Vay vay, sen büyü yapabiliyor musun?" dedi. Harry "Senden fazlasını bildiğime eminim" dedi. Malfoy "O zaman bir düelloya hayır demezsin" dedi. Harry "Ağzını kapatmayı başarabilecekse neden olmasın" dedi. Alexis endişeyle Harry'nin yüzüne bakıyordu. "Bunu yapma" demeğe fırsatı bile olmamıştı.

Diğerleri onlara düello yapması için alan açtı. Malfoy "Düello kurallarını biliyor musun?" diye sordu. Harry "Evet" dedi. Daha önce babası ile düello yapmıştı. Sırt sırta dönüp adımları sayarak uzaklaştılar. Slytherin öğrencileri kıkır kıkır gülüyorlardı. Alexis ise endişeden tırnaklarını yemek üzereydi ama yapabileceği bir şey yoktu. Neticede Harry düelloyu kabul etmişti. Slytherin öğrencilerinden biri saymaya başladı. "Bir...iki...." derken Malfoy ilk büyüsünü yapmıştı bile. "Everte Statum" dediğinde Harry geriye doğru uçup yüz üstü yere kapaklanmıştı. Alexis, Malfoy'un bu şekilde davranacağını tahmin ediyordu. Bir Slytherinden dürüst ve adil bir oyun bekleyemezdiniz neticede. Harry hızlıca ayağa kalkıp "Rictumsempra" büyüsü ile havaya fırlatıp bir tur havada döndürdükten sonra yere düşmesini sağladı. Malfoy sinirle ayağa kalktı. Bir büyü daha fırlattı. Harry Malfoy'un attığı büyüleri ustaca savuşturuyordu. "Hadi ama yeni çocuk marifetlerin bu kadar mı?" diye sordu. Harry "Expelliarmus" büyüsü ile Malfoy'un asasını elinden aldığında düello bitmiş oldu. Alexis ile düello boyunca tutmuş olduğu nefesi bıraktı. Harry, Alexis'e dönüp "Hadi gidelim derse geç kalacağız yeterince oyalandık" dedi. Alexis başını salladı hızlı adımlarla Harry'nin yanına gitti. Harry, Malfoy'a asasını geri fırlattı. Arkasını dönüp gidecekken Malfoy "Raielectro" büyüsü ile Harry'ye doğru şimşek yolladı. Alexis bunun olacağının farkındaymış gibi Protego büyüsü ile onu korudu. "Ancak senden böyle korkakça bir hareket beklenirdi zaten" dedi. Harry ile beraber hızla oradan ayrıldılar.

Arkalarından kimsenin gelmediğine emin olduğu zaman Alexis yere çöktü. İtiraf etmek istemese de Malfoy iyi bir büyücüydü. Yaptığı büyü çok güçlüydü. Alexis yeterince güçlü olmasaydı eğer o şimşek ikisini de kızartabilirdi. Harry, Alexis'e endişe içerisinde baktı "İyi misin?" diye sordu. Alexis "İyiyim" dedi ama burnundan gelen birkaç damla kan Harry'yi onun iyi olmadığına ikna etmeye yetmişti. Bir anda panik oldu. Alexis'i hızla kucakladığı gibi hastane kanadına götürmeye başladı. Alexis, Harry'nin onu birden kucaklamasına mı şaşırsa yoksa onu kucaklayabilecek kadar güçlü olmasına mı şaşırsa bilemedi.

Hastane kanadına geldiklerini fark ettiğinde "İyiyim ben Harry bu her zaman olan bir şey" dedi. Harry ikna olmamış gibi görünüyordu "Ne olursa olsun zaten geldik." dedi. Onu sedyenin üzerine bıraktığında Madam Pomfrey onları çoktan görmüş elinde kan ilacı ile geliyordu. Alexis kan ilacını hemen içti. Kalkmak istedi ama Madam Pomfrey izin vermedi. Asasını üzerinde gezdirip bir sorun olup olmadığına baktı. "Bu sefer büyük bir sorun yok gibi görünüyor Alexis" dedi. Alexis, Harry'ye bakıp "Söylemiştim" dedi. Madam Pomfrey'e dönüp "Teşekkürler Pom Pom" dedi. Alexis, Madam Pomfrey'in yanına o kadar çok uğruyordu ki aralarında samimiyet olmuş Alexis onu pom pom diye çağırmaya başlamıştı. Harry ile beraber yatakhaneye doğru giderken Alexis ona sihir zehirlenmesi hastalığından bahsetti. Birkaç damla kanın problem olmadığını anlattı.

Yatakhanelerinde üzerlerini değiştirip kahvaltı için hazırlandılar. Salona girdiklerinde Ron tepeleme dolu tabağını hızla ağzına tıkıştırırken Hermione her zamanki "Sana inanamıyorum Ron" ifadesi ile bakıyordu. O sırada Pink gagasında mektupla camdan içeri girdi. Alexis'in önüne gelip nazikçe kondu. Alexis mutlulukla siyah baykuşunun tüylerini okşadı. Pink memnuniyetle sahibine mektubu teslim ettikten sonra geniş kanatlarını açarak uzaklaştı. Mektup babasından geliyordu. Sirius, hafta sonu için Alexis'i eve çağırıyordu. Sirius okulda okuduğu süre boyunca Alexis'i özel olarak hiç çağırmamıştı. Alexis bu durumu biraz endişe verici de bulsa çok kafasına takmadı. "Gençler hafta sonu bize gidiyoruz" dedi. Hermione itiraz etmek için ağzını açacağı sırada Alexis "İtiraz istemiyorum" dedi.

Harry'ye dönerek "Sende geliyorsun" dedi. Harry şaşırdı "Ben mi?" dedi. Alexis "Evet sen. Babamın erkek arkadaşımla tanışma vakti geldi" dedi gülümseyerek.

Yorumlarınızı merakla bekliyorum. 

Bu arada size bir sorum olacak.Şu an yazdığım Harry Potter - Farklı bir başlangıç kitabı bittiğinde başka bir hikaye daha yazmayı düşünüyorum. Harry Potter ile ilgili olmayacak sadece bundan eminim.

💖💖💖 Romantik Hikayemi istersiniz?

🌟🌟🌟Fantastik hikaye mi istersiniz?

Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.

Continue Reading

You'll Also Like

23.1K 1.5K 30
Natasha beyaz tulumlu kadının belinde duran siyah kemere bakıyordu. Tam ortasında bulunan siyah ve kırmızı kum saati sembolünü tanımıştı. Belki kendi...
44K 4K 75
Harry ve Linda'yı asla bırakmam, onlar anne ve babalarının ne için öldüklerini bilerek büyüyecekler, kim olduklarını, onları ne kadar sevdiklerini bi...
14.4K 1.6K 24
🦋 🦋 🦋 🦋 🦋 🦋 🦋 🦋 🦋 🦋 🦋 Bütün hafızalardan Mrs Potter'ın -Harry'nin annesi- kim olduğu silinmişti. Dumbledore, birinin zamanda ger...
281K 21.2K 72
Avengers kulesine bir Stark yetiyordu. Zekâsıyla, egosuyla, şikayetleriyle ve durmayan çenesiyle bazen fazla bile gelmekteydi. Onun kadar zorlu bir i...