SOĞUĞUN YANGINI

By yagmuroyku

8.6K 2.9K 5.4K

Turuncuya sevdalı iki ateş yandı. Biri kızıllığını buladı turuncuya. Biri mavisini akıttı lavlarına. ... More

Soğuğun Yangını.
1.BAŞLANGIÇ
2.ELDİVEN
3.SICAK
4.TURUNCU
5.ULUDAĞ
6.BİSTRO
7.ÇEKİM
8.YEMEK
9.ÖLÜM
10.DEĞİŞİM
11.PLANLAR
12.ŞEFKAT
13.GERÇEKLER
14.ENGELLER
15.BÜYÜ
17.TEKLİF
18.KASIRGA
SOĞUĞUN YANGINI 1 YAŞINDA!
19.YANIK
20.YIKINTI
21.DÖKÜNTÜLER
22.FİNAL
Teşekkürler.
SOĞUĞUN YANGINI
SOĞUĞUN YANGINI 2 YAŞINDA!
SOĞUĞUN YANGINI 3 YAŞINDA!
SOĞUĞUN YANGINI 4 YAŞINDA!

16.DOLUNAY

212 49 180
By yagmuroyku


Bölüm Şarkısı:
Ali Atay - Bu Kıza Kadar

İyi okumalar dilerim.

  Şarap karafından kadehlere doldurulan şarap damlaları gibiydi aslında yaşam. Şarap karafı ömrü simgeler, doldurulan kadeh de önümüze sunulan anıları.

Son yaşanan olayın üzerinden iki hafta kadar geçmişti. Vizeler yaklaştığı için sabahın erken saatlerinde bistroya gelmiş, boş mekanda çalışma isteğiyle masalardan birine geçmiştim. Muhtemelen birazdan Mersa ve Helin de çalışmak için gelirdi.

Mersa beni çok bekletmeden geldi. Helin, bistronun kapısından sinirli adımlarla girince bakışlarımı ona çevirdim. Bir yandan söyleniyor, bir yandan sırtından düşmek üzere olan çantayı tutmaya çalışıyordu. Birkaç adımda yanımda bitip çantayı karşımdaki sandalyeye fırlattı.

''Ne oldu asi yıldız? Ne bu sinir?'' Elimdeki kalemi masaya bırakıp bakışlarımı sinirli yüzüne çevirdim. Soluk soluğa kalmış bir şekilde bana bakıp telefonu masaya fırlattı.

''Yaman beni sinir etti yine! Ona kaç kere dedim adıma karar verme hoşlanmıyorum diye. Yine adıma söz vermiş bir arkadaşımızın partisine gideceğimize dair. Sabah sabah sinirlerim tepemde ya!'' Saçlarını çekiştirip elini yüzüne kapattı. Bunu yapmadan önce yüzünü buruşturmayı ihmal etmemişti. Kaşlarım hayretle havaya kalkarken telefondan gelen arama sinyaline baktım. Yaman tekrardan arıyordu fakat aramayı reddetmekten vazgeçmedi. Bistronun kapısı tekrar hiddetle açıldığında ilk kez sinirli bir Yaman'a denk geldim. Kaskını bile çıkartmayı unutmuş hızlı adımlarla masaya ulaşmıştı. Fark etmiş olacak ki kaskı son anda çıkartıp masaya attı.

''Sana açıklama yaptım mı? Yaptım. Kırılma diye beni kırmana müsaade ediyorum ama yeter! İkimiz adına da mı düşünmeyeyim Helin?'' Hiddetle bağırdığında Helin oturduğu yerden kalkıp hışımla Yaman'a yöneldi.

''Bana sorulmadan karar alınmasından hoşlanmadığımı şu üç yıl içinde yeterince fark ettirdiğimi düşünüyorum.'' Kollarını göğsünde birleştirip bağırmadan kendini ifade etmeye çalıştı.

''Sana hak veriyorum ama yaptığım şeyin kötü olmadığını sen de biliyorsun. Bizi çift olarak gördüğüm için bu tarz kararları alıyorum. Sen empati kuramıyorsun, amacım fikirlerini yok saymak değil ama düşün. Bazen gerçekten karşı çıkacağım durumlarda sana sözümü dinletemiyorum, fikrime saygı duymuyorsun.'' Başını iki yana sallayıp kaskını eline aldı. Bakışları bana değip tekrar Helin'e döndü. Şu anda oturup ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Tek bir kelime etmesine izin vermeden kaskını takıp bistrodan gitti. Helin, eliyle yüzünü sıvazlayıp bar kısmına ilerledi.

''Gelen vursun giden vursun Helin'e.'' diye mırıldanıp bardaki dolaptan soda aldı. Çantasından tıpla ilgili ders kitaplarını çıkartıp not çıkartmaya başladı. Aklının takıldığını bilsem de biraz iç dünyasında takılmak isteyeceğini düşünüp notalarıma döndüm.

Yarım saat kadar sonra telefonu çalan Helin'e döndüm. Gösterdiği ekrana baktığımda arayan kişinin Yaman değil de Kamer olduğunu görüp kaşlarımı çattım. İstemsizce oluşan kıskançlık duygusuyla yüzüne baktım. Beni neden aramamıştı ki? İki haftadır ilişkimiz çok monoton geçiyordu. Flörtleşmeler ve arada beni izlerken yakaladığım o buz mavisi bakışlar...

''Çete olmuş oğlum bunlar. Hesap soruyor bak bak.'' Helin'e bakıp kaşlarımı kaldırdım. Sevgilimi aramalıydım. Evet. Yapmam gereken buydu. Numarasını tuşladığımda telefon bir müddet çaldı. Ardından o boğuk ses içimi doldurdu.

''Günaydın, melodi. Bistroda mısın?'' Tavrının normalliğine karşın göz devirdim.

''Tamam, geliyorum yanına.'' Kamer bu cümleyi kurar kurmaz yutkundum. Trip atmalıydım. Beni ihmal ettiğini ona belli etmem gerekti.

''Gelme. Vizelere çalışacağım ben. Sen de ilişkin yerine arkadaşınla ilgilenmeye devam et.'' dediğimde Mersa kahkahasını zor tuttuğunu belirten bir yüz ifadesiyle bana baktı. İzlemesi eğlenceli geliyor ve zevk veriyor olmalıydı ki halinden bayağı bir memnundu. Geriye yaslandı.

''Trip miydi bu şimdi? Kimseyle ilgilendiğim yok benim.'' Tam yumuşayacağımı sanırken Helin'in kolumu cimciklemesiyle kendime geldim.

''Önemli işlerim var. Kapatıyorum. Ne yaparsan yap.'' Telefonu suratına kapattığımda Helin soda dolu bardağı kadeh misali kaldırdı. ''İşte buna içerim.'' Kıkırdayarak içmeye başladı. Mersa da elindeki elmalı soda bardağını ona doğru kaldırıp dikledi. Anlamsız bakışlarla yüzüne baktığımda omuz silkti. Sorgulamadan işime döndüm. Bu gidişle vizelerden pek iyi bir sonuç alacağımı düşünmüyordum.

Nihayet Mersa ile birleşip notaları çalışmaya devam ettik. Özellikle ses eğitimi aldığımızdan kendimize bir şarkı seçip alterasyonlara uyarak söylememiz gerekiyordu. Serbest bir iş olmadığından daha verimli çalışmak gerekti lakin henüz kendime bir şarkı seçememiştim. Benim aksime Mersa'nın şarkısı hazırdı.

''Barut ile konuşuyor musunuz?'' Helin'in yönelttiği soru üzerine yanakları hafifçe kızaran dostuma döndüm. Onun durumu stabil idi açıkçası. Emre'yi aklından tamamen attığına emin olmadan yeni birinin ağlarına takılmaktan korkuyordu. Üstelik büyük bir güven sorunu vardı. Yaşadıklarına bakılırsa olması doğaldı. Benden başka güvencesi yoktu. Ailesine bile güvenmekten kaçınıyordu.

''Pek sayılmaz. Dün buluşmak istedi ve ektim. Pişman oldum ama yapacak bir şey yok.'' Omuz silktiğinde kolumu omzuna attım. Bir şeyler olduğunu tahmin etsem de sıkıştırmamak için sormamıştım. O zaten böyle anlarda içini döküp yanında olmama izin verirdi. Yalnızlığı bile benimleydi. Güzel bir dosttu, herkesin isteyeceği. Dışarıdan fazlasıyla ütopik ve hayalperest.

''Bizim üçüz dingiller bugün duman altı desenize.'' Helin, kıvırcık saçlarını düzeltip kitabın üzerine kalemini koydu. Telefonunu alıp bakışlarını bize yöneltti. ''Bizim de acil bir ortam kurmamız lazım.'' dediğinde başımı sallayarak cevap verdim. Mersa, bende olan bakışlarını Helin'e çevirip merakla baktı.

Birkaç saat sonunda yeteri kadar çalıştığımıza kanaat getirip ara verdik. Bu sırada Zeynep işinin başına geçmişti. Önceden hazırlaması gereken bardaklar ve içkiler olmalıydı. Bar kısmına geçip tabureye oturduk sırayla. Ondan istediğimiz kahveleri dördümüze de yaptığında koyu bir sohbet sarmıştı etrafı.

"Sizce ne zaman pes edip gelecekler?" Mersa, elini yumruk şekline getirip çenesine yasladı. Sorduğu soruyla omuz silkip kahvemi yudumladım. Nescafe'yi bir türlü sevememiştim sanırım. Türk kahvesinin mahoş kokusunu arıyordum.

"Paşa paşa gelecekler, bekle de gör." Helin ellerini birleştirip birbirine sürttü. Bu kadar emin olması bu işte ustalaşmasından dolayıydı. Ben bu kadar emin olamazdım Kamer'den.

''Kamer'in geleceğini hiç zannetmiyorum. Sert duruşunun altında gönül alan bir pıhtıya dahi rastlamadım şu zamana kadar.'' Bunu düşünmek moralimi en aza indirirken Helin emin duruşundan ödün vermedi.

''Yüz lirasına iddiaya var mısın o zaman? Ben yalnızca Kamer ve Yaman değil, Barut da gelecek diyorum. Açıkçası dostlarımı tanıyorum diyebilirim. Ben bu adamlarla kaç yıldır dostum, kaç yıldır sevgiliyim.'' Serçe parmağını bana doğru uzattığında kızlarda göz gezdirdim. Kendimden emin bir şekilde serçe parmağımla parmağını kavradım. ''Kabul. Kamer dışındakiler belki gelir ama Kamer'in geleceğini zannetmiyorum.''

Bistronun kapısı aniden açılınca hepimizin bakışları oraya döndü. İçeriye elini Barut'un omzuna atmış Yaman'ı gördü ilk gözlerimiz. İkisinin de anormal bir gülüş sergileyen suratlarından çakırkeyf oldukları ulu orta okunuyordu. Arkalarından sağlam adımlarla ve bıkkın bir yüz ifadesiyle gelen Kamer'den anladığım kadarıyla bu tezim onaylanmıştı.

''Yapacağım, engel olamazsınız!'' Yaman, Barut'a yaslanarak sahneye ilerlediğinde Kamer de arkalarından hızla ilerledi. Üçü de sahnedeki sandalyelere oturduğunda ne yaptıklarını çözemediğimiz için kızlarla aramızda bakıştık. Hala serçe parmaklarımız kenetli olan Helin'in zafer sırıtışıyla elimi çekip çantayı açtım. İçinden çıkarttığım yüz lirayı uzattığımda anında kapıp telefon kabının arkasına sıkıştırdı.

''Ver müziği!'' Barut, Yaman kadar çakırkeyf bir halde mikrofonları diğerlerine uzattı. Kendi de bir tanesini kapıp telefonunu bağladığı müzik sistemini çalıştırdı. Bistroyu dolduran müzikle şarkıya başlayan Barut oldu.

''Mahallede takılırdım dokuza kadar

Her şeyi götürürdüm sakıza kadar

Kafamdan başka yüküm yok, yoktu

Kıza kadar, bu kıza kadar, bu kıza kadar.''

Bir an olsun o gözleri Mersa'dan ayrılmamıştı. Biz haline kahkahalarla gülerken Mersa, utangaç bir tebessümle yüzüne bakıyordu. Kaleyi içten fethetmişlerdi doğrusu. Mersa ile L&M hayranı olduğumuzu bilmeyen yoktu sanırım. Hala internetten açıp eski bölümlerini izlediğimiz ve Ali Atay'ın şarkılarını dinlediğimiz bir gerçekti.

Yaman şarkıyı devraldığında sırıtarak Helin'i hedef aldığını görüp gülümsedim.

''Sırtımda hırkamla yaza kadar

Annemle giderdim pazara kadar

Ferdi'den başka gücüm yok, yoktu

Kıza kadar, bu kıza kadar, bu kıza kadar.''

Bir kez daha farkına varmıştım ki dünyanın hem en matrak, hem en olgun, hem en çocuksu, hem en düşünceli hem de en mükemmel grubuna sahiptim. Birçok şeyi bir arada bulunduruyordu bu grup. Bizim grubun erkekleri, dünyanın en iyi gönül alma özelliğine sahip olabilirlerdi. Helin'e bir kez daha hak vermiştim. Bu adamlar gerçekten seviyordu ve belli etme yöntemlerine bayılıyordum.

Sözleri tekrar Barut devraldığında Kamer'in söyleyip söylemeyeceğini merak etmeye başlamıştım. Eğer bunu yapmayacaksa iddiayı ben kazanmış olacaktım ayrıca. Barut, Mersa ile bakışlarını tekrar kesiştirdi.

''O gemi gelmedi limana kadar

İş arar dururdum sızana kadar (sebep, sebep, sebep)

Ağzımdan çıkanı kulağımın duyduğu yok, yoktu

Kıza kadar, bu kıza kadar, bu kıza kadar.''

Liman kelimesiyle yüzümdeki gülümseme büyüdü. Helin ve Mersa'nın mutluluklarını izlemeye devam edeceğini düşünürken Kamer gözlerime derince bakmaya başladı. Mikrofonu dudaklarının hizasına doğru kaldırdığında kalbim heyecanla çırpınmaya başladı.

''Kapı kapıyı açardı yetene kadar

Görüntü hep vardı tüpü bitene kadar

Ben böyle bir adam mıydım, mıydım?

Kıza kadar, bu kıza kadar, bu kıza kadar.''

Söylediği yer bitince dudaklarında dilini gezdirdi. Ardından göz kırpıp sözlere aynı anda devam etmeleri için arkadaşlarına baktı.

''Derdimiz vardı bize kadar

Şimdi oldular dize kadar

Lalal lal la la la

Kıza kadar, dize kadar, bize kadar.''

Söyledikleri şarkı bitince ilk ayaklanan Barut oldu. Telefonunu müzik sisteminden ayırıp cebine attı ve Mersa'nın yanına gidip ona sarıldı. Mersa, ilk başta sarılıp sarılmama konusunda tedirginlik yaşasa da ardından sıkıca sarılıp göğsüne başını yasladı.
Yaman ve Kamer de sahneden indiklerinde yanımıza geldiler. Kamer beni kollarının arasına alıp başımın üzerini öptü. Çoktan tribimin geçtiğini düşünerek beline sarıldım. Bakışlarımı bakışlarına diktiğimde yüzündeki ufak tebessümle gülümsedim.
Yaman ve Helin cephesinde durumun ne olduğunu öğrenmek için onlara baktığımızda Yaman'ın çoktan Helin'i kollarının arasına almış dudaklarını sömürüyor olduğunu görüp iğrenmiş gibi sesler çıkarttım. Hallerinden hiç ödün vermeden birbirlerini öpmeye devam ederlerken Kamer'e bakışlarımı çevirdim.

"Lavaboya gitmeliyim." dediğimde başını kısaca sallayıp elimi tuttu.

"Ben de geleceğim." Bu tavrına anlam veremesem de bir baş onayı verip lavaboya doğru ilerledim. İçeriye girdiğimde Kamer'in de benimle beraber içeriye girdiğini görünce kaşlarımı çattım.

"Ne yapıyorsun? Burası kadınlar tuvaleti." Tek kaşını kaldırıp alaycı bir bakışla bakarak beni muslukların olduğu yere doğru yasladı.

"Hadi canım. Ciddi misin?" Tavrına karşın gözlerimi devirdiğimde arkama yaslanmış, kollarımı göğsümde birleştirmiştim.

"Alayına bir son ver. Amacın ne?" Sağ elini yavaşça kaldırıp tersini yanağıma sürttüğünde iç çektim. Burada dönen şeylerin hiç normal şeyler olmadığının farkında olsam da anın tadını çıkartmaya karar verdim.

"Bu gece beraber kalalım." dediğinde kaşlarım çatıldı. Avuç içiyle yanağımı kapladığında başımı avuç içine doğru yatırdım.

"Böyle bir şeyin olmayacağını biliyorsun." Verdiğim tepkiye karşın onun da kaşları çatılırken kendi hareketlerimi tarttım. Yanlış bir şey söylediğimi sanmıyordum. Her istediğimizde aynı evde kalamazdık.

"Deden yine hastanede ve annenle baban onun yanında? Evde Beste ve seni yalnız bırakacağımı mı sanıyorsun? Daha önce de kaldığımı biliyorsun." Yanağımı okşamasının verdiği mayışmayla gözlerimi yumdum. Bir an olsun hareketinden vazgeçmeden beklentiyle nefes alıp veriyordu.

"Ailelerimiz..." Dudaklarını sertçe dudaklarıma bastırıp hızlı bir öpücük kondurdu. Ardından geri çekildi. Olay küçük olsa da etkisinin uzun süreceği kesindi.

"Ailelerimizin bizden haberi var. Ne olduğumuzun bizim kadar farkındalar. Yanınızda durmama bir şey diyeceklerini zannetmiyorum." Gözlerimi hızla araladığımda elini yanağımdan çekip elime götürdü. Buraya ne için geldiğimi unutmuş, onunla birlikte lavabodan çıkarken eve gideceğimizi biliyordum. İnatçı yanına ağır basan bir inadım yoktu ne yazık ki. Kalkanlarımı onun karşısında tamamen indirmiş, tabiri caizse karşısında her konuda çırılçıplak kalmış vereceklerine karşı savunmasızdım. Bundan hiç şikayetim yoktu.

"Biz kaçtık gençler." Yaman ve Barut'a bir baş selamı verdiğinde ben de kızlara el salladım. Eşyalarımı hızlıca aldığımda sırt çantamı Kamer'in almasına engel olamadım.

"Kendim taşıyabilirim." İtirazıma karşı düz düz bakıp arabaya ilerledi. Arka koltuğa hızla çantamı bırakıp sürücü koltuğa geçtiğinde yanındaki koltuğa oturup beklemeye başladım.

"Beste'yi özledim sanırım." dediğinde içimi kıskançlık dalgası sardı. Kardeşim de olsa başka birini özlemesi beni çileden çıkartmıştı. Bunu ona belli etmek istemesem de asılan suratım her şeyi an be an ortaya seriyordu.

"Kıskandın mı ay ışığı?" Bakışlarımı pencereye çevirdiğimde halime erkeksi bir kıkırtıyla karşılık verip arabayı çalıştırdı. Yol boyunca sessizlik yemini etmişiz gibiydi. O yalnızca yola odaklanmış, çatılı kaşlarıyla aklında oluşan düşüncelerle buluştuğu belliydi. Aklının içine girip o düşüncelere bir zırh oluşturup onu yormasına engel olmak istiyordum. Ben de çok fazla düşünüyordum ama onun bu sıkıntılı hale bürünmesinden hoşlanmıyordum.

Nihayet evin önüne geldiğimizde içeriye girip salona ilerledik. Beste'nin okuldan gelmesine henüz vakit vardı ve bu süreçte baş başa zaman geçirebilirdik.

"İçecek ya da yiyecek bir şeyler ister misin?" Kolumu aniden çekmesiyle kucağına düşmem bir oldu. Şaşkın bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde beni kucağında oturtup kollarını belime sardı.

"Kokusunu solumak istediğim bir şeyler isterim aslında." Kaşlarım hayretle havalanırken başını boynuma gömdü. Burnunu sertçe sürttüğünde titrek bir nefes aldım. Kokumu böylece solumak istemesi beni heyecanlandırmıştı.

"Kamer?" İsmini soru cümlesi şeklinde dudaklarımdan kaçırdığımda boynuma Dudaklarını bastırdı. Boğuk bir ses tonuyla mırıldandığında saçlarını okşadım.

"Her ne kadar dışarıdan iyi görünsem de içten yıkık bir harabeden farksızım. Beni rahatlatmana ihtiyaç duyuyorum." Başını gömdüğü kuytudan çıkartıp alnını alnıma yasladı. Derin bir nefes alıp burnumun ucunu öptü.

"Mehir." Dudaklarının arasından çıkan ismin kutsallanırken içten içe yıkıntıların altından çıkıyordum.

"Söyle, soğuğun yangını." Alnını alnımdan çekip çenemi öptü. Buz mavilerini gözlerime dikip şefkatle baktı.

"Senden aldığım ışıkla bütün ömrüm aydınlansın yeter. Senin aydınlatmadığın yollarda ıssız bir karanlıkta kalmayı yeğlerim. Seni seviyorum, ay ışığı. Bunu söylemekten bir an bile vazgeçmeyeceğim."

Sosyal Medya Hesaplarım:

İnstagram: dilaraoykuyagmur

Twitter: yagmuroykuay

Continue Reading

You'll Also Like

140K 7.3K 42
Üniversite için herşeyim hazırdı,ailemi bırakmak dışında... Kankam ile ev tuttuk,herşey normaldi, , kapkaça uğramam bile... Sera vardı,Sevda suktanım...
2.4K 171 4
akıl hastanesinden kurtulmak için her yolu deneyen bir kadına bir iş insanı yardım ederse ne olur... ben eva sancak annesi ve babasının cesedinin baş...
352K 22.7K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
676 53 12
Gittiği aile davetinde uzun zamandır görmediği babasını gören ve babasının ortağının oğluyla evleneceğini öğrenen İlsu'ya evleneceği adamın abisi yar...