İpek Böceğim (KİTAP OLDU)

By mira_yelkenci

2.2M 109K 8.1K

Romantizm #1# İpek Böceğinin kozası mı yoksa çelik mi daha sağlamdı? Zorluklara en çok hangisi dayanırdı? He... More

Duyuru
Ön Söz
(Bölüm 1)
(Bölüm 2)
(Bölüm 3)
(Bölüm 4)
(Bölüm 5)
(Bölüm 6)
(Bölüm 7)
(Bölüm 8)
(Bölüm 9)
(Bölüm 10)
(Bölüm 12)
(Bölüm 13)
(Bölüm 14)
(Bölüm 15)
(Bölüm 16)
(Bölüm 17)
(Bölüm 18)
(Bölüm 19)

(Bölüm 11)

111K 6.6K 700
By mira_yelkenci




***


Levent, Sserin boğaz havasını alabilmek için camı sonuna kadar indirdi. "İstanbul gibisi yok," diye düşündü, yüzünü esen rüzgararüzgâra verirken. Yaklaşık bir aydır Romanya'da, henüz faaliyete geçmemiş finans kurumunun işleriyle uğraşıyordu. Kuruluş işlemleri çoktan bitmişti; sadece ancak, yeni birimlerin başına atanan personelin bir kısmı onayından geçememişti. Bir işi üstün körü yapmak, hiçbir zaman tarzı olmamıştı. Tahmin ettiğinden on gün fazla kalmıştı ama sonunda bitmişti.

Uçaktan ineli bir saat olmuştu neredeyse, köşke varmak üzereydiler. Lüks araba, İstinye yokuşundan inip sahil yoluna saptı. Köşke birkaç yüz metre kala genç adamın gözüne, sahilde dizlerinin üzerine çökmüş, yerde yatan bir köpeği seven ince bir gölge takıldı.

"Hasan kenarda dur, hemen!"

Camdan, dikkatle yolun kenarındaki kıza baktı, oydu! Kahve kızılı saçları, ipekten bir şal gibi omuzlarından beline doğru dökülüyordu. Sabırsızca kolundaki saate baktı. "Bu kızın, gecenin on ikisinde ne işi var dışarıda?" diye söylendi.

"Hasan, sen köşke git! Eşyalarımı odaya çıkarsınlar, ben biraz hava alıp geliyorum," diyerek arabadan indi. Dikkatli bir şekilde yolun karşısına geçip sessizce, yerdeki köpekle konuşan kıza yaklaştı.

"Zavallı Paticiğim! Biliyorum, dışarısı çok soğuk ama elimden bir şey gelmiyor tatlım. Sonra, ben sana yine yemek getiririm, olur mu?"

Denizden esen rüzgara aldırış etmeden, yerde yemek yiyen köpeği seven, İpek'ten başkası değildi. O günden sonra mutfaktan aldığı artıkları, zaman zaman dışarıdaki zavallı Pati'ye götürüyor, köpeğin yanında getirdiği arkadaşlarını da beslemekte bir zarar görmüyordu. Köşkten içeri girmedikleri sürece bir sorun yoktu, değil mi?

Genç adam, farkında olmaksızın, bir yandan gülümseyerek kızın konuşmasını dinliyor, bir yandan da gözleri okşayan görüntüsünü inceliyordu. Hiç değişmemişti! Ayrı kaldığı bir ay boyunca, onu rahatsız eden hayali kadar güzeldi, hatta daha fazla!

"Hala vazgeçmemiş! Çok inatçı, o kadar cezaya rağmen akıllanmamış.," diye düşündü.

"İpek!" dedi, biraz sert bir sesle. "Bu saatte, burada işin ne? Senin köşkte olman gerekmiyor mu?"

Genç kız, korkuyla olduğu yerden sıçrayıp kalktı, arkasından gelen sese döndü. Şimdi karşılıklı durmuş, birbirlerine bakıyorlardı. Bir an göz göze kaldılar; yoldan geçen arabalar, insanlar, denizden esen rüzgar... Hepsi durdu! İki beden, o anda asılı kaldı.

Neden sonra, "Levent Bey, dönmüşsünüz..." dedi İpek.

Onun, iri lacivert gözlerinde ilk defa tatlı, sıcak bir ifade gören genç adam, elinde olmadan yumuşadı. O iri gözler böyle sıcacık, ne kadar da güzel ve yakıcıydı! Genç kız, varlığını özlediği adamı karşısında görünce heyecanlanmış, içinin coşkusu gözlerine yansımıştı.

"Biz seninle bu konuda anlaşmamış mıydık İpek? Görüyorum ki yine aynı yere dönmüşüz?"

Levent, bunları söylerken tek kaşını yukarı kaldırmıştı. Kız, şeker çalarken yakalanmış bir çocuk mahcubiyeti içinde başını eğdi, sonra alttan ona baktı. Çok da kızgın görünmüyordu, yoksa öyle miydi?

Genç adam, onu baştan aşağı tenkit edercesine süzüyordu. Bu soğukta, üstünde bir eşofmanla mı dışarı çıkmıştı? İnce vücudu hafifçe titriyor gibiydi.

"Gecenin bir vakti, böyle mi çıktın dışarı? Deli misin sen? Hem de bir sokak köpeği için! Akıllanmamışsın!" dedi kızgınlıkla.

Bu sözler, kızın kabuk tutmuş yarasını açtı bir anda. Güzel gözlerindeki sıcaklık, öfkeyle karışık bir kırgınlığa dönüştü. Ağzından dökülen sözlere engel olamadı. "Siz, sıcacık yatağınızdayken bu zavallı hayvanların dışarıda ne yaptığını düşündünüz mü hiç? Ne kadar zavallı, çaresiz olduklarını... Gerçi, çaresizliğin ne olduğunu da bilmezsiniz ya!"

Sözünün burasında durdu, dilinin ucuna gelenleri zapt etmek istercesine dudaklarını sıktı. Hava iyice soğumuştu, iliklerine kadar üşüdüğünü hissetti.

Levent, karşısında titreyen nahif bedeni süzdü. Boyuna posuna bakmadan, hala kendisine dikleniyordu. Uzanıp kızın ellerini tuttu, ne kadar narin ne kadar küçüktü! Avuçlarının içinde ısıttı bir süre.

"Buz gibi olmuşsun, hala kafa mı tutuyorsun? Bunu sonra konuşacağız seninle!"

Üstündeki montu çıkarıp genç kıza sardı. İpek, erkeğin ellerinin sıcaklığının şaşkınlığını henüz atlatamamıştı ki üzerindeki montu çıkarıp kendisine sarmasıyla ikinci bir şok yaşadı. Onun monta sinen kendine has, o baştan çıkarıcı kokusu genzine doldu. Hafifçe başını eğip içine çekti. "Sadece, bu lanet adama mı özgü bu koku Yarabbim?" diye geçirdi içinden.

"Hadi, köşke gidelim artık! Ben de üşümek istemiyorum.," dedi genç adam, kendi gömleğine bakarak. Bunun üzerine, kız montu geri vermek için hareketlendi.

"Lütfen Levent Bey! Ben soğuğa alışkınım, üşümem, alın!" dedi, o ince, billur gibi sesiyle.

Adam tek hamleyle onu engelledi. Montun iki yakasından tutup yavaşça kendisine çekti. "Eve gidiyoruz İpek!" dedi. Erkeğin yüzü eğilmiş, gözlerinin içine bakıyordu. Genç kız bir an, o gözlerde gördüğü alevlerde yandı, eridi. Adamın ferah nefesini yüzünde hissetti, anlayamadığı bir utançla bakışlarını kaçırdı. Levent, kollarındaki vücudun sadece soğuktan değil, onun yakınlığıyla da titrediğini anladı.

Kollarındaki bu cezbedici varlık, ona bir çeşit büyü mü yapmıştı? O, mantık insanı, aşka inanmayan, bütün kadınların hesapçı olduğunu düşünen, bu tür duyguların esaretinden nefret eden adam! Kızın yarı kapalı gözlerine, soğuktan kızarmış küçük, kalkık burnuna baktı. Dolgun dudakları aralanmış, hafifçe titriyordu.

"Lanet şey!" dedi içinden.

Annesinin, kuzeni Suat'ı baştan çıkardığı gibi, bu kız da onu kandırabileceğini mi sanıyordu? Ya da başka şeylerin anahtarı olarak kendisini mi görüyordu?

"Hayır, buna imkan yok! Çok daha tecrübelileri yapamadı, sen de başarılı olamayacaksın küçük fettan!" dedi içinden.

Bu düşüncelerle montun yakasını bıraktı, bir adım uzaklaştı kızdan. "Hadi! Çok oyalandık,." dedi.

Onun uzaklaşmasıyla, üzerindeki monta rağmen üşüdü İpek, birbirine dolanan adımlarla yanında yürüdü. Köşkten içeri girince, teşekkür ederek montu uzattı.

"İpek, bir daha gecenin geç saatlerinde dışarı çıkmak yok! Benim çatım altında olduğun sürece, sorumluluğun bana ait. Anlıyor musun beni? Başına bir şey gelsin istemeyiz, değil mi?"

Levent, elindeki montla, bir üst merdivende durmuş, emredici bir şekilde kıza bakıyordu. "İlla ki o köpekleri besleyeceksen, bunu gündüz yap, tamam mı?"

Kız sesini çıkarmadan "olur," anlamında başını salladı.

"Anlaştık öyleyse, hadi iyi geceler sana,." diyerek dönüp merdivenleri çıkmaya başladı genç adam. 

İpek, kafası karışmış bir halde merdivenin dibinde kalakalmıştı. O gece, uyku haram oldu genç kıza; gözlerini her kapadığında, onun yakıcı bakışlarını görüyor, sıcak nefesini yüzünde hissediyordu.

"Allahım , ne oluyor bana?" diyerek yatağında bir sağa, bir sola döndü. Aşkta acemi ruhu, anlayamadığı bu oyunda, tuzağa yakalanan kuş misali çırpındıkça ökseye daha fazla yapışıyordu.

Genç adam, bu konularda İpek'e göre çok tecrübeliydi. Yaklaşan tehlikeyi fark ettiği için olabildiğince uzak durmaya çalışıyordu. Kendine yaptığı tüm telkinlere rağmen ne zaman kızla karşılaşsa, o lacivert gözlerin esiri oluyordu.

"Mümkün olduğunca yaklaşma oğlum,." dedi kendi kendisine. "Sonu yok bu işin! Senden çok küçük, ne işin olur çömezlerle? Gönül de eğlendiremezsin, üstelik akraba!" En sonunda uykuya daldı. Aklına anlattıklarını kalbi umursamamıştı bile, maviden laciverte en güzel rüyalara yuvarlandı hızlıca.

Levent'in dönüşüyle, Cahide Hanım tekrar kendine gelmişti. Ekrem Bey'den işittiği azarlardan sonra keyfi kaçmıştı. Şimdi oğlunun dönüşü, kadının özgüvenini yerine getirmişti.

"Hoş geldin paşam,." dedi yaşlı kadın, kahvaltı masasında kendisini öpen oğluna. "Özlettin kendini. Az daha ben atlayıp gelecektim oraya, sensiz buralar hiç çekilmiyor."

Sözleri, biraz da kayınbiraderine kinaye içeriyordu. Masanın başında, tekerlekli sandalyesinde oturan yaşlı adam, gözlüğünün üstünden ona baktı.

"Annen haklı evladım, sensiz buralar çok tatsız."

Bir yandan da, "Dur bakalım! Buralar, daha ne kadar çekilmez olacak, göreceğiz! Ekrem Akçacızade'yi aptal yerine koymak, öyle karşılıksız kalacak bir şey değil, öğreneceksin Cahide,." dedi içinden.

Tüm olanlardan habersiz Levent, "Teşekkürler, ben de sizi çok özledim. Bu sefer, neden bilmem, uzak kalmak sıktı beni,." dedi ikisine gülerek.

Bir yandan da masada olmayan İpek'in ne zaman ineceğini düşünüyordu. Ancak bir şey sorarak dikkat çekmek de istemiyordu.  Karşısında oturan Mine homurdanarak tabağındakileri didikliyordu.

"Ne o? İnsan, abisine bir hoş geldin der! Sabah sabah bu ne surat, tersinden mi kalktın?" dedi Levent kıza.

"Hoş geldin,." dedi, Mine kızgın bir şekilde. "Okula yetişmem gerekiyor, sabahın bu saatine ders koyan akla ben..." Suratı ekşimişti.

"Şikayet etme kızım! Bak, İpek, sabahın köründe kalkıp gidiyor,." dedi Ekrem Bey.

Fırsatı bulunca genç adam da hemen daldı. "İpek, okula mı gitti bu kadar erken?"

"Evet, genelde dersleri çok erken, kahvaltıda pek göremiyoruz artık,." dedi yaşlı adam, alttan alta yeğenini süzerek. "Belki de verdiğim karar, herkesi çok mutlu eder, kim bilir?" diye geçirdi içinden. Olacağın önüne hiçbir şey geçemezdi, geri dönüşü yoktu. Sadece, kartlarını iyi oynaması gerekiyordu. "Eskisi kadar bu işlerde iyi miyim, göreceğiz." diye geçirdi içinden.

Continue Reading

You'll Also Like

507K 25.8K 26
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. Kına yakmak kendini adamaktır ; Bir gelinlerle damatlara yakarlar ; kendilerini birbirlerine adasınlar diye. B...
218K 2.4K 17
''Sen benim kocam değilsin.'' diye bağırmıştım. Alphan ise dibime kadar girmiş gözlerimin içine bakarak'' Ben senin kocanım gerçek bu artık kabullen...
121K 8.9K 47
"DUYGU" Wattpad'in ilk kitap sayfasıyla buluşan hikayesi. Doğduğu Wattpad'e geri dönüyor. Dönüşünü siz Wattpad okuyucularıyla kutluyor. *BİR TÜRK M...
3.6M 38.3K 5
Ellerini göğsünün üzerinde bağlamış,sessizce bavulumu hazırlamamı izliyordu.Acı çekiyordum,hemde daha önce hiç çekmediğim kadar. "Eminmisin?"diye so...