Gizli Oyun

By eescritoraa

304 73 82

"Zorla güzellik olur." kaba #1 More

GO | 2

GO | 1

183 41 50
By eescritoraa

Okumaya başladığınız tarihi buraya bırakınız.

°°°°

Gözlerimi kısarak Tuğçe'ye baktım.

"Ne diyorsun mal? Ben kaçmam kızım, baştan anlaşalım. Bu yurda kaçmak için gelmedim ben."

"Off kızım amma da uzattın. Ya sadece 30 dakika. Sevgilimi göreceğim hemen geri gelicez zaten."

"Artık senin o '30 dakika'larına inanmıyorum. Bu kaçıncı atıldığımız yurt acaba? Ben sayamıyorum da!"

Yavru köpek bakışılarına kanmayıp;

"Hiç öyle bakma bana." dedim. "Olmaz."

"Off tamam. Gidip o gudubet kadından izin alıp geliyorum."

Yanağına öpücük kondurdum.

"Ha işte şöyle kızım, yola gel."  yanağından makas aldım.

"Ben seni bekliyorum." dedikten sonra yatağa attım kendimi.

Aslında Tuğçe'yi kırmazdım ama cidden onun ve sevgilisiyle buluşma hevesi yüzünden bu kaçıncı değiştirdiğimiz yurttu. O yüzden atılmak istemiyordum.

Açıkta kalma ihtimalimiz yüksekti. Zaten parayı zar zor ödüyorduk çalışarak. Ailemiz mi? Onlar doğduğumızdan beri ortalıkta yoktu.

"Aldım!" diye zıplayarak gelen Tuğçe, yere düştüğünde gülmeden edemedim.

°°°°°°

"Hadi ama Tuğçe! Sayende izin aldığın süreyi hazırlamanla geçirdik ya, bravo sana!" elimle alkış yaptım.

"Bugün ne kadar da iticisin be kızım ya, her şeye söyleniyorsun!" dedi ve sandalyeden kalktı.

"Sevgilin olsun o zaman görürüm ben seni." göz kırptı.

"Çıkmaz ayın son perşembesi görürsün canım." deyip ben de ona göz kırptım.

"Yaw he he." dedi ve yurttan çıktık.

Ben kot pantolon, gömlek ve babet giymişken; Tuğçe aksime siyah elbise ve vazgeçemediği topuklu ayakkabısını giymişti.

O saçlar...

Saçtan saymıyorum. Tarif edemediğim bir şekilde yapmıştı.

Bilmem kaç dakika yürümenin sonunda buluşacakları yere gelmiştik. Mert'i görür görmez uçarak giden Tuğçe'nin arkasından bakakalmıştım.

Bende onlara uzak olan bir banka oturduktan sonra etrafta göz gezdirmeye başladım.

¬¬¬¬¬

Cebimden telefonu çıkardım ve meşhur o 'Zombie Tsunami' oyunumu oynamaya başladım.

"Atlasana salak."

"Zıpla be! Hah! zıplamazsan yanarsın işte mal! Olm siz ne kadar malsınız ya!"

Gülme sesi işittiğimde aniden telefonumu kilitleyip gülen kişiye baktım.

Tuğçe'ydi.

"Ya seni şu oyunu oynarken izlemek ne kadar zevkli." güldü.

"Ha ha ha ha hah. Kızım sen geldin madem niye bana haber vermiyosun? Yurttan atılalım da gör sen!" dedim ve saate baktım.

"Off kızım. Yürü." dedi ve banktan kaldırdığı gibi peşinden sürüklemeye başladı.

"Amma da korkak çıktın. Gidiyoruz işte."

"Ha ben korkağım? Mert bilmiyor dimi senin, bir şey yapar sana diye korkup beni de yanında götürdüğünü."

Eliyle susmam için ağzıma baskı yaptı ve Mert var mı yok mu diye kontrol etmek amacıyla arkasına baktı.

"Kızım sussana ya! Duyacak şimdi!"

Ağzımı kapattığı elini çekip;

"Duyarsa duysun." dedim.

"Doyorso doyson." diye taklit etti beni.

Yüzümü buruşturdum ve "Sana hiç yakışmıyor, git kendine başka alay türü bul." dedim.

"Hıh." dedi ve önden yürümeye başladı. Yetişmek için hızlandım ve kolunu tuttum.

"Kızım dursana ya! Ne diye önden gidiyorsun?"

"Hiiiiç." dedi omuzlarını kaldırırken.

Yavaş yavaş yurda doğru ilerlerken, önümüzde siyah son model bir araba durduğunda Tuğçe'yle birbirimize şaşkın bir şekilde baktık.

İçime ufak bir korku oturmuştu. Bizim böyle adamlarla ne gibi bir işimiz olabilirdi ki?

Korkudan geri geri ilerlerken, Tuğçe kolumu tuttu durdurmak için beni.

İçinden mafya görünümlü bir kaç adam indiğinde, içime konan korku anlamadığım bir şekilde iki katına çıkmıştı.

Üstümüze gelmeye başladıklarında, Tuğçe'yle ikimiz geri geri adım atıyorduk. Koşmaya başladığımda, Tuğçe de benimle koşmaya başladı.

Evet, o topuklularla.

"Kızım az yavaş koşsana ayaklarım acıyor. Topuklarım kırılacak şimdi. En sevdiğim ayakkabılarım hemdeğğğ!"

"Manyak mısın kızım sen, ben burada korkudan altıma yapacağım, senin işin gücün topuklu ayakkabıların!"

Arkama baktığımda mafya kılıklıları görememiştim ve rahatlamıştım. Tuğçe'yi durdurmak için kolunu tuttum ve "Hadi şu ayakkabılarını çıkar ve eline al. Ayakkabılarım da ayakkabılarım! Ne ayakkabıymış arkadaş ya!" dedim nefes nefese kalırken.

"Sus kız çarpılacaksın! Onlar benim en sevdiğim ayakkabılarım." dedi çıkarırken ve sıkı sıkı sarıldı ayakkabısına.

'Altı üstü bir ayakkabı ne diye bu kadar şey yapıyorsun' diye düşünürken, aniden birinin sırtımı duvara dayamasıyla düşüncelerim uçup gitmiş, yerine olanları idrak etme çabaları gelmişti.

Karşımdaki mafya kılıklı olan adamı gören gözlerim irileşti. Bağırmak için ağzımı açmıştım ki, eliyle açık olan ağzımı kapatarak bağırmamı engelledi. Bağırsam da, sesim boğuk çıkıyor ve duyulmuyordu.

Arkadan elinde taşla yaklaşan Tuğçe'yi gördüğümde hiç çaktırmadım. Adamın kafasına geçirmesini beklediğim taş ve Tuğçe yere düşmüştü. Diğer -o lanet olası- mafya kılıklı Tuğçe'nin kafasına vurmuş, onun adama vurmasını engellemişti.

Ben çırpınırken, beni tutan mafya kılıklı adam ağzımı açmıştı.

"Tuğçe!" diye bağırdığımda beni bıraktı ve göz hapsine mahkum etti. Bırakmasıyla, yerde baygın yatan Tuğçe'nin yanına çöküp sarsmaya başladım.

"Tuğçe! Tuğçe!"

"Merak etme, ölmez." diyen mafya kılıklıya döndüm. Bu Tuğçe'ye vuran şerefsizdi.

"Adiler! Ne istiyorsunuz bizden!?"

Biri beni kolumdan tutup ayağa kaldırdığında ateş püsküren mavi gözlerle ve çenesi gerilmiş bir yüzle karşılaştım. Tek laf etmeden beni sürüklemeye başladı. Çırpınıyordum o adamın elinden kurtulacağım ihtimalinin %0 olduğunu bildiğim halde.

Tuğçe'yle önümüzde duran arabaya doğru yaklaştığımızda durmak için çabaladım ama becerebildiğim pek söylenemezdi açıkçası.

"Tuğçe! Bırak beni pislik!" kolumu kurtarmaya çalıştım ama sonuç yine ve yine nafile. Beni kendine çekti ve kulağıma fısıldadı.

"Uslu dur! Aksi takdirde..."

"Aksi takdirde ne?"

Derin bir nefes aldı önce ve hızlı bir şekilde geri verdi.

"Aksi takdirde, arkadaşının yaşıyor olma garantisini veremem." dedi.

İçimdeki korktu zirvelere çıkarken, Tuğçe'yi öldürme ihtimallerini düşündüm. Bu düşünce tüylerimi ürpertirken çırpınmayı bıraktım. Sıktığı kolumu gevşetti ve arabaya kaba bir şekilde itti.

'Lanet olası pislik! Size gününüzü göstereceğim! Hepinize!'

Tuğçe'ye ne olacaktı şimdi? Nereye gidiyorum ben? Bu adamlar kim? Ne istiyorlar bizden?

Aklımda deli sorularla boğuşurken, beni tehdit eden adamın Tuğçe'yi kucağına alıp başka arabaya binip gittiğini gördüğümde, arabadan inmek için yeltenmiştim ki aniden iki yanıma doluşmuşlardı. Sıkıntıyla ofladım.

"Bırakın beni sizi adiler." hem bağırıyor hem de çırpınıyordum.

Solumdaki adam, şoföre;

"Acaba bayıltsa mıydık arkadaşı gibi. Kafam şişti. Artık dayanamıyorum." dedi.

Şoförle arka aynada göz göze geldik. Sonra bakışlarını solumdakine çevirdi.

"Biliyorsun patron ayılmasını bekleyecek kadar sabırlı değil.

'Vay anasını sayın seyirciler! Patron(!) sabırlı biri değilmiş.'

"Ya bırakın beni yaaa! Ne istiyorsunuz bizden!"

"Onu patron bilir güzelim." dedi ve yanağımdan makas aldı göz kırparken.

"Pis sapık!" dedim ve suratına tükürdüm.

Allah'ım bana yardım et! Bu kadar erkeğin içinde tek kız. Korkuyorum.

"Tuğçe nerede?! Ne yapacaksınız ona?" sağımdaki sabır dilenir gibi tavana baktı.

"Onu da Yekta Abi bilir." dedi ve ağzımı bantladı.

Dahice!

"Aferim oğlum ya! Niye baştan düşünemedik? Kulağım rahatladı şuan."

Hepsi birlikte gülüştüler.

Daha gelmemiş miydik ya! Çok sıkışmıştım.

Bilmem daha kaç dakikanın sonunda durmuştuk. Geldiğimizi anlamıştım.

Evet bakalım Mısra! Seni neler bekliyor?!

#####

Evet canlar! 2. kurguyla karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz...

Sizleri seviyorum. 💜

Continue Reading

You'll Also Like

1.4M 54.1K 26
(18+ cinsellik ve şiddet içerir.) Başımızın üstünde ki elçilik binasının içinde bir ses yankılandı. "Şuandan itibaren; Onun tek bir saç teline zarar...
1M 14.1K 36
Aşık olduğu adamın evleneceğini öğrenen Mavi, çareyi en yakın kız arkadaşında bulur. Düğüne kısa bir süre kala acilen bir plan yapmaları gerekmektedi...
641K 19.7K 54
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
843K 55.1K 47
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...