(Bölüm 19)

1.6K 266 65
                                    




"Hadi, seni tembel! Kaldır şu poponu, terzi bizi bekliyor." Yatağın kenarında onu dürtükleyen Mine'den başkası değildi. Hafta sonu, sabahın erken saatinde yataktaki kızı çekiştirip duruyordu.

"Ablacığım! Yalvarırım, biraz daha uyuyayım. Ayaklarımın altı hala şiş yeminle, acı bana!" dedi İpek mahmur bir sesle.

Evvelsi gün de son haftalarda olduğu gibi bir sürü mağazayı tavaf etmişlerdi. Bu, yerinde duramayan kızın enerjisi hiç bitmiyordu ama ya İpek? Kız, düğün alışverişi seremonisinden kendisini kurtaramamıştı.  Mine'ye göre alınacak o kadar çok şey vardı ki... Öncelikle evli bir kadın, kocasının gözüne hoş gözükecek daha çekici şeyler giymeliydi; özellikle gecelikler, bu işin olmazsa olmazıydı.

Ara ara, kendisiyle eğlenen bu neşeli kız, şimdi de ayağından tutmuş , yataktan dışarı çekiyordu onu. En sonunda pes etti.

"Sana on dakika müsaade. Ondan sonra acımam, aşağıda bekliyorum," dedi bir gardiyan gibi.

Yatakta sırt üstü dönen İpek, bir süre uyanmaya çalıştı. Yaz tatili, düğün hazırlıklarıyla zehir olmuştu. Bilinmezlerle dolu bu evliliğin, kendisini ne kadar korkuttuğunu anlatabileceği, paylaşabileceği kimsesi yoktu. Bir ara, kaçmayı bile düşündü. Ancak, sonrasını düşündükçe vazgeçti. Dışarıda başına gelebilecek şeyler, bu meçhullerle dolu evlilikten daha korkutucuydu maalesef. İstemediği bu evlilik, aslında kocası biraz iyi davransa, yumuşak olsa, onun için bir cennete dönüşecekti. Ama kahrolası adam, her şekilde onunla arasına dağları dizmişti bir kere.

Eşyalarının bir bölümünü yukarı, Levent'in katına taşımışlardı bile. Buna itiraz etmeye kalktığında, Mine ablası acımasızca alay etti.

"Böyle modernlikleri bizim aile kaldıramaz şekerim," demişti. "Karı kocaya ayrı odalar da ne demek! Evlendiğinizde tabii ki aynı odayı paylaşacaksınız."

Kendisine ait katta, yatak odasında, kıza ait eşyaları bulan Levent de önce biraz öfkelenir gibi oldu, sonra sakinleşti. Ne düşünüyordu ki? Karısı, onun odasında kalacaktı elbette! Aksi, evdeki hizmetlilerin diline düşmek demekti. Amcası ve annesinin tepkilerini düşünmek bile istemedi. Cahide Hanımın buna memnun olacağı ne kadar aşikar ise Ekrem Beyin de kızacağı o kadar kesindi.

"Hayatında bir kadına, bu kadına alışmak zorundasın oğlum!" diyerek kendi kendisine telkinde bulundu. Gözüne takılan eşyaları görmezden gelmeye çalıştı.

O günkü gelinlik provasından çıktıklarında, İpek epey yorulmuştu. Son aylardaki koşturmaca, zayıf olan kızı iyice zayıflatmıştı. Terzi, her gittiklerinde şikayet ediyordu.

"Yeter artık ama! Daha fazla kilo vermeyin İpek Hanım, lütfen." demişti Behice Hanım. "Sürekli tadilat yapmak zorunda kalıyoruz. Evlenince tutulacak hiçbir yeriniz kalmayacak bu gidişle."

Bu sözlere, genç kız mahzun bir şekilde gülümsemişti. "Haklısınız! Ama bilerek yaptığım bir şey değil ki! Yemezlik yapmıyorum, inanın! Koşturmacadan dolayı, farkında olmadan kilo veriyorum anlaşılan,." dedi İpek, ortalığı sakinleştirmeye çalışan bir sesle.

Mine de kenardaki koltuklara kendisini atmış; önünde beyaz ipekler içinde duran incecik, hoş kızı izliyordu. Onun da ısrarıyla ince askılı, arkası beline kadar açık bir gelinlik modelinde karar kılmışlardı.

"Levent Akçacızade'nin karısı sade bir gelinlik giyemez yavrum!" demişti, itirazı kabul etmez bir şekilde. "Aksine, olabildiğince ihtişamlı olmalı, sana yakışmalı!"

O gösterişli gelinliğin dikilmesi için iki aydır provalara gelip duruyorlardı. Fransız dantelinden yapılmış uzun duvağı, inci ve pırlantalardan oluşan tacının etrafında dalgalar halinde aşağıya doğru dökülüyordu. Bu gelinlik, başka bir kadında böylesine güzel durur muydu, karar veremedi Mine. İkinci bir deri gibi kızın üzerine oturuyor, incecik belini ortaya çıkardıktan sonra volanlar halinde bacaklarının etrafından aşağı iniyordu. Arkadan, geriye uzanan kuyruğu, gelinliğe masalımsı bir görüntü katıyordu.

İpek Böceğim (KİTAP OLDU)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن