MASUM

By happy0202

33.3K 1.2K 469

Katran karası Hakan Kara! Nefreti ölüm. Aşkı her nefeste ölüm. ***** Güvercin beyazı Hira Güngör. Nefreti se... More

HAKAN KARA
1
3
4

2

5.7K 221 108
By happy0202

Kan kokabilir bayım burası. Eskiden cennet bahçesi gibi kokan burası kan kokabilir.

****

Sadece birkaç ay öncesine kadar annemin koynunda hayaller kuruyordum ben. Sadece birkaç ay öncesine kadar pembe eteklerime kombinler yapıyordum ben. Sadece birkaç ay öncesine kadar Güngörlerin minik kızıydım ben. Şimdi ise... Şimdi ise bilmediğim bir yatakta bilmediğim bir şehirde bilmediğim bir adamlaydım. Bu... Bu korkunçtu.

Bana cehenneme hoşgeldin diyen adama aval aval bakıyordum. Ne cehennemi?!

"An-anlamadım. "Titreyen sesime lanet etmiştim. Bu kadar belli etmemeliydim korktuğumu.

"Ee Mardin'den sonra bura cehennem gibi gelecek sana. Belli bir zaman sıla hasreti çekeceksin. "Sert sesi ürpertiyordu. Ürperdiğimde yüzümün rengi atardı ve eminim şuan da öyle olmuştu. Kafamı sallarken gözlerim üstüme kaydı. Gelinlikliydim. Bakışlarımı farketmiş olacakki

"Adetlerime düşkünüm. Uyanıkken gözlerinin içine bakarak çıkartmak istedim. "Sesinin sertliği ve soğukluğu algılamamı engelliyordu. Gelinliğimi o çıkartacaktı. Tabi ya! Bunları hep anlatmışlardı bana. Ama dinlemek ve yaşamak arasında uçurumlar vardı. Ben onun karısı olmak istemiyordum. Ben daha küçüktüm. En azından bu adama karılık yapacak kadar büyümemiştim.

"Acaba saat kaç?" Her konuştuğumda titreyen sesimden gerçekten nefret etmiştim. Niye bu kadar belli ediyordum ki!?

"İstanbula sabaha doğru vardık zaten. Şuan saat 11. "Kafamı cama çevirdiğimde karanlık olması akşam 11 demekti. Bunu neden merak ettiģime gelince gündüz olsaydı... Ah ne saçmalıyorum. Her türlü karısı olacaktım bu canavarın.

Hâlâ tepkisiz şekilde yatakta dururuyordum. Allahım ben ne yapacaktım? Kendimi koca bir şehirde kaybolmuş gibi hissediyordum. Hatta koşarak evden çıkmak ve evime gitmek istiyordum. Ben ne halt ediyordum ki burada? Gözlerim dolmaya ellerim titremeye başlamıştı. Daha fazla dayanamayacaktım. En sonunda hıçkırarak ağlamaya başladığımda canavar beni ifadesiz şekilde izliyordu.

Kendimi durdurmaya çalışsamda olmuyordu. Bir anda yataktan çıkarıldığımda terleyen avuçlarımı gelinliğime sürerek ağlamaya devam ettim. Korkuyordum. Çok korkuyordum. Kendimi yapayalnız ve kimsesiz hissediyordum.

"Ağlama. "İfadesiz bir şekilde kurduğu cümleyle ağlamam daha da artmıştı.

"Neden ağlıyorsun?" Yine aynı ifadesizlik. Bir insanın yüz ifadesi nasıl hep aynı olurdu.

"Ken-kendimi ya-yalnız hissediyorum. "Yan bir bakışla aynaya baktığımda gözlerim ve yanaklarım kızarmıştı. Ve canavarın yanında yavru gibi duruyordum.

"Ben o hissi her gün yaşıyorum. Ama ağlamıyorum. Sende ağlama. Çünkü bir boka yaramaz. "Burada ben varım yalnız değilsin demesi gerekmez miydi? Çok aptaldım çok!

Kendimi toparlarken gözlerimi silmiştim. Derin bir nefes aldıktan sonra

"Tamam ağlamam. Üstümü değişmem gerek eşyalarım nerede?" Diye sorduğumda bir şey demeden bana doğru bir adım atmıştı. Refleks olarak geri çekildiğimde gülümsemişti. Bu çok karizmatik bir gülümsemeydi.

"Üstünü şuan değiştiremezsin küçük. Zira ondan önce yapmamız gereken bir şey var. "Keşke şuan ölsem. Ölsemde kurtulsam bu azaptan. Ah ama zaten ölecektim. Onun karısı olduğum anda ölecektim.

"Be-ben" Başka bir şey diyemezken kafamı ellerime çevirmiştim. Korkuyorum mu demeliydim? Bunu söyleyebilirdim. Sonuçta çoğu kız korkardı.

"Korkma küçük. Seveceksin. "Sevecek miyim? Bu adam ne söylüyordü böyle? Ben baygınken olsa olmaz mıydı acaba? İlaç içsem uyusam filan. Ağır saçmalıyordum ağır.

"Biraz zaman versen olmaz mı?" Sesim tam korkak bir küçük kız çocuğu gibi çıkmıştı. Bunu farkındaydım.

"Zamanın bir işe yaramayacağını biliyorum. Hatta daha da zor olacak. O yüzden küçük kendini bana bırak. Canını yakmayacağım. Söz veriyorum. "Ihh! Seni tanımıyorum bile. Neden güveneyim ki? Anne nerdesin? Küçük kızın korkuyor anne. Nerdesin? Abi! Peki sen? Hani sen olduğun sürece kimse korkutamazdı beni? Nerdesin abi? Kurtar beni kahramanım.

Tepkisiz bir şekilde dikilirken eli gelinliğimin arkadaki iplerini çözmeye başlamıştı. Kalbimin sesini duyabiliyordum. Canımı şuracıkta verecektim. İpleri çözerken önüme geçmişti. Gelinliğimin üst kısmı bosbolken yandan aynaya tekrar bakmıştım. Straplez gelinliğimin ipleri çözüldüğünde nerdeyse göğüslerimi açıkta bırakmış gibi duruyordu. Bilseydim bu gelinliği hiç ama hiç almazdım.

Canavar bir adım atarak bana yaklaştığında bu sefer sadece kafamı yere eğmiştim. Bir an önce bitsin istiyordum bu çile. Ya da hiç yaşanmasın. Ama bu pek mümkün görünmüyordu zira Hakan Kara gelinliği göğsümden düşürmüştü. Ve gözümden bir damla yaş düşüvermişti. Üst tarafım çıplaktı ve karşımda bir canavar vardı. Gelinliğin etek kısmından kendim çıkarken kafamı asla kaldırmıyordum. Kaldırdığım anda koşarak kaçardım çünkü. Altımdaki baksırım üstümde ise hiçbir şey olmayışını kaldıramazdım.

Kafam yerde eğik halde dururken boynuma değen dudaklarla irkilerek geri adım atmıştım ama sanki bunu yapacağımı bilirmiş gibi geri adım attığım anda o da ileri adım atmış dudakları boynumdan ayrılmamıştı. Duvarla onun arasına sıkışırken sadece boynundaki dudakları hissediyordum. Bedenini benden uzak tutuyordu. Ve yavaş yavaş dudakları ıslak yanaklarıma doğru çıkmıştı. Dudaklarıma yaklaşırken derin soluklarla

"İlk defa bir kadının yüzünü öpüyorum. "Demiş ardından dudaklarıma kapanmıştı. Ben ağlıyordum. İlk öpücüğümü böyle hayal etmemiştim. Hiç ama hiç böyle hayal etmemiştim hem de! Karşılık vermememe karşın

"İzin ver tadına bakayım dudaklarının. "Demişti. Karşılık vermeden bakılmıyor muydu bu tada? Ama karşılık vermedikçe de boğulacak gibi hissediyordum. En sonunda dizilerde gördüğüm sahnelerle bir şeyler yapmaya çalışmıştım. O an önce tebessüm etmiş ardından beni korkutan bir sesle derinleştirmişti öpmesini. Beni duvarda öperek yürüterek yatağa getirmişti. Bir anda kendimi yatakta bulurken kapattığım gözlerim açılmış ve canavarı bulmuştu. Vahşi bir aslan gibi bana bakıyordu gerçekten. Kendini zor tutuyormuş gibi bir hali vardı. Ve sanırım zaten zor tutuyordu.

Dudakları tenimde dolanmaya devam etmeye başlamıştı. Bazen kendini dizginlemiyor ve canımı yakıyordu. Sonrasında hemen yüzüme bakıyor ağlayan gözlerime donuk bir ifadeyle bakıyordu.

Ardından vücudumdaki son parçada çıkarken önce hayatımda hiç hissetmediğim bir acı sonrasında ise sonrasını hatırlamıyordum. Ben ölmüştüm. Bir canavarın karısı olmuş ve ölmüş!

*****

Ben şimdi hırsızdım. Ben şimdi iftiracı. Ben şimdi katildim. Ben şimdi kötüydüm. Tüm suçları işleyen ve müebbete mahkum olmak değil de aslında bu... Bu hiç-bir şey yapmadan müebbet yemekti.

Daha 18imde boynuma ipler geçirilmişti. Neden peki? Yaptığım bir hatanın bedeli değildi bu. Yapamadıklarımın kefaretiydi. Yeterince hayır diyemeyeşimin bedeli. Acıyan kalbimden af dilemeliydim bu yüzden. En çok da neden af dilemeliydim biliyor musunuz? Hayatı bu kadar iyi gösterdiğim için. Ona acımasızlığı ona mutsuzluğu anlatamadığım için af dilemeliydim.

Tepkisiz ve hareketsiz bir şekilde yatıyordum yatakta. Ara sıra titriyor içime gömdüğüm hıçkırıklara bir yenisini ekliyordum. Yan tarafıma bakmaya ise cesaretim yoktu. Titreyen gözlerle yanıma baktığımda üstü çıplak sırt üstü yatan bir canavar görmüştüm. Dün gece beni öldüren bir canavar. Gözümden bir damla yaş akarken gözyaşım önümde tuttuğum ellerime düşmüştü. Bakışlarımı ellerime çevirdiğimde parmaklarımdaki kınada boğulmuştum adeta.

Banyo yapmam gerekiyordu değil mi? Suyla buluşmalıydı tenim. Keşke silseydi vucudumdaki tüm dokunuşları. Keşke suyun beni bu azaptan kurtaracak gücü olsa. Aslında bu güce sahip birini biliyordum ben. Annem. Annemin o güçlü kolları silerdiki bendeki izleri. O hep silerdi kötü şeyleri. Kocaman şefkatli o kollar bende kötüye dair ne varsa yok ederdi.

Yataktan yavasça kalkıp banyoya girmiştim. Kapıyı kilitledikten sonra suyu açmıştım. Küvet dolarken gözüm aynaya takılmıştı. Baktım  kendime. Bu muydum ben? Aynadaki cidden ben miydim? En sevdiği renk pembe olan mutlu olduğunda deli gibi dans eden korktuğunda son ses şarkı söyleyen odasında gizli gizli kedi besleyen okuldaki bahar şenliklerinde palyoça kılığına girip çocuklara şeker dağıtan ailesinden gizli dans kursuna yazılıp gösteri yapan... Bu kız o kız mıydı sahiden? Hayır değildi.  Zira o kız bu kadar sönük bakmazdı. Bu kız bu kadar yorgun durmazdı. Bu kız o kız değildi.

Kendimi suya bırakırken son sesimle ağlamak istesemde sessiz sessiz dökmüştüm gözyaşlarımı. Ben sessiz bir kızdım çünkü.

Banyomu da yaptıktan sonra üstümü de giyerek çıktım banyodan.

Canavar da belinde havluyla odada geziniyordu. Başka bir banyoyu kullanmıştı belli ki.

Saçlarımı kurutmam gerekiyordu. Ama banyoda bulamamıştım. Hemen hasta olan bir yapıya sahiptim. O yüzden böyle şeylere dikkat ederdim.

"Banyoda saç kurutma makinesini bulamadım da" Her zamanki gibi donuk donuk bakıyordu. Hiç mi değişmezdi bir yüz?

"Aşağıdaki odadan hallederiz. Bundan önce seni tanıştırmam ve sana anlatmam gereken şeyler var. Hadi beni takip et. "Hiç-bir şey demeden peşine takılmıştım. Aşağı inene kadar bana odaları göstermişti. Hayli büyük bir evdi burası. Dikkatimi çeken ise bir odayı es geçmediydi. O oda hakkında hiçbir şey dememiş bende sormamıştım. Nihayet aşağıya indiğimizde bize tatlı tatlı gülümseyen bir kadın vardı.

"Bu benim süt annem. Özannemden farksızdır. O yüzden anne diye hitap edeceksin. "Anne mi? Ben kendi annem dışında kimseye anne diyemezdim ki. Of! Ayrıca kaba bir dille emir vermesi çok sinir bozucuydu.

Kadın güleç bir tavırla elini uzatırken elini öpüp alnıma götürmüştüm. O da benim ellerimi öperken iyi birkadın olduğu her halinden belli oluyordu. Diğer tanıştırdığı kız ise tam bir yelloz gibiydi.

Tanıştırma faslından sonra söyledikleriyle ise şok olmuştum.

"Evden iznim olmadan asla çıkamazsın ki zaten evden çıkmana da gerek olmaz. Bir şeye ihtiyaç olduğunda eğer mutfakla ilgiliyse Esra'ya değilse Münevver anneme söylersin. "Eve mi hapsolacaktım? Hah bir de bu kafadaki adama okul meselesi açacaktim! Aptaldım.

"Ev-evden neden çıkamıyorum?" Titreyen sesime alışmış olmalıydı. Zira ben alışmıştım. Çünkü her korktuğumda titrerdi benim sesim. Ya da tedirgin hissettiğimde.

"Çünkü ben öyle istiyorum. "Bu nasıl bir egoydu böyle? Ben Yavuz gibi abiyle büyümeme rağmen onu atlatıp dağ bayır gezer milletin ağa kızı tek başına gezermiymiş lafına kulak tıkardım. Ben kanı fıkır fıkır olan bir kızdım. Zincirlerle yaşayamazdım ki.

"Ama ben gezip dolaşmadan duramam ki." Yüzüme yazdığım aptal gülümsemeyle yüz ifadesinin yumuşacağını düşünmüştüm. Ne kadar da aptaldım!

Bir anda kollarımı sıkarak beni kendine çektiğinde acıyla inlemiştim. Manyak mıydı bu adam? Ne demiştim de bu kadar sinirleniyordu?

"Sana beni sorgulamaman ve karşı çıkmaman gerektiğini henüz öğretmedim. Ama bu kadar hevesliysen öğrenmeye bu acıyı zevkle tattırabilirim küçük. "Allah'ım ben nasıl bir adamın elini düşmüştüm   böyle?! Dövecek miydi beni?

Ben korkuyla ve dolu gözlerimle ona bakarken bir anda gülmeye başlamıştı. Kesin manyaktı kesin. Ruh hali dengesiz bir manyak.

"Dövmek mi? Ah küçük ah beni hiç tanımıyorsun. Ben kadına çocuğa el kaldıracak kadar adamsız değilim. "Adamsız değilim.  Değişik terimleri vardı. Sesli düşünme aptallığını da yapmıştım bu arada. Peki ne yapardı ki bana?

"Peki ne yaparsın?" Meraklı gözlerle suratına bakıp cavabımı beklemiştim.

"Söylersem tadı kaçar küçük!" Demiş ve gitmişti. Arkasından şok olmuş gibi bakmıştım. Ben nereye düşmüştüm böyle!?

Münevver denen tatlı kadın koluma dokunurken

"Hadi gel kızım kahvaltı yapalım. "Demişti. Esra'ya katı bakışlarla

"Yaptığım reçelleride koy- kafasını bana çevirip tekrar gülümserken- Gelinim pek bir güçsüz kalmış. Can olur kan olur. "Demişti. Bu kadında anne şefkati saklıydı. Bana çok güzel bakıyordu. Belliki canavarda bu kadını annesi olarak seçmişti. Zaten bu kadar tatlı bir kadın varken kim o Firdevs cadısını seçerdi ki!

Tedirgin bir şekilde sofraya oturduğumda ellerim buz tutmuştu. Evimi istiyordum. Annemi istiyordum. Onun reçellerini istiyordum. Kendi şehrimi istiyordum. Buradan gitmek istiyordum. Ama artık gidemezdim. Ben o adamın karısı olmuştum çünkü!

Münevver hanım tabağımı doldururken bir yandan da bir şeyler anlatıyordu. Güleçliği az da olsa güvende hissettiriyordu. Ve bir an ağzımdan

"Münevver hanım bana onu anlatır mısınız?" Cümlesi kaçmıştı. Bir anda büyük bir sessizlik olurken o güleç kadının yüzü ciddileşmiş ve aynı ciddi tonla

"Ne bilmek istiyorsun?" Diye sormuştu. Aslında onunla ilgili bir şey bilmek zorunda olmamak istiyordum ama mümkün değildi işte.

"Her şeyi. Neyi sever neyi sevmez? Evden çıkmam neden yasak? Neye sinirlenir? Kötü huyları nelerdir? Kaba mıdır? İnatçı mı? Sabırsız mı? "Daha milyonlarca soru vardı aklımda merak içindeydim. Kocamı tanımak istiyordum. Esra çay doldururken

"Hakan beyi tanımaya Ömür yetmez. "Demişti. Sesi öfke doluydu. Bu kız ne diye öfke doluydu Hakan beyine(!) Münevver hanım Esrayı kötü bakışlarla sustururken Esra ürkek adımlarla mutfağa gitmişti.

Ve yine merakıma yenik düşerek

"Esra'nın öfkesinin sebebi ne?" Diye sormuştum. Gizli saklı hikayelerin olduğu bir evde yaşamak istemiyordum.

"Esra benim süt kızım. Yani Hakan'ın da süt kardeşi. Kardeşten farksız büyüdüler. kaşlarım havalanmıştı.

"Ben yardımcı sanmıştım. "Dediğimde Münevver Hanım gülümsemişti. Komik bir şey mi söylemiştim ?

"Hakan'ın yardımcısı olmaz kızım. O evinde yabancı istemez. Esra kardeşi bende annesiyim. Esra zamanında istedi yardımcı ama Hakan kesin bir dille reddetdi. "Ne cins huyları vardı bu adamın böyle.

"Ben Hakan Bey diyince-" Yine gülümseyerek bölmüştü beni.

"Onu ima yapmak maksadıyla söyledi. Bir türlü barışmaz yıldızları bu ikilinin. "Demişti. Işte buna şaşırmamıştım. Kimin yıldızı barışırdı ki bu canavarla.

Tekrar sakin ve şefkatli tonuyla

"Yıldızı barışmaz dediğime de bakma. Esra arkasından saydırır ancak. Yüzüne bir şey diyemez. "Dediğinde yine bir ürperti sarmıştı beni. Herkesi emri altına almıştı. Beni de onlardan biri mi yapacaktı yani? Hayır! Bir adamın emir komuta zincirinde yaşamazdım ben. Ama cengaverlik potansiyeli de görmüyordum kendimde.

Esra mutfaktan gelirken masaya asık bir suratla oturmuştu. Elindeki telefona bakıp bakıp duruyor önündekilerle oynuyordu. Bu hali zaten gergin olan beni daha da geriyordu. Münevver  Hanım

"Yeter Esra! Sanki kazansan ne olacak?! Abini duymadın sanırım!" Demişti. Kazanmak mı? Neyi kazanıyordu acaba? Ve yine o lanet merağıma yenik düşerek 

"Neyi kazanırsan?" Diye sormuştum. Esra bıkkın gözlerle bakarak

"Konservatuarı!" Demişti. Demek evimizde bir sanatçı vardı. Çok severdim böyle şeyleri. Hukuk istemeseydim kesinlikle şarkı söylemek isterdim.

"Ah bu çok güzel!" Dediğimde bana ters ters bakarak

"Ya çok güzel! Kazansam bile beni asla göndermeyecek bir abim varken çok güzel değil mi?!" Gözleri dolmuştu. Onun o kadar iyi anlıyordum ki! Bende abim yüzünden okuyamamıştım. Onu benden daha iyi kimse anlayamazdı. Ama o canavarın İstanbul gibi bir yerde buna karşı çıkması çok sinir bozucuydu. Gerçi bir insanın eğitim hakkının elinden alınması her yerde sinir bozucuydu.

"Ona boyun eğmek zorunda değilsin! Karşı çık!" Benim yapamadıklarımı yapsın istemiştim. Benim yaşadığım şeyi o yaşamasın istiyordum. Yaşadığım şeyi hiçbir kız yaşamamalıydı!

"Sen ya benimle dalga geçiyorsun ya da gerçekten Hakan Kara'yı tanımıyorsun!" Niye herkes korkmam için uğraşıyordu. Hayır zaten yeterince korkuyordum. Iyice korkutmanın anlamı neydi?

Münevver Hanım

"Esra lütfen!" Dediğinde Esra'nın susmaya niyeti yok gibiydi.

Gözlerini bana dikerken

"Ben Hakan Kara'nın kardeşi olmayı bile kaldıramazken sen şu titreyen bakışlarınla karısı olmaya nasıl dayanacaksın gerçekten merak ediyorum!" Demişti. Bu sorunun cevabını bende çok merak ediyordum. Nasıl dayanacaktım?

******

Bütün gün odamdan çıkmamıştım. İçimden sadece ağlamak geliyordu. Hâlâ inanamıyordum yaşadığım şeylere. Evlenmiştim. Hiç bilmediğim bir şehirde yaptığı işi bile bilmediğim bir adamın evindeydim. Cidden aklımı kaçırabilirdim. Yattığım yataktan kalkıp perdeyi araladığımda hava kararmıştı. Karnımdan da gürültüler geliyordu. Sabah da doğru dürüst bir şeyler yemediğimi düşününce bu gayet doğaldı.

Kapıyı sakince açtığımda büyük bir bağırtı kopmuştu. Bu ses o canavara aitti.

"Sana hayır demedim mi!" Diye kükremeler duyuluyordu. Sonrasında ise Esra'nın hıçkırıklarla ağlama sesi. Münevver Hanım oğlunu sakinleştirmeye çalışsa da başarısız olduğu seslerden belli oluyordu.

Titrek adımlarla aşağıya indiğimde merdivenlerde durmuştum. Üç göz aynı anda bana dönmüştü. Kocam olan adamın gözleri resmen kıpkırmızıydı. Hatta yumruk yaptığı parmak üstleri bile kıpkırmızıydı. Beyaz gömleğinin ön düğmeleri açılmıştı. Ve göğsü bile sinirden kıpkırmızı olmuştu. Şuan gerçek bir canavara benziyordu.

"Odana çık!" Diye bana  kükrediğinde şok olmuş gözlerim sonuna kadar irileşmiş ve titremiştim. Gözlerim bir anda Esra'ya kaydığında gözlerindeki o korku,titreyen elleri,korkudan ısırdığı dudakları o kadar tanıdık ki! O kadar iyi biliyordum ki o kızı. İçim acımıştı Esra'ya.

Cevap bile vermeden titreyen bacaklarımla yukarı çıkmış koridora çökmüş ve aşağıyı gizlice izlemeye başlamıştım. Evlendiğim adamın öfkesini görmek için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı zira.

Hakan Esra'yı kolundan tutarak kendine çekerken esra korkulu bir sesle bağırmıştı. Ama Hakan hiç acımadan davranmaya devam ediyordu. Resmen gözleriyle parçalıyordu kardeşini.

"Ben sana ne dedim Esra?" Sakin ama tehlikeli bir tonla sorduğu soru Esra'nın çırpınmalarını artırmıştı. Kızın kolunu nasıl sıktığını canavarın kola gömülen parmaklarından anlayabiliyordum. Esra'da acıyla kıvranıyordu zaten.

"Cevap ver!" İşte bu kükreme beni bile yerimden hoplatmıştı. Esra titreyen göz kapaklarını sıkı sıkı kapatarak

"Abi tamam. Valla tamam. Bir daha açmayacağım bu konuyu. Sözzz!" Ağlayarak dökülüyordu cümleler ağzından. İşte bazı kızların hali buydu! Ve Esra da bende o bazı kızlardan biriydik. Ve o canavar doğru söylemişti. Ben bir cehennme gelmiştim. Burası ev değildi! Böyle ev olmazdı!

"Hele bir aç! Yemin olsun tek tek kırarım o kemiklerini!" Bu adam igrençti. Resmen iğrençti. Bir de kadına çocuğa el kaldırmam diyordu. Bu neydi? Bu şiddet değil de neydi? Şiddet sadece tokat yumruk tekme değildiki!

Esra can havliyle annesine koşarken kocam(!) Adımlarını merdivene yöneltmişti. Koşarak odaya girerken deli gibi korkuyordum. Odada saklanacak yer ararken bir anda açmıştı kapıyı korkuyla bir çığlık attığımda donuk ifadesiyle bana bakmaya devam etmişti. Elleri hâlâ yumruktu. Bir an o yumrukları yüzüme indirecek gibi hissetmiştim.

Arkasını dönerek banyoya geçeceği sırada belindeki silahla bayılabilirdim. Gerçekten başım dönmüştü. Bakışları beni bulduğunda silahına baktığımı farkederek silahı yatağının başına koymuştu. Ben o silahla aynı odada uyumazdım!

Hâlâ silaha baktığımda gözlerim dolmuştu. Ota boka dolmaları sinirlerimi bozuyordu. Gömleğinin düğmelerini çözerken aynadan bana bakarak

"Yine niye doldu pınarların?" Demişti. Hem de gülümseyerek. Az önce canavardı ama şimdi gülebiliyordu. Ruhsuz manyak!

"O silah burada mı kalacak?" Gayet korkak bir tavrımla sormuştum sorumu. Her zamanki halimdi yani.

"Evet küçük burada kalacak! Sakın o mu ben mi deme. "Alay ediyordu benimle. Bir silahla aynı odada uyuma fikri aklımı oynattırdı benim. Bunu ne bilecekti tabi!

"Ben korkarım onunla uyumaya. "Dediğimde önü açık gömleğiyle bana yaklaşmıştı. En sonunda onunla yapışık bir halde kaldığımda bakışlarımı kaçırıyordum. Sanki ona bakarsam yanacak gibi bir his vardı içimde.

"Ah be küçüğüm! Korktuğun şey silah olmamalı!" Demişti. Kafamı önce kendi yüzüne sonrada sağa eğerek boynumu açıkta bırakmıştı. Yavaşça kafasını yaklaştırmış ve minik ama tüm vücudumu uyuşturan bir öpücük bırakarak

"Korkman gereken benim!" Demişti.

Arkadaşlar cok beklettim farkındayım ama bölümü birçok kez silip bastan yazdım.  Aslında bu da pek içime sinmedi ama umarım siz begenirsiniz. 💗💗

Continue Reading

You'll Also Like

307K 20.9K 33
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...
466K 28.4K 70
Abi kurgusu. Bu hayatta hiçbir şey yalnızlığımı alamazdı. İnsanlar bile. -Tamamlandı-
2M 124K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
5.6M 187K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...