SOĞUĞUN YANGINI

By yagmuroyku

8.6K 2.9K 5.4K

Turuncuya sevdalı iki ateş yandı. Biri kızıllığını buladı turuncuya. Biri mavisini akıttı lavlarına. ... More

Soğuğun Yangını.
1.BAŞLANGIÇ
2.ELDİVEN
3.SICAK
4.TURUNCU
5.ULUDAĞ
6.BİSTRO
7.ÇEKİM
8.YEMEK
9.ÖLÜM
10.DEĞİŞİM
11.PLANLAR
13.GERÇEKLER
14.ENGELLER
15.BÜYÜ
16.DOLUNAY
17.TEKLİF
18.KASIRGA
SOĞUĞUN YANGINI 1 YAŞINDA!
19.YANIK
20.YIKINTI
21.DÖKÜNTÜLER
22.FİNAL
Teşekkürler.
SOĞUĞUN YANGINI
SOĞUĞUN YANGINI 2 YAŞINDA!
SOĞUĞUN YANGINI 3 YAŞINDA!
SOĞUĞUN YANGINI 4 YAŞINDA!

12.ŞEFKAT

283 103 183
By yagmuroyku

Bölüm Şarkıları:
Tuna Kiremitçi & Sena Şener - Birden Geldin Aklıma
Lana Del Rey - Lust For Life

İyi okumalar.

Güneş tutulmasının manzarasını sevenler, ay tutulmasının yarattığı deniz gelgitlerinden bihaberdir. Geceleyin ay ışığının aydınlattığı denizi seyre dalmak, bir şairin kalemindeki mürekkebin ilk damlasına denk gelebilir.

Gün ışığı tüm gerçekleri ortaya sererken ay karanlığı içine hapseder. Birbirinin tamamlayıcısı olan bu iki gök cismi aynı zamanda bambaşka olaylara sebebiyet verir.

Bir olguyu açıklamak, kendini tanımaktan daha kolaydır. Kimse kendini tam anlamıyla tanıyamaz. Bazı zamanlar olur, en yakın arkadaşın yahut sevgilin seni senden daha iyi tanır. Dışarıdan bir göz değilsindir ki hareketlerini tam anlamıyla bilesin.

Ay karanlığının da koruyamadığı bir takım olgular olabilir miydi?

  Hastane yolundaydık. Kamer'in sağ tarafındaki yerim sabitti. Yola tedirgin bakışlar atarken Mersa'nın babasına açıklama yapmasından çok kafasındaki karmaşaya nasıl bir çözüm yolu bulacağımı düşünmeye çalışıyordum. Kendi kafam karman çorman olmasaydı bir ihtimal arkadaşımın derdini hızlıca çözebilirdim. Lakin kafam en az onun kadar dolu ve biçare vaziyetteydi.

Hastanenin önünde duran arabayla Kamer, hızlıca park yerine sürdü. Arabayı park edip elimi kavradığı gibi acilin yolunu tuttu. Mersa'nın yanına vardığımızda babasının yanında olmadığını fark edip iç çektim. Beni fark ettiğinde yüzünde bariz bir rahatlama belirdi. Yanıma adımlayıp sıkıca sarıldı, onu kollarımın arasına çekip saçlarını okşadım.

"Nasıl hallettin?" dediğimde Kamer'in ters bakışları Emre'nin üzerinde geziniyordu. Barut'u hesaba katmıyordum bile. Her an yeniden saldıracak bir pozisyonda durduğunun farkındaydım.

"Trafik kavgası dedim, ne diyeyim? Benim için kavga ettiler mi deseydim?" Sinirle güldü. "Canınız kavga istiyordu da neden beni de zor durumda bırakmayı seçtiniz? Babama yalan söylerken ne kadar utandığımdan haberiniz var mı?" Pansumanı yapılmış yüzlerinde mahçup olmaya dair herhangi bir bulguya rastlamadım.

"Hele sen," Emre'ye sinir ve geçmiş yüklü bir bakış attı. Bana göre en ağır bakış, geçmiş yüklü bakıştı. İçini dağlayacak kadar kuvvetli, eski zamanların tadına rastlanacak kadar güzeldi.

"Bir daha karşıma çıkmaman gerektiğini söylemiştim sana. Yoluma bakmama izin vermiyorsun. Taş misali dizilmişsin o yola. Söküp aldıkça türüyorsun." Barut, sinirle Mersa'yı dinledikten sonra ayağa kalkarak Emre'nin yanına ilerledi. İşaret parmağını kaldırıp yüzüne doğrulttu.

"O taşları ben senin götüne tek tek..." Kamer'in yanına bir çırpıda gidip ağzını kapatması ve diğer eliyle omzunu sıvazlamasıyla cümlesi yarıda kesildi. Acildeki hemşirelerin sert bakışlarına maruz kalsak da karşı karşıya kaldığımız olay daha önemliydi.

"Kardeşim sakin ol. İkinci bir vukuat daha çıkartma, kız da tekrardan mahçup durumda kalmasın." Barut bakışlarını Mersa'ya doğrulttuğu zaman Kamer yavaşça geri çekildi. Barut sakince Mersa'nın yanına yaklaşıp Emre'ye inat göz teması kurdu. "Kusura bakma, zor durumda kalman en son isteyeceğim şey." Mersa bir anda yumuşayıp başını önemli olmadığına dair bir iz bırakarak salladı. Emre durum karşısında iyice köpürürken Kamer duruma el attı.

"Sen de defol git, ortalık durulduktan sonra eğer Mersa isterse konuşursun. Ha istemedi diyelim, o puşt arkadaşın gibi çıkar gidersin hayatından." Emre ayağı kalkıp ters bakışlarını Mersa'nın üzerinde gezdirdi.

"Daha sonra şansımı tekrar deneyeceğim." dedi hastaneden çıkarken. Barut'un yerinde zor duruyor olduğunu hissettiğimde gerilen ortalıktan nasibimi almıştım.

"Bistroya gidelim o zaman. Ortalık yeterince karıştı." Mersa'nın annesine haber vermesini bekledik. Ardından koluna girip arabaya yürümeye başladım.

"Biraz olsun iyi misin?" Süper bir ruh halinde olmasını kesinlikle beklemiyordum. Benim bile moralim bu kadar bozulmuşken onun ruhunun sağlıklı kalabildiğine inanmazdım. Ha inanmak isterdim, o ayrı. Onun iyi olması beni ayakta tutabilecek bir sebepti.

"Deniyorum. Eski şeyleri hissetmiyorum ona karşı, bağışıklık kazandım herhalde. Yalnızca pat diye karşıma çıkması bütün enerjimi sömürüyor. Buna da alışırım." Alışamayacağımız şey yoktu herhalde bu hayatta. Zorla da olsa alışmak zorunda kaldığımız şeylerin sayısı boyumuzu aşmıştı.

Bistroya vardığımızda her şey düzelmese de birlik olup her şeyin üstesinden gelebileceğimize dair bir umut belirdi içimde. Her ne kadar umudunu yitirmiş bir insan olarak filizler ruhumda kök salsa da kontrollüydüm. Ölü bir ruh yeniden doğuyordu. Bir aşkın ardından yeni dostluklar kazanılıyordu. Her şeyden daha değerliydi bu duygular.

"Bugün ses tonunun dahi ruhumu okşadığı bir ay kızıyla düet yapacağım." Kamer, arkamdan belimi sarıp kulağıma fısıldamıştı. Sahnenin etrafındaki masalara yerleşen bizimkilere göz gezdirdim. Kamer'in cümlesi karşısında nutkum tutulmuştu çünkü.

"Davete icabet etmek ay kızına yakışır bir hareket. Sanırım ben de bugün ses tonunun kalbimi okşadığı bir ay adamıyla düet yapacağım." Belimdeki elleri ellerimi bulduğunda oluşan elektriğe tebessüm ettim. Beni sahneye çıkartmasına izin verirken ekipten çıkan heyecan nidaları daha da gaza gelmeme sebebiyet vermişti.

Kamer, akustik gitarını eline alırken bir diğer gitarı da elime verdi. Tabureye oturup gitarı kucağıma aldığımda ilk düetin vereceği heyecanla bacağımı titretmeyi bırakamadım. Daha önce o çalmış ve ben söylemiştim ama bu çok farklı bir duyguydu. Yalnızca seslerimiz değil, hislerimiz de bir harmoniye karışıp ay parlaklığıyla ruhumuza nüfus edecekti.

"Sen yağmuru çok seven küçücük şey,
  Ben kendine geç kalan bir kadın.
  Beni sevmesen de, görmesen de hayat sürerdi yine.
  Ama kendimi sevmezdim şimdiki kadar."

Gitarı çalıp söylerken aynı zamanda gözlerinin içine bakıyordum. Ufak utangaç gülücükler saçarken karşılığında tebessümün ışıltısını seriyordu önüme. Sözleri benden devraldı.

"Beni seçmesen de, yok desen de güneş doğardı yine.
Ama gülmeyi bilmezdim şimdiki kadar."

Söyleyeceği yeri bitirdiğinde nakaratı düet yaparak seslerimizin birbirine tutunmasına izin verdik.

"Birden geldin aklıma yakıverdin ışıkları.
Hayret ettim kalbime bazen mutluluktan."

Dünyadaki en huzurlu şey olabilirdi birbirimize karışmamız. Seslerimiz kavuştuğunda naif bir tutum sergilediler. Bunu daha önce neden yapmadığımızı bilmiyordum. Sesim, yüreğim gibi onun beni tamamlamasını diliyordu.

Nakaratın ardından başladı kendi bölümünü söylemeye. Gitarı çalarken mutluluktan ölüyordum.

"Sen kalbime denk gelen küçücük şey,
  Ben kendini aşk sanan bir adam.
  Beni sevmesen de, görmesen de hayat sürerdi yine.
  Ama kendimi sevmezdim şimdiki kadar."

Utanıp gözlerimi kaçırdım. Gitarın tellerinin hoş tınısının ardından tek söyleyeceğim son yeri söyledim.

"Beni seçmesen de, yok desen de güneş doğardı yine.
Ama gülmeyi bilmezdim şimdiki kadar."

Seslerimiz son nakaratta birbirine kavuşmak için can atıyordu.

"Birden geldin aklıma yakıverdin ışıkları.
Hayret ettim kendime bazen mutluluktan."

Sahneden indiğimizde gözlerimiz bakışlarımızın birbirinden ayrılmaması için direniyordu. Bizimkilerin alkış tufanının ardından yanlarına geçtiğimizde günlük muhabbet süregeldi.

"Aşık mıydın o çocuğa?" Barut'un sorusu üzerine masada bir gerginlik oluşurken Mersa yutkundu. Gözleri beni bulduğunda onu rahatlatacağına inandığım bakışı yollarken derin nefes alıp başını salladı. Konuşamayacağını fark ettiğimde Barut'un sinirden gerilmiş yüzüne bakıp tebessüm ettim. "Bu konuyu açmasak şimdilik? Mersa zor zamanlar geçirdi. Tekrar tekrar hatırlaması üstüne toprak atmaktan başka bir işe yaramaz." Mersa minnetle gülümserken ona göz kırptım. Barut biraz olsun yarışırken gözlerini Mersa'nın üzerinden ayırmıyordu.

Hallerine iç çekerek bakıp ortama geri döndüğümde masada sessizlik hakimdi. Bu sefer de benim telefonum çaldığında aramayı yanıtladım. Babam arıyordu.

"Kızım, deden yine atak geçirdi. Ciddi bir şeyi yok şu anlık ama kontrol altında kalması açısından bir gece hastanede tutacaklar. Beste'yi okuldan alıp bu gece sen bakar mısın?" Dedemin hali tedirgin etse de sorgulamayı bir kenara bırakıp yanıtladım. "Bakarım, haberdar edersiniz." Telefonu kapatıp çantama attığımda sorar gibi bakan Mersa'yı bilgilendirdim.

"Dedem atak geçirmiş, hastanede kalacakmış. Beste'ye ben bakacağım. Saat neredeyse 18:30 olmuş zaten. Okulundan gidip alayım." dediğimde başını sallayıp ayaklandı. "Ben de artık eve gitsem iyi olur." Kamer ve Barut da bizimle birlikte kalkarken arabalara geçip ayrıldık.

"Tek başınıza evde kalmayın. Yarın sabaha kadar ben yanınızda kalırım." Kamer'in sözleriyle şaşkınlıkla suratına baktım. Böyle bir teklifte bulunmasını asla beklemiyordum.

"Senin için sorun olmaz mı? İşlerin vardır." Teklifi ve koruyucu tavrı her ne kadar hoşuma gitmiş olsa da anında kabul etmek olmazdı. Onunla bir gece aynı evde geçirme fikri heyecanlandırmaya yetmişti beni.

"Sizinle zaman geçirmek istiyorum." diyerek beni yanıtladığında başımı sallayıp Beste'nin okulunu tarif ettim. Kamer, okulun önüne geldiğinde benim almamı bekleyeceğini söyledi. Okula girip Beste'yi bulduğumda oldukça şaşırmıştı.

"Ablacığım, hoş geldin!" Boynuma atladığında çantayla zor da olsa kucağıma alıp alnını öptüm.

"Hoş buldum kuzum. Bugün annem ve babam dedenle ilgilenecek. O yüzden baş başayız. Tabii, bize bir kişi daha katılacak." Yere bırakıp elini tuttuğumda meraklı bakışlarla yürümeye başladı.

"Kim katılacak abla? Mersa ablam mı?" Heyecanlı heyecanlı sekerek yürüdüğünde gülümseyip başımı iki yana salladım. "Kamer abin katılacak bugünlük. Onunla çok iyi anlaşacağına eminim." Sevinçle yüzüme baktığında bu fikrin onun da benim gibi hoşuna gittiğini fark etmiştim. Arabaya yaklaşmadan önce son uyarıyı yapmam gerektiğini fark edip yüzüne baktım.

"Kamer abinin yanında buz mavisi yabancıdan bahsetmiyoruz, tamam mı?" Başını sallayıp işaret parmağını ağzına dayayıp sus işareti yaptı. "O bizim gizli sırrımız." dediğinde gülümseyip başımı salladım. Ardından arabanın arka kapısını açıp yerleşmesinde yardımcı oldum. Kendi yerime geçtiğimde Kamer ve Beste sohbet etmeye başladı.

"Hoş geldin prenses. Bugün benimle zaman geçireceğin için heyecanlı mısın?" Günün sonunda kıskançlık yapmamayı umarak yolu izlemeye başladım. Gözüm dikiz aynasına kaydığında Beste'nin Kamer'e hayran hayran baktığını görmemle boğazımı temizledim. Oldukça zorlanacaktım.

"Çok heyecanlıyım. Bir an önce eve gitmek istiyorum." Ellerini çırparak heyecanını dile getirdiğinde Kamer sırıtıp bana baktı. Gözlerimi kaçırıp bakışlarımı yola diktim. Evin önüne gelmemiz fazla zamanımızı almamıştı. Ben arabadan inerken Kamer de inip Beste'nin kapısını açtı. İnmesine yardımcı olurken çantasını da kendi sırtına takıp elinden tuttu. Önden giderek onlara kapıyı açtığımda içeriye girdiler. Kapıyı örtüp salona peşlerinden gittim.

"E biz açız, yemek hazırlaman lazım. Öyle değil mi prenses?" Kamer'e ters bakışlarımdan birini attığımda Beste de başını sallayarak ona onay vermişti. Evet, iki dakikada satılmak böyle bir şey olsa gerekti.

"İyi madem. Beste üzerini değiştirir bu arada." Annem gibi komut verip mutfağa girdiğimde ister istemez içinde bulunduğum durum hoşuma gitmişti. Hayal dünyasının beni içine çekmesine izin vermeden annemin daha önce hazırladığı köfte harcını dolaptan çıkartıp tezgaha koydum. Biraz açılmasını beklerken patatesleri çıkartıp doğramaya başladım. İşlem tamam olunca harcı köfte haline getirip hepsini kızartmaya başladım. Beste kızartmaya bayılırdı, Kamer'in de seveceğinden şüphem yoktu.

Mutfağa girdiğini belli eden adım sesleriyle arkamı döndüm. Kamer, yanıma yaklaşıp kızarmış patateslerden birini ağzına attı. Haline tebessüm ettiğimde kollarını belime doladı. Maşayla bir tarafı pişmiş patatesleri öteki taraflarına çevirmeye başladığımda soluğunu ensemde hissediyordum.

"Beste üzerini giyinip çizgi film izlemeye başladı. Yemekten sonra oyun oynamak için de söz aldı." dediğinde gülümseyip yandan bir bakış attım.

"Seni çok sevdi. Yakandan düşeceğini zannetmiyorum." Başımın üstüne küçük bir öpücük kondurup geri çekildi. Dolabı açıp salata malzemesi çıkarttığında hayallerin kapısı ardına kadar açılmıştı.

"Ben de onu çok sevdim. Genel olarak çocukları severim. Onunla ilgilenmek kendimi toparlamamda yardımcı olacaktır." Salatayı yapmaya başladığında onu izlediğimi fark edip bana döndü. Salatalığın bir kısmını kesip ağzıma attığında gülümseyip yemeğe başladım.

"Beste ile ilgilenmek enerji kazanmama sebep oluyor. Asla yorulmuyorum." Beni ilgiyle dinleyip başını salladı. "Özel bir çocuk." dedi gözlerimin içine bakarken. Derin nefesler aldım, köfte ve patatesleri üç ayrı tabağa dağıtıp masaya koydum. Salata da masadaki yerini bulduğunda diğer eksikleri de halledip Beste'yi çağırdım. Herkes yemeğine odaklandığı sırada ketçabı sıkamaması üzerine Kamer eline alıp sallayarak ona yardımcı oldu. Hallerini izlerken yemeği unutmuş onlara dalmıştım. Henüz böyle şeyler düşünmek için çok erkendi. Fakat Kamer'deki baba şefkatini Beste'ye gösterdiği ilgiden hissedebilmiştim. İleride böyle bir şey olacaksa onunla olmasını tüm içtenliğimle isterdim.

Onları izlediğimi fark eden Kamer göz kırpıp önündeki yemeğe döndü. "Mutfakta iyi olduğunu bilmem güzel oldu." dediğinde tebessüm edip yemeğimi yemeğe devam ettim. "Afiyet olsun." Beste bakışlarını ikimizin arasında gezdirip mutluluk saçan gülücüklerini bahşetti, huzurla dolmamıza sebebiyet verdi.

Yemek bittiğinde el birliğiyle mutfağı toparlayıp salona geçtik. Kamer ve kendime Türk kahvesi yaparken Beste'ye de meyve suyu koymayı ihmal etmemiştim. Beraber Kamer'in gitarıyla uğraştıklarını görünce gülümseyerek koltuğa oturdum. Beste ilgisini bir an olsun üzerinden çekmemişti. Kamer bütün sabrıyla hiç oflamadan Beste'ye tekrar tekrar anlatıyordu bazı şeyleri. Merak dolu sorularına yanıt vermekten asla çekinmiyordu.

Bir süre sonra gitarla ilgilenmekten sıkılmış olacaklar ki içeceklerini bitirip koltuğa yerleştiler. Televizyondan bir animasyon filmi açıp izlemeye başladıklarında Kamer, Beste'yi kucağına oturtup saçlarıyla oynamaya başladı. O kadar doğal bir halleri vardı ki oturup saatlerce güzelliklerini izleyebilirdim. Kamer'den harika bir baba olurdu. Bu konu hakkında tek bir şüphem kalmamıştı.

Beste, Kamer'e film hakkında soru soruyordu sürekli. Kamer ise cevap verip dalmış bir şekilde saçlarıyla oynuyordu. Bir an Beste'nin yerinde olmayı diledim. Kamer'in sevgisi çok değerliydi ve Beste'ye gösterdiği sevgi, dışarıdan huzurlu bir görünüm göz önüne seriyordu. Beste bir süre sonra Kamer'in boynuna sarılmış bir vaziyette uyuyakaldığında tebessüm edip masumluğuna baktım. Kamer'in yanına gidip kucağında Beste'ile kalkmasına yardım ederken oldukça dikkatliydi.

"Yavaş olalım, uyanmasın." dediğinde işini dikkatli yapışı üzerine gülümseyip onay verdim.

"Odası nerede?" Önden ilerleyip odaya gittiğimde peşimden gelip Beste'yi yatağına yatırdı. Beste'nin kolları Kamer'i çok zor bırakmıştı. İşini biliyorsun diye geçirdim içimden.

Kamer, yerine yerleştirip başına öpücük kondurmasının ardından odanın çıkışına ilerledi. Peşinden gittiğimde kapıyı bilerek kapatmamıştım. Salonu toparlayıp odama ilerlediğimde Kamer'in de peşimden gelmesiyle gerilmeme engel olamadım. Lavaboya girip pijamalarımı giyindiğim sırada kendisi de verdiğim babamın eşofman altını üzerine geçirirken tshirtünü değiştirmemeyi seçmişti. Yatağa uzandığımda aramızda boşluk bırakıp yan tarafıma uzandı. Birbirimize dönük uzanıp bakışlarımızı kesiştirdik.

"Bugün burada kaldığın için teşekkür ederim. Daha güvende hissettik kendimizi." dediğimde yaklaşıp beni kendine çekti. Sarılıp başımı kolunun üstüne koyduğunda kokusuyla mayıştım.

"Bundan sonra seni tek bir saniye bile yalnız bırakmak istemiyorum. Böyle durumlarda bana haber ver ki yanında olabileyim." Başımı sallayıp sözlerine onay verdim. Ailem evde yokken ilk kez kendimi bu kadar güvende hissediyordum. Kokusunu içime çekip yatmaya hazırlanacağım sırada Beste'nin sesiyle doğruldum.

"Korktum, yanınızda uyuyabilir miyim?" Kamer ortamızda yer açıp çağırdığında tebessüm edip aramıza girmesini izledim. Bir taraftan ben bir taraftan Kamer sarınca halinden memnun bir gülümsemeyle suratımıza baktı.

"İyi geceler, tatlı rüyalar!" Çocuksu haline gülümseyip yanağını öptüm. "İyi geceler kuşum." dediğimde Kamer kendine özgü cevabını verdi.

"İyi gece prenses."

***

Gözlerimi araladığımda Beste'nin üzerine uzattığım elimin üstünde bir el olduğunu fark ettim. Elin sahibine bakıp gülümserken ne kadar masum olduklarını izlemeye koyuldum. Her sabah izlemek isteyeceğim manzaralardan biri bu olabilirdi. Kamer'in elini yavaşça Beste'nin üzerine bırakıp doğruldum yataktan. Lavaboya gidip günlük rutin işlerimi hallettikten sonra mutfağa inip kahvaltı hazırladım. Merdivenlerden gelen tıkırtılara baktığımda hazırlanmış bir Beste ve yanında elini tutmuş Kamer ile göz göze geldim.

"Günaydın, hadi gelin kahvaltı hazır." dediğimde ikisi de yanıma gelip yanaklarımı öptükten sonra masaya yerleşti.

"Abla, Kamer abi yine gelip bizde kalsın mı?" Kamer sırıtıp ağzına zeytin attığında yanağımın iç kısmını ısırıp Beste'ye baktım.

"Gelmek isterse gelir kuzum. Hadi sen kahvaltını et, okula geç kalacaksın." dediğimde gülümseyip sosislerden birini çatalına takıp Kamer'in ağzına götürdü. Kamer bu jestine karşı gülümseyip uzattığı sosisi yedi. Ardından yanağına sulu bir öpücük kondurdu.

Sakin bir şekilde ilerleyen kahvaltının ardından Kamer, Beste'yi okula bırakacağını söyleyip evden ayrıldı. Kendime dikkat etmem gerektiğini beş yüz kez dile getirmişti. O geri döndükten sonra da zaten öğlen olacak derslerimizi kaçırmamamız açısından okula gidecektik. Bunun bilinciyle odama gidip hazırlanmaya başladığım esnada çalan telefonumla elimdeki rimeli masaya bırakıp telefonu açtım.

"Evde bıraktığımız bazı evraklar var kuzum, dedenin kaldığı misafir odasında. Okula giderken uğrayıp bırakabilir misin?" Benden çok şey istediklerinin bir türlü farkına varmıyorlardı. Gözlerimi devirip misafir odasına yöneldim. "Tamam anne, bırakırım." Telefonu kapatıp pantolonumun arka cebine sıkıştırdım. Odanın kapısını açıp içeriye girdim. Komidinin üzerinde bulunan kağıt birikintisini elime alıp yatağa oturdum. Hastaneyle ilgili evrakların arasından önemli olanları seçip ayırmaya başladım.

Karışık kağıtların arasında dalıp giderken mektup olduğuna emin olduğum eski görünümü veren zarfı elime alıp kağıt birikintisini kenara bıraktım. Zarfın üzerinde Kamer'in anneannesinin ismi yazıyordu. Zarf en az yirmi yıllık vardı. Üzerinde büyük harflerle 'Bütün Gerçekleri Öğrenmeyi Kaldırabilecek Misin?' yazıyordu. İç çektim. İçini açıp okumak istiyordum çünkü beni ilgilendiren şeyler olduğuna adım gibi emindim. Bir yandan da cesaret göstermek zor geliyordu.

Birkaç dakika süren düşünme anımın ardından yapmam gerektiğinin farkına varıp zarfı açtım ve içindeki kağıdı çıkartıp okumaya başladım. Beni karşılayacak bütün gerçeklerin kapısını araladım. İçeriye geçmelerini beklerken karşılaşacağım zorluk ve acıların şiddetini bilmiyordum.

Sosyal Medya Hesapları:

İnstagram: dilaraoykuyagmur

Twitter: yagmuroykuay

Continue Reading

You'll Also Like

930K 64.7K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
352K 22.7K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
2M 73.4K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
833K 37.7K 20
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...