Hapisteki Emanet (KARADENİZ S...

By RumeysaGulhan

13.9M 614K 150K

GENEL KURGU #1 Babasından başka hiç kimsesi olmayan bir genç kız... 28 Yaşında hapishanede mahkûm bir adam... More

TANITIM
1 "Cezaevi"
2 "Tahliye"
4 "Korku"
5 "Ziyaret"
6 "Aşkım"
7 "Asansör"
8 "Hasret"
KESİT
9 "Mesaj"
10 "Kıskançlık"
11 "Tehdit"
KESİT
12 "Şok"
13 "Karar"
ÖNEMLİ AÇIKLAMA
14 "Yemin"
15 "Gelinlik"
16 "İsteme"
17 "Güç"
18 "Kuymak"
KESİT
19 "Pişmanlık"
20 "Çeyiz"
ÖNEMLİ KARAR
21 "Hastalık"
22 "Yakınlaşma"
KESİT
23 "Alışveriş"
24 "Kahve"
25 "Vuslat"
26 "Lunapark"
YÜREĞİMDEKİ SARMAŞIK
27 "Beklenmeyen Haber"
28 "İstanbul"
29 "Kabulleniş"
30 "Yalan"
31 "Uzungöl"
32 "İhanet"
33 "Acı"
34 "Aydın"
35 "Silah"
36 "Gurur"
KESİT
37 "Kaçırılmak"
38 "Özlem"
KESİT
39 "Sırlar"
40 "Duruşma"
KESİT
41 "Kan"
42 "Misafir"
43 "Şart"
44 "Dansöz"
45 "Kına"
46 "Altın"
47 -FİNAL-
ÖZEL BÖLÜM -I
ÖZEL BÖLÜM -II
ÖZEL BÖLÜM -III
YENİ KARADENİZ HİKAYESİ

3 "Ev"

262K 13.5K 4K
By RumeysaGulhan

BELİZ

Karşımda bana bakan koyu kahverengi gözleri beni korkutuyordu.

"Beliz seni tanımıyor bile! Bu kızı sana vereceğimi düşünmüyorsun değil mi?" Dedi Hatice teyze.

"Beni tanıyor." Dedi ve gözlerime baktı. "Değil mi?" Bakışlarımı kaçırdım.

"Sadece bir kez gördüm, konuşmadım bile! Tanıyor sayılmam. Hem burada ne işin var? Nasıl çıktın oradan?" Merak ettiğim o kadar çok şey vardı ki.

"Nerede gördün?" Hatice teyzenin sorusuyla adam yavaşça içeriye doğru bir adım attı.

"Beni baban gönderdi. Sana sahip çıkacağım bundan sonra. Benimle kalacaksın artık, oldu mu?" Bıkkın tavrıyla birlikte şaşkınlıkla yüzüne baktım.

"Nasıl yani?" Dedim.

Babam beni bu psikopata mı emanet etmişti? Hem ne alakaydı? Bu adamdan korktuğumu biliyordu!

"Kızım bu adam ne diyor?" Dedi Hatice teyze.

"Ben..." Durdum ve karşımda ki adamın gözlerine baktım. Babam beni eğer bu adama emanet ettiyse bir bildiği vardı. Beni güvenmediği birine asla emanet etmezdi. "Tamam geliyorum." Hatice teyze şaşkınlıkla bana baktı.

"Kızım nasıl güveneceksin elin adamına?" Zorlukla gülümsedim.

"Eğer babam beni birine emanet ediyorsa bir bildiği vardır." Yavaşça Hatice teyzeye sarıldım.

"Kıyafetlerini falan al gel, ben seni burada bekleyeceğim." Dedi soğukça.

"Kıyafetlerim yok..." Adam kaşlarını çattı.

"Nasıl yok?" Dudağımı ısırdım.

"Sonra anlatsam?" Adam bir şey demeden beni beklemeye başladı. Ayakkabılarımı giydim ve telefonumu cebime koydum.

"Üstüne mont al, hava soğuk." Dışarıya bir adım atarken soğuk bedenimi ele geçirmişti.

"Şey-" Hatice teyze orada asılı duran bir montu uzattı.

"Sonra getirirsin canım." Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Gerek yok, teşekkür ederim." Dedim. "Beni evine aldığın için de çok teşekkür ederim Hatice teyze, hakkını helal et." Dedim ve son kez sarıldım.

"Helal olsun ama böyle üşürsün kızım!" Yanımda ki adam üstünde ki kabanı çıkarttı ve omuzlarıma bıraktı.

"Artık üşümez." Dedi soğuk bir tavırla, kolumdan tuttu ve beni bir tane arabanın yanına getirdi. "Bin!" Arabaya binerken Hatice teyzeye el salladım. Adam da şoför koltuğuna geçmişti.

Arabayı çalıştırdığında korkuyla yüzüne baktım.
Aklıma adamın o koca masayı tek bir hareketle devirişi geliyordu. O kızgın yüzünü görünce çok ürkmüştüm.

Babam beni bu adama emanet etmişti ama daha adamın adını bile bilmiyordum.

"Sen kimsin ya? Adını bile bilmiyorum!" Dedim onu süzerken.

Adam cevap vermemişti. Bu beni daha da sinirlendirmişti.

"Hey, adını sordum?" Dedim merakla.

Adam benim yüzüme bile bakmadan arabayı sürmeye devam etti.

"Kurt." Diye mırıldandı, sesi oldukça soğuktu.

Ürkmüştüm, bu nasıl isimdi böyle?

Tanımadığım bir yabancıyla nasıl yaşayacaktım? Üstelik bu adamın bir mahkûm olması benim daha çok ürkmemi sağlıyordu.

Yavaşça başını cama çevirdim, korkuyordum. Babam yanımda yoktu ve çok korkuyordum. Ona ihtiyacım vardı, ondan başka hiçkimsem yoktu...

Yaklaşık yirmi dakika sonra bir evin önünde durduk. Normal bir siteydi. Tabii bizim evimizin yanında çok iyiydi orası ayrı.

"Üşür müsün?" Dedim dudağımı ısırarak.

Kurt başını olumsuz anlamda salladı ve arabayı park etti.

Kimdi bu adam?

Acaba ne suç işlemişti ve içeriye girmişti? Katil olabilir miydi?

Tipi tam buna müsait gibi duruyordu ama babam beni bir katile emanet etmezdi. Ne suç işlemişti ki? Ayrıca beni neden kendi evine kabul etmişti? Bunu kimse yapmazdı!

Ailesiyle mi yaşıyordu acaba? Onlar beni görünce ne tepki verecekti? Belki de çocukları bile olabilirdi, hiç yaşı küçük durmuyordu. Saçı sakalı birbirine girmiş bir mahkûmdu.

Adam büyük ihtimal evli olmalıydı. Ya evde karısı varsa? Beni görünce ne tepki verecekti ki?

Bu adamı hiç tanımıyordum bile! Bir de onunla yaşayacaktım. Merak ettiğim o kadar çok konu vardı ki!

Arabadan indiğimizde onu arkasından takip ettim. Siteye girdiğimizde bir şifre yazdı ve kapıyı açtı. İkimiz birlikte içeriye girerken asansöre yürüdük.

Kurt beşinci kata bastı ve bana döndü. Asansör oldukça dardı. Ona bakmamak için karşıma bakıyordum. O ise benden bakışını çekmemişti.

Asansör beşinci katta açılınca hızla kendimi dışarıya attım. Kurt da asansörden indi ve sola doğru yürüdü. Yine onu takip ederken geldiği evin numarasına baktım. Yirmi altı...

Cebinden anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı.

"Geç." Yavaşça içeriye girdim. O da içeriye girip kapıyı kapattı. Işığı yaktığında evde gözlerimi gezdirdim. Siyah beyaz döşenmiş bir evdi. Bekar evi gibi duruyordu. Kadın eli değmiş gibi değildi.

"Karın nerede?" Kaşlarını çattı.

"Karım mı?" Evi biraz daha inceledim.

"Şey, evli değil misin?" Alayla gözlerime baktı.

"Hayır." Bu sefer kaşlarını çatan bendim.

"Evlenip mi boşandın?" Derin bir nefes aldı.

"Sana evli olduğumu düşündüren şey ne?" Bakışlarımı kaçırdım.

"Yani yaşın biraz büyük duruyor. Bu zamana kadar evlenmişsindir diye düşündüm." Yüzüne baktım. "Hiç evlenmedin mi?" Bakışları ciddi bir hâl aldı.

"Evlenmedim ve evlenmeyi düşünmüyorum." Bakışları etrafta dolandı. "İki yıl sonra ilk kez evime geliyorum. Biraz tozlu olabilir, idare edeceksin artık." Soğuk tavrıyla birlikte göz devirdim.

"Sorun değil, ben temizlerim." Dedim, ev gerçekten pis duruyordu.

"Gerek yok ama sen bilirsin." Dedi omuz silkerek. "Ben sürekli çalıştığım için eve sadece uyumak için geliyordum. Yani eğer işime dönmeyi başarabilirsem sen burada tek başına rahatça yaşayabilirsin. Eve zaten geç gelirim, sen de o saate uyumuş olursun. Sabah da erkenden çıkar giderim. Anlayacağın ev tüm gün sana ait. Her istediğini yapabilirsin, çekinmene gerek yok." İçimde tuhaf bir his oluşurken başımı olumlu anlamda salladım.

"Teşekkürler." Diye mırıldandım. "Benim merak ettiğim şeyler var." Yüzüme bakmadan evde ilerledi.

"Sana evi tanıtacağım." Anlaşılan merak ettiğim şeyleri açıklamayacaktı. Oflayarak peşine takıldım. Bir kapıyı açtı. "Burası banyo. Evde bir tane banyo olduğu için aynı banyoyu kullanacağız. Sıkıntı olur mu?" Başımı hayır anlamında salladım. "İyi." Dedi ve ilerledi. "Ev 2+1 yani bir oda senin bir oda benim. Normalde bir odayı kullanmıyordum ama artık senin olabilir." Yan yana iki kapı gösterdi. "Sağdaki benim, soldaki senin." Soldaki odanın kapısını açtım ve içeriye girdim. Lambayı yakarken odanın güzel olduğuna kanaat getirdim. Büyüklüğü ise ortaydı ama bana yeterdi.

"Senin odana da bakabilir miyim?" Kaşlarını çattı.

"Neden?" Dudağımı büktüm.

"Merak ettim." Başını tamam anlamında sallayınca onun odasına girdim. Büyüklüğü benim odamla aynıydı. Dekoru da benziyordu. Tek fark benim odamda ki yatak bir kişilikti bu yatak ise iki kişilik. Gülümsedim yavaşça, bu koca adam bu yatağa anca sığıyordu belli ki. Benim yatağıma sığmasının imkanı yoktu. Odasından çıktığımda dikkatle yüzümü inceliyordu. "Güzel fakat bir kadının eli değmediği çok belli..." Gözlerini kıstı.

"Öyle mi? Kadın eli değince nasıl oluyor?" Gülümsedim ve etrafımı inceledim.

"Daha derli toplu mesela. Ev çok sade neredeyse hiç süs eşyası yok. Biraz süs eşyası alınması lazım, evi biraz süslemekte gerekiyor." Kaşlarını kaldırdığında utançla konuştum. "Yani tabii senin evin, beni ilgilendirmez." Derin bir nefes aldı.

"Evde eşyaların yerini değiştirebilirsin. Eğer bu seni mutlu edecekse senin deyişinle kadın eli değmiş gibi olabilir. Durumu biraz daha kurtarınca süs eşyası da alırım. Başka sorun kaldı mı?" Başımı iki yana salladım.

"Beni ilgilendirmez ki. Ben sadece sorduğun için söyledim. Evlendiğin kadın yapabilir bunu, ben hiç karışmayayım." Diye mırıldandım.

"Evlenmeyeceğim dedim, şu konuyu açıp durma!" Dedi, sesinde ki ton ürkmemi sağlamıştı. "İstiyorsan yapabilirsin diyorum. Zaten ben geceleri geleceğim sabah gideceğim. Ev umrumda değil ve bundan böyle senin de evin sayılır. İstediğini yapabilirsin." Üstümde ki montu çıkarıp ona verdim, ev biraz soğuktu ama yeterince ısınmıştım. "Ben şimdi kaloriferleri açacağım. Sen oturma odasında ya da kendi odanda bekleyebilirsin." Oturma odasını tercih etmiştim.

Burası da aynı şekilde çok sadeydi. Karşı da büyük bir televizyon vardı ve onun kenarında üç tane sehpa bulunuyordu. Hiç süs eşyası yoktu.

Bir kaç dakika sonra Kurt karşıma oturdu.

"Merak ettiklerimi sorabilir miyim?" Dedim.

"Sormaman daha iyi." Hayal kırıklığıyla gözlerine baktım.

"Nasıl bir adamla aynı evde yaşayacağımı bilmem gerekiyor. Çok özel sorular değil, özel hayatın zaten beni ilgilendirmez. Genel şeyler soracağım." Erkeksi
bir şekilde bacağını bacağının üstüne attı.

"İstemediklerimi cevaplamam." Göz devirmemek için kendimi zor tuttum.

"Neden içeriye girdin?" Duruşunu dikleştirdi.

"Özel hayata giriyor." Kaşlarımı çattım.

"Ya katilsen? Bir katil ile aynı evde kalıyor bile olabilirim! Bunu merak etmek en doğal hakkım!" Bıkkın bir tavırla yüzümü süzdü.

"Kardeşlerim için." Dedi.

"Bu net bir cevap değil. Ne suç işlediğini sordum?" Ayağa kalktı.

"Çok konuşuyorsun! Sırf babanı sevdiğim için seni evime aldım ama gerçekten çok konuşuyorsun. Ben konuşmaktan pek hoşlanmam." Bende ayağa kalktım.

"Babamı üç günde nasıl sevdin? Gerçekten anlayamıyorum!" Dedim.

"Bir insanı sevmek için illa yıllarca tanımak gerekmiyor. Ben çok adamlar tanıdım, hepsi boş çıktı ama senin baban gerçekten iyi kalpli bir adam. Seni de çok seviyor belli." Kaşlarımı çattım.

"Babam evden atıldığımı biliyor değil mi?" Dedim bir anda, nereden haberi olmuştu da beni bu adama emanet ediyordu?

"Biliyor." Karşısına geçtim.

"Nereden biliyor?" Diye sordum.

"Sen söylemişsin. Sen çıkana kadar ben kimin evinde kalırım diye. Adam da şüphelendi tabii. Ben zaten babanın anlattıklarından anlamıştım üvey annenin seni o evde barındırmayacağını." Üzgünce ona baktım.

"Çok üzüldü mü?" Dedim.

"Üzüldü tabii ama ben neşesini yerine getirdim. Seni evime aldığım için çok mutluydu." Gülümsedim.

"Teşekkür ederim..." Dedim. "Söz veriyorum başına bela olmayacağım." Kurt bir şey demeden ilerledi. "Neden içeriye girdin? Birini mi yaraladın? Çok merak ediyorum." Bana döndü.

"Sadece bir suçu üstüme aldım. Kardeşim gibi gördüğüm adamlar için. Hepsi bu, anlayacağın katil falan değilim. Rahat rahat odan da uyuyabilirsin. Zaten beni görmeyeceksin bile!" İçim gerçekten rahatlamıştı.

"Yani suçsuzsun?" Başını hafifçe evet anlamında sallayıp odasının kapısında durdu. "Ev ısındı, ben de birazdan duşa gireceğim. Kendi evinmiş gibi rahat takılabilirsin. Dolapta yemek yok, atıştırmalık bile yok. Normalde hep dışarıdan yemek söylerdim, sende dışarıdan söylersin." Param bile yoktu! Tabii ki bunu belli etmedim. "Parasını ben veririm." Dedi ne düşündüğümü anlamış gibi. Tam itiraz edecekken odasına girip kapıyı kapattı.

Oflayarak kendi odama girdim. Bizim evimizde ki odam bundan küçüktü. Büyük olan odayı Ceren'e vermişlerdi. Bende ses çıkarmamıştım. Odanın bir önemi yoktu benim için.

Evde ki rutubetlik gitsin diye camı açtım. Eve biraz temiz hava girse iyi olurdu.

Odamdan çıkarken her yeri aradım, temizlik malzemeleri yoktu!

Mutlaka vardır diye düşündüm, bu ev hiç mi temizlenmiyordu?

Yavaşça Kurt'un odasına yöneldim. Kapıyı çaldığımda ses gelmedi.

"Kurt?" Bu adam kaç yaşındaydı? Belki de ona bu şekilde hitap etmem yanlıştı. Ona abi demeliydim, kim bilir benden kaç yaş büyüktü?

Kapıyı bir kaç kere daha çaldım ve içeriye girdim. Yatakta uyuyor olduğunu görünce gülümsedim. Kaç yıl sonra yeniden rahat yatağına kavuşmuş olmalıydı...

Hemen uyuyakalmıştı. Adam bir mahkûm olsa da şu an gözüme çok masum gelmişti.

Onu izlemeyi kestim ve arkamı döndüm. Ses yapmadan çıksam iyi olurdu.

"Beliz?" İlk defa adımla seslenmişti...

Yavaşça ona döndüm.

"Uyuduğunu bilmiyordum, özür dilerim." Hafifçe doğruldu.

"Bir şey mi oldu?" Diye sordu.

"Şey temizlik yapacaktım da hiçbir şey bulamadım. Yoksa evde temizlik malzemeleri yok mu?" Dedim.

"Banyo da olması lazım... Benim işime yaramadığı için kullanmıyorum." Kaşlarımı hayretle kaldırdım.

"Bu evde hiç temizlik yapılmıyor mu?" Yeniden yatağa yattı.

"Temizlik şirketinden bazen bir kaç kişi geliyor." Odadan çıkmadan önce son kez yüzüne baktım. "Gitsen iyi olur, uykum var." Gözlerimi kıstım ve kapıyı kapattım.

Aptal!

En azından katil değildi. Bir an önce şu sakallarını kesse iyi olurdu!

Acaba mesleği neydi? Ne iş yapıyordu? O kadar merak ediyordum ki!

Banyoya girdiğimde kenarda duran toz bezleri ve viledayı gördüm. Çekmecelere bakarken her şeyin olduğunu gördüm. Bu iyiydi işte! Bu tozlanmış evi bir an önce temizlemem gerekiyordu.

***

Akşama kadar süren işim nihayet bitmişti. Ben de bitmiştim! İnleyerek temizlik malzemelerini geri yerine bıraktım. Çok yorulmuştum, biraz dinlensem iyi olurdu.

Önüme dönmemle acıyla inledim. Kafamı kaldırıp baktığım da Kurt'un çıplak bedenini gördüm. Sadece altında bir şort vardı.

"Önüne baksana!" Dediğinde ofladım.

"Zaten canım yandı!" Diye sızlandım, Kurt dikkatle yüzümü inceledi.

"Bir şey oldu mu?" Diye sordu.

Gözlerim çıplak karnına ve göğüslerine kayarken hızla bakışımı gözlerine çevirdim. Bu adam kaç sene içeride kalmıştı. Hâlâ vücudu o kadar kaslıydı ki! İçeride de mi spor yapmaya devam mı etmişti acaba?

"Şey, yok..." Dedim ve geri çekildim. "Ben biraz dinleneceğim." Üstüme baktı.

"Temizlik yapmışsın." Dedi ve gözlerime baktı. "Uyandığım da anlamıştım. Eve güzel bir koku gelmiş, her yer temizlenmişti." Omuz silktim.

"Senin odanı yapamadım. Seni uyandırmak istemedim." Dedim.

"Çok yorulduğun belli. Yapmana gerek yok." Dedi kesin bir sesle.

"Ben içimden geldiği için yapıyorum." Yavaşça üstüne baktım. "Şey, sen banyo yapacaksın sanırım." Dedim.

Banyodan çıkacakken kolumu tuttu.

"Sende terlemişsindir, o kadar iş yaptın. İlk sen girebilirsin istiyorsan." Gülümsedim.

"Yok ben daha sonra girerim." Hızlı adımlarla banyodan çıkarken şu son dört günde hayatımda olan değişimleri düşündüm.

Babam içeriye girmişti, üvey annem beni evden atmıştı şimdi ise bir yabancı ile aynı evde yaşıyordum. Hayat ne garipti böyle...

Babam acaba şimdi ne yapıyordu? İçim burkulurken mutfağa girdim. En son kahvaltı yapmıştım ve çok acıkmıştım.

Dolabı açtığım da ciddi ciddi hiçbir şeyin olmadığını gördüm. Oflayarak kapağı geri kapattım. Çekmecelere bakarken yine bir şey olmadığını gördüm. Adam cezaevinde kalmıştı, evde hiçbir şey olmaması normaldi.

İlerleyip odama girerken kapıyı kapattım. Yemesem de olurdu. Bazen üvey annemin iğnelemeleri sonucunda yemek yemediğim de oluyordu. Alışık olduğum bir durumdu.

Yatağa yattığımda gözlerimi kapattım. Gerçekten çok rahattı. Gülümsedim ve gözlerimi kapattım.

Acaba babamın kaldığı yatak rahat mıydı Uyuyabiliyor muydu orada?

İçimi yeniden bir hüzün kaplarken gözlerim dolmuştu... Babamı çok özlemiştim. Genelde hep şehir dışına gitse de sürekli arardı. Şimdi arayamıyordu bile.

Telefonumun çalmasıyla ekrana baktım. Annem arıyordu...

"Alo?" Dedim.

"Alo Beliz?" Annemi de çok özlüyordum ama yapacak bir şey yoktu. İşleri benden daha önemliydi, bunu çocukken kabullenmiştim.

"Efendim?" Dedim.

"Anneciğim, nasılsın?" Diye sordu.

"İyiyim anne, sen nasılsın?" Güldü.

"Bende iyiyim bir tanem. Seni özledim ve sesini duymak için aradım. Her şey yolunda mı?" En iyisi annemi telaşlandırmamaktı.

"Her şey yolunda, merak etme." Diye mırıldandım. Şimdi babamın içeriye girdiğini duyarsa kesinlikle buraya gelecekti. Hele ki Emel'in beni evden attığını duysa ve hiç tanımadığım bir adamın evinde kaldığımı duysa kıyameti koparırdı.

"Sesin pek iyi gelmiyor, bir sorun yok değil mi?" Diye sordu.

"Yok tabii." Dedim.

"Seni çok özledim anneciğim. Sen beni özlemedin galiba?" Sesinde ki hüzünü hissetmemle içim burkuldu.

"Özledim." Annem derin bir nefes aldı.

"Özlemedin değil mi? Beni üzmemek için böyle söylüyorsun!" Dedi.

"Özlemez olur muyum hiç? Tabii ki özlüyorum ama elimden bir şey gelmiyor." Ofladı.

"Bıktım şu işlerden! Yemin ederim her fırsatta seni aramaya çalışıyorum. Her bulduğum fırsatta arıyorum zaten ama biliyorsun ki yeni bir projeye başladık. Çok çalışmam gerekiyor." Göz devirdim.

"Biliyorum tabii." Zaten çalışmadığı bir gün yoktu ki!

"Annem, burnum da tütüyorsun. Çok özledim seni. Yakın bir zaman da uçak biletimi ayarlayıp yanına geleceğim." Dedi, sesi özlem doluydu.

"Sen bilirsin..." Diye mırıldandım.

"Gelmemi istemiyor musun?" Kaşlarımı çattım.

"Anne bende seni özlüyorum zaten. Gelmeni de istiyorum ama sene de iki kez geliyorsun zaten. Sürekli meşgulsun, ne düşüneyim söyler misin?" Sesinde ki tınıdan ağladığını anlamıştım.

"Ö-Özür dilerim kuzum... İyi bir maaş için bunu yapıyorum. Senden ayrı kalmaya meraklı değilim ben." Dedi. "Senin hesabına parayı yatırıyorum ama hiç harcamıyorsun bile! Gerçekten çok üzülüyorum." İçim kötü olmuştu, benimde gözlerim dolmuştu.

"Para benim umrumda değil ki. Ben yanımda olmanı istiyorum. Küçüklüğümden beri tek istediğim bu!" Dedim acıyla.

"Beliz'im, güzelim benim... Bana karşı gurur yapmanı istemiyorum. Lütfen ihtiyacın olduğunda paranı kullan!" Dedi.

"Peki anne..." Diye mırıldandım.

"Baban o kadınla evlenmeseydi ben taşınmayacaktım..." Gülümsedim.

"Babamı hâlâ seviyor musun?" Durdu, cevap vermedi. Bir kaç saniye sonra konuştu.

"Hayır." Dedi, yalan söylüyordu.

"Babamla ayrılmasaydınız bunlar olmayacaktı." İç çekti.

"İyi ki ayrıldık. Ayrılır ayrılmaz başka bir kadınla evlendi zaten. Bunlar benim için önemli değil artık." Burukça gülümsedim. "Emel sana bir şey diyor mu? O kardeşin falan kötü davranıyorlar mı?" Yalan söylemekten nefret ediyordum.

"Her zaman ki gibi, bir sorun yok..." Durdu.

"Şey, baban ne yapıyor?" Bu kocaman gülümsememe sebep oldu.

"O da iyi." Diye kestirip attım.

"Sana güzel bakıyor değil mi?" Diye sordu.

"Şüphen mi var?" Güldü.

"Hayır ama yine de merak ettim." Ofladı. "Seni çok özledim. Bana kızıyorsun biliyorum ama senin geleceğin için çalışıyorum ben. Seni çok seviyorum anneciğim..." İçim ısınmıştı.

"Bende seni çok seviyorum ve çok özledim." Dedim.

"İşlerimden vakit bulduğum anda oraya gelip sana sımsıkı sarılacağım. Tamam mı güzelim benim? Kendine çok iyi bak, kapatıyorum." Gözümden düşen bir damla yaşı sildim.

"Görüşürüz." Telefon kapandığında komidine koydum.

Annemin sesini duymak iyi gelmişti. Yavaşça gece lambasını açtım. Gözlerimi kapattım...

Uyku beni kollarına çekerken hâla aklımda babam vardı...

SINIR: 210 VOTE 100 YORUM.

Bölümün bu kadar erken gelmesinin şerefine rekor oy ve yorum bekliyorum😉

Karakterler hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hikayemi destekleyen herkese teşekkür ediyorum...

Continue Reading

You'll Also Like

885K 45.6K 50
Karanlığın Efendisi' nin devam kitabıdır. "Siz Beren Başak, Ares Karal' ı iyi günde kötü günde, hastalıkta sağlıkta eşiniz olarak kabul ediyor musunu...
2.5M 136K 16
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.
8.7M 153K 24
#WATTYS2016 KAZANAN HİKAYELERİNDEN BİRİ.
KALBİNİ DİNLE By Afitap

Historical Fiction

1.3M 96.4K 51
TAMAMLANMIŞ HİKAYE WATTYS 2016 KAZANANI TARİHİ KURGU 1. KİTAP Yaşlı Dük ölüm döşeğinde bile torununu rahat bırakmıyordu ama bu son oyunu kazanamayac...