HIRÇIN GÜVERCİN

By sibelgns

2.3M 103K 13.5K

Geçmişin karanlığından kurtulmak isteyen küçük bir kız çocuğuydum sadece. Aynaya her baktığımda gördüğüm kesi... More

TANITIM
1.Bölüm "Bana Aitsin"
2. Bölüm "Ne iz ne de hatıralar..."
3. Bölüm "Ben yaptım, hepsi benim suçum"
4. Bölüm "Bana Güvercin Demeyi Kes!"
5. Bölüm "Birbirinizden Hiç Farkınız Yok!"
6. Bölüm "Güvendesin Güvercin"
7. Bölüm "Buradayım, Yanındayım..."
8.Bölüm "Avare Bir Serçe"
9.Bölüm "Öğreneceğimi Öğrendim"
10. Bölüm "Ufaklık"
11.Bölüm "Pamuk Prenses"
12. Bölüm "Senin Aklını Alacağım Eymen BOZOKLU"
13. Bölüm "Eros ve Ok'u"
14. Bölüm "Demek Seni Delirtmeyi Başardım Ufaklık"
15. Bölüm "Hadi Güzelim Nefes Al!"
16. Bölüm "Sen Öyle San Güvercin!"
17. Bölüm "Sadece Bir Öpücük mü?"
18. Bölüm "Sen Onun İlkisin!"
19. Bölüm "Sen Benim En Zorlu Sınavımsın."
20. Bölüm "Güvercin Sana Emanet"
21. Bölüm "Ben Senin Neyin Oluyorum Güvercin?"
22. Bölüm "Sakın Beni Bir Daha Öpmeye Kalkma!"
23. Bölüm "Eymen Bozoklu'nun Sadizm Tutkusu"
24. Bölüm "Eymen Yağız Buluşması 1"
25. Bölüm "Eymen-Yağız Buluşması,Sürpriz Ziyaretçiler"
26. Bölüm "Fırtına Öncesi Sessizlik." Alıntı
26. Bölüm "Fırtına Öncesi sessizlik"
27. Bölüm "Sorgu Odası"
28. Bölüm "Sakın Yakalanma Güvercin!"
29. Bölüm. "Bazen aşk ilk görüşte insanın yüreğine düşer"
30. Bölüm "Ben de seni seviyorum Güvercin."
31.Bölüm "Sen Ömrümde Gördüğüm En Güzel Kadınsın Güvercin."
32. Bölüm "Sebebi Aşk Yağız, Sebebi Deli Sevda."
33. Bölüm "Ey Aşk Sen Nelere Kadirsin!"
"34. Bölüm "Korkuyorum Yağız, Çok Korkuyorum Sevgilim."
35. Bölüm "Mutfakta Aşk Başkadır."
36. Bölüm. "Lütfen Yağız, Gitme!"
37. Bölüm "Ne olur Aç Gözlerini Beni Böyle Ağlatma Sevgilim."
38. Bölüm "Sen Ağlamamı Hiç İstemezdin..."
Kısa Bir Ara
Alıntı 1
Alıntı 2
39. Bölüm "DESTUR!"
40. Bölüm "Bunu sana ödeteceğim Fahişe!"
41. Bölüm "Seni Hiç Bir Yere Bırakmam Güvercin."
42. Bölüm "Öpüşmemizi Ateşli Buldun Yani!"
DUYURU
ALINTI 1
ALINTI 2
43. Bölüm "Benden Uzak Durmanı Yasakliyorum!"
44. Bölüm "Bırak Bedenim Bulansın Tenine"
45. Bölüm. "Senin Bir Suçun Yok Güvercin!"
46. Bölüm. "Nefesimi Sevdiğim Adamın Dudaklarına Emanet Ettim"
47. Bölüm "Sen Onu Bile Hak etmiyorsun!"
48. Bölüm "İstediğin Yere Gitmekte Özgürsün!"
49. Bölüm "Bana O Evde Dokundu! Defalarca..."
50. Bölüm "Ne Demek Gitti Lan?"
51. Bölüm (1. Kısım) "Kıskançlık Damarı"
51. Bölüm (2. Kısım) "Vücudun Aklımın Karışmasına Sebep Oluyor."
52. Bölüm " Ağlamandan Nefret Ediyorum!"
53. Bölüm "Seni Deliler Gibi İstiyorum Güvercin! (+18)
Alıntı
54. Bölüm "Ukala Dümbeleği"
55. Bölüm "Kokusuna Bulandım..."
Lütfen okuyun!
56. Bölüm 1. kısım"Orospuluğun Lüzumu Yok!"
56. Bölüm 2. Kısım "Söz Vermişti, Gitmeyecekti!"
57.Bölüm "Durmak İstemiyorum"
58. Bölüm "Benimsin (+18)
59. Bölüm "Herşeyim..."
60. Bölüm "Sen Beni Öldüreceksin Kadın!"
Adsız Bölüm
61. Bölüm "Geçmişin izleri..."
62. Bölüm "Davet"
63. Bölüm "Eskiden De Olduğu Gibi Benimsin!"
64. Bölüm "Nehir Yok Demir! Eymen Onu Kaçırmış!
65. Bölüm "Tadın Güzelmiş. Daha Fazlasını Tatmak İçin Sabırsızlanıyorum"
66. Bölüm "Ruhum Dayanmaz..."
Duyuru
Ön Okuma
67. Bölüm: "Yüreği Yangın Yeri..."
69. Bölüm "En Kıymetlim"
70. Bölüm "Ruhum Zangır Zangır Titriyor." Part 1
Ufak bir not!
71. bölüm
Açıklama

68. Bölüm "Dünyalar Güzelim."

15.8K 886 130
By sibelgns

Keyifli okumalar canlarım :))

Çığlıklarım kulakları çınlatırken Eymen'in boğazıma dayadığı bıçağı umursamadan çırpınmaya başladım. Vazgeçmiştim... Yaşamaktan, mücadele etmekten, her şeyden vazgeçmiştim... Bir tek sevdiğim adama-Yağız'a- olan hasretim vardı yüreğimi acıtan, bir de onunla ilgili kurduğum hayallerin hiçbir zaman gerçekleşmeyecek olması... Boğazımı zorlayan bıçağın acısı değildi canımı yakan beni şuracıkta öldürse gıkım çıkmazdı. Canımı asıl yakan, bana yapabileceklerini bilmemdi. Eymen, söylediklerini gözünü bile kırpmadan gerçekleştirebilecek adi bir psikopattı.

Onunla mücadele edip hayatta kalmaya çalışmayacaktım, aksine ne kadar erken canımı alırsa o kadar erken olacaktı vuslata ermem. O yüzden boğazımı yakan çığlıklar kulakları çınlatırken kendimi boynumdaki bıçağa daha çok bastırdım. Ya ölecektim ya da öldürecektim. Onu öldürebilecek cesarete ve güce sahip olmadığımdan bana en cazip gelen yine ilk seçenekti, eğer gelecek olan işkenceleri çekmek istemiyorsam mümkün olduğu kadar erken ölmeliydim.

"Öyle erkenden ölmek yok!" diyerek beni geri doğru ittirdi Eymen. "Senden alacaklarımı almadan gözünü bile kapatamazsın."

Kestiği yer alev alev yanıyordu. Elimi boğazıma sarıp düştüğüm yerden doğrulmaya çalıştım. Etrafta kendimi öldürebileceğim bir şeyler var mı diye hızlıca çevremi taradım. Oda adını bile bilmediğim acayip aletlerle dolu olsa da hangisinin işimi göreceğine dair en ufak bir fikrim yoktu. Beni kurtuluşa taşıyacak en kestirme yol, küvetteki jiletlerdi muhtemelen. Onlara ulaştığım an bileklerimi dikine kesecek ve bu işten kurtulmuş olacaktım. "Bana zarar vermene izin vermeyeceğim." Dedim nefes nefese. "Hasta piçin tekisin." Dediğimde bir kahkaha attı. Hızla yerden kalkıp doğruldum. Gözüm bir Eymen'in elindeki bıçağa bir de Eymen'in arkasındaki küvete kayıyordu.

"Hastaysam bile bu, sana yapacaklarımı değiştirmiyor. Her şekilde seni altıma alacağım." Diyerek üzerime geldiğinde istemsizce bir çığlık daha attım.

"İmdat!" diye bağırarak ondan kurtulmak için bir manevra yaptığımda beni aniden yakalayıp yere serdi.

"Fahişeliğin lüzumu yok." Dedi boğazıma yapışarak. "Vücudunu haritaya çevirmeyenin anasını siksinler."

Elinde tuttuğu bıçağı almak için ona saldırdım. Bıçağın keskin yerini avucumla kavradığımdan hızla bıçağı çekmesiyle elimde hissettiğim acı gözlerimi yaşarttı. Elim kan içinde kalmıştı. "Bırak beni hayvan herif, bırak!" diyerek onu üstümden itmeye çalıştım ama o kadar kuvvetliydi ki.

Bir eliyle ellerimi başımın üzerinde sabitleyip, bıçak olana elini elbisemin yırtık yakasına geçirdi. "Benimle verdiğin mücadele sana olan isteğimi daha da perçinledi ufaklık." Diyerek bıçağı çektiğinde zaten yırtık olan elbise göbeğime kadar açıldı. Çırpınıp onu üzerimden atmaya çalışsam da o kadar güçlüydü ki bir türlü onu uzaklaştıramıyordum. "Çok güzelsin." Diye adeta kulağıma hırladı. Kafamı onun tersi yönüne çevirdim. Ondan nefret ediyordum, onu öldürmek istiyor, bana yaptıkları için en kötü şekilde cezalandırmak ve bir daha bana dokunamayacak hale gelmesini istiyordum.

"Bırak beni." Diye bağırmamla elindeki bıçağı yere koyup çenemi olan gücüyle kavradı.

"Yalvar, bağır çağır, ağla! İnan bana daha hoşuma gider." Deyip iğrenç bakışlarını vücuduma çevirdi. "Vücudunda, eskiden yaptığım izleri görmek gurumu okşadı." Dedi hayran hayran. "Söylesene ufaklık, sen de her aynaya baktığında beni hatırlayıp varlığımı özlemiyor musun?"

"Seni özleyeceğime ölürüm daha iyi." Diyerek yüzüne tükürdüm.

Çenemi daha da güçlü bir şekilde sıktı. Ağzıyla cık cık cık yaparak kafasını yaptığım hareketi tasvip etmezmişçesine sağa sola salladı. "Yaptığın hiç hoş bir şey değil ama hoşuma gitti." Dedi yüzünü yüzümün en yakınına getirdiğinde kafamı çevirmek istesem de çenemi sabitlediği için başaramadım.

"Sen, tanıdığım en adi orospu çocuğusun." Diyebildim sesimin çıktığı kadarıyla.

Gülümsedi. "Sen de beğenmediğin bu orospu çocuğuna sike sike boyun eğeceksin." Diyerek dudaklarını dudaklarımın üzerine bastırdığında gözüm karadı. Bütün gücümle bağırıp onu uzaklaştırabilmek adına elimden geldiğince çırpındım.

"Dokunma! Dokunma! Dokunma!" Sürekli aynı şeyi tekrar ederek boğazım parçalanırcasına bağırıyor onu üzerimden atmaya çalışıyordum. Bir şeyler söylüyordu. Çenemi bırakmış tekmelerimi durdurmaya çalışıyordu. Dokunamazdı... Yağız'ın itinayla iyileştirdiği yerleri bir kez daha yaralayamazdı. Beni bin parça edip tekrar tekrar zarar veremezdi! Vermemeliydi! İnsanlığa sığmazdı... Zaten bunu yapan da insan olamazdı... Olmamalıydı...

Çığlıklarımın uğultusuna karışan kuvvetli bir gürültü ve bir takım sesler duyar gibi olsam da vücudum girdiği panikten bir türlü çıkamadı. Tek anlayabildiğim cümle "Sikerim ulan!"olmuştu.

Ellerimin serbest kalmasıyla hareketlerim daha da seri bir hale geldi. Gözlerim hiç açılmayacakmışçasına sıkılmış, gözyaşlarım yüzümü sırılsıklam yapmıştı. Ellerim boşluğu döverken vücudum kilitlenmişti sanki. Kulaklarım uğulduyordu hiçbir şeyi algılamamakla birlikte bayılacak gibi hissediyordum ama bayılamazdım bu haldeyken bilincimi yitiremezdim. Birisi başımda bir şey söylüyordu ama hiçbir şey anlamıyordum. Hıçkırıklarım ve iç çekişlerim, ellerimin tutulmasıyla birlikte çığlıklara dönüşürken kendimi artık kaybetmek üzereydim. "Bırak! Dokuma!" sürekli aynı şeyi tekrarladım durdum. Bıraksındı... Dokunmasındı...

"Güvercin." Çaresizce yerde kıvrılmış vücuduma, güçlü bir titreme eşlik ederken duyduğum kelime beni biraz olsun sakinleştirmişti sanki. Artık bayıldığıma emindim yoksa Yağız'ın yumuşak bir şekilde söylediği o kelimeyi duymam imkânsızdı.

"Yanındayım..." Ağlamam daha da şiddetlendi. Keşke bu rüyadan hiç uyanmasaydım.

"Ağlama..." Açılmaya direnen gözlerimle daha fazla inatlaşmadım. Açılmasındı, beni bu rüyadan uyandırmasındı...

"Güzelim, benim..." Yağız'ın duyduğumu sandığım sevgi dolu sesiyle kollarımı bedenime çaresizce sardım. Herşey bir hayaldi... İçimdeki üşüme daha da arttı. Elim az önce Eymen'in dokunduğu dudaklarıma gitti. Dudaklarımı kanatırcasına silmeye çalıştım. Baygınlığım geçtiğinde kâbusum yine geri gelecekti. Elimin üzerinde hissettiğim eli iğrenerek geri ittim. Feryadım, içimde çığ gibi büyüyen korkularımın dışavurumuydu. Kollarımı, bacaklarımı ve hareket ettirebileceğim her yerimi gelişi güzel savuruyor kendimi korumaya çalışıyordum.

"Dokunma!" diye tekrarladım belki milyonuncu kez. "Yalvarırım..."

"Benim Güvercin; Yağız." Yine o güzel rüyanın içine çekiliyordum sanırım. Yağız yine bana güven veriyor yanımda olduğunu hissettiriyordu.

Herşey karman çorman olmuştu neredeydim? Rüya mı görüyordum? Gerçekle hayal birbirine girmişti. Bir müddet daha kendi kendime çırpınıp durdum. "Gerçek değilsin." Dedim. Gözlerimi bir kez daha açmaya çalıştım ama vücudumu kontrol edemiyordum.

"Sana sarılmama izin ver güzelim."

"Yoksun." Dedim hıçkırarak.

"Gözlerini aç Güvercin, beni göreceksin."

"Gidersin." Dedim. "Eğer uyanırsam gidersin."

"Bana güven, gitmeyeceğim. Seni almadan hiçbir yere gitmem."

Biraz olsun sakinlemiştim sanki. Derin derin nefes alıp vücudumun gevşemesini bekledim. Kulaklarımdaki uğultu azalmış bilincim yavaş yavaş yerine gelmeye başlamıştı.

"Abi, ne oldu Güvercin'e?" Dedi Demir'in sesine benzettiğim bir ses.

"Sakın yaklaşma." Bu sefer konuşan Yağız'dı. "Dokunma. Sinir krizi geçiriyor."

Vücudumdaki kaslar gevşemeye başlarken gözlerim de yavaşça açıldı. Göz kapaklarımı birkaç kez açıp kapattım. Görüşüm hala net değildi. Kalbimin gümbürtüsü dışarıdan da duyuluyor muydu acaba? Görüşüm yavaş yavaş netleştiğinde tam karşımda, yerde dizlerinin üzerine çökmüş Yağız'ı gördüm. Arkasında da bana endişeli gözlerle bakan Demir'i. Hayal miydi? Hayalse bile çok güzeldi. Karşımdaki görüntüden gözlerimi ayırmadan yattığım yerden kalkıp oturur pozisyona geçtim. Şaşkın gözlerle etrafıma bakındım. Konuşamıyordum, sanki konuşursam gördüğüm her şey bir puzzle gibi dağılıp parçalanacak beni görmek istemediğim gerçeklikle yüzleştirecekti. Elbisenin önünün göbeğime kadar açık olduğunu fark ettiğimde ellerimle sıkı sıkıya kapatmaya çalıştım. Birkaç dakika boş gözlerle birbirimize baktıktan sonra "Ya... Yağız?" diye seslendim kısık bir sesle.

"Güvercin?" dedi o da aynı şekilde. "Yanındayım güzelim." İnanamıyordum tam karşımdaydı yoksa hayal miydi? Gözlerimden yaşlar sicim gibi inmeye başladı.

"Yanına gelebilir miyim?" diye sordu çekinerek.

"Aman Allah'ın gerçeksin." Diyerek onun gelmesini beklemeden hızla kollarına atıldım. Boynuna sımsıkı sarılarak ağlamaya başladım. Kokusunu doya doya içime çektim.

"Canım... Canım karım benim." Kolları belimde ileri geri hareket ediyor, beni içine sokarcasına kendine bastırıyordu. "Seni koruyamadım, affet beni güzelim." Kendini suçluyordu. "Seni kaybettim sandım." Dediğinde daha sıkı sarıldı. "Öldüm, bittim mahvoldum. Seni bulamamaktan öyle korktum ki."

Beni sarıp sarmaladıkça benim daha çok ağlayasım geliyordu. Korkularım yavaş yavaş yok olurken içim huzurla doldu. Başımı gömdüğüm göğsünde ömür boyu yatabilirdim. "Geldin ya." Dedim kokusunu içime çekerek "Hiçbir şeyin önemi yok."

Beni yavaşça göğsünden uzaklaştırıp ellerini saçlarımda gezdirdi. "Meleğim..." Dedi son heceyi uzatarak, "Birtanem..." ellerini yanaklarıma koyup gözlerimin içine derin derin baktı. Söylediği her kelimeyi bana şefkatle seslenircesine vurguluyordu. "Canımın içi karım benim." Dudağıma küçük bir öpücük kondurdu. "Geçti." Dedi saçlarımdaki ellerini yanaklarıma koyarak. "Herşey bitti." Dediğinde gözünden bir damla yaş süzüldü gitti. O zaman anladım onun da kendini zor tuttuğunu. Parmakları, patlamış dudağımı şefkatle okşarken yüzündeki kaslar ne kadar gergin olduğunu gözler önüne seriyordu. "Yine de zarar görmeni engelleyemedim." Dediğinde sesinden pişmanlık akıyordu.

Ben de onun bana yaptığı gibi ellerimi yanaklarının üzerine koyarak başparmağımla yüzünde yol olan ıslaklığı sildim. "Zarar yok." Dedim kendimden emin bir şekilde. "Ufak birkaç önemsiz kesik sadece, onunla olan mücadelemde, kazandığım zaferin temsilcileri onlar. Üzülecek bir durum yok. Senin de dediğin gibi; bitti." Diyerek ona sarıldım. "Yıllarca süren kâbustan senin sayende uyandım gitti." Bu kadar basit olmadığını ikimiz de biliyorduk fakat daha fazla kendini suçlamasını istemiyordum. Suçlu da değildi zaten.

"Hepsinin hesabı kesilecek, hiçbiri yanına kalmayacak o orospu çocuğunun." Dediğinde gerildim. Sahi o neredeydi? Kaçmış mıydı yoksa?

Yavaşça üzerinden çekilip "O nerede?" diye sordum.

"Cehennemin dibinde." Dediğinde dudağı keyifle kıvrıldı. "Ona cehennemi bile dar edeceğim, ölmek için bana yalvaracak."

"Yakalandı yani?"

"Sen bunları düşünme güzelim. Bundan sonra özgürsün. Hiçbir şey için endişelenmene gerek yok."

"Ama ya sana bir şey olursa?" dedim panikleyerek. "O pislik sana zar..."

"Sikmişim zararını." Diyerek sözümü kesti. Aslında pek benim yanımda küfür eden bir adam değildi ama onun da sinirleri bozulmuştu anlaşılan. "Onu ben öyle bir si..." dediğinde yaptığını fark ederek cümlesini yarıda kesti. "Pardon Güvercin, benim de aklım gitti. Yanında öyle paldır küldür saydırdım."

Kollarımı tekrar boynuna sardım. "Önemli değil, sadece senin için endişe duyuyorum."

"Endişe duyulması gereken asıl sensin güzelim, şu haline bak." Diyerek avucumu açıp içinde kurumaya yüz tutmuş kan izlerini okşarcasına sildi. Dudaklarını avucumdaki kesik izine bastırdı iç çekerek. "Ben senin canını yakacak en ufak bir şeyden bile seni sakınırken, nasıl olurda o şerefsiz sana böyle zorbalık yaptı?" Bir yandan avucumun içine küçük öpücükler konduruyor bir yandan da kendi kendine konuşuyordu.

Elbisemin yırtık yakası iliştirdiğim yerden çıkıp omuzlarımdan sıyrıldığında Yağız'ın kaşları daha da çatıldı. Beceriksizce önümü kapatmaya çalışsam da izin vermedi. Ellerini hızla üzerimde gezdirerek itina ile bedenimi incelemeye başladı. "Başka yerlerine de bir şey yaptı mı?" diye sordu elleriyle bedenimi yoklarken. Boynumdaki kesikten süzülen kanlar vücudumun çoğu yerine bulaştığından durumum gerçekten vahim görünüyordu.

""Yok bir şeyim." Dedim vücudumda aranan ellerini tutarak. Bana inanmıyormuş gibi bakıyordu.

"Şu haline bak, heryerin kan olmuş. O iti sike sike gebertmezsem bana da Yağız demesinler."

"Gerçekten iyiyim. Boğazımdaki kesikten bulaştı bunlar hep." Diyerek geçiştirmeye çalıştım.

"Siktir." Bir şeyleri yeni fark etmiş gibi bir hali vardı. "Titriyorsun." Dedi. Oysa ben, titrediğimin bile farkında değildim. Hızla üzerindeki ceketi çıkartarak omuzlarıma yerleştirdi ve kollarımı içine sokarak önünü kapattı. Bana güçlü bir şekilde sarıldı. "Seni seviyorum Güvercin. Seni çok seviyorum."

"Bende seni seviyorum Yağız." Diyerek bedenimi neredeyse tamamen ona yaslayarak kendimi onun güvenli kollarına bıraktım.

"Beni eve götürür müsün?" diye sordum. "Daha fazla bu yerde kalmak istemiyorum."

"Götürürüm tabi güzelim." Diyerek beni kucakladığında ellerim ve başım boynundaki yerini aldı. Gözlerim etrafta az önce Yağız'la birlikte gördüğüm Demir'i aradı fakat odada bizden başka kimse yoktu. "Demir'i de görmüştüm sanki?" diye mırıldandım.

"Buradaydı aslında." Dedi odadan beni çıkartırken. "Bizi yalnız bırakmak istedi sanırım." Dediğinde sesinde imalı bir ton vardı. "Çok düşüncelidir kendisi biliyorsun."

"Biliyorum, bilmem mi?" Dedim gülümseyerek. Kafamı boynundan çekmemiştim. "Çok ince düşünür benim Demir'im."

"Deme şuna öyle." Dedi yürürken.

"Neden demeyecekmişim ki? Demir'im o benim."

"Güvercin." Dedi son heceyi beni uyardığını belirtecek şekilde uzatarak.

"Ne var?" ben de aynen onun yaptığı gibi kelimeyi uzatarak konuştum. "Seviyorum Demir'i biliyorsun ama." Dedim o görmese de dudaklarımı büzmüştüm.

"Sen sadece beni sevebilirsin." Dediği an durdu. Boynuna yasladığım başımı hafiften kaldırarak gözlerine baktım. "O dudaklarını da ancak benim için büzebilirsin." Diyerek dudaklarını dudaklarıma hafifçe bastırıp küçük bir öpücük kondurdu. "Bu dudaklarından çıkacak her türlü sahiplenici ek sadece benim adımın yanına eklenebilir Güvercin." Diyerek yürümeye devam etti.

"Çok egoistsin." Kafam boyun girintisine çoktan yerleşmiş, dudaklarım teninin sıcaklığını hissedecek şekilde Yağız'ın boynunu sahiplenmişti.

"Sen öyle diyorsan." Sesindeki tını söylediğim şeyi kabullendiğini gösteriyordu.

"Aynı zamanda da kıskanç." Diye ekledim iyice ona sokularak.

Abartılı bir şekilde "Ne diyorsun?" dediğinde gerçekten çok tatlı olmuştu. "Hem de deli gibi. Seni her şeyden herkesten kıskanırım."

"Bahsettiğimiz kişi Demir." Dedim. "Senin en yakın arkadaşın, benim de öyle tabi. Aynı zamanda kardeşin sayılır aynı şekilde benim de öyle."

"Nefes almadan konuşman fikrimi değiştirmiyor bebeğim. Söylediklerinde haklı olsan bile yapacak bir şeyim yok. İçimdeki dürtülere laf geçiremiyorum. Demir'i ne kadar sevdiğini, ona ne kadar değer verdiğini biliyorum ama duymak istemiyorum."

"Birileri benden mi bahsetti?"

Karanlığa alışmış gözlerim binadan çıktığımızda gözüme gelen ışıkla kısılmıştı. Demir'in yüzünü tam olarak göremesem de neşeli sesini duymuştum. "Yanlış duymuşsun kardeşim." dedi Yağız utanmadan yalan söyleyerek. Kucağından inmek için hareketlendiğimde beni daha sıkı tuttu. "Sen de uslu dur yavrum." Dedi hiçbir şey olmamış gibi.

"Bıraksana Yağız ya. Demir'le görüşeceğim." Dedim huysuzca.

"Biz seninle iki saattir ne konuşuyoruz Güvercin?" diye sitem etti.

"Demir'i ne kadar sevdiğimizi tabi." Gülümseyerek yanağına bir öpücük kondurdum.

"Bunu dile dökmeyecektik hani?" dedi o da benim gibi gülümsüyordu.

"Haklısın hayatım. Şimdi beni yere indirebilir misin?"

"Üşüyorsun zaten güzelim, ben seni direkt arabaya indireyim." Diyerek hareketlendiğinde kucağında huysuzca kımıldadım.

"İnat etme de indir beni." Dediğimde yüzü memnuniyetsiz bir hal aldı.

"Önünde sonunda kızın dediğini yapacaksın kardeşim." dedi Demir iki saattir sırıttığı yerden bize doğru yürümeye başlayarak. "İnadı bırak da gönder Güvercini."

Yağız, Demir'e sinirli sinirli bakarken kulağıma "Anlaştığımız gibi tamam mı yavrum?" Diye sordu. Kafamı onu onayladığımı belirtir şekilde salladığımda beni yere indirdi. Gözüm, karşıdan bize doğru gülümseyerek gelen Demir'e kaydı. Önümü sıkı sıkı sararak ben de ona doğru yürümeye başladım.

"Berbat görünüyorsun. "dedi Demir bağırarak.

"Sende öyle." Diye karşılık verdiğimde ben de onun gibi bağırıyordum.

"Makyajın da akmış." Dedi.

"Senin de şaftın kaymış." Dedim.

"Dudağın fena patlamış." Diye karşılık verdi.

"Senin de gözünün yanı morarmış sanki." Dedim, gözlerimi kısıp Demir'in yüzüne dikkatle bakarak.

"Sen bir de karşı tarafı görecektin." Dedi sırıtarak ve ekledi "Ama hala çok güzelsin Güvercin."

Yağız boğazına bir şey kaçmış gibi öksürdüğünde ikimizde ona baktık. "Ağzını topla lan." Dedi yalandan öksürürken, bana da hiçbir şey olmamış gibi sırıtıyordu.

Kafamı Yağız'dan çevirip "Seni özledim." Dedim karşımda sevgiyle gülümseyen Demir'e. Yağız'ın abartılı öksürükleri daha da şiddetlendi.

Demir, Yağız'a "Abiciğim sen arabaya geç istersen hasta olacaksın sanırım. Veremliler gibi öksürmeye başladın baksana." Dediğinde kahkahalarla gülmeye başladım.

"Sen rahat ol kardeşim. Hiçbir şey olmaz."

"Sen rahatsan sıkıntı yok kardeşim." diyerek bakışlarını bana çevirdi Demir. "Sakın bir daha ortadan kaybolayım deme?" dedi uyarıcı bir ses tonuyla. "Yokluğunda bu adam hiç çekilmiyor, hoş normalde de çekilmiyor ya."

"Kaybolmam." Dedim gülümseyerek.

"Ve ben de seni özledim Nehir kızım." Diyerek hızla kollarını açıp bana sarıldı. Yerden havalandığımı hissettiğimde beni etrafımda döndürmeye başladı. "Sakın bizi bırakma."

"Bırakmam." Dediğim de ne olduğunu anlamadan Demir'in kucağından çekildim.

"Hadi hadi evde hasret gidermeye devam edersiniz." Yağız beni kucakladığı gibi Demir'den uzaklaştırdı.

"Araya girmezsen ederiz tabi kardeşim."

"Çeneni kapat da gidelim artık kız üşüdü." Diyerek beni arabaya doğru götürmeye başladı Yağız. O zaman etrafta bir sürü koruma olduğunu fark ettim. Arabaların ılıkları geceyi güneş gibi aydınlatıyordu.

"Ben sizinle gelmeyeceğim." Dedi Demir arkamızdan. "Çocuklar geldi zaten. Bir kısmı size eşlik etsin. Bir kısmı da beni takip etsin. O iti kimseye emanet edemem dostum." Dediğinde Yağız'ın kaslarının gerildiğini hissettim.

"Bütün korumaları sen al o zaman. Bizim ihtiyacımız yok kardeşim. Sadece arabayı kullanacak bir adam ayarla.

"O işi hallettim. Sizi Cevdet götürecek." Dedi Demir. O da bizimle arabaya kadar gelmişti. "Sen de dinlen Güvercin. Biraz toparlan. Geldiğim de seni daha iyi görmek istiyorum." Dediğinde onu başımla onayladım.

"Sen de kendine dikkat et." Dediğimde gülümsedi.

"Ben de şu elimin kaşıntısını bir gidereyim."

Neyi kast ettiğini anlamıştım ama bir şey demedim. Ona göz kırparak Yağız'ın beni arabanın arka koltuğuna bırakmasına izin verdim. Onlar arabanın önünde birkaç dakika daha konuştuktan sonra Yağız yanıma geldi.

"İyi misin güzelim?" diye sordu kolunu omzuma atıp beni kendine yaslayarak.

"Sadece yorgunum, banyo yapmak istiyorum ve sanırım açlıktan midem bulanıyor." Dedim

"Cevdet sen eve sür." Dedi arabanın şoför koltuğunda oturan adama. "Evde yiyecek bir şeyler vardır ama istersen dışarıdan da bir şeyler alabiliriz yavrum."

"İstemem." Dedim ona daha çok sokulup. "Bir an eve gidelim, Hatice Teyze'nin lezzetli yemeklerinden yerim ben."

O sırada Yağız'ın telefonu çaldı. "Öğrendin mi Demir?" diye sordu. Neyi öğrenmişti acaba? Birkaç saniye telefonu dinledikten sonra "Tamam, ne gerekiyorsa yapsınlar. Mehmet'i de Sabri'nin yanına gönder. Kız, düzelene kadar hastanede onlara kalacak yer ayarlasınlar." Demir bir şeyler daha söyledi. Yağız bir yandan saçlarımı şefkatle okşarken bir yandan da Demir ile konuşmaya devam ediyordu. "Unutmadan," dedi Yağız boğazını temizleyerek. "İyi ki varsın kardeşim." Demir karşıdan ne söyledi bilmiyorum ama Yağız telefonu kapattığında bayağı keyifli görünüyordu.

"Hastanede kalan kim?" diye sordum.

"Sabri'nin kardeşi."

"Sabri davetteki korumalardan biri değil miydi?

"Evet güzelim."

"Ne olmuş ki kardeşine?" diye sorduğumda gerildiğini hissettim.

"Uzun hikaye."

"Olsun dinlerim, yolumuz uzun."

"Yeterince kötü şey yaşadın zaten Güvercin, o yüzden daha fazla üzücü şeylerden konuşmayalım olur mu?" diye sordu işaret parmağını çeneme koyup ona bakmamı sağlamaya çalıştığında canım acıdı ve istemsizce yüzümü buruşturdum. Tüy gibi bir dokunuştu fakat acıtmıştı.

"Ne oldu?" diye sordu kaşlarını çatıp. "Canını mı yaktım güzelim?"

Ne diyeceğimi bilemediğim için mırıldanarak "Biraz" diyerek başımı göğsüne yasladım ama Yağız, başımı yavaşça kaldırıp arabanın ışığını açtı.

"Dur bakayım, önemli bi..." dediğinde gözleri hafifçe kaldırdığı çenemin altında takılı kalmıştı. Bakışları bir anda soğuklaşmış, dişleri sıkıldığı için çenesinin yanlarında hafif tümsekler oluşmuştu. "Orospu çocuğu!" dedi parmaklarını çenemin etrafında şefkatle gezdirerek. "Ben bunu daha önce nasıl fark etmedim?" Diye kendi kendine söylenerek biraz daha yüzümü inceledi. Parmakları kaşımın üzerini okşadıktan sonra elmacık kemiklerimin üzerinde dolaşıp dudağımın üzerine geldi. Orada yara olduğunu biliyordum sızısı ve zonklaması her dakika bana dudağımın patladığını hatırlatıyordu zaten. Parmakları, dudaklarımda çekildiğinde eğilerek dudaklarını nazikçe çeneme yerleştirdi. Küçük küçük buseler bırakırken beline sardığım ellerimi daha da sıktım.

"Çok mu kötü görünüyor?" diye sorduğumda beni duymazdan gelmişti. "Çok kötü değil mi?" diye sorumu yineledim ama o beni sarıp sarmalamaktan başka bir şey yapmadı. "Ben de görmek istiyorum." Diyerek Yağız'ın kollarından çekilmeye çalıştığımda bana izin vermedi.

"Sen her zaman çok güzel ve masumsun Güvercin. Birkaç morluk senin görünüşüne gölge düşüremez."

"Yine de görmek istiyorum." Diyerek huysuzca dikiz aynasına doğru bakmaya çalıştım.

"Yapma bunu." Diyerek beni uyardı."Nasılsa eve gidince göreceksin."

"Şimdi görmek istiyorum ama." Diye mızmızlandığımda pes edip önümden çekildi.

"Cevdet dikiz aynasını Nehir hanıma doğru çevir." Dediğinde adam anında aynayı kendimi görebileceğim bir açıda ayarladı.

Gözlerim, aynada bana bakan tanıdık ama bir o kadar da bana yabancı yüzle karşılaştığında, öylece kaldı. Göz pınarlarım dolmuştu. Berbat görünüyordum. Dudağımın bir kenarı patlamış ve şişmişti keza kaşım da öyle. Yanaklarımın çeşitli yerlerinde kızarıklıklar ve morluklar vardı. Çenemi hafifçe kaldırdığımda o müthiş manzara ile karşılaştım. Çoğu yeri morarmıştı. Çenemin altından yanaklarımın yanına kadar Eymen'in parmak izleri çıkmıştı. "Aman Allah'ım." Dediğimde dudaklarım titremeye başlamış görüşüm yavaştan bulanıklaşmıştı. Gözümü yakan taneler yanağımdan süzülmeden önce Yağız beni göğsüne yasladı. Yağız'ı üzmemek için bastırdığım bütün duygularım bir andar hüzün yağmuruna dönüşüp gözlerimden yağarken, hıçkırıklarımı bastırmaya çalışıyordum.

"Ağla güzelim." Dedi Yağız beni kucağında bebek gibi severek. "Bu gece istediğin kadar ağla. İçindeki bütün kini, öfkeyi kusmakta serbestsin." Dediğinde serbest bıraktığım hıçkırıklar boğazımdan koparken, kokusunu içime çeke ağladım. "Bağır, çağır, kır, dök. Yeter ki içindeki bu üzüntüden, kırgınlıktan kurtul. Hüzünlerini azat et birtanem çünkü ben sana ömür boyu mutluluklar vereceğim. Bu son üzülmen olsun tamam mı?" diye sorduğunda cevap veremesem de başımı onu onaylarcasına salladım. Geçecek meleğim, hepsi geçecek." Diye kulağıma fısıldadı.

"Geçmiyor ama." Diyerek çocuk gibi itiraz ettim.

"Geçireceğim." Dedi başımı sevgiyle öperek. "Seni iyileştireceğim." Bana bunlar gibi bir sürü sevgi sözcüğü söyledi, beni öptü, kokladı... Bazen sevgiyle, bazen de şefkatle başımı okşadı... Yüzümdeki yaralara her dokunduğunda ağlamam biraz daha azaldı ama bitmedi. Eve gidene kadar o konuştu ben ağladım, o sevdi ben ona sığındım, dudaklarını dudaklarımla buluşturduğu her an, bir damla gözyaşı süzüldü gözpınarlarımdan ama o üşenmedi; her birini itina ile sildi. O anlattı, ben dinledim... Ben ne zaman düzelttiklerini bozmaya yeltensem, o sabırla iyileştirdi.

"Çok çirkin olmuşum." Dedim burnumu çekerek.

"Bence dünyalar kadar güzelsin hatta daha da güzel, her şeyden güzel."

"Senin gözlerin bozulmuş bence."

"Oysa kartal kadar keskindir bakışlarım."

"O halde huyun bozulmuş, yalana başlamışsın."

İçten bir kahkaha attı ve ellerini saçlarımda gezdirmeye devam etti."İçkiye başlamak gibi bir şey mi bu yalana başlamak?" diye sordu eğlenerek.

"Öyle bir şey işte, sen anladın."

"Düşündüğümü söylemek, beni yalancı yapıyorsa öyle olsun."

"Çirkin olmuşum işte baksana." Diyerek kafamı iki saattir gömdüğüm yerden çıkartarak yüzüne baktığımda beni öptü. Hem de öyle böyle değil, içindeki tutkuyu bana yudum yudum içirerek, nazik dokunuşlarını tenime ilmek ilmek işleyerek... Hüzünlerim, yılların sertleştirdiği o güçlü kabuğu çatlatıp gün yüzüne çıkarken, o her birini ustalıkla bertaraf etmeyi başardı.

"Seni seviyorum." Dedim rahatlamanın ve hafiflemenin vermiş olduğu dinginlikle esnerken. "Seni her şeyden çok seviyorum."

"Uyu meleğim. Gözlerini kapat ve huzurla uyu. Birazdan, seni ne kadar sevdiğimi anlatmak için rüyalarına misafir olacağım ve senden çok önemli bir şey isteyeceğim."

"Ne isteyeceksin ki?" diye sordum gözlerim yarı kapalı, aklım başımdan gidik bir şekilde. "Sen ne istersen seve seve yaparım."

"O halde vereceksin." Diye fısıldadı kulağıma. "Bana senin gibi güzel bir kız çocuğu verecek ve onu da en az beni sevdiğin kadar çok seveceksin..."

Rüyada mıydım yoksa gerçekten Yağız çocuk istediğini mi söylemişti bilmiyorum ama öyle bir söylemişti ki içime kadar işlemişti, beni hayallerimin başköşesinden vurmuş, duygularımı tamamıyla ele geçirmişti... "Oğlumuz." Dedim oğlumuz da olacak; o da senin gibi hoyrat, senin gibi kalıplarına sığmaz bir adam olacak... İkisi de bizi çok sevecek..."

,

Continue Reading

You'll Also Like

793K 29.8K 91
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
169K 12K 36
Agra bebeğiyle çaresizce sokakta yaşarken bir gece karşısına çıkan adamla hayatı tamamiyle değişir. Ferişte - Masum, melek ve günahsız demek. Not: +...
5.5M 293K 30
!Acemi bir dille yazılmıştır! Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar t...
67.6K 2.6K 21
UYARI: Kitap içerisinde nude gönderme gibi olaylar var, etik kurallarınıza uymuyorsa okumanızı tavsiye etmem. Şahsıma edilen en ufak hakarette engell...