Hapisteki Emanet (KARADENİZ S...

By RumeysaGulhan

13.8M 614K 150K

GENEL KURGU #1 Babasından başka hiç kimsesi olmayan bir genç kız... 28 Yaşında hapishanede mahkûm bir adam... More

TANITIM
1 "Cezaevi"
3 "Ev"
4 "Korku"
5 "Ziyaret"
6 "Aşkım"
7 "Asansör"
8 "Hasret"
KESİT
9 "Mesaj"
10 "Kıskançlık"
11 "Tehdit"
KESİT
12 "Şok"
13 "Karar"
ÖNEMLİ AÇIKLAMA
14 "Yemin"
15 "Gelinlik"
16 "İsteme"
17 "Güç"
18 "Kuymak"
KESİT
19 "Pişmanlık"
20 "Çeyiz"
ÖNEMLİ KARAR
21 "Hastalık"
22 "Yakınlaşma"
KESİT
23 "Alışveriş"
24 "Kahve"
25 "Vuslat"
26 "Lunapark"
YÜREĞİMDEKİ SARMAŞIK
27 "Beklenmeyen Haber"
28 "İstanbul"
29 "Kabulleniş"
30 "Yalan"
31 "Uzungöl"
32 "İhanet"
33 "Acı"
34 "Aydın"
35 "Silah"
36 "Gurur"
KESİT
37 "Kaçırılmak"
38 "Özlem"
KESİT
39 "Sırlar"
40 "Duruşma"
KESİT
41 "Kan"
42 "Misafir"
43 "Şart"
44 "Dansöz"
45 "Kına"
46 "Altın"
47 -FİNAL-
ÖZEL BÖLÜM -I
ÖZEL BÖLÜM -II
ÖZEL BÖLÜM -III
YENİ KARADENİZ HİKAYESİ

2 "Tahliye"

269K 14.3K 4.9K
By RumeysaGulhan

AHMET

Koğuşlarımıza dönmüştük. Yavaşça yatağa kendimi bıraktım. Aklım çok karışıktı ve çok huzursuzdum.

Birden yatakta bir ağırlık hissettim. Yanıma baktığımda Kurt'un yatağın kenarına oturduğunu gördüm.

"Sorun ne?" Diye sordu, omuz silktim.

"Boşver be evlat... Şurada boş yere yıllarca yatacağım, bundan büyük sorun mu olur?" Dedim.

"Tam iki yıldır bu cehennem de yaşıyorum. Alışıyorsun be baba! İnsanların ne dertleri var, ne sebeplerden içeriye giriyorlar..." Hafifçe doğruldum.

"Korkuyorum oğlum..." Kaşlarını çattı.

"Neyden korkuyorsun?" Bakışları ciddiydi.

"Kızım..." Derin bir nefes aldım. "Kızım mutlu değil Kurt. Bunu bir baba olarak hissediyorum." Kaşları daha fazla çatıldı.

"Neden ki? Annesi yanında değil mi, bakar ona!" İç çektim.

"Üvey annesi var. Gerçek annesi yurt dışında yaşıyor." Kurt anlamayarak bana baktı.

"Üvey annesi kötü mü?" Dedi.

"Emel, benim ikinci karım." Dedim. "İlk eşimle çok severek evlendik. Onun ailesi beni hiçbir zaman istememişti ama buna rağmen evlenmiştik. O başarılı bir mimardı, ben ise sıradan bir tır şoförü... Gitmedi be evlat, sürdüremedik evliliğimizi. Eşimin ailesi haklı olarak beni kızlarına layık görmediler. Okumuş, görmüş birini istiyorlardı." Derin bir nefes aldım. "Evlenmesine evlendik. Sandık ki evlenince bütün sorunlarımız bitecek." Kurt dikkatle beni dinliyordu. "Hiçbir sorunumuz bitmedi oğlum. Aksine sorunlarımız arttı. O sürekli çalışıyordu, sürekli! Başını işinden kaldırmıyordu. Artık can sıkıcı olmaya başlamıştı. Ben ise zaten genelde şehir dışında oluyordum. İkimiz ayrılmaya karar verdik bir gün, hayatımın en kötü günüydü. Boşandığımızdan bir gün sonra beni aradı ve hamile olduğunu söyledi. Dünyalar benim oldu, aldırmaması gerektiğini söyledim. İşlerimiz var dedi, nasıl bir çocuk büyüteceğiz? Üstelik ayrıldık! Söylediği sözler tam olarak bunlardı ama o da aldırmaya kıyamıyordu. Söz verdim ona çok iyi bakacağıma dair. Sonra Beliz dünyaya geldi... O kadar tatlı bir çocuktu ki, gören herkes bayılıyordu. Öz annesi emzirme dönemi bittiğinde anlaşmalı olarak bana verdi." Kurt merakla dinliyordu. "Tabii bende tır şoförüyüm, nasıl bakarım bir çocuğa? Her gün evde kalamıyorum. Onu ise yanımda götürmem imkansız. En iyisi bir daha evlenmek dedim ve kısa süre sonra bulduğum ilk kadına nikahı kıydım. Artık rahat rahat şoförlük yapıp geliyordum evime. Kızım da mutlu sanıyordum..." Diye mırıldandım.

"Mutlu değil miymiş?" Dedi Kurt.

"Üvey annesini hiçbir zaman sevmedi. Bilmiyorum, bir türlü anlaşamadılar. İkinci eşim de sevmiyordu onu. Üstelik o bir çocuktu! Aradan geçen bir kaç yıl sonra ikinci kez baba oldum. Ceren dünyaya geldi, ikinci eşimden. Karım sürekli Ceren'e ilgi gösteriyordu, resmen Beliz'i dışlıyordu. Bu canımı çok sıkıyordu. Yanında annesi de yoktu ki, ufacık çocuk! Ona her zaman ayrı bir ilgi gösterirdim. Kendini eksik hissetmesin diye..." Kurt kaşlarını çattı.

"Annesiyle görüşmüyor mu?" Dedi.

"Görüşüyor ama sık değil. Kadın çalışmayla kafayı bozmuş, işlerinden zor vakit ayırıyor. Senede bir iki kez Türkiye'ye geliyor. Beliz'le birlikte onun İstanbul da ki evinde kalıyorlar." Dedim.

"Değişik bir hikaye." Kurt istifini bozmadı. "Annesinin yanına taşınsın? Madem üvey annesini sevmiyor." Gülümsedim.

"Beliz çok gururludur. Annesinin sene de bir iki kez gelmesi onu gerçekten üzüyor. Belki de onu sevmediğini düşünüyordur. Bilemiyorum ama annesi onu gerçekten seviyor." Dedim. "Beni arıyor bazenleri, çok sorar kızımızı aradığında. Zaten ben yeniden evlenince bana karşı iyice soğudu. Ülkeden bile taşındı." Kurt desteklercesine kolumu sıktı.

"Hangi eşini gerçekten sevdin?" Güldüm.

"İlk eşimi... Hâlâ da onu seviyorum. İkinci eşimle mecburiyetten evlendim." Eğer ortada Beliz olmasaydı kesinlikle evlenmezdim ama mecbur kalmıştım.

"O seni seviyor mu?" Gülümsedim.

"Bilmiyorum, çok severek evlenmiştik. Şu an sevmiyordur herhalde." Kurt derin bir nefes aldı.

"Sorun kızının üvey annesi mi?" Diye sordu.

"Evet oğlum, sorun tam olarak bu. Üvey annesi ve kız kardeşi. İkisi ona hiç iyi davranmıyor, hissediyorum. Zaten birbirlerini hiç sevmiyorlar. En basit konu da bile Beliz'in üstüne yürüyorlar. Çok engel olmaya çalışıyorum ama sürekli evde olamıyorum ki. Nereden bileceğim kızıma nasıl davranıyorlar?" Ofladım. "Şimdi bir de şu lanet yerdeyim. Kim bilir nasıl davranıyorlardır! İçim o kadar kötü ki!" Kurt omzumu sıvazladı.

"Takma kafana baba, hallolur her şey." Dedi.

Burada genelde yaşı biraz daha büyük olanlara böyle hitap ediliyordu. Burada gerçekten samimi bir ortam ve çok yaralı insanlar vardı.

"Öyle olmuyor işte. Bir gün baba olduğunda sende anlayacaksın beni." Hafifçe güldü.

"Baba olmayacağım için bilmiyorum." Şaşkınlıkla yüzüne baktım.

"Neden, yoksa bir sorun mu var?" Başını olumsuz anlamda salladı.

"Sadece istemiyorum." Dedi. "Çok gereksiz böyle şeyler. Yok evlilik yok çocuk. Zaten yeterince zor bir hayatım var. Bir de çocukla falan uğraşamam." Alayla güldüm.

"Bir gün sende evleneceksin ama bunu biliyorsun değil mi?" Gözlerini kıstı.

"Evlenmek demek dert demek benim için. Uğraşabileceğimi sanmıyorum." Dedi.

"Peki evlat, senin kararın." Dediğimde yüzüme baktı.

"Bugün senin yanında ki o kız Beliz miydi?" Başımı evet anlamında salladım.

"Ha bir de bir şey soracağım?" Dedim. "Bugün neye kızdın da masayı devirdin?" Bakışları alevlenirken sinirle gözlerini kapattı.

"Beni kurtarmak için bir tane adam göndermişler. Adam da abuk subuk konuştu. Sinirlerimi bozunca ne yaptığımı idrak bile edemedim." Keyifle güldüm.

"Benim kız senden korktu." Kurt kaşlarını çattı.

"Neden?" Dedi.

"O masayı devirdin ve bağırdın ya, korktu tabii kız. Seni psikopat sandı." Kurt herhangi bir tepki vermedi.

"Pek de haksız sayılmaz." Diye mırıldandı.

"Şu üç günde tanıdığım en iyi adamsın." Dedim. "Burada herkes yaralı oğlum ama senin çok farklı bir acın var gibi." Bakışları gözlerimdeyken ilerde ki yatan adamı gösterdi.

"Ali amca, kendisiyle tanıştın mı?" Başımı olumsuz anlamda salladım.

"Sadece ilk geldiğimde Allah kurtarsın demişti." Bakışları bana döndü.

"Adam neden içeride biliyor musun?" Diye sordu. Yine başımı olumsuz anlamda salladım. "Öz kızına ve karısına tecavüz eden adamı öldürdüğü için..." Sesinde ki soğukluk tüylerimi diken diken yapmıştı. "Benim acım emin ol bu acının yanında hiçbir şey değil." Derin bir nefes aldım.

"Karısı ve kızı yaşıyor mu?" Diye sordum.

"Kızı kafayı sıyırmış, bir hastane de tedavi görüyor. Annesi ise o yoklukla kızına bakmaya çalışıyor. Kocası desen zaten burada yatıyor..." İçim burkulmuştu.

"Çok üzüldüm oğlum." Etrafına baktı. Boş boş karşısını izleyen adamı gösterdi.

"Bu da Zafer babamız. O kadar iyi bir adam ki... Burada bulunmasının sebebi ne biliyor musun?" Yine başımı hayır anlamında salladım. "Kızı kocasıyla sorunları olduğu için boşanmak istemiş... Hakim ise kızına kafayı takmış. Sürekli taciz ediyormuş. Bazen telefon da mesajlar atıyormuş, bazen gerçekten taciz ediyormuş. Benimle birlikte olmazsan boşamam sizi diye tutturunca kız da boşayamamış. Bir gün yine kızını kıstırdığını görünce Zafer baba tekme tokat adama saldırmış. Yaralamamış bile ama şu an burada! Neden biliyor musun? Çünkü hakime dokunmak yasak." Nefesim kesilirken bu olayın başıma geldiğini düşündüm... Ceren'e veya Beliz'e bir şey olsaydı ben ölürdüm...

"Çok çok zor..." Yüzüme baktı.

"Benimki bunların yanında dert değil. O yüzden hiçbir zaman burada bulunduğum için şikayet etmedim. Hep şükrediyorum, böyle dertlerim olmadığı için. Ben burada kardeşlerim için yatıyorum ve tek bir gün şikayet etmedim." Omzunu sıktım.

"Seni gördüğüm ilk anda anlamıştım ben zaten nasıl biri olduğunu." Dedim.

"Yemek hazır beyler!" Sert sesli adamın bağırmasıyla ayağa kalktık.

"Ev yemeklerinden buraya düşmek eminim ki çok zordur." Dedi Kurt, güldüm.

"Ev yemeği olsa da huzurlu bir ailemiz yok ki evlat. Emin ol burada bile daha fazla huzur var." Dedim.

Uzun masaya yerleşirken herkes genel konuları konuşuyordu. Önümde ki yemeği yerken aklım da çok başka şeyler vardı.

Kızlarıma bir şey olmasından korkuyordum... Ceren'in yine annesi yanındaydı onu korurdu ama ya Beliz? Akrabamız da yoktu ki! Hiçbiriyle görüşmüyorduk bile.

Beliz'in bugün söylediği sözler aklıma takılmıştı. Ben o zamana kadar kimin evinde kalırım? demişti. Sonradan konuyu kurtarmaya çalışsa da aklıma takılmıştı işte! Neden böyle bir şey söylemişti ki? Bizim zaten bir evimiz vardı. Başka nerede kalacaktı ki?

Emel'in onu kovma düşüncesi aklıma gelse de hemen düşünmemeye çalıştım. O kadarını yapamazdı. Sonuçta o bir kız çocuğuydu, sokağa çakalların yanına bırakacak değildi ya?

"Ahmet baba?" Karşımda ki en fazla on dokuz yaşında olan çocuğa baktım. Bu çocuğun gencecik yaşında burada ne işi olabilirdi? Dışarı da arkadaşlarıyla buluşup eğlenmesi gerekiyorken bizimle bu masadaydı.

"Söyle oğlum." Dediğimde önümde ki yemeği gösterdi.

"Beğenmedin mi?" Dedi. "Anca bu kadar oluyor burada ki yemekler. Sonuçta biz yapıyoruz. Bildiğimiz her şeyi pişirmeye çalışıyoruz. Yani tabii sen yeni geldin. Evde ki yemeğin tadını tutamaz ama bu kadar oluyor burada." Gülümsedim.

"Elinize sağlık çocuklar. Gayet güzel ama benim aklım başka yerde." Dedim.

"Bir sorun mu var baba?" Omuz silktim.

"Yeni içeriye girdim ya, acım taze. Ailemi düşünüyorum sadece." O da gülümsedi.

"İlk zamanlar da oluyor öyle... Bende annemi ve babamı çok düşünüyordum ama ne yapalım? Sonuç olarak buradayız. Daha sindirememişsin belli ki, zamanla acı da geçiyor ama izi her zaman kalıyor." Başımı olumlu anlamda salladım ve hiçbir şey demeden önümde ki yemeğe döndüm.

Burada çok büyük dertler vardı. Eminim ki Kurt'un anlattığından çok daha fazlaydı.

Burada hayat çok zordu.

Gardiyan kapıyı açarak içeriye girdi. İlerleyip Kurt'un yanına geldi.

"Ziyaretçin var." Kurt kaşlarını çattı.

"Görüş günü bitmedi mi?" Sorduğu soğuk soruyla gardiyan kolunu tuttu.

"Bitti ama sen özel olarak çağrılıyorsun. Yemeğini gelince yersin." Kurt peçeteyle ağzını sildi ve ayağa kalktı. Meraklı bakışlarım o gidene kadar onu takip etti.

Kim gelmişti acaba? Üstelik görüş günü bitmişti.

Tekrar önümde ki yemeğe döndüm ve yiyebildiğim kadarını yemeye çalıştım.

"Elinize sağlık beyler. Toplamak için yardım gerekiyor mu?" Diye sordum.

"Yok baba sen daha yenisin. Hiç uğraşma dinlen istersen. Televizyon da birazdan haberler başlayacak. Onları izleyeceğiz." Başımı tamam anlamında sallayıp yatağıma gittim.

Aradan geçen on beş dakika ardından Kurt içeriye girdi. Gardiyan tekrar kapıyı kilitledi.

"Kurt?" Diye seslendiğimde yanıma geldi.

"Efendim?" Gülümsedim.

"Kim geldi?" Yanıma oturdu.

"Bir avukat arkadaşım..." Derin bir nefes aldı. "Çok uzun süredir sarf ettiği çabalar sonunda işe yaradı. Yarın tahliye oluyorum." Şaşkınlıkla yüzüne baktım.

"Yarın mı, hemen mi?" Omuzlarını dikleştirdi.

"İki senedir buradayım, artık alışmıştım doğrusu." Bana baktı. "Burası bana gerçek hayatı öğretti.." Omzunu sıvazladım.

"Hayırlı olsun. Senin adına çok sevindim." Dedim.

"Birazdan haberi alınca kutlama yaparlar. Aslında böyle şeyleri hiç sevmem. Cehennemden çıkan herkese yapıyorlar bunu!" Güldüm.

"Sonunda çıkıyorsun!" Dedim.

Az önce konuştuğum çocuk yanımıza geldi.

"Abi çıkıyor musun?" Dedi şaşkınlıkla.

"Evet Mert, çıkıyorum." Mert ortaya geçti ve bağırdı.

"Kurt abimiz yarın tahliye oluyor. Kutlamalarımız başlasın!" Bu kahkaha atmama sebep oldu. Burada gerçekten yüreği güzel insanlar vardı...

***

Haberleri izlemiştik, bitince de kutlamayı yapmışlardı. Herkes hep bir ağızdan şarkı söylüyor, gerçekten eğleniyorlardı. Kurt ise çok soğukça kutlamaları izlemişti. Sanki kendisi değil bir başkası tahliye olacaktı.

Gece olunca yatağıma yattım. Yine aklıma evlatlarım geliyordu... Üç gündür uyku uyuyamıyordum. Boş boş tavanı izledim.

"Baba?" Kısık sesle yanıma gelen Kurt'a baktım.

"Hoş geldin." Yatağın ucuna oturdu.

"Çocuklarını mı düşünüyorsun?" Başımı olumlu anlamda salladım.

"Sana bir şey soracağım?" Dedim ve doğruldum. "Beliz'le görüş gününde konuşurken en az beş yıl burada olduğumu söyledim. O da bana ben o zamana kadar kimin evinde kalırım dedi. Sonra bizim evimizde deyince de durumu toparladı." Kurt'un bakışları ciddileşti. "Ceren için çok endişelenmiyorum. Onun annesi yanında ona iyi bakabilir ama Beliz... Onun benden başka güvendiği kimse yok. Onun için çok tedirginim. Bir de böyle şeyler geveledi. İyice telaşlandım..." Kaşlarını çattı.

"Yani karın onu evden kovdu, bunu mu düşünüyorsun?" Başımı olumlu anlamda salladım.

"Bunu düşünmek istemiyorum. O kadar da yapmış olamaz diyorum ama söylediği şeyler... Bizim evimiz var zaten, nerede kalabilir ki başka? Bunu neden sıkıntı ediyor? Kafayı yiyeceğim!" Aklıma gelen şeyle telaşla ona baktım. "Sokakta yatıyor olamaz değil mi?" Kurt ciddi bir ifadeyle yüzümü inceledi.

"Büyük ihtimal evden atmış... Yoksa neden böyle bir şey söylesin ki?" Bunu doğrulamasıyla telaşla yüzümü ellerimin arasına aldım.

"Kahretsin, kahretsin!" Acıyla inledim. "Nerede kalıyor? Daha 18 yaşında, gencecik bir kız. Sokakta kalsa ona neler yaparlar kim bilir? Haberleri görmüyor musun?! Ben ne yapacağım?" Ağlamamak için kendimi sıktım.

"Baba istersen..." Yüzüme baktı. "İstersen ben ona sahip çıkarım." Şaşkınlıkla yüzüne baktım.

"N-Ne?" Gözlerime baktı.

"Yaşı da küçükmüş. Kendi ayaklarının üzerinde durabilmesi çok zor ve kimseniz yok. Üvey annesi kovduysa gidecek yeri de yok. Sokakta kalması ise tehlikenin en büyüğü." Derin bir nefes aldı. "Ben ona bakarım. Kendi evime götürürüm, hem böylece aklın onda kalmaz." Şaka mı yapıyordu?

"Sen ciddi misin?" Sorumla birlikte hafifçe güldü.

"Eğer ben onu sahiplenmezsem sen burada düşündükçe kafayı yiyeceksin. Hiç değilse aklın kalmaz ama karar vermen gerekiyor." Dedi. "Üç gündür tanıdığın bir adama belki güvenemeyebilirsin. Haklısın da ama bana güvenebilirsin. İstemezsen de anlarım. Burada büyük bir sorumluluk alıyorum ama sen bilirsin. İstemezsen de dediğim gibi anlarım." Yavaşça güldüm.

"Sen deli misin? Benim için mucize bu!" Dedim. "Sokakta kalmasını mı tercih ederim sence? Sana şu kısacık sürede güvendim ben oğlum ve kızımı da bir tek sana emanet edebilirim." Dedim.

Neden bilmiyordum ama bu adama gerçekten kanım ısınmıştı. Kızıma iyi bakacağını da hissediyordum. Sokakta kalmasındansa bir evde kalması çok daha iyi olurdu.

"Emin misin?" Diye sordu.

"Eminim tabii ki!" Dedim. "Kağıt kalem var mı?" Kurt bir çekmeceden kağıt ve kalem çıkartıp bana uzattı. Bizim evin adresini ve kızımın ezbere bildiğim numarasını yazıp ona verdim. "Bizim evin oralardadır belki diye adreste yazdım." Kurt ayağa kalktı.

"Kızına öz abisi gibi çok iyi bakmaya çalışacağım. Bunu neden yapıyorum bilmiyorum ama içimden bir ses yapmamı söylüyor." Kalkıp Kurt'a dostça sarıldım.

"Bu yaptığını kimse yapmazdı. Teşekkür ederim." Dedim. "Benim de içimden bir ses sana güvenebileceğimi söylüyor." Dostça kolumu sıktı.

"Bunu teklif eden benim... Yani kızın artık benim sorumluluğumda. O yüzden için rahat olsun." Gülümsedim.

"İçim inan ki şu an gerçekten rahatladı. Sadece bu gece nerede kaldığını düşünüyorum." Yavaşça yüzüne baktım. "Kızımı görsen tanır mısın? Bak mavi gözlü-" Sözümü kesti.

"Biliyorum, nerede görsem tanırım." Dedi.

"Ama yalnızca bir kez gördün?" Omuz silkti.

"Bir kez gördüğüm insanı bir daha unutmam." Sırıttım.

"Sonunda rahat bir uyku uyuyabileceğim." Dedim. "Teşekkür ederim..." Önemli değil dercesine omuz silkti.

"İyi geceler." Yanımdan ayrıldığında mutlulukla yatağıma yattım.

Bu adamın kızıma hiçbir şey yapmayacağını biliyordum. O güveni onda fazlasıyla hissetmiştim. Sokakta yatmasından bin kat iyiydi. Bu düşünce içimi karartıyordu.

BELİZ

"Kuzum, acıktın mı?" Hatice teyzenin sorusuyla güldüm.

"Saat çok geç oldu, kilo alırız." Dedim.

"Aman, boşver gitsin!" Beni kaldırdığında mutfağa girdik. "Bu aralar çok acıkıyorum." Dedi ve ikimize sandviç hazırladı.

Sandviçi yerken gerçekten acıktığımı fark ettim.

"Eline sağlık." Gülümsedi.

"Afiyet olsun." Dedi. "Babana söyledin mi bugün o kadının seni evden attığını?" Hayır dercesine omuz silktim. "İyi olmuş, adam seni çok seviyor. Bir de bunu öğrenirse kahrolur." Zorlukla yüzüne baktım.

"Üzülmesini istemiyorum. Zaten aptal arkadaşının uyuşturucusu yüzünden orada yatıyor." Haksız yere orada yatması canımı yakıyordu.

Önümüzdekileri bitirdiğimizde yavaşça ayağa kalktım.

"Ben yatıyorum, bugün çok yoruldum." Gülümsediğinde yanağını öptüm. "İyi geceler." Dedim.

Yatağa gidip yattığım da gözlerimi kapattım.

Babamın beş yıl orada kaldığını düşündükçe çaresiz hissediyordum. Burada en fazla bir ay kalabilirdim. Bir ay sonra Hatice teyzenin kocası evine dönecekti. Kalamazdım o gelince, uygun olmazdı. Eve zaten dönmezdim...

Ne yapacaktım ben?

Çok çaresiz hissediyordum. Kimin evinde kalacaktım? Sokakta yatacaktım en kötü ihtimal. Bu ihtimal beni çok korkutuyordu. Nasıl kalırdım tek başıma sokakta? Korkardım bir kere!

Keşke bir mucize olsaydı, ne güzel olurdu!

Yavaşça gözlerimi kapattım, düşünmemeliydim. En azından şimdilik düşünmemeliydim...

***

Çoktan uyanmıştım ve kahvaltıyı hazırlamıştım.

"Vay, Beliz Hanım?" Dedi Hatice teyze, gülümsedim.

Kahvaltımızı yaptıktan sonra televizyonu açmıştık ve günlük diziyi izliyorduk.

"Bu dizi çok güzel." Dedi Hatice teyze.

"Öyle duruyor." Dedim ve izlemeye devam ettim.

Birden kapının çalmasıyla ayağa kalktım. Hatice teyze de kalktı.

"Ben açarım, sen otur." Dediğinde mecburen geri oturdum.

Diziyi izlerken Hatice teyze beni çağırdı.

"Beliz, gel kızım!" Beni neden çağırdığını anlamasam da ayağa kalktım ve kapıya doğru yürüdüm.

"Efendim Hatice teyze-" Kapı da gördüğüm kişiyle birlikte donakaldım.

"Seni almaya geldim." Dedi sert ve soğuk sesiyle, yutkundum.

Rüya mı görüyordum?

Dün ki masayı deviren psikopat adam karşımdaydı. Onun burada ne işi vardı?

"Seni sordu gördünüz mü diye, bende içeride dedim. Kim bu adam?" Diye sordu Hatice teyze.

Hiçbir cevap veremedim, kim olduğunu bile bilmiyordum ki!

"Benim fazla vaktim yok." Dedi ve gözlerime baktı. "Bir an önce gitsek iyi olur." Hâlâ anlayamıyordum.

Bu adam dün cezaevindeydi, şimdi nasıl çıkmıştı? Üstelik neden beni çağırıyordu?

"Sen..." Gözlerimi kıstım. "Sen kimsin?" Diye sordum.

Adam tüm heybetiyle karşımdaydı, çok korkutucu görünüyordu.

Ne olduğunu hâlâ idrak edemiyordum, bu adam kimdi?

SINIR: 200 VOTE 100 YORUM.

Evet, güzel bölümler bizi bekliyor...

Hikayenin gidişatını beğeniyor musunuz?

Oy veren ve yorum yapan, hikayeyi destekleyen herkese teşekkür ediyorum.💕

Continue Reading

You'll Also Like

4.3M 208K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...
3.3M 123K 39
İhanetin gölgesinde soluklanan bir hikâye.
646K 22.3K 63
"Anlıyorum çok iyi anlıyorum ben sizi, orda ne duygular içinde olduğunuzu anlıyorum." "Anlayamazsın öğretmen yaşamadan anlayamazsın en yakınını kaybe...
56.7K 7.2K 17
Adı Bürge İlya Solmaz... O evin Asi Kızı'ydı ve bir gün babasına baş kaldırdı. Sonra kendi mutluluğunu bulmak için özgürlüğe kanat çırptı... Bazen ha...