İçgüdü

By MrsAuthor_99

120K 8.4K 1.6K

Hayatınız elinizden alınıp yerine sonsuzluk bahşedilseydi, bunu ödül olarak mı görürdünüz? Yoksa olabilecek e... More

Vampir Grupları Hakkında
1. Bölüm
2. Bölüm
3.Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölümden Kesit
7. Bölüm
Çok Önemli !
8. Bölüm
Mini Duyuru
9. Bölüm
10.Bölüm
11. Bölüm
Flashback
Alıntı ve Birkaç Şey
12.Bölüm
İçgüdü-Alıntılar
13. Bölüm
14. Bölüm
Duyuru
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
Üzgünüm...
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
Flashback 2
31. Bölüm
Duyuru
🎄 Yılbaşı Özel Bölümü 🎄
32. Bölüm (1. Kısım)
32. Bölüm (2. Kısım)
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
Kayıp Kardeş (Özel Bölüm)
46. Bölüm
Sorularınız⬇
47. Bölüm
48. Bölüm (1. kısım)
48. Bölüm (2. kısım)
49. Bölüm
Flashback 3
FİNAL (1. kısım)
FİNAL (2. kısım)
Yazardan...
Playlist
İçgüdü: Sofia
Özel Bölüm
50 Bin Özel Bölümü 🥳
75 Bin Özel Bölümü ✨

30. Bölüm

1.3K 126 33
By MrsAuthor_99

Neden bilmiyorum ancak bu bölüm pek içime sinmedi. Bir problem çıkmazsa haftaya telafi etmeye çalışacağım, iyi okumalar...

Hayat, hatalar üzerine inşa edilmiş bir binadır derler. Temelin sağlam olmasını sağlayansa hatalardan alınan derslerdir. Ve herkes bilir ki temeli güçlü olmayan bir bina er ya da geç yok olmaya mahkumdur.

Benim binam yerle bir olalı yıllar oluyordu.

Anastasia'yı bulduğumdan beri yeni bir bina inşa etmeye başlamıştım. Onunla her şeye en başından başlamak, kardeşimden ayrı kaldığım beş asrı telafi etmek istiyordum. Fakat kalıntılar üzerine yeni bir kat çıkmak tahmin edildiğinden çok daha zordu.

Bir de Alex vardı.

Hayatıma tam olarak nasıl dahil olduğundan emin değildim. Daha doğrusu, onun varlığını kabullenmem ne zamana rastlıyordu? Başlarda ondan ölesiye nefret edip sonradan ona aşık olacak kadar ne değişmişti? Günlerdir kendime bu soruyu sorup duruyordum.

Çünkü Alex'e aşık olmak yükseltmeye çalıştığım binayı yeniden enkaza çevirirdi. Ona aşık olmak, saymakla bitmeyecek düşman edinmek demekti. Her an tehlikenin içinde olmak...Ki vampir olmakla yeterince tehlikenin içerisinde sayılırdım. Daha fazlasına ihtiyacım yoktu. Fakat yine de Alex'ten uzakta kalmak düşüncesini beynim kabul etmek istemiyordu. Tüm bunlar ne ara olmuştu?

İşin garibi değişen hiçbir şey yoktu. Alex...Yine Alex'ti işte. Ne bir iyilik belirtisi ne de bakışlarında merhamet vardı. Her zamanki gibi kibirli, alaycı ve acımasızdı. Böyle bir adama aşık olmuş olamazdım.

Lakin olmuştum. Sanırım.

Merdivenleri takip edip salona ulaştığımda Alex ve Anastasia'nın çoktan hazır olduğunu fark ettim. Ve hatta Anastasia'nın yüzünde uzun süredir beklediklerini belirten bir ifade görülebiliyordu. Hayatım söz konusu iken onu beklettiğim için özür mü dilemeliydim? Hiç sanmıyordum. Göz ucuyla ona bakıp salonun ortasına doğru birkaç adım attım. Anastasia tek kelime etmeden büyük bir bardak kanı bana uzattı.

"İçsen iyi olur, bu çok fazla enerji gerektiren bir büyü." diye mırıldandı bardağı elinden aldığım sırada. Kanın kokusu çoktan burnumu işgal etmişti, bu sıralar doğru düzgün beslenme fırsatım olmadığı için etrafta gördüğüm her canlının son damlasına dek kanını içmek istiyordum. Bunun çok canice olduğunun farkındaydım fakat biz buna "Vampirlik içgüdüsü" diyorduk. Bu, benim yıllardır bastırmaya çalıştığım bir duyguydu. Yine de en ufak bir açıkta, patlayan bir su borusundan fışkıran su gibi yüzeye çıkmak için kendine bir yol buluyor, her defasında bana kim olduğumu hatırlatıyordu. Daha doğrusu ne olduğumu...

Kardeşimin dediğini yapıp bardağı dudaklarıma yaklaştırdığım sırada "Bunu yapmak istediğinden emin misin?" diye sordu tanıdık bir ses. Sesin sahibi Teo'ydu. Alex'in hemen arka tarafında durmasına rağmen onu konuşuncaya dek fark etmemiştim. Ona doğru ufak bir bakış attım. Bakışları ilk kez bu kadar korkutucu görünüyordu ya da bana kızgın olduğunu bildiğimden her şeyi buna bağlıyordum. Bunu kestirmek güçtü. Bu yüzden bakışlarımı daha fazla yüzünde dolaştırmadan bardakta kalan kana çevirdim. Sorusunu cevaplayıp cevaplamamak konusunda kararsızdım. Kalan bir miktar kanın boğazımdan aşağıya yuvarlanmasına izin verdikten sonra başımla Teo'yu onayladım. Onunla yeniden göz göze gelmek ya da konuşmak istediğimi sanmıyordum. Bu yüzden yalnızca başımı sallamakla yetinmiştim. Elimdeki boş bardağı kardeşime uzattım.

"Şimdi bir miktar kanınıza ihtiyacım var." dedi Anastasia bardağı sehpaya bırakıp bize dönerken. Bu zamana kadar oldukça soğukkanlı olmama rağmen heyecanlanmaya başladığımı hissediyordum. Alex çok kısa bir süreliğine gözlerini bana çevirdikten sonra dişlerini bileğine geçirdi ve akan kanı Anastasia'nın uzattığı kaseye boşalttı. Anastasia bana doğru döndüğünde derin bir nefes aldım. Bakışlarım istemsizce tekrardan Alex'e doğru kaymıştı, vazgeçmek için geç miydi? Fakat bu güne kadar bir kez bile vazgeçmeyi düşünmememe rağmen şimdi neden böyle bir düşünce beynimi işgal ediyordu? Alex kardeşimi kurtarmama yardım etmişti, ben de şimdi ona olan borcumu ödeyecektim. En azından kendimi bu şekilde avutuyordum. İçimde bir yerde zayıf bir ses gerçeğin bu olmadığını fısıldıyordu.

Vera'nın yapabileceklerini gördükten sonra Alex'i kaybetmek istemiyordum.

Bu yüzden tereddüt etmeden dişlerimi bileğime geçirdim. Daha saniyesinde birkaç damla kan cildimin üzerine çıkmıştı. Bileğimin iç kısmını kaseye bakacak şekilde çevirdikten sonra kanın kaseye akışını izledim. Bu çok uzun sürmemişti, saniyeler sonra açılan deri kapanmıştı. Anastasia kaseyi yan tarafındaki masaya bıraktıktan sonra avucuna beyaz renkli bir toz alıp odanın ortasında büyük bir daire oluşturacak şekilde serpti.

"Aranızda yarım kol mesafesi kalacak şekilde uzanın."

Anastasia'nın sesinde ciddi bir ton vardı. Onun sesini duymak düşüncelerimden sıyrılmamı sağlamıştı. Anastasia bu işi fazla mı ciddiye alıyordu yoksa gerçekten de ciddiye alınması gereken bir şey miydi? Tüm hücrelerim ikinci seçeneği haykırıyordu. Evet, Alexandra. Yine kendini tehlikenin ortasına atıyorsun, beş yüz yıldır yaptığın gibi. İçimden yükselen sese kulaklarımı tıkamaya karar verdim. Aksi halde zihnimi ele geçireceğini biliyordum.

Alex ile yan yana uzandığımızda birkaç saniyeliğine gözlerimi kapattım. Yerden gelen soğukluk vücudumu saran sıcaklığı bir nebze azaltmıştı. Aynı zamanda Alex'in bana baktığını hissedebiliyordum, daha kötüsüyse bu kadar yakınımdayken kalp atışlarını duyabiliyor olmamdı. Bir saatin çıkardığı ses gibi, belli bir ritimle atıyordu.

Alnımda hissettiğim ıslaklıkla gözlerimi açıverdim. Anastasia işaret parmağını kaseye daldırıp birer damla kanı kaşlarımızın ortasına sürmekle meşguldü. Bu, kendimi bir kurban gibi hissetmeme neden olmuştu. Hayatımı ortaya koymama bakılırsa çok da haksız sayılmazdım. Fakat bunu yapmak zorundaydık. En azından Vera'ya karşı biraz daha şanslı olmak için... İkimizi aynı anda öldürecek kadar güçlü olduğunu düşünmüyordum. Aslında, öyle olmadığını umduğumu söylemem daha doğru olurdu.

Kan kokusu Alex'in parfümünü bastırıp burnuma dolduğunda Anastasia "Son olarak el ele tutuşmanız gerek. Ve ne olursa olsun bırakmamalısınız." diye mırıldandı. Kalp atışlarım hızlanırken Alex'in elini tutup tutmamakta kararsızdım. Ancak saniyeler sonra sağ elimi kaplayan sıcaklık bunun geri dönüşünün olmadığını gösteriyordu.

"Güzel." dedi Anastasia memnun olmuş bir şekilde. "Başlayabiliriz."

Anastasia fısıldamaya başladığında hafiflediğimi hissettim. Bu, çok güzel bir histi. Söylediği hiçbir kelimeyi anlamamama rağmen bize güzel bir ninni fısıldıyormuş gibi geliyordu. Göz kapaklarım uykunun yüküyle ağırlaşırken fazla direnmeden gözlerimi kapattım ve kardeşimin güzel sesi eşliğinde uykuya daldım.

******************

Gözlerimi yeniden açtığımda büyünün başlamasından uyanmama kadar geçen sürede ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ya da ne kadar süredir uyuduğumuzu bilmiyordum. Bunun acı verecek bir şey olduğunu düşünmüştüm ancak öyle değildi. Anastasia büyüyü yapmaya başladığında hissettiğim hafiflik devam ediyordu. Sanki tüm organlarım çıkarılıp bana yalnızca kemiklerim bırakılmış gibiydi. Öylesine hissiz ve anlamsızca bakıyor olmalıydım ki Anastasia sorusunu birkaç kez yineledi.

"Her şey yolunda değil mi?"

Bakışlarımı kardeşime çevirdim. Anastasia yüzündeki endişeli ifadeyle bana bakıyordu. Hemen sonrasındaysa hayatımı paylaşmaya karar verdiğim adama döndüm. Alex'in bakışları ifadesizdi. Fakat bunu garipsememiştim, çünkü bu Alex'te her daim var olan bir durumdu. Beni asıl şaşırtan benim aksime onun gayet normal görünmesiydi. Alex Laurent buna karşıda mı bağışıklık kazanmıştı?

Yavaşça oturduğum yerden kalktığımda Anastasia cevap bekler gibi bakmaya devam ediyordu. "Bir şey yok." diye mırıldandım onu rahatlatmak adına. "Yalnızca garip hissediyorum."

Anastasia anladığını belirten bir homurtu çıkardığında Teo bize doğru birkaç adım attı. Acaba o da başından beri burada mıydı? Büyü başlamadan önce yanımızda olduğunu hatırlıyordum ve onu biraz tanıyorsam hep burada olduğundan adım kadar emindim. "Artık..." diye söze girdi Anastasia. Sesinde ciddi bir ton vardı. Kardeşimi ilk kez bu kadar ciddi görüyordum. Kesinlikle bu işi fazla ciddiye alıyordu. Ancak yaptıklarına bakılırsa övgüyü hak ettiği doğruydu. Bir kez daha cadı olması gerekenin kardeşim olduğunu düşündüğüm zamanlarda ne kadar haklı olduğumu fark ettim.

Bu işi gerçekten becerebilecek biri varsa o kişi Anastasia'ydı. Ve kesinlikle üstesinden geliyordu. Onun yerinde ben olsaydım, meclisin büyü yapmak konusunda koyduğu kuralları muhtemelen birkaç kez çiğneyecek, hatta hayatımın bir kısmını kodeste geçirecektim. Böyle bakılınca vampir olmam iyi bir şey gibi görünüyordu, en azından kimseye hesap vermek zorunda kalmıyordum.

Vicdanım hariç.

"Düşünmeniz gereken tek şey kendi hayatınız değil, birbirinizi kollamalısınız." diyerek sözünü tamamladı Anastasia. Yeniden onun sesini duymak düşüncelerimden sıyrılıp dünyaya dönmemi sağlamıştı.

Alex ile kısa bir anlığına bakışıp aynı anda kafamızı salladık. Öğretmeninden öğüt dinleyen öğrencileri andırıyorduk. "Ayrıca büyünün ne gibi sonuçlar doğuracağını bilmiyorum, bir süre dikkatli olmakta fayda var. Özellikle dövüşmekten kaçınsanız iyi edersiniz." diye ekledi Anastasia. Son kısmı Alex'e bakarak söylemesi dikkatimden kaçmamıştı. Fakat bunun bir etkisi olduğunu zannetmiyordum. Çünkü karşısında Alex Laurent vardı ve onu biraz tanıyorsam çok kısa bir süre sonra kavgaya girişirdi.

"Söz veremem." dedi Alex alaycı bir tavırla. Ondan böyle bir cevap beklediğim için herhangi bir ifade takınmadım. Sanırım Alex'i tanımaya başlıyordum. En azından ne zaman ne yapacağını anlamaya başlamıştım. Fakat Anastasia halen ona alışabilmiş değildi. Haliyle bu cevap karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Fakat birkaç dakika sonra kardeşim Alex'e doğru garip bir bakış attığında Alex, yüzündeki sırıtışı silip yerine ciddi bir ifade yerleştirdi. Hemen sonrasında Anastasia bana döndü.

"İyi olduğuna emin misin?" diye sordu. Sesinde bıkkın bir ton vardı. Aynı soru yinelemekten sıkılmış olmalıydı, ancak bir türlü içi rahat etmiyordu.

"İyiyim. Yalnızca hayatımı paylaşmak alışık olduğum bir durum değil." diye yanıtladım belki de milyonuncu kez. Anastasia bıkkın tavrımdan susması gerektiğini anlamış olmalıydı. Büyüyü yapmak için kullandığı malzemeleri hızlıca toparlayıp salonu terk ettiğinde üç kişi kalmıştık.

"Ne kadar güçlü olursan ol aşka yeniliyormuşsun demek, değil mi kardeşim?" dedi Teo ima yüklü sesiyle. Uzun zamandır konuşmuyor olması bana varlığını unutturmuştu. Şimdiyse yeniden sesini duyuyor ve saçma sapan imalarıyla uğraşmak zorunda kalıyorduk.

"Hele de karşılıksızsa, değil mi abi?" dedi Alex daha saniyesinde. İşte yine oluyordu. Birazdan birbirlerinin boğazına sarılacaklarından emindim. Bundan öyle sıkılmıştım ki salonu terk etmek, buradan olabildiğince uzaklaşmak istiyordum. Fakat birazdan birbirlerine zarar verecekleri düşünülünce -ki bu, artık Alex ile aynı acıyı paylaşacağım anlamına geliyordu- burada kalmak en iyi seçimdi. En azından onları ayırmayı başarabilirdim. Bu konuda önceki tecrübelerime bakılırsa oldukça iyi sayılırdım. Derin bir nefes alıp bakışlarımı ikisi arasında dolaştırdım.

"Benim seçimlerim niçin sürekli sizin sorununuz oluyor?" diye çıkıştım. Alex bana doğru birkaç adım atıp yanı başımdaki koltuğa kendini bıraktı. Teo ise oturduğu koltuktan kalkmış ceketini giymekle uğraşıyordu. Bir an önce gitmesi herkes için iyi olacaktı. Bu yüzden sessizliğimi koruyup onu izlemeye karar verdim.

"Doğru. Sen seçimini yaptın." diye mırıldandı Teo ceketini düzeltirken. Daha çok kendi kendine konuşuyor gibi olmasına karşın sesindeki imalı tavır değişmiş değildi. Gözlerimi devirmekten kendimi alamadım. "Ya da şöyle mi demeliydim?" diye ekledi Teo bana doğru birkaç adım atıp. Şimdi kalp atışlarını rahatça duyabileceğim bir mesafeye gelmişti. Buz mavisi gözlerini yüzüme diktiğinde derin bir nefes aldım. Şu anda tam da Alex gibi bakıyordu. Bir süre tek kelime etmeden öylece bekledik. Teo bana son bir bakış atıp yüzüne acı bir tebessüm yerleştirdi. Hemen ardından kurduğu cümle sessizliği bir bıçak darbesi gibi böldü.

"Ben zaten hiçbir zaman bir seçenek olmamıştım, değil mi?" 

Continue Reading

You'll Also Like

7.3M 167K 15
Dilsiz bir kızın kalbi tüm kötülükleri kendisine çekiyordu. Hiçbir kalp bu kadar değerli olmamıştır. Yeşil, Ötanazi Okulu'na sürgün edildiğinde o yıl...
5.9M 267K 85
Arızanın ta kendisi olan adam DOĞU ÜZEYİROĞLU! Ne çok iyi ne çok kötü. Onu acımasızlaştıransa kardeşinin bir başka kıza ondan habersiz nakil edilen...
16.3M 931K 55
Mine internet üzerinden Yeşil Küpeli Kız takma ismiyle magazin haberleri yaparak milyonlarca takipçiye ulaşmıştır ve Mine'nin şimdiki haber hedefi ge...