Hapisteki Emanet (KARADENİZ S...

By RumeysaGulhan

13.8M 614K 150K

GENEL KURGU #1 Babasından başka hiç kimsesi olmayan bir genç kız... 28 Yaşında hapishanede mahkûm bir adam... More

TANITIM
1 "Cezaevi"
2 "Tahliye"
3 "Ev"
4 "Korku"
5 "Ziyaret"
6 "Aşkım"
7 "Asansör"
8 "Hasret"
KESİT
9 "Mesaj"
10 "Kıskançlık"
11 "Tehdit"
KESİT
12 "Şok"
13 "Karar"
ÖNEMLİ AÇIKLAMA
14 "Yemin"
15 "Gelinlik"
16 "İsteme"
17 "Güç"
18 "Kuymak"
KESİT
19 "Pişmanlık"
20 "Çeyiz"
ÖNEMLİ KARAR
21 "Hastalık"
KESİT
23 "Alışveriş"
24 "Kahve"
25 "Vuslat"
26 "Lunapark"
YÜREĞİMDEKİ SARMAŞIK
27 "Beklenmeyen Haber"
28 "İstanbul"
29 "Kabulleniş"
30 "Yalan"
31 "Uzungöl"
32 "İhanet"
33 "Acı"
34 "Aydın"
35 "Silah"
36 "Gurur"
KESİT
37 "Kaçırılmak"
38 "Özlem"
KESİT
39 "Sırlar"
40 "Duruşma"
KESİT
41 "Kan"
42 "Misafir"
43 "Şart"
44 "Dansöz"
45 "Kına"
46 "Altın"
47 -FİNAL-
ÖZEL BÖLÜM -I
ÖZEL BÖLÜM -II
ÖZEL BÖLÜM -III
YENİ KARADENİZ HİKAYESİ

22 "Yakınlaşma"

292K 11.3K 3.8K
By RumeysaGulhan

BELİZ

Gözlerimi aralamamla birlikte kısıkça inledim, başım inanılmaz ağrıyordu.

Nerede olduğumu anlamaya çalışırken bir hastane odasında olduğumu fark ettim. Anlamayarak etrafıma baktım, benim burada ne işim vardı?

Kolumdaki seruma baktım ve yeniden inledim. Şu serumdan nefret ediyordum!

"Siz ne hakla benim karıma bunları yaparsınız lan?!" Kaşlarımı çattım ve dışarıdan gelen sesleri anlamaya çalıştım.

Bu Kurt'un sesiydi...

"K-Kurt?" Diye fısıldadım.

"Ona bir daha yaklaşırsanız eğer buradan defolup gideriz! Siz de rahat edersiniz biz de rahat ederiz!" Kurt'un gürlemesi odada bile yankılanıyordu!

Başımı yastığa daha çok yaslarken hâlâ ne olduğunu bilmiyordum. Kurt anlaşılan bir şeye sinirlenmişti ve bu siniri basit bir şey değildi, bu çok belli oluyordu.

Boğazımın kuruduğunu hissederken etrafta göz gezdirdim. Su yoktu ve ben çok susamıştım!

"Kurt?" Sesimin kısık çıkmasıyla birlikte ofladım, başım zaten zonkluyordu!

Loya'nın içeriye girmesiyle birlikte bakışları beni buldu.

"Beliz?" Dedi şaşkınlıkla. "Tam iki saat oldu ve sen ayılmadın. Abim az kalsın delirecekti, bekle beni!" Mutlulukla kapıyı kapatıp çıktığında kaşlarımı çattım.

Ne oluyordu Allah aşkına?

Bir anda kapının sertçe açılmasıyla birlikte içeriye Kurt girdi ve resmen koşarak yanıma geldi.

"Beliz?" Telaşlı sesiyle birlikte burukça gülümsedim.

"Kurt?" Dedim sorarcasına.

Kurt yavaşça elimi öptü ve bakışlarını gözlerime çıkardı.

"İyi misin güzelim? Kendini nasıl hissediyorsun?" Kurt'un kızarmış yüzüne baktım ve hayranlıkla onu süzdüm.

"İyiyim, iyiyim ben..." Gülümsedi ve yaklaşıp alnımı öptü.

"Mzuğa toloni- şk'imi..." Utançla gülümsedim.

Deniz gözlüm benim...

"Kurt..." Bana yaklaştı ve ellerimi elleriyle sardı.
Ellerim anında ısınırken minnetle ona baktım.

"Beliz sana bir şey soracağım ama bana doğruyu söyleyeceksin güzelim." Başımı olumlu anlamda salladım. "Annem sana ne söyledi?" Kaşlarımı çattım ve düşündüm.

Ne söylemişti ki?

"Bilmiyorum." Diye mırıldandım.

"Annemin odasına gittin ve ona sırf hasta olduğu için çorba yaptın. Siz o odada annemle bir şeyler konuştunuz. Lütfen hatırlamaya çalış, bu önemli!" Dudağımı ısırdım.

Neler olmuştu böyle?

Gözlerimi kapattım ve düşünmeye çalıştım.

Olanlar bir bir aklıma gelirken yutkundum. Zerrin Hanım'la konuştuktan sonra merdivene gittiğimde yere düştüğümü hatırladım.

"Önemli bir şey değildi." Diye kestirip attım.

"Ne demek önemli değildi?" Diye sesini yükseltti.

"Kurt başım ağrıyor!" İnledi ve sinirle bana baktı.

"Beliz annem sana ne yaptı? Ne yaptı da bayıldın?" Gözlerine baktım.

"Hiçbir şey." Göz devirdi.

"Bana gerçeği söyle yavrum." İç çektim.

"Kurt bana sarılsana." Kurt yanıma uzandığında hemen ona sokuldum.

Kurt'a ihtiyacım vardı..

Kurt'a çok ihtiyacım vardı...

"Güzelim?" Başımı kaldırdığımda yavaşça yüzüme yaklaştı ve dudağımın kenarını öptü. "Ben senin kocanım, benden bir şey saklama! Söyle haydi ne olduğunu." Başımı boynuna gömdüm.

"Ben dayanamıyorum Kurt... Çok özür dilerim ama inan ki dayanamıyorum. İstanbul'a dönmek istiyorum, istersen sen burada kalırsın." Saçımı öptü.

"Şş bensiz hiçbir yere gitmeyeceksin." Kurt elimi sıkıca tuttu.

"Gitmek istiyorum." Dedim fısıldayarak.

"Biraz daha dayanamaz mısın? Daha aileme bizi kabul bile ettirmedik!" Alayla güldüm.

"Biz?" Dedim sorarcasına.

"Biz evliyiz güzelim." Başımı boynundan kaldırdım ve yüzüne yaklaştım.

"Yalandan bir evlilik!" Dedim alayla.

"Yalan?" Omuz silktim. "Neresi yalanmış?" Ona sokuldum.

"Aşk evliliği yapan insanlar birbirlerini severek evlenirler. Ben sırf babamı içeriden çıkarman için seninle evlendim değil mi?" Derin bir nefes aldı.

"Ama onu aşk evliliği yapan insanlar yapar. Biz severek evlenmedik." Sertçe yutkundum.

"Doğru." Dedim üzgünce.

"Severek evlenmedik derken yanlış anlama sakın. Ben seni seviyorum ve sen bunu biliyorsun zaten ama bahsettiğim sevgi farklı bir şey. Yani bahsettiğim bu sevgi aşk anlamında." Diye açıkladı.

Beni sevmiyordu...

"Kardeşin gibi mi?" Dedim alayla.

"Şş Beliz!" Uyarırcasına konuşmasıyla birlikte ofladım.

"Ne var Kurt?" Güldü ve omzumu öptü.

"Seni sevmiyorum demedim değil mi?" Alayla güldüm.

"Dedin!" Kurt iç çekti.

"Yavrum ben sana seni sevmiyorum demedim, aşk evliliği yapmadık dedim!" İnledim.

"İkisi aynı şey zaten!" Kurt çenemi tuttu.

"Gerçekten ne söylemek istediğimi anlamadın mı?" Alayla güldüm.

"Anladım." Diye mırıldandım. "Beni seviyorsun ama bana aşık değilsin." Güldü.

"Sana aşk anlamında bir duygu beslemediğimi biliyorsun. Sana olan sevgim ise bir arkadaşı sevmek gibi, anlıyor musun? Ben seni kandırmam Beliz, sana ilk başta da bunu söylemiştim zaten. Benden aşk bekleme demiştim öyle değil mi?" Sadece başımı sallamakla yetindim.

O zaman neden bana öyle bakıyordu ki?

Herkes bana nasıl baktığını fark ediyordu. Annem, Loya, Eylül... Herkes mi yanılıyordu? Bu adam neden inatla aşık olmam diyordu ki? Herkes aşık olabilirdi!

Sinirle başımı iki yana salladım, beni ilgilendirmiyordu! Nasıl olsa İstanbul'a gittiğimizde onu boşayacaktım, istediğim kişiyle aşk yaşayabilirdim ve Kurt buna karışamazdı.

"Seni üzdüm mü?" Diye sordu ve yanağımı okşadı. "Bir insanı sevmek için illa aşık mı olmak gerekir? Bunu mu düşünüyorsun, bu yüzden mi kırıldın bana?" Kaşlarımı çattım.

"Kırılmadım." Dedim net bir sesle.

Onunla tartışacak gücüm yoktu...

"İstanbul'a gittiğimizde zaten boşanacağız gibi duruyor. Yani tabii ki senin kararın, eğer istemezsen boşamazsın beni." Gülümsedim.

"Boşayacağım tabii ki! Hem sen çocuk düşünmüyorsun, ben ise çocukları çok seviyorum. Ayrıca birbirimize yaş olarak da uygun değiliz. Herkes ileride kiminle evlenmek istiyorsa evlenir, bizimki anlaşmalı bir evliliğe benziyor." Kaşlarını çattı.

"Yaş olarak bir sıkıntımız olduğunu düşünmüyorum." Alayla güldüm.

"Sen biraz yaşlısın, ben daha gencim." Alaylı tavrımla birlikte kaşları daha çok çatıldı.

"Kızım alt tarafı yirmi sekiz yaşındayım! Gören de kırk falan sanacak!" Kıkırdadım.

"Bana göre yaşlısın dedim zaten, yoksa yaşında bir sorun yok." Dedim.

Bana söylediği bunca şeye ben nasıl kırılıyorsam biraz da o kırılabilirdi.

Ben oyuncak değildim ve öyle her istediğinde beni öpüp koklayıp sonra da beni sevmediğini söylemezdi! Elbet ki bana aşık olmayabilirdi ama bu bana yapılan bir haksızlık gibiydi. En azından hiç yorum yapmaması daha doğru olurdu, ben kırılıp üzülmek istemiyordum!

"Sen kaç yaşında istiyorsun ki?" Omuz silktim.

"Bilmem ki... En fazla beş yaş olsun, fazlası aşırıya kaçar." Kurt'un yüzü düştü. "Şey vardı ya hani!" Aklıma gelen şeyle birlikte gülümsedim. "Hani şu büfecinin oğlu, babası beni oğluna istemişti." Kaşlarını çattı.

"Ee?" Dedi soğukça.

"Mesela o çocuk olabilir, sanırım aramızda fazla bir yaş farkı yoktu." Kurt sinirle dişlerini sıktı.

"Olamaz." Net sesiyle birlikte güldüm.

"O nedenmiş?" Belimi tuttu ve beni sıkıca kavradı.

"Ben seni o çocuğa vermem yavrum." Dedi.

"Tamam ya, şaka yaptım zaten! O olmazsa başka biri olur, zaten benim talibim çok." Dedim umursamazca.

"Beliz!" Kurt sesini yükseltti ve birden sertçe çenemi tuttu. "Sabrımı sınıyorsun! Sikeceğim şimdi o taliplerini o olacak!" İnanamayarak ona baktım ve göz devirdim.

"Doğru konuş!" Dedim.

"Asıl sen doğru konuş, vermem ulan seni kimseye! Baban illa ki bana soracak değil mi seni birine verdiğinde, ben de olumsuz konuşacağım ve seni kimseye vermeyeceğim!" Güldüm.

"Kıskandın mı sen?" Kolumu tuttu.

"Kıskanırım tabii! Karımsın sonuçta değil mi? Her gün birlikte uyuyoruz ve senin başka bir adamın kollarında uyuduğunu düşünmek bile beni deli ediyor!" Kahkaha attım.

"Az önce böyle söylemiyordun?" Sinirle gözlerime baktı.

"Az önce aşık olamayacağımı söyledim sadece, elbet ki seni kıskanma hakkına sahibim. En azından şu anlık öyle, her durumda karımsın." Zorlukla yutkundum.

"İnsan aşık olmadığı birini neden kıskanır ki?" Kelimeler istemsizce dudağımdan döküldü.

"Senin kadar güzel bir kadına sahibim, kıskanmam normal değil mi?" İç çektim.

Kıskanmasının tek sebebi güzel bir kadın olmam mıydı?

"Her neyse, boşver bunları güzellik." Kolumu okşadı. "Annemle ne konuştuğunuzu söyle." Ofladım.

"Ya önemli bir şey değildi!" Diye isyan ettim.

"Önemli değildi öyle mi?" Sert sesiyle birlikte bakışlarımı kaçırdım. "Önemli olmadığı için bayıldın zaten!" Kurt bana yaklaştı ve yanağımı öptü. "Söyle haydi Beliz, yoksa çıldıracağım!" Gözlerine baktım.

"Sadece bana karşı yumuşamasını rica ettim. Biraz konuştuk işte! Benden neden nefret ettiğini sordum. Nefret etmediğini söyledi ama ben uzattım." Kurt kaşlarını çattı.

"Suçu kendinde mi buluyorsun?" Omuz silktim.

"Ortada bir suçluluk durumu yok." Dedim.

"Beliz o hâlde neden bayıldın?!" Diye bağırmasıyla birlikte sustum. "Ulan merdivenin dibinde bayılmışsın, kafayı yiyecektim lan ben! Ya merdivenlerden düşseydin, biraz daha ileride olsaydın eğer çoktan o merdivenden düşmüş olacaktın! O zaman ben babana ne diye hesap verecektim, ya sana bir şey olsaydı? Ya kafanı vursaydın, ben babana ne söyleyecektim Beliz?!" Dedi. "Ali'yi havaalanına bıraktım ve telefonum çaldı. Annem bayıldığını söyleyince apar topar hastaneye geldim!" Sinirle gözlerini kapattı. "Seni bir daha nasıl yalnız bırakacağım, olur da bir yere gitmem gerekirse ne halt yiyeceğim? Evden çıktığım anda başına bir şey geldi, çıldıracağım artık!" Ona yaklaştım ve yanağını öptüm.

"Birazcık sakin olur musun?" Bakışları beni bulduğunda ona zorlukla gülümsedim. "Yemin ederim ki Zerrin Hanım bana kötü bir şey yapmadı. Benim yüzümden hastalandığını ve ayrıca geceleri uyku uyuyamadığını duydum. Ona çorba yaptım ve odasına gidip konuşmak için ısrar ettim. Konuştuğumuzda bana karşı pek yumuşayacak gibi olmadığını fark ettim ve ben de buna üzüldüm. Bir de babamı çok özlememin verdiği üzüntü de vardı, o yüzden bedenim bunları daha fazla kaldıramadı ve bayıldım." Kurt elimi öptü.

"Gururunun kırıldığının farkındayım yavrum ama benim için biraz daha dayanamaz mısın? Biraz daha kendimizi onlara ispatlayalım, ondan sonra zaten şehrimize döneceğiz. Babanla birlikte mutlu mesut yaşayacaksın. Bir yıl sonra annen de gelecek." Gülümsedim.

Hayali bile çok güzeldi...

"Babamı çok özledim Kurt!" Kurt hemen başını salladı.

"Serum bitmiş bile, ben hemşireyi çağırıp geliyorum. Uygun bir zamanda babanı ararız tamam mı?" Başımı olumlu anlamda salladım.

Kurt odadan dışarıya çıktığında çok geçmeden bir hemşire geldi ve serumu çıkardı.

"Çok geçmiş olsun." Dedi ve odadan çıktı.

Kurt yeniden odaya girdiğinde elindeki suyu fark ettim.

Suyu bana uzattığında hemen içtim, Kurt gelince susadığımı bile unutmuştum.

"Benim için biraz daha dayanabilecek misin?" Diye soran Kurt'a baktım.

"Ben bilmiyorum..." Diye mırıldandım.

"Karşılığında o kadar şey yapacağım! Seni sınava hazırlayacağım, üniversiteye geçtiğinde derslerine de yardım edeceğim, babanı oradan çıkaracağım... Eğer istersen seni hemen işe de sokarım. Herkes seni tanımış olur benim sayemde, en son savcı olmak istiyordun." Haklıydı.

"Tamam Kurt, biraz daha dayanacağım." Rahat bir nefes verdi.

"Ben anneme ve diğerlerine yeterince kızdım, bir sorun çıkarırlarsa eğer karşılarında beni bulurlar!" Ağrıyan kolumu yavaşça indirdiğimde acıyla inledim.

"Eve gitmek istiyorum." Dediğimde Kurt yavaşça kalkmama yardım etti.

"Gidelim." Dedi.

Kurt elindeki montu bana giydirdiğinde ona sarıldım.

"Beni bırakmayacaksın değil mi?" Diye sordum hafif bir telaşla.

O olmadan bu şehirde duramazdım artık, benim dayanma gücüm oydu...

"Bırakır mıyım hiç?" Ona doğru uzandığımda gülümsedi ve beni kucağına aldı. "Bu boy sıkıntısı hep olacak gibi." Burukça güldüm.

"Evlilik sürecimizde evet... Ondan sonra tabii ki beni böyle kucağına alamayacaksın." Başını salladı.

Ona yaklaştım ve ilk defa kendi isteğimle dudağını öptüm.

Uzun ve duygulu bir öpücüktü...

Yavaşça geri çekildiğimde Kurt kapattığı gözlerini araladı ve gözlerini kısıp yüzümü inceledi.

Utançla dudaklarımı yaladım ve başımı boynuna gömdüm. Bunu nasıl yaptığımı bilmiyordum.

"Beliz..." Sustu.

"K-Kurt?" Diye fısıldadım.

Kurt yavaşça başımdan tuttuğunda mecburen gözlerine baktım.

"Sen daha küçüksün, seni böyle bir şeye zorlamak istemedim hiçbir zaman ama lanet olsun ki sabrımı çok sınıyorsun!" Kaşlarımı çattım. "Çok fazla güzelsin..." Kıkırdadım.

Kurt yavaşça boynumu öptü.

"Haydi eve gidelim de dinlen." Başımı salladığımda yavaşça beni indirdi.

Kurt elimi tuttuğunda elini sıktım. Bakışları bana döndüğünde yutkundum.

"Ben yanındayım yavrum." Dedi.

Birlikte odadan çıktığımızda babaannem hemen yanımıza geldi.

"Kızım iyi misin?" Telaşlı sesiyle birlikte gülümsedim ve ona sarıldım.

"Çok şükür iyiyim." Dedim.

Loya ve Eylül'de bana sarıldı.

"Korkuttun bizi kuzum ya." Eylül'e baktım ve gülümsedim.

"Ben iyiyim, merak etmeyin." Dedim.

Loya'nın yüzü asıktı.

"Ali gitmiş." Diye mırıldandım.

"Evet." Dedi umursamazca.

"Sen de çok takma kafana, moralin bozuk gibi görünüyor." Alayla güldü.

"Boşver yengeciğim, ona konuşmak için fırsat sundum ve bitti. Artık ne yaptığı umrumda değil, benim huyumu biliyordu!" Kızgın sesiyle birlikte iç çektim.

"O seni çok seviyor." Dediğimde omuz silkti.

"Aynı şey benim için geçerli değil." Bir şey söylemedim.

Hep beraber hastaneden çıktığımızda çok geçmeden eve gelmiştik.

Odaya geçer geçmez hemen yatağıma uzandım. Yorgun hissediyordum ama fiziksel olarak değil, ruhsal olarak...

Kurt üstünü çıkardığında baksırla kaldı.

"Hiç utanmıyorsun!" Dedim alayla.

"Utanacak bir şey yok." Bir şey söylemedim ve tavanı izledim. "Ben banyoya gireceğim, bir duş alsam iyi olacak." Başımı tamam anlamında salladım.

Kurt bana arkasını döndüğünde yutkundum.

Gözlerim sırtına kaydığında istemsizce iç çektim, adamın sırtı bile güzeldi...

Gözlerim yavaşça sırtından kalçasına doğru kaydığında yaptığım şeyden utandım ve yeniden tavanı izlemeye çalıştım ama olmuyordu!

Bakışlarım istemsiz bir şekilde yeniden ona döndüğünde upuzun boyu ve heybeti karşısında tekrar içim eridi...

Adam enine boyunaydı, gerçekten ben bu adamla mı evliydim? Şaka gibiydi, dizilerdeki o adamlar yanında sönük kalırdı.

Bir an onu boşamamayı düşündüm...

Sonuçta bir daha böyle bir adamı bulamazdım bile, bu çok zor olurdu! Hem iri yarı, hem yakışıklı, hem merhametli... Böyle bir adamı bir daha nasıl bulabilirdim ki? Kurt'un eşi ve benzeri var mıydı acaba? Varsa bile bana denk gelir miydi? Bu çok zor bir ihtimaldi!

Kurt'la çocuklarımız olduğunu düşündüm.

Onun gibi iri yarı bir erkek çocuğu... Aynı onun gibi esmer ve gür saçlı. Büyüdükçe tüm kızları peşinden koşturacak bir delikanlı...

Bu gülümsememe sebep oldu, çok güzel olurdu!

Bir kız çocuğumuz olsaydı eğer acaba o nasıl olurdu? Bana benzer miydi yoksa babasına mı çekerdi? Ya onun gibi esmer olurdu, ya da benim gibi sarışın... Ben onun babasına benzemesini isterdim, babası kadar güzel gülen tatlı ve güzel bir kız çocuğunu düşünmek beni heyecanlandırıyordu.

Benim gibi upuzun saçları olabilirdi kızımın, hem Kurt uzun saç seviyordu. Kızımız da benim gibi olurdu, belki gözleri mavi olurdu...

Boyunun posunun yine babasına çekmesini isterdim, benim gibi orta boylu olmasını pek istemezdim. Kızım bir yürüdüğünde ona dönüpte bakmayacak tek bir erkek olmayacaktı.

Güldüm ve mutlulukla gözlerimi kapattım. Bu hayaller çok güzeldi ama Kurt çocuk istemiyordu bile!

Ne kadar saçmaladığımın farkına varınca utandım. İnsan ister istemez düşünüyordu böyle şeyleri, sonuçta o benim kocamdı! O benim gerçek kocamsa eğer düşünmeye hakkım vardı.

Muhtemelen çocuklarım ondan olmayacaktı. Bambaşka bir adamla evlenecektim ve ondan çocuklarım olacaktı.

Kurt kadar heybetli olmayacaktı muhtemelen. Uzun boylu olabilirdi ama onun kadar olması zordu. Çocuklarımız ise hayal ettiğim gibi olmayacaktı...

Ben Kurt'u istiyordum!

Ne olursa olsun ondan hamile kalmak istiyordum, eminim ki çok iyi bir baba olurdu ama kabul etmiyordu!

Ofladım ve sinirle gözlerimi kapattım.

Pislik adam!

Bir de çocuk istemiyordu!

***

Gözlerimi araladığımda Kurt burnumu sıktı.

"Haydi kahvaltıya!" Dedi ve kalçama vurdu.

Pislik adamın kalçama bir takıntısı vardı!

"Çocuk?" Uyku mahmurluğuyla gözlerine baktım.

"Ne?" Dedi Kurt ve gözlerini kıstı.

"Çocuklarımız..." Diye fısıldadım ve gözlerimi kapattım.

"Ney?" Dediğinde ofladım ve pozisyonumu değiştirdim.

"Uykum var." Tam uykuya dalacakken onun ağırlığını üzerimde hissetmemle inledim.

Kurt birden beni önüme döndürdü ve üzerime uzandı.

Yüz kiloluk adamı taşımak elbet ki çok zordu!

"Sen az önce ne söyledin Beliz?" Omuz silktim.

"Ne söyledim?" Diye sordum.

"Çocuklarımız dedin?" Kaşlarımı çattım ve hafifçe doğruldum.

"Ne çocuğu ya?" Öyle bir şey söylediğimi net olarak hatırlamıyordum.

Biraz biraz kendime gelmeye başlamıştım.

"Nereden bileyim ben, çocuklarımız dedin!" Dedi.

"Of sen yanlış anlamışsındır!" Dedim.

"Yanlış falan anlamadım." Rüyamda gördüğüm şeyler aklıma geldiğinde yutkundum.

Uyumadan önce bunları düşündüğüm için rüyama girmişti.

"Sanırım rüyamda gördüm." Dedim.

"Çocuklarımızı mı?" Yutkundum.

Rezil olmak istemiyordum!

Kurt çocukları seven bir adam değildi, kendimi basit bir duruma sokmak istemiyordum.

"Şey ya kendi çocuklarımı gördüm, seninle bir alakası yok." Dedim.

"Çocuklarımız dedin." Göz devirdim.

"Kurt sadece uyku hâliyle saçmalamışım. Senin çocukların değildi!" Diye kendimi savundum.

"Ulan rüyanda kimin çocuğunu gördün?!" Diye kızmasıyla birlikte gülümsedim. "Beliz lan çıldırtma beni, rüyanda kimden hamile kaldın?!" Güldüm.

"Söyleyemem aşkım." Dedim alayla.

"Aşkına sıçtırma Beliz, sana çok net bir soru sordum!" Kıkırdadım.

"Sır..." Kurt kaşlarını çattı.

"Eğer bir gün hamile kalırsan bunu ancak sana ben yapabilirim! Hiç öyle başkasından çocuk falan düşünme, yıkarım ortalığı ve o adamı alnının çatından vururum!" Kahkaha attım.

"Hani sen çocuk istemiyordun?" Kurt alnını alnıma yasladı.

"İstemiyorum ama sen rüyanda başka bir adamdan hamile kaldığını söylüyorsun! Sana ilk ben dokundum değil mi? Birlikte olmamış bile olsak ilk ben seni öptüm!" Birden göğüslerimi sıkmasıyla birlikte şaşkınca ona baktım.

"Kurt ne yapıyorsun?!" Diye bağırdım.

Elleri hâlâ göğüslerimdeydi.

"Beliz..." Dedi ve sustu.

Hızla onu üzerimden itmeye çalıştım.

"Bırak!" Bağırdığımda hiçbir şey söylemedi.

Kurt ellerini göğüslerimden çekti ve üzerimden kalktı.

"Sen kimsin ya, kendini ne sanıyorsun?!" Sinirle ona baktım. "Sırf karınım diye beni istediğin gibi elleyip okyaşacağını mı düşünüyorsun?" İnledim. "Kurt ben neyim senin gözünde? Hem beni sevmiyorsun hem de her yerime dokunuyorsun!" Ayağa kalktım. "Hani babama yaptığından dolayı pişmandın? Bu mu pişmanlığın, pişmanlığını beni elleyerek mi gösteriyorsun?" Kızgın sesimle birlikte Kurt ayağa kalktı.

"Beliz-" Onu susturdum.

"Beni hiç umursamıyorsun, benim duygularımı hiç umursamıyorsun Kurt!" Tam kapıyı açtığımda birden önüme çıktı ve kapıyı açmamı engelledi.

"Beliz isteyerek yapmadım!" Dedi. "İki yıldır kimseye dokunmuyorum bile! İster istemez sana birazcık dokunuyorum ama bu benim elimde olan bir şey değil!" Göz devirdim.

"Ben sana dokunuyor muyum?" Kaşlarını çattı.

"Dokun Beliz!" Diye bağırdı. "Hem bugün sen beni öpmedin mi? Yalnızca göğüslerine dokundum diye mi kızıyorsun? Biz bunları aşmadık mı artık?" Göz devirdim.

"Sen bana yalnızca ihtiyaçların için dokunuyorsun!" Kurt birden belimden tuttu ve beni kendisine çekti.

Sırtımın bir anda yumuşakça kapıya yaslandığını hissettiğimde şaşkınlıkla ona baktım.

Yer değiştirmiştik...

"Şu anda sadece saçmalıyorsun Beliz!" Diye kızdı. "Bugün beni öpen kimdi acaba?" Ofladım ve ondan kurtulmaya çalıştım.

"Birbirimizi öpüyoruz ama bu bana göre masum bir öpücük... Senin kalçama ve göğüslerime dokunman masum değil!" Kurt bana biraz daha yaklaştığında geriye kaçmaya çalıştım ama yer bile yoktu!

"Onlar da masum küçüğüm." Yutkundum.

"Değil işte!" Dedim. "Hani ben küçüktüm ve sen beni hiçbir şeye zorlamayacaktın!" Kaşlarını çattı.

"Seni zaten hiçbir şeye zorlamadım Beliz!" Ofladım.

"Bırak ya beni!" Diye bağırdım.

"Bak güzelim yaşın gerçekten çok küçük, daha on sekiz yaşında bir kızsın... Daha yeni reşit oldun, yani gerçekten yaşın çok küçük. Böyle şeyler daha önce hiç yaşamadın." Neden bahsettiğini anlayamazken kaşlarımı kaldırdım. "Seks." Diye açıkladığında utançla bakışlarımı kaçırdım. "Senin yaşında olan ve daha önce bu durumu yaşayan kızlar var. Lisede çok oluyordu sevgilisiyle sevişen kızlar, ben de liseye gittim sonuçta değil mi? Neyin ne olduğunu ve o yaşlarda bir ergenin ne hissedebileceğini biliyorum." Diye açıkladı. "Ama bırak sevişmeyi, hiç sevgilin bile olmadığı için bazı duyguları bilmiyorsun." Dedi ve yavaşça alnını alnıma yasladı. "Bak güzelim seks bir ihtiyaç, hem de çok büyük bir ihtiyaç! Evet biliyorum ki sana şu an ihtiyaç gibi gelmiyor, çünkü daha önce hiç yaşamadın." Burnumun ucunu öptü. "Bu yüzden bazı şeylerin ne olduğunu bilmiyorsun. Sana dokunduğumda zevk alacağını biliyorum ama seni asla buna zorlamıyorum." Saçlarımı okşadı. "Beliz inan ki iki yıl bir erkek için çok uzun bir süre! Gerçekten dayanamadığım oluyor ama sana kıyamıyorum ve başka birine de gidemiyorum." Başını iki yana salladı. "Tabii ki yalnızca erkekler için değil, kadınlar için de böyle! Daha önceden seksin tadına varmış bir kadın yine sevişmeyi zevkle ister. Bu herkes için bir ihtiyaç küçüğüm ama sen şu an algılayamıyorsun. Çok iyi biliyorum ki sana dokunursam eğer bunun devamı gelecek, sen de bu zevki tattıktan sonra istemeye başlayacaksın..." Alnımı öptü. "Eğer daha önce bunu yapmış olsaydın benim nasıl bir durumda olduğumu az çok tahmin ederdin." Yutkundum.

"Daha önce yapmamı ister miydin ki? O zaman seni anlardım belki-" Sözümü kesti.

"Hayır!" Diye sesini yükseltti. "Yapmaman daha güzel. Sanki yalnızca bana özelmişsin gibi hissediyorum ve bu beni mutlu ediyor." Alayla güldüm.

"Ama ben seni bana aitmişsin gibi hissetmiyorum!" Dedim.

O önceden başkalarıyla birlikte olmuştu değil mi? 

Ben olmamıştım!

Onu kendime ait hissedemiyordum ki, kaç kişiye dokunmuştu kim bilir...

"Öyle hissetmelisin." Dedi ve dudağımı öptü.

"Hissedemiyorum." Diye fısıldadım ve gözlerimi kapattım.

Kurt'un iyice üstüme geldiğini hissettiğimde birden bacaklarımı aldı ve beline doladı.

Gözlerim istemsizce açılırken zorlukla ondan tutundum.

"Hissedeceksin." Fısıldamasıyla birlikte gözlerine baktım.

"İndir haydi beni." Bakışlarımı kaçırdığımda eli okşarcasına bacağımda gezinmeye başladı.

Mecburen gözlerine baktığımda yutkundum.

"Sadece bana biraz anlayış göstermeni istiyorum küçüğüm..." Zorlukla omuzlarından tuttum. "Arada sırada böyle dokunuşlarıma izin verebilirsin, bu ikimize de zarar vermez." Başımı olumsuz anlamda salladım. "Haydi ama Beliz, ben senin kocanım! Bu kadarına da hakkım var değil mi? O kadar birlikte uyuyoruz, bana gelip sımsıkı sarılıyorsun. Gerçekten zorlanıyorum, bari yalnızca şu dokunuşlara izin ver!" İnledim.

"Kurt biz nasıl boşanacağız?" Diye fısıldadım. "Boşandığımızda çok zorlanacağımızı biliyorsun! Mesela babamla beni ziyarete geldiğinde bile bakışların beni bulacak! Çok zorlanacağız ve ben bundan korkuyorum..." Gülümsedi.

"Boşanıp boşanmamak senin elinde." Diye gerçeği hatırlattı.

"Boşanmak zorundayız." Dedim çaresizce.

"Sen ne zaman istersen o zaman birlikte uyuruz yine, her şey sana bağlı." Kurt bacaklarımı sıkıca tutuyordu.

"Beni zor duruma sokma ne olur..." Dedim kısık bir sesle.

"Bak fıstığım, yaşın zaten küçük. Senden birlikte olmayı isteyemem bile ama sana çok ihtiyacım var. Yalnızca küçük küçük dokunuşlar olacak söz veriyorum ki..." Durdu ve gözlerime baktı. "Eğer istemezsen seni anlarım Beliz, seni asla zorlamayacağım merak etme." Dudağımı ısırdım.

"Ya olur da bir gün seninle sevişmek istersem, o zaman ne yapacaksın?" Derin bir nefes aldı.

"Ben bilmiyorum Beliz... Zaten sana çok zor dayanıyorum!" Durdu ve düşündü. "Sanırım kabul ederdim, sonuçta seni hiçbir şeyi arzulamadığım kadar çok arzuluyorum." Nefesim kesildi.

"A-Ama yaşın küçük dedin?" Gözlerime baktı.

"Küçük." Diye onayladı beni. "Küçük ama lanet olsun ki sen çok güzel ve çok çekicisin. İrademe nasıl sahip çıkacağım bilmiyorum!" Gözlerine baktım.

"Abarttığını düşünüyorum." Diye mırıldandım.

Daha önce birçok kişi çok güzel olduğumu söylemişti. Elbet ki güzelliğimin farkındaydım ama hiçbir zaman bununla övünmemiştim. Çekici miydim bu kadar, gerçekten de seksi miydim? Utançla bakışlarımı yere indirdim, abartıyor olmalıydı!

"Abarttığımı mı düşünüyorsun?" Dedi alaylı bir ses tonuyla. "Düşündüklerime oranla çok daha hafif şeyler söyledim, sen kendinin farkında değilsin miniğim." Bakışlarım ona dönerken kaşlarımı çattım.

"O kadar güzelim yani?" Güldü.

"Evet." Dedi.

"Bunları sırf benim kalbimi çalmak için söylüyorsun değil mi?" Kahkaha attı.

"Ben zaten senin kalbini çaldım." Şaşkınlıkla ona baktığımda tepkime güldü ve beni sıkıca tuttu.

Dudaklarıma yaklaşmasıyla birlikte dudağımı ısırdım.

Bir anda dudaklarımızı buluşturduğunda yavaşça ellerimi saçlarına çıkardım.

Ben de onu istiyordum...

Sonrası umrumda olmamalıydı, ilk defa umursamamalıydım ve kendimi şu anın güzelliğine bırakmalıydım.

Kurt yavaşça hareket ettiğinde ona sokuldum. Sonunda kapıdan çekildik ve ilerlemeye başladık.

Kurt birden beni yatağa bıraktı ve üzerime çıktı. Şehvetle ona karşılık veriyordum. Çok başarabildiğim söylenemezdi ama Kurt bunu sorun etmiyordu.

Yavaşça alt dudağımı emdiğinde saçlarını okşadım. Kurt bacaklarımı tuttu ve yeniden beline doladı. Bir eli bacağımda okşarcasına gezdiğinde titredim.

Nefes nefese ayrıldığımızda alnını alnıma yasladı.

"K-Kurt?" Diye fısıldadım.

"Çok güzelsin." Dedi ve zorlukla nefes aldı. "Sk'anişeni meyevolam..." Birden yeniden dudaklarıma yapıştı.

Aklım başımda değildi, bu adam aklımı başımdan almıştı...

Çıkan öpücük sesleri odayı sardığında ona daha çok sarıldım.

Onun mis gibi kokusunu içime çektim.

Buram buram gelen vanilya kokusu beni bitiriyordu... Yeni duş aldığı için duş jelinin kokusu kendini normaldekinden çok daha fazla belli ediyordu.

"Haydi da nerede kaldınız-" Bir ses duymamla birlikte gözlerim kocaman açıldı.

Kurt'la dudaklarımızı ayırdığımda zorlukla kapıya baktım ve ardından sertçe yutkundum.

"Dede?!" Dedi Kurt.

Saçı başı dağılmıştı. Giydiği gömleğin üstten birkaç düğmesi açılmıştı!

Bunu ne ara yapmıştım?

Kurt üzerimden kalktığında utançtan ne yapacağımı bilmiyordum bile! 

Hâlâ nefeslerim düzensizdi.

Utana sıkıla dedeye baktığımda sert bakışlarının üzerimizde dolaştığını gördüm.

Adama rezil olmuştuk!

SINIR: 1.30K VOTE 450 YORUM

Lütfen emeğe saygı duyup oy vermeyi unutmayın!

Hikayeme destek olan ve seven herkese çok teşekkür ederim!💖

INSTAGRAM:

rumistt

rumeysagulhanhikayeleri

👆🏻👆🏻

Continue Reading

You'll Also Like

2.5M 134K 15
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
613K 21.1K 60
Tayini Kars'a çıkan Fen bilimleri öğretmeni Masal ve Kars'ta görev yapan yüzbaşı Bora'nın hikayesi. ... Kars'ı özel gören öğretmen bir kız. Hayatını...
567K 42.3K 56
Babasının ve annesinin yaşadığı aşkı sadece o döneme ait kılınmış, gerçeğe dönen bir masal gibi gören Rüzgar, aynı hislerin kendisinde vuku bulduğunu...
869K 3K 1
☆ Saçlarını gelişi güzel toplayan. ☆Çekirdeği kabuğuyla birlikte yiyen. ☆Laf sokma hobisi olan ☆Manyaklıkta mastır yapan. ☆Pijamalarına isim koyan...