Amorf *sekai*

By grklgrksz

333K 28K 18.6K

amorf: atomları bir düzene göre değil de gelişigüzel dağılmış olan (bünye); kendine özgü bir biçimi olmayan (... More

Pardon konu neydi?
Zehirlisin, zehir cennetin tadıyla...
Kim kimdir Amorf?
4/7 * 0.0 Hayatımıza saplanan Kim Jongin etkeni...
4/7 * 0.1 - 3... 2... 1... NELER OLUYOR?
4/7 * 0.2 - Tanrı yeryüzüne inmiş. Öylece DURUYOR!
4/7 * 0.3 - Aşık olmak tanrının laneti, tabi o bir aşksa...
4/7 * 0.4 - Aseksüel Fani & Heteroseksüel Seks Tanrısı
4/7 * 0.5 - SADECE kadınlardan hoşlanmıyorsa...
4/7 * 0.6 - Hayallerim de var sırça bazukamda
4/7 * 0.7 - Tanrı kim olduğunu bilendir.
4/7 * 0.8 - Zevklerin rahatsızlıklarım tanrıcık
4/7 * 0.9 - Aseksüel Cutie Pie
4/7 * 1.0 - Kuşları duyabiliyorum, uçtuklarını görebiliyorum...
4/7 * 1.1 - Çatı yırtıklarından sızanlar...
4/7 * 1.2 - Sarı üzeri pembe benekli fanteziler...
4/7 * 1.3 - Çok amaçlı bardak!
4/7 * 1.4 - Hayatta kalan mısın, yaşayan mı?
4/7 * 1.5 - Güneş sana fazla vurmuş!
4/7 * 1.6 - 10'da 9
4/7 * 1.7 - Gürültü yapmak istersen...
Yarıyıl * 1.8 - Geldi!
Yarıyıl * 1.9 - Güzel popo!
Yarıyıl * 2.0 - Tahriklere kapılmak tahriplere neden olur.
4/8 * 2.1 - Sabırlıymış... Yersen.
4/8 * 2.2 - Merhaba kıskançlık!
4/8 * 2.3 - Aradığınız huzura ulaşılamıyor, daha sonra tekrar deneyin!
4/8 * 2.4 - Seni öldürmem gerekecek
4/8 * 2.5 - Tanrı her sorunu çözer.
4/8 * 2.6 - İndi bindi tek damla gözyaşı...
4/8 * 2.7 - Sert ama vazgeçilmez tat.
4/8 * 2.8 - Şaşırdım mı? Hayır!
4/8 * 2.9 - Hiç kimse
4/8 * 3.0 - Döşediğin mayınlar çiçek açmaz ki...
4/8 * 3.2 - "Give Me Love"
4/8 * 3.3 - Bir planım var! (M)
4/8 * 3.4 - Çok güzel kaybettim.
4/8 * 3.5 - Siktir git!
4/8 * 3.6 - Dağılıp, arınalım!
Yaz Tatili * 3.7 - Siyahın daveti...
Yaz Tatili * 3.8 - Yanıldım mı?
Yaz Tatili * 3.9 - Bana sahipsin, sana sahibim (M)
Yaz Tatili * 4.0 - Çizgiden fazlası... (M)
Yaz Tatili * 4.1 - Hoşça kal...
Yaz Tatili * 4.2 - Gerçekler ve özlenen gerçeklikler...
Yaz Tatili * 4.3 - Beklenmedik...
Yaz Tatili * 4.4 - Olmamalı diye olmaz değil!
Yaz Tatili * 4.5 - Ay Dönümü...
Yaz Tatili * 4.6 - Mutlu 31'ler!
Yaz Tatili * 4.7 - Herkes bir şeylerin peşinde...
5/9 * 4.8 - Öpüşmek... Güzel eylem.
5/9 * 4.9 - Sevişelim öyle git! (M)
5/9 * 5.0 - Teninde...
5/9 * 5.1 - Teslimiyet? (M)
5/9 * 5.2 - Kaçmazsan kaçamazsın...
5/9 * 5.3 - Kabulleniş
5/9 * 5.4 - Planlara karşı düğmeler
5/9 * 5.5 - Korkular aynı, ama inanılanlar...
5/9 * 5.6 Hayali eşsiz, o hayalinden daha eşsiz... (M)
5/9 * 5.7 - Piçsel Temizlik
5/9 * 5.8 - Dilimin ucunda kelimeler...
5/9 * 5.9 - Su Lekeleri (M)
5/9 * 6.0 - Bir İtiraf & Bir Baskın
5/9 * 6.1 - BOOM!
5/9 * 6.2 - Kimse bilmeden sevseydim seni...
5/9 * 6.3 - Kırık değildir, aşktır.
5/9 * 6.4 - İlk defa saklanmadık, saklayamadığımızı bilmeden... (M)
5/9 * 6.5 - Bizim doğrumuz kimlerin yanlışı?
5/9 * 6.6 - Karanlıkta gölgemiz...
5/9 * 6.7 - Bir takım planlar ve plansızlıklar
5/9 * 6.8 - Jongin, benim en parlak karanlığım
5/9 * 6.9 - Göze göz, dişe diş, kıça... (M)
5/9 * 7.0 - Aşk için...
Yarıyıl * 7.1 NefesinNefesimNefessin
Yarıyıl * 7.2 - Bir Avuç Cesaret
5/10 * 7.3 - Sertti kabuğum kırılmaz sandım.
5/10 * 7.4 - Alternatifler
5/10 * 7.5 - Peki, biz? (M)
5/10 * 7.6 - Sorumsuzmuş, olsun.
5/10 * 7.7 - Bilmiyordum. Öğrendim.
5/10 * 7.8 - Oh Sehun, inadıyla seviştiğim, zafersiz savaşım...
5/10 * 7.9 - Final (Part 1)
8.0 - Final (M)

4/8 * 3.1 - Bir doğru kaç yanlıştan geçer?

4.2K 441 473
By grklgrksz


Kaleo - Bang Bang

...

"Tanrı bugün seni sordu."

Sehun'un bakışlarındaki buğulanma gitmiş, yerini derin bir karanlık almıştı.

"Ofise uğramıyormuşsun, seçmeli derslerinin notlarını almamışsın. Bu notları gönderdi. Yarın ve sonraki gün onun derslerinin finalleri varmış."


...

Sehun Baekhyun'un getirdiği notlara bakarken bir yandan da saçlarını kuruluyordu.

"Sanki beni çok düşünüyormuş gibi..." deyip burnundan soludu. "Yine aklımı çelmeye çalışıyor pislik, düşünceli biri olduğuna inanmamı istiyorsan daha çok beklersin piç kurusu!"

Yatağın üzerine çarptığı notları geride bırakıp mutfağa gitti. Kahve istiyordu ya da kahve çekirdeği. Önceden kavrulmuş çekirdekleri ısıttı. Odaya yayılan kokuyu soludu. Bilerek bu defa biraz yakmıştı. Kokunun daha keskin, tadın daha acı olmasını istiyordu. Kim Jongin gibi. Onun dudakları acıydı, kokusu zehirli. Hala etkisi altından çıkamadığı o saniyeler gibi zehirli.

Hele penisini kavrayan el aklına geldiğinde... Kulaklarına dek kızarıyor hatta yanıyordu. Tüm bunlardan sonra onunla yeniden karşılaşmak nasıl utanç verici olacaktı, bunu hayal bile etmek istemiyordu. Ama işte yarın onun derslerinin finalleri vardı. Bu 2 günü düşündükçe mide ağrısı başlıyor, içi burkuluyordu.

"O piçin yaptıkları yüzünden utanmaktan bıktım usandım" dedi kendi kendine.

"Bir şey mi dedin Sehun?" diye sordu Baek, mutfağa girip dolaptan bira alırken.

"Yarın sınavın yok mu? İçmesen daha iyi olur" dedi Sehun, Baekhyun'un onu duymamış olmasını dileyerek.

"Var. Sadece 1 tane."

"Tamam o halde bir tane de bana ver."

Baekhyun sorgular gözlerle uzun olanı süzdü.

"Eminim, ver hadi, sadece 1 tane."

Sehun uzatılan birayı aldı ve Baekhyun'un konuşmasına izin vermeden çekirdeklerini de alarak odasına döndü. Çekirdeklerini yatağın yanındaki komodinin üzerine koydu.

Yatağın üzerindeki notlara baktı. O göndermişti. Onun için göndermişti. "Ne düşünceli ama" diye homurdandı yeniden.

Yarın 2, sonraki gün 2 sınav olmak üzere 4 sınav da onun derslerindendi.

Eline yeniden not kağıtlarını aldı hızlıca göz attı, ardından notları sınavlara göre ayırdı. Notları okumaya başladı. İlk 3 sayfa derse giren hocanın kitabından yapılmış alıntılardı. Kalanlar ise soru cevap şeklinde düzenlemiş 30'ar sorudan oluşuyordu. Sehun diğer derslerin notlarına da baktı. Hepsi aynı şekildeydi. Başta biraz kitap alıntıları ve geri kalanında muhtemelen sınavda sorulacak sorular için hazırlanmış soru havuzu vardı. Soruları Jongin hazırlamış olmalıydı, ders hocaları bu havuzdan seçeceği sorularla sınavı yapacaktı.

"Bana sınav sorularını yollamış" diye mırıldandı. Kim Jongin gerçekten de onu mu düşünüyordu?

Bir an tereddüt etti.

Birasından bir yudum aldı. Yetmedi. Odasının penceresini açıp karnını pervaza yasladı ve vücudunun belden yukarısını dışarı sarkıttı. Dışarıdaki güneşli hava biraz olsun yüzünü gülümsetmişti. Bir sigara yaktı. Duruşunu değiştirip, pencere pervazına oturdu. Bir elinde birası diğerinde sigarası, kafasında karmaşık komşunun imgeleriyle boğuştu. Ama nafile...

Biten sigara izmaritine baktı, kalan birasını tek dikişte bitirip izmariti şişenin içine attı. Madem Kim Jongin ona bir güzellik yapmıştı o da bunu değerlendirecekti.

Yine de içindeki korkak taraf yapacağı şeye engel olmadı. Telefonunu aldı ve...

"Benden böyle mi özür diliyorsunuz?"

Gönder simgesine dokunmadan önce kısa bir an düşündü. "Ne kaybederim ki?" dedi ve gönderdi. Cevap gecikmemişti.

"Özür mü? Ne için?"


Gelen mesajı okur okumaz sarışın genç dişlerini sıktı. "Siktiğimin piçi, bir de ne için diyor."

Cevap yazmasına fırsat kalmadan bir mesaj daha geldi.

"Özür dilemesi gereken de teşekkür etmesi gereken de sensin."

"O gece yaptığınız iğrençlikler için özür dilemelisiniz! Notlar için teşekkür ederim. İyi günler."

Elindeki telefonu sinirle yastığa çarptı. Ancak hala ona bakmaktan vazgeçememişti. Jongin'in cevap yazmasını istiyordu. Onunla tartışmak, hatta fiziksel güç kullanacağı şekilde kavga etmek istiyordu. Ancak bunu yastıkta masumca uzanan telefonla yapamayacağını da biliyordu. Karşısına çıkmalıydı. 1 dakika, 2 dakika, 10 dakika, 25 dakika... Cevap yoktu.

Yatağın üzerindeki notları yeniden eline aldı. Sorulara konsantre olup onları ezberlemesi gerekiyordu. Gerçi çoğu cevabı biliyordu. Sonuçta seçmeli derslerin sınavları teknik konular dışında mantıkla cevaplanabilecek şeyler oluyordu.

Bir süre elindeki notlara çalıştıktan sonra gözleri yine telefona kaydı. Hayır hiçbir şey yoktu. Cevabı diğerlerine göre uzun olan soruyu okurken, okuduğu şeyin sorunun cevabı olmadığını anlaması fazla zor olmadı.

"Gece güzeldi, senin kadar değil ama. Dudakların fazla pembeydi. Benim için çok pembe. Tatlı şeylere dayanamıyorum belki de."

Tekrar tekrar okudu yazılanı. Jongin sadece soruları göndermemişti. Hemen telefonunu alıp, sayfanın o kısmının fotoğrafını çekti.

"Bu ne?" yazıp fotoğrafla birlikte Jongin'e yeni bir mesaj gönderdi. Ancak yine yanıt yoktu.

Az önce okuduğu cevaplara hızlıca göz gezdirdi. Sorulan soruyla alakasız cümle var mı diye kontrol etti, yoktu. Sonraki cevapları okumaya başladı. Ancak o derse ait notlarda başka ona yazılmış bir şey bulamadı. Hızla diğerine geçti ve diğerine ve diğerine.

Şimdi elinde ona yazılmış bir mektup duruyor denebilirdi.

"Gerçekler vardır, sen kabul etmek istesen de istemesen de onlar varlığını korur. Bakışlarını yakalıyorum, bakışlarını biliyorum. Kabullenmek istemesen de seni anlıyorum. Senin anlamamak için direndiğin şeyleri ben anlıyorum."

"Umutsuz bir sancıya kurtuluş demişsin. Ama bu yalnızca korkaklık... Aşkın korkunçluğunu içine sindirmiş ve kendini koruma içgüdüsüyle saklanmayı seçmişin. Benden daha fazla saklanamazsın. Seni buldum."

"Dudaklarıma karşılık verdiğinde seni bulduğuma emin oldum. Avcumun içinde atan kalbini hissettiğimde daha önce hissetmediğim o sıcaklığınla tanıştığımda emin oldum."

"Benden kaçıyorsun, muhtemelen utanıyorsun. En saçması da pişmanlık duyuyorsun, aynı benim duymamı istediğin gibi.

Ama ben pişman değilim.

Gece olanlar için özür dilememi bekleyeceksin, sence yanılıyorum, yanlışım ve ileri gidiyorum. Ama hayır.

Dilemeyeceğim. Yanılmıyorum. Yanlış değilim. Sana göre fazla cesurum. Gömüldüğün yalandan seni çıkardığım için bana teşekkür etmeni bekliyorum."

Sehun kendine yazılmış paragrafları karşısına dizdi. İçi boşaltılmış bir krema torbası gibiydi. Tüm kreması sıkılmış, yamru yumru kalmış az sonra çöpe atılacak...

Kim Jongin onunla oynuyordu. Her hücresine dek ulaştı hamleleri. Dudaklarına dokundu. Dişlerinde dilini hissetti, acımadan ısırdığı dilini.

Dilini ısırdığı için ardından bağıran adamla, notları yazan adam aynı olamazdı, tabi en son not dışında. O kesinlikle dilini ısırdığı adamdı. Kendinden emin bir şekilde ortaya attığı iddialara bakılırsa o dili ısırmakla kalmayıp, koparmalı, yanına da parmaklarını kırıp bırakmalıydı.

Bunun yerine notların fotoğrafını çekti ve yine ona mesaj gönderdi.

"Benim gerçeklerimde ya da gömüldüğüm yalanlarımda sizin cesaretinize yer yok."




...

Jongin gelen mesajı sabırsızlıkla açtı. "Ne bekliyordum ki? Evet aydınlandım teşekkürler, hadi sevişelim demesini mi? Her zamanki Oh Sehun işte. Sadece inkar etmeyi biliyor. Kabul edeceksin Sehun, sen de hislerini kabul edeceksin" dedi ve yanına uzanmış Cutie Pie'ın tüylerini okşadı.

Onu görmek istiyordu, sesini özlemişti. Aralarındaki birkaç duvar değil de Sehun'un saklanıyor oluşu sinirini bozuyordu. Ve gelen mesaj... Sehun yine ona karşıma çıkma, siktir git demenin farklı versiyonunu sunmuştu.

"Özür dilerim."

Yazdı ve çarpık gülümsemeyle gönder simgesine dokundu.

"İlle taktik savaşına gireceğiz değil mi Sehun?" diye mırıldandı. Ardından Cutie Pie'a döndü.

"Bana öyle bakma, biliyorum onu seviyorsun, ama bunu yapmak zorundayız. Yoksa asla sana baktığı gibi bana bakmayacak" dedi ve elindeki telefonu komodine bırakıp minik köpeği göğsüne yatırıp okşamaya devam etti. Cutie Pie, esmerin biçimli çenesini, dudaklarını yalayıp aldığı sevginin karşılığını tüm ıslaklığıyla veriyordu.

Jongin o gece de, önceki gecelerde olduğu gibi ve hatta sonraki gecelerde olacağı gibi, birkaç duvar ötesindeki sarışını düşünmeden edemedi. "Hem korkak, hem inatçı, hem tatlı, hem de kıçı çok güzel" diye milyonuncu defa Sehun'a dair aklındaki kelimeleri onu dinlemeyen küçük köpeğe aktardı. Yine, yeniden.


...

"Özür dilerim."

Gelen mesaj Sehun'un ölüm tarihini içerse daha az şaşırtıcı olurdu. Ayağa kalktı ve odanın içinde volta atmaya başladı.

"Bu kadar kolay mı? Bu mu yani? Madem bu kadar kolaydı baştan söyleseydin ya! Geri zekalı, sadist, manyak piç, sapık şerefsiz, aşağılık tacizci...

Sikik puşt!"

Neden kızgın olduğunu bilmiyordu. İstediği özür değil miydi? İşte özrü de almıştı. Özür dilediğine göre Jongin yazdıklarını doğru anlamış olmalıydı. Yani ondan uzak duracaktı. Ama bu Sehun'u daha da kızdırmıştı. Belki de içten içe onunla ağız dalaşına devam etmek istiyor, yazdığı şeye karşı çıksın, yeniden "bunu bir ceza olarak gör. Bazı cezalar insanın aydınlanması için gereklidir" desin istiyordu. Daha da kötüsü bir yanı cezalandırılmak istiyor olabilir miydi? Jongin'in sıcak, ıslak diliyle...

"Asıl geri zekalı sensin Sehun" dedi iç sesi. "Ne bekliyordun ki? Neden kızıyorsun?"

Aralanan kapıdan Baekhyun başını uzattı. "Yemek hazır."

Tüm bu süreçte zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı. İfadesini düzeltti, elindeki telefondan kurtuldu. "Hı? Peki tamam geliyorum" dedi ve onu azarlayan iç sesini susturduğu için Baekhyun'a minnet duydu.


...

Dudakları onundu. Sadece ona aitti ve o da istediği gibi hırpalıyordu. Emiyordu önce, sonra biraz dişliyordu. O da karşılık veriyordu, kollarını boynuna dolamış, saç diplerinden çekiştirerek onun, ağzının içinde farklı yönlere yönelmesini sağlıyordu. Dişleri çarpıyordu birbirine ve o çarpma sesi bile tahrik ediciydi. Pantolonunun kemeriyle oynayan parmaklar vardı ve o parmaklar dursun istemiyordu, aksine daha da hızlanmalıydı. Kıyafetler fazlalıktı, etrafını kuşatmış bir hücre gibi onu mahkum ediyordu da bu esaretten tek kurtaracak olan arzuladığı diğer esareti, Kim Jongin'di.

Sehun ter içinde uyandı.

"Lanet olsun sana piç kurusu!"

İki gündür uyuduğu her aralıkta tekrarlanan rüyalar iyice canını sıkmaya başlamıştı. Sınavlar ya da Jongin'le karşılaşması korktuğu gibi olmamıştı. Kim Jongin sanki Oh Sehun diye biri yokmuş, o ikisi arasında hiçbir şey olmamış gibi davranıp Sehun'u görmezden gelmişti.

Yataktan kalktı, gün ağarmaya başlamıştı. Sessizce odasından çıkıp terasa yöneldi. İç hesaplaşması bir türlü bitmiyordu. İstediği olmuştu, Jongin onunla uğraşmıyordu ama Sehun tatmin olamıyordu. Belki de onunla uğraşmayıp, görmezden gelmesini hazmedemiyordu. Çünkü bu görmezden gelme işi kendini değersiz hissettiriyordu. Sürekli olmasa da Jongin'in zaman zaman yaptıkları, dedikleri onu farklı hissettirmişti. Jongin için farklı olduğunu, onunla ilgilendiğini düşündürmüştü. Böyle aniden Sehun'un dediğine kulak verip tanımazdan gelmesi sarışının kalbini kırıyordu. Bunca zaman gerçekten Jongin için sadece dalga geçmelik bir oyuncak olduğunu düşünmeden edemiyordu. Yakasına yapışıp hesap sormak istiyordu. Yapamıyordu.

"Neler oluyor bana?" diye düşündü. "Neden böyleyim?"

Masanın üzerindeki paketten bir sigara aldı. Paket Baekhyun'un değildi. "Buradaymış."

Fısıltı halindeki sesi sabahın yumuşak esintisine karıştı ve bakışları esmerin dairesini buldu. Perdeler kıpırdıyor mu diye baktı ya da o kapı açılacak mı diye. Sonra yaptığına inanamadı.

"Burada durmuş onu bekliyorum" diye homurdandı ve elindeki sigarayı hırsla kül tablasına bastırdı.

Odasına gidip hazırlandı ve evden çıktı. Bugün son sınavına da girecek ardından final jürisine hazırlanacak, o da bitince bu dönemi de tamamlamış olacaktı. Kim Jongin ve onun üzerindeki tüm darbelerine rağmen.


...

"Bu da bitti. Şimdi parti zamanı!"

Sehun boş gözlerle neşe içinde yanına gelen Baek'e baktı. Bugün diğer günlerin aksine sınavdan sonra okulda kalmış ve onun çıkmasını beklemişti. En azından kendine söylediği bahanesi buydu. Yoksa bir ihtimal esmer afeti görmek istediği falan yoktu.

"Ne? Niye öyle bakıyorsun? Yarın akşam yaza merhaba partisi var unuttun mu?"

"Gelmeyeceğimi söylemiştim, unuttun mu?"

"Yapma Sehun! Sadece birkaç saatlik bir mola, sana da iyi gelecek. Bitti işte bu sene de."

"Salı günü final jürisi var, henüz hiçbir şey bitmedi Baekhyun" dedi Sehun göz devirerek.

"Bunu söylemeye hakkın var mı? Senin projen daha ilk ara jüride bitti Sehun."

"Israr etmeyeceğine söz vermiştin."

"..."

"Gelmek istemiyorum Baekhyun."

"Bu keyifsizliğin çok sinirimi bozuyor."

"Benim gelmem neden önemli ki, zaten oradan benimle dönmeyeceksin değil mi?"

"Yani... Sanırım evet."

"Sanırım mı?"

"Peki, peki. Seninle dönmeyeceğim."

"O zaman?"

"Sen de eğlen istiyorum."

"Beni merak etme, evde-"

"Projenle uğraşırken daha çok eğleneceksin, tanrım ne sıkıcı bir dostum var. Hayatındaki tek eğlenceli girdi benim dediğimde kızıyorsun bir de! İyi ki bana sahipsin Sehun. Yoksa sıkıntıdan çatlayarak ölecektin" dedi Baek kıkırdayarak. Sehun en samimi gülümsemelerinden birinin içine sakladığı hüzünle Baekhyun'un saçlarını karıştırdı. Kısa olan elbette haklıydı.

Parmakları istemsizce esmerin anısıyla yanan dudaklarına gitti. "İyi ki sana sahibim Baek ve kendime rağmen bunun böyle kalması için çabalayacağım. Sen de sürekli sana ihanet eden seni yalanlarla kandıran birine sahipsin, özür dilerim" dedi içinden.

"Peki benimle alışverişe gelir misin?"

"Seçme şansım var mı?"

"Hayır elbette."


...

Baekhyun Sehun'u çekiştirerek arabaya götürürken üst katta asistanların odasında onları izleyen gözlerden habersizlerdi. Jongin yeni taktiğini uygulamada başarılı olduğu kadar zorlandığını da inkar edemezdi. Ortamda Sehun varken ona bakmamak ne kadar da zordu? Ama parti gecesi tüm bu zorlukların ödülünü alacağını düşünüyordu. Bir şekilde, pencere yansımalarından ya da başını çevirirken göz ucuyla Sehun'un, üzerindeki bakışlarını bir kaç defa yakalamıştı. Sarışın olan çok inatçıydı. Akıntıya kürek çekmekte kararlıydı.

"Kris hafta sonu partiye gidiyoruz değil mi?"

"Yaza merhaba partisine mi?"

"Davetli olduğun başka parti var mı?"

Kris gözlerini devirirken "ofiste çalışmayı düşünüyordum, ama ofise geçmeden önce birkaç kadeh bir şeyler içmeye uğrarım" dedi ve ekledi "sen ne yapacaksın, seversin böyle organizasyonları."

Kim Jongin aklında dolaşan tilkiler nedenli gülümsedi, "çok severim".

"Chanyeol gelmeyecekmiş."

"Neden?"

"Malum nedenden elbette, o ufaklık Chan için fazla hızlı ve yırtık. Gerçi Chan gelse de gelmese de yine ufaklığının kimle olduğunu düşünüp kendini içmeye vereceği için o gece ve sonraki gün ondan yarar gelmez. O yüzden sen de fazla içme ve ofise gel son toparlamaları yapalım. Teslime ne kadar kaldı ki?"

"2 hafta gibi bir zaman var. Çok fazla teknik bir şey kalmadı, ancak hala renklendirme ve modellemeler devam ediyor. Tabi ek olarak komitenin gönderdiği belgeler doldurulacak. O belgelerden nefret ediyorum."

"Biliyorum. Onları senin için doldurmamı ister misin? Sonra bir göz atarsın."

"Sen dünyanın en iyi dostusun Kris Wu."

Kris umursamaz gülümsemeyle, başını iki yana sallarken, Kim Jongin'in ne kadar işini bilen bir piç olduğunu düşünüyordu. Böyle cümleleri sık kurardı ve bu tatlı diliyle herkese istediğini yaptırırdı. Kris ise o dile gerek kalmadan kendi teslim olur Jongin'in abartılmış sevgisine maruz kalmamayı seçerdi.


...

Sehun tüm gün oradan oraya koşuşturup Baekhyun'un 4562. seksi parti kombinin yapmasına yardım etmişti. Baek'in aldıklarını taşımaya yardım etmişti dersek daha doğru olurdu. Zira Sehun'un moda anlayışı sadece rahat olsun yeter kuralına göre şekillenirdi.

Baek yeni aldığı kıyafetleri denemeye başladığında ise kendini terasa attı. Daha fazla üzerinde etiket sallanan kıyafet görmeye tahammülü yoktu. Hem terasta görmek istediği bir başka şey onu bekliyordu.

Jongin kahvesi, sigarası ve kitabıyla terasta oturuyor, hangi fani görse, oracıkta nefesi kesilip ölümüne sebebiyet verecek haldeydi. O fani elbette Sehun olmaya mahkumdu. Neyse ki Sehun Jongin'in bu hallerine ve diğer bir çok hallerine karşı az da olsa bağışıklık sahibi sayılırdı. Nefesi kesilmedi, ama yutkundu. Lanet Kim Jongin artık onu da etkiliyordu. Kendinden gizliyor ama onu gördüğü için minicik bir parçası içten içe gülümsüyordu.

Jongin soğuk bakışlarla sarışını süzdü ve tekrar kitabına geri döndü. Ne bir selam, ne merhaba...

Sehun oturup oturmamak arasında kararsız kalmıştı. Bir sigara yaktı teras korkuluklarına dirseklerini dayayarak etrafı süzmeye başladı. Jongin ise sarışının dışa çıkık kalçasına bakmamak için direniyordu, duruşundan ötürü daha da dışarı çıkmış olan kalçasına...

"Gel bakalım güzel popo, yavaş yavaş kucağıma gel" dedi içinden ancak yüzünde en ufak bir mimik oynaması olmadı.

Sehun derin bir nefes aldı. Dönüp masaya oturdu ve gözlerini Jongin'in üzerine dikti.

"Bu ara ofise uğrayamadım özür dilerim."

Jongin bakışlarını kitabından ayırmadı ancak diğerine tüm umursamazlığını damarlarında hissettirecek soğuk tonda "sorun değil, sınav ve teslimlerin olmalı" dedi.

"Evet. Sınavlar bugün bitti. Haftaya da jüri var."

Sanki bilmiyormuş gibi Sehun içindeki pişmanlıkla Jongin'e saçma açıklamalarda bulunuyordu. Esmer olan ise yine o yokmuş gibi davranıyordu.

"..."

"Ayrıca...

Ben size, yani sana karşı çok kabaydım. Ama sizin, senin yaptığını da görmezden gelemezdim" dedi, utançtan kızarmaya başlamıştı ve sonunda Jongin'in ilgisini çekmeyi başarmıştı.

"Yaptığınız yanlıştı."

Jongin oturuşunu dikleştirdi. Yargılayan bakışları Sehun'u ürkütüyordu. Belki yargılamayı bitirmiş çoktan sarışını ipte sallandırıyordu, kim bilir?

"Seni öpmemden mi bahsediyorsun? Yoksa diğerlerinden mi? Ya da onlar sorun değil de yalnızca Baekhyun hakkındaki konuşmalarım mı yanlış olan?"

"Şşşşşşt!" diye uyardı Sehun panikle. Sesini alçaltıp, dairelerinin kapısına bakış attı, Baek'in yakınlarda olmadığından emin olmak istiyordu.

"Hepsi, hepsi yanlış, tüm bunlar benim hayatım. Size karşı kaba olmak istemiyorum ama lütfen aramızdaki ilişki sınırını aşmamaya dikkat edin. Bunu istiyorum sizden."

Jongin delici bakışlarını Sehun'un gözlerine kilitlemiş, ne kadar samimi olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sehun son cümleyi söylerken bu bakışlara direnemeyip gözlerini kaçırdı. Başını yere eğdi ve ince pembe dudaklarını dişledi. "Söylemek istediğim bunlar değil, ama bunları söylemek zorundayım" der gibiydi. Jongin hızlı bir hareketle Sehun'un masanın üzerindeki bileğini kavradı.


"Senden hoşlanıyorum Oh Sehun ve aramıza çizdiğin sikik sınır umurumda değil" diye sinirle fısıldadı.

Sehun sonuna dek açtığı gözlerle başını kaldırıp Jongin'e baktı. Az önce esmerin ne dediğini doğru mu duydu emin değildi. Ancak bileğindeki tutuş hala sabitti.

"Bu olamaz" dedi o da fısıldayarak "siz ve ben olmaz."

Jongin tuttuğu bileği kendine çekti ve Sehun'un sarsılıp masanın üzerine eğilmesini sağladı. Nefesi yüzüne vururken tekrar etti.

"Senden hoşlanıyorum ve senin de bana karşı hislerin olduğunun farkındayım. Kendini bize, senin ve benim biz olacağımıza alıştırmaya başlasan iyi edersin."

Sehun bileğini esmerin tutuşundan kurtardı ve oturduğu yerden hızla kalktı.

"Siz ne dediğinizin farkında değilsiniz. Benimle oynamaktan vazgeçin Asistan Kim. Sizinle konuşmayı denemem hataydı. Benden uzak durun" dedi, Baekhyun'un duymasını istemeyip kısık tutmaya özen gösterdiği sesini elinden geldiği kadar sertleştirerek. Böylece Jongin'i milyonuncu defa uyarmış oldu.

Öncekiler nasıl işe yaramadıysa bu uyarının da pek yararı olmayacaktı.

***
Bu hikayeyi yazan su yakmıyor arkadaşlar, yorumuydu, oyuydu ilgilenin ama değil mi?
😈 58 bölüm daha uzaktan bakışırlar yoksa 😈
Şubat  14'te twittera, @powerofsekai etkinliğine davetlisiniz.
***

Okuduğunuz için teşekkürler.
Görüşmek üzere...

Continue Reading

You'll Also Like

630 83 8
Park Chanyeol, yeraltında saygın bir mafya babasıydı. Fakat gündüzleri güçlü, soradan ve başarılı bir iş adamıydı. Byun Baekhyun ise Park Chanyeol'un...
3.7K 350 14
"Taeyong gözlerini kapattı usulca, kapanan gözlerinin bir daha açılmayacağını biliyordu"
5.1K 601 28
"Belki de kendi mucizemizi kendimiz yaratırız. "
16.2K 2.1K 41
NOT: Kapaktaki kahverengi saçın hiçbir şekilde konuyla ilgisi yoktur. Kahverengi saçın nedeni; benim başka fotoğraf bulamamış olmamdır. Saygılar... 1...