Kızıl Kraliçe 1: Kırlangıcın...

By CansuUredi

716K 6.9K 1.1K

Kızıl Kraliçe Serisi 1. Kitap Serinin ilk kitabı HitReads'e taşındı. Diğer iki kitabı hala buradan okuyabili... More

Kırlangıcın dansı
Uzun, güzel bacaklı kitaplar

Yoluna kuş koysunlar

161K 3.2K 754
By CansuUredi

1.Bölüm: Yoluna kuş koysunlar

"Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna."

Nilgün Marmara

Küçük kızın tarak yüzü görmeyen kıvırcık saçları kabarmış, aralarında bir sürü dal büyümüş ve o dalların her birinde birbirinden güzel bembeyaz çiçekler tomurcuklanmıştı. Yüzünde beliren kocaman gülümseme bütün çillerini bir araya toplarken kız hevesle Balerra'ya döndü ve dirseklerine kadar çamura bulanmış minik kollarını havada savurdu. Üzerindeki elbise günün erken saatlerinde beyazken, zamanla kahverengileşmiş, kızıl saçları arsızlaşmış, yeşil gözleri yorgunluktan kısılmaya başlamıştı. Büyük Savaş'tan beridir kış görmeyen Sten Diyarı, Miaetilra'nın doğduğu günden sonraki iki yıl boyunca kara kışa teslim olmuştu. Küçük kız karla, dondurucu soğukla ve kışla büyümüştü. Sonraki yıl ise kurak mevsim gelmişti. Kavuran sıcaklar, bitmeyen kıtlıklar ve salgın hastalıklar... Bu onun yaşadığı ve Sten Diyarı'nın bereketli topraklarına düşen Minel yağmurlarıyla tanıştığı ilk bahar mevsimiydi. Ilık geçen sonsuz baharlar sonunda diyara geri dönmüş, tarlalardan yeniden halkı beslemeye yetecek kadar hasat kaldırılmaya başlanmıştı.

Balerra ne kadar görmezden gelmek isterse istesin kızının diyara getirdiği kışın ne anlama geldiğini biliyordu. Şefkatli bakışları ağır ağır Miaetilra'nın üzerinde gezindi. Oysa o da yeryüzündeki bütün çocuklar gibiydi. Küçücük şeylere bile kocaman kahkahalar atıyor, yağmurun onu yıkamasına bayılıyor ve her bahçeye çıkışında taze bir baharı da peşi sıra sürüklüyordu. Derin bir nefes alarak vereceği yanıtı merakla bekleyen ve kocaman yeşil gözleriyle ona bakmayı sürdüren kızının hizasına eğildi. Kafasından geçen bütün karanlık sesleri, her gece Errutua'nın ona fısıldayıp durduğu zehirli sözcükleri susturmaya çalıştı. Kızının yüzünü görebilmek için arsız kızıl saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı ve birkaç saniyeliğine de olsa yüzünü görmeyi başardı. Sonra kızın arsız kızıl saçları yeniden yüzüne döküldü. Miaetilra'nın yanağına bulaşmış çamuru nazikçe baş parmağıyla silip çillerinin üzerine sıcacık bir öpücük bıraktı. Küçük kız öpücüğüne sevimli bir gülümsemeyle karşılık vermiş ve başını yana eğip, "Ellerim battı Bale," diye yakınmıştı. Ön dişlerinden bir tanesi iki gündür sallanıyordu. Genç kadının bakışları kızının sürekli gösterip durduğu o dişe takıldı. "Yıkamak zorunda mıyım ellerimi?"

"Elbette ki zorunda değilsin sevgili Miae," Çocuğun yüzünde beliren umut dolu gülümsemeyi görünce dudakları yanaklarının iki yanına yükseldi. "Ama yıkarsan tekrar batabilirler."

"Şimdi batamazlar mı?"

"Batabilirler, batabilirler elbette ki ama asla temiz ellerinin ilk kez çamura değdiği andaki kadar güzel hissedemezsin."

Miaetilra, Minel yağmurlarında yıkanmış bu taze çamuru her zaman bulamıyordu. Buna rağmen çamura bulanmış ellerinin tekrar tekrar batmasına yetecek kadar uzun bir süre daha yağmur yağacağını biliyordu. Bilgelerden biri ona ta ki hasat zamanı gelene kadar toprağın bir daha kurumayacağını söylemişti. Bilmiş bir tavırla, "Haklı olabilirsin." dedi. Balerra yanağına tüy gibi bir öpücük daha kondurup yüzüne düşen tutamı parmaklarıyla geriye doğru tararken hayranlıkla onu izledi. Neden Balerra da onun gibi kızıl değildi ki? Belki o da kızıl olsaydı Miae kendini bu kadar yalnız hissetmezdi. Ellerini kaplayan çamura bakıp gülümsedi. Taze çamuru sevmişti.

"Bugünlük yetsin mi sevgili Miae?" diye soran Bale'ye kaldırdı bakışlarını, "Yarın yeniden oynarsın."

Başını belli belirsiz sallayıp, saraya doğru yürümeye koyuldu. Kızıl saçları arasındaki çiçekler o anda onun mutluluğunu hissederek daha çok, daha güzel ve daha göz alıcı bir hale büründüler. Başını geriye doğru eğip, "Biliyor musun Bale," diye seslendi neşeyle, "Sanırım bu hayatta en çok çamurla oynamayı seveceğim."

Balerra kendini küçük çocuğun sevimli ifadesine gülümsemekten alamadı. Küçük kız şu ana kadar bu hayatta en çok çamurda yuvarlanmayı, ağaç dallarında sallanmayı, haylazlık yaparken yaralanmayı ve gülerken inci beyazı dişlerini göstererek gülümsemeyi sevdiğini söylemişti. Zaten Balerra'yı korkutan bunların hiçbiri değildi. Çünkü Balerra küçük kızın bütün yaramazlıklarına gülüp geçmeyi biliyordu. Onun küçücük silüetine bakarken derin bir nefes alma ihtiyacı duydu. Öyle güzeldi ki... Yedi Tanrı aşkına! Miae öyle güzeldi ki yoluna kuş koysunlardı. Kapısında çiçek açtırsınlar, uçurtmasına kurdeleler bağlasınlardı. Kız öyle güzeldi ki içinde taşıdığı, içine doğduğu karanlığı ondan söküp alsınlardı. Yüzündeki gülümseme ağır ağır solarken başını sol omzuna yatırıp dalgınca Miae'nin az evvel adımladığı bahçeye, kızının çamurda kalan minicik ayak izlerine baktı. Onu korkutan asıl şey küçük kızın gece yarısı sarayın bahçesinde yetişkin Stenlerin bile sahip olmadığı bir cesaretle dolaşabilmesiydi. Karanlıktan korkmamasıydı. Çoğu gece odasına gidip de onu yatağında bulamazsa; onu bahçenin uzak kıyılarında, su kenarlarında aramaya koyulurdu. Miaetilra bütün aydınlıktan uzakta tek başına oturur, yıldızları izler ve evcilleştirilmemiş yabani hayvanlarla konuşurdu. Daha dört yaşındaydı ve onun karanlıkla kurduğu bu sıra dışı bağ Balerra'yı hiç olmadığı kadar çok korkutuyordu. Kadın her şeyin bir sebebi olduğunu bilecek kadar uzun yaşamıştı. Kızdaki bu şeyin sebebini de biliyordu. Biliyordu ve en zorunun da bilirken bilmezden gelmek olduğunu öğreniyordu. Yutkunup kafasındaki bütün düşüncelerden kurtulmak istercesine başını iki yana salladı. Kız güzeldi. Yoluna kuş koysunlardı. Yüreğine baş koysunlardı. Canına can bulsunlardı.

Ellerini uzun kol yenlerinin altında birleştirip kızının yağmur yüzünden silinmeye başlamış izlerini takip ederek saraya doğru ilerledi. Akşam basmak üzereydi. Birazdan Minel yağmurları olanca şiddetiyle yeniden bastırır, toprak kuruyamadan Miae'nin sevdiği kıvama gelirdi. Muhtemelen kızı da sabah uykusundan uyanır uyanmaz bahçeye koşardı. Ayakları yere değmeden uzamış çimleri, yeni patlamış Yakut güllerini geçer ve bu açıklığa ulaşırdı. Taşıdıkları meyvelerin ağırlığıyla dalları toprağa değecek kadar sarkmış ağaçların etrafını sardığı bu koca açıklıkta saatlerce çamurla oynardı. Genç kadın saraydan içeri girerken yüzüne bütün endişelerini, korkularını, düşüncelerini saklayan bir gülümseme yerleştirmeye çalıştı. Tam da gülümsemesi dikiş tutacakken geçmişten esen kuru bir rüzgâr yaşlı bir kâhinin sözünü ona taşımıştı:

                                                            "Onun kaderi doğduğu gün suya damladı."

Ve gülümsemesi dalı kırılan bir ağaç gibi soldu. 

Sevgilerimle,

Cansu U.

Continue Reading

You'll Also Like

275 82 8
"Üç... İhtilâl Devri'ne hoş geldiniz 'Altı'n Dereceler.' Kim olduğum hakkımda en ufak bir fikriniz yok, farkındayım. Toplama kampı diyebilirsiniz siz...
ÜMİD By 7

Random

4.1K 1.4K 50
Bu dünyanın keşməkeşlərindən keçənlərə
118K 1.6K 24
En yakın arkadaşımla kocamı bastığım andan beri alevler içindeydim. "Daha hızlı aşkım," diye inleyerek dans eden bedenlerini seyrettim kapıda. Sevgi...