GÜN IŞIĞI ESİRİ.

By sedfay

23.2K 7.9K 1K

Bir terslik vardı. Etrafta sadece ormanın ruh titreten uğultusu vardı. Damarlarımda ki kan, bu denli ıssızl... More

TANITIM
BÖLÜM 1 : ORMANDAKİ GİZEM
BÖLÜM 2 : "soğuk bedenin sıcak enkazı"
BÖLÜM 3 "şehrin ışıkları "
BÖLÜM 4 " Gecenin esirleriyiz"
BÖLÜM 5 " karanlığın ateşi"
BÖLÜM 6 "Savaş artık tek kişilik değil "
BÖLÜM 7 "Biz beş kişiyiz belaya direnen beş kişi. "
SPOİ

BÖLÜM 8 "Yeni mi doğdum yoksa ölüm mü, aşk mı bilmiyorum. "

819 597 27
By sedfay

BÖLÜM 8 "Yeni mi doğdum yoksa ölüm mü, aşk mı bilmiyorum. "

"İki beden, aynı acıyı sever."





Belki bir gün yine aynı yerde oturacağız. Belki saatlerce dibdibe olacağız. Ama geçmişten, kötü hatıralardan bahsetmek yerine, artık gelecekteki planlarımız ve hayattaki hayalleriniz hakkında konuşacağız. Sadece bir mutluluk ile, ve umut dolu bir ruh ile, karanlıkta parlayan yıldızların altında buluşacağız.

Sabah alarm sesiyle uyandık, kıyafetlerimizi giydik, kahvaltımızı yaptık. Yine aynı şeyleri tekrarlıyoruz, her gün aynı monotonlukta kalkıp okula gidiyoruz. Okullar açılalı bir hafta oldu, ve ben bir hafta boyunca kaçan kovalanır hesabı hep bir kovalamaca içindeyim. Ben kovaladıkça barış benden kaçıyor. Ben barışa yaklaştıkça o benden uzaklaşıyor. Bir bela bitti derken gün geçtikçe yerine yenileri ekleniyor. Ben artık ben değilim. Ben, ben olduğumda kendimi tanıyamıyorum. Aramızdaki uzaklık mesafesi ne kadar yakınsa, bizi birbirimizden daha çok uzaklaştırıyor.

Beş bela avcısı okul kapısından giriş yaptığında merdivenlerden emin adımlarla çıkıp sınıfa doğru yürüdük. Artık 12/A sınıfındayız. Yaklaşık on dakika boyunca hocanın gelmesini beklerken, akının dünki maceralı gecesini dinliyorduk. Onun hareketlerine öyle gülüyordu ki buket, tüm sınıfta kahkahası yankılanıyordu. Buketin bu hallerine kağan'ın bozulduğu her haline yansıyordu. Akın konuşmasını bitirdiğinde gözlerimi barışa diktim, öylesine güzel görünüyordu ki, artık geçsin bu günler istiyorum. Artık ben onunla eski halimize döneyim istiyorum.

Barış'la göz göze geldik o anda ani bir hareketle gözlerimi ondan alıp sınıfa gelen matematik hocasına baktım. Barış'ın gözlerinin hala bende olduğunu gören akın.


"Seni affetti bence, gözleri şuan sende. Ya bu cocuk senden etkileniyor bak demedi deme " oflayarak akına bir cimcik atıp kendine gelmesini sağladım.

"Sen hala ne söylediğini bilmiyorsun akın." Dediğimde, "aha buraya yazdım, siz sevgili olacaksınız. Hatta evleneceksiniz..." Bir kırık kalem gibi önümdeki masaya değdi gözlerim. Sahi olur muydu böyle birşey, biz herşeyi yoluna koyup gelirmiydik bu zamanlara.

(bunu bir yere not alın çünkü ileride eğer böyle birşey olursa akın söylemişti dersiniz.)

Berat hoca "Günaydın " dediğinde hızla kitabını açıp, ders anlatmaya başladı. Berbat olmuş halimle ne hocayı dinliyordum, ne de yanımdaki akın'ın, kısık sesle konuşmalarını. Sadece kapının sertçe tokmalanma sesini duydum. Geriye kalan hiçbir şeyi duymuyordu kulaklarım.

" İyi dersler hocam, iki dakikalığına alya'yı alabilir miyim?"

"Peki alabilirsiniz, umarım bir sorun yoktur."

"Yok hocam bir sorun yok, kütüphaneye yeni gelen kitaplar raflara dizilecek. Alya yardım edersin değil mi?"

Birşeyler konuşuluyor ama kulaklarım o konuşulanları algılamıyor. Akının koluma vurmasıyla masaya diktiğim gözlerimi, ona çevirdim.

"Seni çağırıyor " dedi sessizce .

"Kim" dediğimde kapıdan gelen sese yöneldim.

"Alya yardım eder misin?" Neye yardım edeceğimi anlamadan sırf sınıftan çıkmak için, " tabi" deyip yerimden kalktım.

Bora hocayla sınıftan çıkarken gözlerim barışa kaydı. Sinirle bakıyordu, öyle sinirliydi ki anlatılamazdı. Sırayı kalemle çizerken öldürürücesine bakıyordu bana, bize. Kapıdan çıktığımda artık görüş hizamda değildi. Sıkıntıyla nefes verdiğimde tekrar o gür sesiyle konuştu hoca.

"İyimisin biraz dalgın görünüyorsun " kafamı hocaya çevirdim, hafif tebessümle gülümseyip "Iyiyim" dedim.


Şuan nereye gittiğimizi bilmeden öylece yürüyorum. Bir alt kattaki kütüphaneye geldiğimizde, kapının önündeki kolilere baktım. Galiba kitaplar raflara dizilecek. Çünkü, geçen senede aynı görevi bana vermişlerdi. Dizayn konusunda iyi olduğum için tekrar bu görev bana verildi sanırım.

On dakikadır yeni gelen kitapları raflara diziyordum hızlı hızlı. Canım sıkıldığında, gözlerimi kapıya çevirdim. Kapının önünde öylece beni izleyen barışa baktım. Şaşkınlığım her halime yansırken kütüphanede kimsenin olmayışıyla yanıma doğru geldi. Hamle yapıp kolumdan tuttu, biranda gözlerim o ela gözlere sabitlenmiş bu yaptığına bir anlam veremezken, kolumu kavrayan ellerini izledim sakince.

"Alya " bu nasıl bir his anlatamıyorum. Şuan ayaklarım yerinden kesildi. Tüm dünyayla bağımı kopardım sanki, sadece ona odaklandım, sadece o ela gozlerine...

"Alya.."dedi tekrar.

"Efendim "dediğimde ayak sesleriyle doldu ikimizinde kulakları, bora hoca gelmişti. Kolumu tutan eller şimdi teker teker ayrıldı kollarımdan.

Bora hoca "barış ne yapıyorsun burada " dediğinde , " kitaplara bakıyorum " dedi sertce.

"O halde sende bize yardım et " dedi.

" peki " diye karşılık verdi itiraz etmeden.

Tüm gün boyunca koli koli kitap yerleştirdik raflara. Son kitabıda rafa yerleştirdiğimde zil çaldı. Barışa bakmadan kütüphaneden dışarıya çıktım. Merdivenleri çıkıyorum şimdi hızlı hızlı, ben merdivenlerden çıkarken oda arkamda belirdi. Ben daha çok hızlandıkça oda hızlanıyordu.Tam sınıf kapısına yaklaştığımda arkamdan kolumu tuttu.

"Benimle geliyorsun"

O sert sesiyle emir veriyordu yine. Günlerce peşinden koşmaktan yorulmuştum artık, ben onun peşini bırakınca onun bana daha çok yaklaştığını hissettim. Bu hoşuma gidiyordu.

"Nereye" dedim donuk sesimle.

"Kes sesini yürü" dedi.

Okul binasından dışarıya çıkıp arabaya doğru geldiğimizde bana döndü.

" Bin arabaya "

Kaba şey bazen böyle aksi olabiliyordu ve bu hali beni sinir ediyordu. Sürekli emir kipiyle konuşması hoşuma gitmiyordu. Ama bu durum beyfendinin çok hoşuna gidiyordu. Sesimi çıkarmadan arbasına bindim ve tam arabayı çalıştıracakken bir an durdu, o ela gözleri gözlerime baktı.

"Sana karşı kibar olmaya, sakin kalmaya çalışıyorum" dedi. Peki bu sakın olmuş hali mi, emir vermek onun sakın olmuş hali mi?

"Sorun değil alıştım" ne... sorun değil mi, saçmalama alya!Nasıl sorun değil, nasıl alıştın. Sen bu değilsin, diyordu sesim. Her şey bitti birde sesimle savaşmaya başladım.

"Öyle mi?"

Hayır öyle değil, aslında tam olarak ne hissettiğimi bilmiyorum. Belki de öyle...

"İyimisin " dedi bana. Bunu gerçekten merak ediyor muydu?

"Değilim " dedim, yüzü ciddileşti, gözleri bir anda öfkeyle bakmaya başladı.

"Neden" dedi derinleştirdiği gözlerini bana sabitlediğinde.

"Yalnızım... yalnız olma konusunda genelde iyiyimdir ama şimdi değilim "

Gözlerimi ela gözlerden çektim. Bacaklarıma koyduğum ellerime baktığımda artık ona bakmıyordum. Ama onun gözleri hala bendeydi. Saniye oldu, dakika geçti, ve gözleri hala benim üzerimdeydi.

"Eşyalarım sınıfta " dediğimde " bizimkiler alır" dedi. Aslında eşyalarımı pek de umursamadım.

Tüm gün boyunca sadece iki göre görmüştüm onları. Bir ara mola verdiğimizde kantine gidip birşeyler yedik, sonra biz kütüphaneye geçmiştik, onlar ise sınıfa.

Hiç konuşmadan öylece yolu izlerken, sessizliğimizi bozan barış oldu.

" Hep böyle susacakmısın "

Durdum bir kaç saniye cevap vermeden gözlerimle yolu izliyordum. Ne ona, ne de sorduğu soruya cevap vermek istedim.

" ne konuşayım ?"

"Bilmem"

Son cümle yine ondan çıkmıştı. Yolda hiç konuşmadan radyoda çalan müziği dinledik. Yavaş yavaş hayallere dalmıştım şarkı sözleriyle, şarkının adı = yüzyüzeyken konuşuruz - dinle beni bi şarkısı...

Şarkıda diyordu ki , "Sen yokken ne gece ne de gündüz.Ne ay var ne tek bir yıldız. " sonra devam ediyordu. "....Tut elimi buradan gidelim. Olmaz demeden dinle beni bi' "

Şarkıyı dinlerken dalıp gittiğim yerden gözlerimi aldım. Arbanın durduğunu anladığımda gözlerimi gün batımına açtım ve etrafa baktım. Sahile gelmiştik, arabadan indim ve yavas yavas sadece yürüdüm. Barışta arkamdan geliyordu. Adımlarımı saymaya başladım artık, ne o konuşuyordu ne de ben. Güzel bir manzara karşısında durdum ben durunca oda durdu. Arkadaki banka doğru yürüyüp oturdum, sonra oda geldi oturdu yanıma. Güneş batmak üzereydi tam gün batımına denk geldik yada gelemedik bilerek günbatımını burda geçirmemizi sağlamıştı. Geldiğimizden beri tek kelime dahi etmedik ikimizde. Bir dakika sonra gözlerim sesin geldiği yöne doğru yöneldi.


"Sana çok kızgınım " öyle sertti ki artık eski barışı göremiyordum karşımda. Başımı eğdim birkaç saniye ayaklarına baktım.


"Bu hayatta bana asla yapmaz dediğim şeyi yaptın." Gözümden bir damla yaş dudaklarıma doğru aktı.

"Yok öyle kafana göre hareket etmek. "

Ikimizin gözlerinde birbirine kenetlendi. O cümlesine devam etti bende ona bakmaya.

"Bundan sonra benim sözümden çıkmayacaksın. Ne olursa olsun, bana söylemeyeceğin bir sey olsa bile, bunu ilk ben bileceğim."diyordu.

" İlk ben, anladın mı ? "Sesi kulaklarıma işledi. Bastıra bastıra söyledi söyleyeceklerini, bir askere emir verir gibi.

"Beni hayatta en çok korktuğum şeyle başbaşa bıraktın" dedim o anda. O ela gözler derinleştiğinde gözlerimi ondan aldım ve denizi izledim.

"Senden..." dedim titreyen dudaklarımın arasında. Öfkemi nefrete dönüştüremeyecek kadar sakindim.

"Beni buna sen mecbur ettin"

"Karşımdaki beni görmek istemiyorsa görmüyor. Ben zorla birşey yaptırmıyorum. Benimle konuşmamanı ben istemiyorum." acı içinde konuştum. Tüm bedenim acı içinde...

"Ölüyorum sinirimden resmen, ölüyorum anlıyor musun ?"

Herkesin birilerine ihtiyacı var herkesin farklı farklı bahanelerle yaralarını saracak birine ihtiyacı var . Benimde ona ihtiyacım vardı. Çünkü benim yaralarımı birtek o sarıyordu. Birtek o sımsıkı tutuyordu ellerine verdiğim kalbimi. Şimdi ise, ona verdiğim kalp yerinde durmuyor. Cezaevine onu görmeye gittiğimiz de, avuçlarının içine bırakmıştım kalbimi. Ama o kalp artık nerede bilmiyorum. Çünkü hiç yokmuşum gibi hissettiyor.

"Korkuyorum senden" dedim biranda kalbime elimi götürerek.

"Ben korkulacak bir adam değilim" bu sefer sakin konuşuyordu. İkimizinde gözleri birbirine bakıyor, içimizde acı çekiyoruz.

"Hiç sanada oldumu böyle günlerce, gercek olmasın rüya olsun diyecek kadar acı çektin mi ? " Dedim.

"Ben hergün acı çekiyorum."

Bir rüzgar esti sesinde, tekrar nefes almaya başladım sanki. Tekrar hayata döndüm. Ne için acı çekiyordu, benim için mi? Olabilir mi böyle birşey...


"Çamurdan dibim görünmüyor benim... Anlasana!" Yüzünü süzdüm çekişlerim doldurdu kulaklarımı. Aşkımdan ölsemde kimse anlamıyor öldüğümü. Ben daha kaç kere ölecektim.

"Pişman mısın?" diye sordu. Ekremi söylemediğim için çok pişmanım diyemesemde, kafamı salladım.

"Güzel..."


"Bana aşık mısın?" Dedi bir anda. Göz bebeklerinin büyümesine şahit oluyorum şuan. Tüm bedenim şoka girmiş, yüzünün her santiminde geziniyordu gözlerim.

"Ben..." dedim şaşkınlıkla. Evet dememek için kendimi zor tuttum.

Ben ona aşığım evet. Bir kadın bir erkeğe kaç kere aşık olabiliyorsa ben ona o kadar aşığım...

"Seni ilk gördüğüm an, hayatımda önemli birşey olacağını hissetmiştim " dedi.

" Bana aşık olma alya. Çünkü ben sana aşık olmayacağım. "


O an gözümden yaş akıtmamak için kendimi zor tuttum. Tüm bedenim olduğum yerde çivilenmiş, nefretle ona bakıyordum. Son sözünü söylediğinde canımın acısından sustum. Tek kelime bile edemiyor oluşum onuda susturmuştu. Artık yüzlerimiz birbirine dönük değil. Artık birbirimize bakmıyoruz. Beynimde karışık düşünceler, aklım kendini boşluğa bıraktı. Kırılan şeyler bazen yeniden bir araya getirilemez. Benim kırık parçalarımda asla bir araya gelmeyecekti bundan sonra.

Hayal kırıklığıyla bindim arabaya, biraz sonra barışta bindiğinde gözlerimi torpidoya diktim. Şimde ne o benimle olmak istiyor nede ben onunla. Tek kelime etmeden hiçbirşey konuşmadan öylece gidiyoruz. Ne müzik çalıyor ne de bir ses çıkıyor. Yol boyu sustuk. Eve gidiyorduk, yaklaşmamıza çok az bir mesafe kaldığında , beş dakika sonra kapının önünde oluşumuzun farkına vardım.

"iyi akşamlar."dedi donuk sesiyle, hiçbirşey söylemeden indim arabadan.

Hayal kırıklığıydı benimkisi. Yolun başında hayal kırıklıklarımla yüzleştim sanki. Aslında yolun başıda değildi, ben kendimle yüzleşiyordum. Öylece kendime savaş açıyorum. Sanki tüm bu yaşananlar hiç yaşanmamış gibi öylece unutulmuş gibi davranıyoruz. Ama hep bir hayal kırıklığı hep bir kusur var.


Bir adım da bin duvar bitiyor dibimde. İlk kez bu kadar korkuyorum. Tüylerim ürperiyor. Yeni mi doğdum yoksa ölüm mü bu, aşk mı bilmiyorum. Acı çekiyorum saatlerce. Kolumu kaldıracak gücümün olmayışıyla başbaşayım. Ben artık ben değilim. Ben kimim bilmiyorum.










....

Selam, artık ekremli bölümler gelsin mi ? Artık yeni bir savaşa hazır mısınız?

Yeni bir karakter daha eklensin mi ? Bsjdjdkdkdkfj


Benimle kalın...💫

Continue Reading

You'll Also Like

YUVA By _twclr

Teen Fiction

826K 40.2K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
1.7M 67.6K 54
"0549******: Umarım iş telefonumu meşgul etmen için geçerli bir sebebin vardır. (20.13) Afra: OHA! OHA! OHA! (20.13) Afra: Koskoca Kuzey Taşoğlu bana...
6.8M 398K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...
1.1M 15.4K 38
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...