Dünyamı Sarsan Kız(Hileon)

By Damonrella

170K 7.3K 999

Yalnızlık , sadece 9 harfli bir kelime değildir. İçinde bir ömrü , bir insanı barındırabilir bazen. O , bir... More

Yalnızlık
Hissetmek
Kabulleniş
Tanışmak
Gerçekler
Aşk
Şefkat
Şifa
İmkansız
Boşluk
Gidememek
Bütünleşmek
Cesaret
Halledebilirdik
Kopamamak
İtiraf
Kaybetmek
Sensizlik
Cehennem
Sorgulama
Uyanış
Mucize
Aile
Gitme
Dönüş
Dans
Bitmeyen
İdam
Merhaba
Ayna
Dinlenmem Gerek
İyilik
Eksiklik
Destek
Açıklama
Canavar
Adalet
Savaş Meydanı
İntihar
Duyuru
Kahpe Dünya
Dua
Sana Dair
Beni Vur-Bir Devrin Kapanışı
Sil Baştan - İkinci Devrin Başlangıcı
Niye Yaptın?
Tutuklu
Tutunamadım
Darmaduman
Ek Bölüm-Kavuşma
Korkmamak
Harabe
Geçmişe Yolculuk
Bilgilendirme

Hayalet

567 47 14
By Damonrella

I'm so tired of being here
-Burada olmaktan,
Suppressed by all my childish fears
-Çocukça korkularımı bastırmaktan çok yoruldum..
And if you have to leave
-Eğer gitmek zorundaysan
I wish that you would just leave
-Bir an önce çekip gitmeni istiyorum
'Cause your presence still lingers here
-Çünkü varlığın hala burada
And it won't leave me alone
-Ve beni yalnız bırakmayacak

These wounds won't seem to heal
-Bu yaralar kapanacakmış gibi gözükmüyor
This pain is just too real
-Bu acı fazlasıyla gerçek
There's just too much that time cannot erase
-Zamanın silip götüremediği çok şey var..

When you cried I'd wipe away all of your tears
-Ağladığında, tüm göz yaşlarını silerdim
When you'd scream I'd fight away all of your fears
-Bağırdığında, tüm şüphelerinle savaşırdım
And I held your hand through all of these years
-Tüm bunca yıl elini tuttum
But you still have all of me
-Ve bana hala tamamen sahipsin

Leon'un anlatımıyla-Şimdiki Zaman

Sınıfın bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi yeni arkadaşları ile sanki biraz daha yükselmiş görünüyordu. Daha ilk ders bitmeden sayısız kez yerimden kalkıp bazılarını tek tek uyarmak zorunda kalmıştım. İlgilerini derse çekmek oldukça zordu bu sabah. Hepsi, en ilgili olanlarından biri Mehmet bile, gözlerini Haydar Basri'ye dikmiş ve ondan gelebilecek herhangi bir hamle için hazır duruyorlardı. Çocuk ise bu durumdan son derece rahatsız olacak ki, bakışlarını bir an bile arkadaşlarına çevirmiyor ve dosdoğru bana bakıyordu. İlk dersin bitim zilini ilk defa bu kadar büyük bir heyecan ile bekliyordum. Çünkü ders hem benim hem de çocuklar için işkenceye dönüşmüştü. Yemek arasında yeni arkadaşları ile kaynaşmalarının ardından onları yeniden derse bağlayabileceğimden neredeyse emindim.

Zil duyuldu, çocuklar heyecanla beslenme çantalarını çıkartmaya başladılar. Haydar Basri ise neler döndüğünü anlamaya çalışıyor gibiydi. Yanına usulca yaklaştım.

-Yemek saati geldi. Yanında bir şeyler getirmedin mi yoksa?

Sorum karşısında benim kahvelerim ile onun mavileri yeniden buluştu .Mavinin bir sürü tonu vardır. Hafif karamsar olanı, oldukça berrak olanı, biraz puslu olanı gibi. Ama mavinin tüm tonları arasında benim çok yakından tanıdığım tonu ile bunca yıl sonra karşılaşmak hem iç karartıcı hem de oldukça heyecan vericiydi. Bu ton, öyle bir tondu ki hem aniden fırtına çıkartabilecek kadar uçsuz bucaksız bir okyanustu hem de sakinliğini nereden aldığını bilmediğim bir göldü. Ben mavinin yalnızca bu tonunu sevdim tüm ömrüm boyunca. Öfkem bile bunu değiştiremedi.

-Hayır öğretmenim, benim ablam bir şeyler hazırlamıştı. Ben sadece bu saatte olduğunu bilmiyordum.

Çocuklar heyecanla yemeklerini yemeye başlamış iken konuşmaya başlayan çocuk ile duraksadılar. Bu onların çocuğun sesini ilk duyuşlarıydı. Çocuk ise bakışların ona döndüğünü fark ettiği an hızla çantasına atıldı. Küçücük çantanın içinde sanki bir şey arar gibi bir iki dakika oyalandı. Ancak bizimkilerin pes etmeye niyeti yoktu. Onunla tanışmadan , her şeyi öğrenmeden rahat etmeyeceklerdi.

Haydar Basri'nin yanından ayrılarak Mehmet'in yanına gittim, ona uzattığım elimi hemen kavradı ve ardından haydar Basri'nin yanına doğru birlikte ilerledik . Çocuk, ikimizin ona yaklaştığı her an daha da küçülüyor ve kendini çantaya sığdırmaya çalışıyor gibiydi. Bu haline gülmemek elde değildi, ancak yapacağım herhangi bir mimik tüm sınıf tarafından yanlış anlaşılabilir ve çocuğun sınıfta alay konusu olmasına neden olabilirdi.

-Mehmet, Haydar Basri ile tanışmak istersin, değil mi?

İki insanın tanışma anı oldukça önemlidir. Bir insan hakkında o tanışma anında varabileceğiniz herhangi bir yargı sizin tüm hayatınızı etkileyebilir. Ancak tanışmak demek onu tanımak demek de değildir. Bir insanı tanımak , onun ruhu ile alakalıdır. Tanışmak ise bedenen yapılır ve ruhun bununla çok da alakası yoktur. Tanıştığın birini unutabilirsin ancak tanıdığın birini unutmak imkansızdır. Hep orada bir yerdedir, hep ruhunda bir parçası vardır.

Bunları düşünürken çocuklar kendilerini teker teker  Haydar Basri'ye tanıtmaya başlamışlardı bile. Her biri kendi lakaplarını gururla söylüyor ve karşılarındaki çocuğun zihninde bir kimlik oluşturmaya çalışıyorlardı. Çocuk ise biraz şaşkın biraz da onların bu sıcaklığı karşısında rahatlamış bir vaziyette onları dinliyor, arada bir iki kelimelik yorumlar yapıyor ve bu yorumları sonucunda karşısındakilerden güzel yorumlar alınca yüzünde oluşan gülümseme biraz daha genişliyordu. Onları akşama kadar bıraksam eminim çocuğa tüm anılarını, tüm aile bireylerinin mesleklerini ve bunların dışında kalan her şeyi bu yeni çocuğa anlatmak için girdikleri yarışı devam ettirebilirlerdi.

-Çocuklar, herkes yerine! Yemeklerinizi yemek için çok da vaktiniz kalmadı. Şimdiki dersteysek bir haylazlık görmek istemiyorum sizden. O nedenle herkes yemeğinin başına!

Sözlerim üzerine biraz hayal kırıklığı biraz da bana hak vermişçesine sıralarına ilerlediler ve yemeklerine yöneldiler. Ben ise masama geri dönerek yanımda getirdiğim ders notlarına göz atmaya başladım. Ancak en fazla beş dakika sonra yanıma gelen minik beden dikkatimin dağılmasına neden oldu.

-Öğretmenim, şey... Ben teşekkür ederim, yani arkadaşlar ile tanışmama yardım ettiğiniz için!

Ardından tam cevap vereceğim sırada elime bir mendile sarılmış vaziyette böreği tutuşturunca sözüme başlayamadım bile.

-Şey, yani bana fazla koymuşlar. Ben de belki sizde yemek istersiniz diye düşündüm. Hem bir şeyler de yemiyordunuz. Siz acıkmıyor musunuz sahi?

Güldüm, beni düşünmesi hoşuma gitmişti. Bu mesleği gerçekten sevdiğimi düşündüm. Çocuklar ile ilgilenmek, onlara bir şeyler öğretmek, aynı zamanda edebiyat ile iç içe kalmak... Hepsi çok değerli, hepsi bendim. Hepsi de benim yapmak istediğim şeylerdi. Ancak karar vermesi de hiç kolay olmamıştı. Gecelerce düşünmüştüm ne yapmam gerektiği, Nasıl biri olmak istediğimi, gerçekten ne istediğimi. Sonra bir gece ansızın düştü öğretmen olma fikri. Çocuklara bir şeyler öğretmek, kendi deneyimlerimi aktarmak, onların kendi hayatlarını çizmelerine yardımcı olmak fikri tüylerimi diken diken etti. Sonraki gün hemen başvurdum, kabul edecekler mi diye düşünmekten sonraki gecelerde uyuyamadım. Kabul mektubu geldiğinde içimdeki beni kabul edecekler mi endişesi yerini yapabilecek miyim acabalara bıraktı. Bir oda dolusu farklı inanışta, farklı ailelerden, farklı dertlerden gelen çocuk... Ürperdim, kabul mektubum ile okula gidemedim hemen. Bir iki gün sadece sokaklarda dolandım avare gibi. Düşündüm, bu sorumluluğa hazır olup olmadığıma emin olmaya çalıştım. Ardından denize karşı otururken bir çocuk yanaştı yanıma. Para istedi, aç olduğunu söyledi. Yakındaki simitçiden aldım iki simit , yanına gittim. Oturduk denize karşı beraber, uzunca bir süre sustuk. Ardından başladık konuşmaya, hayatlarımız birbirine karıştı. Belki de içimi küçücük bir çocuğa açabildim bunca yıl sadece, sadece o anladı ve dinlendi beni usanmadan... Sonra ayrılmadan sıkıca sarıldım, içimdeki tüm sevgiyle sarmaladım onu. Bu meslek hem sevmeyi hem de sevilmeyi unutmamamı sağladı benim, çocuklara verdim içimde barınan ve birine veremediğim sevgiyi. Belki de bunca yıl hayatta tuttu beni bu.

-Peynirli börek bu öğretmenim, almayacak mısınız?

Böreği aldım elinden ve kocaman bir ısırık kopardım. Güzel gözleri sevinçle kısıldı ve vereceğim tepkiyi bekledi. Peynirli börek yemeyeli ne kadar da Zaman geçmişti? Yıllar sonra yeni öğrencim sayesinde yendiğim böreği tanıdık bir his üzerimdeyken bitirdim.

-Öğretmenim, yani bu çok güzel olmayabilir. Benim annem çok güzel börek yapar, ama bu sefer işi vardı. Bunu o yapamadı, yoksa o çok güzel yapar! Bir dahakine onu getiririm ben size.

-Bu da çok güzel olmuştu, ellerine sağlık kim yaptıysa! Endişelenme Haydar Basri. Yerine geç bakalım, derse başlayalım artık!

Derse başladığımızda bu sefer dikkatlerini üzerime çekebildim ve istediğim yere kadar gelebildim. Son dersin son dakikaları geldiğinde piknik ile ilgili küçük bir hatırlatma da yaparak dersi bitirdim. Heyecanla ayaklanan çocuklar, çantalarını toplarken ben de masaya serdiğim notları düzene sokmaya çalışıyordum. Çocuklar birer birer sınıftan çıktılar , ancak ben kendimi kaybedercesine anlattığım dersin ardından oluşan dağınıklık ile meşguldüm. En son çıkan aralarında Mehmet ve Haydar Basri'nin bulunduğu grup ile beraber sınıfta yapayalnız kaldım. Notları sıralamış, onları dosyaya yerleştirmem kalmıştı ki kapıdan sesler gelmeye başladı.

-Hayır, neden geliyorsun abla? Bugün ilk gün olabilir, ama bende herkesle yeni tanışıyorum. Senin yüzünden beni yanlış tanıyacaklar!

Haydar Basri'nin sesini duymam ile bir anlığına duraksadım. Ardından ablası ile konuştuğu için çok da önemsemeyerek dosyanın içine kağıtları koyarak onu sıkıca kapadım. Çocuğun söylediklerinden anladığım kadarı ile ablasının okulun ilk günü onu almaya gelmesinden oldukça şikayetçiydi. Onun açısından bakıldığında oldukça haklı bile sayılırdı.

-Abla, öğretmen ile tanışmak ne demek ya? Daha ilk gün bu gün! Zaten zor tanıştım herkes ile, bir de beni rezil edeceksin. İlerle hadi, hadi!

Masadan kalktım ve kapıya doğru ilerledim, kapıyı açmak ile açmamak arasında kaldım. Kapıyı açıp ablası ile tanışırsam çocuğun çok da hoşnut olmayacağını biliyordum, ancak ablası da kardeşi için endişeli olduğundan haliyle öğretmeni ile tanışmak istemesinde bir sakınca yoktu. Bir süre bekledim, ses kesilmişti.

-Peki, küçük bey! Peki!

Kulaklarım uğuldamaya başladı, duyduğum sesin gerçekliğini sorguladım önce. Sesteki sinirli tını, yaptığı vurgu, her şeyiyle ona ait gibi geldi önce. Sanki kalbimden vurulduğum o gece beni terk eden kişi ile aramda artık şehirler yerine bir kapı duruyordu. Sanki kapıyı açsam buluşacaktı gözlerim onun mavileri ile. Kapıdan uzaklaşarak bir iki adımla masaya ulaştım yeniden. Oturdum, notlarımı çıkardım. Sıralı olmaları önemliydi, olmadıkları Zaman derste sıkıntı çekiyordum çünkü. Kağıtların numaralarını kontrol ettim, herhangi bir problem olmayınca onları yeniden düzgün bir şekilde dosyaya yerleştirdim. Ayağa kalktım, ceketimin düğmelerini kontrol ettim, ardından tahtaya takıldı gözüm. Yeterince silinmemişti bugün, silgi ile onu da temizledim.

Sınıftan çıktım, ilerlemeye başlamadan önce sağı ve solu iyice kontrol ettim. Koridoru dinledim, kimse yoktu. Okulun kapısına vardığımda kapıyı nerdeyse kapatacak olan Kemal amca ile karşılaştım. Her akşam durup onunla bir iki laflardık, ancak bu akşam kısa bir iyi akşamlar dileyerek yanından ayrıldım. Şaşırdı, arkamdan seslendi. Nasıl göründüğümü bilmiyordum, ancak Nasıl hissettiğim gerçeği ile çoktan yüzleşmiştim. Eve doğru yöneldim, bildiğim sokaklarda ilerlemeye başladım.

İnsanların sesleri birbirine benzeyebilirdi, değil mi? Peki bu beni neden bu kadar etkilemişti? Neden nefesimi düzene sokamıyordum, neden göğsüm yerinden çıkacak gibiydi ? Neden? Sadece bir benzerlik bile beni bu hale nasıl sokabiliyordu? Buna Nasıl izin veriyordum ben? Durdum, denize doğru çevirdim bakışlarımı. Bu onu tanıdığım içindi, bu ruhlarımızın birbirine sarılmasına izin verdiğim içindi. Eğer sadece tanışmış olsaydık, bu kadar acı vermezdi.

Gözlerimi kapadım ve derin bir nefes aldım. Ardından yoluma devam etmeye başladım. Sesler birbirine benzerdi ve bir hayaletin beni bu denli sarsmasına izin verecek de değildim. İçimden tekrarladığım sözler karşısında ruhum acımasızca güldü. O benden önce biliyordu, çünkü o benden daha iyi tanıyordu O'nu. Beni vuranı, beni yıkanı,beni alaşağı edeni!

You used to captivate me by your resonating light
-Beni baştan çıkaran ışığınla kendine çekerdin
Now I'm bound by the life you left behind
-Şimdi ise geride bıraktığın bu hayata mecburum
Your face—it haunts my once pleasant dreams
-Yüzün, bir zamanlar güzel olan rüyalarıma dadanıyor
Your voice—it chased away all the sanity in me
-Sesin ise tüm akıl sağlığımı yok ediyor

These wounds won't seem to heal
-Bu yaralar kapanacakmış gibi gözükmüyor
This pain is just too real
-Bu acı fazlasıyla gerçek
There's just too much that time cannot erase
-Zamanın silip götüremediği çok şey var..

I've tried so hard to tell myself that you're gone
-Gittiğini kendime söylemek için çok uğraştım
But though you're still with me
-Ama hala benimle olsan da
I've been alone all along,
-Aslında hep yalnızdım

Merhaba, yeni bölüm ile karşınızdayım. Söz verdiğim gibi tam gaz devam ediyorum, bundan sonraki bölüm için o kadar heyecanlıyım ki bu bölümü bir an önce bitirmek için can attım. Umarım beğenirsiniz, yorumlarınızı bekliyorum 🤗

Continue Reading

You'll Also Like

16.9K 1.8K 10
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
16.2K 2.3K 19
Vita Jimin, delta profesörünü tavlamak için her şeyi yapmaya hazırdı.
12M 585K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
93K 5.9K 35
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...