EHVENİŞER

By ZeynepDefne

3.3K 189 31

*TAMAMLANDI* Ehven-i Şer: Kötünün iyisi. 10 bölümlük kısa bir hikaye. Eslem'in Dünyasına hoş geldiniz. More

Cevher
Kayıp
Cenaze
Terapi
Sarhoş
Sigara
Şehvet
Aşk
Son

Terfi

316 19 0
By ZeynepDefne

Saat 13.00'a gelirken ofise girmiştim.

Elimdeki dosyaları ve siyah deri çantayı kendi çalıştığım masaya bıraktım. Hafif terlemiştim, stres de olmuştum sanki biraz.

Kendimi, püfür püfür esen klimanın önüne attım. Saçlarım bozulmasın diyerek hiç toplama işine girmedim. Hafifçe kaldırıp ensemin de soğumasını sağladım.

"Günaydın Eslem Abla!" Diyerek yanıma geldi Zeynep. Zeynep, Ankara Üniversitesi üçüncü sınıftaydı. Bizim yanımızda, İnsan Kaynaklarında staj yapıyordu.

Elindeki buz gibi portakal suyunu bana uzattı. "Bak, taze sıkılmış hemde buz gibi."

"Zeynep, sen benim canımsın canım!"

Yanakları kızardı. Elindeki portakal suyunu alıp koca bir yudum aldım. O da bu sırada elindeki ajandadan bana kısa bir özet geçti.

"Meltem ve Volkan geldiler mi?"

Meltem ve Volkan, çalışma arkadaşlarım oluyorlardı.

"Evet abla ikisi de geldiler."

"Tamam canım."

Zeynep, geriye dönmeden önce "Bugün çok iyi bir iş çıkaracağını biliyorum Eslem Abla. Sen bu piyasanın en iyilerinden birisin. Hatta bana göre en iyisi!" dedi.

İçten bir şekilde gülümseyip teşekkür ettim. Zeynep giderken, bende klimanın önünden çekilip yerime geçtim ve hazırlamış olduğum dosyayı son bir kez kontrol ettim.

***

Çalıştığım şirket Amerika ve Hollanda ortaklığı kurulmuş bir şirketti. Rüzgar gülü kanatları yapıp, rüzgar gülleri tasarlıyorduk. Bu işin piri olan Amerika ve Hollanda harika bir ortaklık yapmışlardı.

Bu holdingin Türkiye de bulunmasının bir diğer sebebi de Türk bir yatırımcının şirketin bir kolunu satın olmasıydı. Şimdide İtalyanlar bu ortaklığa ortak olmak istiyorlardı.

Toplantı saati gelmeden önce annemleri bir kez aramıştım ama telefon meşgule düşmüştü. Herhalde bir başkasıyla konuşuyor deyip toplantıdan sonra yeniden aramayı kendime not etmiştim.

Toplantıya girdim. Slaytı hazırladım. Bu sırada Zeynep de bana yardımcı oluyordu. Meltem ve Volkan da gelmişlerdi.

"Müdürem!" Diye seslendi Volkan. Meltem de ona katılarak kahkaha attı.

"Deme şöyle." Diyerek güldüm.

"Toplantıdan sonra geliyor terfi inşallah." Diyerek kıkırdadı Meltem. "İnsan Kaynakları Müdürü Eslem Tandoğan!"

Herkes böyle bekliyordu. Ben hariç herkes İnsan Kaynakları müdürü olacağıma çok emindi. Bu benim için pek bir şey fark ettirmiyordu.

Müdür olacaktım, daha fazla sorumluluğum olacaktı, maaşım üç katına çıkacaktı falan filan... Bunlar önemli değildi.

Ben hayatta bir tek mutlu olup olamayacağıma bakardım. Bir yerde mutluysam, oraya mutluluk katardım. Burada mutluydum ve bu şirkete emeklerim çok ama çok büyüktü.

Herkes yerlerini alırken sekiz yıllık iş tecrübesi ile kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Sonunda da başardım.

Tam konuşmaya başlayacaktım ki telefonum çaldı. Ah, nasıl olmuştu da sessize almamıştım? Hızlıca telefonu elime aldım, bu sırada özür dilemeyi de ihmal etmemiştim.

Arayan Gülçin'di. Şu an açamayacağım için telefonu meşgule attım ve kapattım.

Sunumu yapmaya başladım.

***

D

olu dolu geçen ve İtalyanların memnun kaldığı bir sunumdan sonra Müdür beni odasına çağırmıştı ve o herkesin beklediği müjdeyi vermişti.

"Senden başka kimse İnsan Kaynaklarına müdür olamaz Eslem. İnsan Kaynakları bölümüne müdür olmanı istiyorum."

Uzattığı elini sıktım. "Çok teşekkür ederim Kudret Bey."

"Rica ederim."

"Şimdi izin verirseniz birkaç günlüğüne izin almak istiyorum. Kardeşim evleniyor, kız isteyeceğiz. İlk uçakla Antalya'ya gideceğim."

Evet, sunum yaparken aklıma gelmişti bu fikir. Hemen ilk uçakla Antalya'ya gidebilirdim.

"Tabi, gidebilirsin. İzin süresini dert etme, hayırlısı olsun."

"Sağ olun efendim."

Çok ama çok mutlu bir şekilde müdürün odasından çıkıp kendi bölümüme gittim. Volkan ve Meltem yine tüm şebeklikleri ile "Müdürüm müdürüm!" Diye etrafımda dolaşmaya başlamışlardı.

Keyfim gayet yerindeydi.

Şu andan itibaren mesai bittiği için Volkan, yanında getirdiği şampanyayı patlatıp müdür oluşumun şerefine hepimize birer kadeh doldurmuştu.

Kendi kadehimi içtiğim sırada, Zeynep yüzünde allak bullak bir ifadeyle yanıma geldi.

"Eslem Abla, telefon sana."

"Ver bakalım."

Telefonu alıp kulağıma götürdüm.

"Efendim?"

"Eslem Tandoğan ile mi görüşüyorum?"

Karşıdan gelen kalın erkek sesi, nedense ellerimin buz kesmesine sebep olmuştu. Hiç tanıdık değildi. Kim olabilirdi?

"Evet. Ben kiminle görüşüyorum?"

"Eslem Hanım ben Isparta'ya bağlı Yalvaç Devlet Hastanesi Acil Tıp Teknisyeni Murat Karademir. Cevher Tandoğan neyiniz oluyor?"

Ve yine buz kestim. Elimdeki kadeh kayıp düşmesin diye sıkı sıkı kavradım. Ortalık da sessizleşmişti. Zeynep gözleri dolu dolu bir şekilde suratıma bakarken Meltem ve Volkan neler olup bittiğinden bir haber Zeynep'ten bir şeyler öğrenmeye çalışıyorlardı.

"Erkek kardeşim..." dedim zorlukla. "Yanında da annemle babam olması gerekiyor. Ahmet Tandoğan, Süheyla Tandoğan..."

"Aileniz Isparta yolunda bir kaza yapmışlar. Şimdi hastaneye gidiyoruz. Gelebilir misiniz?"

Ve o elimdeki sıkı sıkı tuttuğum kadeh de, dizlerimin bağları da çözüldü. Bütün bedenime felç indi sanki. Kadeh yere düşüp bin parçaya ayrıldı, ben dizlerimin üstüne düşüp etrafa saçıldım.

"Eslem!" Diye bağırdı Volkan ve Meltem aynı anda. Zeynep hızla yere düşen telefonu alıp karşı taraftan bilgi almaya geçti. Volkan beni kucaklayıp koltuğa oturtturdu. Meltem, masanın üstünde duran kolanyayı aldı hemen.

Beş dakika kadar dış dünyaya hiçbir tepki veremedim ama her şeyi algıladım.

Zeynep gerekli bilgilerin hepsini almıştı, şimdide en yakın arkadaşlarım Burcu ve Gülçin'i aramıştı.

Ayrıca Isparta'ya giden ilk uçağa üç kişilik bilet almıştı. Burcu ve Gülçin de benimle gelecekti.

Kendime geldiğimde yüzüm ıslaktı. Ağlamış mıydım? Hiçbir şey hissetmemiştim. Buram buram kolanya kokuyordu.

"Yaşıyorlar değil mi?" Diye sordum Zeynep'e.

Çatallaşmış sesiyle "Bilgi vermiyorlar." Dedi.  "Hastaneye taşıyorlarmış."

"Hemen bir taksi çağır Zeynep." Dedim.

"Taksiye gerek yok, yürü ben götürürüm." Dedi Volkan. "Eve gidelim, üstünü değiştir. Berbat haldesin Eslem."

Mantıklı düşünmem gerekiyordu. Eve gitmem gerekiyordu. Yanıma eşya almam gerekiyordu. Gerekli belgeleri almam lazımdı. Babam şeker hastasıydı, annem de tansiyon. Bunları onlara bildirmem gerekiyordu.

Bu yüzden Volkan'ın dediğini yaptım. Gülçin ile telefonda konuşup bir saat içinde havalimanına gitmeye sözleştik. Bende bu sırada Volkan'la evime gittim.

Hızlıca üzerimi değiştirdim. Bir küçük çanta hazırladım. Annem ve babamın kullandığı ilaçları çantama koydum. Sonra da Volkan'ın arabasıyla basıp havalimanına gittik.

Volkan da çok üzgündü. Annem ve babamı iyi tanırdı, çok severdi. Cevher'i de çok severdi.

"Korkma, bir şey olmaz bak."

"İnşallah." Dedi sessizce göz yaşlarımı silerken.

Gülçin ve Burcu, beni dışarıda bekliyorlardı. Burcu'nun gözleri kan çanağına dönmüştü. Gülçin'in de ondan kalır yanı yoktu.

Öyle bir sarıldılar ki bana... Onlar bana sarıldığı an şiddetli bir şekilde ağlamaya başladım. Korkuyordum, hemde çok.

Otuz yıl boyunca ailemden hiç ayrılmamıştım. Sadece üniversitede okurken üçüncü sınıfta bir yıllığına Erasmus programıyla İtalya'ya gitmiştim. Üçüncü sınıfı orada okuyup geri dönmüştüm. Dördüncü sınıfı yeniden Ankara'da devam etmiştim.

Hiçbir zaman "Ailemden ayrılıp özgürlüğüme kavuşayım!" kafasında biri olmamıştım. Ailemin yanında çok özgürdüm ben zaten. Beni özgür kızım diye seven bir babam vardı.

Sonra kendi evime de ayrılmamıştım. Aksine, kendim aileme daha büyük bir ev almıştım beraber daha rahat yaşamak için. Hiçbir zaman hiçbir şeyden pişman olmamıştım

Uçağa bindik sonunda. Bir yandan da telefondan gerekli bilgileri vermeye çalışıyordum. Annemin tansiyon, babamın da şeker hastası olduğunu söyleyip kullandıkları ilaçların isimlerini vermiştim.

Gülçin ve Burcu'nun ortasındaki koltukta oturuyordum. Burcu, bana göstermeden sessizce ağlamaya çalışıyordu ama her şeyin farkındaydım.

Aramızda şu an en dirayetli Gülçin'di.

Burcu'nun da geçen yıl annesi ölmüştü. Ne kadar soğuk, güçlü bir profil çizse de aslında yorgun bir kadındı.

Bir elimle Burcu'nun, diğer elimle Gülçin'in ellerini tuttum. İkisini de sıktım.

İkisi de dönüp bana baktılar. Burcu burnunu çekerek başını omzuma yasladı. Gülçin de dönüp bana sarıldı.

Onlara bir şey olmayacaktı. Olmamalıydı.












Continue Reading

You'll Also Like

BELA By Khalesi

General Fiction

6.1M 611K 128
[TAMAMLANDI] Askeri bir kurgudur.
TOHUM By P!NK

General Fiction

3.3M 100K 48
"BAĞIRMA BOŞUNA! BABAN SENİ SATTI!" Duyduğum sözlerle, biraz önce sinirle bağırdığımda gürleyen sesim, aniden içime kaçtı. "Ne... Ne saçmalıyorsun?" ...
364 54 11
Henüz 17 yaşındayken babasının vefatı ve ekonomik sıkıntılar sebebiyle annesiyle beraber İstanbul'a teyzesinin yanına taşınan Alara, değişen hayatına...
22.9K 402 130
Kesinlikle Okunacak Wattpad Kitaplar 🦋🦋 Kapak için teşekkür ederim @snowjr 🌸