NEREDESİN SEN? (TAMAMLANDI)

Galing kay selin-visne

1.8M 105K 38.6K

Kiraz Mahallesinin yaralı abisi Halit ve masum kızımız Nazenin'in hikayesi... Başlama Tarihi : 2017 Higit pa

TANITIM
TANITIM II
TANITIM III
1. Yeni Bir Hayat
2. Göğe Bakma Durağı
3. Çiçek Kız
4.Muhallebi Çocuğu!
5. Dedikodu
6.Pamuk Şeker
7. Umutları Elinde Kalır
8. İmtihan Bu Ya..
9. Biçare
10. Bak Aşk Diyorum
11. Uzaktan Sevmek
12. Çıkmaz Sokak
13. Çok Eskiden Karşılaşacaktık
14.Kendini Bulmak Senin Elinde
15. Hüzün Sessizliğin Olmuş
16. Rüzgarım Olan Adam
17. Seni Zamana Bıraktım
18. Sensiz Olmaz
19. Senden Öğrendim
21. Mavi Hareler
22. Bitmesin
23. İlkler
24. Bir Çıra Meselesi
25. Bir Sen, Bir Ben, Bir De Bebek
26. Küçük Osman (Osman&Yeliz)
27. Kaynanam Baldan Tatlı!
28. Naz Evi !
29. Beklenmeyen Misafir
30. Dönüm Noktası
31. Meftun Bir Adam
32. Anne Kız
33. Ay Şahit
34. Meydanlar Bizim!
35. İstemeyle Topyekün Mücadele
36. O Kurnadan Bu Kurnaya !
37. Sevda Kervanı
38. Anılar
39. Bir Pazar Kahvaltısı
40. Bir Olmak -1-
41. Bir Olmak -2-
42. Hazırlıklar Başlasın
43. Son Dokunuşlar
44.Kınayı Getir Aney!
45. Hayat
46.Bir Şarkısın Sen
47. Oy Oy Güzelim
48.Sevince
49.
50.
Minicik Bir Duyuru
51. Hızla Geçen Günler
52. Bölüm (Final)

20. Bu Şehirde Sen Varsın

36.2K 2.2K 922
Galing kay selin-visne

Bölümümüzü grumpyteacher ithaf ediyorum 💝.
Hepinize İyi Okumalar ☺️

~~

Nazenin balkonunda oturup güneşin doğuşunu seyrediyordu. Sanki aradan 3 ay geçmemiş gibiydi. Hiç İstanbul'a gitmemiş gibi , ayrılık yaşamamış gibi. Hep burada oturmuş yaşanılanları bir senarist edasıyla izlemiş gibi hissediyordu. Neydi Nazenin'e böyle hissettiren ?

Dün akşam evin içerisine adım attığından beri bu evden ayrılmış gibi değilde "Göğe Bakma Durağından" çıkıp evine gelmişti sanki. Aradan geçen 3 aydan sonra tekrar evine geldiğinde hemen benimsemesi, bırakıp gitmemiş gibi davranmasına şaşırmıyordu aslında Nazenin. Çünkü burası onun yuvasıydı. Her köşesine elinin değdiği eviydi. Her noktasında parmaklarının izi vardı. Nasıl benimsemesindi ? İnsan elinin değdiği yeri unutabilir miydi? Elinin değdiği yerde yabancılık çeker miydi ? Çekemezdi. Nazenin'e göre elinin değdiği her yer aslında kalbinin de dokunduğu yer demekti. Bu duvarların, kapıların, pencerelerin evin her santiminde kalbi vardı Nazenin'in, kalbiyle birlikte hissettikleri.

Annesiyle birlikte kaç yıl oturdukları evi paylaşmasına rağmen Nazenin gittiğinde yabancı gibi bakmıştı, ait hissedememişti. Oysa ki bu evde yaşadığı süre daha azdı, üstüne üstlük 3 ay boyunca da görmemişti. Kapıdan girer girmez evin kendini çekmesi ait hissedebilmesiyle, yeri yurdu olduğunu bir kez daha anlamıştı. Çünkü buraya aitti Nazenin. Bu şehre, bu mahalleye , bu eve. Kendini buraya ait hissetmesinin en büyük sebebiydi Halit. Bu şehirde Halit vardı, bu mahallede Halit vardı en önemlisi de bu ev Halit'e duyduğu sevdaya tanık olandı.

Güneş yüzünü açığa çıkarmış Kiraz Mahallesinin içinde doğmuştu. Yavaştan evlerin kapısı açılıyor işe gidecekler uğurlanıyordu, berberci Hasan amca havlu askını dışarı çıkarıyor çırağı da dükkanın önünü temizliyor, fırıncı Ahmet abinin bacadan dumanı tütüyordu yine. Bu manzaradan gözlerini alamıyordu Nazenin. Kiraz Mahallesinin sabah telaşını bile özlemişti. Gözleri rotasını belirlemiş kaptan misali Halit'in evine kaydı. Halit kapıda ayakkabılarını giymeye çalışırken annesi de bir şeyler söylüyordu. Ayakkabısını giyip annesine döndüğünde annesi yanaklarından öpüp kapısını kapattı. Halit yavaşça yürümeye başlarken Nazenin hala seyrediyordu gözünü ayırmadan. Tam o esnada Halit arkasını dönüp hissetmiş gibi kendisine baktı. Yüzündeki gülümsemesini görebiliyordu Nazenin. Halit elini yavaşça kaldırıp kalbinin üstüne koyduğunda Nazenin kocaman olmuş gözlerle Halit'i izliyordu. Mahallenin ortasında yaptığı neydi ? Sandalyesini de alıp içeriye kaçtı Nazenin. Birisi görüp rezil olacaklardı neredeyse.

Nazenin lavaboya gidip elini yüzünü yıkadı dün akşam İpek yarın kahvaltıya evlerine davet ettiği için geç kalmadan hazırlanmaya başladı. Havalar artık ısındığı için üstüne düz siyah renk yuvarlak yaka kısa kollu dar bluzunu giydi. Yüksek bel krem rengi üstünde çiçek desenleri olan etek pantolonuyla kombinledi. Neredeyse beline kadar uzayan saçlarını tepesinde at kuyruğu yapıp gözlüğünü saçına geçirdi. Kirpiklerine rimel sürüp dudağına parlatıcısını sürdü Nazenin. Çantasına gerekli malzemelerini koyduktan sonra ayakkabılarını da giyip çıktı.

Kiraz Mahallesinde tadını çıkartırcasına yürümeye başladı Nazenin. Gördüklerine tebessüm etti tanıdığı kişilerle sohbete koyuldu. Yokuştan aşağı ineceği sırada radara yakalandı Nazenin.

"Hiii mavişim bu ne güzellik böyle tü tü tü maşallah" kapının önünde gördüğü Aysel Sultanın yanına ilerledi Nazenin. Önce sıkı sıkı sarıldı tatlı cadı kadına. Yanaklarından da öptü.

"Teşekkür ederim Aysel teyzem"
"Nereye gidiyorsun mavişim" meraklı gözlerle sordu Aysel sultan. Duyumlarına göre delibaş Halit'i maviş süründürüyordu. Ohh çok da iyi yapıyor demişti duyunca Aysel sultan.

"İpek'e  kahvaltıya gidiyorum Aysel teyzem"

"Oh oh git tabi yavrum. Yazık o kızcağız da sen gittikten sonra çok üzüldü. Hoş , hangimiz üzülmedik ki. Ama bir daha gitme be kuzum. Alıştık sana. Vallahi Yeliz'den Ahsenden Duygudan ayırt etmiyorum seni. Sende benim evladımsın"

Nazenin Aysel Sultanın gözlerinde ne kadar sevildiğini bir kere daha gördü. Herkesin işine illa ki karışan her olayda parmağı olan Aysel sultan kimsenin kötülüğünden yana değildi aksine mutluluğun sevdanın peşindeydi bu kadın. Gözleri dolu dolu bir daha gitme kuzum demişti ya kalbinde bir yerlere dokunmuştu bu güzel kadın.

Nazenin Aysel Sultanın elini avucuna aldı. "Hayat bu belli olmaz Aysel teyzem. Zaman ne gösterirse. Düğünümüz bitsin de"

"Böyle dediğine göre gitmeyi hala düşünüyorsun sen"

"Burada olduğum zamanın tadını çıkaralım hep birlikte Aysel sultan çünkü ben öyle yapmaya karar verdim."

Aysel sultanla Nazenin biraz daha kapı önü sohbet ettikten sonra Nazenin yola koyuldu. İpeklerin oturduğu yer Kiraz Mahallesinin iki arka sokağındaki mahalledeydi. Yürüyerek de gidilebilirdi birkaç defa İpek'le yürümüşlerdi. Nazenin yolunun üstünde gördüğü pastaneye girip İpek'in sevdiği eklerden aldı. Çevresine bakarak insanları izleyerek karşısındaki evden kendisine el sallayan İpek'i gördüğünde yolu bitmişti.

"Nazenin ablam hoşgeldin" kapıda boynuna atılıp sımsıkı sarılan İpek'e kollarını sardı Nazenin. Çok özlemişti İpek'i. İpek'i kısa zamanda olmayan kardeşi yerine koymuştu, kimi zaman omzunda ağlamıştı kimi zamanda suskunluğunu paylaşmıştı.

"Canım benim hoşbuldum"

İpek'in arkasında taş çatlasın 40 yaşlarında olan İpek'in güzelliğini kimden aldığını belli edercesine gülümseyerek bakan kadınla göz göze geldi.

"Hoşgeldin Nazenincim" Güler Hanım sarıldı Nazenin'e.
"Hoşbulduk Güler abla. Daha önce yüz yüze tanışamamıştık seninle meğerse kısmet bugüneymiş"

Hep birlikte kahvaltı masasına geçtiler. Hem konuştular hem yediler arada bir İpek'in kendisinden küçük 2 erkek kardeşlerinin atışmalarına güldüler, keyfiyle kahvaltı faslını yaptılar.

Kahvaltıdan sonra oğlanlar odalarına geçince Güler Hanımda konuşacak bir çok şeyleri olan kızları yalnız bırakmak amacıyla komşusuna gitti. İpek hemen mutfağa geçip Nazenin ablasıyla kendine sade Türk kahvesi yaptı. Karşılıklı oturup kahve içmeyeli 40 yılı hatır etmeyeli uzun zaman olmuştu.

"En çok da kahveni özlemişim" Nazenin gülümseyerek kahvesinden bir yudum aldı.

"Nasılsın Nazenin abla. İyiyim demen için sormuyorum. Gerçekten nasıl olduğunu merak ettiğim için soruyorum" dedi İpek. Nazenin ablasının burdan gittikten sonra ne yaşadığını kendiyle nasıl savaş verdiğini bilmek istiyordu. Anlatsın istiyordu.

"Buraya gelince iyi oldum İpek. Buraya geldiğimde nefes aldığımı hissettim"

"Halit abiyle durumlar nasıl Nazenin abla"

"Kalbi başına gelmiş. Beni sevdiğini itiraf etti."

"Ne" İpek öyle bir bağırmıştı ki neredeyse elindeki kahve üstüne dökülecekti.

"Dur bağırma şaşkın. Evet beni sevdiğini itiraf etti. Ama ben hemen başlamak istemiyorum İpek. Zamanın gerek olduğunu düşünüyorum"

İpek Nazenin ablasının yanına oturdu. "Sen ne karar verirsen eminim ki en doğrusudur ablam benim. Hem süründür kız, bizden kız almak kolay değil. Armut piş ağzıma düş yok öyle"

Nazenin İpek'in dedikleriyle güldü. Söylerken o kadar tatlıydı ki hareketleri. "Gel seninle dışarı çıkalım değişikliğe ihtiyacım var İpek."

İpek Nazenin ablasını onaylayıp hemen üstünü giydi. Annesine telefon edip haber verdi. Nazenin ablasıyla kol kola dışarı çıktılar. Vakit geçirmeye ihtiyaçları vardı.

~~

Nazeninle İpek işlerini bitirmiş birlikte Kiraz Mahallesine doğru gidiyorlardı. Nazenin'i yoldayken Ahsen aramış yanına gelmesini istemişti. İpek'te Demirle buluşacaktı.

"İpek Göğe Bakma Durağını boşalttınız mı?"

"Dediğin gibi kitapları ihtiyacı olan köy okullarına gönderdik. Ama dükkan hala aynı. Dükkan sahibi bozmamış dekoru ve gelen kiracı da yok. Sanırım adam birine satmış."

Nazenin gitmek istiyordu kitap dünyasının yanına ama gidince üzüleceğini de biliyordu. Ama gitmeden tekrar uğrayacaktı hayallerinin olduğu yere.

"Nazenin abla ben burada durayım Demir de gelir birazdan."
"Tamam canım , görüşürüz"

Nazenin Kiraz Mahallesinin yokuşunu çıkmaya başlarken karşısından da Halit geliyordu. Durmayacaktı, bir şeyde söylemeyecekti geçip gidecekti yanından.

Halit yokuştan aşağı inerken kendisine doğru gelen Nazenin'i gördü. Yine güneş gibi parlıyordu. Mavi gözleri ışık saçıyor gülmese bile ortada olan gamzeleri yanaklarından öpmeye teşvik edercesine belli ediyordu. Nazenin de bir değişiklik olduğunu hemen fark etti. Dibinden geçip gitmek üzere olan Nazenin'in bileğinden nazikçe tuttu.

"Neden saçlarını kestirdin" Nazenin beline gelen saçlarını omuzlarında kestirmişti. Her haliyle çok güzeldi ama uzun saçları ayrıydı.

"Seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum Halit"
"İlgilendirir"
"İlgilendirmez"
"İlgilendirir"

"Bırak bileğimi Halit bak birisi görecek yanlış anlayacak"

"Bırakmam, bu saatten sonra bırakamam Naz. Hem görsünler ne var bunda. İki sevdalı yan yana konuşuyor"

"Başına güneş geçti galiba. Hem senin ilgilenmen gereken bir çay bahçen yok mu ?" Nazenin Halit'in biraz önceki "iki sevdalı yan yana konuşuyor " sözüne aldırış etmediğini göstermeye çalışıyordu. Bu sevda öğrencisi aklı sıra kışkırtmaya çalışıyordu ama Nazenin içinden kıs kıs güldü. "Yemezler Halit Bey sen giderken ben dönüyordum" dedi.

"Benim ilgilenmem gereken tek kişi sensin. Hem söylesene neden kestirdin saçlarını"

"Ay kestirdiysem kestirdim. Benim kestirdiğim saç sana tasa oldu herhalde."

"Olur tabi ki tasa. Ellerimin okşayacağı yer azalırken nasıl tasa olmasın Naz"

Nazenin erimemek için kendini zor tutuyordu ve tuttu da. Öyle hemen iki güzel söze tav olma kızım Nazenin diye gazını verdi kendine. Yine Halit'i duymamış gibi yapıp konuştu.

"Ahsen bekliyor gitmem lazım"

Halit'in elinden bileğini kurtarıp kalbinin gümbürtüsüyle birlikte hızlı hızlı yokuşu çıkmaya başladı. Elleri buz kesmişti.  Bir an önce soluğu Ahsen'in yanında alsam hiç fena olmaz diye düşündü.

~~

"Ahsen ne kadar büyümüş" Nazenin ellerini Ahsen'in karnına koyup okşamaya başladı. Artık resmen ben buradayım diyordu. Nazenin elini incitmekten korkarcasına gezindirirken elinin altında "ben buradayım" dercesine tekme atan birisinin olduğunu hissetti. Bu mucize gibi bir şeydi. Karnında bir canlının oluşması, gelişmesi ve annesi sayesinde oradan beslenip gelişmesi inanılmazdı.

"Gördün mü teyzesi oğlum sana hoşgeldin diyor"

Nazenin dudaklarını Ahsen'in karnına yaklaştırıp öptü. "Teyzen yesin seni öpsün. Kucağıma alıp seni ısıracağım günleri sabırsızlıkla bekliyorum paşam haberin olsun"

"Ahsen bu halinle bir şeyler mi hazırladın? Kızım ben seni görmeye geliyorum. "

"Benim de canım istiyor hem boş duramıyorum Nazenin. Vallahi patladım evde. Yılmaz tek başıma dışarı çıkmama da müsaade etmiyor." Sıkıntıyla konuştu Ahsen.

"Hepsi senin iyiliğin için canısı. Dayan annesi az kaldı paşamızın gelmesine"

Nazenin Ahsen'i oturtup servisi kendisi yaptı. Ahsen'e yaş pastadan koca bir dilim yanına da taze sıkılmış portakal suyundan koyup önündeki sehpasına koydu. Kendisine de çay ve biraz pasta koydu.

"Nasıl gidiyor Naz'ım" arkadaşının gözlerinin içine bakarak sordu Ahsen.

"Kafam karışık Ahsen. Halit'in yaptıkları kafamı karıştırıyor. Kızmak istiyorum sustuğu için bize bunları çektirdiği için ama yapamıyorum. Çünkü o kadar değişmiş ki içinden hiç bilmediğim tanımadığım bir Halit çıktı. İlk başlarda kalbinin karanlık yüzünü gösteren adamın kalbinin bahar bahçe kısmını görüyorum şimdi. Doğal olarakta bünyemde ters etki yaptı."

"O aptal Halit'in sana kalbinin karanlık yerlerini gösterdiğinde sen onun kalbinin diğer tarafını bahar bahçeye çevirdin Naz. Şaşırma. Halit'in kalbinin o yüzü senin eserin. Öyle inceden sızdın ki onun içine sen. Halit bile fark edemedi. Sen gittiğinde "dank" etti kafasına. Kalbinin her tarafını kapladı o bahar bahçe. Şöyle düşün kupkuru toprağa sadece bir tane çiçek ekersin ve bir anda gözüne güzel gelir o yer. Halit'te kalbinin güzel tarafını gördü. Ve onu istemeye başladı."

Nazenin tam konuşacağı sırada Ahsen'in telefonu çaldı.

"Yarım saat önce yaptığım şeyi yapıyorum canım, değişen bir şey yok. Nazeninle oturuyoruz, çay içiyoruz."

Ahsen'in konuşmasından Yılmaz olduğunu anlamıştı Nazenin.

"Hayır iyiyim ağrımda yok. Bebeğimizde bugün çok uslu babası arada hareket ediyor o kadar" Ahsen'in konuşurken gözlerini devirmesine güldü Nazenin. Ahsen Yılmaz'la biraz daha konuştuktan sonra kapattı.

"Senin ki yine aramadan duramıyor" diyip gülümsedi Nazenin.
"Bazen öyle üstüme düşüyor ki çığlık çığlığa bağırmak istiyorum"
Ahsen'in sözlerinden sonra Nazenin kahkaha attı.

"Gülme Naz, dün benimle birlikte tuvalete gelmeye kalktı. Neymiş efendim ya ayağım kayıpta düşersem erken doğum olursa. Olurda erken doğurursam Yılmaz'ın telaşındandır bilesin"

"Hahahahah ya Yılmaz'a bak sen. Dışardan hiç öyle görünmüyor bu çocuk. Aynısını Alihan abi yapsa tamam derim de"
"Çok daha fena"

Nazenin bir an kendini düşündü Ahsen'in yerinde karnı kocaman olmuş devamlı bir şeyler yediğini ve nazından geçilmediğini. Hayalinin ortasında Halit belirdi yine. Olmuyordu işte bu adamsız hayal bile kuramıyordu. Her düşüncesi her sözü her hayali bu adama çıkıyordu. Acaba olurlar mıydı Halitle Ahsen ve Yılmaz gibi ? Karnı kocaman olmuş kendisi ve isteklerini yerine getiren bir Halit. Hayır yapmayacaktı Nazenin bunu kendisine. Hayal kurmayacaktı sonra elinde patlıyordu kurduğu hayaller.

Ahsen eline aldığı pastayı tekrar yemeye başladı. Portakal suyundan da bir yudum aldı. Nazenine baktı dikkatle. "Sen pastayı delik deşik et diye almadı kocişim. Yemiyorsan ver ben yerim"

Nazenin Ahsen demese pastayı delik deşip ettiğinin farkına bile varmayacaktı. Elinde patlayan hayallerinin acısını pastadan çıkarmıştı. Nazenin tebessüm ederek pastayı Ahsen'e verdi. Ahsen şaşkınca arkadaşına bakıp konuştu. "Nazenin sen bu hayatta her şeyini paylaşırsında pastanı paylaşmazsın"

"İki canlısın sen. Afiyet olsun paşama" Ahsen Nazenin'in söyledikleriyle tatmin olmamıştı. Pastayı yana bıraktı, Nazenine yaklaştı. Karnının el verdiğince ayaklarını topladı.

"Bu gözlerindeki hüzün ne zaman bitecek Nazenin" arkadaşına anlat dercesine baktı Ahsen.

Nazenin kendini gülmeye zorlayarak konuştu. "Yok be ne hüznü gayet iyiyim ben. Sen hormonlarından dolayı duygusalsın diye beni de öyle sanma"

"Seni tanıyorum" Ahsen başını salladı Nazenin'e.
"Lanet olsun ki evet!"

Ahsen, Nazenin'in başını kendi omzuna koydu anne edasıyla. Eliyle arkadaşının kestirmiş olduğu saçlarını okşadı. "Anlat Nazenin lütfen, susma. Sustukça birikir yüreğinde. Sustukça o yürek ağırlaşır. Yürek ağırlaştıkça taşıyamazsın. Ağır gelir"

"Zamanında çok konuştum Ahsen. Çok dil döktüm. Çok anlattım. Sen biliyorsun. Anlattımda ne oldu? Hiçbir şey. En kötüsü de ne biliyor musun? Anlattığın halde anlaşılmamak. Anlattığın halde hala bir şeylerin düzelmemesiydi. Ben anlatmaktan yoruldum artık. Yani anlayacağın anlatmak da çözüm değil artık. Tamam Halit itiraf etti kalbi dile geldi farkına vardı. Ama tam olarak hala anlamış değil sadece biraz. Ben istiyorum ki eğer ben Halit'e gideceksem anlaşılmamış hiçbir şey kalmasın aramızda. Bana dedi ki bana sevdayı öğret. Tam olarak anlamazsa ben nasıl öğretebilirim ki ? Çok seviyorum onu öyle böyle değil. Nefes alırken soluğum Halit diyor kalbim atınca Halit'in adı yankılanıyor. Fakat anlatmıyorum artık, kendisi görsün kendisi farkına varsın tek amacım bu. Ancak o zaman Halitle ben biz oluruz"

"Anlıyorum seni çok haklısında ama nolur artık kendini yiyip bitirme Naz lütfen"

Nazenin Ahsen'e söylemenin tam sırası olduğunu düşündü. "Ahsen sana bir şey söylemek istiyorum"
"Söyle canım"

Nazenin, Ahsen'in omzundan başını kaldırarak yüzüne baktı. "Ahsen Alihan abinin düğününden sonra ben tekrar gidicem"

"Hayır" diye mırıldandı Ahsen, dolan gözlerini birkaç kez kırpıştırdı.
"Evet. Ahsen böylesi daha iyi. Hem seni görmek için hemde Alihan abinin düğünü vesilesiyle geldim. Gelmişken de evdekileri toparlarım ev sahibine anahtarı veririm"

"Gitme Naz. Tekrar geldin diye sevinmiştim. Gidince ne olacak ki. Nereye gidersen git, kalbindekini, aklındakini çıkaramadıktan sonra gitmen bir işe yaramayacak"

"Kalsam ne değişecek? Halit'e bir şeyleri anlatmayacam artık ben kendisi bulacak Ahsen. Beni gittikten sonra fark ettiyse beni sevdiğini ben gidince bu seferde anlaması kolay olur"

Ahsen bugünlerde azan hormonları sebebiyle ağlamaya başladı. Nazenin Ahsen'in böyle ağlamasına sebep olduğu için kendisine kızdı. Hamile haliyle dostunu da üzmüştü. Ahsen'in ellerini tuttu."Ahsen nolur yapma böyle. Her şey benim için oldukça zor zaten bir de seni bu halde görmek istemiyorum. Söz veriyorum doğumunda yanında olacam"

"Söz verdin bak"
"Söz veriyorum. Hem yine gelirim, sonra paşam doğunca siz gelirsiniz."

Ahsen Nazenin'e sımsıkı sarıldı. Ayrılmak istemiyordu, dostundan. Yanında olmasını istiyordu, eski günlerde ki gibi. Nazenin ağlayan arkadaşını sakinleştirdi. Ahsen'in oğlu için aldıkları minicik kıyafetlere baktılar, üniversite günlerinden konuştular komik anıları anlatıp gülüştüler ama gitmek konusunu bir daha açmadılar.

~~

"Kızım resmen külkedisiyken şimdi prensese dönüştün. Ay ben şok" Yeliz Duyguya alıcı gözlerle bakıp konuştu.

"Çok güzelsin"

"Diyecek tek kelime yok"

"Hii Duygu çok güzel oldun"

Duygu Ahsen'in ellerini tutarak konuştu." Sakın ağlama bende ağlamaya başlarım" Necmoş gelip kızların yanında durdu. "Ayol sakın ağlamayın makyajlarınızı zor yaptık. Bozulmasın. Kızlar ! Gelin anam hep birlikte gelin selfiesi çekilelim. Geçin arkama"

Necmoş selfie çubuğunu çıkararak telefonunu taktı. İki adım öne çıktı. Arkasında Duygu hemen yanında Ahsen diğer yanında Yeliz , Sibel, Nazenin, İpek derken sıralanmışlardı. "Haydi kameraya bakıyoruz. 3,2,1 ve 333"

Kızlar üstlerini son kez bir daha düzelttiler. Kızlardan övgüsünü alan Duygu gelinliğinin eteklerinden tutup son defa aynadan kendisine baktı. İnce askılı kalçasına kadar oturan sonrasında genişleyen ve kuyruğu upuzun gelinliğiyle mükemmeldi. Duvağının dantelleriyle gelinliğinin kuyruğundaki danteller aynıydı. Saçına taktığı minik incilerle tamamlanıyordu.

Korna sesleri, davul zurna sesleri duyulmaya başlamıştı. Necmoş öne atılıp bağırdı.

"Ay kızlar sizin erleriniz geliyor ayol. Tutun kuaförün kapısını damat beyi azıcık soyalım"

Önce Demir girmişti ablasının yanına gidip sarıldı. Gözleri doldu Demir'in ablası farklıydı onun için bazen annesi bazen en yakın arkadaşı . Ablasına kollarını açarak sarıldı. Evleneceği adama güvenmese başta karşı çıkardı Demir ama Alihan abisine güveniyordu.

Dışardaki tayfada Alihan'ı kapı açılma konusunda Necmoşun dediği gibi soymuşlardı. İçeriye adımını atan Alihan Duyguya büyülenmiş gibi baktı. Bir adım atıp Duygu'nun elini tutup dudaklarına götürüp öptü. Kendine çekip alnından öptü.

"Gönül çiçeğim"
"Ali'm" Alihan kendi ismini Duygudan ilk defa böyle duyuyordu. Bu kızı sarıp sarmalamak istiyordu.

Hep birlikte dışarı çıkıp arabalarına bindiler. Haylaz çocuk Alihan'ın düğünü şimdi başlıyordu.

Nazenin Yılmaz'ların arabasından indiğinde karşısından gelen Levent'e gülümsedi. Alihan abisine sorup düğüne Levent'i de davet etmişlerdi. Yılmaz, Ahsen'le kendisinin üniversiteden arkadaşı olduğunu öğrendiğinde kıskançlık krizine girmiş ve sonra Ahsen tarafından geri püskürtülmüş konu kapanmıştı.

Levent koluna girmesi için kolunu Nazenin'e uzattı. Nazenin koluna girdiğinde karşıda duran ikili gözlerini ayırmıyordu.

Aysel sultanla Halit kapıda durmuş gelenleri karşılarken Nazenin'in sarıldığı oğlana baktılar. Aysel sultanda biliyordu bu çocuğu dün gelini anlatmıştı, Halit deseniz bizzat tanıyordu.

"Ulan bu herifin burda ne işi var ? İlla diyor ki Halit beni döv" sinirle söylendi Halit.

"Aman pek de yakışıklı bir oğlanmış bu be. Doktormuş biliyon mu Halit."

"Doktorsa doktor banane Aysel teyze ya"

"Ayol hemde kalp doktoruymuş. Ne güzel onarır bu doktor şimdi kırılan kalpleri"
deyip bombayı Halit'in eline teslim etti Aysel sultan. Geriye Aysel Sultanın sırıtan yüzü Halit'in kıpkırmızı olmuş suratı kaldı.

~~

Herkese Merhaba ☺️

Nasıl olmuş bölüm canlar, düşüncelerinizi merak ediyorum🤗Kiraz Mahallesine gümbür gümbür geldik sanırım 😉🙊

Okuyan herkese çok teşekkür ederim🙏🏻

Bir dahaki bölümde görüşünceye kadar kendinize çok iyi bakın, kendinizi üzmeyin en önemlisi de kendinizi sevin, sayın, değer gösterin💪🏻🌸

Görüşmek Üzere 🙏🏻

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

219K 945 4
[04.05.2022 - 07.12.2022] Bir kişiyi hem sevip hem de nefret edebilir misiniz? Peki bu savaştan sevginiz mi yoksa nefretiniz mi galip gelecek? Barış...
733K 50.9K 59
-TAMAMLANDI- Mevlana derki aşk ateşi önce sevilene, oradan sevene düşermiş. Yani bir insan aşık olmuşsa, maşuk ışığını yaktığı için olmuştur. Eğer...
1.6M 49.4K 39
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
43.2K 5.9K 34
"Şaka yapıyorsun, değil mi? Hayal görüyorum?" dedi en nihayetinde Uraz. Bu soruları direkt olarak arabasının bagajındaki kıza mı, yoksa genel olarak...