EHVENİŞER

By ZeynepDefne

3.3K 189 31

*TAMAMLANDI* Ehven-i Şer: Kötünün iyisi. 10 bölümlük kısa bir hikaye. Eslem'in Dünyasına hoş geldiniz. More

Terfi
Kayıp
Cenaze
Terapi
Sarhoş
Sigara
Şehvet
Aşk
Son

Cevher

867 21 0
By ZeynepDefne

"Abla, gelmeyeceğine emin misin?"

Eşyalarımı çantama koyarken, Cevher yüzüncü kez aynı soruyu sormuştu ve benim ufak çaplı çığlığıma maruz kalmıştı.

"Eminim Cevher, eminim kuzum. Çok özür dilerim ama bu sunum benim için çok önemli. Elimde olsa ilk önce ben gelirdim, biliyorsun..."

"Biliyorum ama kız istemeye gideceğim ve sen yoksun."

İçim burkuldu. Cevher, senelerdir anlaştığı ve deliler gibi aşık olduğu sevgilisi Melike'ye sonunda evlenme teklifi etmiş, olumlu bir yanıt alınca da hiç vakit kaybetmeden düğün hazırlıklarına başlamıştı. En büyük destekçisi bendim. Melike'nin parmağına takacağı yüzükten tut, evlilik teklifinde yiyecekleri yemeğe kadar her şeyi ben planlamıştım.

Kahrolası iş sunumu, tam da Cevher'in kız istemek için Antalya'ya gideceği güne denk gelmişti.

Patronumla bu durumu konuşup başka birinin yerime sunum yapıp yapamayacağını sorduğumda şirkette benden başka kimsenin İtalyanca bilmediğini, benim ille de olmam gerektiğini net bir şekilde cevaplamıştı.

Annem, babam ve Cevher birazdan yola çıkacaklar, Antalya'ya Cevher'in arabasıyla gideceklerdi.

Annemin iflah olmaz uçak ve yükseklik korkusu yüzünden hiçbir şekilde uçağa yanaşılmamıştı. Ankara ile Antalya arası da epey bir sürüyordu. Aklım onlar da kalacaktı.

Aradan geçen yarım saatten sonra bizimkiler hazırdı. Eşyaları arabaya yerleştirmiştik. Üç gün kadar Antalya'da kalacaklar, daha sonra geri dönüp nişan organizasyonu için planlar yapmaya başlayacaktık.

"Varmadan önce en az beş defa arayacağım, haberiniz olsun." Dedim annemi öperken. "Telefonunuzu açık tutun."

"Merak etme bir tanem." Dedi annem. "Cevher kullanacak zaten arabayı."

"Olsun." Diyerek omuz silktim. "Siz yine de dikkat edin."

Babamla da öpüşüp sarıldıktan sonra en sona Cevher kalmıştı. Sırıtarak elimi cebime attım ve kırmızı renkli dikdörtgen kesim, kadife mücevher kutusunu çıkardım.

"Abla bu ne?"

"Bu, görümcesinden gelin hanıma bir armağan!" Diyerek kutuyu açtım ve Cevher'e hediyeyi gösterdim.

Beyaz altından yapılmış, uzun ince zarif bir pırlantalı zincir almıştım. Cevher gördüğü zaman çok beğendi.

"Çok güzel bu. Meleğime çok yakışacak."

Cevher ile sarıldık. "Seni çok seviyorum."

"Bende seni çok seviyorum abla."

Cevher de arabaya bindiğinde, derin bir nefes alarak geriye doğru çekildim. Annem, babam ve canımdan çok sevdiğim, uğruna her şeyi yapabileceğim, kendi öz çocuğum gibi büyüttüğüm kardeşim Cevher, gidiyorlardı işte.

Cevher ile aramızda altı yaş vardı. Yirmi dört yaşında gencecik bir adamdı sevgili kardeşim.

Gerçek aşkını bulduğunda ona yapışmış, "Aman be abla, sen evlenmedin de ne oldu, bari ben evleneyim!" Diyerek, iş bulduktan sonra Melike'yle bir an önce nikah masasına oturmak için harekete geçmişti.

Ablası da geçen ay otuz yaşına basmış, kendisini de kariyerine ve ailesine adamış, üç dil bilen, tercümanlık yapan fakat asıl mesleği Halkla İlişkiler Uzmanlığı olan bir kadındı.

Hayatından gayet memnun olan bu kadın, Cevher sayesinde hayatının en büyük hatasını yapmaktan son anda vazgeçmişti.

Üç yıl kadar önce hayatımda bir erkek vardı. Öyle çok deli divane sevmiyordum fakat çok kültürlü, iyi bir işi olan, beni seven zeki bir adamdı. Beraber üç ay kadar güzel bir ilişki yaşamıştık. Tutku yoktu, en azından benim açımdan. Ama yine de yalnız hissetmiyordum.

Evlenme teklifi ettiğinde çok kararsız kalmıştım. Cevher ile bunu paylaştığım zaman bana sorduğu tek şey "Yanında nefes nefese kalıyor musun?" olmuştu.

Net bir şekilde hayır dediğimde "Evlenme." Demişti. "İleride çok pişman olursun. Aşık olmadığın biriyle sakın evlenme." Demişti.

Canım kardeşim, ağzımdan girip burnumdan çıkıp beni ikna etmişti. İlişkimizi bitirip, kendi yoluna gitmesi için eski sevgilimi yüreklendirmiştim.

İki ay önce evlenip kendi yuvasını kurmuştu eski sevgilim.

Kendi kendime sırıttığım sırada Cevher kornaya basıp arabayı sürmeye başlamıştı. Sokağın sonuna kadar arkalarından el salladım.

Sonra da evime girip kapıyı kapattım. O sırada telefonum çaldı. Arayan, en yakın arkadaşlarımdan biri Gülçin'di.

"Efendim yavrum?"

"Kız esterekli, gitti mi sizinkiler?"

"Sana da günaydın şekerim. Sağ ol vallahi bende iyiyim. Kahvaltı da etmedim henüz."

Ellerimi saçlarımdan geçirdiğim sırada kapı çaldı. Kaşlarımı çatarak kapıya doğru ilerledim.

Kapıyı açtım ve karşımda Gülçin ile onun kuzeni, bir diğer en yakın arkadaşım Burcu duruyordu.

Gülçin telefonu kapatıp "Kahvaltıya geldik!" Diye bağırdı.

"Hoş geldiniz!" Diyerek hafif yapmacık bir şekilde bende bağırdım.

Burcu içeri girmeden önce "Kıçım dondu ya." Diye bir küfür savurdu. Sonra hızla içeriye girdi ve kendisini cayır cayır yanan kaloriferin üstüne attı.

Anlayacağınız Gülçin neşeli, çılgın, sempatik şirin Burcu ise somurtkan, aksi ama seksi şirindi.

Gerçekten de öyleydi. Gülçin çok tatlı, sempatik ve şeker bir kızken; Burcu daha seksi, olgun ve soğuk biriydi. Ama ikisi de benim canımdı.

Burcu kendisini koltuğa atıp yayılırken, Gülçin de kendisini mutfağa atmıştı.

Bende içeriyi toplamak için Burcu'nun yanına geçtim. Bizim kız, Cevher'e saydırmakla meşguldü.

"Manyak çocuk, kıçına kazık battı sanki de evlenecek! Evlenince bir bok olmuyor. O yakışıklı, bebeksi yüzü mahvolacak, ben onu düşünüyorum."

Ben lise ikinci sınıfa giderken, babamın tahini çıkması sonucu Ankara'ya gelmiştik. Geldiğim lisede ilk tanıştığım kişi Burcu olmuştu. Hemde bir tuvalet kavgasında...

Burcu, sevgilisine göz kırpan bir kızı tuvaletteki kabine sokup canını okurken bende o sırada tuvalete girmiştim.

Kızı Burcu'nun elinden zorla aldıktan sonra olayın aslını öğrenip çok sinirlenmiş, ben dışarıda gözcülük yaparken Burcu'nun kızı dövmesine izin vermiştim.

Daha sonra da Gülçin ile tanışmıştım. Bu iki manyağın kuzen olduğunu öğrendiğimde de çılgınlar gibi sevinmiştim.

On yedi yaşından beri bu iki manyak ile beraberdim çok mutluydum. Yani Cevher, Burcu ve Gülçin'in de kardeşi sayılırdı.

Hah bir de, Burcu'nun başından lanet bir evlilik geçmişti. Yirmi üç yaşında, bir delilik yapıp evlenmişti. İki sene kadar evli kalmış, ikinci senenin sonlarına yaklaşırken "Ben bu adamı gebertmeden boşayın beni!" Diyerek hakimi tehdit etmişti.

Çünkü kocası olacak aşağılık, iflah olmaz bir çapkındı ve Burcu onları kendi yatağında bir Rus fahişe ile basmıştı.

O gün bugün bekardı Burcu. Halinden de çok memnundu.

Gülçin ise benim gibi kalbini heyecanla çarptıracak adamı bulamamıştı. Emre Aydın gibi bir adam arıyordu. Öyle bir adam bulması da zordu...

"Melike iyi kız." Diyerek elimdeki yastığı silkeleyip koltuğa koydum. "Bizimki senelerdir yanık ona."

"Olsun." Dedi Burcu. "Daha erkendi. Erkek dediğin otuz yaşından önce evlenmemeli. Manyak oluyorlar erken evlenince."

Güldüm. "Kasma bebeğim, sakin ol. Sen neden ise gitmedin bugün?"

Ha bu arada Burcu, güzel sanatlar mezunu başarılı bir ressam ve dövmeciydi.

"Yok, kafa izni verdim bugün. Hiç canım istemedi."

Gülçin, elindeki tabakları masaya taşırken "İyice tembelleştin!" Diye çemkirdi Burcu'ya. "Ay sonu kira yetişmeyince götürürüm ben seni."

"Babamdan Allah razı olsun, sırtını yere gelmiyor kuzenciğim."

Gülçin gözlerini devirdi. Ha bir de bu ikisinin babası kardeşti. Bir de babalarının bir kardeşleri daha vardı ama onun yaşı küçükmüş... Yani, Burcu ve Gülçin'in bir amcaları onlardan birkaç yaş daha küçük, anlamadığınız değil mi? Bende.

Dedelerinin bir kırığı varmış galiba. Babaanne öldükten sonra yeniden aşık olmuş, bir de bu aşkın meyvesini yapmış. Tabii, adamcağız öleceğini anlayınca bütün malvarlığını üçe bölüp her oğluna kendi payını vermiş. En küçük oğlunu, diğer büyük iki oğluna emanet etmiş fakat Burcu ve Gülçin'in babaları, babalarına çok kızgın oldukları için üçüncü kardeşlerini pek sallamamışlar.

Kahvaltı masasına oturup mükellef bir kahvaltı yaptık. Gülçin mükemmel bir aşçıydı. Kendisine ait küçücük ama gayet işlek bir kafesi vardı. Mükemmel hamur işleri yapıyordu.

Doyduğumu hissettiğimde elime sadece çayımı aldım.

"Ben bir annemleri arayayım." Diyerek telefonu da öteki elime aldım.

"Alo anne?"

"Efendim kızım?"

"Ne yapıyorsunuz?"

"Yoldayız birtanem. Çıkıyoruz Ankara'dan."

"Dikkatli olun tamam mı?"

"Tamam hayatım, sende kendine dikkat et."

"Babamla Cevher'i öpüyorum."

"Onlar da seni öpüyorlar."

Telefonu kapattıktan sonra çayımı içmeye devam ettim.

"Ya Eslem, akşam bir şeyler yapalım mı?" Diye sordu Burcu. "Ayla vizyona girdi, onu izlemeye gidelim."

"Olur vallahi. Siz akşam seansına biletleri ayarlayın."

"Tamam canım." Gülçin, kızarmış ekmeğin üstüne tereyağı sürüp hafifçe bal sürdü.

Kendime yeni bir çay doldururken, aklıma bizimkiler geldi. Kolay kolay çıkmayacaklardı galiba.










Continue Reading

You'll Also Like

3.2K 1.7K 13
Hayatta pek çok tesadüfle karşılaşırız. Bu tesadüfler çoğu zaman yaşamımızı değiştirir ve bizleri yeni yolculuklara çıkartır. Ama hiçbir şey tesadüf...
149K 7.1K 22
İnsanların çoğunluğunu gıcık eden şey ebeveynlerin çocuklarının hayatlarına burunlarını soklarıydı. Avbanu'da bu durumdan gıcık alan insanlardan biri...
3.7M 232K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
2.7K 496 19
Hayatı seven ve yaşamak için direnen sahne kızı... Ölmek için defalarca denemiş bir adamın kollarına atıldı... Fakat işler ters gitti, kız hergün yaş...